ORTAÇAĞDA KAFKASYA TÜRK ŞEHİRLERİNDE ESNAF TEŞKİLATLARI (TEBRİZ ÖRNEĞİ)

223
ORTAÇAĞDA KAFKASYA TÜRK
ŞEHİRLERİNDE ESNAF TEŞKİLATLARI
(TEBRİZ ÖRNEĞİ)
Tradesmen Organizations in the
Caucasus Turkish Cities in the Middle Ages
(Example of Tabriz)
Yaşar BEDİRHAN1
--------------------------
Geliş Tarihi: 24.02.2017/ Kabul Tarihi:07.04.2017
Öz
İktisadi hayatın gelişimine bağlı olarak Kafkasya şehirleri, aynı zamanda
Tebriz sanatkârlık ve ticaret merkezine dönüşmüştü. Devrin kaynaklarında Tebriz’in
iktisadi durumunu araştırmak için elde bulunan belgelerin araştırması gösteriyor
ki XI. ve XIII. yüzyıllarda Tebriz şehri Kafkasya şehirleri içinde sanatkârlık
ve ticaret acısından en önemli şehirdi. Tebriz’de her sanat dalında sanatkârlar
vardı. burada bakırcılar, sarraflar, nalbantlar, ayakkabıcılar, demirciler, terziler,
boyacılar, kalaycı çeşitli ev eşyası yapan sanatkârlar çalışıyordu. Kaynaklarda da
her bir sanat dalıyla ilgili olarak pazar adlarına (örneğin; nal-sazan (nalyapan)
bakırcılar, sarraflar) rastlanır.
Anahtar Kelimeler: Tebriz, ticaret, sanatkarlık, Kafkasya
Abstract
Due to the development of the economic life, the cities of the Caucasus were
transformed into Tabriz arts and trade centers at the same time. A survey of the
documents available to investigate Tabriz’s economic situation at that time indicates
that XI. And XIII. In the centuries, the city of Tabriz was the most important city
in terms of craftsmanship and trade in the Caucasus cities. There were artisans
1 Yrd. Doç. Dr., Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Tarih Bölümü, Ağrı, caturalp@hotmail.
com.
224
in every art field in Tabriz. Here, there were artisans who made copper, curtains,
shoes, shoes, shoemakers, tailors, painters, various household goods. In the sources,
there are also market names (eg nal-carpets, coppersmiths) associated with
each artifact.
Keywords: Tabriz, trade, crafts, Caucasus
Giriş
Yüksek zirveli Sehend’in kuzey tepelerinin (Yanık Dağları) ve kırmızı renkli
Surhab dağının yamacında yerleşen Tebriz’in 3000 yıllık tarihi vardır. Bu eski şehir
XIII-XVII. yüzyıllarda sanatkârlık, ticaret ve medeniyet merkezi olarak dünyaca
meşhur olmuştur. Tebriz Ortaçağda uzun süre büyük devletlerin başkenti olmuş, İran
ve Azerbaycan’da olan siyasi olayların merkezi olmuştur (Onullahi, 1982:33).
Tebriz şehrinin tarihi, ilk yerleşim yeri ve durumu şimdiye dek bulunamamış-
tır. Tarihi kaynaklarda Tebriz’in bir şehir olarak varlığı konusunda çeşitli fikirler
ortaya atılmıştır. Tebriz’in temelinin Arap halifesi Harun-Er-Raşidin eşi Zübeyde
Hatun tarafından atılması fikrinin birçok Ortaçağ tarihçilerinin defalarca vurgulamalarına
rağmen şehrin kuruluş devri bu sorunla ilgilenenler arasında daima çeşitli
tartışmalara yol açmıştır (Kabiyanpurun, 1346:127).2
Tebriz isminin Farsça teb (ateş) ve rîz (akıtan, döken) sözcüklerinin birleşmesinden
(Tebriz-ateş döken) geldiği söylenmektedir. Bunun hikâyesi ise 791’de Abbasi
Halifesi Harun Reşid’in ateşli hastalığa yakalanan zevcesi Zübeyde Hatun’un
Tebriz’deki kaplıcalara girip burada iyileşmesidir. Yani Zübeyde Hatun’un ateşli
hastalığı burada iyileştiğinden buranın adı Tebriz (ateş döken) olmuştur (Aydoğ-
muşoğlu, 2007:11). Birçok araştırmacılara göre, bu fikri ilk defa Hamdullah Kazvini
“Nüzhetü’l- Kulüb’’ eserinde belirtmiştir (Onullahi, 1982:39). Hâlbuki daha
12.yüzyılda Azerbaycan’ın meşhur şairi Hakani Şirvanî şiirlerinin birinde bu fikrin
uydurma olduğunu belirtse de, Ortaçağ tarihçileri Hamdullah Kazvini’ye istinaden
aynı rivayeti tekrar etmişler. Fakat Hamdullah Kazvini’den çok önceleri 13.yüzyılın
başlarında yazılmış “Acayip ed-Dünya’’ eserinin müellifi Tebriz’in temelinin Zü-
beyde hatun tarafından atıldığını söylemektedir (Bilgili, 2011:222).
Tebriz’in Araplar tarafından fethi Halife Ömer zamanına rastlamaktadır. Fakat
İslâm fetihleri sırasında bölgenin en önemli şehri Tebriz değil Erdebil idi. 858’de
bir deprem sonucunda yıkılan Tebriz, Halife Mütevekkil (847–861) tarafından
yeniden imar edildi. el-Revad el-Ezdî ve oğullarının merkezi olarak müstahkem
2 Hatta Timur’un şöyle dediği bilinir:“ Tebriz o kadar eski bir şehirdir ki, hiç kimse onun ne
zaman kurulduğunu tam olarak bilmemektedir” .
Yaşar Bedirhan, Ortaçağda Kafkasya Türk Şehirlerinde Esnaf Teşkilatları (Tebriz Örneği)
225
bir şehir görünümü kazandı. X. yüzyılda ise Tebriz ehemmiyeti haiz olmayan bir
şehirdi. Yine Mukaddesi X. yüzyılda Tebriz’i Cuma camisi bulunan pek çok akarsuyla
sulanan ve meyve bahçeleri ile çevrili hoş bir şehir olarak tasvir etmekteydi
(Barthold, 1975: 78).
IX. yüzyılın başlarında Tebriz’de kale vardı. Hilafete karşı olan bağımsızlık
savaşının önderi Babek 16-18 yaşlarında iki seneye yakın bir süre Tebriz’de
Muhammed el-Ezdi’nin yanında kalmış ve 18 yaşında babasının yanına gitmiştir
(Ebu’l-Farac, 1348:496). Bu dönemde Tebriz’de sağlam bir kale vardı. Taberi H.
