Ahmedî’nin ‘‘Fî Kâfiyetü’s Sîn Der-Medh-İ Emîr Sülmân’’ Adlı Methiyesinin Dil Özelliği Açısından İncelenmesi

SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2016, Sayı: 39, ss. 79-94.
SDU Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences, December 2016, No: 39, pp. 79-94.
Yayın Geliş Tarihi/The Arrival Date 04.08.2016 Yayına Kabul Tarihi/Acceptance Date 06.12.2016
Hasan ÖZER*
-Hatice ÇAM
Ahmedî’nin ‘‘Fî Kâfiyetü’s Sîn Der-Medh-İ Emîr Sülmân’’
Adlı Methiyesinin Dil Özelliği Açısından İncelenmesi
Examination of the Eulogy of Ahmedi’s Named
‘‘Fî Kâfiyetü’s Sîn Der-Medh-i Emîr Sülmân’’
in Terms of Language Characteristics
ÖZET
Ahmedî, XIV. yüzyıl Beylikler Döneminde yaşamış şair ve yazarlardandır. Asıl adı kaynaklarda farklılık
göstermektedir. Bazı kaynaklarda Taceddin İbrahim bin Hızır’a dayandırılarak adının İbrahim, lakabının Taceddin,
baba adının Hızır olduğu geçmektedir. XIV. ve XV. yüzyıllarda beylikler arasında yaşanan mücadeleye rağmen şair
ve sanatkârlar himaye edilmiştir. Ahmedî de himaye edilen şairlerden birisidir. Ahmedî’nin ilk eğitimini
tamamladıktan sonra Mısır’a gittiği ve orada öğrenimine devam ettiği kaynaklarda verilen bilgiler arasındadır.
Bununla birlikte Ahmedî’nin Mısır dönüşünde Germiyan Beyi Süleyman Şah’a intisap ettiği ve yakın dostu olduğu
kaynaklarda yer almaktadır. Bu nedenle eserlerinin çoğunu Emir Süleyman’a sunduğu söylenilmektedir. İskendernâme
adlı eserine sonradan ekleme yapmış ve daha sonraları yazmış olduğu Cemşîd ü Hurşîd ile Tervihü’l-Ervâh
adlı mesnevilerini Emir Süleyman’a sunmuştur. Müellifin Emir Süleyman’a sunduğu eserleri dışında Dîvân, Esrârnâme
Çevirisi, Mirkatü’l-Edeb adlarını taşıyan eserleri de vardır. Ahmedî’nin dili yaşadığı dönemin dil özelliğini
yansıtır. Ahmedî’nin geride bıraktığı eserlerinin Eski Anadolu Türkçesinin dil özelliklerini görmek açısından
dikkate değer olduğu aşikârdır. Türk yazı dilinin tarihî dönemlerinin izlerini sürmek bakımından dönem eserlerini
farklı bakış açıları ile ele almak gerekmektedir. Bu nedenle Anadolu Türkçesinin dil özelliklerini anlamak açısından
Ahmedî’nin eserini incelemek yerinde olacaktır kanaatindeyiz. Bilhassa gerek ortaya çıktığı dönemde gerekse
kendisinden sonraki devirleri dolaylı ya da doğrudan etki altında bırakmış müellifler ve onların eserleri üzerinde
yürütülen çalışmaların önemi ortadadır. Ahmedî, XIV. asrın önemli şairlerinden olduğu için hakkında pek çok
çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar çoğunlukla hayatı ve edebî kişiliği hakkındadır. Bu çalışma Eski Anadolu
Türkçesinin dil özelliğinin daha iyi anlaşılmasını sağlama amacıyla yapılmıştır. Çalışmada öncelikle Ahmedî ve
eserleri hakkında bilgi verilecek, ardından dönemin dil özellikleri hakkında bilgi verilerek metin üzerinde
uygulamalı bir inceleme çalışması yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ahmedî, Eski Anadolu Türkçesi, Oğuzca, XVI. yüzyıl, Ahmedî Divanı.

* Yazışılan Yazar/Correspondence Author Yrd. Doç. Dr., Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü. hasanozer71@gmail.com
 Bülent Ecevit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans
Öğrencisi. htc_cam94@hotmail.com
80 AHMEDÎ’NİN ‘‘FÎ KÂFİYETÜ’S SÎN DER-MEDH-İ EMÎR SÜLMÂN’’ ADLI
METHİYESİNİN DİL ÖZELLİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
ABSTRACT
Ahmedî is one of the poets and authors who lived in 16th century Beylics Period.His real name differs in sources.
Based on Taceddin İbrahim bin Hızır, some sources state that his name is İbrahim, his nickname is Taceddin and
his father's name is Hızır. Despite the struggle between the beylics in 14th and 15th centuries, the poets and the
artists were patronised. Ahmedî is one of the poets who were patronised as well. It is also mentioned in sources that
following his primary education, Ahmedî went to Egypt and furthered his education there. In addition to this, sources
also state that leaving Egypt, Ahmedî initiated to Germiyan Bey Suleyman Shah and they were close friends. For
this, it can be said that he presented most of his works to Emir Suleyman. He presented İskendernâme, by making
additions to it and the mesnevis names Cemşîd ü Hurşîd ile Tervihü’l-Ervâh later on. Apart from the author's works
which were presented to Emir Suleyman, he also has works named Dîvân, Esrâr-nâme Çevirisi, Mirkatü’l-Edeb.
Ahmedî's language reflects the phonetic features of his age. It is believed that his works are notewrothy in observing
the phonetic features of the Old Anatolian Turkish. It is necessary to approach to the works of the era with different
perspectives so as to trace the historic periods of the Turkish written (literary) language. Thus we believe that in
order to understand the phonetic features of the Anatolian Turkish, it will be valid to study Ahmedî's work. Above
all, the importance of the continuous studies on the authors and their works both in the period of their emergence
and the ones who affected the latter periods in a direct or indirect way is obvious. As Ahmedî is one of the important
poets of the 14th century, there have been numerous studies on him. These studies are mostly about his life and
literary career. The aim of this study is to secure a better understanding of the phonetic features of Old Anatolian
Turkish. Firstly, information on Ahmedî and his works will be presented and following this, phonetic features of the
period will be explained and analysed by practice on the text.
Keywords: Ahmedî, Old Anatolian Turkish, Oghuz Language, XVI. Century, Ahmedî’s Divan.
