İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri

Öz: Günümüzde en çok haksızlığa uğratılan, en çok eleştirilen kişilerden birisi de
İdris-i Bitlisî’dir. İdris-i Bitlisî araştırıldıkça, eserleri günümüze çevrildikçe, bu kişi daha
iyi anlaşılacak, onun hakkında bazı kesimlerin önyargılı olduğu, ona iftiralar atıldığının
farkına varılacaktır. Oysa İdris-i Bitlisî Osmanlıya ve bu millete yaptığı hizmetlerden
dolayı kötülenmeyi değil, övülmeyi hak eden kişidir.
O bir komutan, bir şair, bir tarihçi, bir seyyah, yeri geldiğinde bir önder olmuştur. 16.
yüzyılda Avrupa veba hastalığından kırılırken İdris-i Bitlisî, Veba Hastalığı ve korunma
Yolları adlı eser kaleme alınmıştır. Yine iki cilt halinde yayınladığı Hayvanlar Ansiklopedisi
isimli eseri günümüze bu alanda ışık tutmaktadır.
O bir ömre sığdırdığı eserlerle, bu millete yaptığı hizmetlerle yücelmiş, her türlü övgüyü
hak etmiştir.
İdris-i Bitlisî’nin eserlerinin günümüz Türkçesine çevrilmesi hem onu daha iyi anlamamızı
hem de eserlerindeki bilgilere vakıf olmamızı sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Akkoyunlu, Bitlis, Hatime, II. Bayezid, Yavuz,
Idris-i Bitlisi and Hest Behist
Abstract: We see and realize how we acted against Idris-i Bitlisî in a prejudiced way
and how we curse on him, as the results of ongoing researches about Idris-i Bitlisî and
as his works have become translated. In fact, Idris-i Bitlisî deserves to be praised, not to
be defamed.
Idris-i Bitlisî was a commander, a poet, a historian, a voyager and a leader in his
life time. Mevlânâ Idris wrote a piece of work titled Black Death Disease and Ways of
Prevention in the16th century, while Europe was struggling with the Black Death outbreak
in. He has also written another piece of work consisted of two volumes and named Animals
Encyclopedia and this work still continues to enlighten studies in this field of science even
in our day.
He deserves all of the credit due to the works he has written and the contributions he
has made for this nation.
The translation of his works to up to date Turkish will help us to understand him better
and to become aware of the information.
Keywords: Akkoyunlu, Bitlis, Introduction, Bayezid II, Yavuz,
Makale Geliş Tarihi: 14.09.2015
Makale Kabul Tarihi: 14.04.2016
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri
*) Öğr. Gör., Bitlis Eren Üniversitesi, Sosyal Bilimler M.Y.O. Hüsrev Paşa Mah. Sosyal Konutlar –
Bitlis (e posta: mtserdar@gmail.com – mtserdar@beu.edu.tr)
Mehmet Törehan SERDAR (*)
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Nisan 2016 20 (2): 493-514
494 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
I. Giriş
İdris-i Bitlisi Osmanlı Devletinin bir dönemine damga vuran kişi olarak karşımıza
çıkmıştır. Gerek ülkeye ve gerekse ilme yaptığı katkılardan dolayı aradan asırlar geçmesine
rağmen yâd edilmekte, günümüz insanlarına örnek gösterilmektedir. Bazı guruplar
tarafından haksız olarak insafsızca eleştirilmelerine rağmen.
Hayatı ve eserleri iyi incelendiğinde görülecek ki İdris-i Bitlisi övgüye mazhar bir
insandır. Onun bu ülke için yaptığı faaliyetler, günümüz Türkiye’sinin başta terör olmak
üzere yaşadığı birçok sıkıntılara örnek olacaktır. İdris-i Bitlis gibi insanları anlamak, anlatmak
ilme ve günümüze katkı sağlayacak kanaatindeyim.
II. İdris-i Bitlisi
Esas ismi İdris’tir. Baba adı ve lakabıyla birlikte künyesinin tamamı; Mevlânâ Hâkimüddîn
İdris Mevlâna Hüsameddin Ali-ul Bitlisî’dir. İdris-i Bitlisi birçok kaynakta Mevlânâ
Hakimeddin/ Hâkimüddîn ismiyle anılmış, bazı kaynaklarda ise Kemaleddin lakabı
kullanılmıştır. (Bayraktar, Bitlisli İdris, s.1)
Bitlisli olması nedeniyle Bitlisî nisbesiyle anılmıştır. Kaynaklarda, Osmanlı Türkçesiyle
İdris-i Bitlisî, Arapça olarak İdris el-Bitlisî kısa ismiyle geçmektedir.
