HİNDİSTAN’DA BİR MÜFESSİR: KÂDÎ SENÂULLÂH PÂNİPETÎ

e-ISSN: 2148-0494
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
Gönderim Tarihi: 20.09.2016 Kabul Tarihi: 31.10.2016
HİNDİSTAN’DA BİR MÜFESSİR: KÂDÎ SENÂULLÂH PÂNİPETÎ
Şaban KARASAKAL
Öz
Toplumsal bir varlık olan insanın şahsiyetinin şekillenmesinde, yaşadığı çevrenin büyük
etkisi vardır. Muasırları tarafından “Zamanının Beyhakî’si” ve “Zamanının Tahâvî’si” diye
anılan Kâdî Senâullah Pânipetî, ilim ehli bir aileden gelmektedir. Kâdî Senâullah’ın doğduğu
Hindistan’ın Pânipet şehri, Hindistan tarihinde etkili olan üç savaşın yaşandığı, evliya,
ulema ve fâtihlerin uğradığı, velîlerin türbeleriyle meşhur tarihi bir yerleşim yeridir.
Şah Veliyyullah Dihlevî'nin babası Şah Abdürrahîm'in idaresinde kurulan ve Hindistan
Müslümanlarının entelektüel, ahlâkî ve dinî eğitiminde, hayata bakışlarında çok önemli rol
oynayan Rahîmiyye Medresesinde eğitim gören Kâdî Senâullah, tefsir, hadis, fıkıh, tasavvuf
gibi çeşitli sahalarda değişik eserler te’lif etmiştir.
Biz bu çalışmamızda öncelikle Kâdî Senâullah’ın yaşadığı dönemi, dönemin kültürel ve
sosyal olaylarını değerlendireceğiz. Daha sonra da Kâdî Senâullah’ın hayatı, ilmî şahsiyeti,
hocaları ve eserleri üzerinde durarak hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız Hind Alt
Kıtası müfessirlerinden birisinin tanıtımına katkı sağlayacağız.
Anahtar Kelimeler: Kâdî Senâullah, Hindistan, Pânipet, tefsir, müfessir
AN EXEGETE: QADI SANAULLAH PANIPETI
Abstract
In the personality formation of a human who is a social creature, the environment where
he lives has a great importance. Qâdî Sanâullah Pânipetî called “Bayhaqi of the day” and
Tahawi of the day” by his contemporaries was raised in an intellectual family. Pânipat city,
Qâdî Sanâullah was born, is a wellknown historical settlement where three battles having
effect in the history of India occured, awliyas (saints), scholars and conquerors passed
through.
Qâdî Sanâullah was educated in the Madrasa of Rahîmiyye where Shah Abdurrahim, father
of Shah Waliyyullah Dihlawi, has built and played very important role in intellectual, ethical
and religious education and outlook on life of the Indian Muslims, and he has written
different studies in many fields such as exegesis (tafsir), hadis, fıqh, tasawwuf (sufism).
In this article, mentioning about the period Qâdî Sanâullah lived, we would like to give
information about life, intellectual personality, lecturers and studies of Qâdî Senâullah.
Thus, we try to contribute to the introduction of one of the Indian sub-continent exegetes
we do not enough knowledge about.
Keywords: Qâdî Sanâullah, India, Pânipet, tafsir (exegesis), exegete

 Bu makaleyi hazırlarken, Kur’ân’ın İşârî Yorumu (İstanbul: Rağbet Yayınları, 2015) isimli
eserimizden istifade edilmiştir.

Yrd. Doç. Dr., AİBÜ İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü, Tefsir Anabilim Dalı,
skarasakal@hotmail.com.tr
70 Şaban KARASAKAL
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
Giriş
Hind alt kıtası, hicri birinci asırdan itibaren İslami ilimlere olan katkısı ve
buradaki Müslümanların diğer dinlere mensup unsurlarla birlikte geçirdikleri on
dört asırlık tecrübe sebebiyle İslam dünyasının kendisinden çok şeyler
öğrenebileceği önemli bir bölgedir. Burada oluşan köklü ilim geleneği sayesinde
bölgede pek çok İslam âlimi yetişmiş ve bunlar ilimleriyle hem kendi insanlarını,
hem de diğer bölgelerdeki Müslümanları aydınlatmışlardır. Tefsir tarihi geleneği
içerisinde bölgede, çeşitlerine göre birçok tefsir kaleme alınmıştır. Aziz Kur’ân’ın
müellifi Muhammed Hamidullah ve ülkemizde en çok okunan tefsirlerden olan
Tefhîmü’l-Kur’ân’ın müellifi Mevdûdî Hindistan kökenlidir. Kur’ân Mesajı ismiyle
dilimize çevrilen eserin müellifi Muhammed Esed de Müslüman olduktan sonra en
verimli yıllarını Hindistan’da geçirmiştir. Bunlardan başka bölgede yaşayan
tasavvuf ehli, kendilerine özgü yorumlarıyla çeşitli tefsirler yazmış ve zengin bir
işârî tefsir literatürü ortaya çıkarmışlardır. Hint alt kıtası tasavvufunun önde gelen
şahsiyetlerinden ve önemli müfessirlerinden birisi de Kâdî Muhammed Senâullah
el-Osmânî el-Müceddidî el-Mazharî el-Pânîpetî’dir.
Diyanet İslâm Ansiklopedisine “Senâullah Pânîpetî” maddesini yazan Prof.
Dr. Necdet Tosun’un ve Yusuf Ali Talal’ın, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah
of Panipat” isimli Senâullah Pânîpetî’nin hayatı ile ilgili bir makaleyi tercüme eden
Mehmet Eren’in makaleleri hariç tutulursa, ülkemizde şimdiye kadar müellifimiz
hakkında yapılan çalışmalar, ciddi bir tetkik olmaktan uzaktır. Ancak her ne kadar
yeterli olmasa da, Hind Alt kıtasında Nakşibendi-Müceddidiye kolunun önemli
isimlerinden olan Kâdî Senâullah Pânîpetî ve tefsiri hakkında Arap âleminde ve
ülkemizde akademik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Bu çalışmalardan bir kaçını istisna edersek, Hind alt kıtasında yapılan
Kur’an tercüme ve tefsirleri hakkında çok az bilgiye sahibiz. Bu sebeple bölgedeki
bilgi birikimine yeterince ulaşılamamaktadır. İşârî tefsir literatürü hakkında
oldukça zengin bir malzeme sunan Süleyman Ateş’in İşârî Tefsir Okulu1 isimli
eserinde ve Osman Keskioğlu’nun Nüzulünden Günümüze Kurân-ı Kerîm Bilgileri2,
isimli eserinde her asırda yetişen Kur’an müfessirlerini ve tefsirlerini gösteren
cetvelde müfessirimiz Kâdî Senâullah Pânîpetî ve tefsirinin ismi geçmemektedir.
Ülkemizde yayınlanan eserlerde müfessirimiz hakkında Türkçe bilgi, sadece Ömer
Nasuhi Bilmen’in Tabakâtü’l-Müfessirîn Büyük Tefsir Tarihi3 isimli eserinde hayatı
hakkındaki birkaç cümleden ibarettir. Bir başka madde de, daha çok menkıbevî

