İSMAİL HAKKI BURSEVÎ’NİN RİSÂLE-İ ŞEM‘İYYE ADLI RİSÂLESİ

İSMAİL HAKKI BURSEVÎ’NİN RİSÂLE-İ ŞEM‘İYYE ADLI RİSÂLESİ
İbrahim Halil TUĞLUK*
Öz
17. yy. ın ikinci yarısı ile 18. yy. ın ilk yarısında yaşamış olan İsmail Hakkı
Bursevî telif, tercüme birçok eser kaleme almıştır. Bursevî’nin eserleri
arasında şerh çalışmaları önemli bir yer tutmaktadır. İsmail Hakkı
Bursevî’nin bu alandaki eserlerinden biri de “Âdem bir demdür” mısrasıyla
başlayan şiire yaptığı şerhtir. “Risâle-i Şem‘iyye” adını taşıyan ve iki
nüshası tespit edilen eserde, şerhin çıkış noktası “Âdem bir demdür”
mısrasıdır. Müellif, “Âdem, dem” kelimelerinden hareket ederek detaylı
bir şerh çalışması ortaya koymuştur. Eser, kavramların sembolik arka
plânlarına ve bu sembollerin tasavvufî karşılıklarına hatta bunların
gündelik kullanımlarına yer vermesi açısından önemlidir. Eser, ismini ışığın
çeşitlerinin anlatıldığı bölümde sekizinci maddede geçen şem‘
kelimesinden almaktadır. Bu çalışmada Risâle-i Şem‘iyye adlı risale
transkripsiyonu yapılarak ilim âlemine tanıtılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İsmail Hakkı Bursevî, Risâle-i Şem‘iyye, metin tenkidi,
şerh, tasavvuf dili, inceleme.

*
Doç.Dr. Adıyaman Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, itugluk@adiyaman.edu.tr
ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ
ISSN: 1308–9196
Yıl : 8 Sayı : 22 Nisan 2016
Yayın Geliş Tarihi: 14.04.2016 Yayına Kabul Tarihi: 25.04.2016
DOI Numarası: http://dx.doi.org/10.14520/adyusbd.20533
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
70
İSMAİL HAKKI BURSEVÎ’S RİSÂLE-İ ŞEM‘İYYE
Abstract
İsmail Hakkı Bursevî who lived in the second half of the 17th century and
in the first half of 18th century, has written many translated works.
Among the Bursevî'n's works commentary studies hold important place.
One of the works in this field as well ‘ Âdem is a blood ‘ beginning with
verse that make poetry commentary. Named of “Risâle-i Şem‘iyye” and
two copies of the work detected, exit point of commentary verse is
“Âdem is a blood”. A detailed study has revealed a commentary work by
moving from the words of ‘Author, “Âdem, blood’. The work of the
symbolic concept behind the plans, and the mystical symbol of the
mystical is important to give place to place even to their daily use The
work, in the section where the name of the kind of light is described, in
the eighth matter takes the word of ‘candle‘. In this study, the risale
called Risale-i Şem‘iyye has been introduced to the World of knowledge
by translation of it.
Keywords: İsmail Hakkı Bursevî, Risâle-i Şem‘iyye, textual criticism,
commentary, Sufism language, examination.

1. GİRİŞ
İsmail Hakkı Bursevî, Zilkade 1063 / Ekim 1653’te bugün Bulgaristan sınırları
içinde bulunan Aydos'ta doğmuş, 9 Zilkade 1137 / 20 Temmuz 1725’te Bursa’da
vefat etmiştir.1 Manzum mensur birçok eser kaleme almış olan Bursevî (Namlı,
2001: 104-106), özellikle şerh alanındaki eserleri ile (Yurtsever, 2001: 107-108)
de ön plâna çıkmıştır. Bursevî’nin şerh türünde kaleme aldığı eserlerden biri de
Risâle-i Şem‘iyye’dir. 2

1
İsmail Hakkı Bursevî’nin biyografisi ve eserleri ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Bu
çalışmada Bursevî’nin biyografisi ayrıca araştırılmamış biyografisi ve eserleriyle ilgili
olarak İslam Ansiklopedisinin ilgili maddesinden yararlanılmıştır. Bkz. (Namlı, 2001: 102-
106, Yurtsever, 2001: 107-108).
2
H. 1b.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
7170
1.1. Eserin Adı
Risâle-i Şem‘iyye adı eserin içinde geçmez. Ancak, Süleymaniye Kütüphanesi
Mihrişāh Sultan bölümünde yer alan nüsha ile İstanbul Belediyesi Osman Ergin
Yazmaları arasında yer alan nüshanın başında “Risāle-i Şem‘iyye Hazreti İsmā‘il
Hakkı Bursevî Kuddise Sırruhu”3
ibaresi yer almaktadır. Süleymaniye
Kütüphanesi, Mihrişāh Sultan, nr. 217/2 kayıtlı nüshanın başında “Şemʿ-i PürNūr-ı
İlāhį Berā-yı Tenvįr-i Cān-ı Sipāhį” ifadesi bulunmaktadır. Süleymaniye
kütüphanesindeki kayıtta sipâhî kelimesi metnin sonunda yer alan manzumenin
ilk kelimesi olması dolayısıyla dikkat değerdir.
1.2. Eserin İstinsah Tarihi
Eserin istinsah tarihi ile ilgili bir kayıt yoktur. Osman Ergin yazmaları arasında
yer alan nüshada İsmail Hakkı’nın eserlerinin bulunduğu mecmuanın son eseri
olan Risâle-i Küll’ün sonunda 1125 / 1713 -1714 kaydı vardır. Bu da müellifin
henüz hayattayken bu nüshanın istinsah edildiğini göstermektedir.
1.3. Eserin Müstensihi
Eserin kimin tarafından istinsah edildiği ile ilgili bir kayıt yoktur.
1.4. Eserin Muhtevası
Eser, kıt‘a nazım şekliyle ve “Fe‘ilâtün Mefâ‘ilün Fe‘ilün” vezniyle yazılan beş
beyitlik bir şiirle başlar. Besmele, hamdele, Hz. Peygamber’e salat ve selamdan
sonra şiir, temenni ifadesiyle sona ermiştir. Şiirde; “Ma‘lūm ola ki ādem bir
demdür didükleri lafzından me’hūzdur ve isim erbāb-ı hakāyık ‘indinde
müsemmānun ‘aynı olmağla vücūd-ı ādem dahı bir dem olmak lāzım geldi.”
cümlesiyle asıl bölüme giriş yapılmıştır. Metnin bundan sonraki bölümü bu giriş
cümlesinden hareketle birbiriyle ilintili açıklamalardan oluşmaktadır. Giriş

