Prof. Dr. Nimet YILDIRIM

ESKİ İRANDA DİNLER VE DİNSEL İNANIŞLAR I

Günümüze kadar yapılmış arkeolojik araştırma verileri, bazı Hint-Avrupa kavimlerinin milattan 3.000 yıl öncelerde dünyanın değişik coğrafyalarına yayılmaya başladıklarını ve Asya’nın geniş topraklarında yerleşik hayata geçtiklerini göstermektedir. Birtakım araştırmacılar bu yayılma ve yerleşim merkezlerinin Kuzey Kafkasya olduğu kanısını taşırlarken bazıları da, bu kavimler için belli bir merkezden söz etmeden, Hint-İran kavimlerinin, Hint-Avrupa ailesinin batı kolundan olduğu tezini ileri sürerler. Buna göre; Batıdaki Hint-Avrupalılar, milattan 3.000 yıl önce Yenisei ırmağının yukarısındaki topraklarda, ormanlık bölgelerin üst kesimlerinde yaşamaktadırlar. Bu halkların medeniyetlerinden günümüze sadece kayalıklarda oymuş oldukları mezarları kalmıştır. Bu mezarların bir kısmı tek tek, bazıları da grup mezarlar halindedir.

Devamını oku

ESKİ İRANDA DİNLER VE DİNSEL İNANIŞLAR II

2. Maniheizm
Mani ve dininin ortaya çıkışı, Sasanîler döneminin en büyük ve en önemli dinsel gelişmeleri arasında yer alır. Bu dinin kurucusu Mani, Arsak hanedanına mensup soylu bir aile­nin çocuğudur. Babası Patik, Hemedan’dan Babil’e göç etmiş, burada başkent Stesifon/Medayin’de Sabiî mezhebine girmiştir. Bu olaydan az bir zaman sonra yani MS. 216 yılında Babil’in kuzeyinde yakınlarında bir köyde Mani dünyaya geldi. Mani, hiç şüphesiz dinî öğreniminde bu gnostik mezhepten çok etkilenmiştir. Maniheist edebiyatta açıklanan onun öğretisiyle Sabiî öğretisi arasında çok benzerlikler vardır. Mani çok genç yaşında (12 yaşlarında) gizlice Sabi mezhebinden ayrılarak kendi yolunu tutmuştur. Mani inanışı III. Yüzyılın ilk yarısında tarftar toplamaya ve genişlemeğe başlamıştır. [1]

Devamını oku

FARS EDEBİYATINDA TASAVVUF KONULU KAHRAMANLIK ANLATILARI

Günümüzde araştırmacıların önemli bir kısmı, tasavvufun kökenleri ve temel dayanaklarının ne Hindistan ve ne de Yeni Eflatun felsefesinden alınmadığı, birçok özelliğinin eski İran yöresel mistik anlayışlarından beslendiği kanısındadırlar. Tasavvufun temelinin gerçekte ruhun ilahi kaynağından ayrılması ve her zaman o ayrıldığı yere şiddetli dönme arzusuyla yaşadığı ve sonuçta da onda fenaya erişmeği yok olmayı istediği felsefesinden oluşmaktadır. Mevlana’nın, Mesnevî’nin ilk beyitlerinde anlatmak istediği de budur:[1]

Dinle, bu ney nasıl şikayet ediyor,

Ayrılıkları nasıl anlatıyor:

Beni kamışlıktan kestiklerinden beri,

Feryadımdan erkek kadın herkes inledi.

Aslından uzak düşen kişi,

Yine vuslat zamanını arar durur. [2]

Devamını oku

AHMED-İ ŞAMLU VE Şİ’R-İ SEPîD

I. Hayatı ve Şiiri

21 Azer 1304 hş./12 Aralık 1925 tarihinde Tahran’da dünyaya gelen Ahmed-i Şamlû, bir subay olan babasının görevi nedeniyle çocukluk dönemini başta Zahidan ve Meşhed olmak üzere kuzeydoğu ve güneydoğu İran’da geçirdi. Orta öğrenimini programlı bir şekilde yürütemeyen Şamlû liseyi Tahran’da tamamladı. [1]

Devamını oku