MEVLÂNÂ’NIN MESNEVÎSİNDEKİ “NAHİVCİ İLE GEMİCİ” HİKÂYESİNİN MANTIKU’T-TAYR’DA İŞLENİŞİ

MEVLÂNÂ’NIN MESNEVÎSİNDEKİ “NAHİVCİ İLE
GEMİCİ” HİKÂYESİNİN MANTIKU’T-TAYR’DA İŞLENİŞİ
Prof. Dr. Bekir ÇINAR
ÖZ: Bu çalışmada, Gülşehrî’nin Mantıku’t-Tayr isimli eserinde
Mevlânâ’nın Mesnevî’sinden aldığı bazı hikâyeler incelenmiştir.
Mevlânâ, gerek fikirleri, gerekse eserleri bakımından Türk şairleri üzerinde
derin tesirleri olan bir şahsiyettir. Mevlâna’nın Mesnevî’si Türk edebiyatı,
sanatı ve kültür hayatını, daha genel ifade ile Türk irfanını şekillendiren
bir eserdir. Bu özelliğiyle Mesnevî, bir şiirden ziyade bir tefsir gibi
asırlarca sevilerek okunmuş, ondaki hikmet ve sırları daha iyi anlamak
için çeşitli yüzyıllarda otuzdan fazla tercüme ve şerhi yapılmıştır. Eser
verme açısından Gülşehrî, Sultan Veled gibi şairliğe Farsça bir eserle baş-
lamıştır. Ayrıca Gülşehrî, 1317 yılında yazdığı Mantıku’t-Tayr isimli
mesnevisinde de Mesnevî’den bazı hikâyeleri tercüme ederek, kısmen de
olsa Mesnevî’yi ilk tercüme eden kişi olma sıfatını kazanmıştır. Bu çalış-
mada Gülşehrî’nin Mevlânâ’nın Mesnevî’sinden tercüme ettiği “Dil Bilgini
ile Gemicinin Hikâyesi” geniş olarak; diğer bazı hikâyeler ise kısmi
olarak değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mevlânâ, Mesnevî, Gülşehrî, Mantıku’t-tayr,
Nahivci ile Gemici Hikâyesi.
The Narration of the “Nahivci ile Gemici” (The Story of the Philogist and
the Sailor) in Mevlana’s Mesnevi in Mantıku’t-Tayr (The Conference of the
Birds)
ABSTRACT: In this study, some of the stories that Gülşehrî has
taken from Mevlana's Mesnevi for his work called Mantıku’t-Tayr (The
Conference of the Birds) have been reviewed. Mevlana has a profound influence
on Turkish poets in terms of his ideas and works. Mevlana's

 Bu makale, “Mesnevi’deki Bazı Hikâyelerin Mantıku’t-Tayr’da İşleniş Tarzı”, IX.
Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (Prof. Dr. Hasibe Mazıoğlu Anısına), 15-17 Mayıs
2014 Kayseri’de sunulan yayımlanmamış bildirinin genişletilmiş şeklidir.
 Niğde Üni. Fen-Edebiyat Fak. TDE Böl. bcinar67@gmail.com
34
TÜBAR XL / 2016-Güz / Prof. Dr. Bekir ÇINAR
Mesnevi is a work that shapes Turkish literature, art and cultural life, and
with a more general statement Turkish lore. This makes Mesnevi fondly
read for centuries as a commentary rather than a poem, and more than
thirty commentary were done in various centuries to understand its secrets
and wisdom. Regarding art, Gülşehrî began poetry with a Persian work as
Sultan Walad did. Translating some stories from Mesnevi in his mesnevi
Mantıku’t-Tayr in 1317, Gülşehrî became the first person who translated
Mesnevi, even though his translation is partial. In this study, “Dil Bilgini
ile Gemicinin Hikâyesi” (The Story of Philologist and Sailor) is to be
studied in detail and some other stories are to be partially studied.