Giriş
Ahmedî XIV. yüzyıl Beylikler Dönemi şair ve yazarlarındandır. Döneminin en fazla
eser veren âlim bir şairidir. Asıl adı kaynaklarda farklılık göstermektedir. Bazı
kaynaklarda Taceddin İbrahim bin Hızr’a dayandırılarak adının İbrahim, lakabının
Taceddin, baba adının Hızır olduğu geçmektedir. Ahmedî’nin doğum yılı ve doğduğu
yer kesin olarak bilinmemektedir. Ölüm yılı hakkında da kesin bir tarih olmamakla
birlikte 1334-35 tarihleri tahmin edilmektedir. Eserlerinin çoğunu Emir Süleyman’a
sunmuştur. İskender-nâme adlı eserine sonradan ekleme yapmış ve daha sonraları
yazmış olduğu Cemşîd ü Hurşîd ile Tervihü’l-Ervâh adlı mesnevilerini Emir Süleyman’a
sunmuştur. Emir Süleyman’a sunduğu eserler dışında Dîvân, Esrâr-nâme Çevirisi,
Mirkatü’l-Edeb adlarını taşıyan eserleri de vardır. Ahmedî ömrünün uzun bir bölümünü
Germiyanoğulları’nın himayesinde geçirmesine rağmen dili Selçuklu ve Beylikler
Dönemi Türkçesinden çok Osmanlı Türkçesine yakındır1
.
Ahmedî, Eski Anadolu Türkçesi dönemi müelliflerinin dikkate değer ve kıymetli
isimlerindendir. Eseri incelemeye geçmeden önce Eski Anadolu Türkçesi ve ses özelliği
hakkında bilgi vermek daha doğru olacağı düşüncesindeyiz. Anadolu’da Türkçe, belirli
özellikler bakımından birkaç devreye ayrılmıştır. Çalışmamızda konu itibarıyla
devirlerin ilki olan Eski Anadolu Türkçesi üzerinde durulacaktır.
Eski Anadolu Türkçesinin XIII. ve XIV. yüzyıllar arasında Anadolu bölgesinde
Oğuzcaya bağlı olarak kurulup gelişen bir yazı dili olduğu kabul görmüştür. Eski
Anadolu Türkçesi için, Osmanlı Devletinin kuruluşundan önceki Anadolu Selçukluları
ve Beylikler dönemlerini de içine aldığından, Almanca Altosmanische kelimesinin
karşılığı olan “Eski Osmanlıca” terimi de kullanılmıştır. Hatta bazı dilciler, Eski
Anadolu Türkçesi ifadesinin, Anadolu dışındaki Osmanlı şehirlerinde meydana getirilen

1 Detaylı bilgi için bkz. Mine Mengi, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2009;
Hatice Şahin, Eski Anadolu Türkçesi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2003.
HASAN ÖZER-HATİCE ÇAM 81
eserleri içine almadığını ileri sürerek, bunun yerine “Tarihî Türkiye Türkçesi” terimini
kullanmanın daha isabetli olacağını ifade etmektedirler. Ancak gerek “Eski Osmanlıca”
gerek “Tarihî Türkiye Türkçesi” şeklindeki adlandırmalar fazla yaygınlık
kazanmamıştır. İlmî açıdan bu dönemi en iyi ifade eden adlandırmanın Eski Anadolu
Türkçesi olduğu kabul edilmiş ve bugün Türkiye Türkolojisinde bu isim yaygınlık
kazanmıştır2
. Eski Anadolu Türkçesi Batı Türkçesinin ilk ayağını oluşturur. Bu yazı
dilinin kurulması ile Oğuz Türkçesinin ses bilgisi, şekil bilgisi ve söz varlığı açısından
Eski Türkçe ile ortaklaşan yanları dışında, özellikle Doğu Türkçesinden büyük ölçüde
ayrılmış olan özellikleri bütün ayrıntıları ile gün ışığına çıkmıştır3
. Oğuzca, yazı diline
XIII. yüzyıldan sonra geçme fırsatı bulmuştur. Oğuzlar, kendilerine özgü lehçeleri
olmasına karşın edebî dil olarak yüzlerce yıl Orta Asya’daki ortak yazı dilini
kullanmışlardır4
. Eski Anadolu Türkçesi ile Oğuzca arasındaki ilişkiyi Karahan şöyle
ifade etmiştir: Gerek Eski Anadolu Türkçesi, gerekse Anadolu ağızları, Oğuzcanın
karakteristik özelliklerini taşır. Meselâ Kâşgarlı’nın Oğuzca için zikrettiği t>d, d>y
değişmeleri, kelime başında b>m değişmesinde b’lerin korunması, g düşmesi gibi
özellikler, Eski Anadolu Türkçesinde ve Anadolu ağızlarında ortaktır. Eski Anadolu
Türkçesinde, meselâ görülen geçmiş zaman ve bazı hâl eklerindeki d’li şekiller, sadece
ağızlarda değil imlâya rağmen bugün aydın konuşmasında bile yaşamaktadır. Eski
Anadolu Türkçesinde kelime başında k>g değişmesinin varlığı, bazı eserlerde kullanılan
özel işaretle (üç noktalı kef, çift keşideli kef) anlaşılıyor. Eski Anadolu Türkçesi, bu
bakımdan da Anadolu ağızlarıyla birleşir. Bütün bu özelliklerin, Oğuzcayı karakterize
ettiği için Eski Anadolu Türkçesi ve Anadolu ağızlarında ortak olması tabiîdir5
.
Eski Anadolu Türkçesi döneminin başlangıcı ve nihayeti; isimlendirilmesi; tarihî
devirleri hakkında birbirinden farklı yorumlar yapılsa da Anadolu’da Arapça ve Farsça
ile de bir müddet mücadele eden Oğuzca, XIII. yüzyıldan günümüze edebî dil ürünleri
vermiştir6
. Eski Anadolu Türkçesini Anadolu’da cereyan eden sosyal ve siyasal
gelişmeleri dikkate alarak tarihî dönemleri bakımından üç döneme ayırmak mümkündür:
1- Selçuklular Dönemi
2- Anadolu Beylikleri Dönemi
3- Osmanlılar Dönemi7
Anadolu, Malazgirt zaferini müteakiben siyasî, demografik ve kültürel bakımdan
Türkler lehine önemli gelişmelere tanıklık etmiştir. Malazgirt Savaşına katılan Türkmen

2 Mustafa Özkan vd., Türk Dili Yazılı ve Sözlü Anlatım, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2006, s. 127-128.
3 Zeynep Korkmaz, “Eski Anadolu Türkçesinin Türk Dili Tarihindeki Yeri”, Prof. Dr. Fikret
Türkmen Armağanı, Kanyılmaz Matbaası, İzmir, 2005, s. 474.
