KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE “AĞZI MÜHÜRLÜ” DEYİMİ ÜZERİNE

Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3, Issue: 1, Winter 2017, (99-106)
KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE “AĞZI MÜHÜRLÜ” DEYİMİ ÜZERİNE
Bilal GÜZEL1
Özet
Deyimler, gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbekleridir. Dil malzemesi
olmalarının yanı sıra toplum yaşayışını ve kültürünü de yansıtırlar. Geçmişte edebi metinlerde kullanılan deyimlerin bir kısmı
çeşitli nedenlerle bugün kullanımdan düşmüştür. Bu makalenin konusu olan “ağzı mühürlü” deyimi sözlüklerde yer almaz.
Deyim sözlüklerinde “ağzını mühürlemek” şekliyle geçen deyime “konuşmamak, susmak” anlamları verilmiştir. Yapılan
taramalarda “Ağzı mühürlü” deyimine ilk defa on yedinci yüz yıl şairlerinin şiirlerinde rastlanmıştır. Deyimin sözlüklerde
verilen “konuşmamak, susmak” anlamı bazı beyitlerde bağlama uygun olmadığı görülmüştür. Bu makalede “ağzı mühürlü”
deyimi, örnek beyitlerdeki bağlam doğrultusunda anlamlandırılmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Şiiri, Deyim, Mühür.
ABOUT THE IDIOM OF "SEALED MOUTH" IN CLASSICAL TURKISH POETRY
Abstract
Idioms are stereotypical phrases that have their own distinctive meaning. In addition to being a language material, they also
reflect the life and culture of society. Some of the idioms used in literary texts in the past have fallen from today's use for
various reasons. The subject of this paper the idiom "mouth sealed" is not included in the dictionaries. In the dictionary of
idioms, the phrase "sealing your mouth" is used to mean "not speaking, to be silent". The earliest examples of the idiom
"mouth sealed" are found in the seventeenth century. It is seen that the meaning of "Not to speak and be silent" do not fit in
the context for some couplets. In this article, the idiom "mouth sealed" will be tried to be understood in the context of
example couplets.
Key Words: Classical Turkish Poetry, Idiom, Seal.


1
Arş. Gör., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, bilalguzel87@gmail.com.
- 100 - Bilal GÜZEL, Klasik Türk Şiirinde “Ağzı Mühürlü” Deyimi Üzerine
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3 Issue: 1, Winter 2017, (99- 106)
GİRİŞ
Deyimler, pek çok tanımı olmakla beraber genel olarak “bir kavramı, bir durumu, ya çekici bir anlatımla ya da
özel bir yapı içinde belirten ve çoğunun gerçek anlamlarından ayrı bir anlamı bulunan kalıplaşmış sözcük
topluluğu” (Aksoy 1988: 52) olarak tanımlanır. Bu dil verimleri, dil malzemesi olmaları yanında toplumun
yaşayışını, kültürünü ve inançlarını yansıtmaları bakımından da önemlidir. Bir toplumun deyimleri incelenerek o
toplumun değer yargıları hakkında bilgiler elde edilebilir (Aksoyak 2016: 369).
Geçmişte edebî metinlerde kullanılan deyimlerin bir kısmı çeşitli nedenlerle bugün kullanımdan düşmüş ve
unutulmuştur. Bu deyimlerin tespit edilip doğru anlam verilmesi edebi metinlerin anlaşılması açısından son
derece önemlidir (Çetinkaya 2009: 278).
Divan şairlerinin, şiirlerinde deyimleri sıkça kullandığı bilinmektedir. Bu çalışmada divan şairleri tarafından
kullanılan ve bugün sözlüklerde “ağzını mühürlemek” şekliye yer alıp “konuşmamak, susmak” anlamı verilen
“ağzı mühürlü” deyimi üzerinde durulacak ve örnek beyitler doğrultusunda bu deyime anlam verilecektir.
Mühür/mühr:
Farsça bir kelime olan mühür/mühr, “üzerine bir kimse, makam veya kuruluşun ismi kazınmış olan ve basıldığı
kâğıt vb. yerde bıraktığı iz imza yerine geçen maden, plastik vb. den yapılmış damga, kaşe” (Ayverdi 2011: 2222)
olarak tanımlanır. Mührün çok eksi zamanlardan beri hemen bütün medeniyetlerce kullanıldığı bilinmektedir.