Keywords: Mevlana, Mesnevi, Gülşehrî, Mantıku’t-tayr, sailor
stories and language scholar.
Giriş
Mevlânâ (1207-1273), gerek fikirleri, gerekse eserleri bakımından
Türk şairleri ve onların eserleri üzerinde derin tesirleri olan bir şahsiyettir.
Mevlâna’nın Mesnevî’si Türk edebiyatı, sanatı ve kültür hayatını, daha
doğrusu Türk irfanını şekillendiren bir eserdir. Magz-ı Kur’an
(Kur’anın özü) olarak vasıflandırılan Mesnevî, bir şiirden ziyade bir tefsir
gibi asırlarca sevilerek okunmuş, ondaki hikmet ve sırları daha iyi anlamak
için çeşitli yüzyıllarda otuzdan fazla şerhi yapılmıştır.
Âmil Çelebioğlu (1998: 29), Mesnevî tesiri görülen eserleri üç
grupta ele almaktadır:
I. Mevlânâ’dan hürmet ve sitayişle bahseden mesnevîler
II. Mevlânâ’nın hayatı ve Mesnevî tercümeleriyle ilgili mesnevîler
III. Mesnevî tesiri ihtiva eden mesnevîler.
Birinci grupta, Şeyyad İsa’nın Ahvâl-i Kıyâmet (XIII. Asır), Elvan
Çelebi’nin Menâkıbü’l Kudsiyye fi Menâsıbi’l-Ünsiyye (1359), Kastamonulu
Şâzî’nin Dâsitân-ı Maktel-i Hüseyin (1326), Kirdeci Ali’nin
Dâsitân-ı Hamâme, Dâsitân-ı Kesikbaş ve Dâsitân-ı Ejderha (XIV. Asır),
İzzetoğlu’nun Tâvus Mucicesi, Yûsuf-ı Meddah’ın Dâsitân-ı İblis,
Hikâyet-i Kız ve Cehud, Kadı ve Uğru Destanı, Mehmed Hatiboğlu’nun
Bahru’l-Hakâyık (1409-1410) adlı eserleri sayılabilir (Çelebioğlu 1998:
29-34).
İkinci grupta, Sultan Veled’in (ö. 1312) İbtidânâme ve Rebabnâme’si,
Müellifi belli olmayan İbtidânâme Tercümesi (XIV. Asır) ,
İbrahim Big külliyâtı (XIV. asır sonu ve XV. asır başı), Muîn bin Mustafa’nın
Ma’neviyyatü’l-Murâdî (1435-36) adlı eserleri sayılabilir (Çelebioğlu
1998: 29-34)
35
TÜBAR XL / 2016-Güz / Mevlânâ’nın Mesnevi’sindeki “Nahivci ile…
Üçüncü grupta, Gülşehrî’nin Mantıku’t-Tayr (1317), Âşık Paşa’nın
Garîb-nâme (1329-30), Germiyanlı Ahmedî’nin İskender-nâme (1390),
Hatiboğlu’nun, Letâyif-nâme (1414), Bedr-i Dilşâd’ın Murâd-nâme
(1427), Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrin (1429 ), Arif’in Mürşidü’l-Ubbâd
(1436-1438) ve Mi’râc-ı Nebî (1438), Zâîfî’nin Gazavât-ı Sultan Murad
Han ( 1446-145)), Yazcıoğlu Mehmed’in Muhammediye (1449) ve Hayalî’nin
Ravzatü’l-Envâr’ı (1449)) sayılabilir (Çelebioğlu 1998: 29-34)
Mevlanâ’nın Mesnevi’sinin, değişik yüzyıllarda tam ve kısmî olmak
üzere birçok tercüme ve şerhi yapılmıştır. Mesnevî’nin tamamı,
Şem’î Dede (ö. 1596 sonrası), Ankaravî İsmail Rusûhî Dede (ö. 1631),
Şifâ’î Mehmed Dede (ö. 1671), Şeyh Murad-ı Buhârî (ö. 1848), Ahmed
Avni Konuk (ö. 1938), Tâhirü’l-Mevlevî (ö. 1951), Abdülbâki Gölpınarlı
(ö. 1982) tarafından olmak üzere günümüze kadar yedi defa şerh edilmiş-
tir. “Bunlardan Ankaravî, Konuk, Tâhirü’l-Mevlevî ve Gölpınarlı Mesnevî’yi
ayrıntılı bir şekilde; diğerleri ise (Şem’î, Şifâ’î, Murâd-ı Buhârî)
çok kısa sayılabilecek bir tarzda şerh etmişlerdir” (Güleç 2007: 80). Konuk,
Tâhirü’l-Mevlevî ve Gölpınarlı şerhleri, son yüzyılda yapılanlardır.