1 Süleyman Ateş, İşârî Tefsir Okulu, İstanbul: Yeni Ufuklar Neşriyat, 1998.
2 Osman Keskioğlu, Nüzulünden İtibaren Kur’ân-ı Kerim Bilgileri(Ulûm-ı Kur’ân). Ankara: TDVY.
1993.
3 Ömer Nasuhi Bilmen, Tabakâtu’l-Müfessirîn Büyük Tefsir Tarihi, İstanbul: Bilmen Yay., 1974,
II/753-754.
Hindistan’da Bir Müfessir: Kâdî Senâullâh Pânipetî 71
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
yönleri öne çıkarılarak Türkiye Gazetesi tarafından yayınlanmış olan İslâm
Âlimleri Ansiklopedisinde4 yayınlanmıştır.
Hindistan’daki tefsir çalışmaları ve müfessirler hakkında bilgilerimiz
arttıkça, “Tanımıyoruz Hind’i. Hikmet Bayur’un üç büyük ciltlik tarihine rağmen(!)
tanımıyoruz. Yıllardan beridir Ankara Üniversitesi’nin âgûş-ı şefkat ve sükûnunda
itikâfa çekilmiş pek muhterem Hindiyatçılarımız var. Ama yine de tanımıyoruz
Hind’i.”5 diyen merhum Cemil Meriç’e hak vermemek elde değildir.
Biz bu makalemizde çoğunluğu, tasavvuf, tefsir ve fıkıh sahasında olmak
üzere, birçok yazılı eser telif eden Kâdî Senâullah Pânîpetî’nin hayatı hocaları ve
eserlerini tanıtmaya çalışacağız.
1. Senâullah Pânipetî’nin Yaşadığı Dönem Hindistan’ın Siyasi ve
Kültürel Durumu
İnsan şahsiyetinin şekillenmesinde, yaşadığı sosyal çevrenin önemi
büyüktür. Bu sebeple müellifimizin daha iyi tanınması için, hayatı, şahsiyeti ve ilmi
görüşlerini ele almadan önce, yaşadığı devrin siyâsî, sosyal, kültürel ve tasavvufî
özellikleri hakkında bilgi verilmesi gerekmektedir.
1.1. Dönemin Siyasi Yapısı
Pânîpetî’nin doğduğu 1731 yılını da içine alan dönem, Hindistan’da klasik
otorite boşluğunun olduğu dönemlerden birini yaşamıştır. 1707’de büyük Moğol
hükümdarı Evrengzîb Âlemgir’in ölümü ile hapisteki anarşi kuvvetleri serbest
kalmış ve ortalığa tam bir kargaşa hâkim olmuştur. Babürlü Devletinin ülkedeki
gücü iyice azalmış ve ülke yavaş yavaş İngilizlerin kontrolüne geçmiştir.6 Bir
yandan alt kıtada yoğunlaşan İngiliz faaliyetleri ve Babürlü Devleti’nin çöküş
sürecine girmesi; diğer yandan siyasal özellikteki bu bunalımın halk katmanlarına
yansıması, yabancı unsurların Müslümanların yaşantısına girişi ve Müslümanların
kendi aralarındaki Şiî-Sünnî ihtilâfının şiddetli bir hal alması, Senâullah
Pânîpetî’nin yaşadığı dönemin öncesinden itibaren yaşanan bir durumdur.7
1803'te Hindu egemenliği yeni ve daha sıkı bir İngiliz emperyalist güç modelinin
lehine olan kukla krallıkla kaldırılmıştır. Bu kargaşa ortamında, dönemin siyasi
idaresinin yaptıklarına âlimler tarafından farklı tepkiler verilmiştir.8

4 Heyet, “Senâullah-i PâniPütî” İslam Âlimleri Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Gazetesi Yay.,
1992, s. 182-203.
5 Cemil Meriç, Hint Edebiyatı, İstanbul: Dönem Yay., tarihsiz., s. 8.
6 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, (çev. Mehmet Eren),
Selçuk Ünv. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 6 (1996), 322.
7 Enver Konukçu, “Babürlüler”, DİA, IV, 402-403; Ebu’l-Hasan Ali Nedvî, İslâm Önderleri Tarihi,
(çev. Yusuf Karaca), İstanbul: 1992, V, 24-79; Mehmet Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî
Hayatı ve Eserleri”, Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullahi’l-Bâliğa, (çev. Mehmet Erdoğan),
İstanbul: İz Yay., 1994, I/1v vd.
8 Khaliq Ahmed Nizami, “Hindistan:Din”, DİA, XVIII, 85-95; Yusuf Ali Talal, “The Life and Works
of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 323.
72 Şaban KARASAKAL
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
1.2. Bölgede Dinî İlimlerin Gelişmesi
Hindistan'da yazılan İslâmî eserler, buradaki Müslüman toplumun dinî
hayatını anlamak için önemli bir kaynak olduğu kadar, Hind alt kıtasındaki dinî
düşüncesinin İslâm dünyasındaki tesirlerini görmek için de önemlidir. Senâullah
Pânîpetî’nin yaşadığı dönem olan XVIII. yüzyıl Hindistan’ında, İslâm düşüncesinde
genel olarak ıslah fikri hâkimdir. Bölgedeki etkili ilim adamlarından Şâh
Veliyyullah (ö. 1762)’ın görüşleri, dönemin siyasi durumu çerçevesinde ele
alınmakta, ilmi yönünün yanı sıra Hindistan’ın siyasi tarihinde etkin rol oynamış
bir âlim olarak öne çıkarılmaktadır. Şâh Veliyyullah Babürlü Devleti’nin çöküşüne
karşı başlatılan siyasi bir hareketin önderi olarak gösterilmektedir. O dönemde
Delhi'nin her yerinde İslâmî eğitim veren medreseler bulunmaktadır. Dihlevi’nin
Kur'ân ve hadis üzerindeki çalışmaları ile kelâm dalında ortaya koyduğu meşhur
Hüccetullâhi'l-Bâliğa adlı eseri döneme damgasını vurmuştur.9
Daha XII. yüzyılda kıraat ve tecvid gibi Kur’an ilimlerinin eğitim-öğretimi
Hindistan'da oldukça yaygındır. Kuzey Hindistan'da Mültan yakınlarındaki Aror
gibi küçük bir kasabada yedi kıraat üzere Kur’an okunmaktadır. Hindistan
Müslümanları arasında Kur’an'ı ezberleme geleneği yaygın bir şekilde
süregelmiştir. Kaynaklarda, Dârâ Şükûh'un eyalet valiliği sırasında Lahor'un bir
bölümünde 5000'den fazla hafız bulunduğu kaydedilmektedir.
Hint alt kıtasında kaleme alınan tefsirlerin tarihi XIV. yüzyıldan geriye
gitmemektedir. Bölgede yazılan ilk tefsirin, İbn Tâc diye bilinen Ebû Bekir İshak b.
Tâceddin'e (ö. 736/1336) ait Cevâhirü'l-Kur'ân olduğu sanılmaktadır. Bu tarihten
sonra da ağır bir üslûpla kaleme alınan tefsirler daha çok ulemâ ve sûfîlere hitap
etmektedir. Çiştiyye tarikatının önde gelen isimlerinden Gîsûdırâz'ın tefsiri bu
türdendir. Mahdum el-Mehâimî'nin Tebşîrü'r-Rahmân ve Teysîrü'l-Mennân’ı (Delhi
1286) İbnü'l-Arabi’nin görüşleri çizgisindedir. Bu Arapça tefsirlerden başka
Şehâbeddin Devletâbâdi’nin Farsça Bahr-i Mevvâc'ı (Leknev 1297) ağır bir üslûpta
yazılmıştır. Şeyh Nizâmeddin Evliyâ'nın talebesi Hâce Kâsım'ın halk için yazdığı
Letâifü’t-tefsîr ise günümüze ulaşmamıştır. Şâh Veliyyullah ve oğullarının Kur'ân-ı
Kerîm'i Farsça ve Urduca'ya çevirmelerinden sonra bölge halkı, Kur’an ile
doğrudan irtibat kurabilmiştir. Şâh Abdülkâdir Dihlevî’nin Urduca Mûzıh-ı Kur'ân'ı
(Delhi 1829) önemli bir meal çalışmasıdır. Şâh Veliyyullah'ın Farsça el-Fevzü'lKebîr
(Delhi 1296) isimli eseri, tefsir usulü alanında Hindistan'daki ilk eserdir.
Onun bu gayretlerinden sonra Hint alt kıtasında çok sayıda tefsir yazılmıştır.10