3
H. 1b.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
72
cümlesinden sonra soru-cevap bölümü gelmektedir. Bu soru-cevap bölümleri
hem metne giriş için kullanılmış bir hazırlık unsuru hem de metnin gelişimini
yönlendiren giriş mahiyetindedir. Müellif, insanı, insanî ve hayvanî ruh itibariyle
inceler. Bundan hareketle insanın bâkî ve fânî boyutlarına dikkatleri çekerek, asıl
amacın ruhun olgunluğa kavuşması olduğunu belirtir. Ruhun olgunluğu
nübüvvet, velāyet, ilim ve hakâyık mertebeleridir. Bedenin olgunluğu ise dil ile
yeni şeyler okumak, el ile güzel yazı yazmak, göz ile uzakları görmek, kulak ile
işitmek gibi şeylerdir. Daha sonra, kan, nefes, zaman, insan sureti, sûret-i
İlâhiyye, hakâyık-ı İlâhiyye, ervâh-ı tâliye, âvâm-ı nâs ve ruhun şem‘ ile olan
ilişkisi anlatılır. Nûr karanlığı ortadan kaldırdığı gibi ruh da vücudun karanlığını
giderir.
Daha sonra ruhun farklı hâllerini anlatan yazar, güneşin ışığını sekize ayırır.
Hepsi de Allah’ın zahirî nûrlarıdır. Bunlar:
 Hilalin ışığı: Ayın ilk gününe karşılık gelir. Mübtedî olan mü’minin nûruna
işaret eder.
 Kamerin ışığı: Ayın üçüncü gününden sonradır. Mukarrebîn olan zatların
ilk derecelerine işaret eder.
 Dolunay: Ayın on dördü ve on beşindeki ışığıdır. Nûr-ı kâmildir.
Mukarrebîn olan zatın son mertebesine işaret eder. Bu mertebe, sırrı-ı İlâhî
mertebesidir. Bu mertebenin kemâl noktası Hz. Muhammed’e (SAV) hastır.
 Yıldız ışığı: Avâmın imanlarına işaret eder. Aslında bu ışık kamerin ışığıdır.
 Güneşin ışığı: Mertebe-i İlâhiyye’dir ki yıldızları, gezegenleri, kameri
ışıklandırır.
 Berk (Yıldırım) ve ra‘d (Gök gürültüsü): Yıldırım ve gök gürültüsünün
oluşumu anlatıldıktan sonra, Allah’ın her bir yıldırım ve gök gürültüsünden
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
7370
bir melek yarattığı, bu meleklerin yıldırım ve gök gürültüsü gittikten sonra
da bâkî kalıp Allâh’ı tespih etmeye devam ettikleri belirtilmiştir.
Yıldırımların yaz ve kış oluşumlarının da anlatıldığı bu bölümde, evliya
arasında bu mertebeye tecelliyât-ı berkıyye denildiği ifade edilmiştir.
 Nâr (Ateş): Ateşin yaratılışı, ateş-nûr ilişkisi, nûrdan yaratılan mahlûklarla
ateşten yaratılan mahlûkların yaratılışı, şeytanın aslı ve meleklerle olan
ilişkisi, şeytanla meleklerin bir asıldan olduğu şeklinde bazı müfessirlerin
düşünceleri ve bunların yanlış olduğu mülâhazasına değinilmiştir. İnsanları
mûtî‘ ve âsî olarak iki gruba ayıran müellif, cinleri de aynı şekilde mutî
(cin) ve âsî (şeytan) olmak üzere iki gruba ayırır. Meleklerde ise ifrat ve
tefrite giden kötü hasletlerin hiçbiri yoktur. Meleklerin Âdem’e secde
etmemeleri de cin taifesi açısından değerlendirilmiştir. Melek ve cin
kavramının karşılaştırmalı olarak ele alındığı bu bölümde melek
kelimesinin Farsça karşılığı olarak kullanılan şâhid kelimesinden yola
çıkılarak, nâr ve nûrun birbirine olan etkisi, Hz. Âdem ile Hz. Havvâ’nın
cennetteki macerası tahlil edilmiştir.
 Sirâc (çerâğ, mum): Bu bölümde, sirâcın nitelikleri, kaynağı üzerinde
durulmuştur. Zeyt mumu, Peygamberlerin zeyt mumunu kullanmaları, iyi
ruhları ve melekleri çekmek için güzel koku kullanılması, bundan dolayı
buhur kullanımı ve yine aynı niyete matufen Peygamberimizin soğan ve
sarımsak yememesi, Mescîd-i Nebevî’nin aydınlatılması, Temimdari’nin
Şam’dan kandil ve zeyt getirmesi ile mescidin bunlarla aydınlatılması
mescitlerin mübarek gecelerde aydınlatılması meselesi, insan vücudunun
sirc ile olan benzerliği anlatılmıştır. Devamında sirâc ve zeytin
kavramlarının sembolik anlamları üzerinde durulmuştur. Eser, ismini bu
bölümden almıştır. Eser, şem‘, çerağ, nûrun ele alındığı beş beyitlik gazel
ve temmet kaydıyla sona ermiştir.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
74
1.5. Eserin Nüshaları
Risâle-i Şem‘iyye’nin Türkiye kütüphanelerinde tespit edilebilen dört nüshası
mevcuttur. Bu nüshalardan; Beyazıt Yazma Eserler Kütüphanesi B. 3506 /3
(76a-82a) numaraya kayıtlı (U.) nüshası ile Süleymaniye Kütüphanesi. Mihrişāh
Sultan. nr. 217/2 (38a- ) kayıtlı (M.) nüsha aynı nüshadan; Hacı Selim ağa
Kütüphanesi Aziz Mahmud Hüdai Efendi Bölümü 476 numaraya (1b-10b)
kayıtlı (H.) nüsha ile İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı Osman Ergin
Yazmaları 935 (68b-77b ) numaraya kayıtlı (OE.) nüshası da aynı ortak
nüshadan çoğaltılmıştır.
a. Hacı Selim ağa Kütüphanesi Aziz Mahmud Hüdai Efendi Bölümü
476 numaraya (1b-10b) kayıtlı (H.) nüshası.
b. İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı Osman Ergin Yazmaları 935
(68b-77b ) numaraya kayıtlı (OE.) nüshası.
c. Beyazıt Yazma Eserler Kütüphanesi B. 3506 /3 (76a-82a)
numaraya kayıtlı (U.) nüshası
d. Süleymaniye Kütüphanesi. Mihrişāh Sultan. nr. 217/2 (35a-42b)
kayıtlı (M.) nüshası.
2. RİSÂLE-İ ŞEM‘İYYE’NİN TENKİTLİ METNİ
[H. 1b, OE. 68b, M. 35a, U. 76a4
]
Risāle-i ŞemǾiyye Ĥażreti İsmāǾil Ĥaķķį Bursevî Ķuddise Sırruhu5


4 Beyazıt Umumi Kütüphanesi’ndeki (B. 3506 /3 vr. 76a- 82a.) nüshanı varlığınıbize
bildiren ve nüshanın temininde yardımcı olan Beyazıt Yazma Eserler Kütüphanesi
müdürü Sayın Salih Şahin Bey’e teşekkür ederiz.
5
Şiirden sonra “Şemʿ-i pür-nūr-ı İlāhį Berā-yı Tenvįr-i Cân-ı Sipāhį”: M.; Risāle-i
ŞemǾiyye Ĥażreti İsmāǾil Ĥaķķį Bursevî Ķuddise Sırruhu: - U.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
7570
Bismi’llāhi’r-raĥmāni’r-raĥįm6
ve bihį nesteʿįn7

FeǾilātün MefāǾilün FeǾilün
Diyelüm8
ibtidāda bismi’llāh
Bereket ĥāśıl ola kārımuza
Ĥamdu li’llāh ġarįķ-i iĥsānuz
Şükr-i bį-ĥad idelüm9
yārımuza
Daħı bisyār taĥiyyāt u selām
İdelüm Aĥmed-i Muħtārımuza
Nem-i feyż-i ezelįden ebedį
İre hem gülşen-i aħyārımuza
Açılup ġonce-i emel Ĥaķķį
Nefes-i Ĥaķ ire gülzārımuza
MaǾlūm ola ki ādem bir demdür didükleri lafžından meǿħūźdur ve isim erbāb-ı
ĥaķāyıķ Ǿindinde müsemmānuñ Ǿaynı olmaġla vücūd-ı ādem daħı bir dem olmaķ
lāzım geldi.
Suǿāl olınursa ki ādem ne vechle bir demdür ki efrādından niceler Ǿömr-i ŧabįǾiye
bāliġ ve belki ümem-i sālifeye göre yüzden ziyāde mütecāviz [OE. 69a] ve hezār
olmaķ daħı vāķiǾdür?
Cevāb budur ki vücūd-ı ādemde iki iǾtibār vardur:
Evvelkisi dem-i žāhirį ve nefes-i śūrįdür ki rūĥ-ı ĥayvānįye mevķūfdur. YaǾnį
rūĥ-ı ĥayvānįnüñ bir10 eŝeridür ki ādemden [H. 2a] bi-ĥasebi’ž-žāhir enfās-ı
ŧabįǾiyye śādır olur ve bu rūĥdan murād cigerde olan ķanuñ buħārıdur ki11 ķan
vesāŧetiyle cemįǾ-i aǾžāya śārįdür. Ķaçan bir Ǿużva Ǿillet ġālib [u] Ǿārıż olsa

6 M. nüshasında şiirden sonra yazılmıştır.
7
ve bihį nesteʿįn: - H., U., M.
8 Diyelüm] Şükr idelüm: U.
9
idelüm] ḳılalum: M.
10 bir: - H., OE., U.
11 ki: - M.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
76
meŝelā felc didükleri maraż gibi. Ol Ǿużvdan rūĥ-ı ĥayvānį münķatıǾ olup meyyit
gibi olur ve Ebū ǾAlį Sįnā dimişdür ki; ol Ǿużuvda rūĥ vardur velākin maĥallüñ
Ǿadem-i ķābiliyyetinden eŝeri nā-būddur ve12 bu sözimüz
13 mercūĥdur zįrā rūĥ
olan yerde ĥareket daħı olur. Nažar eyle meyyitte ki cünbişinden14 cüdādur, zįrā
rūĥı müfārıķdur. Egerçi ĥayāt-ı źātiyyesi bāķįdür velākin ĥareket-i źātiyyesi
mefķūddur.15 Zįrā ĥareket itmek śıfātdan ĥāśıl olur. Rūĥ-ı ĥayvānį gibi ki medār-
ı ĥiss ü ĥareketdür.
ve16 ikincisi dem-i bāŧınį ve nefes-i maǾnevįdür ki rūĥ-ı insāniye men‘ūŧdur. [M.
35b] YaǾnį rūĥ-ı iżāfį ve rūĥ-ı emrį [U. 76b] ve17 rūĥ-ı İlāhį’nüñ şānıdur ki bi-
ĥasebi’l-bāŧın enfās-ı ĥaķįķįyye śādır olur ve bu rūĥuñ rūĥ-ı evvel gibi vücūd-ı
ādeme sereyānı yoķdur belki taǾalluķ-ı tāmmı vardur, gerek ĥayātda ve gerek
baǾde’l-mevt. YaǾnį rūĥ-ı meźkūruñ beden-i ādemįden müfāraķatı ve
taǾalluķınuñ inkıŧāǾı ĥasebiyle gerçi bedene mevt Ǿārıż olur velākin eger beden-i
ādemį beden-i nebį veya beden-i śıddįķ veya beden-i şehįd ise fenā [OE. 69b] ve
inĥilāl u infisāĥ ķabūl itmeyüp rūĥ-ı insānį aña dünyāda olan taǾalluķa ķarįb
taǾalluķ ile müteǾallıķ [H. 2b] olmaķdan ħālį degüldür. Zįrā ol beden anuñ
ķadįmden nažargāhı ve mažhar-ı kemālātı ve maśdar-ı tecelliyātıdur ve eger
beden-i Ǿāmį olup çürimek ķabūl iderse daħı yine Ǿanāśıra taǾalluķdan ħālį
degüldür. YaǾnį rūĥ-ı insānį ol beden-i ĥādiŝ-i mütelāşįnüñ Ǿanāśır-ı külliyesine
dāǿimā taǾalluķdadur18 ve bundan rūĥuñ fenā bulmadıġı žāhir oldı.
19 Egerçi ki
ervāĥ-ı Ǿāmme ĥādiŝe ve ervāĥ-ı ħāśśa ķadįmedür ki ķable ĥudūŝi’l-ebdān
mevcūdedür. Bu cihetdendür ki Resūlu’llāh śalla’llāhu Ǿaleyhi ve sellem
buyırur20 “küntü nebiyyen ve ādemü beyne’l-māǿi ve’t-ŧįni”
21
. YaǾnį bundan