220 (M. 835) yılı olaylarını anlatırken er-Revvad’ın soyundan olan Muhammed
bin Beis’in yönetiminde “Tebriz” ve “Şahi” diye iki kale olduğunu yazıyor (EtTaberî,1992:30).
Hilafete karşı bağımsızlık savaşı veren Muhammed bin Beis
önceleri Babek’in müttefiki idi ve “Tebriz” kalesini onun yönetimine vermişti. O
hatta Babek’in baş serkerdelerinden olan İsmet el-Kurdi ve onun arkadaşlarına
yemek temin ediyordu. Fakat Babek harekatının zayıfladığını gören Muhammed
bin Beis Babek’e ihanet ederek İsmet el-Kurdi ve onun arkadaşlarını kaleye misafir
olarak davet edip onları hapsederek Halife Mu’tasım’a gönderdi. Halife Mu’tasım
Babek’e karşı askeri stratejik bilgileri ondan öğreniyor ve Babek’e karşı olan mü-
cadele her gün güçleniyordu. Bu olaylardan sonra Bebek harekatı her geçen gün
yeni bir başarısızlığa uğruyordu.
Bu dönemde Tebriz stratejik askeri önemi olmakla beraber, Tebriz şehrinin
kendisi de gelişerek büyümüştür. Fakat H. 244 (858-859) senesinde Tebriz’de
gerçekleşen deprem şehri dağıtarak harabeye dönüşmüştü. Halife Mütevekkil’in
(847-861) emriyle şehir tekrar yapılmıştı (Onullahi, 1982:42).
885–929 yılları arasında Azerbaycan’a Sâciler’in sahip olmalarıyla Tebriz
şehri de Sâciler’in hâkimiyetine girmiştir. Sâciler, ismen Abbasilere bağlı olan
Azerbaycan’da IX. yüzyılın sonlarından X. asrın başlarına kadar hüküm sürmüş-
lerdir. Sâcilerin kurucusu Ebu’l-Sâc Divdâd idi ve bu kişi Halife Mütevekkil hizmetinde
bulunmuş bir Türk komutandı (Bilgili, 2011:222).
937’den sonra Müsafiriler, sonra da Revvâdiler Tebriz’e hâkim olmuşlardır.
Emir Ahmedil de bunlardan biri olup Erdebil ve Tebriz şehirlerinin hâkimi olmuştur
(Sümer, 1999:2). Tebriz - Eher taraflarını idare eden Revvâdiler, Yemen
Araplarının en eski ailelerinden neşet ettikleri halde sonradan Kürtleşmişlerdir.
Bunların hâkimiyet alanları Azerbaycan’a – özellikle de Tebriz’e kadar- yayılmıştır.
Abbasi hâkimiyetinin başlarında Revvad b. Mutanna Tebriz’i tımar olarak elinde
tutulmuştur. Onun torunları ise yaklaşık olarak iki yüzyıl içerisinde tamamen
Kürtleşir (Bosworth, 1968:32). Tebriz ve Erdebil XI. yüzyılın sonlarından itibaren
ise Ahmedil’in Türk memlükü Ak Sungur ve oğulları tarafından idare edilmiştir
(Sümer, 1999:2).
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 7 • Cilt: 7 • Sayı: 13 • Bahar 2017
226
İslâm hâkimiyeti döneminde Tebriz oldukça gelişti. Şehrin çevresi surla çevrildi.
Zirai ve ticari hayat gelişti. Bu dönemde Tebriz kumaşları çok ünlüydü. Tebriz
şehri Türk-İslâm şehrinin fiziki temel unsurlarını bünyesinde barındırıyordu. Kale,
şehristan ve rabad unsurları diğer Türk-İslâm şehirlerinde olduğu gibi Tebriz’de de
vardı. Tabii bunlara en önemli unsur olarak Türk-İslâm şehirlerinin karakteristik
yapısı olan Cuma Camisi de eklendi. Bu üç kademe birbirini saran üç kuşaktan
oluşuyordu. Ayrıca İslâmî dönem Türk şehirlerinin en uygun unsurlarından biri
de mahalle idi. Türk mahalle mimarisinin temel unsurları Tebriz’de de uygulandı.
Mahalle kendi içinde bir hayat alanı olduğu için ihtiyaçlar da orada karşılandı.
Mahallenin vazgeçilmez unsurları cami, türbe veya tekke, bakkal, berber vs. oluş-
makta idi (Aydoğmuşoğlu, 2007:13).
Kafkasya bölgesinde Abbasilerin zayıflamasından sonra bölgede Şirvanşahlar,
Sâcogulları, Revvadiler, Salariler, Ahmediler gibi çeşitli mahalli idareler teşekkül
etmiştir. Bu teşekküller Çağrı Bey, Tuğrul Bey ve Alparslan’ın bölgeye yaptığı
akınların ardından Selçuklu Devleti’nin hâkimiyetini tanımış ve tarih sahnesinden
çekilmiştir.
Tebriz deprem kuşağında olduğundan tarihte birçok kez depreme maruz kalmıştır.
1042 senesinde olan depremde Tebriz’de 40-50 bin kişi ölmüştür. Şehrin
bir kısmı dağılarak harabeye dönmüştür. Tebriz’in duvarları yapıtları ve bağları
dağılmıştır (Wilson, 1930:104). 1042 senesi depreminden dört sene sonra 24 gün
Tebriz’de bulunmuş Tacik şair Nasır Hüsrev şunları yazıyor: “Ben Tebrizde oldu-
ğum zaman oranın hükümdarı Ebu Mansur Vahsudan bin Muhammed idi. Tebriz
güzel ve büyük şehir gibi gözüküyordu. Fakat bana söylediler ki deprem sonucunda
Tebriz’in bir kısmı dağılmış diğer kısmına bir şey olmamıştır” (Wilson, 1930:104;
Nasır-ı Hüsrev, 1967:6).
Tebriz gördüğü zarardan dolayı zayıf düşmüştü. Vahsudanlar da Selçukluların
bu zayıflıktan yararlanmasından korkmuşlardı. Fakat şehir kısa süre sonra tekrar
inşa edildi ve eski cazibesine kavuşmuştu (Bosworth, 1968:33).
Revvadiler devletinin hükümranlığı zamanında hatta Tuğrul Bey’in (1038 -
1063) Azerbaycan’a yürüyüşüne kadar Tebriz Azerbaycan’ın başkenti idi (Onullahi,
1982:43). Tebriz hakimi Emir Vahsudan Tuğrul’a tabi olduktan sonra şehirde onun
adına hutbe okuttu ve oğlunu onun yanına kendi bağlılığını göstermek amacıyla göndererek
hakimiyetine devam etti. Şemsettin İldegiz’in iktidarı döneminde (1136 -1174)
Tebriz İldenizler Devleti’nin başkenti idi. Çok fazla nüfusa ve şöhrete sahip bu şehri
1175 senesinde Cihan Pehlivan kardeşine armağan verdi (Buniyatov, 1978:73).