Mantıku’t-Tayr’da Mesnevî’den Alınan Hikâyeler
Mevlana’nın çağdaşı olan Gülşehrî Mantıku’t-Tayr’ı yazmadan önce
1301’de Feleknâme isimli Farsça mesnevîsini yazmıştır (Kocatürk
1982). Eser verme açısından Gülşehrî, Sultan Veled’e benzer ve şairliğe
Farsça bir eserle başlamıştır (Yavuz 2004: 346). Bunun yanında 1317 yı-
lında yazdığı Mantıku’t-Tayr isimli mesnevîsinde de Mesnevî’den kimi
hikâyeleri tercüme ederek, kısmen de olsa Mesnevî’yi ilk tercüme eden
olma sıfatını almıştır. Gülşehrî, Mevlânâ’nın Mesnevî’sinden beş hikâye
almıştır.” (Yavuz 2000: 356)
1
. Bu hikâyeler şunlardır:
Hikâye adı Mesnevî (V. Çelebi) Mantku’t-Tayr
1 Hâce ile Tûtî hikâyesi C. I, (1612-1848) C. I, (1319-1430)
2 Arslan ileTavşanhikâyesi C. I, (900-1372) C. I, (3618-3770)
3 Dil Bilgini ile Gemicinin hikâyesi C. I, (2835-2852) C. I, (2075-2107)
4 Tavukla Kaz Yavrularının hikâyesi C. II, (3766-3787) C. I, (1033-1099)
5 Uyurkenboğazınayılan giren adam ve
onu görüp uyandıranatlının hikâyesi
C. II, (1878- 1926) C. II, (2431-2508)

1 Merhan 2007: 104’te Gülşehrî’nin, Mevlânâ’dan üç hikâye aldığını belirtmekteyse de
aslında yukarıda belirtilen beş hikâye konu, işleniş ve ana fikir bakımından aynıdır.
36
TÜBAR XL / 2016-Güz / Prof. Dr. Bekir ÇINAR
Bu hikâyelerden, Hâce ile Tûtî hikâyesi ile Arslan ile Tavşan
hikâyesi, Kemal Yavuz (2000: 356-381) tarafından incelenmiştir.
2
Mesnevî’de 3766-3787 beyitleri arasında geçen Tavuk ile Kaz Yavrularının
Hikâyesi (İzbudak 1990: II-154), 21 beyitte işlenmiş; aynı
hikâye Mantıku’t-Tayr’da (Yavuz 2007: I-154), 1033-1096 beyitleri arasında
66 beyitte işlenmiştir. Gülşehrî, Mevlânâ’dan aldığı bu hikâyeyi,
tercüme ederek üç katı fazla beyitle açıklamıştır. Ayrıca Mantıku’tTayr’da
geçen (2431-2508 beyitler)“Atlı ile uyumakta olan bir adamın
hikâyesi”, Mesnevî’deki (1878-1926 beyitler) Uyurken boğazına yılan giren
adam ve onu görüp uyandıran atlının hikâyesi’nin tercümesidir. Bu
hikâye Mesnevî’de 48 beyitte anlatılırken; Mantıku’t-Tayr’da 77 beyitte
işlenmiştir.