İdris-i Bitlisî; Türkçe, Farsça ve Arapça yazdığı bütün şiirlerde kendi adını, yani İdris
mahlasını kullanmıştır. (Bayraktar, Kutlu Müderris İdris-i Bitlisi, s. 12) Eserlerinde kendisini
takdim etmesi ya “fakir” olarak ya da babasının ismiyle “İdris bin Hüsam al-Din
Bitlisî” şeklindedir.
Araştırmacılar İdris-i Bitlisî’nin doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi verememektedir.
856-861(1452-1457) yılları arasında Bitlis’te doğduğu tahmin edilmektedir.
Kaynaklarda İdris-i Bitlisî’nin, Bitlis’in soylu bir ailesinden olduğu kaydedilmîştir.
Nihat Sami Banarlı, İdris-i Bitlisî’nin Bitlisli asil bir şeyh ailesinin çocuğu olduğunu
belirtir. (Banarlı, Resimli Türk edebiyatı tarihi, s. 566) Kaynaklarda annesinin ismi verilmemiş,
fakat buna karşılık babasının ismi hep zikredilmîştir. Babası; Mevlâna Şeyh
Hüsameddin Ali ul-Bitlisî’dir. (Bayraktar, Kutlu Müderris İdris-i Bitlisi, s. 13)
Babasının hangi tarihte doğduğu kesin olarak bilinmemektedir. 1495 yılında, 80
yaşında iken Bitlis’te vefat etmiştir. Oğlu İdris-i Bitlisî babası adına Zeydan mahallesinde
bir türbe yaptırmıştır. Mezarı; Zeydan mahallesi, Kureyşi Camisi arkasındaki türbededir.
Türbenin içine girildiğinde sağ tarafta taş sandukâ da Şeyh Tahir-i Gürgî, sol tarafta ise
tek parça halinde yere yatık biçimde mermerden yapılmış Mevlânâ Hüsameddîn’in mezarları
bulunmaktadır
Şeyh Hüsameddin, âlim ve faziletli bir kişidir. Kendisi, yazar ve mutasavvıftır. Bu
değerli niteliklere sahip olması nedeniyle ona aynı zamanda Mevlânâ lakabı ile değer
biçilmiş olduğu için, bütün yazarlarca Mevlânâ unvanıyla anılmaktadır.
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 495
Resim 1: Mevlânâ Hüsameddin Ali ul-Bitlisî’nin Türbesi
Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın hizmetinde bulunmuş, bu devletin başşehri
olan Diyarbakır’da Uzun Hasan’ın sarayında divan kâtipliği (münşi-nişancılık yani padişah
fermanlarının mühürdarlığını) yapmıştır. Uzun Hasan, başkentliği Diyarbakır'dan
Tebriz'e 1469 yı­lında nakledince, Hüsameddin Ali ailesiyle birlikte Diyarbakır'dan yeni
başkent Tebriz’e göçmüş, burada Molla Cami’nin toplantılarına katılmıştır. Mevlânâ Hü-
sameddin Ali ul-Bitlisî’nin, Molla Cami’nin de bulunduğu ilmî toplantılara katıldığını,
İdris-i Bitlisî’nin Hakk al-Mubin adlı eserinin mukaddimesinden anlamaktayız. (Bayraktar,
Kutlu Müderris İdris-i Bitlisi, s. 13) İlmî ve idari çalışmalarda hayli itibar kazanmış-
tır.
Arapçayı çok iyi bilen, âlim ve fazilet sahibi olan Mevlânâ Hüsameddin, daha çok
mutasavvıf ve tefsir konularında ün salmıştır.
İdris-i Bitlisî’nin Ebu’l-Fazl Mehmed Efendi isminde kendisi gibi âlim, faziletli, tarihçi
ve şair bir oğlu vardır. Bu kişi Anadolu ve Rumeli Kazaskerliği (Defterdarlık) görev-
496 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
lerinde bulunmuş, babası gibi birçok kıymetli eser yazmıştır. (Muhyi-yi Gülşenî, Menâ-
kib-i İbrahim-i Gülşeni, s. 31; Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmani, 1 s. 309 310; Bayraktar,
Bitlisli İdris, s. 12; Sevgen, Kürtler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Türk Beylikleri, s.