12 ve: - H., OE., U.
13 sözimüz] söz: M.
14 cünbişinden] cünbişden: U., M.
15 velākin ĥareket-i źātiyyesi mefķūddur: - U.
16 ve: - M.
17 ve: - M.
18 taǾalluķdadur] taǾalluķdandur: H., OE., U.
19 ki: H., OE., U.
20 buyırur ] buyırurlar OE.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
7770
Ǿālem-i ervāĥda bi’l-fiǾl nübüvveti ŝābit oldı. MaǾa hāźā vücūd-ı ħāricį ve bedeni
Ǿaynįden daħı22 eŝer nā-peydā idi ve bundan žāhir oldı ki maķśūd-ı aślį
kemālāt-ı rūĥdur. Yoħsa yalñız kemālāt-ı beden degüldür. Kemālāt-ı rūĥ
didükleri nübüvvet ü velāyet ve maǾārif ü ĥaķāyıķ ve emŝālidür. Kemālāt-ı
beden didükleri maǾlūmdur ki lisān ile ķırāǿat-ı ceyyide ve yed ile kitābet-i
ĥasene ve Ǿayn ile Ǿayn-ı Zerķāu’l-Yemāme gibi mesāfe-i dūrdan rüǿyet ü teşħįś
ve üźnle istimāǾ ve sāǿirleri gibi. Pes ādemį egerçi bu ķadar māh u sāl
muǾammer olup beķā-yı vücūd bulur velākin Ǿömri māh ü sāl ile [M. 36a]
muķadder degüldür belki nefes ile muķaddedür.23 Pes Ǿömr didükleri fi’l-ĥaķįķa
bir nefesdür ki imdād ile mümted olur. YaǾnį imdād-ı İlāhį ile aǾrāż-ı cedįde
ĥāśıl olup beķā didükleri [OE. 70a] maǾnā [U. 77a] vücūda gelür. Anuñçün bir
demi [H. 3a] iżāǾat eyleyen cümle demleri iżāǾat itmiş gibi olur. Zįrā mümkindür
ki ādemį bir demde bir kemāl-i insānį vü İlāhį24 taĥśįl ide ki ebedį anuñ
sāyesinde müsterįĥ ola. Çünki ol demi taķviyyet eyleye kemāl-i meźkūrdan
maĥrūm olur ve keźālik nefs-i bāŧınį didükleri nefĥ-i İlāhįdür ki ānįdür yaǾnį ān-ı
ġayr-ı münķasımda vücūd bulur. Nitekim Ķurǿān’da gelür “ve mā emrunā illā
vāĥidetün ke-lemeĥin bi’l-baśar”
25 ve yine gelür “külle yevmin hüve fį şeǿn”
26

Zįrā bu şeǿnden murād meźkūr olan ān-ı ġayr-ı münķasım ve zamān-ı ferddür ki
cümle ānāt-ı müfaśśalanuñ27 ĥaķįķati ve ezmine-i munbasiŧanuñ ümm ü aślıdur.
Bundan žāhir olur ki Allāhu TeǾālā üzerine zamān cārį olmaz ve sırr-ı İlāhį’ye
mažhar olan ricālu’llāhuñ28 daħı ān-ı vāĥidede29 baǾżı ħavārıķ-ı Ǿādātı vāķiǾ olur
ki sāǿirlere göre nice ānātda vāķiǾ olmaz. Zįrā mažhar-ı ķudret olanlaruñ aḥvāli30
Ǿavām-ı nās ve Ǿaceze-i ādemiyān gibi tertįb-i esbāb üzerine mevķūf degüldür.

21 “Âdem, su ile çamur arasında iken ben peygamberdim.” (Yılmaz, 2013: 397)
22 daħı: - M.
23 muķadderdür: - H., OE.
24 vü İlāhį - M.
25 “Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir.” Kamer, 54 /50
26 “O, her an yeni bir İlâhî tasarruftadır.” Rahman, 55/29.
27 müfaśśalanuñ] mütefaśśılanuñ: M.
28 ricālu’llāhuñ] ricālu’llāhda: M.
29 vāĥidede] vāĥiddür: M.
30 aḥvāli: - H., OE., U.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
78
Anuñçün Ĥażreti Mūsā’nuñ Ǿaleyhi’s-selām Ǿaśāsı her ne vaķitde31 murād itse
ŝuǾbān śūretine girerdi ve śıfāt-ı Celįlenüñ32 aśĥābı olanlaruñ esrārı Ǿālem-i
ıŧlāķda ve ervāĥı vādi-i ġaybdadur ki ķuyūd-ı beşeriyyeden ħalāś olmışlar33 ve
tecerrüd-i tāmla heyūlaǿį śūret bulmışlardur. Pes bundan34 enfās-ı ŧayyibeleri
daħı nefes-i Raĥmānį’den ĥāśıl olan tecelli-i Įlāhį gibidür, ānįdür. Bundan
bundan35 maǾlūm oldı ki nefs-i bāŧınį didükleri36 dem-i vāĥiddür. Anuñçün ol
dāǿim murāķabe itmek gerekdür tā ki eŝeri [H. 3b, OE. 70b] fevt olmaya. [M.
36b] Dimişlerdür ki erbāb-ı ĥālden birine ĥāl ġalebe itdükde etbāǾından37
baǾżılarına nidā itdükde38 ĥāżır bulunmadıķları ĥasebiyle ol vaķtde nažarı bir
kelbe taǾalluķ idüp39 teǿŝįr eyledi40 ve ol kelb aśĥāb-ı Kehf’üñ kelbi gibi ĥālet
buldı. Bundan fehm olındı ki ehl-i ĥālet olan kelb [U. 77b] egerçi41 śūret-i
kelbiyede ise de bį-meźāķ olan insāndan ħayırlıdur, egerçi42 śūret-i
insāniyyededür43. Zįrā śūret-i insāniyeden maķśūd śūret-i İlāhiyye’dür. Nitekim
ĥadįŝde gelür44 “inne’llāhe
45
ħaleķa ādeme Ǿalā śūretihi”
46
ve śūret-i İlāhiye’den
murād daħı47 ĥaķāyıķ-ı İlāhiyye’dür.48 YaǾnį insānuñ vücūdında śıfāt-ı sebǾuñ
āŝārı žuhūr itmekdür ve ol śıfātdan49 murād ĥayāt ve Ǿilm ve irādet ve ķudret ve
semǾ ve baśar ve kelām ve emŝālidür ve bundan žāhir oldı ki ķulūb-ı ehl-i

31 vaķitde] vaktinde: M.
32 Celįlenüñ] Celįle: M.
33 olmışlar] olmışlardur: M.
34 bundan] bunlaruŋ: M.
35 Bundan] ve bundan: M.
36 didükleri: - M.
37 etbāǾından] etbāǾlarından: H., OE.
38 itdükde] eyleyüp: M.
39 idüp] idünce: M.
40 eyledi] eyleyüp: M.
41 egerçi] egerçi ki: M.
42 egerçi] gerçi: M.
43 insāniyyededür] insāniyyede: M.
44 ĥadįŝde gelür] ĥadįŝ-i şerįfde gelür: OE.
45 inne’llāhe] inne’llāhe Teʿālā: M.
46 “Allah, Âdem’i kendi suretinde yarattı.” (Yılmaz, 2103: 257).
47 murād daħı] daħı murād: H.
48 Nitekim ĥadįŝde gelür “inne’llāhe ħaleķa ādeme Ǿala śūretihi” ve śūret-i İlāhiye’den
murād daħı ĥaķāyıķ-ı İlāhiye’dür: -U.
49 itmekdür ve ol śıfātdan] itmekdür ki: M.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
7970
nažardan ħāric ü sāķiŧ olan kimse50 ebedį felāĥ bulamaz. Zįrā nažar-ı Ĥaķ’dan
dūr olmaġla küffāra ilĥāķ olınmışdur ve küffār ĥaķķında gelür “ve lā-yenžuru
ileyhim
”51 ve nažar-ı İlāhį ibtidā Ǿaķl-ı evvele ve baǾde ervāĥ-ı tāliyeye taǾalluķ
itmişdür ve ervāĥ-ı tāliyede ķābil-i nažar olan Ǿavām-ı nās daħı dāħildür. Pes
baǾżı Ǿavām ķābil-i nažar olduġı cihetden fi’l-cümle ħavāśdan maǾdūddur ve ol
nažaruñ ibtidā-ı eŝeri rūĥdur ve rūĥ beden-i ādemįde şemǾ gibidür. YaǾnį beden-i
ādemį bir ħāne-i mužlim ve rūĥ anda bir şemǾ-i nūrānį miŝālidür. Bu
sebebdendür ki nūr žulmeti izāle itdügi gibi rūĥ daħı žulmet-i bedeni izāle
itmişdür. Eŝeri [OE. 71a] ḫavāśśuñ şuǾūrı [H. 4a] ve ķuvānuñ idrākıdur ve
Ķurǿān-ı Kerįm’de52 gelür “ve eşraķati’l-arżu bi-nūr-i Rabbihā”
53. YaǾnį žāhir-i
arż nūr-ı şems ile münevver54 olduġı gibi žāhir-i vücūd daħı nūr-ı rūĥ ile
münevverdür velākin rūĥuñ žāhiri žāhire taǾalluķ itdügi gibi bāŧını daħı [M. 37a]
bāŧına taǾalluķ itmişdür ve bāŧın-ı rūĥdan murād tecelli-i İlāhį ve nefh-i ħāśdur ki
maǾdeni hüviyyet-i źātiyyedür. Şemsüñ nūrı tecelli-i ħāśdan memdūd
55 olduġı
gibi.
MaǾlūm ola ki envār sekizdür ki56 cümlesi envār-ı İlāhiyye-i žāhiriyyedür.
Evvelkisi: Nūr-ı hilāldür ki nūr-ı ġurre-i şehrdür ki mübtedį olan müǿminüñ57
nūrına işāretdür. YaǾnį sālik olan kimesne58 ebrārdan olmaġa vücūdında nūr-ı
hilāl ķadar nūruñ žuhūrına muĥtācdur ve bu nūrladur ki rūĥı baǾde’l-müfāraķa
felek-i ķamerden güźer ider ve illā maĥcūbdur ki beyne’l-arż ve’s-semā
maĥbūsdur.