Ayrıca Mantıku’t-Tayr’da geçen “Şeyh Sanan Hikâyesi” ile Mesnevî’nin
ilk hikâyesi olan “Kuyumcu ile Padişah” hikâyelerinde ifade bakımından
benzerlikler bulunmaktadır (Yavuz 2000: 357). Mevlana’nın
ölümünden 44 yıl sonra yapılan bu tercümenin kendisinden sonra yapılanların
kimilerinden daha başarılı olduğu söylenmektedir (Yavuz 2000:
381). Yukarıda tespit edilen hikâyelerle ilgili de bazı değerlendirmeler
yapacağız. Ancak, her bir hikâyenin tam metin olarak değerlendirilmesi
makale sınırlarını aşmaktadır. Bu çalışmada tam metin olarak “Nahivci
ile Gemici” hikâyesini mukayeseli olarak inceleyeceğiz:
Nahivci (Dil Bilgini) ile Gemici Hikâyesi3
Türkiye’nin Mevlânâ, Mesnevîsi’nde Nahivci ile Gemici Hikâyesi’nin
tamamını 18 beyitte anlatmıştır.4 Gülşehrî, Mantıku’t-Tayr’da ise
aynı hikâyeyi 31 beyitte işlemiştir. Nahivci ile Gemici Hikâyesi’nde asıl
olay, Mesnevî’de 6 beyitte (2863-2868) işlenmiş; 12 beyitte ise (2869-
2880) hikâyeye bağlı nasihatte bulunulmuştur. Mantıku’t-Tayr’da ise asıl
olay 16 beyitte (2075-2090) işlenmiş ve hikâyeye bağlı 15 beyitte (2091-
2105) nasihatte bulunulmuştur.

2 Mantıku’t-Tayr’daki beyit numaraları, Yavuz 2007’yi; Mevlânâ’nın Mesnevi’sindeki
beyit numaraları ise, İzbudak 1990’ı göstermektedir
3 Bu hikâye Gölpınarlı’nın (1973: 510) verdiği bilgiye göre, 13-14. yüzyıl şair ve nasirlerinden
Ubeyd-i Kânî’nin “Letâif”inde de geçmesinden dolayı büyük ihtimalle halk
hikâyelerindendir. Ayrıca bk. Merhan 2007: 104.
4 Beyit sayıları ve numaraları Ziya Avşar’ın, Mevlânâ Mesnevî I Manzum Çeviri (yayımlanmamış
çalışma) esas alınarak verilmiştir. Bu çalışma tamamlanmadığı için tabloda
verilen hikâyelerin beyit numaraları için İzbudak 1990 esas alınmıştır.
37
TÜBAR XL / 2016-Güz / Mevlânâ’nın Mesnevi’sindeki “Nahivci ile…
Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde hikâye şöyle anlatılmaktadır (Avşar,
tarihsiz) :
5
Dil Bilginiyle Gemici Macerasının Hikâyesi
2863 Bir dilbilimci bir gemiye bindi
Mağrur bir halde gemiciye döndü:
2864 “Dil okudun mu?” dedi, cevap; “Hayır!”
Dedi; “Ömrünün yarısı hebadır!”
2865 Gemici kızdı ve gönlü kırıldı
O an konuşmayıp sustu darıldı
2866 Yel gemiyi girdaba attı birden
Gemici dilciye bağırdı; “Hey sen,
2867 Yüzme bilir misin?” cevap; “Ne gezer!”
Dedi; “Ey hoş sözlü, güzel yüzlü er!
2868 Ey dilci, yok oldu ömrünün tümü,
Zira şu girdapta batacak gemi!”