İslam medeniyetinde mühür önemli bir yere sahiptir. “Belki, Hz. peygamberin sırtındaki benin mühür şeklinde
olması ve peygamberlik mührü sayılması da mühre manevi bir kıymet verilmesine neden olmuştur” (Pakalın
1983: 608). Osmanlı toplumunda da mührün önemli bir yeri vardır. “1908 İnkılabına kadar memurlar resmi
kâğıtlara imza atmaz, mühür basarlardı” (Pakalın 1983: 608). Resmi mühürler dışında toplumda hemen herkesin
şahsi bir mührü vardı (Tunç ve Yeniterzi 2013: 2635). Toplumda önemli bir yeri olan mühür pek çok yönüyle
Klasik Türk şiirinde de yer almıştır. Klasik Türk edebiyatında mühür daha çok güç ve iktidarın sembolü olarak
kullanılır.
Klasik Türk Şiirinde Mühür ve Ağız-Dudak İlişkisi:
Mühür, Klasik Türk şiirinde sevgilinin güzellik unsurlarından dudağın benzetmeliği olarak kullanılır (Pala 2007:
198). Sevgilinin dudağının etrafındaki ayva tüyleri onun şairler tarafından mühre benzetilmesine neden
olmuştur. Sevgilinin dudağı ve ağzı Süleyman Peygamber’in yüzüğü olan “Mühr-i Süleyman”a da benzetilir
(Tunç ve Yeniterzi 2013: 2636).
Ağzı Mühürlü:
Sözlüklerde “ağzı mühürlü” deyimi farklı şekiller ve anlamlar ile verilmiştir. Bunlardan bir tanesi “ağzını
mühürlemek”tir. Bu deyim için konuşmamak, susmak (Parlatır 2007: 46) anlamları verilmiştir. Ömer Asım
Aksoy’un Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nde benzer ifade olan “ağzının mührü ile” (Aksoy 1988:545; Şahin
2004: 125) deyimine yer verilmiştir. Bu deyimin “oruçlu olarak” ve “ (bir şeyin) ağzı açılmamış olmak”
Bilal GÜZEL, Klasik Türk Şiirinde “Ağzı Mühürlü” Deyimi Üzerine - 101 -
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3, Issue: 1, Winter 2017, (99-106)
anlamlarını karşıladığı belirtilmiştir (Aksoy 1988:545; Şahin 2004: 125). E. Kemâl Eyüboğlu, “ağzı mühürlü”
deyimini eserinde madde başı olarak almış ve Bosnalı Sâbit’in bir beytini tanık olarak göstermiştir (Eyüboğlu
1975: 8). Ancak eserde deyimin anlamına dair her hangi bir şey belirtilmemiştir. Derleme sözlüğünde ise ağzı
mühürlü için “alt dudağında kendi renginden başka renkte işaret olan hayvan, damağında siyah leke bulunan at,
kedi, köpek” (DS 1993:119) anlamları verilmiştir. Benzer ifade olarak Farsça’da دهان مهر) mühr-dehân) susmak
ve oruç tutmak anlamlarında kullanılmaktadır (Servet 1379/2001: 469; Şükûn 1996: 1838).
Yapılan taramalarda Klasik Türk şiirinde “ağzı mühürlü” ifadesinin ilk örnekleri 17. yüz yıl metinlerinde
belirlenmiştir. Nevî-zâde Atâyî (ö.1635), Bosnalı Sâbit (ö. 1712), Nâbî(ö. 1712), Edirneli Kâmî (ö.1724), Seyyid
Vehbî (ö.1736), Refî-i Kâlâyî (ö.1823) ve Şeref Hanım (ö. 1861) şiirlerinde “ağzı mühürlü” deyimine yer veren
şairlerdir. Şimdi bu şiirleri inceleyip, ağzı mühürlü deyimine bağlamdan anlam vermeye çalışalım.
1. Oruç Tutan/Oruçlu Anlamında Kullanıldığı Beyitler:
İlk örnek Nevî-zâde Atâyî Divanı’ndan alınmıştır:
Ey ‘Atâyî bûse-i la‘lin temennâ eyledüm
Nâz ile agzum mühürlidür didi ol dil-rübâ (Karaköse 1994: 169)
[Ey Atâyî, o gönül alan sevgilinin dudağını öpmek için yalvardım, naz ile ağzım mühürlüdür dedi.]