50 kimse] kimesne: U.
51 “… Allah, … onlara bakmayacak”, Âl-i İmran, 3/77.
52 Ķurǿān-ı Kerįm’de] Ķurǿān’da: H., U., M.
53 “ Yeryüzü Rabbinin nûruyla aydınlanır.” Zümer, 39/69.
54 münevver] münevvere: M.
55 memdūd: - H., OE., U.
56 ki: - H., OE., U.
57 müǿminüñ] müǿminlerüñ: M.
58 kimesne: kimse M.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
80
İkincisi: Nūr-ı ķamerdür ki şehrüñ üçünci gününden śoñra iǾtibār olınur ki evveli
derecāt-ı muķarrebįne işāretdür. Anuñçün nūr-ı ķamer nūr-ı [U. 78a] hilālüñ
vużūĥ ve žuhūrda fevķinde olduġı gibi muķarrebūn daħı ebrāruñ fevķındedür.
Zįrā nūrāniyyet-i ķalbden śoñra nūrāniyyet-i rūĥ-ı İlāhį ile muttaśıflardur.
Üçüncüsi: Bedrdür ki şehrüñ on dördinde ve on beşinde olan nūrıdur ki nūr-ı
kāmildür ve bu mertebe-i āħir derecāt-ı muķarrebįne işāretdür ki mertebe-i sırr-ı
İlāhį’dür. Pes bu mertebede59 śāhibi mazhariyet-i tāmme60 iǾtibārıyla bedr
miŝālidür [OE. 71b] ve bu mertebenüñ kemāl-i žuhūrı Resūlu’llāh śalla’llāhu
Ǿaleyhi vesellem ĥażretlerine maħśūśdur.61 YaǾnį ibtidā-i [H. 4b] žuhūr-ı
Âdem’den intihā-yı žuhūr-ı Aĥmedį’ye göre žuhūr-ı nūr-ı İlāhį’de olan tefavüt
nūr-ı hilāl ve nūr-ı ķamer ve nūr-ı bedrüñ tefāvüti gibidür ve bu ümmet-i
merĥūmede mertebe-i bedriyet Ħatmü’l-evliyāda žuhūr itmişdür ki ǾArab’dan bir
kerįmü’n-neseb ve şerįfü’l-ĥaseb vücūd-ı mübhemdür ķaddese’llāhu sirrehū.
BaǾdeźā envār-ı muźkūrede taǾaddüd iǾtibār olındı. MaǾa hāźā cirm-i vāĥidüñ
envārıdur. Zįrā nažar-ı
62 žuhūrda olan tefāvütedür. Pes63 ṣıfātda iħtilāf-ı
keyfiyyet źātda64 [M. 37b] taǾaddüd menzilesine tenzįl65 olındı.
Dördincisi: Nūr-ı kevkebdür ki66 Ǿavām-ı nāsuñ nūr-ı įmānlarına remzdür ve bu
nūr aślında nūr-ı ķamerdür velākin67 bi-ĥasebi’ž-žuhūr ve’l-ħafā teşaǾub idüp
mevāŧın68
-ı muħtelifede žāhir ve emkine-i müteǾaddidede bāhir olmışdur. El-
ĥāśıl Ǿurūķ-ı envār-ı kevākib ü nücūm ķamere muttaśıldur. ǾUrūķ-ı bilād-ı keŝįre
cebel-i Ķāf’a muttaśıl olduġı gibi ve bu mertebeye ħilāfet dirler. YaǾnį kevākib-i

59 mertebede] mertebenüñ: U., M.
60 tāmme] tāmmesi: M.
61 Resūlu’llāh śalla’llāhu Ǿaleyhi vesellem ĥażretlerine maħśūśdur] Resūlu’llāh’a
maħśūśdur śalla’llāhu Teʿālā Ǿaleyhi vesellem: M.
62 nažar-ı: - M.
63 Pes: - H., OE., U.
64 ẕātda] zāʾide: M.
65 tenzil] tenezzül: OE.
66 ki: M.
67 velākin] lākin: M.
68 mevāŧın] mevŧın: U.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
8170
ķamer69 meh-i
70 ħilāfet ile her biri71 bir mevżūǾda72 tenvįr-i Ǿālem iderler ḫulefā-
yı ādemiyye irşād-ı ādem itdükleri gibi. Anuñçün envār-ı žāhire-i kevākib tefāvüt
üzerine olduġı gibi envār-ı bāŧına-i ķulūb u ervāĥ daħı tefāvüt üzerinedür. Bu
cihetdendür ki maķāmāt muħtelifedür ve illā esmāǿu’llāh’da teķābül ve tefāvüt
bulunmazdı, feǾraf. Ve bu envāruñ ĥaķāǿiķı Ǿālem-i bālādandur. Egerçi ki āŝārı
Ǿālem-i śüflįde žāhirdür. Nitekim73 Ķurǿān’da gelür “ve le-ķad źeyyenne’ssemāǿe’d-dünyā
bi-meśābįĥe”
74. [OE. 72a] Bundan žāhir oldı ki [H. 5a] mertebei
ķalbiyye mertebe-i
75 semā-yı76 dünyā gibidür ve mertebe-i ķālibiyye mertebe-i
arż gibidür. Pes envār ile muŧlaķā žāhir ü bāŧın [U. 78b] mütenevvir ü
müteǿeŝŝirdür. Nitekim muķteżā-yı tecellį-i śıfātı budur. YaǾnį Allāhu TeǾālā
žāhir-i Ǿāleme tecelli-i śıfātı ile tecellį eylemiş ve bāŧın-ı Ǿāleme tecelli-i źātı ile
tecellį eylemişdür ve bāŧın-ı Ǿālemden murād ādemdür ki efđal-i benį-nevǾi
Ħātemü’l77
-enbiyādur śalla’llāhu Ǿaleyhi ve sellem.78 Anuñçün salŧanāt-ı žāhire79
ķabūl itmedi. Zįrā ism-i bāŧından feyeżān iden nūr-ı źāt anı iġnā eyledi ve Ǿālemi
śıfāta tenezzüle ĥācet ķomadı ve ekāmil-i ümmet daħı bu ŧarįķe sālik olup
ħavārıķ-ı Ǿādātdan el çeküp nūr-ı ķamer gibi mertebe-i ħafāda ķaldılar zįrā devr-i
ķamerįnüñ ĥükmi budur.
Beşincisi80: Nūr-ı şemsdür ki mertebe-i İlāhiyye [M. 38a] ĥasebiyle iǾtibār olınur.
Nūr-ı ķamer ve envār-ı kevākib merātib-i kevniyye ĥasebiyle iǾtibār81 olınduġı

69 ķamer] ķamerüñ: U., M.
70 meh-i: - U., M.
71 biri: -U.
72 mevżūǾda] mevżūǾdan: U., M.
73 Nitekim: - M.
74 “ And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık.” Mülk, 67/5.
75 mertebe-i: H., OE., U.
76 semā-yı] mertebe-i semā-yı: U.
77 Ħātemü’l] Ħātmü’l: U., M.
78 śalla’llāhu Ǿaleyhi ve sellem – H., U., M.
79 salŧanāt-ı žāhire] salŧanāt: M.
80 Beşincisi] Beşinci: H., OE., U.
81 iǾtibār: -M.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
82
gibi ve82 nūr-ı şemsdür ki83 ecrām-ı kevākib ve ķamere münǾakis olup cümlesin
tenvįr itmişdür. Pes kevākibüñ şemse nisbetle mažhariyyetleri bi’l-vāsıŧa ve
ķamerüň bilā-vāsıŧadur. Nitekim dir “nūru’l-ķameri müstefādun mine’ş-şemsi”
84
ve nūr-ı şems tecellį-i ħāśś-ı İlāhį’den münǾakis olur. Añunçün şemse Ķurǿān’da
sirāc dinilmişdür. Zįrā sirāca zeytden imdād ĥāśıl olduġı gibi şemse daħı nūr-ı
Ĥaķ’dan imdād ĥāśıl olur, baśara ĥāśıl olan nūr gibi. Zįrā çeşm didükleri bir
şemim-pāre iken aña muttaśıl olan ʿuruḳdan85 nūr feyeżān itmek maĥżā ķudret-i
İlāhiyye iledür ve çeşmüñ enfüsde iki olduġı āfāķda ķamereyn [H. 5b]
iǾtibāriyledür. YaǾnį taǾayyün-i [OE. 72b] ħāricįde şems ü ķamer tenvįr-i Ǿālem
içün iki göz meŝābesinde olduġı gibi86 taǾayyün-i enfüsįde daħı iki çeşm ile
vücūd-ı ādemįye tenvįr ĥāśıl olmışdur ve bu envār enfüsen ve āfāķan ĥādiŝ
maķūlesidür ki ħāne-i vücūdı muŧlaķā tenvįr iderler velākin geh olur ki leyle-i
Ķadrde münevvir
87
źāt tecellį idüp nūr-ı şemǾe ĥācet ķomaduġı gibi žāhirde88
envār-ı ŧāǾat ve bāŧında envār-ı tecelliyāt žuhūr idüp dįdelerüñ nūrına ĥācet
ķomaz. Bundan maķśūd ĥādiŝden vācibe ve mümkinden ķadįme seyrde teraķķįye
terġįbdür. Anuñçün aǾmā olanuñ ĥıfž ve idrāki ġālibdür. Zįrā žāhirüñ ķuvveti
bāŧına intiķāl eylemişdür ve gözler dünyā ve āħiret gibidür ki ikisi daħı
maħlūķdur ve Ħālıķ’a taǾalluķ isteyene maħlūķa89 taǾalluķ itmek ĥarāmdur.
Anuñçün ĥadįŝde gelür [U. 79b] “ve humā ĥarāmāni Ǿalā ehli’llāhi”
90
maķśūd-ı
taǾalluķuñ ĥürmetini beyāndur. Yoħsa rubūbiyet ile mükābere degüldür.
Anuñçün cism içün maŧlūb [M. 38b] rūĥ içün maŧlūbuñ ġayrıdur ve91 fānįde gerçi