4 Gürer Gülsevin-Erdoğan Boz, Eski Anadolu Türkçesi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2013, s. 3.
5 Leyla Karahan, “Eski Anadolu Türkçesinin Kuruluşunda Yazı Dili-Ağız İlişkisi”, International
Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, S. 1/1, s. 3.
6 Gürer Gülsevin-Erdoğan Boz, a.g.e., s. 3.
7 Mustafa Özkan, Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, Filiz Kitabevi, İstanbul,
2000, s. 59-85.
82 AHMEDÎ’NİN ‘‘FÎ KÂFİYETÜ’S SÎN DER-MEDH-İ EMÎR SÜLMÂN’’ ADLI
METHİYESİNİN DİL ÖZELLİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
beyleri ele geçirdikleri bölgelerde hâkimiyetlerini ilan etmeye başlamışlardır8
.
Anadolu’nun siyasi tarihinde Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından Osmanlı Devleti’nin
imparatorluk haline gelmesine kadar geçen döneme ‘Beylikler Devri’ adı verilmektedir9
.
Türkçe yazı dili olarak kuruluşunu bu devirde gerçekleştirir. Eser sayısı bakımından
oldukça başarılı bir dönemdir.
XIV. yüzyıl, dil özelliklerinin geçişler yaşadığı bir dönem olmasının yanında dinî
inanç açısından da geçişlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu nedenle dönem eserleri dinî ve
öğretici özelliklerde taşımaktadır. Bu eserlerin dili çok sade, ifadeleri halkın kolaylıkla
anlayabileceği açıklıktadır. Yabancı kelime, tamlama ve gramer şekillerine zaman
zaman sözü edilen örneklerde rastlanmakla birlikte Türkçe yazmak ve tercümelerde
halkın anlayabileceği sade bir dil ve üslup kullanmak onların başlıca özelliği idi10. Bu
dönemin önde gelen edebiyat öncüleri: Ahmedî, Âşık Paşa, Celâlüddin Hızır, Erzurumlu
Darîr, Gülşehrî, Hoca Mes’ud, Kadı Burhaneddin, Kul Mes’ud, Şeyhoğlu’dur.
Yaşadığı dönemde en kıymetli eserler vücuda getiren müelliflerden biri olan
Ahmedî’nin en önemli eserlerinden biri çalışmamıza konu olan methiyeyi de içeren
Ahmedî Divanı’dır. Mine Mengi, Ahmedî’nin Divan’ı hakkında şu bilgileri vermektedir:
Ahmedî Divanı, kasideler, gazeller, terkib-i bend ve terci-i bendlerden oluşan hacimli
bir divandır. Elde bulunan dört el yazma nüshanın en eski tarihlisi II. Murat adına
yazılmıştır. Ahmedî Divanı üzerine iki doktora çalışması yapılmış olup ilk bilimsel
çalışma Tunca Kortantamer’inkidir. Bu çalışmada Ahmedî’nin hayatı, eserleri tanıtılmış
ve Divan edebi yönden değerlendirilmiştir. Ayrıca Yaşar Akdoğan da Ahmedî
Divanı’nın tenkitli metnini hazırlamış ve eserin dil özelliklerini incelemiştir11. Ahmedî
Divanı içerisinde yer alan Fî Kafiyetü’s-Sîn Der-Medh-i Emîr Sülmân adlı methiyeyi dil
özellikleri bakımından ele almaya gayret ettiğimiz çalışmamız sonucunda elde ettiğimiz
neticeleri bu bölümde vereceğiz. İnceleme kısmında incelenen Türkçe olmayan
kelimelerin milliyetleri ve anlamları parantez içerisinde gösterilecektir. Çalışma
boyunca Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanan, Yaşar Akdoğan’ın hazırladığı Ahmedî
Divanı isimli eser esas alınacak, buradaki okuma ve imlaya müdahale edilmeyecektir.12
Fî Kafiyetü’s-Sîn Der-Medh-i Emîr Sülmân
Ṣubh-dem aldı eline ḳadeh-i zer nergis
N’ola maḫmûr-durur içti-se sâġar nergis (XLV/1)
“Aldı” kelimesindeki “-dI” eki her zaman ötümlü şekildedir ve daima düz vokallidir.
Kelime damak ve dudak uyumlarına uymaktadır.

8 Ali Akar, Türk Dili Tarihi, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2005, s. 257.
9 Hatice Şahin, a.g.e., s. 21.
10 Mustafa İsen vd,, Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2011, s. 74.
11 Mine Mengi, a.g.e., s. 89-90.
12 Yaşar Akdoğan, Ahmedi Divanı, http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10591,ahmedidivaniyasa
rakdoganpdf.pdf?0 Erişim Tarihi: 30.11.2016
HASAN ÖZER-HATİCE ÇAM 83
“N’ola” kelimesinde hece düşmesi görülür. Kelime ne ola şeklindedir. Şairin aruza
uydurmak için bu şekilde yazdığı düşünülebilir.
“Maḫmûr (Ar. Sarhoşluktan veya uykudan oluşan sersemlik), sâġar (F. İçki kadehi)”
kelimelerinde uzun vokallerin korunduğu görülmektedir.
“İçti-se” kelimesinde vokal düşmesi görülmektedir. “-IsA” eki kelimeye eklenirken
“-I” sesi düşmüştür. Kelimenin hem dudak uyumuna hem de damak uyumuna uyduğu
görülür.
“Eline” kelimesinde bulunan “+A” yönelme hali eki Eski Türkçede “+gA”
şeklindedir ve zaman içinde “g” sesi düşmüş ek bu halini almıştır. Kelime damak uyumu
ile dudak uyumuna uyduğu görülür.
Topraga dökdi ne kim naḳdi var-ısa zer ü sîm
Çünki nûş itdi çemende mey-i aṣfer nergis (XLV/2)
“Topraḳa” kelimesinde Eski Türkçede yönelme hali eki olan “+gA” ekinin başında
bulunan “g” sesi düşerken kelimede yönelme hali eki damak ve dudak uyumuna uyarak
eklenmiştir.
“Dökdi” kelimesindeki “-dI” ekinde ötümlüleşme görülür. Ek Eski Anadolu
Türkçesinde kalıplaşmış şekilde ötümlü ve düz vokallidir. Kelimede dudak uyumuna
aykırılık olmasına rağmen damak uyumuna uygunluk vardır.
“Çünki (F. Madem ki)” kelimesinde son seste bulunan “+kI” eki düz vokalli olarak
görülür. Günümüzde ekin vokali yuvarlak şekilde de görülür.