9 Zaferullah Halid Daudî, Pakistan ve Hindistan’da Şah Veliyyullah ed-Dehlevi’den Günümüze
Kadar Hadis Çalışmaları, İstanbul: İnsan Yay., 1995, s. 104 vd.
10 Abdülhamit Birışık, "Hindistan-Din", DİA., XVIII, 96-97.
Hindistan’da Bir Müfessir: Kâdî Senâullâh Pânipetî 73
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
2. Senâullah Pânipetî’nin Hayatı
Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi, aynı zamanda mutasavvıf olan Muhammed
Senâullah, 1143/1730-31 yılında Hindistan’ın Pânîpet şehrinde doğmuştur.
Senâullah Pânîpetî’nin küçük yaşta kaybettiği babası Kâdî Muhammed Habibullah,
zamanının büyük bir âlim ve mutasavvıfıdır. Senâullah Pânîpetî’nin terbiyesi ile
babasının vefatından sonra, çocuklarının terbiyesiyle meşgul olmak için tekrar
evlenmeyen annesi ve kendisinden birkaç yaş büyük olan abisi meşgul olmuştur.
Amelde Hanefi mezhebine ve Nakşibendî tarikatına mensuptur. Mazhar-ı Cân-ı
Cânân’ın en büyük talebelerinden olup, soyunun Celâleddin Pânîpetî Çiştî (ö.
852/1448) vasıtasıyla Hz. Osman’a ulaştığı söylenmektedir.11
Müfessirimizin doğduğu Pânîpet şehri, Hindistan’ın başkenti Delhi ile
Amritsar şehri arasından geçen tren yolu üzerinde kalan tarihi bir yerleşim
yeridir.12 İslâm düşünce ve tasavvufunun gelişmiş olduğu Delhi'de Çiştî,
Sühreverdî, Firdevsî, Kadiri ve Nakşibendî gibi çeşitli tarikatlara mensup
mutasavvıflar yaşamışlardır. Bu mutasavvıflar kendi tarikatlarının birer merkezini
burada kurmuşlar ve vefatlarında da buraya gömülmüşlerdir. Hâce Bâki Billâh ve
müfessirimizin hocası Mirza Mazhar Cân-ı Cânân gibi velilerin kabirleri, asırlar
boyunca şehre birçok ziyaretçi gelmesine sebep olmuştur.13
Çocukluğunda kendisine yol gösteren rüyalar gören Kâdî Senâullah’ın bu
rüyalarında en etkili figür, büyük dedesi, dönemin büyük velilerinden Şeyh
Celâleddîn el-Osmânî’dir.14
Senâullah Pânîpetî’nin ilk eğitimi hakkında kaynaklarda fazla bir bilgi
bulunmamaktadır. Ancak dönemindeki yaygın eğitim geleneği gibi o da eğitimine
Pânîpet’te henüz çocuk yaşta Kur’an’ı ezberlemek ve mahallî ulemadan Arapçayı
tahsil etmekle başlamış, daha sonra da Farsça öğrenmiştir. Ardından Delhi’ye gidip
Şâh Veliyyullah Dihlevî’den fıkıh ve hadis dersleri almıştır. Zâhirî ilimlerdeki
tahsilini tamamladıktan sonra Nakşibendî-Müceddidî şeyhi Muhammed Âbid
Sünnâmî’ye intisap ederek, şeyhinin tavsiyesiyle yine bir Müceddidî şeyhi olan
Mazhar Cân-ı Cânân’a mürid olmuştur. On sekiz yaşına geldiğinde hem medrese
ilimlerinden hem tasavvuftan icazet almıştır. Pânîpet’e dönerek bir yandan eser

11 Mahmud Hasan Arif Zâkir, Tezkire Kâdı Muhammed Senâullah Pânîpetî, Lahor: Sekâfe
İslâmiyye, 1995, s. 1; Şerif Abdülhay b. Fahreddin Hasenî, Nüzhetü’l-Havâtır ve Behcetü’lMesâmi’
ve’n-Nevâzır –el-I’lâm an fî Târîhi’l-Hind mine’l-A’lâm- Dâru İbn Hazm: 1420/1999,
VII/942.
12 Hindistan tarihi hakkında geniş bilgi için bkz. Azmi Özcan, “Hindistan/Tarih”, DİA., XVIII, 75-
81.
13 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 321-322.
14 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 323-324.
74 Şaban KARASAKAL
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
telif etmekle, diğer yandan talebe ve müridlerin yetişmesiyle meşgul olmuş, vefat
edinceye kadar kadılık yapmıştır.15
1225/1810 tarihinde Pânîpet’te vefat edip, oraya defnedilmiştir.16
Vasiyetnamesinde, Şeyhi Mazhar Cân-ı Cânân tarafından kendisine verilen şalın
kefen olarak kullanılmasını istemiştir. Kabri, Mazhar-ı Cân-ı Cânân’ın zevcesinin
kabri yanında bulunmaktadır.17
2.1. Hocaları
Mahalle hocalarından okumasının dışında, gençlik yıllarının başında
eğitimine büyük oranda hocasının babası Şâh Abdurrahim’in kurduğu Rahimiyye
medresesinde başlamıştır. Burada devrin ileri gelen âlimleri ve tarikat
şeyhlerinden dersler almıştır. Alt kıtadaki geleneksel İslâm eğitimi ve
araştırmalarına çok önemli katkılar sağlayan ve etkileri günümüze kadar devam
eden iki önemli eğitim kurumu Rahîmiyye Medresesi ile Medrese-i Dâru’l ‘Ulûm-u
Firengî Mahal'dir. 1660’yılında Delhi'de kurulan Rahîmiyye Medresesi, Şâh
Veliyyullah Dihlevî'nin babası Şâh Abdürrahîm'in idaresinde büyük gelişme
göstermiş ve XIX. yüzyılın sonlarına kadar ilim ve araştırma merkezi olarak
önemini korumuştur.18 Şâh Veliyyullah ve oğulları Abdülazîz, Refîuddin,
Abdülkâdir ile torunları dâhil pek çok tanınmış âlim buradan yetişmiştir.19
Rahîmiyye Medresesi, Hindistan Müslümanlarının entelektüel, ahlâkî ve dinî
eğitiminde ve hayata bakışlarında çok önemli rol oynamıştır. Medresenin
hocalığını babasından sonra, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’deki
hadis eğitiminden sonra 1732’den itibaren Şâh Veliyyullah devam ettirmiştir.
Tasavvuf vasıtasıyla Senâullah, iki müceddidin ruhi ve ıslahatçı
enerjilerinden istifade etmiştir. Birisi hocası Şah Veliyyullah, diğeri de Nakşibendi
tarikatının büyüklerinden, şeyhi Mazharı Cânı Cânan ve ondan önceki dört şeyhi
tarikiyle onun da şeyhi olan Şeyh Sirhindî’dir.20 Şimdi sırasıyla Senâullah Pânîpetî
hocalarının hayatı ve kendisine etkilerinden kısaca bahsedelim:
2.1.1. Şâh Veliyyullah Dihlevî
Senâullah’ın en önemli hocası, asrının en büyük mütefekkirlerinden olan
Şâh Veliyyullah Dihlevî (1703-1762)’dir. Dihlevî “Şâh Veliyyullah” diye meşhur