24 25) Bir diğer oğlu ise Ebu’l-Mevâhib’dir. Bu oğlu hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır.
Araştırma yaptığım kaynaklarda İdris-i Bitlisî’nin annesi hakkında bilgi verilmemiş,
İdris-i Bitlisi’nin soylu bir aileden geldiği ve Zeynep Hatun isminde münevver bir hanımla
evlendiği bildirilmiştir. Bu münevver hanım, Eyüp Sultan semtinde Mevlânâ İdris-i
Bitlisî adına İdris çeşmesi, İdris Köşkü ve bir mescit yaptırmıştır. Kocası İdris-i Bitlisî ile
birlikte bu mescidin bahçesinde gömülüdür. (Türk Meşhurları Ansiklopedisi, s. 187)
İdris-i Bitlisî’nin çocukluğunda ve gençliğinde babası Hüsameddin Ali ul-Bitlisî’den
çok iyi bir eğitim aldığı bilinmektedir. Gerek tasavvuf ve gerekse hadis ilimlerini babasından
okumuş, Arapça ve Farsça dillerle beraber akli ve dinî ilimleri tam manasıyla
öğrenmiştir. (Kırlangıç, İdris-i Bitlisî Selim Şah-nâme, s. 379)
İdris-i Bitlisî, gençliğinin ilk yıllarından itibaren çeşitli ilimlere ilgi duymuştur. Bunun
en açık delili, kendi eliyle yazdığı bir mecmuadır. 877(1472-1473) yılında, henüz 16
yaşındayken yazdığı bu mecmuada, Nizamuddin Hasan b. Muhammed en-Nîsâbûrî’nin
(öl. 828/1425) Risâleti’ş-şemsiyye fi İlmi’l-Hisâb’ı, Hace Nasîruddin-i Tûsî’nin (597-
672/1201-1273) Risâletu’t-tezkire fi’l-hey’e’si ve Hace Safiyyuddîn Abdulmu’min’in
(613-693/1216-1294) Risâletu’l-edvâr fi’l-mûsikî’si gibi Arapça eserleri istinsah etmiştir.
881 (1476) yılında 20 yaşındayken Meraga Rasathanesine giderek, rasathanenin kurucusu
Hâce Nasîruddin-i Tûsî’nin daha önce istinsah (çoğaltmak) ettiği Risâletu’t-Tezkire
fi’l-Hey’e adlı eserini incelemiş ve ona Arapça bazı notlar düşmüştür. Bütün bunlar, İdrisi
Bitlisî’nin 16-17 yaşlarında ilme olan ilgisini, Arapçaya olan vukufunu ve dolayısıyla
16 yaşına kadar iyi bir eğitim gördüğünü göstermektedir. (Başaran, İdris-i Bitlisî’nin Heşt
Behişt’inin Hatimesi, s. 15-16)
Tahsilini ikmâl ettiği sıralarda muhtemelen babası ile birlikte bilgin ve şairlere saygı
gösteren Uzun Hasan’ın ilk payitahtı olan Diyarbakır’a gitmiştir. Babası burada adı ge-
çen hükümdarın munşisi olmuş, Uzun Hasan’ın, başkentini 1469 yı­lında Diyarbakır’dan
Tebriz’e nakletmesi üzerine bütün ailesi ile birlikte o da bu şehre gitmiştir. (Tavakkoli,
İdris-i Bitlisî’nin “Kanun-i Şâhinşâhisinin Tenkidli Neşri ve Türkçeye Tercümesi, s. xv)
İdris-i Bitlisî babasından ve bulunduğu yerdeki ulemalardan faydalanarak kendisini
yetiştirme imkânı bulmuştur. Babasıyla beraber Tebriz’deyken tahsilini orada tamamlamış
ve kendisini geliştirerek tarihimizdeki büyük yerini almıştır. (Epözdemir, 1514
Amasya Antlaşması, s. 8)
Mevlânâ İdris, Akkoyunlu sarayında hükümdar çocuklarına lalalık yapmıştır. Bu durumdan
dolayı Hoca Saadettin (Saadettin 1974:264), İdris-i Bitlisî’yi Kutlu Müderris olarak
övmüştür. (Hoca Saadettin, Tacü’t-Tevârih, Cilt I, s. 264)
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 497
Osmanlı Sultanı II. Bayezid’in 1485 yılında Memluklulara karşı büyük bir başarı elde
etmesi üzerine Akkoyunlu hükümdarı Yakup Bey, II. Bayezid’e bir tebriknâme göndermiş
ve bunu İdris-i Bitlisî’nin kaleme almasını istemiştir. Mevlânâ İdris yazdığı bu tebriknâmede
her türlü edebi ve diplomatik hüneri göstermiştir. Bu olaydan sonra İdris-i
Bitlisî, hem Yakup Beyin ve hem de II. Bayezid’in büyük sevgi ve teveccühlerini kazanır.