“İtdi” kelimesinde “-dI” eki ötümlü şekilde görülür ve ekin vokali daima düz
şekildedir. “it-” fiili günümüzde “et-” şeklinde kullanılır. Bu kelime damak uyumuna ve
dudak uyumuna uymaktadır.
“Çemende (F. Otlarla örülü yer)” kelimesinde bulunan “+dA” isim işletme eki
daima ötümlü şekilde görülmektedir.
“Sîm (F. Gümüş), nûş (F. İçki içen)” kelimelerinde uzun vokaller korunmaktadır.
Virür uş necm ü şecerden görene dürlü nişân
Şâh üstinde niçe ki ola muṣavver nergis (XLV/3)
“Virür” kelimesinde “vir-” fiiline eklenen “–Ur” ekinin vokali bu kelimede yuvarlak
şekilde kullanılmıştır. Ek vokali çoğunlukla dar-yuvarlak, bazen geniş-düz, nadiren dardüz
olarak kullanılmıştır. Kelime damak uyumuna uymakta fakat dudak uyumuna
uymamaktadır.
“Dürlü” kelimesi ötümlü şekilde görülür, kelime bugün ötümsüz olarak “türlü”
şeklindedir. “+lU” isimden isim yapım eki daima yuvarlak vokallidir. Kelime damak ve
dudak uyumlarına uymaktadır.
“Üstinde” kelimesinde bulunan teklik 3. tekil şahıs iyelik eki olan “+I” daima düz
84 AHMEDÎ’NİN ‘‘FÎ KÂFİYETÜ’S SÎN DER-MEDH-İ EMÎR SÜLMÂN’’ ADLI
METHİYESİNİN DİL ÖZELLİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
şekildedir. Bugün bu ekin vokali yuvarlak şekilde de kullanılmaktadır. Kelime damak
uyumuna uyar ancak dudak uyumuna uymaz.
“Şecerden” kelimesinde bulunan isim işletme eki “+dAn” daima ötümlü olarak
görülür.
“Görene, niçe, ola” kelimelerinin damak uyumu ile dudak uyumuna uyduğu görülür.
“Nişân (F. İz, eser), şâh (F. Padişah, hükümdar)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Nâfe-i müşg gibi oldu mutayyeb gül-zar
Micmere saldı meger ‘ûd-ıla ‘anber nergis (XLV/4)
“Micmere (Ar. Buhurdan, mumluk)” kelimesinde yönelme hali eki olan “+A” eki
Eski Türkçede “+gA” şeklindedir ve bu dönemde ekin “g” sesi düşmüştür.
“Saldı” kelimesinde bulunan fiil işletme eki “-dI” daima düz vokalli ve ötümlü
şekildedir. Kelime hem damak hem de dudak uyumuna uymaktadır.
“Oldu” kelimesinde bulunan görülen geçmiş zaman eki “-dU” daima ötümlü
şekildedir. Kelime damak ve dudak uyumuna uymaktadır.
“Gibi, meger” kelimelerinin dudak ve damak uyumlarına uydukları görülür.
“Nâfe (F. Misk)),‘ûd-ıla (Ar. Ağaç, odun)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Bezm-içün şâḫ-ı reyâḥîn çü gül-istâna gelür
N’ola altundan eger düzdi-se micmer nergis (XLV/5)
“Gelür” kelimesinde “–Ur” eki yuvarlak şekillidir ve bu ek çoğunlukla dar-yuvarlak,
bazen geniş-düz, nadiren de dar-düz şekilde kullanılır. Kelime damak uyumuna uyar
ancak dudak uyumuna uymaz.
“Altundan” kelimesi Eski Türkçedeki şeklini korumuştur ve bugün bu kelime
“altından” şeklindedir. Kelimede bulunan isim işletme eki “+dAn” daima ötümlü
şekildedir. Kelime damak uyumuna uymaktadır. Fakat dudak uyumuna uymamaktadır.
“Düzdi-se” kelimesinde “düz-” fiiline gelen “-dI” eki daima düz vokalli ve ötümlü
şekildedir. Ekin vokalinin bugün yuvarlak şekilleri de bulunur. “-sA” eki damak
uyumuna uygun olarak eklenmiştir. Kelime damak uyumuna uymakta ancak dudak
uyumuna uymamaktadır.
“Eger” kelimesi damak ve dudak uyumlarına uyar.
“Reyâḥîn (Ar. Reyhanlar), gül-istâna (F. Gül bahçesi)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Sebze içinde naẓar eyleyene nüzhet-içün
Yıldırar şöyle ki bu gökdeki aḫter nergis (XLV/6)
HASAN ÖZER-HATİCE ÇAM 85
“İçinde” kelimesinde bulunan isim işletme eki “+dA” ötümlü olarak kalıplaşmış
şekilde görülür. Kelime damak ve dudak uyumlarına uyar.
“İçün” kelimesinin son vokali bu dönemde yuvarlak vokal şeklinde görülür. Daha
sonraki dönemlerde “i” şeklinde görülmektedir. Kelime damak uyumuna uymaktadır
fakat dudak uyumuna uymaz.
“Gökdeki” kelimesinde bulunan “+dA” isim işletme eki daima ötümlü şekilde
kullanılmıştır. Kelime damak uyumuna ve dudak uyumuna uygundur.
“Eyleyene, yıldırar, şöyle” kelimeleri hem damak hem de dudak uyumuna
uymuşlardır.
Şekl-i hey’etde nedür çetr-i Ferîdûn lâle
‘Vaż‘-ı sûretde nedür tâc-ı Sikender nergis (XLV/7)
“Nedür” kelimesinde bulunan “+dUr” bildirme eki daima ötümlü şekilde
görülmektedir. Kelime damak uyumuna uygundur ancak dudak uyumuna aykırıdır.
“Hey’etde (Ar. Görünüş, şekil)” kelimesinde ve “sûretde (Ar. şekil)” kelimesinde
bulunan “+dA” isim işletme eki daima ötümlü şekildedir.
“Ferîdûn, lâle (F. Zambakgillerden bir çiçek türü), sûret (Ar. şekil), tâc (Ar. Süslü
başlık)” kelimeleri asıllarına uygun şekilde imla edilmektedir.
Gül ü hem lâle müverred ferah-ıla iy ‘aceb
Ne sebebden-durur olduġı müza‘fer nergis (XLV/8)
“Olduġı” kelimesinde bulunan “-dUk” fiilden isim yapım eki bu dönemde daima
yuvarlak vokalli kullanılmıştır. Kelime damak uyumuna uymakta fakat dudak uyumuna
uymamaktadır.