15 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 324-325.
16 Gulâm Server Lâhûrî ve Ömer Nasuhi Bilmen, onun 1216/1801’de vefat ettiğini
söylemektedir. Bkz. Necdet Tosun, “Senâullah Pânipetî”, DİA., XXXVI, 506; Ömer Nasuhi
Bilmen, Tabakâtu’l-Müfessirîn, II/754.
17 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 333.
18 Mehmet Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî”, I/1ıx.
19 Bu medreseler ve Hint-alt kıtasında din eğitimi hakkında geniş bilgi için bkz. M.Nuri
Pakdemirli, Abdülhamit Birışık, “Hint Altkıtası Geleneksel Öğretim Kurumlarında Yürütülen
Din Eğitimi”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 13/2 (2013), 87-115; Abdülhamit
Birışık, “Hindistan: VI. Hindistan’da İslâm Araştırmaları”, DİA, XVIII, 94-101.
20 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 327.
Hindistan’da Bir Müfessir: Kâdî Senâullâh Pânipetî 75
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
olmuştur. “Şâh” kelimesi “Melik” anlamına gelen Farsça bir sözcük olup, sûfîler ve
meşâyih hakkında kullanılmaktadır.21
Tam adı, Ahmed Kutbuddin b. Abdurrahim b. Vecihuddin el-‘Umerî edDihlevî’dir.
Şah Veliyyullah’ın doğum yeri hakkında farklı görüşler ileri
sürülmüştür. Bazıları Delhi’yi zikrederken, bazıları Delhi civarındaki kendi köyü
olan Muzaffernâgar’ın Pühlet köyüdür demektedir. Şah Veliyyullah, 1176/1762’da
vefat etmiş ve Delhi’de Menhedîler kabristana defnedilmiştir.22 Dihlevî’nin babası
Şeyh Abdurrahim, Babürlü hükümdarı Evrengzîb (1658-1707) tarafından
hazırlatılan Fetâvâyı Alemgîriyye23 adlı mecmuanın hazırlanışında yer almış, kendi
kurduğu Medrese-i Rahîmiyye’de müderrislik yapmıştır.24
Şâh Veliyyullah ilim ve tasavvufta meşhur olan bir ailedendir. Kendisinden
başka babası ve çocukları da bu lakapla anılmıştır. Fıkıh, tefsir, tefsir usulü, kelâm,
akâid, tasavvuf gibi muhtelif ilim dallarında eser veren Şah Veliyyullah, ayrıca
biyografiler, şiirler, dinî ve siyasî konularla ilgili mektuplar da yazan çok yönlü bir
âlimdir. O, dönemin içerinde bulunduğu çalkantılı duruma çare arayanların önde
gelenlerindendir. Batılıların Müslüman ve diğer yerli halklara karşı olan niyetlerini
zamanında keşfeden Dihlevî ve oğulları, bunların menfi etkilerini azaltıcı tedbirler
almışlardır. Dihlevî ümmeti bir araya getirecek tarzda Kur’an eğitimine önem
vermiş, Kur’an’ı ülkede muhalefet edilmesine rağmen Fethu’r-Rahmân fî
Tercümeti’l-Kur’ân ismiyle Farsça’ya çevirmiş, oğullarına bölge halklarını
bütünleştirici bir dil olan Urdu’cayı özel hocalar marifetiyle öğretmiş ve onları
Kur’an tercüme ve tefsirine yönlendirmiştir. Ayrıca toplumunun yaşadığı kargaşayı
önlemek için üzerine düşeni yapmış, ileri gelenlere mektuplar yazmış, nasihatler
etmiş, Müslüman toplumun yeniden dinî-ahlâkî ıslahını gaye edinmiştir. Bu
çalkantılı dönemde Şâh Veliyyullah’ın sözleri ve eserleri Hindistan’da çabucak
yayılmıştır.25 Senâullah Pânîpetî, Şâh Veliyyullah’ın yetiştirdiği en önemli
talebelerinden birisidir.
26
Hindistan'da XVIII. yüzyıl İslâm düşüncesinde genel olarak ıslah fikri
hâkimdir. Şâh Veliyyullah bu fikrin önemli temsilcisidir. Şâh Veliyyullah dinî
ilimlerin ihyasına yeni bir hız kazandırdı ve yeni bir kelâm anlayışının temellerini

21 Mehmet Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî”, I/1x.
22 Ebu’l-Hasan Ali Nedvî, İslam Önderleri, s. 149 vd; Mehmet Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî”,
I/1x.
23 İlme ve âlimlere değer veren hükümdar Evrengzîb Âlemgir (slt. 1658-1707) meşhur Fetâvâ’l-
Âlemgiriyye (el-Fetâvâ’l-Hindiyye ) isimli eseri ehil bir heyete hazırlattırmıştır. Bkz.
Abdülhamit Birışık, “Hint Altkıtasında İslâm Araştırmalarının Dünü Bugünü: Kurumlar, İlmî
Faaliyetler, Şahıslar, Eserler”, Dîvân İlmî Araştırmalar Dergisi, 17/2 (2004), 3-4; Mehmet
Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî”, I/1ıx.
24 Siyalkutî, Muhammed Beşir, eş-Şah Veliyyullah: Hayâtuhû ve Da’vâhu, İslamabad: tarihsiz, s.
17.
25 Ömer Nasuhi Bilmen, Tabakâtu’l-Müfessirîn, II/721-723.
26 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 323.
76 Şaban KARASAKAL
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
atmıştır. Fıkıhçılarla mutasavvıflar arasındaki geleneksel soğukluğu gidermeye
yönelik girişimlerde bulunup, vahdet-i vücûda dair lehte ve aleyhte katı görüşleri
yumuşatarak, dinî araştırma ve anlama için yeni bir ruh ve heyecanın gelişmesini
sağlamıştır. Şâh Veliyyullah'ın ders verdiği Medrese-i Rahîmiyye bu ıslah
hareketinin merkezi olarak işlev görmüştür.27 Hindistan'ın her tarafından ulemâ ve
öğrenciler buraya akın etmişlerdir. Onun bu çalışmaları daha sonra oğulları ve
talebeleri tarafından devam ettirilmiştir. XVIII. yüzyıldan sonra Hindistan'da
faaliyet gösteren dinî eğitim kurumlarının pek çoğunun açılmasında Dihlevî
ailesinin büyük katkıları olmuştur. Şâh Veliyyullah Dihlevî ile doruk noktasına
ulaşan reformcular sülalesi, Nakşibendiyye tarîkatı içerisinde de gelişmiştir.28
Şâh Veliyyullah, Hint Müslümanlarının düşünce hayatını etkilediği gibi,
dönemin birçok dinî akımına ilham kaynağı olmuş, tesirleri ölümünden sonra da
devam etmiştir. İslâm'ın geleneksel değerlerini ön plana çıkarmak isteyen
Diyûbendî hareketiyle, Batılı anlamda modernizasyonu savunan Seyyid Ahmed
Han'ın Ali-garh hareketi gibi birbirinden çok farklı iki anlayışın ondan destek ve
ilham alması kendisine verilen değeri göstermektedir.29 Esasen Şâh Veliyyullah,
İslâm düşüncesinin gelişen medeniyetin ışığında yeniden yorumlanmasını ve İslâm
hukukunun özel bir coğrafî bölgenin kendine has şartlarına ve bölgenin içtimaî,
dinî ve geleneksel yapısına göre yeniden ortaya konulmasını savunan son büyük
klasik dönem âlimidir.30
Onun bu yaklaşımı temel dinî değerlerin tekrar ele alınmasına imkân
hazırlamıştır. Şâh Veliyyullah karşılaştığı meseleleri dört Sünnî mezhepten biriyle
çözmüştür. Onun İslâm hukukuna bu serbest yaklaşımı Hindistan şartlarına uygun
düştüğü için sonraki nesiller üzerinde de iz bırakmış, aynı zamanda bütün İslâm
dünyasını etkileyen bir düşünce reformu oluşturmuştur. Şâh Veliyyullah'ın bu yeni
ictihad ruhu dar anlamdaki mezhepçiliğin ve taassubun karşısında olmuştur.
31
Kur’an'ı kendisi Farsça'ya, oğulları Abdülkâdir Dihlevî ile Refîuddin Dihlevî de
Urduca'ya çevirerek Müslümanlara İslâm'ın ana kaynağına ulaşabilme imkânı
sağlamışlardır. Ayrıca oğullarıyla birlikte hadis ilmi çalışmalarına da yoğunluk