2869 Nahvı değil mahvı bilmeli ey can!
Mahvı bildiysen suya dal korkmadan
2870 Ölüyü baş üstünde taşır umman
Denizden nasıl kurtulur sağ olan
2871 Şu insanlık sıfatlarından öl de
Sırlar denizi tutsun baş üstünde
2872 Ey halkı eşek diye adlandıran
Eşek gibi buz üzre kaldın şu an
2873 Boştur allame de olsan cihanda
Fanidir bu zaman da bu cihan da
2874 Dilciyi buraya ekledik niçin?
Size mahv dilini öğretmek için

5 Mesnevî’nin manzum çevirisi, Ziya Avşar, Mevlânâ Mesnevî I Manzum Çeviri, (yayımlanmamış
çalışma)’dan alınmıştır. Bu çalışma henüz yayımlanmamış olsa da,
manzum iki metni kıyaslamanın daha isabetli olacağı düşüncesiyle tercih edilmiştir.
38
TÜBAR XL / 2016-Güz / Prof. Dr. Bekir ÇINAR
2875 Yokta bulursun ey dost dinle beni
Fıkhın fıkhını ve dilin dilini
2876 Bizim bilgimizdir o su testisi
Halife de Hak ilminin Dicle’si
2877 Dicle’ye dolu testiyle gideriz
Eşekten farkımız yok eşeğiz biz
2878 Hiç olmazsa o bedevi mazurdu
Dicle’den gafil ve uzaktı yurdu
2879 Olsaydı bizcek Dicle’den haberdar
Götürmezdi testiyi diyar diyar
2880 Hatta haberi olsaydı Dicle’den
O testiyi taşa çalardı hemen
Bulgaryalı Gülşehrî’nin Mantıku’t-Tayrı’nda ise aynı olay şu şekildedir
(Yavuz 2007: I- 308):
Dil Bilgini ile Gemicinin Hikâyesi
2075 Gemiye oturdu bir nahvî meger
Sandı kim denizde yok havf u hatar
2076 Gemici gemiyi düzedür idi
Bâdbân agacın uzadur idi
2077 Geh gemide olur idi gâh suda
Gemicinün işi odur pes n’ide
2078 Bir gice kim bâdbân kurmuş ıdı
Nahvınun katında oturmuş ıdı
2079 Gemiciye nahvı aydur ey azîz
Nahv ıla lâfzı kılur mısın temîz
2080 Hîç nahv okıdugun var mı senün
Kim hüner hâsıl kıla cân u tenün
2081 Ref’ ü nasb u cer nedür bilür misin
Fatiha i’râbını kılur mısın
39
TÜBAR XL / 2016-Güz / Mevlânâ’nın Mesnevi’sindeki “Nahivci ile…
2082 Eydür armadum ben ol müşkilde rây
Nahvı eydür yarı ömrün yoga say
2083 Nahvı okumadın ise bî-gümân
Yarı ömrün fâni olmuş iy fulân
2084 Gemiciyi hasta kıldı bu hitâb
İlle ol dem virmedi ana cevâb
2085 Kim hatâdan her kim anladı savâb
Her suâle vire vaktında cevâb
2086 Gemi bir girdâba düşdi nâgehân
Gemici nahvîye eydür ey fulân
2087 Hiç denizde yüzmek ögrendün midi
Yâ suya düşesüni sandun mıdı
2088 Eydür ol ahvâli hiç ögrenmedüm
Deniz içine giresüm sanmadum
2089 Kamu dürlü ilm ü hikmet bende var
İlla bir yüzmek kim ol fen sende var
2090 Gemici nahvıya eydür pes kamu
Ömrün oldı şimdi fânî iy amû
2091 Yüziçi suda el ayak urısar
Yüzmeyen ömri fenâya varısar
2092 Gemiciye sorma kim nahvı mısın
Gemiye sor kim deniz mahvı mısın
2093 Mahvıla kurtıla denizden kişi
Yohsa nahvıla kaçan bite işi
2094 Mahv işe gelür denizde iy refîk
Nahvıla kesmege yaramaz tarîk
2095 Nahvı bunda mahviler hîçe saya
Mahvısan kayırmadın düşgil suya
2096 Yüzemez isen suda çün ölesin
Da’vılarundan kamu kurtulasın
40
TÜBAR XL / 2016-Güz / Prof. Dr. Bekir ÇINAR