Yukardaki beyit Nevî-zâde Atâyî Divanı 2. gazelinin (Karaköse 1994: 169) makta beytidir. Beytin alındığı
manzume yek-aheng bir gazeldir ve bütün beyitlerinde ramazan ayı konu edilmektedir. Son beyitte sevgilinin
dudağını öpmek isteyen şaire sevgili olumsuz cevap vermektedir. Sevgili, buse vermeyi reddetmesinin
gerekçesini “ağzım mühürlü” olarak açıklar. Ramazan ayında ağzın mühürlü olması, susmuş olmaktan daha
çok oruçlu olmak anlamına gelmektedir. Sevgilinin aşığa yani şaire buse vermemesinin sebebi oruçlu olmasıdır.
Şairin teklifini kabul ettiği takdirde orucu bozulacaktır.
Bir diğer örnek 17. yüz yıl Şairi Bosnalı Sâbit’e ait:
Matbâh-ı rûzeyi miftâh-ı akîdeyle açar
Feth-i rûzîye bakan ağzı mühürli yârân (Karacan 1991 : 304)
[Orucunu açmaya bakan ağzı mühürlü dostlar, Oruç mutfağını akide anahtarıyla açar.]
Sâbit’in Baltacı Mehmed Paşa için yazdığı Ramazâniye Kasidesi’nden alınan yukardaki beyitte de “ağzı mühürlü”
ifadesi ramazan ve oruç bağlamında kullanılmıştır. Beyitte ağzı mühürlü dostların oruç mutfağını açmak için
akide anahtarı kullandığı belirtilmektedir. Beyitte iftarda orucu akide şekeri ile açma geleneği (Şentürk 2016:
197) yer almaktadır. Şaire göre ağzı mühürlü dostlar orucunu akide şekeri ile açıyor. Beyitte “oruç tutan insan”
anlamını karşılamak için ağzı mühürlü ifadesi kullanılmıştır.
Sâbit Divanı’ndan bir başka örnek:
- 102 - Bilal GÜZEL, Klasik Türk Şiirinde “Ağzı Mühürlü” Deyimi Üzerine
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3 Issue: 1, Winter 2017, (99- 106)
Sadra teşrîfi meh-i rûze-i pür-kadre düşüp
‘Îd-ber-‘îd-i şerîf itdi cihân ser-tâ-pâ
Çekdi bir ağzı mühürli güzeli sînesine
Varıcak hâtem ile kîse-i mühr-i yek-tâ (Karacan 1991: 334-335)
[Sadr makamını şereflendirmesi kıymeti çok olan oruç ayına denk gelip, dünyayı baştan başa bayram
içinde şerefli bayram yaptı.
[Eşi benzeri olmayan vezaret mührü, kese ile neredeyse ağzı mühürlü bir güzeli sinesine çekti.]
Sâbit’in Râmi Mehmet Paşa’nın Sadrazam olması üzerine yazdığı tarih manzumesinden alınan yukarıdaki iki
beyitte yine Ramazan ayı konu edilmiştir. Râmi Paşa 1703 yılının Ramazan ayının 8. günü Sadrazam olmuştur
(Özcan 1989: 220). Sadrazam olan kişiye mühr-i hümâyûn, altın bir kese içinde verilir, mühür boyunda veya
cepte taşınır idi (Pakalın 1983: 606). Sâbit, beyitte bu geleneğe de yer vermiştir. Kese ve mühür Râmi Mehmet
Paşa’nın yanına gidince ağzı mühürlü güzeli sinesine çeker. Mührün Paşa’ya ulaşması Ramazan ayına denk
gelmiştir. Ramazan ayında sineye çekilen güzel oruçludur. Bu durumu karşılamak için şair ağzı mühürlü deyimini
kullanmıştır.
Bir diğer örnek Edirneli Kâmî Divanı’ndan:
Ağzı mühürlü gerçi ki uşşâka bûsedür
Ol şûh-ı rûzedârun ağzından siparişi
[Her ne kadar o oruçlu şuhun ağzı mühürlü olsa da âşıklara siparişi öpücüktür ]
Bir bûse ile feth idelüm ağzı mührini
Olsun akîde ile sıyâmun güşâyişi (Yazıcı 2010: 282)
[Bir öpücük ile ağzının mührünü açalım, orucun açılması akide şekeri ile olsun.]