27 Şükrü Özen, “Şah Veliyyullah, Hayatı, Mücadelesi ve Eserleri”, Mezheplerin Doğuşu ve İçtihad
Tartışması, İstanbul: Pınar Yay., 1992, s. 15; Cemalettin Özdemir, Şah Veliyyullah Ahmed İbn
Abdirrahim ed-Dehlevi Hayatı, Eserleri ve Fikirleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara: A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1989, s. 81.
28 Zaferullah Halid Daudî, Hadis Çalışmaları, s.144, 146; Ethem Ruhi Fığlalı, “XIX. Yüzyıl
Sonlarında Hindistan (Mezhepler Tarihi Açısından Bir Bakış)”, Dokuz Eylül Üniversitesi
İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 1 (1983), 19; Mehmet Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî”, I/1ıx vd.
29 Şah Veliyyullah’ın ülkemizdeki etkileri hakkında geniş bilgi için bkz. Özgür Kavak, “Zor
Zamanda Âlim Olmak: Şah Veliyyullah Dihlevî’nin Kendi Kaleminden Hayatı” Dîvân İlmî
Araştırmalar Dergisi, 17/2, (2004), 120-122.
30 Zaferullah Halid Daudî, Hadis Çalışmaları, s.136-144; Ebu’l-Hasan Ali Nedvî, İslâm Önderleri,
s. 153-191.
31 Hayrettin Karaman, İslam Hukukunda İctihad, İstanbul: M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.,
1996, s. 191; Hayrettin Karaman, “Şah Veliyyullah, Hayatı ve Eserleri”, İctihad, Taklîd ve
Telfîk Üzerine Dört Risâle, İstanbul: İz Yay., 2000, s. 116.
Hindistan’da Bir Müfessir: Kâdî Senâullâh Pânipetî 77
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
kazandırmış ve bu alana önemli katkılarda bulunmuştur. Şâh Veliyyullah'ın en
büyük eseri Hüccetullâhi'l-Bâliğa Hindistan'da İslâm düşüncesinin klasikleri
arasında yer almıştır. Çeşitli müellifler tarafından eserin ait olduğu ilim dalı ile
ilgili farklı değerlendirmeler yapılmıştır.32 Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslam’a has zâhir ve
bâtın bilgi kaynaklarından yola çıkarak dinin temel düşüncesini, kâinâta küllî
bakışını yakalamaya ve parça bilgi ve hükümleri bu bakış açısından açıklamaya
yönelik bir eser niteliğindedir.33 Hatta Şiblî en-Nu'mânî'ye göre bu alanda Gazâlî,
Râzî ve İbn Rüşd'ü bile geride bırakmıştır. Bu eserin tesirleri Cemaleddin-i Efgani,
Reşid Rıza ve Muhammed Abduh'un çalışmalarında açıkça görülmüştür. Şâh
Veliyyullah yeni bir kelâm anlayışının temellerini ortaya koymuş ve tefsirde
zaman-mekân faktörünün önemine işaret etmiştir.34
2.1.2. Şeyh Muhammed Âbid Sunnâmî
Şeyh Muhammed Âbid Sunnâmî, Şeyh Mirzâ Mazhar Cân-ı Cânân’ın şeyhidir.
Kâdî Senâullah, 1748 yılında Nakşîbendî tarikatına Şeyh Sunnâmî vesilesiyle
intisab etmiştir. Aynı yıl Şeyh Sunnâmî’nin vefatı ile Şeyh Mirzâ’ya beyat etmiştir.35
2.1.3. Şeyh Mirzâ Mazhar Cân-ı Cânân
Mazhar Cân-ı Cânân hakkında Diyanet İslam Ansiklopedisinde Hamid Algar
şu bilgileri vermektedir.36 Hind yarımadasında etkili olan sûfî, şâir, âlim ve
politikacılardan birisidir. Senâullah Pânîpetînin şeyhi, NakşibendiyyeMüceddidiyye
silsilesinin yayılmasında önemli rol oynayan Hindistanlı
mutasavvıfın ismi, Şemsüddîn Habîbullāh Mîrzâ Mahzar Cân-ı Cânân b. Mîrzâ Cân
b. Abdissübhân Dihlevî (ö. 1195/1781)’dir. Mahzar Cân-ı Cânân 1 Ramazan
1110’da (3 Mart 1699), ailesi Dekken’den Ekberâbâd’a (Agra) göç ederken Kâlâbâğ
adlı küçük bir kasabada doğmuştur. Muhammed b. Hanefiyye yoluyla Hz. Ali
soyundan geldiği söylenen Mirza Mazhar’ın ailesi, Kaşgal kabilesine mensuptur.
Ailesi, Mirza Mazhar’ın babası Mirza Cân’ın Evrengzîb döneminde askerî bir göreve
tayin edilmesi sebebiyle itibar görmüştür. Cân-ı Cânân’ın babası bir Çiştî şeyhine
intisap ederek tasavvuf yoluna girince 1110 (1699) yılında bu görevinden istifa
edip ailesiyle birlikte göç etmiş ve Mazhar bu yolculuk sırasında dünyaya
gelmiştir.
37 Kendisine, babasının isminden kinaye olarak ve bir erkek çocuğun
babasının asıl canı olduğunu ifade etmek üzere Cân-ı Cân adı verilmiştir. Bu adın
Evrengzîb’in tavsiyesi üzerine konulduğu da rivayet edilmiştir. Ancak bu isim kısa