H.582 (1186-87) senesinde yani Kızıl Arslan Azerbaycan’a sahip olduktan
sonra Tebriz daha da güzelleşti. Tebriz bu dönemde sadece Kafkasya’da değil İran
şehirleri arasında da en güzeli olmayla beraber Azerbaycan’ın başkenti idi (BehYaşar
Bedirhan, Ortaçağda Kafkasya Türk Şehirlerinde Esnaf Teşkilatları (Tebriz Örneği)
227
ram, 1349:206). 1175 senesinde Kızıl Arslan’ın işgalinden sonra Tebriz ülkenin
değişmez başkenti oldu. Fakat bazen Nahcivan da İldenizlerin başkenti oluyordu
(Memmedov, 1977:72-77).
Azerbaycan Atabeyler Devleti’nin büyük önderi Nüsret ed-Din Ebu Cafer
Cihan Pehlivan (1177-1191), Atabey Ebubekr (1191-1210) ve kardeşi Özbek’in
(1210-1225) hakimiyetleri zamanı Tebriz ülkenin başkenti gibi iktisadi açıdan çok
fazla gelişti. Z. M. Bunyadov diyor ki, Atabeyler’in hakimiyeti döneminde Azerbaycan
şehirlerinin gelişme dönemi idi. Nahcivan, Beylegan, Tebriz ve Şamahı
şehirlerinin her birinde 100 bin ve daha fazla nüfus vardı (Buniyatov, 1978:188).
H.610 (1213-14) yıllında Tebriz’de bulunmuş Yakut Hamevi: “Tebriz
Azerbaycan’ın ünlü şehirlerindendir ve onun nüfusu yoğundur. Tuğladan yapılmış
sağlam duvarı vardır. Bu güzel şehrin çevresi bağlarla çevrelenmiştir. Meyvelerin
fiyatı çok ucuz… Bu şehirde ettabi, siklatun (ipek, altın, kumaş) hatai, atlas, kumaşlar
dokunarak doğu ve batı ülkelerine ihraç ediliyor.” (El-Hamevi, 1969:832)
diye bilgiler vermektedir.
IX. yüzyılın sonları ile XI. yüzyılın ortalarını kapsayan dönem Tebriz’in iktisadi
açıdan gelişme dönemi olmuştur. 1042 yılı depremi ve daha sonraları meydana
gelen feodal ara savaşları Tebriz iktisadiyatına darbe vurmuştur. Fakat İldenizler
Devleti’nin hakimiyeti zamanı Şemseddin Atabey İldeniz’in Tebriz’i ülkenin başkenti
yapması onun sosyal iktisadi gelişimine önemli etki göstermiş, şehir çok büyümüş
ve bu gelişme aşaması 1225 yılına kadar devam etmiştir (Onullahi, 1982:44).
Tebriz’de Sanat ve Sanatkarlık
İktisadi hayatın gelişimine bağlı olarak Kafkasya şehirleri, aynı zamanda Tebriz
sanatkârlık ve ticaret merkezine dönüşmüştü. Devrin kaynaklarında Tebriz’in
iktisadi durumunu araştırmak için elde bulunan belgelerin araştırması gösteriyor ki
XI. ve XIII. yüzyıllarda Tebriz şehri Kafkasya şehirleri içinde sanatkârlık ve ticaret
acısından en önemli şehir haline gelmişti. Tebriz’de Ortaçağda bilinen sanatkârlık
üretiminin tüm sahaları gelişmişti. XIII. yüzyılın başlarında yazılmış “Acayiped-Dünya”
kitabının yazarı: “Tebriz de olmayan sanat sahası yoktur.” (Onullahi,
1982:45) Şehirde yaşayan halkın birçoğu el sanatlarıyla uğraşmıştı (El- Kazvînî,
1967:327). Şehir hayatının gelişimine bağlı olarak sanatkârlık üretiminin farklı
dallarında uzmanlaşmalar meydana gelmişti.
Kafkasya’nın bir takım şehirlerine özgü olduğu gibi, Tebriz’de de el sanatlarının
bir dalı olan dokuma sanayi büyük ölçüde gelişmişti. Boyacılık, ip dokuma
ve dokuma dallarında atölyeler vardı. Halı ve kilim dokumacılığı Tebriz
sanatkârlığında önemli rol oynuyordu. Yezd ve diğer önemli şehirlerden Tebriz
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 7 • Cilt: 7 • Sayı: 13 • Bahar 2017
228
sanatkârlarına halı dokumak için siparişler geliyordu. XIX. yüzyılın başlarında
Gazi Emir Şemseddin Yezd Cuma Camisi için Tebriz de güzel halılar dokutmuş
ve götürmüştü (Ca‘ferî, 1338:75).
Tebriz’de çeşitli ipek, yün ve pamuk kumaşlar da dokunuyordu. Burada dokunmuş
olan tafta kaliteli ipek kumaşlar, simli kumaşlar halı ve kilim, atlas deri
kumaşlar örtüler doğu ve batı ülkelerine gönderiliyordu (Buniyatov,1978:201 ve ElKazvînî,1967:327).
Dokunan kumaşlar iki ya da üç renkliydi. Vilson’un yazdığına
göre; o zamandan kalmış kumaş parçaları çeşitli ipeklerden dokunmaktaydı. Bunun
dışında Tebriz’de bir çeşit ipek kumaş da dokunuyordu ki, ışığın değişmesiyle kumaşın
rengi de değişiyordu. Kumaşlarda çeşitli kuş, hayvan resimleri yapılıyordu
(Vilson, 1317:166; Alizade, 1967:253-265).
1221 senesi Ocak ayında Moğol ordusu Tebriz’e yaklaşırken şehir halkı onlara
büyük ölçüde para vermenin yanı sıra ipek kumaşlar ve dokuma elbiselerde hediye
etti. Moğol hükümdarı Oktay Kağan (1229-1291) hatai kumaştan elbise yaptırmak
için Tebriz’den terzi çağırmış. İbn el-Esir‘in verdiği bilgiye dayanarak Tebriz terzileri
hiç görülmemiş hırkalar hazırlıyor, dışını güzel ve ince atlasla, içini ise samur
ve kunduz derilerinden yapıyorlardı. Moğollar her sene ödemek şartıyla Tebriz
halkına büyük ölçüde para ve elbise vergisi koydular (İbnü’l-Esir: C. XI, s. 312).