Edirneli Kâmî Divanı’nın 220. gazelinden (Yazıcı 2010: 282) alınan yukardaki beyitlerde benzetme ve hayaller
ramazan ve oruç terimleri üzerine kurulmuştur. İlk beytin ikinci mısraında oruçlu, oruç tutan anlamı Farsça rûzedâr
ifadesi ile karşılanmıştır. Aynı anlamı karşılamak için birinci mısrada “ağzı mühürlü” deyimi kullanılmıştır.
Dördüncü beyitte ise orucu açmak yerine “ağzı mührini açmak” denilmiştir. Bu beyitlerde de “ağzı mühürlü”
ifadesi oruçlu, oruç tutan kişi anlamını karşılamak için kullanılmıştır.
Ağzı mühürlü deyimi Seyyid Vehbî Divanı’nda da oruç tutan/oruçlu anlamında kullanılmıştır:
Rûze-dâr ağzı gibi şimdi mühürlüdür hep
Kapanıp meykede kapısı çü baht-ı mestân (Kılıç ve Macit 1995: 41)
Bilal GÜZEL, Klasik Türk Şiirinde “Ağzı Mühürlü” Deyimi Üzerine - 103 -
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3, Issue: 1, Winter 2017, (99-106)
[Meyhanenin kapısı hep sarhoşların bahtı gibi kapanmıştır, şimdi oruçlu insan gibi ağzı mühürlüdür.]
Beytin ilk mısraında oruç tutan insan ağzı mühürlü olarak nitelendirilmiştir. Beyitte meyhane kapısı oruçlu insan
ağzına benzetilir. Ramazan ayında meyhanelerin kapandığı bilinmektedir. Bir nevi Ramazan ayı boyunca
meyhanenin kapısına mühür vurulur. Bu yönüyle meyhane kapısı ile oruçlu insanın ağzı bir birine benzer.
Beyitte ağzı mühürlü ifadesi oruç tutan insanı karşılamak için kullanılmıştır.
Seyyid Vehbî’den bir başka örnek:
Mûm-ı surha döndi la‘l-i nâbı tâb-ı rûzeden
Sormanız ağzı mühürlüdür hisâb-ı rûzeden (Güzel 2012: 789)
[Dudağı orucun hararetinde kırmızı muma döndü, sormayınız, oruç(orucun kaç gün olduğu) hesabından
ağzı mühürlüdür.]
Seyyid Vehbî’nin rûzeden redifli ramazan ve orucu konu alan yek-aheng gazelinin matla beyti olan yukardaki
beyitte de ağzı mühürlü oruç bağlamında kullanılmıştır. Şair, orucun hararetinden kırmızı muma dönen
sevgilinin dudağının sorulmaması(emilmemesi) gerektiğini belirtmiştir. Buna gerekçe olarak da sevgilinin
“ağzının mühürlü” yani oruçlu olmasını göstermiştir. Burada sormak kelimesinin “soru sormak” anlamı
tevriyelidir. Sevgiliye orucun hesabı sorulursa, ağzı mühürlü olur, yani bu soruya cevap veremez. Bu durumda
“ağzı mühürlü” suskun, susmuş anlamına da gelir.
Ağzı Mühürlü Şeref Hanım Divanı’nda da benzer bağlamda kullanılmıştır:
Yoksa da tâkat temûz-ı hecre cân-ı zârda
Gam yimem agzım mühürlense firâk-ı yârda
Ser-fürû itmez de yâ neyler Şeref nâ-çâr da
Rûze-dârân-ı Rızâ'ya matbah-ı hünkârda
Kâse-i iftâr-ı vuslatdır külâh-ı Mevlevî (Arslan 2002: 254)
[Ağlayan canda ayrılık Temmuzuna (sıcaklığına) (dayanacak) güç yoksa da yârin ayrılığında ağzım
mühürlense gam yemem, çaresiz Şeref, (bu durumu) kabullenmeyip de ne yapar? Mevlevî külahı, Oruç tutan
Rıza’ya Hünkar (Mevlana)’ın mutfağında kavuşma iftarının kasesidir.]
Şeref Hanım’ın Rızâ’nın Mevlevî redifli gazeline yazdığı Tahmis’ten alınan yukardaki bentte de “ağzı mühürlü”
ifadesi oruç bağlamında geçmektedir. Zemin şiirde “rûze-dârân, kâse-i iftâr, matbah” oruçla ilgili kelimelerdir.