“Lâle (F. Zambakgillerden bir çiçek türü)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.
Sebeb oldır ki gözin açubanın gördi yakîn
Ki olmayısar nite kim serv13 mu‘ammer nergis (XLV/9)
“Oldır” kelimesinde bulunan “-dIr” eki bu kelimede düz vokalli kullanılmıştır.
Kelime damak uyumuna uyar ancak dudak uyumuna uymaz.
“Olmayısar” incelediğimiz metinde bu kelime de “y” yardımcı ses bulunmaktadır.”-
IsAr ekinden önce sesli bir harf geldiği için ekten önce bir “y” sesi getirilmiştir. Kelime
damak uyumuna ve dudak uyumuna uyar.
“Açubanın” kelimesinde bulunan “-UbAn” fiilden isim yapım eki EAT dönemine ait
bir ektir. Kelimede bulunan “+(I)n” isim işletme ekinin vokali hem düz hem yuvarlak
şekilde kullanılmakla birlikte bazı kelimelere uyum dışı gelen eklerdendir. Kelimeye düz

13 Esas aldığımız çalışmada “ser u” şekilde okunmuş olan bu kelimeyi “serv” şeklinde okuduk.
86 AHMEDÎ’NİN ‘‘FÎ KÂFİYETÜ’S SÎN DER-MEDH-İ EMÎR SÜLMÂN’’ ADLI
METHİYESİNİN DİL ÖZELLİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
vokalli şekilde eklenmiştir. Kelime hem damak hem dudak uyumuna uymaktadır.
“Gördi” kelimesinde bulunan “+dI” geçmiş zaman eki bu dönemde daima düz
vokallidir. Kelime damak uyumuna uyar ancak dudak uyumuna uymamaktadır.
“Yakîn (Ar. Sağlam bilgi)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.
Tâze vü zinde-dil ü ḫurrem ü ḫandan-ruhdur
Oduñ içinde meger oldı semender nergis (XLV/10)
“Ruhdur (Ar. Can, nefes)” kelimesindeki “+dUr” bildirme eki daima ötümlü olduğu
gibi vokali de her zaman yuvarlak şekillidir.
“Tâze (F. Yeni çıkmış)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.
Kibr idüp felege başını indürmedügi
Geydügi-y-içün ola tâc-ı müzevver nergis (XLV/11)
“İdüp” “-(U)p” zarf-fiil ekinin vokali yuvarlak şekilde kullanılmıştır. Kelime damak
uyumuna uyar ancak dudak uyumuna aykırıdır.
“Başını” kelimesi damak ve dudak uyumlarına uymaktadır.
“İndirmedügi, geydügi” kelimelerinde bulunan “-dUk” fiilden isim yapım eki daima
yuvarlak vokalli görülür. Kelimeler damak uyumuna uyar ancak dudak uyumuna
uymamaktadır.
Meclisinde gülün uş almış eline def-i ẕer
Ohıya bülbül-ile hoş gazeli ter-nergis (XLV/12)
“Meclisinde (Ar. toplantı)” kelimesinde bulunan “+dA” isim işletme eki daima
ötümlü şekilde görülmektedir.
“Almış, eline” kelimeleri hem damak hem de dudak uyumuna uyarlar.
“Gülün” kelimesinde bulunan “+Un” ilgi durumu eki daima yuvarlak vokallidir.
“Gazeli (Ar. sararan yaprak)” kelimesinde bulunan “+I” belirtme eki Eski
Türkçedeki “+(I)g” belirtme durum ekinden “g” sesinin düşmesi sonucu oluşmuştur.
Beñzeye gözlerüñe sinüñ iy dil-ber nergis
Ger kemañ-keş ola vü mest ü dil-âver nergis (XLV/13)
“Beñzeye” kelimesindeki “ñ” sesi “ng” şeklindedir fakat bu dönemde iki harfin
kaynaşması sonucu oluşan “ñ” şeklinde yazılmıştır. Kelime hem damak hem de dudak
uyumuna uyar.
“Gözlerüñe” kelimesinde bulunan “+Uñ” isim işletme eki her zaman yuvarlak
vokallidir. Kelime damak uyumuna ve dudak uyumuna uymaktadır.
“Sinüñ” kelimesinde bulunan “+Uñ” isim işletme eki daima yuvarlak vokallidir ve
HASAN ÖZER-HATİCE ÇAM 87
kelime damak uyumuna uymaktadır ancak dudak uyumuna uymamaktadır.
“Dil-âver (F. Cesur)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.
Gerçi mestânedür ü hûb u ḫoş u ra‘nâdur
Ḫâşa kim ola gözüñ-ile ber-â-ber nergis (XLV/14)
“Mestânedür (F. Kendinden geçmişçesine)” kelimesinde bulunan “+dUr” bildirme
ekinin vokali daima yuvarlak şekilde görülür.
“Gerçi, ḫaşa” kelimeleri damak ve dudak uyumuna uyarlar.
“Ra’nâdur (Ar. hoş, güzel)” kelimesinde bulunan“+dUr” bildirme eki daima
yuvarlak vokalli şekilde görülür.
“Gözüñ-ile” kelimesinde “+Uñ” isim işletme eki daima yuvarlak vokallidir. Kelime
damak uyumuna uymakta fakat dudak uyumuna uymamaktadır.
“Mestâne (F. Kendinden geçmişçesine), hûb (F. güzel), ra’nâdur (Ar. hoş, güzel),
ber-â-ber (F. birlikte bulunan)” kelimelerinde uzun vokaller korunmaktadır.
Hiç gül-zâruñ içinde gözüñüñ şîvesine
Bitmedi bitmeyiser bir daḫınev-bernergis(XLV/15)
“Bitmeyiser” örneğinde bulunan “-IsAr” eki kelimeye gelecek zaman anlamı katar,
hem damak hem de dudak uyumuna uyar.
“Bitmedi” kelimesinde bulunan fiil işletme eki “-dI” sürekli ötümlü ve düz
şekildedir. Kelime damak ve dudak uyumlarına uymaktadır.
“Gözüñüñ” kelimesinde bulunan “+Uñ” isim işletme eki daima yuvarlak vokallidir.
Kelime hem damak uyumuna hem de dudak uyumuna uymuştur.
“Gül-zâr (F. gül bahçes), şîvesine (F. naz, eda)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Ḳaldı hayran saçuña şöyle ki reyhân sünbül
Oldı fitne gözüñe şöyle ki ‘abher nergis (XLV/16)
“Ḳaldı” kelimesindeki “-dI” eki genel olarak düz vokalli karşımıza çıkmaktadır.