Bunun dışında, Oktay Kaan Tebrizli ünlü ve iyi terzi ve sanatkârları Moğolistan’a
göndermiştir (Cüveyni, 1317:108; Alizade, 1967:253-265).
Tebriz’de dokuma atölyeleri inşa edilmişti. Buralarda işlenmemiş mallardan
çeşitli kumaşlar dokunmakta idi. Buda Moğol hanları ile Kıpçak hakanları arasında
kıyasıya mücadeleye neden olmuştur. el-Ömeri (13.yy’nin sonu 14. yüzyılın basları)
şöyle yazmaktadır: “Nizameddin Ebu’l-Fazl Yahya bana şöyle söyledi: “Kıpçak
ordusu Hülagü’nün komutası altındaydı. Hülagü işgal ettiği toprakları Kıpçak ve
Harezm feodalları arasında paylaştırmıştı. Kıpçaklar Tebriz ve Moğara’dan elde
edilen geliri kendilerine alıyorlardı. Hülagü ölünce yerine Abaka Han geçti. Kıpçak
hükümdarı Bereke Tebriz’de Cuma Camisi ve kumaş dokuma atölyesi yaptırmak
için Abaka Han’dan izin alırdı. O Tebriz’de cami ve atölye yaptırmıştı. Orada
Bereke için dokumacılık malzemeleri yapılıyordu.” (El-Ömeri, 2014:125,126,127;
Onullahi, 1982:46) Bereke ile Abaka arasında problem çıkana kadar bu durum
böyle devam etmiştir. Daha sonra Abaka Han Tebriz’de yapılan dokumacılık atölyesini
yıktırdı. Belli bir süre sonra her iki hükümdar arasında olan çekişme sona
erdi ve Tebriz’de yıkılmış atölye tekrar yapıldı. Kızıl Orda3
ileri gelenleri kendi
3 Türkistan Hanlıkları ve Çarlık Rusyası döneminde Ak Mescid olarak bilinen şehir adı,
Sovyetler döneminde Kızılorda olarak değiştirilmiştir. Kızılorda Eyaleti (Kazakça:
Қызылорда облысы(Kızılorda oblısı), Kazakistan’da bir eyalet olarak bilinmektedir. Eyalet
merkezi de Kızılorda şehridir.
Yaşar Bedirhan, Ortaçağda Kafkasya Türk Şehirlerinde Esnaf Teşkilatları (Tebriz Örneği)
229
ülkelerinden işlenmemiş mal getirerek burada ondan dokuma izni aldılar. Fakat
kısa bir süre sonra durumlar yine değişti. Kızıl Orda hanı Özbek cami ve atölye
yapımlarından faydalanarak Tebriz ve Moğara’ya tam hakim olmak istemiş ve bunun
için Kazan Han’a gidecek fakat Kazan Han onun bu isteğini geri çevirecektir
(Onullahi, 1982:45).
Yukarıda yazılanlardan anlaşıldığına göre, Tebriz’de dokumacılığın çok geliştiği
görülmüştür. Hatta sanatkârlığın bu sahası o kadar fazla gelir getiriyordu ki Kıpçak
hanları ile İlhani hükümdarları arasında rekabet yaratmıştır. Bu dokuma atölyesinden
uzun süre faydalanılmış ve bu atölyede üretilen mallar o kadar fazla idi ki, hatta Kızıl
Orda zenginleri Azerbaycan’dan getirilen işlenmemiş mallarla yetinmeyip kendi
ülkelerinden mal getirmek için İlhani hükümdarından izin almışlardı. Marko Polo
Tebriz halkının büyük çoğunluğunun ticaret ve sanatkârlıkla uğraştığını vurgulayarak
şöyle demektedir; “Bu atölyelerde değerli simli ve ipekli kumaşlar üretilmektedir.
Bunlar şehrin ticareti için önem kaydetmektedir (Polo, 2015:31).
XIII. yüzyılın sonu ve XIV. yüzyılın başlarında dokumacılık hızla gelişme
göstermiştir. Reb’i Reşidi, Şam ve Kazan dokuma atölyelerinde güzel ince ipek ve
pamuklu kumaşlar dokunuyordu. Hatta Reb’i Reşidi’de ipek dokumacılık atölyelerinde
çalıştırmak üzere Antakya’dan 50, Kıbrıs’tan 20 ipek dokuyan sanatkârlar
getirilmiştir (Abdolhoseyn, 1368:321). Reb’i Reşidi de çalışan kölelere Tebriz’de
yapılmış gömlek, çuha, örtü ve başlarını örtmek için kumaş veriliyordu (Abdolhoseyn,
1368:195).
İlhani hükümdarının Tebriz’de değerli kumaş ve elbiselerden oluşan hazineleri
vardı. Onlar çoğu zaman değerli hediye olarak elbise de veriyorlardı. Bu değerli
elbiselerin büyük kısmını Tebrizli sanatkârlar hazırlıyorlardı. Kazan Han zamanında
elbise dokunan atölyelerde çok fazla elbise üretiliyordu (Reşidüddin,1386: 390).
10-15 gün içinde Kazan Han 20 bin çift elbise hediye edebiliyordu. Reşidü’d-Din’in
yazdığına göre: “Her gün Kazan Han ortalama 200-300 çift elbise hediye veriyordu.
Elbiseler o kadar değerliydi ki, hiç kimse onları değişmesin diye hazinede
elbiselere mühür vuruluyordu (Onullahi,1982:47).
Reşidü’d-Din oğlu Mecdü’d-Din’e yazdığı mektupta; “Kışın Hindistan’a
saldıracakları için Tebriz sanatkârlarından hayvan tüyünden dokunmuş 200 top
kumaş, elbise için 200 yün kumaş, keçi kılından hazırlanmış 300 tane belbağı, 200
tane başörtüsü 2000 arşın çeşitli kumaş,1000 arşın normal kumaş, 1000 tane kısa
yün elbise, 2000 çift bot, kunduz derisinden hazırlanmış 2000 tane önlük, kürk
yapımı için 100 top deri, 100 top panter derisi, 2000 top sincap derisi, 200 top
kırmızı tilki derisi, 1000 çift elbise alıp göndermesini istemişti” (Abdolhoseyn,
1368:188-192) kaydetmiştir.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 7 • Cilt: 7 • Sayı: 13 • Bahar 2017
230
Yukarıda anlattıklarımızdan da anlaşılmaktadır ki Tebriz’de üretimde sadece
ipek, yün ve pamuk kumaş değil, aynı zamanda çeşitli hayvanların derilerinden
de faydalanılıyordu. Sadece Tebriz’de değil ona yakın olan şehir ve kasabalar da
aynı zamanda Tecuz ve Şebister’de halkın büyük kısmı ipek ipliklerden kumaş ve
halı dokumakla uğraşıyorlardı (Hüsrev, 1994:19-82).