(Uğur, İdris-i Bitlisî ve Şükri-i Bitlisî, s. 8; Babinger, Osmanlı tarih yazarları ve eserleri,
s. 51; Bayraktar, Bitlisli İdris, s. 7) İdris’in edebî ve diplomatik hünerinden etkilenene II.
Bayezid, onu İstanbul’a, Osmanlı sarayına davet eder.
Bu arada İran’da saltanat kavgası başlamıştı. İç olaylar sonucu İran’da saltanat, Bayındır
boyundan Safevilere geçti. 902 (1490) yılında da Safevi Devleti’nin başına Şah
İsmail geçmiştir. Safevi Devleti’nin kurucusu sayılan Şah İsmail 1501 yılında Akkoyunluları
mağlup ederek Akkoyunlu Devleti’ne son vermiş ve bu devletin elindeki yerleri
kendi hâkimiyetine geçirmişti. Bu gelişmeler üzerine İdris-i Bitlisî Tebriz’den İstanbul’a,
II. Bayezid’in yanına gitmeye karar verdi.
1501 yılında İstanbul’a gelen İdris-i Bitlisî’yi Sultan II. Bayezid onu çok güzel bir
şekilde karşıladı. Sarayında ağırladı. Bu itibaren bu büyük âlim Osmanlı sarayında çalı-
şacak, sultanlara yol gösterecek, eserler verecek, kanunlar hazırlayacak, Arabistan Kadı
Askerliği görevini üstlenecekti. (Uğur, İdris-i Bitlisî ve Şükri-i Bitlisî, s. 8)
Muhyi-yi Gülşenî’ye göre İdris-i Bitlisî, aynı zamanda II. Bayezid’in muvakkı, yani
onun imza ve mühürlerini basan özel kâtibi nişancısıydı. (Muhyi-yi Gülşenî, Menâkib-i
İbrahim-i Gülşeni, s. 80-81)
Sultan II. Bayezid, Osmanlıların Vak'anüvislik yani resmî tarih yazıcılığını başlatma
düşüncesinde olduğundan, 907 (1502) yılında bu işi İdris-i Bitlisî ve Kemal Paşazade’ye
havale eder. İdris-i Bitlisî’nin kendisinin de belirttiği gibi bu işi 30 ay içerisinde tamamlar
ve bir kitap hâlinde getirerek, eserine Heşt Behişt adını verip Sultana sun­muştur (Bayraktar,
Kutlu Müderris İdris-i Bitlisi, s. 18; Kırlangıç, İdris-i Bitlisî Selim Şah-nâme, s.
8). Bu eserde, I. Osman’dan II. Bayezid’in son yıllarına kadar geçen Osmanlı tarihi ele
alınmaktadır. (Uğur, İdris-i Bitlisî ve Şükri-i Bitlisî, s. 9)
Kendisi çekemeyenlere darılan İdris-i Bitlisî 1511 yılında hacca gitmiştir. İdris-i Bitlisî
henüz Mekke’de iken, 1512 yılında II. Bayezid vefat etmiş, aynı tarihte Osmanlı tahtına
oğlu Yavuz Sultan Selim geçmiştir. İdris’e para ve resmî davetiye (menşur/padişahlar
tarafından yazılan ferman) gönderen Yavuz, tekrar İstanbul’a dönmesini istemiştir. Bu
davetin üzerine İdris-i Bitlisî, karayoluyla Mekke’den önce Şam’a, daha sonra Haleb’e
geçmiştir. (Kâtip Çelebi, Keşfu’z-Zünûn, C.I. s. 841)
Padişah, İdris’i çok iyi karşılar. Onun yanında eskisinden çok daha fazla itibar görmüştür.