82 Nūr-ı şemsdür ki mertebe-i İlāhiyye ĥasebiyle iǾtibār olınur. Nūr-ı ķamer ve envār-ı
kevākib merātib-i kevniyye ĥasebiyle iǾtibār olınduġı gibi ve : - U.
83 mertebe-i İlāhiyye ĥasebiyle iǾtibār olınur. Nūr-ı ķamer ve envār-ı kevākib merātib-i
kevniyye ĥasebiyle iǾtibār olınduġı gibi ve nūr-ı şemsdür ki: - U.
84 “Ayın ışığı güneşten alınmıştır.” anlamında Arapça bir söz.
85 ʿuruḳdan: - H. OE., U.
86 gibi: - H. OE., U.
87 münevvir] nūr-ı: U., M.
88 žāhirde] žāhir: U.
89 maħlūķa: - M.
90“Dünya ehline âhiret, âhiret ehline dünya haramdır; Allah ehline ikisi de haramdır.”
hadisinden iktibas yapılmıştır. (Yılmaz, 2013: 17-18)
91 ve: - M.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
8370
ŧaleb olmaz velākin ŧaleb-i bi’l-ĥaķ olsa merātibe göredür ve merātibe muŧlaķa
riǾāyet itmek kemāl-i ĥużūr ve tamām-ı şuhūddandur. Pes Ǿārif-i bi’llāh olan hem
aǾmā ve hem baśįrdür. Nitekim hem maǾlūm ve hem mechūldür, faǾref cidden.
Altıncısı: Berķdur92. MaǾlūm ola ki arżdan śādır93 olan buḫār-ı mütekâsif-i
ḫarre
94 ķaçan [H. 6a] seĥābı müterākim bulsa tekāŝüf-i seĥāb anı suǾūddan menǾ
idüp hevā müştaǾil olur ve ol müştaǾile berķ dirler ve ķaçan ol hevā seĥābuñ
[OE. 73a] vech-i arża nāžır olan ŧarafını śadǾ idüp aralarında mümāźece vāķiǾ
olsa ol iltiĥāmdan raǾd ĥāśıl olur. Anuñçündür95 ki her berķüñ Ǿaķįbinde raǾd
žuhūr ider ve ol hevā-i müştaǾil olan berķ ve müsademe-i seĥābdan96 ĥāśıl olan
raǾduñ her birinden Allāhu TeǾāla bir melek ḫalķ ider ve berķ u97 raǾd zāǿil
olduķdan śoñra ol meleklerüñ Ǿaynı bāķį ķalup98 tesbįĥ iderler ve bundan fehm
olundı ki ġāliben eyyām-ı şitāda berķ ü raǾd olmaz. Zįrā ķuvvet-i bürūdet
sebebiyle havāda iştiġāl bulınmaz ve eyyām-ı śayfa99 maħśūś olan bürūķ
ĥarāretden nāşį olmaġla raǾdı ve maŧarı mūcib olmaz. Ķuvvet-i ĥarāret ebḫire-i
śāǾideyi keŝāfetden talŧįf itmekle seĥāb munǾaķid olmaz ki raǾd u maŧar ĥāśıl ola
ve kümel-i evliyā Ǿindinde tecelliyāt-ı berķıyye didükleri berķ-ı meźkūre
mensūbdur. YaǾnį gerçi ān-ı vāĥidde münfetiĥ ve müntabıķ olur. Lākin100 Ǿulūm-
ı keŝįre ifāża ider. Seĥāb-ı müterākim maŧar-ı vefįr101 śabb102 itdüġi gibi. Ve bu
Ǿulūmuñ aślı Źāt-ı Ħaķķ’a mużāfdur anuñçün berķıyye dinildi. Zįrā nūr şaǾşaǾānį
olmaġla iħtiŧāf-ı [M. 39a] baśar ve devāmı ifnā-i vücūd eyler. Anuñçün
tecelliyātuñ ekŝeri śıfāta ve efǾāle mensūbdur. Bu sebebtendür ki Resūlu’llāh

92 Berķdur] Berķdur ki: M.
93 śādır] śāǾid: U., M.
94 ḫārre] ḫārr: H. OE., U.
95 Anuñçündür] anuñ içündür: OE.
96
-i seĥābdan: - H. OE., U.
97 u: –U.
98 ķalup] olup: H., OE.
99 eyyām-ı śayfa] eyyām-ı śayfdan ufuḳda: M.
100 Lākin] Velākin: M.
101 Vefįr] vaķār: OE.
102 maŧar-ı vefįr śabb] maŧardan śabb: M.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
84
śalla’llāhu Ǿaleyhi103 ve sellem rüǿyet-i Ħaķķ’ı rüǿyet-i ķamere teşbįh eyledi.104
Zįrā ķamer [H. 6b] şemsüñ mażharı ve śūret-i śıfatıdur. Pes şemse nažara imkān
olmadıġı vaķitde ķamere nažara imkān vardur. Zįrā ilbās-ı
105 [ U.79b] śıfātda
bāriz olmışdur ve gāh olur ki şemsüñ [OE. 73b] üzerinde seĥāb-ı beyāż raķįķ olur
ki anuñ mā-verāsından güneşi seyr itmek mümkin olur. El-ĥāśıl seyr ü temāşā-i
Ǿālem śıfāta göre āsān ve106 źāt-ı śarfa göre saǾbdur. Ĥuśūśā ki źātda leźźet
olmaz belki śıfātda olur. Bu cihetden ĥadįŝde gelür ki “ve esǿalüke leźźetü’nnažari
ilā vechike’l-kerįmi ebeden dāǿimen sermeden”
107

Yedincisi: Nārdur ki aślı küre-i eŝįrdür ve ol küre-i Ǿanāśırdandur ki arż ve
semānuñ ħalķından108 śoñra ħalķ olınmışdur ve ol nārdur ki Allāhu TeǾāla cān
ķavmüñi anuñ şuǾlesinden ħalķ itmişdür. Pes cān ķavmi ki cin ve şeyāŧįn anda
dāħildür ateşden maħlūķdur. Nitekim melāǿike nūrdan matbūǾdur ve nūruñ
vücūdı nārdan muķaddemdür ve baǾżı ehl-i tefsįr Ķurǿān’da “illā İblįs”
109
istiŝnāsınuñ žāhirine nażar idüp şeyŧān ile melegüñ aślı birdür ve cevher-i vāĥid-i
mużįden ħalķ olınmışlardur dimişdür ve bu zuǾmda ĥatā-yı fāĥiş eylemişdür.
Zįrā nāruñ nūrı nūr-ı melekden ġayrıdur ve melek cevherinden maħlūk olanda
Ǿiśyān olmaz. Nitekim Allāhu TeǾālā buyırur “lā yeǾśūna’llāhe mā
emerehum”
110
. Belki Ǿiśyān ŝaķaleynüñ
111 yaǾnį ins ü cinnüñ şānıdur. El-ĥāśıl
insān ki türābdan maħlūķdur112
, iki şuǾbedür bir şuǾbesi muŧįǾ ve bir şuǾbesi
Ǿāśįdür [M. 39b] ve cin ki [H. 7a] nārdan maħlūķdur. Ol daħı iki śınıfdur. MūŧįǾ
olanlarına cin ve Ǿāśi olanlarına şeyŧān dinilür ve melek ki nūrdan maħlūkdur.

103 śalla’llāhu Ǿaleyhi] śalla’llāhu Teʿālā Ǿaleyhi: M.
104 eyledi] itdi: U.
105 ilbās-ı] libās-ı M.
106 ve: - M.
107 “Senin kerim olan zatına bakmanın lezzetini ebediyyen senden diliyorum.” (Müsned
17604. hadis) https://drive.google.com/folderview?id=0B2ml4f7bW602QlRfdGp2Um
9oUXM&usp=sharing
108 ħalķından ] ħilķatinden: U.
109 “fakat İblîs hariç …”, Hicr, 15/31.
110 “ (Allah’ın ) kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi
yapan melekler vardır.” Tahrim, 66/6.
111 ŝaķaleynüñ] ŝaķalān : M.
112 maħlūķdur : - H., OE.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
8570
Nūrda [OE. 74a] kemāl-i iǾtidāl olmaġla andan ifrāt ve tefrįŧe müteǾallıķ eŝer
žuhūr itmez. Anuñçün melāǿike Ǿuķūl-ı mücerrededür ki şehevātdan berįlerdür.
Ve ke-źālik sāǿir śıfāt-ı źemįme daħı anlarda müteśavver degildür: Ġađab ve
ĥased ve emŝāli gibi. Ve baǾżı rivāyetdeki baǾżı melāǿike Ādem’e secde itmeyüp
iĥrāķ-ı bi’n-nār olındılar dinüldigi ŧāiǿfe-i cinne göredür. Zįrā ol vaķtde baǾżı
ŧāvāǿif-i cin vech-i arżda mutaśarrıf idi ve113 anlara melāǿike-i arż dinilürdi. Zįrā
ol vaķte gelünce Ǿiśyān itmemişler idi ve ebśārdan müstetir olmaķda ve ism-i
laŧįfe mažhariyetde ve baǾżı umūrda114 istiħdāma melāǿike śıfātında idiler.
Nitekim melāǿikeye daħı115 istitārlarından ötrü cin ıŧlāķ olınur. Velākin bu
cihetden cin ıŧlāķından aśılları [U. 80a] nār olmaķ lāzım gelmez. Nitekim baǾżı
aĥsen-i ħulķ śāĥibi ādem melekdür116 dirler. MaǾa hāźā türābdan maħlūķdur ve
ĥüsni cihetden daħı ıŧlāķ olınur. ǾAcem maĥbūba şāhid dir. Zįrā şāhid aślında
melekdür ki şühedāya ve baǾżı mecālis ve meĥāfile ĥużūr ve şühūd şānındandur
ve melek ĥüsnle ve kemāl-i cemāl ile mevśūftur. Anuñçün insān gözünden
mestūrlardur117. Zįrā görmege ŧāķat getürmez ve nārda śıfat-ı şiddet vardur
anuñçün müǿenneŝdür. Zįrā [H. 7b] Ādem nūr Ĥavvā nār menzilesindedür
anuñçün şiddet ile Ādem’e ġālib oldı ve ĥālā yine sırr-ı ünūŝet sırr-ı źükūret
üzerine ġālibdür. Nitekim Tenzįl'de gelür “ve in težāherā Ǿaleyhi fe inne’llāhe
huve mevlāhu ve Cibrįlu ve śālihu’l-müǿminįn ve’l-melāǿiketu [OE. 74b] baǾde
źālike žahįr”
118
. YaǾnį Ǿāyişe [M. 40a] ve hıfža muķabelesinde müdāfaǾaya
Allāhu TeǾālā119 bes iken Cibrįl ve mā-baǾdi daħı żamm olındı. Bu cihetdendür
ki mülūk ve selāŧįn bu ķadar heybet ve ĥālātla120 yine121 nisāya ser-fürū iderler ve
aralarında nāz u niyāz mā-cerāsı olur. Ve dirler ki nūr-ı maĥabbet ve nār-ı Ǿışķ ve