Şunu da vurgulamak gerek ki, Tebriz dokuma sanatkârlarının isimlerine kaynaklarda
çok az rastlanmıştır. “Sefvet-üs-Sefa” kitabında Tebrizli Şalbaf (şalören)
usta Pir Ali’nin ve XV. yüzyılın başlarında Tebrizli Behaeddin Culah’ın (dokumacı)
isimlerinden bahsedilmiştir (İbn-i Bezzâz, 1994:9).
Tebriz’de çok sayıda silah atölyeleri de bulunmaktaydı. Bunların bir kısmı
zenginlerin ve İlhanların, diğer kısmı ise sanatkârların kendilerine ait atölyelerinden
oluşmaktaydı. Silah yapımı çok eski zamanlardan Tebriz’de sanat dalları
arasında kendi yerini almış bulunmaktaydı. Oktay Kağan zamanında Tebriz’de
yapılan silahları diğer ülkeler tarafından ithal edilmekteydi (Hondmir, 1333:165).
Handemir, Hülagü Han zamanında Tebriz’de yaşayan silah yapan sanatkârların
durumunu şöyle anlatmaktadır: “Sanatkârlar vezir Hacı Şemseddin Muhammed
Cüveyni’nin yanına giderek hazırlayıp hazineye verdikleri silahların mukabilinde
500 tümen isterler. Hacı Şemseddin sorar: -Sizin Tebriz’de ne kadar taşınmaz
malınız var?...cevabında derler ki, bizim hiçbir şeyimiz yok. Şemseddin Cüveyni
tekrar sorar: -Sizin Tebriz’de eviniz var mı? Sanatkârlar: -Evet, küçük bir evimiz
var. Şemseddin tekrar sorar: -Sizin her birinizin evine 500 tümen dökülürse sığar
mı? Sanatkârlar: -Sığmaz. Hacı Şemseddin cevabında: -Eğer evinize 500 tümen
sığmazsa nasıl inanalım ki sizin her biriniz 500 tümenlik silah yapıp hazineye
verdiniz? Sonuçta sanatkârlar hazine için yaptıkları silahların karşılığında çok
az bir para alırlar” (Hondmir, 1333:165).
Bu olay iki açıdan önem arz etmektedir. İlk olarak Tebriz’de silah yapımının
çok geliştiği ve ikinci olarak da silah yapan sanatkârların çok zor şartlarda yaşadıklarını
göstermektedir.
Kazan Han zamanında ordunun silaha olan ihtiyacı göz önüne alınarak silah
yapımına çok önem veriliyordu. Kafkasya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi
Tebriz’de de ok, yay, kılıç v.b. silahlar yapan sanatkârlar dışında özel olarak saraya
bağlı silah atölyeleri de bulunuyordu (Onullahi, 1982:48). Atölyelerde genellikle
savaşlarda esir alınan silah ustaları çalıştırılıyordu. Kazan Han zamanına kadar bu
silah atölyelerine devlet tarafından verilen para, farklı devlet memurları tarafından
zimmetlerine geçirildiği için bazı sanatkârların maddi çıkarları bulunmuyordu.
Onlar çok az sayıda silah üretiyorlardı. Kazan Han esir alınarak bu atölyelerde
çalıştırılan ustaları heveslendirmek için devletin atölyeler için ayırdığı parayı sıkı
kontrol altına aldırdı ve inandığı memurları buraya göreve getiriyordu. Bu çalış-
malar sonucu devlete her sene 10.000 çift mükemmel silah hazırlanıp verilmeye
Yaşar Bedirhan, Ortaçağda Kafkasya Türk Şehirlerinde Esnaf Teşkilatları (Tebriz Örneği)
231
başlanmıştır. Hal bu ki, bu çalışmalar yapılmadan önce 2000 çift bile yapılamıyordu
(Reşidüddin: 1386: 542-544).
İlginçtir ki Tebriz sanatkârları Moğolların kullandığı bazı silah çeşitlerini
yapmayı da öğrenmişlerdi. Diğer taraftan, özgür olan sanatkârların hazırladığı silah
çeşitleri, köle sanatkârların hazırladığı silahlardan çok daha kaliteliydi. Pazarda
özgür sanatkârların yaptığı silahların sayısı da artmaya başlamıştır. Durumun böyle
olduğunu gören Kazan Han, alınacak silahların parasının askerlere dağıtılmasını
söylemiş ve onlar da istedikleri silahı pazarda özgür sanatkârlardan satın almaya
başlamıştır (Reşidüddin: 1386: 542-544).
Bu zamanlarda seyyar sanatkârlar da vardı. Onlar orduyla birlikte dolaşıyorlardı
ve askerin ihtiyacı olan silahı yapıyorlardı. Mesela, Akkoyunlu hükümdarı
Uzun Hasan’ın 23 bin kişiden oluşan ordusunda terzi ve ayakkabıcıların yanı sıra
demirciler, ok, yay ve kılıç yapan ustalar da bulunmaktaydı (Barbaro, 2006:76).
Diğer taraftan Kafkasya’nın birçok şehrinde olduğu gibi, Tebriz’de de saksı
kaplar üretilmekteydi. Üzerinde renkli geometrik figürler, bitki ve bazen de insan
resimleri olan kapların üretimi her geçen gün artmaktaydı. Moğolların Tebriz’e
saldırısı sırasında bu kapların üretimini yapan bazı merkezlerin yağmalanması-
na ve yıkılmasına bakmazsak, bu dalda yeni sanatkârlık merkezi olan Tebriz ve
Sultaniye gibi şehirler çok önemli yerler olmuştur. Saksı kapları hazırlama işi o
kadar gelişmişti ki, Ebu’l-Kasım Kaşâni h.700 (1300-13001) Taceddin Elişah
Cilani için Tebriz’de saksı ve kaşı kaplar hazırlama teknolojisi hakkında kitap
yazmıştır.4
Tebriz’de günlük kullanımda ihtiyaç duyulan tabak, çanak, su bardağı
v.b. kap-kacağın üretildiği atölyeler de bulunmakta idi. Likva’nın saksı kapları
Tebriz pazarlarında çok ünlü olmuştur.