32 Bu değerlendirmeler hakkında bkz. Hasenî, Nüzhetu’l-Havatır, II/724; Bekir Topaloğlu,
“Hüccetullahi’l-Bâliğa”, DİA, XIX, 453; Mehmet Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî”, I/x1 vd.
33 Mehmet Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî”, I/x1.
34 Şah Veliyyullah görüşleri ve eserleri hakkında bkz. Erdoğan, “Şah Veliyyullah Dihlevî”, I/1xcii;
Kavak, “Zor Zamanda Âlim Olmak”, s. 117-145.
35 Necdet Tosun, “Senâullah Pânîpetî”, DİA, XXXVI, 506.
36 Hamid Algar, “Mahzar Cân-ı Cânân”, DİA, XXVIII, 195-196.
37 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 327.
78 Şaban KARASAKAL
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
bir süre sonra Cân-ı Cânân (Câncânân) olarak değiştirilmiş, Farsça ve Urduca
şiirlerinde kullandığı “Mazhar” mahlası zamanla adının bir parçası olmuştur.
Mirza Mazhar, babasının ölümünden kısa bir süre sonra Ekberâbâd’dan
ayrılarak Delhi’ye gitmiştir. Başlangıçta tasavvufa pek az ilgi duyan Mazhar,
Abdürresûl Dihlevî’den tefsir ve İmâm-ı Rabbânî’nin torunu Hacı Muhammed Efdal
Siyâlkûtî’den hadis ve fıkıh tahsili görmüştür. Babasının mesleğini devam ettirmeyi
düşünerek orduda bir görev almak için girişimde bulunup da başvurusu
reddedildiği zaman, Çiştî velîlerinden Kutbüddin Bahtiyâr Kâkî’nin (ö. 633/1236),
mânen, kendisine bütün gücünü mânevî arayışa vakfetmesi tavsiyesinde
bulunduğu kaydedilmektedir. Mirza Mazhar, bunun üzerine Nakşibendî-Müceddidî
şeyhi Nûr Muhammed el-Bedâûnî’ye intisap etmiştir. Bedâûnî’ye bağlılığı onun
vefatından sonra da devam etmiş ve türbesinde altı yıl süreyle inzivaya çekilmiştir.
Bedâûnî son dönemlerinde ona bir mürşid aramasını söylediği için Şah Muhammed
Zübeyr, Şah Hâfız Sa‘dullah ve Muhammed Âbid Sünâmî adlı üç Nakşî-Müceddidî
şeyhine daha intisap etmiştir. Şah Hâfız Sa‘dullah bir şair olarak kabiliyetini
geliştirmesine yardımcı olmuş; Muhammed Âbid Sünâmî de ona Kādirî, Sühreverdî
ve Çiştî tarikatlarına intisap etmesi için ayrıca destek vermiştir. Böylece Mazhar,
Nakşibendî-Müceddidî silsilesinin dört ana kolunu kendi şahsında birleştirmiştir.
Sünâmî’nin vefatından (1160/1747) sonra yoğun bir şekilde irşad
faaliyetine başlayan Mazhar, dergâhını Delhi’de kurarak Müceddidîliğin
merkezinin, istikrarsızlığın hâkim olduğu Pencap’tan Delhi’ye kaymasını
sağlamıştır. Halifelerini Gucerât, Pencap ve Dekken başta olmak üzere Hindistan’ın
her tarafına göndermiş ve bazen onların faaliyet merkezlerini bizzat ziyaret
etmiştir. 1750-1780 yılları arasında seyahati imkânsız kılan kargaşalı ortama
rağmen Şeyh Mirzâ, Delhi’den Pânîpet’a gelerek halifesini defalarca ziyaret
etmiştir.
1195 yılı Muharrem ayının başında dergâhının önünden geçmekte olan Şiî
bir grubun taziye törenini görünce, tören hakkında onur kırıcı bir değerlendirme
yapmıştır. 5 veya 7 Muharrem’de (1 veya 3 Ocak 1781) dergâhına gelen silahlı üç
kişi tarafından vurulmuş, üç gün sonra da ölmüştür. Saldırganların, taziye törenini
kınadığından dolayı kendisinden intikam almak isteyen Şiîler olduğu iddia
edilmekteyse de bu konuda kesin bir delil bulunamamıştır.
Mirza Mazhar üç önemli halife yetiştirmiştir. Bunlardan tefsir ve hadis
alanında otorite olan Senâullah Pânîpetî Tefsîru’l-Mazharî adlı eserini Mirza
Mazhar’a ithaf etmiştir. Diğer halifesi Naîmullah Behrâiçî (ö. 1218/1803)
Mazhar’ın hayatı, görüşleri ve uygulamaları hakkında Makâmât-ı Mazhariyye ve
Beşârât-ı Mazhariyye adıyla iki kitap kaleme almıştır. Onun daha etkili halifesi Şah
Gulâm Ali diye de tanınan Abdullah ed-Dihlevî’dir (ö. 1240/1824). Mürşidi
hakkında Makāmât-ı Mazhariyye adlı bir eser yazan Gulâm Ali Dihlevî (İstanbul
Hindistan’da Bir Müfessir: Kâdî Senâullâh Pânipetî 79
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
1986), Mirza Mazhar’ın türbesinin yanında Hindistan’ın en önemli Müceddidî
merkezi olan bir dergâh inşa etmiştir.
Şâh Veliyyullah, Mazhar hakkında: “Bu zamanda Mirzâ Cân-ı Cânân gibisi
hiçbir bölgede, hiçbir şehirde yoktur. Her kimde tasavvufî makamlara sülûk arzusu
varsa onun yanına gitsin” 38 diyerek onu övmektedir.
2.2. İlmî Kişiliği
İlim geleneğine sahip bir aileden gelen Senâullah Pânîpetî, Abdülazîz Dihlevî
ve muasırları tarafından “zamanının Beyhakî’si” ve “zamanının Tahâvî’si” diye
anılmıştır.39 Hocası Mazhar-ı Cân-ı Cânân, Kâdî Senâullah’a, “âlemü’l-hüdâ/hidâyet
sancağı” ünvanını vermiş ve onun hakkında “Senâullah’ın derecesi, yükseklikte
benimki ile aynıdır. Bana gelen her feyze ortaktır. Zâhir ve batın kemâllerini
toplamada mevcudatın en azîzidir. Dînin kuvvetlendiricisi, yolumuzun
nurlandırıcısıdır. Kıyamet günü bana; “Ne getirdin?” denilince; “Senâullah Pânîpeti’yi
getirdim” diyeceğim. Onu görünce kalbimde heybet duygusu hâsıl oluyor. O, sâlih,
takva ve diyanette adeta rûh-i mücessem gibidir. Melek huyludur.”40 demiştir.
Mazhar-ı Cân-ı Cânân’ın halefi ve Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî’nin hocası olan
Abdullah Dehlevî, “Makâmât-ı Mazhariyye” adlı eserinde onun hakkında,
“Senâullah Pânipetî, Rabbanî âlimlerin örneği ve Hakkın sevgili kullarından biri idi.
Aklî ve naklî ilimlerde uçsuz derya idi. Fıkıh ve usûl ilimlerinde mezhebte ictihad
derecesine yükselmişti. Fıkıh ilmine dair büyük bir eser yazmış, bu eserinde kaynak ve
delilleriyle dört mezheb müctehidlerinin beyanlarını bildirmiştir. Kendi fetvâlarında
kuvvetli olan hususu ayrı bir risale hâlinde te’lîf etti. Usûl ilmine dair olan kendi
izahlarını da ayrıca yazdı.”41 demektedir.
Küçük yaşından itibaren aldığı güçlü Arapça ve Farsça eğitimi, on iki
yaşında yüzlerce farsça beyit ezberlemesine ve eserlerinin çoğunu bu dille yazmış
olmasına sebep olmuştur. Şâh Veliyyullah’ın babasının kurmuş olduğu Rahimiyye
medresesindeki eğitiminde de önemli mesafeler kat etmiştir. Medresenin
kütüphanesindeki eserlerin çoğunu, derslerinden arta kalan zamanlarda mütalaa
ettiği söylenmektedir. Derslerde aldığı ciddi eğitimin yanında kendi gayretleri ve
hocalarının ve bilhassa Şâh Veliyyullah’ın katkısı ile aynen hocası gibi serbest
düşünce metoduna sahip olmuştur.42

38 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 328-329.
39 Hasan Ârif, Muhammed Faruk, İmam Muhammed Senâullah el-Osmânî el-Müceddidî ve
Tefsîru’l-Mazharî’sinde Metodu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ürdün: Külliye Dirâse elFıkhiyye,
Âli Beyt Üniversitesi, 1998, s. 17; Hasenî, Nüzhetü’l-Havâtır, VII/942; Necdet Tosun,
“Senâullah Pânîpetî”, DİA, XXXVI, 506; Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ
Allah of Panipat”, s. 325.
40 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 330-331.
41 Heyet, İslam Âlimleri Ansiklopedisi, s. 182
42 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 325-326.
80 Şaban KARASAKAL
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
Rûhî eğitimin değerinin, bilginin pratiğe aktarılmasında olduğunu bilen
büyük âlim ve sûfî Şâh Veliyyullah, Senâullah Pânipetî ile özel ilgisini devam
ettirmiş ve bu sebeple Senâullah’ı medrese eğitiminin sonlarına doğru, arkadaşı
Şeyh Mirza Mazhar Cân-ı Cânân’a emanet etmiştir. Şâh Veliyyullah Mazhar Cân-ı
Cânân’a mektup yazarak: “Mevlevi Senâullah Mişkatu'l-Mesabih ve Sahihayn'i
ezberden okumaya devam ediyor. Şu anda o, hadis müellefatından Kütüb-i Sitte'nin
tamamını hatta en meşhur müellefat olan on eserin hepsini öğretmeye ehliyetlidir.
Bundan sonra sizin hizmetinizde inşallah kemalini tamamlar” şeklinde Senâullah’ın
müktesebatını ve derecesini zikrederek, kemâlât yolunda ona rehberlik etmesini
istemiştir. Ancak Şeyh Mirza o zaman henüz Şeyh Sunnâmî’nin hizmetinde olduğu
için Senâullah’ı şeyhine havale etmiştir. Böylece Pânîpet’in genç âlimi Şeyh
Sunnâmî tarafından tarikata kabul edilmiştir. Aynı yıl (1748) Şeyh Sunnâmî vefat
edince Senâullah, Şeyh Mirza Mazhar Cân-ı Cânân’a ilk beyat eden kişi olmuştur.43
Onun terbiye ve eğitiminde geçen birkaç yıldan sonra 1750 yılında Delhi
dönüşünde ondokuz yaşında Şeyh Mirza Mazhar Cân-ı Cânân’ın halifesi olarak
Pânîpet’e geri dönmüş ve kadılık görevine atanmıştır. Bu göreve atanması
sebebiyle ya da halkın fıkhî meselelerini çözdüğü için “kâdı” unvanıyla anılmıştır.
Bütün hayatını İslam Şeriatı’nın öğretim, izah, muhafaza ve intişarına adamıştır.44
Senâullah vasiyetnamesinde, kendisinin, şeraiti izah, fıkha göre yaşama ve
Müslüman kardeşlerinin tam bir şekilde takvaya bağlanmaları sorumluluğuna dair
şunları yazmıştır: “İslâm adaletinin hayat geçirilmesi durumunda, çağdaş toplumun
menfaatlerinin feda edilmesi gerekeceğini farz etmek yanlıştır. Allah ittika üzere
olanlara yardım eder. O halde, bu dairede kendini vazifeli sayan memurlarımdan her
birine; şahsi heveslerden uzak durmayı, her hangi bir husustan etkilenerek asla
nefsine tâbî olmamayı, aksine, hakikati ve hükümlerini, sadece en sağlam kaynaklar
üzerine bina etmelerini tavsiye ederim” 45
Senâullah Pânîpetî’nin iki eşinden biri olan Bîbî Acîbe’nin tasavvuf yolunda
ilerleyip, Mazhar Cân-ı Cânân’ın halifesi olduğu bildirilmektedir. Kaynaklarımızda
Senâullah Pânîpetî’nin kendisinden sonra halife bıraktığına dair bilgi
bulunmamaktadır. İstanbul’a gelen ve Üsküdar’daki Selimiye Dergâhında gömülü
olan Kara Seyyah Hacı Ahmed Efendi’nin Mazhar’ın halifelerinden Senâullah
Hindî’den icâzetli olduğu nakledilmekteyse de Mazhar’ın Senâullah Pânîpetî ve
Senâullah Senbhelî adlarında iki halifesi bulunduğu için bu icâzetin hangisinden
alındığı kesin olarak bilinmemektedir. 46