2097 Ölü başına su ayagın ura
Diri denizden kaçan cân kurtara
2098 Nahvıla anlamayasın bu dili
Mahvıla hall idesin bu müşkili
2099 Nahvıla tenhâ bulunmaz bu ilel
İlm ile yalunuz olmaz bu amel
2100 Nahvı denizde elün kaçan duta
Mahv olıçagın meger işün bite
2101 İlm oldur kim Hak’a rehber ola
Cehl ola kim ilede ayruk yola
2102 İlm çün senden seni alımadı
Mislerüni kîmiyâ kılımadı
2103 Nahvıla Gülşehri i’râbı bilür
Mahv olıcak kamusından kurtulur
2104 Kamu nev’ün bildi cins ü faslını
İlla dahı anlamadı aslını
2105 Fıkh fıkha nahva nahvı sarfa sarf
Asla kavuşmakdur iy yâr-ı şikref
Sonuç
Sonuç olarak, Mevlânâ ile Gülşehrî’nin mesnevilerinde işledikleri
Nahivci (Dil Bilgini) ile Gemicinin Hikâyesi’nin işleniş tarzları ile ilgili
şu tespitlerde bulunabiliriz:
Mevlânâ’nın bu hikâyesinden birden fazla sonuç çıkarmak mümkündür.
Birincisi, denizdeki bir adama gramer bilgisinin gereği yoktur.
Bu yüzden her bilgi her yerde geçerli değildir. İkincisi, bilgili olduğunu
söylemek varlık iddiasında bulunmak demektir. Oysa denizde nahiv
(gramer) değil, mahv (yokluk) bilgisi gerekir. Denizin insanı öldürüp sonra
ölüyü kenara taşıdığı gibi sen de varlıktan vaz geçip ölü gibi ol ve deniz
seni taşısın. Aksi halde bu deryadan kurtulma imkânın yoktur. Ayrıca
hikâyede insan için önemli olanın aslına kavuşmak olduğu da vurgulanmaktadır.
41
TÜBAR XL / 2016-Güz / Mevlânâ’nın Mesnevi’sindeki “Nahivci ile…
Mevlânâ, asıl hikâyenin sonunda nasihatlerini, açık ve tesirli bir
şekilde nazmetmiş, anlattığı hikâyeyi nasihatlerine delil olarak sunmuş-
tur. Mevlânâ’nın asıl gayesinin, vereceği nasihate uygun hikâye anlatmak
olduğu söylenebilir.
Mevlânâ, zahirî bilgiyi su testisine, mahv bilgisini ise Hak ilminin
Diclesi’ne benzetmektedir. Bu benzetmede Mevlânâ, zahirî ilim erbabını
Dicle’ye dolu testiyle giden ve buz üstünde kalan eşekten farksız olarak
görmektedir. Onların Dicle’den haberi olsaydı, diyar diyar o testiyi omuzlarında
taşımazlar, testilerini taşa çalar, yani bütün insan sıfatlarından sıyrılırlardı.
Ona göre insanoğlu, fıkhın fıkhını ve dilin dilini ancak mahv
(yokluk) bilgisi ile elde edebilir.
Gülşehrî, asıl hikâyeden sonra, Nahivci ve Gemici Hikâyesini anlatma
gerekçesini belirtmemektedir. Nasihat kısmında Gülşehrî, nahiv
bilgisi ile mahv bilgisini 8-10 beyitte karşılaştırır. Bu karşılaştırmada
Gülşehrî, nahiv bilgisinin (zâhirî bilginin) denizde işe yaramadığını, nahv
ile işinin biteceğini ve bir kişinin denizden mahv olma bilgisi ile kurtulacağını;
işin sırrının nahiv bilgisi ile anlaşılamayacağını, mahv bilgisi ile
bütün müşkillerinin çözüleceğini; her şeyi bildiğini zanneden cahil insanların
yanlış yola saparak işin aslını ve hakikatini anlamadığını, ilmin aslı-
nın Hakk’a rehber olması gerektiğini ve asıl amacın bu hakikate ulaşmak
olduğunu belirtmektedir.