113 ve: - M.
114 umūrda] emirde: H., OE., U.
115 daħı: -M.
116 ādem melekdür] şu ādem melekdür: M.
117 mestūrlardur] mesturdur M.
118 “ … Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun
yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü’minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka
çıkarlar.” Tahrim, 66/4.
119 Allāhu TeǾālā: - M.
120 ĥālātla] celalleriyle: U., M.
121 yine: - H., OE., U.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
86
nār-ı şehvet yaǾnį mertebe-i maĥabbet mertebe-i nūrdur ki muǾtedildür velākin
Ǿışķda ve şehvetde śıfat-ı ifrāŧ vardur. Bu sebebden Allāhu TeǾāla’ya muĥib
dirler Ǿāşıķ dimezler zįrā śıfatı muǾtediledür. Meger122 ki teǿkįd-i maĥabbet
maǾnāsına veyāħud müşākele tarįķi ile ıŧlāķ olına. Ve nār-ı şehvetden murād123
nār-ı şehvet-i ĥaķįķįyyedür ki śıfat-ı enbiyā vü evliyādur. Anuñçün onlarda olan
ķuvvet-i ķudsiye sāǿirlerde yoķdur. Zįrā ol nār nūrdan ĥāśıl olur. Ķuvvet-i
beşeriyye ise ġıdā-ı śūrįnüñ eŝeridür. Pes ġıdā nūra muķavemet idemez.
Sekizincisi: Sirācdur. YaǾnį çerāġ ve mum didükleri ki insān anuñla istifnāǿet ve
istināret ider. AǾlāsı şemǾ u źeytdür. Zįrā źeyti arż-ı muķaddesede olan
enbiyānuñ cümlesi ve sāǿir aħyār istiǾmāl ü istiǾbā124 itmişlerdür ve balmumunuñ
daħı125 rāyiĥa-i ŧayyibesi olmaġla [H. 8a] źeyte ilĥāķ olınmışdur. Bunlardan
māǾadāsı bunlardan ednādur. Aśıl budur ki her nesne ki celb-i melāǿike ve tenzįli
ervāĥa medār ola memdūĥdur. Anuñçün istinzāl-ı melāǿike itseler buħūrātla
Ǿamel iderler. Bu cihetden [U. 80b] Resūlu’llāh śalla’llāhu Ǿaleyhi ve sellem
ŧayyibi severdi ve baśal u ŝūm ekl itmezdi ve śadr-ı evvelde mescįd-i nebevįde
şemǾ u źeyt yoġ idi. [OE. 75a] Belki ĥurma aġācınuñ budaġına
126 įķād iderlerdi.
BaǾde’z-zamān Temimdārį ĥażretleri Şām-ı Şerįf’den ķandįl ve zeyt getürüp
isrāc eyledi ve leyle-i Berāt’da olan [M. 40b] keŝret-i vuḳūd isrāfdan degildür.
Belki tenvįr-i mesācid ve terġįb-i müǿminįn ve zuǾm-ı şeyāŧin-i ins ü cin içündür.
Meger ki įķād olınan rāyiĥa-i kerįheyi müştemil olan nesne ola. Bu śūretde
mesācid ve meĥāribi andan taŧhįr ve tenzįh lāzımdur. Zįrā mehbıŧ-ı
melāǿikedür127 ve sirācuñ imdādı bālāda işāret olınduġı üzre yaġdan gelür ve
vücūd-ı ādemi sirācı cemįǾ levāzımı ile müştemil ve anuñ sırrını
mutažammındur. Nitekim Ķurǿān’da gelür “Allāhu nūru’s-semāvāti ve’l arżi”
128


122 Meger: -M.
123 murād: - U.
124 istiǾbā: istisbāḥ: M.
125 daħı: - U.
126 budaġını] budaġın: U.; budağına H., OE.,
127 melāǿikedür] melāǿikdür: M.
128 “Allah, göklerin ve yerin nûrudur.” Nûr, 24 / 35.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
8770
El-ĥāśıl insānuñ cesedi mişkāt yaǾnį meŝķūb olmayan pencere gibidür. Zįrā
meŝķūb olan pencerede vażǾ olınan sirācuñ nūrı münteşir olup ķuvveti žāhir
olmaz ve sırrı misbāĥ gibidür ve sırr-ı insān ķalb ile rūĥ arasında bir laŧįfedür ki
maǾden-i esrār-ı rūĥāniyyedür ve ķalb zücāce-i śāfiye gibidür [H. 8b] ve zücāce-i
ķalbde rūĥ-ı insānį zeyt gibidür ve ħafį insān didükleri fetįle meŝābesindedür129
ve ħafį bir laŧįfedür ki rūĥla Ĥażret-i İlāhiyye miyānında130 mehbıt-ı esrār-ı
Rubūbiyyetdür. Pes Rubūbiyyet rūĥāniyetüñ fevķınde olduġı gibi ħafį mertebesi
daħı mertebe-i sırruñ fevķindedür ve ķudret-i İlāhiyye nār gibidür. Ķaçan Ǿaķl-ı
insān ķüdūrātdan śāfį Ǿalāķātdan ħalāś olsa. Źeyt-i rūĥla miśbāĥ ser-i şemǾ
gibi131 rūşen görinür ve baśįretle nažar olınsa yanar žan olınur. Çünki [OE. 75b]
nār-ı ķudret ol fetįleyi mess ide. ŞuǾle-i nūr enfüsi istiǾāb ve iĥāŧa ider ve aǾżā
vü ķuvvede mužlim nesne ķalmaz ve kümmel-i evliyāya bi’n-nisbe vücūd Ǿayn-ı
nūr olur. Ve bu nūr ki śalāt içinde muĥaźāt-ı İlāhiye vāķiǾ olduķda Resūlu’llāh132
śalla’llāhu Ǿaleyhi ve sellem [U. 81a] ķafadan daħı görürlerdi [M. 41a] ve anlar
içün cihet-i muǾayyene ķalmazdı ve bundan Ǿaķl-ı ķudsį ehli ile ehl-i keşf-i
śaĥįĥüñ farķı žāhir olurdı. Velākin ikisinüñ daħı erbābı ķıllet üzerinedür. Zįrā
ekŝer Ǿulemā-ı žāhir133 maĥcūb olduķlarından māǾadā ehl-i
134 ĥālüñ ĥālini inkār
iderler. Ve inkār itmek Ǿaķl-ı maĥcūb ve mükedderüñ śıfātıdur. Ķudsį olsa nice
inkār idebilürdi ve ehl-i keşfüñ daħı ekŝeri żaǾįfü’l- keşfdür. Zįrā ĥükm-i imkān
ĥükm-i vücūb üzerine ġālibdür ve anuñ ki ĥükm-i vücūbı ĥükm-i imkān üzerine
ġālib ola. Yetmiş biñ [H. 9a] perdenüñ cümlesin ĥarķ ider ve müşāhedede
ġāyetü’l-ġāyāta vāśıl olur ve bunlaruñ ĥaķķında der ki135 “lā ħavfun Ǿaleyhim ve
lā-hum yaĥzenūn”
136
. YaǾnį ekāmil-i nāsda müstaķbele göre ħavf ve māżiye
nisbetle ĥüzn olmaz. Zįrā cemiǾ maķāśıdı iĥrāz itmişler ve bir nesne onlardan

129 meŝābesindedür] meŝābesinde: U.; menzilesindedür: M.
130 miyānında] miyānındadur ki M.
131 gibi] gibidür: M.
132 Resūlu’llāh] Efendimüz: M.
133 ẓāhir] žāhirį: M.
134 ehl-i] erbāb-ı: M.
135 der ki] der ki Ḳurʾān’da gelür: M.
136 “ … ‘Allah’ın dostlarına’ korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.”, Yunus, 62.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
88
fevt olmamışdur. Pes teǿeŝŝüf ve taĥazzün ve taĥassür muķassırlaruñ śıfatıdur ve
bu maǾnā daħı istiǾdād-ı kāmile nāžırdur. Yalñız tedbįr ile olmaz. Egerçi ki
tedbįr itmek riǾāyet-i edeb ķabilindendür137 ve sebebine teşebbüŝ bābındandur.
Velākin her sebeb müsebbebi mūcib olmaz. İşte insānuñ mişkāt-ı
138 cesedinde
źikr olınan vech üzerine miśbāĥ-ı ser vażǾ olmışdur ki [OE. 76a] zeyt-i rūĥ
dāǿimā aña imdād ider ve rūhuñ imdādı daħı imdād-ı nūr-ı źāttur139. Pes źāt-ı
Ĥaķķ’a nihāyet olmadıġı gibi nūr-ı źātından fāǿiż olan imdādına daħı140 nihāyet
yoķdur. Bundandur ki Tenzįl’de gelür “ve ķul rabbį zidnį Ǿilmen”
141
. YaǾni Ǿilmi
İlāhį VāsiǾ ismine nāžır olmaġla ebedi źiyāde ķabul itmektedür. Zįrā raĥmeti
Ĥaķ TeǾālā 142 tevsįǾ itdi. Nitekim buyırur “vüsǾatį raĥmetį kulle şeyǿin”
143 ve
bundan fehm olındı ki [M. 41b] ḥālā
144 şemǾ-i İlāhįnüñ tenvįrine herkeste
ķābiliyyet vardur.
145 Velākin baǾżı ķābiliyyāt ķuvvetden fiǾle ħāricdür ve baǾżı
ķuvvet mertebesinde ķalmışdur. İnsān żaǾįf esbāb-ı ķaviye ile meǿmūr olduġı
gibi146 ol ķuvveti fiǾle iħrāc içündür. Ve erbāb-ı irşād daħı [ U. 81b] maǾnā-yı
meźkūre muǾįnlerdür. Nitekim Ķurǿān’da gelür “liyüħricekum mine’ž-[H. 9b]
žulumāti ile’n-nūr”
147
. Velākin hümā-i saǾādet kimüñ seri üzerine nüzūl ider148
ve kimüñ ŧūŧį-i dili sükker-i maǾrifet tenāvül idüp āyįne-i Źāt’a muķābil süħan-i
ĥaķāyıķ söyler mübhem ve mechūldür. Niceler saǾy ile ve niceler daħi vehb ile
vāśıl oldılar ve saǾyuñ ĥaķįķati vehbdür ve vehb iħtiśāśdur. Nitekim149
Ķurǿān’da gelür “źālike fađlu’llāhi yüǿtįhi men yeşāǿ”
150
. Pes her kemālde