Bu yüzden Şeref Hanım da bendi oruç üzerine kurmuştur. Şeref Hanım, sevgilinin, yârin ayrılığında ağzım
mühürlense, gam yemem demektedir. Ağzı mühürlenmek oruçlu, oruç tutan anlamı ile düşünüldüğünde “yârin
ayrılığının orucunu tutsam, gam yemem, üzülmem.” anlamındadır. Ağzı mühürlenmek oruç tutmak olduğu için
doğal olarak gam dâhil hiç bir şey yiyemeyecektir. Aksi takdirde oruç bozulacaktır.
- 104 - Bilal GÜZEL, Klasik Türk Şiirinde “Ağzı Mühürlü” Deyimi Üzerine
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3 Issue: 1, Winter 2017, (99- 106)
2. Susmak, Suskun Anlamında Kullanıldığı Beyitler:
Ağzı mühürlü deyiminin Sâbit Divanı’nda iki örmekte oruç tutmak anlamında kullanıldığı yukarda belirtilmişti.
Aşağıdaki örnekte ise deyim susmak anlamı ile kullanılmıştır:
Mülûk-ı rub'-ı meskûn lâl olup kaldı tekellümden
Nübüvvet hâtemi mühr urdı şehler ağzına gûyâ (Karacan 1991: 154)
[Dört bir taraftaki ülkelerin hükümdarları konuşamayıp, dilsiz oldular, Peygamberlik mührü sanki
padişahlar ağzına mühür vurdu.]
Beyitte deyim “ağzına mühür vurmak” şeklinde kullanılmıştır. Peygamberin sırtındaki Peygamberlik mührü
sanki, dünyanın dört bir tarafındaki hükümdarların ağzına mühür vurmuş gibidir. Çünkü hepsi dilsiz olmuştur.
Deyim beyitte, konuşturmamak, susturmak anlamları ile kullanılmıştır.
İfade Nâbî’de “ağzına mühür vurmak” şekliyle kullanılmıştır:
Tâ siyâhî-i şeb olınca be-dîd
Mühr urur ağzuna fass-ı hurşîd (Kaplan 1995: 190)
[Gecenin karanlığı gözükünce, ortaya çıkınca yüzük kaşı gibi olan güneş ağzına mühür vurur.]
Nâbî’nin Hayriyye isimli mesnevisinin “ Der Beyân-ı Şeref-i Farz-ı Sıyâm” (Kaplan 1995: 189) başlıklı farz orucun
anlatıldığı bölümde geçen yukardaki beyitte “ağzına mühür vurmak” ifadesi kullanılmıştır. Beyitte, güneş bir
yüzük kaşına benzetilmiştir. Güneşin ağzına mühür vurması, susması yani batması demektir. Beyitte ağzına
mühür vurmak, susmak anlamı ile kullanılmıştır. Eskiden yüzüklerde mühür olurmuş. Beyitte bu gelenek de yer
almaktadır.
3. (Bir şeyin) Ağzı Açılmamış Olmak Anlamında Kullanıldığı Beyitler:
Ağzı Mühürlü deyimi Refî-i Kâlâyî Divanı’ndan alınan aşağıdaki örnekte kapağı açılmamış kutu vb. nesneyi
karşılamak için kullanılmıştır:
Gûyiyâ ağzı mühürlü o bir ayran fıçısı
Serd-i tab‘ına bekmezle gelür germiyet (Alpaydın 2007: 105)
[Sanki o ağzı mühürlü bir ayran fıçısı, soğuk yaradılışına pekmezle sıcaklık gelir.]
Ağzı mühürlü ifadesi beyitte kapalı ayran fıçısını karşılamak için kullanılmıştır. Burada ifadenin, suskun, susmuş
anlamı da oruçlu, oruç tutan anlamı da beyte uygun değildir. Beyit bağlamında ağzı mühürlü için en uygun
anlam, deyimin “(bir şeyin) ağzı açılmamış olmak” anlamıdır.
Bilal GÜZEL, Klasik Türk Şiirinde “Ağzı Mühürlü” Deyimi Üzerine - 105 -
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3, Issue: 1, Winter 2017, (99-106)
SONUÇ
Türkçe Deyim Sözlüklerinde “suskun, susmuş” anlamları verilen, ağzını mühürlenmek deyimi Klasik Türk
Şiirinde, ağzı mühürlü ve ağzına mühür vurmak şekilleriyle geçmektedir. Ancak “ağzı mühürlü”nün susmak
anlamının beyitlerin bütününün bağlamına uygun olmadığı görülmüştür. Deyimin Farsça’da suskun, susmuş ve
oruç tutan anlamlarına geldiği tespit edilmiştir. Ağzı mühürlü ifadesi beyitlerin bağlamında suskun, susmuş
anlamı yanı sıra oruçlu, oruç tutan insan anlamlarını karşılamak için de kullanılmıştır. Tespit edilen örneklerde
ikinci anlamın daha çok kullanıldığı görülmüştür. Bir örnekte ise ağzı mühürlü kapalı olan kutu vb. nesneyi
karşılamak için kullanılmıştır. Sonuç olarak “ağzı mühürlü” susmuş, susan anlamları yanı sıra oruç tutan, oruçlu
anlamlarına da gelen ve bugün bu anlamı kullanımdan düşen, sözlüklerde yer almayan bir deyimdir.