Mevlânâ’da zahirî bilgi su testisine, zahirî ilimle uğraşanlar buz üstünde
kalan eşeğe, Hak ilmi ise Dicle’ye benzetilirken; Gülşehrî’de bu
benzetme unsurları yoktur. Mevlânâ’nın anlatmak istediği olayı somutlaş-
tırma kudreti oldukça güçlüdür.
Mevlânâ’nın altı beyitte anlattığı hikâyeyi, Gülşehrî on altı beyitte
-yaklaşık üç katı fazla- işleyerek tercüme etmiştir. Hikâyeden sonraki nasihat
kısmı da Mesnevî’de on iki beyit iken, Mantıku’t-Tayr’da on beş
beyittir. Gülşehrî, asıl hikâyeye bağlı kalmakla birlikte işleyiş tarzı açı-
sından daha açıklayıcı beyitler eklemiştir.
Mevlânâ’nın asıl hikâyenin sonunda verdiği nasihati, Gülşehrî
hikâyenin bütünü içinde vermiştir. Ancak her iki hikâyede de verilen mesaj
aynıdır.
Bütün olarak değerlendirildiğinde ise, “Mevlânâ’da iç içe geçmiş
hikâyeler -bu hikâye için olmasa da- Gülşehrî’de bütünlük içinde anlatıldığından”
Gülşehrî’nin kendine has bir metot geliştirdiğini ifade etmek
mümkündür.
42
TÜBAR XL / 2016-Güz / Prof. Dr. Bekir ÇINAR
KAYNAKÇA
Âbidin Paşa (1324), Tercüme ve Şerh-i Mesnevî-i Şerîf, Kütüphâne-i İrfân Yay.,
İstanbul.
Âbidin Paşa (2007), Mesnevî Şerhi, (sadeleştiren) Mehmet Sait Karaçoğlu, İz
Yay., İstanbul.
AVŞAR, Ziya (2007), “Rûhu’l-Mesnevî’de Mesnevînin İlk 18 Beytinin Şerh
Yöntemi”, Turkish Studies, International Periodical For The Languages,
Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 2/3, Fall 2007.
http://www.turkishstudies.net (E.T.25.06.2016).
_____ , Mevlânâ Mesnevî I Manzum Çeviri, (Yayımlanmamış Çalışma).
CAN Şefik (1997), Mevlânâ Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Ötüken Yay., İstanbul.
ÇELEBİOĞLU, Âmil (1998), “XIII-XV. Yüzyıl Mesnevîlerinde Mevlânâ Tesiri”,
Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları, MEB Yay., İstanbul.
ÇINAR, Bekir (2009), “Ahmed Avni Konuk'un Mesnevî-i Şerif Şerhi'nin İlk 18
Beytindeki Şerh Usûlü”, Turkish Studies International Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic (Prof. Dr. Cem
Dilçin Adına), (ed. Prof. Dr. Atabey Kılıç - Ar. Gör. Sibel Üst), Volume
4/6, 39-61. http://www.turkishstudies.net. (ET: 25.11.2008).
DEMİRCİ Mehmet, “Mesnevî Şerhleri ve Şârihleri”,
http://akademik.semazen.net, (ET: 25.06.2016).
DEMİREL Şener (2007), “Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin Türkçe Şerhleri Üzerine
Bir Literatür Çalışması”, TALİD, (Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi),
Eski Türk Edebiyatı Özel Sayısı, C. 5, Sayı 10, GÜZ.
ERAYDIN, Selçuk (1994), “Ahmet Avni Konuk Hayatı ve Eserleri”, Fusûsu’lHikem
Tercüme ve Şerhi, İFAV Yay., C. I., İstanbul.
GÖLPINARLI Abdülbâkî (1973), Mesnevî ve Şerhi, ME Basımevi, C .I- II, İstanbul.