Kelime damak ve dudak uyumuna uygundur.
“Şöyle, oldı” kelimeleri damak uyumuna uymakta, ancak “oldı” kelimesi dudak
uyumuna uymamaktadır.
“Saçuña” kelimesinde bulunan +Uñ isim işletme eki daima yuvarlak vokallidir. +A
yönelme durum eki Eski Türkçe’de +gA şeklinde iken zamanla g sesi düşmüş ve ek +A
şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. Kelime damak uyumuna uygundur ancak dudak
uyumuna aykırıdır.
“Reyhân (Ar. güzel kokulu bir bitki)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.
88 AHMEDÎ’NİN ‘‘FÎ KÂFİYETÜ’S SÎN DER-MEDH-İ EMÎR SÜLMÂN’’ ADLI
METHİYESİNİN DİL ÖZELLİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
Olmasa gözlerüñün ‘işvesine valîh ü zâr
Renc-ile olmayadı böyle mu’asfer nergis (XLV/17)
“Olmayadı” kelimesinde Ahmedî Divanı’nda yardımcı ses “y” sesi kullanılmamıştır.
Kelimede bulunan fiil işletme eki “-dI” bu dönemde daima düz vokalli ve ötümlü şekilde
kullanılmıştır. Kelime damak ve dudak uyumuna uymuştur.
“Olmasa, böyle” kelimeleri hem damak hem de dudak uyumuna uymuştur.
“Valîh (Ar.şaşırmış), zâr (Ar. ağlayan)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Gözüm içinde makam itdi ḫayâli gözüñüñ
Su ahan yirde olur tâze vü ḫoş-ter nergis (XLV/20)14
“Yirde” kelimesinde isim işletme eki “+dA” daima ötümlü şekilde kullanılmıştır.
Kelime hem damak hem de dudak uyumlarına uyar.
“İtdi” kelimesinde bulunan fiil işletme eki “-dI” daima düz vokalli ve ötümlüdür.
“Ahan” kelimesi beyit içinde “akan” anlamına gelmektedir. Bundan dolayı -ḳ- > -ḫ-
değişiminin olduğu görülmektedir. Bu değişim Eski Türkçeden beri izlenebilir.
Kaşgarlı’dan bu yana daha çok Oğuzcanın bir özelliği olarak bilinmektedir. Kelime hem
damak uyumuna hem de dudak uyumuna uymaktadır.
“Hayâli (Ar. düş)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.
‘Ahberin gözlerüñüñ gördi ḫayâlin düşde
Rûşen ol kim bu sebebden-durur ahver nergis (XLV/21)
“Düşde, sebebden (Ar. sebep olmak)” kelimelerinde bulunan “+dA” ve “+dAn” isim
işletme ekleri daima ötümlü şekilleriyle kullanılmıştır.
“Rûşen (F. parlak)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.
Uyhudan kaldı gözüñ ‘ışk-ıla bu oldı sebeb
Yereḳân ‘illetine düşdügi ekser nergis (XLV/22)
“Uyhudan” esas alınan divandaki bu kelimede -ḳ- < -ḫ- değişimi görülür. Bu değişim
Kaşgarlı’dan bu yana daha çok Oğuzcanın bir özelliği olarak bilinmektedir. Kelime hem
damak uyumuna hem de dudak uyumuna uymaktadır.
“Düşdügi” kelimesinde bulunan “-dUk” fiilden isim yapım eki daima yuvarlak
vokallidir. Kelime damak uyumuna uyar ancak dudak uyumuna uymaz.
“Yerekân (Ar. sarılık hastalığı)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.

2 Ahmedî’nin esas alınan Divan’ında methiyenin 18. ve 19. beyitleri gösterilmemiştir. Çalışmamızda
da ilgili eserdeki beyit numaralandırılması esas alınmıştır.
HASAN ÖZER-HATİCE ÇAM 89
Hasretinden olur ecvef bigi mu‘telü’l-‘ayn
Gözlerüñ nüsḫasın itdükçe muharrer nergis (XLV23)
“İtdükçe” kelimesi damak uyumuna uymakta ancak dudak uyumuna uymamaktadır.
“Hasretinden (Ar. özlem tutku)” kelimesinde kullanılan isim işletme eki “+dAn”
daima ötümlü şekildedir.
Dürr u zerden urınur tâc ki ola lâle bigi
Melik-i memlekete cân-ıla çâker nergis (XLV/24)
“Urınur” kelimesinde bulunan –In fiil işletme eki hem düz hem yuvarlak vokalli
olarak kullanılmaktadır. Bu kelimede düz şekilde kullanılmıştır. Kelimede bulunan “-
Ur” fiil işletme eki daima yuvarlak vokallidir. Kelime damak uyumuna uymaktadır fakat
dudak uyumuna aykırıdır.
“Cân (F. ruh), çâker (F. köle)” kelimelerinde uzun vokaller korunmaktadır.
Mîr Sülmân şeh-i kişver ki ayagı topragına
İrüp oldı zer u sîm-ile tüvân-ger nergis (XLV/25)
“İrüp” kelimesinde bulunan “-Up” fiilden isim yapım ekinin vokali daima yuvarlak
şekildedir. Kelime damak uyumuna uymaktadır fakat dudak uyumuna uymamaktadır.
“Topraġına” kelimesi damak ve dudak uyumuna uymaktadır.
“Sülmân (Ar. erkek ismi), tüvân-ger (F. zengin)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmuştur.
Gerçi bî-bâr-durur serv bigi emr itseñ
Ḫâr u ney bigi bitüre gül ü şekker nergis (XLV/26)
“Bitüre” kelimesinde bulunan “-Ur” fiilden fiil yapım ekinin vokali daima yuvarlak
şekilde kullanılır. Kelime damak uyumuna uymaktadır fakat dudak uyumuna
uymamaktadır.
“Gerçi, itsen” kelimeleri damak uyumuna ve dudak uyumuna uymaktadır.
“Hâr (F. diken), bî-bâr (F. sıkıntı olmayan)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Ger himâyet idesin bâga budur rûşen kim
Müşterî ola gül ü zühre-i ezher nergis (XLV/27)
“İdesin” kelimesinin de bulunan “+sIn” kişi eki daima düz vokallidir. Kelime hem
damak uyumuna hem de dudak uyumuna uymaktadır.
“Bâga (F. bahçe), müşterî (Ar. alış verişe gelen), himâyet ( Ar. koruma) rûşen (F.
parlak)” kelimelerinde uzun vokaller korunmaktadır.