Tebriz’de hazırlanan sandıklar İran’ın birçok şehrinde özellikle aranan mallar
arasında yer almaktaydı. Emir Şemseddin Tebriz’de öldüğü zaman onun cenazesini
ailesi Yezd’e götürmek istiyor. Karısı (Reşidü’d-Din Fezlullah’ın kız kardeşi)
onur kurganı için sandık yapımını Tebrizli sanatkârlara sipariş etmiştir. Bu sandık
abanoz ağacından ve fildişinden yapılarak Yezd’e gönderilmiştir. Hatta bu kurganın
güneyinde yapılacak mihrap da Tebriz’de mermer taşından yapılmıştır (Ca‘ferî,
1338:88-89).
Tebriz’de her sanat dalından sanatkârlar bulunuyordu. Özellikle burada bakırcılar,
sarraflar, nalbantlar, ayakkabıcılar, demirciler, terziler, boyacılar, kalaycılar ve
çeşitli ev eşyası yapan sanatkârlar çalışıyordu. Kaynaklarda da her bir sanat dalıyla
ilgili olarak pazar adlarına (örneğin; na’lband pazarı, pâlân-ger (palanduz-palan diken
veya yapan) pazarı (Merçil, 2000:38), bakırcılar, sarraflar pazarı) rastlanıyordu.
4 Bu kitabın iki nüshası Ayasofya Kütüphanesinde 3614ve 4612 numarada kayıtlıdır. Ayrıca
bk. (Behrami, 1327:38).
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 7 • Cilt: 7 • Sayı: 13 • Bahar 2017
232
İbn Batuta bu konuda şöyle yazıyor: “Benim dünyanın tüm şehirlerinde gördüğüm
pazarlar içinde en iyisi Tebriz pazarıdır. Bu pazarda esnaf ve sanatkârların özel
yerleri vardı...” (İbn Battuta, 2016:254)
Şehristan-i-Reşidi de kağıt yapan atölyelerin varlığını biliyoruz (Shahmar,
2014:20). Yetenekli Tebriz sanatkârları o kadar ünlü olmuşlardı ki, hatta çoğu zaman
onları farklı ülkelerin hükümdarları kendi şehirlerine ve ülkelerine götürerek
çalıştırmıştı. Örneğin; Olcaytu Sultan Muhammed (1304-1316) Sultaniye’yi yeniden
kurduktan sonra Tebriz’den birçok sanatkârı oraya götürmüştü.1386 senesinde
Timur Tebriz’i işgal ettiği zaman oranın ünlü sanatkârlarının bir kısmını aileleriyle
birlikte Semerkant’a götürmüştü (Kâşânî, 1348:46-47;Yezdî, 1980:290; Onullahi,
1982:49; Hând Şah, 1258:219).
Kafkasya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi, Tebriz’de de sanatkârlar kendi
sanat dallarıyla ilgili olarak çeşitli meslek gruplarında birleşiyorlardı. Bu gruplar
aracılığıyla onlar arasında çıkar ortaklığı sağlanıyordu. Kaynaklarda ahi grubunun
çalışmaları konusunda genel bilgiye ulaşamasak da, Tebriz’de ahi grubunun
üyesi olmuş ve isimlerinin önünde Ahi kelimesi bulunan bir takım şahıslara (Ahi
Şahabettin, Tebrizli Ahi Ali, Ahi Mir, Ağa Ahi, Ahi Zahit, Seyit Aga Ahi, Ahi
Bala, Ahi Rıza, Ahi Ahmet Taş) rastlanıyordu (Erdebilî, 1373:2006:18;Yoloğlu,
2011:186-192; Terbıyet, 1987:42; Memmedli, 2008: 30). XII. yüzyıl düşünürlerinden
“kemale ermiş arif, tarikat mürşidi ve gerçeklik rehberi” Sadeddin Mahmud
Ebulkasım oğlu Tebrizî de Ahî olarak görülüyordu(Krımskiy, 1981:31-32). Bunu
Ortaçağ Kafkasya şehirlerinde kuyumcular, bezzazlar, tatlıcılar, boyacılar, demirciler,
dericiler, kasaplar, papagçılar, dulusçular, sarraclar, sandıkçılar, misgerler,
nalbantlar mahallelerinin olması ve bu mesleklerden herhangi birini icra eden
sanatçının ilgili sanatçı kardeşliğine dâhil olmasının gerekliliği de kanıtlıyordu
(Ahmed, 2016:167).
Dini-Sosyal ve siyasi gurup olan ahi gurubu(Ahmed, 2016:159). Tebriz’de
çok güçlüydü. Bu konuda yeterli bilgi olmasa da “Ovzan, esnaf, mohterife” terimlerine
kaynaklarda rastlamak mümkündür (Pırıyev, 2003: 247). Bu da aynı isimler
altında, aynı sanatkârların hukuki çıkarları, onları gruplar halinde birleşmelerini
hızlandırıyordu. Araştırmacı Haydarov’a göre Azerbaycan dâhil birçok Müslüman
Şark şehirlerinde IX-XII. yüzyıllarda “esnaf” istilahı adıyla kayda alınan sanatkâr
örgütlerin varlığından bahsetmektedir. Bu örgütlerin tepe noktasında “reisler”
bulunuyordu (Ahmed, 2016:163). “Tarih el-Bab” adlı kaynakta saraçların ve debbağların
reis adlarına rastlanmaktadır. “Tarih el-Bab”dan, özellikle Derbent’te reislerin
büyük siyasi nüfuza sahip olduğu anlaşılmaktadır (Minorskiy, 1963:43-105).
Minorski’ye göre ”reis idarecilerle halk arasındaki irtibatı sağlayarak yukarının
emirlerini aşağıya iletiyor ve şehir sakinlerinin adına şikâyet ve talepleri dillendiriyordu.”
(Minorsky, 1958:163-164) X. yüzyılda Gence’de ipek pazarlamacısı
Yaşar Bedirhan, Ortaçağda Kafkasya Türk Şehirlerinde Esnaf Teşkilatları (Tebriz Örneği)
233
reisi (gezzas) görevi bulunuyordu; XI. yüzyılda Sanatkârlık birliklerinin başkanları
hakkında Hakanî’de de bilgi vardır; ona göre, eskiden feodal hiyerarşinde daha
üstün konumda olan ustabaşılar, şairin döneminde kendilerinin toplumsal-siyasi
konumlarını kaybetmişlerdi: “...bugün (onlar) kürkçü ve bez pazarlamacıları gibi
muamele görüyorlardı.” (Azerbeycan Tarihi, 1996:344).