_____ (1983), Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İnkılâp ve Aka Yay., İstanbul.
GÜLEÇ İsmail (2003), “Türk Edebiyatında Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin Tercüme
ve Şerhleri” Journal of Turkish Studies Türklük Bilgisi Araştırmaları,
hzl., Zehra Toska, 27/II.
_____ (2006), Mesnevî Şerhi Rûhü’l Mesnevî İsmail Hakkı Bursevî, İnsan Yay.,
İstanbul.
_____ (2006), “R. A. Nicholson’un Mesnevî Tercüme ve Şerhi Üzerine”, İlmî
Araştırmalar, S. 20/1 İstanbul.
_____ (2006), “Mevlânâ’nın Mesnevîsi’nin Tamamına Yapılan Türkçe Şerhler,
İlmî Araştırmalar Dil ve Edebiyat İncelemeleri, S. 22, Güz, İstanbul.
_____ (2007), “Üç Asırda Ne Değişti? 17. ve 20. Asırlarda Yapılan Mesnevî
Şerhlerini Karşılaştırma Denemesi”, Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları II:
Eski Türk Edebiyatına Modern Yaklaşımlar I, 24 Nisan 2006, Bildiriler,
43
TÜBAR XL / 2016-Güz / Mevlânâ’nın Mesnevi’sindeki “Nahivci ile…
hzl. Hatice Aynur vd., İstanbul, ss. 80-97. http://turkoloji.cu.edu.tr,
(ET:15.12. 2015).
İZBUDAK, Veled Çelebi (1990), Mevlânâ Mesnevî, c. I-II, MEB Yay., İstanbul.
KONUK A. Avni (2006), Mevlânâ Celâleddîn Rûmî Mesnevî-i Şerîf Şerhi I Tercüme
ve Şerh, hzl. Selçuk Eraydın-Mustafa Tahralı, Kitabevi Yay., İstanbul.
MERHAN, Aziz (2007), “Gülşehrî’nin Mantıku’t-Tayr Mesnevisinde Mevlâna
Tesiri”, Türk Kültürü Edebiyatı ve Sanatında Mevlânâ ve Mevlevîlik Ulusal
Sempozyumu Bildiriler Konya.
OKUYUCU, Cihan (2006), Mesnevî’den Bilgi ve Hikmetlerle Mevlânâ Konuşuyor,
Bilge Yay., İstanbul.
[OLGUN], Tâhirü’l-Mevlevî (1971), Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Mesnevî Tercüme
ve Şerh, Ahmed Said Matbaası, İstanbul.
TARLAN Ali Nihad (1971), Tâhirü’l-Mevlevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Mesnevî
Tercüme ve Şerh (Önsöz), Ahmed Said Matbaası, İstanbul.
TOPAL, Ahmet (2007), “Mesnevî’nin Türkçe Manzum Tercüme ve Şerhleri”,
A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi 32, Erzurum.
TOPÇU Nureddin (1971), “Tasavvufun Merhaleleri ve Mevlânâ”, Tâhirü’lMevlevî,
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Mesnevî Tercüme ve Şerh (Önsöz),
Ahmed Said Matbaası, İstanbul.
YAVUZ, Kemal (2000), “Türk Edebiyatında Mesnevî’den İlk Tercüme Hikâyeler
ve Bazı Dikkatler” Bildiriler, Uluslararası Mevlana Bilgi Şöleni, 15-
17 Aralık 2000, KB Yay., Ankara.
_____ (2007), Gülşehrî’nin Mantıku’t-tayr’ı (Gülşennâme) I-II -Metin ve Günü-
müz Türkçesine Aktarma-, Kırşehir Valiliği Yayınları, Ankara.
_____ (2004), “Çeşitli Yönleri İle Mantıku’t-tayr ve Garibnâme Mesnevileri”,
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk dili ve Edebiyatı Dergisi, c. XXXI, İstanbul.

Konular