137 ķabilindendür] ķabilinden: U., M.
138 mişkāt-ı: - U.
139 źāttur] źāttandur: M.
140 daħı: - H., OE.
141 “ … Rabbim!İlmimi artır, de.” , Taha, 114.
142 Ĥaķ TeǾālā] śūreti: H., OE.
143 “… Rahmetim ise her şeyi kuşatır.” A’râf, 156.
144 ḥālā: - H., OE., U.
145 vardur] olup: M.
146 gibi: - U., M.
147 “O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için”, Ahzâb, 43.
148 nüzūl ider: -M.
149 Nitekim: -M.
150 “ …Bu, Allah’ın dilediğine verdiği lütuftur.”, Maide, 5/54.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
8970
minnet Allāhu TeǾālā’nuñdur. ǾAbdde mažhariyyet vardur fakat. Ve
151 bu
taķrįrātdan lāyıĥ oldı ki erbāb-ı irşād olanlar Nūr ismine mažharlardur. Zįrā
žulmātdan ħalķı iħrāc iderler ve şemmāǾ olanlar daħı152 ħalķı žulūmāt-ı žāhirden
taħlįś itmeleriyle anlara müteşebbih oldılar. Nitekim dimişlerdür ki “men
teşebbehe ķavmen fe-huve minhum”
153
. Nitekim śabbāġ olanlar daħı [OE. 76b]
derece-i nübüvvete aķreb oldılar. Zįrā enbiyā gibi ižhār-ı şüǿūn-ı muħtelife
iderler154 ve ħalķı esmā
155 yüzinden gūyā śıbġatu’llāh śırrına mažhar ķılurlar.
Anuñçün156 śanāǾāt ve ĥurūfuñ aĥsenini taĥarrį itmek gerekdür. Tā kim
157
maǾnāya vāśıl degül ise de bārį śūretden cüdā düşmeye. Ve gerekdür ki śūret ü
maǾnāyı cemǾ eyleye. Tā kim insān-ı kāmil ola. Ve şemǾ-i rūĥuñ pertevi anda
kemāl üzerine žāhir olup śaĥn-ı ķalbi rūşenāyįde eyyām-ı śayfda vech-i arż gibi
işrāķ-ı tām158 bula. Ve nūr-ı žāhire maġrūr olmaya. Zįrā bāķį degüldür.
Anuñçün159 yevm-i ķıyāmetde kevākib münteşir160 olur [M. 42a] ve ħˇāb ġālib
olduķda göz161 görmekden ķalur. Fe-emmā baśįretüñ nūrı [H.10a] bāķįdür.
Anuñçün162 ĥadįŝ-i şerįfde163 gelür “yenāmü Ǿaynāye ve lā-yenāmü Ǿaynā
ķalbį”
164 ve165 sipāhį olmaķdan ġaraż žulümāt-ı küfri izāle olduġı gibi sālik
olmaķdan daħı maķśūd ķuvā-yı rūĥāniyye Ǿaskeriyle ķuvā-yı tabįǾiyye ve
nefsāniyyeyi sürüp anlaruň žulümāt-ı şehavāt u hevāsın mużmaĥil ķılmaķdur ki
andan mücāhade ile taǾbįr olınur. Çünki mücāhadede nūr-ı taķvā ola, žulümāt

151 ve: - M.
152 daħı: - M.
153 “ Bir kavme benzeyen kimse, onlardan olur.” (Yılmaz, 2013: 535)
154 iderler] eylerler: M.
155 esmā] esmāʾu’llāh: M.
156 anuñçün] anuñçün içün: H.
157 kim] ki: OE.
158 işrāķ-ı tām] işrāķ: H., OE.
159 anuñçün] anuñçün içün H.
160 münteşir] neşre: M.
161 göz] gözler: U., M.
162 anuñçün] anuñçün içün: H.
163 ĥadįŝ-i şerįfde] ĥadįŝde: H., U.
164“Gözlerim uyur, ama kalp gözüm uyumaz.” Bu söz, Peygamberimizin son peygamber
olup olmadığını öğrenme amacıyla sorular soran Papaz Buheyra’ya verdiği cevaptır.
(Yılmaz, 2013: 722)
165 ve: -M.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
90
bi’l-külliye mürtefiǾa olup gözlerden ve göñüllerden Ǿillet gider. Ve insān
meleklerden166 daħı aǾlā olur. Zįrā167 melekde daħı mertebe-i maĥabbet vardur ve
mümkin-i 168mertebe-i
169 [U. 82a] Ǿışķ yoķdur. ǾIşķ ise iĥrāķ-ı mā-śivā içün170
nār-ı Ǿažįmedür. Ve mā-sivā ile mübtelā olup andan taħalluś źiyāde merdlikdür
ve ol ibtilā ile nār u nūr ve celāl171 u cemāl ve ķahr u lutfuñ ĥaķāyıķı maǾlūm
olur ve Ādem Ǿaleyhi’s-selām bu kemāl sebebiyle [OE. 77a] melāǿikeye taǾlįm-i
esmā eyledi ve bu cihetden şeyħ-i melāǿike oldı. Mürşįd ise mürįdden efđaldür.
Anuñçün Ādem kāǿinātdan emŝeldür. Zįrā melāǿikeden berter olan sāǿireden172
bi’t-ŧarįķi’l-ūlā evlādur. Anuñçün maķām-ı müşāhedede Ādem muķaddemdür.
YaǾnį müşāhedesi bilā-vāśıtadur. Sāǿirüñ müşāhedesi ise vaśāŧet-i Ādem iledür
ve bundan žāhir oldı ki žāhir bir olduġı gibi mažhar daħı birdür. Keŝret-i mažāhir
didükleri tafaśśul ŧarįķıyladur vāĥidden aǾdād-i keŝįre tafaśśul itdügi gibi. Çünki
Ǿaded-i vāĥidle ķāǿim ola. Vaĥdet ol Ǿadedüñ sırrı olmış olur. Sırr-ı ĥaķįķat [M.
42b] didükleri budur ki [H. 10b] Ǿaynuñ vāĥide olduġıdur. Velāķin gördüm ki
tamām mertebede kuĥl-i şuhūd ile mücellā dįde gerekdür. Anuñçün Ǿulemā ve
ümmiyyūn vādi-i ĥayretde ser-gerdān olup şirket-i vücūd tevehhümünden173
ħalāś olmışlardur ve dimişlerdür ki “et-tevĥįdü isķātü’l-iżāfāti
”174. Ve şol
kimsenüñ ki tevĥįdi yoķdur, anda sırr-ı tecrįd175 daħı mefķūddur ve ĥadįŝ-i
şerįfde176 gelür: “Sebaka’l-müteferridūn”
177 va’llāhu’l-muǾįn. Uḥmide külle ḥįn
ve bihį nestaʿįn. Vaḳaʿat hāzihi Risāletü’ş-Şemʿiyye.178

166 meleklerden] melekden M.
167 Zįrā] zįrā gerçi: U.
168 mümkin-i] velākin: M.
169 mümkin-i mertebe-i: - U.
170 içün] içündür: U.
171 celāl: - U.
172 sāǿireden] sāǿir: M.
173 tevehhümünden] tevehhümden: M.
174 “Tevhit, bütün izafetleri kaldırır.” Tasavvufta Fenâfillâh makamı için söylenen bir söz.
175 sırr-ı tecrįd] sırr-ı tecrįd ve tefrįdi: M.
176 ĥadįŝ-i şerįfde] ĥadįŝde: H., M.
177 “Müteferridler (Allah’ı çokça zikredenler) sebkat ettiler (yani geçtiler).” Ebû
Hureyre’den nakledilen bir hadiste Resûlullâh (sallahu aleyhi vesellem) Mekke
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
9170
Mefâü’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
1. Sipāhįveş yaķanlar bezm-i dilde şemǾ-i kāfūrı
Tecellį-i Įlāhį’nüñ görürler berķ urur nūrı
2. Çerāġ-ı Ǿışķıla ġam-ħāne-i tenden gider žulmet
Olur Ǿāşıķ o nūruñ rūz u şeb cān ile mesrūrı
3. Güneş işrāķ idince žulmet-i Ǿālem olur nā-būd
Śabāĥa ķalma taĥśįl eyle nūrı maǾnevį śūrı
4. Bi-ĥamdi’llāh179 yaķmışdur cesed mişkātına miśbāĥ
O miśbāĥ ile eśbāĥ içre bilmez nefħa-i śūrı
5. Kelām-ı şuǾle-pāş-ı Şeyħ Ĥaķķį’den alan pertev
İder ķandįl-i envār ile rūşen beyt-i maǾmūrı
Temmet180