Mirhond, Timur Tebriz’den Semerkant’a götürdüğü sanatkârları “Senna” ve
“Möhterife” Şerafettin Yezdi “Esnafpişekaran”, Handemir “Möhterifat”, Mirhund
“ehli-herfe” olarak isimlendirmiştir (Mirhond, 1339:566). “Esnaf” kelimesi zümre
sınıf manasında kullanılmıştır. Şurdan anlaşılıyor ki biz “esnafa-möhterife” dedi-
ğimiz zaman sanatkârlar zümresini kastediyoruz. Esnaf yerine bazen kaynaklarda
cemaat de kaydedilmiştir. Keyhatun hakimiyeti zamanında kağıt para “çav” üretimi
ortaya çıktığı zaman onun fermanıyla “sarraf ve zerduz cemaatine” emredilmişti
ki her sene çavhanadan onlara belirli miktarda para verilsin ki bir daha bu sanatla
uğraşmasınlar (Hondmir, 1333:137).
Sonuç
XIII. ve XV. yüzyıllarda Tebriz’de sanatkârlık konusuna noktayı koyarken
şöyle bir sonuca varıyoruz ki, bu devirde sanatkârlar iki gruba ayrılıyordu. Devlete
ve farklı feodallere özgü atölyelerde çalışan sanatkârlarla kendilerinin özel
atölyelerinde çalışan sanatkârlar sosyal mevkilerine göre farklılık gösteriyordu.
Devlet ve feodal atölyelerinde çalışan sanatkârlar daha fazla kullanılıyordu. Birtakım
sanatkârlar aynı zamanda ustalar, taş ustaları, tahta ustaları, özel ve sosyal
yapıların yapılmasında çalışıyorlardı. Tek kelime ile esir sanatkârlarla, özgür
sanatkârlar arasında hukuki açıdan çok büyük fark vardı. Özgür sanatkârların
bir kısmı kendi işleriyle birlikte tarım ve köy işleriyle uğraşıyorlardı. Örneğin;
Tebriz’de sanatkâr Muhammed’in bağı, papakçıların bağı, Neccar Muhammed’in
toprağı, keman düzeltenlerin bağı gibi yerlerin mevcut olması fikrimizi onaylıyor
(Onullahi, 1982:50). Sanatkârların fazla olmasına bakmayarak sanatkâr emeğine
büyük ihtiyaç vardı. Bu yüzdendir ki Reşidü’d-Din kölelerinin çocuklarına çeşitli
sanat, aynı zamanda sarraflık, mimarlık, ressamlık vd. öğretilmesini tavsiye etmişti
(Kacar, 1997:65-66).
XIII. yüzyılın sonu XIV. yüzyılın başlarında Tebriz’de sanatkârlık çok geliş-
miştir. Bu devirde Tebriz’de üretilen mallar sadece Azerbaycan ve İran’da değil
Yakın ve Orta Doğuda, orta Asya ve Avrupa ülkelerinde ün kazanmıştı (Azerbaycan
Tarihi, 1996:296).
Şunu da belirtmek gerekir ki sanatkârlar kendi içlerinde de gruplaşıyorlardı.
Onların birçoğu zenginleşip feodal oluyordu. Örneğin, Ahi Kasap bir zamanlar
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 7 • Cilt: 7 • Sayı: 13 • Bahar 2017
234
kendisi kasaplık ettiği halde daha sonraları Tebriz Tamgacısı yani vergi toplayan
sınıfına dahil oluyordu. Ahi gurubunun içinde de gruplaşmalar vardı. Üyelerden
bir kısmı zenginleşerek feodal olmuştu.
Tebriz’e sanatkârlığın gelişimi iç ihtiyacın artması ve dış ticaretinin gelişimi
ile ilgilidir. Tebriz doğu ile batı ticaret merkezini birleştiren uluslararası kervan
yolu üzerinde olduğu için siyasi durgunluk, tehlikesizlik, ticaret yollarını güvenliği
sağlandıkça ve vergiler normal hale geldikçe sanatkârlık da gelişmiştir.
KaynakÇA
ABDOLHOSEYN, N. (1368). Asnad ve Mukatibat-ı Tarihi-yi İran. (Neşir, Muhammed Rıza).
Tahran.
AHMED, A. (2016). Ahiliğin Yayılma Alanı ve Azerbaycan. Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve
Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı 78. Ankara.
ALİZADE, A. A. (1967). Muhammed ibn Hinduşah Nahçivaninin Düstur el-Katib fi Tayin
el-Meratib Eseri Yakın ve Ortadoğu Memleketlerinin Sosyal ve Ekonomik Tarihinin Bir
Kaynağı Gibi. VI. Türk Tarih Kongresi ‘ne Sunulan Bildiriler. Ankara.
AYDOĞMUŞOĞLU, C. (2007). Tarihte Tebriz. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara.
Azerbeycan Tarihi. Uzak Keçmişten 1870’li Yıllara Kadar (1996). Azerbaycan Yayınevi:
Bakü.
BARBARO, J. (2006). Sefernâme-ye Veniziyan der İran (Şeş Sefername). (çev. Tufan Gündüz).
Doğu’da Venedik Elçileri. İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
BARTHOLD, W. (1975). Azerbaycan ve Ermenistan. (Çev: İsmail Aka). A.Ü. DTCF Tarih
Araştırmaları Dergisi, C. VIII-XII. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
BEHRAM, M. (1349). Cografiya-yıTarihi ve Asare Basteni-yi Tebriz. Tebriz.
BEHRAMİ, M. (1327). Sanayi-i İran. Tahran.
BİLGİLİ, A. S. (2011). Tebriz. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 40. İstanbul.
BOSWORTH, C. E. (1968). The Political and Dynastic History of Iranian World (A.D. 1000–
1217). The Cambridge History of Iran, Vol. V, The Seljug and Mongol Period. Cambridge.
BUNİYATOV, Z. M. (1978). Gosudarstvo Atabekov Azerbaydjana (1136-1225). Baku.
CA‘FERÎ, Ca‘fer b. Muhammed b. Hasan (1338). Tarih-i Yezd, (haz. İrec Afşar). Tahran.
CÜVEYNİ, Ata Melik Cüveyni (1317). Tarih-i Cihangüşa-yı Cüveyni. Tahran.
EBU’L-FARAC Muhammed İbn İshak İbn en-Nedim (1348). el-Fihrist. Kahire.
Yaşar Bedirhan, Ortaçağda Kafkasya Türk Şehirlerinde Esnaf Teşkilatları (Tebriz Örneği)
235
EL- KAZVÎNÎ, Zekeriya b. Muhammed el- Kazvînî (1967). Asâr’ül- Bilâd ve Ahbâr el- İbad,
(M. J. de Goeje, Leiden E. J. Brill). Mektebe Mişkât’il- İslâmiyye .
El-HAMEVİ, Ebû Abdullah Şihabüddin Yakut b. Abdullah Yakut el-Hamevi (1969). Mu’cemü’lBuldan,
C. I. Tahran.
El-Ömeri, Şihabeddin b. Fazlullah (2014). Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım
(Mesâlikü’l-Ebsâr). Selenge Yayınları: İstanbul.