90 AHMEDÎ’NİN ‘‘FÎ KÂFİYETÜ’S SÎN DER-MEDH-İ EMÎR SÜLMÂN’’ ADLI
METHİYESİNİN DİL ÖZELLİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
Ger ‘inâyet naẓarın ider-iseñ bir lahẓa
Ola ser-verlerüñ a‘yânına ser-ver nergis (XLV/28)
“Ser-verlerüñ” kelimesinde bulunan “+Uñ” isim işletme eki daima yuvarlak
vokallidir.
“İnâyet (Ar. iyilik), a‘yânına (Ar. gözler)” kelimesinde uzun vokaller korunmaktadır.
Ḫasmuñuñ cânunadur çekdügü hançer sûsen
Düşmenüñ ḳaṣdınadur geydügi migfer nergis (XLV/29)
“Ḳaṣdınadur (Ar. önceden tasarlamak)” kelimesinde bulunan“+dUr” bildirme
ekinin vokali daima yuvarlak ve ötümlü şekilde kullanılır.
“Düşmenüñ (F. düşman)” kelimesinde bulunan “+Uñ” isim işletme ekinin vokali
daima yuvarlak şekildedir.
“Çekdügü” kelimesinde bulunan fiilden isim yapım eki “-dUk” eki daima yuvarlak
şekilde kullanılmıştır. Kelime damak uyumuna uymakta ancak dudak uyumuna
uymamaktadır.
“Cânundur (F. ruh), sûsen (Ar. su çiçeği)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Gözini çeşme-i ḫûrşîd bigi rûşen ide
Ḳılsa işigüñ tozunı sürme-i agber15 nergis (XLV/30)
“İşigüñ” kelimesinde bulunan “+Uñ” isim işletme eki daima yuvarlak vokallidir.
Kelime damak uyumuna uymaktadır fakat dudak uyumuna uymaz.
“Gözini” kelimesi damak uyumuna uymaktadır fakat dudak uyumuna uymaz.
“Hûrşîd” kelimesinde uzun vokaller korunmuştur.
Getürür ḳahruñuñ i‘sârı-y-ıla âb âteş
Bitürür luṭfuñuñ âsârı-y-ıla âzer nergis (XLV/31)
“Getürür” kelimesinde bulunan “-Ur” fiil işletme ekinin vokali daima yuvarlak
şekildedir. Kelime damak uyumuna uymaktadır fakat dudak uyumuna uymaz.
“Kahruñuñ (Ar. güç), lutfuñuñ (Ar. iyi muâmele)” kelimelerindeki “+Uñ” isim
işletme ekinin vokali daima yuvarlaktır.
“Âb (F. su), âsâr (Ar. eserler), âteş (F. yakıcı), âzer (F. ateş)” kelimelerinde uzun
vokaller korunmuştur.
Ḫulḳuñuñ râyihasın aldı ṣabâdan bir dem
Nefesin anuñ-ıçun itdi mu‘anber nergis (XLV/32)

15 Kaynak eserde “agyber” olarak okunan kelimeyi “agber” şeklinde okuduk.
HASAN ÖZER-HATİCE ÇAM 91
“İtdi” kelimesindeki “-dI” fiil işletme eki, her zaman ötümlü ve vokali yuvarlak
şekilde görülür. Kelime hem damak hem dudak uyumuna uymaktadır.
“Ṣabâdan ( Ar. rüzgâr)” kelimesinde bulunan “+dAn” isim işletme eki daima ötümlü
şekilde kullanılmaktadır.
“Râyihasın (Ar. koyu), ṣabâdan (Ar. rüzgâr)” kelimesinde uzun vokaller
korunmuştur.
Bahtuña ger ṣıgınup tîgi ala sûsenden
Düşmenüñ leşkerine ola muẓaffer nergis (XLV/33)
“Ṣıgınup” kelimesindeki “-Up” zarf-fiil ekinin vokali daima yuvarlak şekildedir.
Kelime damak uyumuna uymaktadır fakat dudak uyumuna uymaz.
“Sûsende (Ar. su çiçeği)” kelimesinde bulunan “+dAn” isim işletme eki daima
ötümlü şekildedir.
“Tîg (F.kılıç), sûsen (Ar. su çiçeği)” kelimelerinde uzun vokal korunmaktadır.
Ayet-i nûr-durur aduñ anı itmeye sevâd
Gözinün kıldı beyâzın veraḳ-ı zer nergis (XLV/34)
“Gözinün” kelimesinde bulunan “+I” 3. tekil kişi eki sadece düz şekilde kullanılır.
Kelime damak uyumuna uymakta fakat dudak uyumuna uymamaktadır.
“Beyâzın” kelimesinde iyelik ekinden sonra getirilen “-n” eki yönelme durumu eki
görevindedir.
“Anı, itmeye, kıldı” kelimeleri hem damak hem dudak uyumuna uymaktadır.
“Nûr (Ar. ışık), sevâd (Ar. karalık), beyâz (Ar. aklık)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Çün çiçek bigi kenîz oldu sera-perdeñde
Lâyık ol kim urına başına efser nergis (XLV/35)
“Sera-perdende (Ar. toprak)” kelimesinde bulunan “+dA” işletme eki daima ötümlü
şekildedir.
“Kenîz (F. cariye), lâyık (Ar. yakışan)” kelimelerinde uzun vokaller korunmuştur.
Ger zer ü sîm ü eger dürr eger pîrûze
Ḫâk ider varlığını yoluna yik-ser nergis (XLV/36)
“Varlıġını” kelimesinde yer alan “+lIġ” isim işletme eki daima düz vokallidir.
Kelime hem damak hem de dudak uyumuna uymaktadır.
“İder” kelimesi damak ve dudak uyumlarına uyar.
“Yoluña” kelimesinde yer alan “+Uñ” isim işletme ekinin vokali daima yuvarlak
92 AHMEDÎ’NİN ‘‘FÎ KÂFİYETÜ’S SÎN DER-MEDH-İ EMÎR SÜLMÂN’’ ADLI
METHİYESİNİN DİL ÖZELLİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
şekildedir. Kelime hem damak uyumuna hem de dudak uyumuna uymaktadır.
“Sîm (F. gümüş), ḫâk (F. toprak), pîrûz (F. kutlu)” kelimelerinde uzun vokaller
korunmaktadır.
Ayaġûn topraġuna ‘âşık olupdur ne aceb
‘Işk derdinden eger oldı-sa asfer nergis (XLV/37)
“Topraġuna” kelimesinde kullanılan +U isim işletme eki daima yuvarlak vokallidir.