Bu sırada hem Yavuz’a DoğuAnadolu siyaseti hakkında danışmanlık yapmış hem
de eserlerini telif etmeyi sürdürmüştür. İdris-i Bitlisî, hayatının bu devresinde Osmanlı
siyasetinde aktif rol oynamıştır. Gerek ilmî hayatı gerekse siyasi hayatı yeni ve daha
görkemli bir devreye girmiştir. (Bayraktar, Bitlisli İdris, s. 9; Epözdemir, 1514 Amasya
Antlaşması, s. 25).
498 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
Yavuz’la beraber Çaldıran Savaşı’na katılmış, Diyarbakır ve Mardin’in fethinde bulunmuştur.
Mısır Seferi’ne de iştirak eden İdris, Şam ve Kudüs’te bulunmuş, Memluklulara
karşı kazanılan Ridaniye ve Mercidabık savaşlarına iştirak etmiştir.
İdris-iBitlisîMısırSeferi’ndendöndüktensonraömrününgerikalankısmınıİstanbul'da
ilmî çalışmalar yaparak ve eserler yazarak geçirmiştir. 7 Zilhicce 926 (18.11.1520) tarihinde,
Yavuz Sultan Selim'in vefatından 57 gün sonra, Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk
saltanat günlerinde İstanbul’da vefat etmiştir. (Süreyya, Sicill-i Osmani, 1. s. 310; Uğur,
İdris-i Bitlisî ve Şükri-i Bitlisî, s. 11; Bayraktar, Kutlu Müderris İdris-i Bitlisi, s. 23; Özdemir,
İdris-i Bitlisî’nin Hayatı ve Eserleri, s. 16; Kırlangıç, İdris-i Bitlisî Selim Şahnâme,
s. 13; Başaran, İdris-i Bitlisî’nin Heşt Behişt’inin Hatimesi, s. 25; Tavakkoli, İdris-i
Bitlisî’nin “Kanun-i Şâhinşâhisinin Tenkidli Neşri ve Türkçeye Tercümesi, s. xxı; Çetin,
Anadolu Hazineleri, İdris-i Bitlisî, Hoca Saadettin, Tacü’t-Tevârih, Cilt IV s. 265; Şakayik-i
Mecdi Efendi, s. 327-328; Babinger, Osmanlı tarih yazarları ve eserleri, s. 52)
İdris-i Bitlisî'nin mezarı, Eyüp semtinde kendi adıyla anılan İdris Köşkü veya İdris
Çeşmesi denilen yerde, hanımı Zeynep Hatun'un vakfederek yaptırdığı mescidin bahçesindedir.
Eyüp semtindeki İdris Köşkü ismi bundan kalmadır. (Mustakimzâde, Tuhfet-i
Hattaâtin s. 111; Şakayik-i Mecdi Efendi, s. 328; Şemseddin Sami, Kamus-u Alam, 2.
Cilt, s. 811; Tekindağ, Selimnameler, s. 203-207; Özcan A. İdris-i Bitlisî, İslam Ansiklopedisi
Cilt 21, s. 485-488; Yeni Türk Ansiklopedisi, 1985, s. 1391; Uğur, İdris-i Bitlisî ve
Şükri-i Bitlisî, s. 11; Özdemir, İdris-i Bitlisî’nin Hayatı ve Eserleri, s. 16; Bursalı Mehmed
Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri, Cilt 3, s. 68).
Resim 2: İdris-i Bitlisî’nin Mezarı
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 499
Resim 3: Eyüp Semtindeki İdris Çeşmesi
Resim 4: Eşi Zeynep Hatun Tarafından Yaptırılan İdris Camisi
500 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
Resim 5: İdris Köşkü
Resim 6: İdris-i Bitlisî’nin Yaptırdığı Sübyan Mektebi
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 501
İdris-i Bitlisî, zamanının belli başlı ilimlerine aşina olduğundan, yazdığı eserler deği-
şik konuları ihtiva etmiştir. Felsefeden tıbba, siyasetten tasavvufa, tarihten seyahate, hadis
ve tefsire kadar birçok ilim dalında eser yazmıştır. Eserlerini Farsça, Arapça, Türkçe
olmak üzere telif, tercüme ve şerh mahiyetinde kaleme almıştır.