Risāle-i Şerįfe İsmāǾil Ĥaķķı Efendi Bursevį Ķuddise Sırruhu’l-Ǿazįz181
3. SONUÇ
İsmail Hakkı Bursevî’nin külliyatı içinde yer alan Risâle-i Şem‘iyye müellifin şerh
eserleri içerisinde yer alan önemli bir eserdir. Hacimce küçük bir eser olmakla
birlikte bir mısranın derin, şümullü bir şerhidir. Meseleler, birbirini takip eden, iç

yolunda yürüyordu. Derken Cümdân denilen dağın yanından geçti ve “Yürüyün! Bu
Cümdân’dır. Müferridler geçmiştir.” buyurdu. Ashâb:
-Müferridler nedir yâ Resulallâh, dediler.
-Allâh’ı çok zikreden erkek ve kadınlardır, buyurdular. (Davutoğlu, 2013: 140)
178 Uḥmide külle ḥįn. Vaḳaʿat hāzihi Risāletü’ş-Şemʿiyye. - H., OE., U.
179 Bi-ĥamdi’llāh] Muḥammedüŋ ki: U., M.
180
- U.
181 Temmetü’r-Risāle-i Şerįfe İsmāǾil Ĥaķķį Efendi Bursevį Ķuddise Sırruhu’l-Ǿazįz: -U.,
M.; Temmetü’r-Risāle: OE., M.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
92
içe belli bir mantık silsilesi içerisinde ele alınmıştır. Kur’ân-ı Kerîm ve hadisler
yazarın başlıca referanslarıdır. Bu yönüyle meseleler soyut bir düşünce olarak
ortaya konulmamış, her mesele delilleriyle ortaya konulmuştur. Tasavvuf
şiirinde kullanılan sembolik dilin ele alınan kavramlar yönüyle maddi ve manevi
açısından ele alınması önemlidir. Metnin manzum bir parçayla başlaması ve yine
esere ismini veren şem‘ kavramını ele alan bir gazelle bitmesi anlatım açısından
dikkate değerdir.
Risâle-i Şem‘iyye’nin dili müellifin yaşadığı dönemin dil özelliklerine uygun,
içinde Arapça Farsça kelime ve tamlamaların yoğun olarak kullanıldığı Osmanlı
Türkçesidir.
KAYNAKÇA
Davutoğlu, A. (2013). Sahîh-i Buhârî tercüme ve şerhi. İstanbul: Işık Yayınları.
İmam Nesai. https://drive.google.com/folderview?id=0B2ml4f7bW602QlRfdGp
2Um 9oUXM&usp=sharing.
Namlı, A. (2001). “İsmail Hakkı Bursevî”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi. C. 23. İstanbul.
Risale-i Şem'iyye. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Nadir Eserler.
OE. Yz. 0975.
Risale-i Şem'iyye. Süleymaniye Ktp. Mihrişâh Sultan. nr. 217/2.
Risale-i Şem'iyye. Hacı Selim Ağa Kütüphanesi. Aziz Mahmud Hüdai Efendi
Bölümü. No: 476.
Risale-i Şem'iyye. Beyazıt Yazma Eserler Kütüphanesi. B. 3508/3, vr. 76b-82a.
Yılmaz, M. (2013). Kültürümüzde Ayet ve Hadisler (Ansiklopedik Sözlük).
İstanbul: Kesit Yayınları.
Yurtsever, M. M. (2001). “İsmail Hakkı Bursevî”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam
Ansiklopedisi. C. 23. İstanbul.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
9370
EXTENDED ABSTRACT
Introduction
In the article called “İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Risâlesi”, it has
been told about the life of İsmail Hakkı Bursevî briefly and identified the
transcription of the four copies of Risala-i Şem'iyye in Turkey library, and also
textual criticism and investigation has been conducted.
Method
The study consists of three main parts. In the first part, presentation of the
work and examination has been made in terms of content, and in this section
the life of Hakkı Bursevi has been mentioned briefly. Reference sources are also
given about the author's life. This section consists of A. Name of work B. The
work of writing date C. The transcribers of work D.Content of the work E. Copie
etirw of the work; and the second part consists of the transcription and
criticizing text.
Results
Mystical language based on symbolic usage is a language that has quite
intensive historical background. As well as in terms mysticism culture and
history, it is important for the solution to the literature mystical language in
terms of the touch upon the source of the concepts used in the mystical
language with religious and to identify new meanings within the framework
mystical meaning which they earned. Mystical commentary work is an area in
which it is needed to consider carefully on the terms of language, literature,
culture and history studies. Coming into existance the mystical works in the
hands of person who grew up in this culture and especially by a personality that
is foreground by the figure of being poet is undoubtedly more important. İsmail
Hakkı Bursevî has grown in mystical culture, and has a personality that
maintained the value of the commentary life as well as work of the poetry.
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
94
Risâle-i Şem‘iyye takes its name from word of the ‘candle’ mentioned in the
text. Because while describing the features of light and its grades in the text, it
has been emphasized on the eighth grade ranks.
The work that can’t be determined by whom and in which date copied, starts
with a gazelle consisting of five couplet and ends with a gazelle with five
couplet. Work begins with annotation of verse, “Âdem is a blood.”
Work begans with a poem written with five couplet meter continent with
versification of“Fe‘ilātün Mefā‘ilün Fe‘ilün”. In poetry; besmele, hamdele, salat
and salaam have been mentioned and work ended with the expression of hope.
It is entried to the main part with the sentence “Ma‘lūm ola ki ādem bir demdür
didükleri lafzından meǿhūzdur ve isim erbāb-ı hakāyık ‘indinde müsemmānun
‘aynı olmağla vücūd-ı ādem dahı bir dem olmak lāzım geldi.” The next part of
the text consists of descriptions of interrelated with this introductory sentence.
After the introductory phrase, question-answer section comes. These questionanswer
sections used for both introductory elements guiding the preparation
and the development of the text. The author examines human as humanistic
and the brutish spirit. From this point of view, by attracting notices to human’s
care and mortal size, it indicates that the main purpose of the soul is to attain
maturity. Mental maturity is order of prophet, custody, science and hakâyık.
And the maturity of body is reading new things with language, learning
beautiful writing with hand, seeing distant with eye, hearing with ears and just
like. Then it is explained blood, breath, time, honorableness of people, sûret-i
İlahiyye, hakâyık-ı İlahiyye, ervâh-ı tâliye, âvâm-ı nâs and the relationship of
spirit with candle’. As the light eliminates the dark, soul removes the darkness
of the body.
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
9570
Then the author who explains the different case of the soul, divides the light of
the sun into eight. All of them are the virtual light of God. These:
 The light of crescent: It corresponds to the first day of the month. It
indicates to the light of novice believer.
 The light of moon : After the third day of the month. It refers to the first
degree of person who is Mukarrebun.
 Full moon: The light of fourteenth and fifteenth day of the month. It is
Nûr-ı Kâmil. It refers to the last degree of person who is Mukarrebun.
This degree is the secret order of the divine. This degree of perfection
point is special to Hz. Muhammad (SAV).
 The light of the star: It points out the Âvam’s faiths. In fact, this light is
the light of the moon.
 The light of sun: It is Mertebe-i İlâhiyye that lights stars, planets, moon.
 Berk (Lightning)and ra‘d (thunder) : After explaining the formation of
lightning and thunder, it has been stated that God created an angel from
each lightning and thunder, and after going the lightning and thunder
these angels continued to glorify to God. In this section that thunderbolt,
summer and winter occurrence have been mentioned, it has been
stated that this order is described as tecelliyât-ı berkıyye among the
saints.
 Nar (fire) : It has been mentioned about the thoughts of some
commentators and that those are incorrect like the creation of fire,
relationship of fire-light, the creations of critters from light and from fire,
the original of the devil and relationship with the angels and devil and
angels are in the form of a origin. The author who separates people two
groups as demon and angel, in the same way divides demons into two
groups as demon and angel. In the angels there is none of the bad trait
İbrahim Halil TUĞLUK
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
96
that goes to excess and deficiency. Not prostrating the Angels to Âdem
has been evaluated in terms of the tribe of demon. In this section where
angel and demon compared, with reference to the word of the angel in
Persian word used as a witness, it has been analyzed the adventure of
Hz. Adam and the Hz.Havvâ in the paradise and the effect of fire and
light of each other.
 Sirâc (çerâğ, candle) : In this section focused on supply, qualifications of
candle. Olive candle, using of olive candles by the Prophets, using of
scent to attract good spirits and angels, therefore the use of incense and
by the same intention not eating onion and garlic of our prophet, the
illumination of the Holy Mosque, bringing candles and olive from Şam by
Temimdari and lightenning mosques by these, the disclosure of
lightenning mosques in the holy night and similarity to candle with the
human body. On the continuation it has been focused on the symbolic
meanings of the concept of candle and olive. The work took its name
from this section.
The work, end with the last record of five couplets and lyric where mentioned
about candle, light and kandil.
Discussion
Risâle-i Şem‘iyye, which located in the corpus of the İsmail Hakkı Bursevî is an
important among the commentary works of the author. Although the work
deep a small piece of a verse by volume, is a far-reaching commentary. Issues
are discussed consecutive and in a series of nested certain logic. Holy Qur'an
and traditions are the author's main references. By this aspect, issues have not
been put forward as an abstract idea have revealed evidence of any matter. It
is important that the symbolic language used in mysticism poetry is hold
materially and spiritually in aspects of the discussed concepts. Starting with a
İsmail Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Şem‘iyye Adlı Risâlesi
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Mayıs 2016
9770
piece of text in verse and ending with a lyric dealing with the concept of candle
and giving his name to the candle is remarkable in terms of narrative.
The language of the Risâle-i Şem‘iyye is Ottoman Turkish that is appropriate for
the language features of the period in which the author lived and used
extensively Arabic and Persian words and phrases.

Konular