+A yönelme durumu eki Eski Türkçede +gA şeklindedir. g sesinin düşmesi sonucu bu
şekilde kullanılmaktadır. Kelime damak uyumuna uymakta fakat dudak uyumuna
uymamaktadır.
“Derdinden (F. acı)” kelimesinde bulunan “+I” eki daima düz vokallidir ve “+dAn”
isim işletme eki daima ötümlü şekildedir..
“Âşık (Ar. sevgiye tutulan), ayagûn” kelimelerinde uzun vokaller korunmaktadır.
Ahmedî medhuñi yazduhda anuñ nüshaların
Tâc ider başına Muṣhaf bigi anı her nergis (XLV/38)
“Yazduhda” fiilden isim yapım eki olan “-dUk” Ahmedî’nin esas alınan divanında
“-duh” şeklinde yazılmıştır. Bu ek her zaman ötümlü ve vokali yuvarlak şekilde
kullanılır. Esas alınan divandaki bu ekte -ḳ- < -ḫ- değişimi vardır. Bu değişim Eski
Türkçeden beri görülmektedir. Oğuzcaya ait bir özelliktir. Ek “–dA” bulunma durum eki
ile birlikte kullanılarak eklendiği kelimede zarf-fiil görevi üstlenmektedir. Kelime
damak uyumuna uymakta fakat dudak uyumuna uymamaktadır.
“Nüshaların” kelimesinde de çokluk eki sonrasında kullanılan iyelik ekinden sonra
getirilen “-n” eki yönelme durumu görevindedir.
“Ahmedî, tâc ( Ar. başlık)” kelimelerinde uzun vokal korunmuştur.
Bu nice ravża-durur ki oldı leb-â-leb lâle
Bu nice bâg-durur ki oldı ser-â-ser nergis (XLV/39)
“Nice” kelimesi hem damak hem de dudak uyumuna uyar.
“Leb-â-leb (F. ağzına kadar dolu), ser-â-ser (F. baştan başa), bâġ (F. bahçe)”
kelimelerinde uzun vokaller korunmaktadır.
‘İşiñüñ yüzini Hak gül bigi itsün tâze
Niçe kim ‘arza ide gözlere manzar nergis (XLV/40)
“İtsün” kelimesinde bulunan “-sUn” kişi eki burada yuvarlak vokallidir. Kelime
damak uyumuna uymakta fakat dudak uyumuna uymamaktadır.
“Tâze (F. yeni çıkış)” kelimesinde uzun vokal korunmaktadır.
HASAN ÖZER-HATİCE ÇAM 93
Sonuç
Eski Anadolu Türkçesi Batı Türkçesinin ilk ayağını oluşturur. Bununla birlikte Eski
Anadolu Türkçesi bir geçiş evresi konumundadır. Bir taraftan Eski Türkçeden izler
taşıyan bu dil, bir taraftan Osmanlı Türkçesinin ilk evresinden izler taşır. Ahmedî’nin
incelediğimiz methiyesinde rastladığımız dil özellikleri de yaygın olan bu bilgiyi
doğrular niteliktedir. Örneğin; methiyede yer alan altundan kelimesi Eski Türkçedeki
halini korumuştur. Bu özelliğin yanı sıra dürlü kelimesinde bulunan isimden isim yapım
eki +lU Osmanlı Türkçesinde de fonetik özelliğini korumakta ve Osmanlı Türkçesinde
kullanılan haşmetlü kelimesinde bu ekin yer aldığı görülmektedir. Ayrıca metinde yer
alan uzun ünlülerin korunması, ses uyumlarının tam olarak oturmamış olması gibi
hususlar da hem Eski Anadolu Türkçesinin hem de Osmanlı Türkçesinin dil özelliğini
yansıtan örnekler olarak değerlendirilebilir. Türkçenin tarihî dönemlerine ait şekil bilgisi
özelliklerinin tespiti noktasında dönem eserlerinin yön göstericiliğine başvurmak
zaruridir. Bu bakımdan Eski Anadolu Türkçesi dönemi ile ilgili olarak dönemin kendi
içerisindeki devirlere ait bilhassa kıymetli ve tesiri geniş olmuş eserlerden başlayarak
tüm eserlere bu nazarla yaklaşmakta fayda olacağı kanaatindeyiz.
Kaynakça
AKALIN, Mehmet, “Ahmedî’nin Dili”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten Dergisi, 1994, s.
9-153.
AKAR, Ali, Türk Dili Tarihi, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2005.
AKDOĞAN, Yaşar, Ahmedi Divanı http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10591,ahmedidivan
iyasarakdoganpdf.pdf?0 (Erişim Tarihi: 30.11.2016).
ALTUN, Hilal Oytun, “Eski Anadolu Türkçesinde Benzetme Yapıları”, Türkiyat Araştırmaları
Dergisi, S. 17, 2012, s. 165-192.
GÜLSEVİN, Gürer- BOZ, Erdoğan, Eski Anadolu Türkçesi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2013.
İSEN, Mustafa vd., Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2011.
KARAAĞAÇ, Günay, Türkçenin Ses Bilgisi, Kesit Yayınları, İstanbul, 2010.
KARAHAN, Leyla, “Eski Anadolu Türkçesinin Kuruluşunda Yazı Dili-Ağız İlişkisi”,
International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or
Turkic, 2006, S. 1/1, s. 1-12.
KORKMAZ, Zeynep, Türk Dili Üzerine Araştırmalar 1, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
1995.
KORKMAZ, Zeynep, “Eski Anadolu Türkçesinin Türk Dili Tarihindeki Yeri”, Prof. Dr. Fikret
Türkmen Armağanı, Kanyılmaz Matbaası, İzmir 2005, s. 471-474.
MENGİ, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2009.
ÖZKAN, Abdurrahman, “Eski Anadolu Türkçesindeki Bazı Fiillerin Hâl Ekli Tamlayıcıları ve
Bu Tamlayıcılarda Zaman İçinde Görülen Değişiklikler”, International Periodical For
The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2011, S. 6/1, s. 512-522.
ÖZKAN, Mustafa vd., Türk Dili Yazılı ve Sözlü Anlatım, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2006.
ÖZKAN, Mustafa, Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, Filiz Kitabevi,
94 AHMEDÎ’NİN ‘‘FÎ KÂFİYETÜ’S SÎN DER-MEDH-İ EMÎR SÜLMÂN’’ ADLI
METHİYESİNİN DİL ÖZELLİĞİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
İstanbul, 2000.
PARLATIR, İsmail, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Yargı Yayınevi, Ankara, 2011.
ŞAHİN, Hatice, Eski Anadolu Türkçesi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2003.

Konular