İdris’le ilgili kaynaklarda, yazdığı eserlerin tamamının adı zikredilmemiştir. Bazen
babası ve oğlu ile kendi eserleri birbirine karıştırılmıştır. Ayrıca eserlerinin bir kısmının
da sadece isimleri bulunmaktadır. Hâlen mevcut olan eserlerinin sayısı 27 olarak bilinmektedir.
Bu eserlerin 19’u Farsça, 7’si Arapça ve 1’i de Türkçedir. Sadece ismi bilinen,
ancak henüz bulunamayan eserleri 9 adettir. Ayrıca 3 adet de istinsah (elle kopya etmek,
örnek çıkarmak) ettiği eser bulunmaktadır.
İdris-i Bitlisî’nin kendisiyle en çok özdeşleşen, Hoca Saadettin Efendi’nin överek
göklere çıkardığı, Sekiz Cennet manasına gelen ölümsüz eseri Heşt Behişt’tir.
III. Heşt Behişt (Heşt Bihişt)
İdris-i Bitlisî’nin Osmanlı tarihiyle ilgili en önemli eseri olan ve bütün eserleri arasında
en çok tanınanı Heşt Behişt’tir. Eser Farsça yazılmıştır. Başlığı Sekiz Cennet manasına
gelir. Bu başlık bazen Heşt Bihişt şeklinde yazılıp okun­maktadır. Bu bir hata değil, sadece
bir telaffuz farklılığıdır.
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’den II. Bayezid’e kadar olan 8 padişahın
hayat hikâyesini anlatan ve 8.000 beyitten oluşan Farsça manzum bir tarih kitabıdır.
Eserde her Osmanlı sultanı bir cennet katına benzetilmîş, her padişahın kronolojik hayatı,
tahta çıkmaları ve döneminde geçen olaylar anlatılmıştır (Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmani,
1. Cilt, s. 310).
A. Heşt Behişt’in Yazılması
II. Bayezid, İdris-i Bitlisî ve Kemal Paşazade’yi huzuruna davet ederek onlara; “Eğer
olaylar yazılmasa biz namdar idarecilerin eserleri ayakta kalamaz. Olaylar yazılması
hâlinde eserler ve isimler yazılı olarak kalacağından, bu da bizlerin burada güzel hatı-
ralarla anılmasına vesile olacaktır".” diyerek ecdadının ve kendisinin tarihlerinin yazılmasını
rica etmiştir. Bu konuşmalardan sonra II. Bayezid, bir Osmanlı Tarihi (Târîh-i Âl-i
Osmân) yazma işini bu iki ilim adamına havale etmiştir. Kemal Paşazade Türkçe, İdris de
Farsça yazacaktı. (Uğur, İdris-i Bitlisî ve Şükri-i Bitlisî, s. 9)
II. Bayezid, İdris-i Bitlisî ve Kemal Paşazade’ye bu görevi verirken; Ata Melik el-Cü-
veynî, Vassâf, Mu'îneddîn Yezdî ve Şerefeddin Yezdî gibi meşhur tarihçilerin eserlerine
benzer eserler yazmalarını istemiştir. (Bayraktar, Kutlu Müderris İdris-i Bitlisî, s. 67)
İdris-i Bitlisî, Heşt Behişt'in mukaddime ve hatime kısımlarında; II. Bayezid tarafından,
herkesin beğeneceği beliğ bir üslup ile Osmanlı hanedanı tarihi yazılması hususunda
kendisine verilen emir üzerine bu eseri telif ettiğini belirtmektedir.
502 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
B. Eserin Adı
İdris-i Bitlisî bu eseri için, biri Arapça diğeri Farsça olmak üzere iki ad kul­lanmıştır.
Mukaddimede ve ketebelerde genellikle birlikte anılan bu adlardanArapça olanı, Kitabu'ssıfati's-semaniyye
fi Zikri'l-Kayasireti 'l-Osmaniyye, Kitâbu’s-sıfati 's-Semaniyye fi
Ahbâri’l-Kayâsireti'l-Osmaniyye veya Kitâbu's­-sıfâti’s-Semaniyye fi Zikri'l-Hulefâ’i'lOsmaniyye;
Farsça olanı ise Heşt Behişt'tir. Eserin metninin hatime bölümünde ise sadece
Heşt Behişt adı zikredilmekte, 976 ve 980. beyitlerde bu adın ilgi çekiciliği şöyle ifade
edilmektedir.