ERDEBİLÎ, İbn Bezzaz Erdebilî (1373). Safvetü’s-Safâ der Tercüme-i Ahvâl ve Akvâl ve
Kerâmât-ı Şeyh Safiyüddin İshak Erdebilî, (tsh. Gulam Rıza Mecd Tabatabaî). Tebriz .
ERDEBİLÎ, Tevekkülî, b. İsmail b. Bezzaz Erdebilî, Saffetü’s-Safâ, Süleymaniye Kütüphanesi.
Ayasofya Bölümü, No. 2123.
ET-TABERİ, Ebu Ca’fer İbn Cerir Muhammed b. Cerir b. Yezid el-Amüli et-Taberi el-Bağdadi
(1992). Tarihü’l-Umem vel Mülük, C. I, (çev. Zakir Kadiri Ugan- Ahmet Temir). İstanbul:
Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
HÂND ŞAH Mehmed bin Seyyid Burhaneddin Hând Şah (1258). Ravzatü’s-Safa, C. V. Çaphane-i
Pîruz-ı Evvel. Tahran.
HONDMİR, Gıyasüddin b. Hümamüddin el-Hüseyni (1333). Tarih-u Habibü’s-Siyer fi Ahbar-u
Efrad- ı Beşer, C. III. Tahran.
HÜSREV, Nasır-ı Hüsrev (1994). Sefername, (Trc. Abdülvehhab Tarzi). İstanbul.
İBN BATTUTA, Ebu Abdullah Muhammed İbn Battuta Tanci (2016). İbn Battûta Seyahatnamesi.
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
İbn-i Bezzâz, (1994). Safvetü’s-safâ, (mukaddime ve tashîh: Gulâm-Rızâ Tabâtabâî). Mecd,
Dânişgâh-i Âzâd İslâmî.
İSFEHANİ, Fazlullah İbn Ruzbe Han, Tarih-i Âlem Âray-i Emini. Fatih. Millet Ktb. Farsça
Yzm. nr.4431.
KABİYANPURUN, A. (1346). Tarih-i Umumi-ye Azerbaycan. Rızaniyye (Urumiye) .
KACAR, Ç. (1997). Gadim ve Orta Asrlar Azarbaycanın Görkemli Şahsiyyetleri. Bakü.
KÂŞÂNÎ, Abdullah Muhammed b. Ebî Tâhir ‘Abdullah Kâşânî (1348). Târîh-i Olcaytu Sultân,
(neşr. Mehîn Hambelî). Tahran.
MAHMUDOV, Y. (1996). Azerbaycan Tarihi İntibah Devri. Bakü.
MEMMEDLİ, H. (2008). Ahîlik ve Onun Azerbaycandakı İzleri. Türkün Sesi Makaleler Toplusu.
Bakü.
MEMMEDOV, R. (1977). Nahçıvan Şeherinin Tarihi Oçerki. Bakü.
MERÇİL, E. (2000). Türkiye Selçuklularında Meslekler. Ankara: TTK Yayınları.
MİNORSKİY, V. F. (1963). İstoriya Şirvana i Derbenta X-XI vekov. Moskova.
MİRHOND, Muhammed bin Havendşah bin Mahmud (1339). Ravzatü’s-Safa fi Sireti’l-Enbiya
ve’l-Mülûk ve’l-Hulefa, C. IV. Tahran.
MUSAYEVA, A. (1987). Şark Elyazma Katalokları Esasında Azerbaycanlı Müelliflerin Elyazmalarının
Toplu Kataloğu, (Kısaltma: Azerbaycan Toplu Kataloğu). Azerbaycan Bilimler
Akademisi Elyazmalar Enstitüsü. Bakü, No. 61.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 7 • Cilt: 7 • Sayı: 13 • Bahar 2017
236
NASIR-I HÜSREV, Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev el-Mervazi el-Kubadiyani (1967). Sefernâme,
(çev. Abdülvehap Tarzi). İstanbul.
ONULLAHİ, S. M. ( 1982). XIII. XVII. Asırlarda Tebriz Şeherinin Tarihi. Bakü .
PIRIYEV, Vaqif Ziyaeddin oğlu (2003). Azerbaycan XIII-XV. Asırlarda. Bakü.
PIRIYEV, Vaqif Ziyaeddin oğlu (2006). Azerbaycan’ın Tarixi-siyasi Coğrafyası. Bakü: Müellim
Neşriyyatı.
POLO, M. (2015). Geziler Kitabı, (çev. Ö. Cemal Güngören). İstanbul.
REŞİDÜDDİN, Ebü’l-Hayr (Ebü’l-Fazl) Hace Reşidüddin Fazlullah b. Ebi’l-Hayr b. Ali Hemedani
(1386). Camiu’t-Tevarih, (Tarih-i Âl-i Selçuk). Tahran.
SHAHMAR, S. (2014). Osmanlı ve İran Minyatürlerinde Figür Anlayışın Etnografik Açıdan
İncelemesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Erzurum.
SÜMER, F. (1999). Safevi Devleti’nin Kurulusu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü.
Ankara: TTK Yayınları.
ŞERİFLİ, Memmedali (1978). IX. Asrın _kinci Yarısı-XI. Asırlarda Azerbaycan Feodal Devletleri.
Bakü.
TEBRÎZÎ, Hâfız Hüseyin Kerbelâî (1344/1965). Ravzâtü’l-Cinân ve Cennâtü’l-Cenân, (Nşr.
Ca‘fer Sultan el-Kurrâî). Tahran
TERBİYET, M. (1987). Danişmendani-Azerbaycan (Azerbaycanın Görkəmli Elm. Sənət Adamları).
Bakü.
VİLSON, K. (1317). Tarih-i Sanayi-i İran, (çev. Abdullah Feryar). Tahran.
WİLSON, A. T. (1930). Earthquakes in Persia. Bulletin Of the School of Oriental Studies.
University of London, Vol. 6, No. I. p. 104.
YEZDÎ, Şerefüddîn Alî b. Şemsiddîn Alî Râzî-i (1980). Zafername. C. I, (çev. Zafer Çiftçi).
İstanbul.
YOLOĞLU, G. (2011). Ahilerin Şanlı Tarihine Gölge Salanlaer. Ahilik Uluslararası Sempozyumu
Kalite Merkezli Bir Yaşam. Bildiri Kitabı. Kayseri.
KRIMSKİY, A. (1981). Nizami i Ego Sovremenniki. Bakü.
Yaşar Bedirhan, Ortaçağda Kafkasya Türk Şehirlerinde Esnaf Teşkilatları (Tebriz Örneği)

Konular