KAYNAKÇA
AKSOY Ömer Asım (1988). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, C.2.İstanbul: İnkılâp Yay.
AKSOYAK, İsmail Hakkı (2016). 14.yy’dan 19.yy.’a Anadolu ve Rumeli’de Yazılmış Türkçe Edebî Metinler Üzerine
Söylenmemiş Sözler. Ankara: Grafiker Yayınları.
ALPAYDIN, Bilal (2007. )Refî‘-i Kâlâyî Dîvânı(İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
ARSLAN, Mehmet (2002). Şeref Hanım Divanı.İstanbul: Kitabevi Yayınları.
AYVERDİ, İlhan (2011). Misalli Büyük Türkçe Sözlük. 4. Baskı. İstanbul: Kubbealtı Yay.
ÇETİNKAYA, Ülkü (2009). Divan Şiirinde Çok Başlu(Ziyâde-ser) Deyimi Üzerine,Turkish Studies, 4/2(Winter):226-
78.
Derleme Sözlüğü (1993). C.I, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
ERİŞEN YAZICI, Gülgün (2010). Kâmî Divanı. ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10619,kamipdf?0(erişim tarihi:
27.01.2017)
ERTAN, Mehmet Emin (1995). Divan Edebiyatında Ramazaniyeler Üzerine İncelemeler, Doktora Tezi, Edirne:
Trakya Üniversitesi.
EYÜBOĞLU, E. Kemal (1975). On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde Atasözleri ve
Deyimler, C.2, İstanbul.
GÜZEL, Bilal (2012). Kemiksiz-zâde Safvet Mustafa ve Nuhbetü’l-Âsâr min-Ferâidi’l-Eş’âr isimli şair tezkiresi.
Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
KAPLAN, Mahmut (2008). Hayriyye-i Nâbî. Ankara: AKM Yayınları.
KARCAN, Turgut (1991). Bosnalı Alaeddin Sabit: Divan. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi.
KARAKÖSE, Saadet (1994). Nev’i-zade Atayi Divanı: Kısmi Tahlik-Metin. Doktora Tezi: İnönü Üniversitesi.
KILIÇ, Filiz; Macit, Muhsin (1995),Türk Edebiyatında Ramazan Şiirleri, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlar.
- 106 - Bilal GÜZEL, Klasik Türk Şiirinde “Ağzı Mühürlü” Deyimi Üzerine
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3 Issue: 1, Winter 2017, (99- 106)
ÖZCAN, Abdulkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi Şakâ’ik-i Nu’mâniyye ve Zeyilleri “Vakâyiü’l-Fuzalâ”. C. 4.
İstanbul: Çağrı Yay.
PAKALIN, Mehmed Zeki (1983). Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. 1, 3. İstanbul: MEB Yayınları.
PALA, İskender (2007). Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü. İstanbul: Kapı Yayınları.
PARLATIR, İsmail (2007). Deyimler, Ankara: Yargı Yayınevi.
SERVET, Mansûr (1379/2001). Ferheng-i Kinâyât, Tahran.
ŞAHİN, Hatice (2004). Türkçede Organ İsimleriyle Kurulmuş Deyimler, Bursa:Uludağ Üniversitesi.
ŞENTÜRK, Ahmet Atilla (2016). Osmanlı Şiiri Kılavuzu, İstanbul: OSEDAM.
ŞÜKÛN, Ziya (1996). Gencinei Güftar (Ferhengi Ziya), C.3, İstanbul: Millî Eğitim Basımevi.
TUNÇ, Semra; YENİTERZİ, Emine (2013). Osmanlı Mühür Sanatı ve Klasik Türk Şiirinde Mühür. Turkish Studies,
Voluma 8/1 (Winter):2633-2650.

Konular