“Kalem anahtarıyla, sekiz babda, sekiz cennetin kapılarını açtım. Medih ve anlatım
kitabı sekiz olunca eserin adı, onun behiştlerinin sayısından alındı. Ebedî cennetler sekiz
olunca, manalarla dolu bu sekiz bölüm de onun benzeri oldu. Gönüllerin hoşuna giden
mana ve lafızları ile o, cennetin, suret âlemindeki benzeri oldu. Onun anlatım tarzını vasfedip
övmek için ne diye­yim? Bu adı sayesinde onu açıkça görüyorsun.”
Bu eser, kendisinden söz eden kaynakların çoğunda Heşt Behişt, bazılarında ise Tarihi
Âl-i Osmân veya Tevârih-i Âl-i Osmân adı ile anılmaktadır. (Başaran, İdris-i Bitlisî’nin
Heşt Behişt’inin Hatimesi, s. 41; Kırlangıç, İdris-i Bitlisî Selim Şah-nâme, s. 16;)
C. Yazılış Tarihi
Heşt Behişt’in kaleme alınışı ve bitiş tarihiyle ilgili olarak tarihçiler ittifakla 908
(1502) yılı üzerinde durmuş ve eserin otuz ayda tamamlandığını belirtmişler (Unat, Neşri
Tarihi Üzerine Yapılan Çalışmalar, s. 25). Buna göre 1502 yılında yazımına başlanan
ve otuz ayda bitirilen eser, 1505/1506 yılında tamamlanmıştır. Zaten İdris-i Bitlisî Heşt
Behişt'in mukaddimesinde, 908 /m 1502 yılında bu eseri yazmakla görevlendirildiğini ve
bunu otuz ayda tamamladığını belirtmiştir. Hatimeyi ise, bilahare Yavuz Sultan Selim’in
tahta geçişi münasebetiy1e 919 yılında nazmederek Heşt Behişt'in sonuna eklemiştir (Ba-
şaran, İdris-i Bitlisî’nin Heşt Behişt’inin Hatimesi, s. 42).
D) ÜSLUBU
Heşt Behişt, edebî bir üslupla yazılmış ve birçok latife ve şiirle süslenmiştir. Eserde
ağır bir dil, girift ve uzun cümleler kullanılmış ve edebi yöne daha çok özen gösterilmîş,
hatta bu yüzden tarihî bilgiler çoğu kez ikinci planda kalmıştır.
Heşt Behişt'in hatimesi, eserin diğer bölümlerinde görülen ağır ve tekel­lüflü dil ve
üslubun aksine sade ve kolay anlaşılır bir dille yazılmıştır.
Mesnevi nazım şeklinde yazılan hatimede başlıkların çoğu manzum, bazıları da mensurdur.
Mensur olan başlıklar çoğunlukla secilidir. Eserde Arapça kelimeler yoğun olarak
kullanılmış olup Türkçe ve Yunanca kelimelere de yer verilmiştir (Başaran, İdris-i
Bitlisî’nin Heşt Behişt’inin Hatimesi, s. 80).
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 503
E. Heşt Behişt’in Kaynaklık Ettiği Eserler
Heşt Behişt, telif edilişinin hemen ardından ilim ve edebiyat çevrelerinde yankı uyandırmış,
kısa bir zamanda büyük bir ün kazanmış ve Osmanlı tarihi ala­nında kendisinden
sonra yazılan eserlere kaynak olmuştur.
Araştırmacılara göre Heşt Behişt'in kaynaklık ettiği bilinen birkaç eski eser şöyle zikredilmîştir
(Şükrü, Osmanlı Devletinin Kuruluşu, s. 44-47; Başaran, İdris-i Bitlisî’nin
Heşt Behişt’inin Hatimesi, s. 51).
1. Tâcü't-Tevârih
16. yüzyılın ikinci yarısında Hoca Saadeddin Efendi tarafından yazılan bu eser, Osmanlı
tarihi alanında önemli kaynaklardan bi­ridir. Uzun süre Türkiye ve Avrupa’da Osmanlı
ta­rihi için başlıca kaynaklık vazifesi yapmıştır. Yazarı eserinin birçok yerinde Heşt
Behişt'ten yararlandığını açıkça belirt­miştir. Hoca Saadeddin Efendi'nin, Heşt Behişt'in
bir kopyası olduğu intibaını vermemek için, eserin başlangıç kısımlarını özetleme yoluna
gittiği anlaşılmaktadır. İki eser birbirine o kadar benzemektedir ki Tacü't-Tevarih,
Heşt Behişt'in tercümesi gibi görünmektedir. Nitekim Hammer, Tacü't-Tevarih'i İdris-i
Bitlisî'nin eserinin bir kopyası olarak nitelendirmiştir.