43 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 328-329.
44 Necdet Tosun, “Senâullah Pânîpetî”, DİA, XXXVI, 506; Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of
Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 326-327.
45 Yusuf Ali Talal, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 331.
46 Necdet Tosun, “Senâullah Pânîpetî”, DİA, XXXVI, 506-507.
Hindistan’da Bir Müfessir: Kâdî Senâullâh Pânipetî 81
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
3. Senaûllah Pânipetî’nin Eserleri
Rahimiye medresesindeki hocalarının sahip olduğu dindarlık, fedakârlık ve
yetkinlik çerçevesinde Kâdî Senâullah, seçkin hocalara talebelik yapması sayesinde
mümtaz bir Kur'ân ve Hadis bilgisine sahip olmuştur. Senâullah Pânîpetî’nin tefsir,
hadis, fıkıh, tasavvuf gibi çeşitli sahalarda te’lif ettiği otuz üç eserinden sadece
sekiz tanesi basılmıştır. Şehy Mirza’nın arzusu ile Hz Peygamber’in biyoğrafisi
mevzusunda Fıkhu’s-Sünne’yi yazmıştır. Eserlerinin büyük çoğunluğu tasavvufa
dairdir. Şeyh Mirza Mazhar’dan sonra Nakşibendi tasavvufu hakkındaki
meselelerde en çok müracaat edilen kişi olmuştur. 10 ciltlik Tefsîru’l-Mazharî isimli
eseri hem fıkha hem de tasavvufa büyük katkı sağlamıştır. Şimdi sırasıyla eserleri
hakkında kısa bilgiler verelim.47
Tefsir
1. et-Tefsîru’l-Mazharî, Bu Arapça tefsir Hindistan’ın Delhi ve Haydarâbâd
şehirlerinde on cilt halinde yayımlandıktan sonra Pakistan’da da neşredilmiş
(Quetta 1412/1991), ayrıca Abdüddâim el-Celâlî tarafından Urduca’ya çevrilerek
yayımlanmıştır (Delhi 1960-1968; Karaçi 1980). Ömer Nasuhi Bilmen’in Tefsir
Tarihi isimli eserinde “Muhammed Senâullah (ö.h.1216); “et-Tefsîrü’l-Mazhârî”
isimli eseri bir cilttir ve Hint’te basılmıştır”48 denilmektedir.
2. Tefsîr-i Penc Âyet ez Evvel-i Sûre-i Bakara Be Tarîkai Sûfîyye-i Sâfiyye,
Yazma.
3. Cevâhirü’l-Kur’ân, Kur’an âyetlerinin indeksidir.
Hadis
1. Risâle-i Çîl Hadîs Me‘a Şerh ve Beyan, Yazma.
2. Terceme-i Şemâil-i Tirmîzî, Yazma.
Fıkıh
1. Fetevâ-i Mazharî (Kâdî’nin torunu Mevlevî Abdusselam tarafından
derlenmiş), Yazma.
2. Risâle-i Penc Rûzi Der Usûl-i Fıkh, Yazma.
3. Risâle-i Fıkh Der Mezâhib-i Erbe’a, Yazma.

47 Senâullah’ın Pânîpetî’nin eserleri hakkında etraflı bilgiler için bkz. Yusuf Ali Talal, “The Life
and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, s. 332-336; Necdet Tosun “Senâullah Pânîpetî”,
DİA, XXXVI, 507; Ömer Nasuhi Bilmen, Tabakâtu’l-Müfessirîn, II/753-754; Faruk Muhammed
Ârif Hasan İmam Muhammed Senâullah el-Osmânî el-Müceddidî ve Tefsîru’l-Mazharî’sinde
Metodu, Dan. Dr. Abdülkerim ez-Zükka, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Külliye Dirâse elFıkhiyye,
Ürdün Âli Beyt Üniversitesi, 1998. s. 26-28.
48 Ömer Nasuhi Bilmen, Tabakâtu’l-Müfessirîn, II/754.
82 Şaban KARASAKAL
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
4. Mâ Lâ Büdde Minhu, Hanefî mezhebine göre yazılmış Farsça bir ilmihal
kitabı olan eser, Kanpur, 1873, Urduca olarak yayınlanmıştır. Tercüme edilmiş
şekliyle Râh-ı Necât veya Keşfu’l-Hucce (Hanefî Fıkhının Temel El Kitabı) ismiyle
yayınlanmıştır. (Kanpûr 1873; Delhi 1956) 1989 da Hakikat Kitabevi tarafından da
bastırılmıştır.
5. Risâle Der Hükm-i Serûd ve Ğınâ, Yazma.
6. El-Ahzubi’l-Akvâ, Yazma.
7. Menâru’l-Ahkâm, Yazma.
Tasavvuf
1. İrşâdü’t-Tâlibîn (Tasavvufî âdâb ve seyr ü sülûk konularını ele alan Farsça
bir eserdir (Delhi 1899)
2. Tezkiretü’l-İlm ve’l-Meârif, Yazma.
3. Risâle-i İhkâk der Redd-i İ‘tirâdât-ı Şeyh Abdilhakk Muhaddis Dehlevî Ber
Kelâm-ı Hazreti Müceddid, Yazma. Abdülhak ed-Dihlevî’nin İmâm-ı Rabbânî’ye
yönelttiği eleştirilere cevap mahiyetinde Farsça bir eserdir (Ahmed Münzevî, III,
1479).
4. Risâle der Şübühât ber Kelâm-ı İmâm-ı Rabbânî, Yazma
5. Risâle der Beyân-ı Evlâd-ı İmâm-ı Rabbânî, Yazma.
6. Fevâid-i Seb’a, Yazma.
7. Keyfiyyât-ı Murâkabe ve Ezkâr-ı Şerî’a, Yazma.
8. Risâle der Evrâd ve Vezâif, Yazma.
9. Risâle-i Telhîs Hevâmî, Yazma.
Teoloji
1. Risâle der Takdîs-i Valideyi’l-Mustafâ, Yazma.
2. Risâle der Akâid-i Hakka, Yazma.
3. Risâle der Redd-i Mut’a, Yazma.
4. Risâle der Redd-i Revâfiz, Yazma.
5. es-Seyfü’l-Meslûl, Şîa’yı eleştiren Farsça bir kitaptır (Delhi 1262/1846)
6. Risâle-i Şemşîr-i Berahnâ, Yazma.
Muhtelif
1. Hakîkatü’l-İslam, İslâmiyet’e göre kişinin görevleri ve üzerindeki haklar
konusunu ele alan Farsça bir eserdir (Leknev 1844; İstanbul 1990).
Hindistan’da Bir Müfessir: Kâdî Senâullâh Pânipetî 83
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
2. Tezkiretu’l-Mevtâ ve’l-Kubûr, Farsça’dır. (Lahor 1288/1871; İstanbul
1990).
3. Tezkiretu’l-Meâd, Ölümden sonraki hayata dair Farsça küçük bir risâledir
(Kanpûr 1280/1863).
4. Faslu’l-Hitâb fî Nasîhat-ı Üli’l-Elbâb, Yazma.
5. Risâle der Zikr-i Neseb-i Ethâr ve Ezvâc-ı Mübâreke ve Evlâdı Âlî Gevher-i
Server-i Âlem(a.s),Yazma.
6. Risâle-i Hoceste Güftâr der Menâkıb-ı Ensâr(r.a.), Yazma.
7. Risâle be Sûret-i Mektûb be Mevlevî Muhammed Sâlâr der Semâ, Yazma.
8. Risâle fi’l-‘Uşr ve’l-Harâc, Yazma.
9. Risâle der İbâĥat ve Ĥurmet-i Sürûd, Mûsikinin dinî hükmüne dair Farsça
bir risâledir.
Sonuç
Hind alt kıtası, gerek insan mozaiği, gerek içinde barındırdığı farklı din ve
kültürler, gerekse burada konuşulan diller sebebiyle her zaman ilgi odağı
olmuştur. Bölgenin coğrafi yapısı kadar köklü Hind düşünce ve felsefesi de pek çok
kimsenin dikkatini çekmiş ve üzerinde çalışılmaya değer kabul edilmiştir. Biz bu
çalışmamızda Hind alt kıtasında meşhur fakat bizim coğrafyamızda pek bilinmeyen
tefsirlerden birisi olan Tefsîru’l-Mazharî’nin müellifi Kâdî Senâullâh Pânîpetî’nin
hayatı, hocaları ve ilmî şahsiyetini, imkân nispetinde tanıtmaya çalıştık. Böylelikle
Hind alt kıtası işârî tefsir geleneği hakkında özet bilgiler vermeye çalıştık. Bundan
sonraki çalışmalarımızda alt kıtadaki işari tefsir örneklerinden misaller ortaya
koymaya gayret edeceğiz.
Hint alt kıtası tasavvufunun önde gelen şahsiyetlerinden ve önemli
müfessirlerinden birisi olan Kâdî Muhammed Senâullah Pânîpetî, eserleriyle kendi
dönemine ve sonraki dönemlere etki etmiş önemli bir müfessirdir. Hocaları ve
döneminde yaşayan ilim ehli tarafından kendisine ilmî müktesebatını ifade eden
değişik ünvanlar verilmiştir. Tefsir, hadis, fıkıh âlimi ve mutasavvıf olan
Muhammed Senâullah, zâhirî ilimlerdeki tahsilini tamamladıktan sonra
Nakşibendî-Müceddidî şeyhi Muhammed Âbid Sünnâmî’ye intisap ederek, şeyhinin
tavsiyesiyle yine bir Müceddidî şeyhi olan Mazhar Cân-ı Cânân’a mürid olmuştur.
On sekiz yaşına geldiğinde hem medrese ilimlerinden hem tasavvuftan icâzet
almıştır. Pânîpet’e dönerek bir yandan eser telif etmekle, diğer yandan talebe ve
müridlerin yetişmesiyle meşgul olmuş, vefat edinceye kadar kadılık yapmıştır.
Hind alt kıtasındaki İslamî ilimler ve özellikle de tasavvufu hakkında
ülkemizde yeterince çalışma yapılmamıştır. İslâm’la tanışmasından bugüne kadar
İslâm dünyasının önemli bir parçası olarak gelmiş olan Hint alt kıtası, İslâm
84 Şaban KARASAKAL
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
medeniyetine katkıları sebebiyle ihmal edilmemesi gereken önemli bir bölgedir.
Batı bunun farkında olarak özellikle XVIII-XX. yüzyıllarda alt-kıtayla ilgili çok derin
araştırmalar yapmış ve kurumlar oluşturmuştur.
Kaynakça
Algar, Hamid, “Mahzar Cân-ı Cânân”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), XXVIII, 195-196.
Ateş, Süleyman, İşârî Tefsir Okulu, İstanbul: Yeni Ufuklar Neşriyat, 1998.
Bilmen, Ömer Nasuhi, Tabakâtu’l-Müfessirîn Büyük Tefsir Tarihi, İstanbul: Bilmen Yayınevi,
1974.
Birışık, Abdülhamit, "Hindistan-Din", TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), XVIII, 96-97.
------------, “Hindistan: VI. Hindistan’da İslâm Araştırmaları”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA),
XVIII, 94-101.
------------, “Hint Altkıtasında İslâm Araştırmalarının Dünü Bugünü: Kurumlar, İlmî
Faaliyetler, Şahıslar, Eserler”, Dîvân İlmî Araştırmalar Dergisi, 17/2 (2004).
Daudî, Halid Zaferullah, Pakistan ve Hindistan’da Şah Veliyyullah ed-Dehlevi’den Günümüze
Kadar Hadis Çalışmaları, İstanbul: İnsan Yayınları, 1995.
Erdoğan, Mehmet, “Şah Veliyyullah Dihlevî Hayatı ve Eserleri”, Şah Veliyyullah Dihlevî,
Hüccetullahi’l-Bâliğa, (çev. Mehmet Erdoğan), İstanbul: İz Yayıncılık, 1994.
Faruk Muhammed Ârif Hasan “İmam Muhammed Senâullah el-Osmânî el-Müceddidî ve
Tefsîru’l-Mazharî’sinde Metodu” (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ürdün:
Külliye Dirâse el-Fıkhiyye, Âli Beyt Üniversitesi, 1998.
Fığlalı, Ethem Ruhi, “XIX. Yüzyıl Sonlarında Hindistan (Mezhepler Tarihi Açısından Bir
Bakış), Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi 1, (1983).
Hasenî, Şerif Abdülhay b. Fahreddin, Nüzhetü’l-Havâtır ve Behcetü’l-Mesâmi’ ve’n-Nevâzır –
el-I’lâm an fî Târîhi’l-Hind mine’l-A’lâm,- Dâru İbn Hazm, 1420/1999.
Heyet, “Senâullah-i PâniPütî”, İslam Âlimleri Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Gazetesi
Yayınları, 1992.
Karaman, Hayrettin, “Şah Veliyyullah, Hayatı ve Eserleri”, İctihad, Taklîd ve Telfîk Üzerine
Dört Risâle, İstanbul: İz Yayıncılık, 2000.
Karaman, Hayrettin, İslam Hukukunda İctihad, İstanbul: M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı
Yayınları, 1996.
Kavak, Özgür, “Zor Zamanda Âlim Olmak: Şah Veliyyullah Dihlevî’nin Kendi Kaleminden
Hayatı” Dîvân İlmî Araştırmalar Dergisi, 17/2 (2004).
Keskioğlu, Osman, Nüzulünden İtibaren Kur’ân-ı Kerim Bilgileri(Ulûm-ı Kur’ân). Ankara:
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993.
Konukçu, Enver “Babürlüler”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), IV, 402-403.
Meriç, Cemil, Hint Edebiyatı, Dönem Yayınları, İstanbul tarihsiz.
Nedvî, Ebu’l-Hasan Ali, İslâm Önderleri Tarihi, (çev. Yusuf Karaca) İstanbul: 1992.
Nizami, Khaliq Ahmed, “Hindistan:Din”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), XVIII, 85-95.
Özcan, Azmi, “Hindistan:Tarih”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), XVIII, 75-81.
Özdemir, Cemalettin, Şah Veliyyullah Ahmed İbn Abdirrahim ed-Dehlevi Hayatı, Eserleri ve
Fikirleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara: A.Ü. Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 1989.
Hindistan’da Bir Müfessir: Kâdî Senâullâh Pânipetî 85
dergİabant (AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi), Güz 2016, Cilt:4, Sayı:8, 4:69-85
Özen, Şükrü, “Şah Veliyyullah, Hayatı, Mücadelesi ve Eserleri”, Mezheplerin Doğuşu ve
İçtihad Tartışması, İstanbul: Pınar Yayınları, 1992.
Pakdemirli, M.Nuri- Birışık, Abdülhamit, “Hint Altkıtası Geleneksel Öğretim Kurumlarında
Yürütülen Din Eğitimi”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 13/2 (2013).
Siyalkutî, Muhammed Beşir, eş-Şah Veliyyullah: Hayâtuhû ve Da’vâhu, İslamabad tarihsiz.
Talal, Yusuf Ali, “The Life and Works of Qâdî Thanâ Allah of Panipat”, (çev. Mehmet Eren),
Selçuk Ünv. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 6, (1996).
Topaloğlu, Bekir, “Hüccetullahi’l-Bâliğa”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), XIX, 453.
Tosun, Necdet, “Senâullah Pânipetî”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), XXXVI, 506.
Zâkir, Mahmud Hasan Arif, Tezkire Kâdî Muhammed Senâullah Pânîpetî, Lahor: Sekâfe
İslâmiyye, 1995.

Konular