2. Künhü'l-Ahbâr
Gelibolulu Ali Mustafa Efendi (948-1008/1541-1599) tarafından 1591-1599 yılları
arasında telif edilmîştir. Yazar, bu eserini kaleme alırken tıpkı Hoca Saadeddin Efendi
gibi Heşt Behişt'ten büyük ölçüde faydalanmıştır. Nitekim eserin müellifi Ali Mustafa
bin Ahmed, eserinin 18 ve 20. sayfalarında; “Mevlânâ İdris’i Bitlisî’nin Heşt Behişt nam
kitabında ellinci mertebede Kayıhan’a müntehi olup cümlenin esamisini biaynihi ta'dat
kılmıştır.” ifadesiyle Heşt Behişt’i kaynak olarak kullandığını açıkça zikreder. Öyle ki bu
iki eser karşılaştırıldığında Künhü'l-ahbâr'ın, Heşt Behişt' in muhtasar bir kopyası olduğu
sanılır.
3. Sahay-i ül Ahbar
Müneccimbaşı Ahmed Dede tara­fından (1041-1114/1631-1702) yazılmıştır. Yazar,
eserinin birinci cildinin mukaddimesinde, listesini verdiği kaynaklar arasında Heşt Behişt'
i de zikreder.
4. Tevarih-i Al-i Osman
Ruhi Edirnevi tarafından 16. yüzyılda kaleme alınmıştır.
5. Behcetü'l-Âlem
Hâkim Maharet Han-ı Isfahanî tarafından 1124 (1712)'de kaleme alınan ve yazma
hâlinde olan bu eser, genel coğrafya ile ilgilidir. Eserin Ahvâl-i Ba'zi ez Memalik-i Rum
başlıklı bölümü çoğunlukla Heşt Behişt’ten alınmıştır.
504 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
F. Beyit Sayısı
Mevlânâ İdris’in en büyük eseri olarak kabul edilen Heşt Behişt’in beyit sayısı hakkında
araştırmacılar ihtilafa düşmüşlerdir. Beyit sayısının 8.000 olduğunu iddia edenler
kadar, 80.000 olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır. Son dönem araştırmacılardan
Mehmet Bayraktar, Abdülkadir Özcan, Orhan Başaran vb. 8.000 beyitten ibaret olduğunu
ısrarla savunurken, Yeni Türk Ansiklopedisi, Alphonse Lamartine, Şeref Han, İslâm
Âlimleri Ansiklopedisi vb. eserler de Heşt Behişt’tin 80.000 beyitten oluştuğunu belirtmişlerdir.
Doğru olan 8.000 beyitten oluşmasıdır.
G. Heşt Behişt’in Tertibi ve İçeriği
Heşt Behişt, tertip tarzı itibarıyla bir mukaddime, sekiz ketibe (bölüm/defter/behişt)
ve bir hatimeden oluşmaktadır. Her bölümde ayrıca önsözler ve girişler bulunmakta, çe-
şitli alt bölümler ve neticelerden oluşmaktadır.
1. Mukaddime
Eserin telif sebebi hakkında bir girişe yer verildikten sonra, Talî’a adı verilen asıl mukaddime
kısmına geçilir. Bu kısım iki bölümden meydana gelir. Mukaddime-i Suğra denilen
birinci bölümde tarih ilmînin mahiyeti hakkındaki izahlar yer almaktadır. Tarih kelimesinin
sözlük anlamı verildikten sonra tarih teriminin tahlili yapılmıştır. İkinci bölümde
(Mukaddime-i Kübrâ) ise Osmanlı Hanedanlığı’nın kuruluşu, Osmanlı Hanedanlığı’nın
faziletleri ve Heşt Behişt’in üstün vasıflarından söz edilir (Özdemir, İdris-i Bitlisî’nin
Hayatı ve Eserleri, s. 22; Kırlangıç, İdris-i Bitlisî Selim Şah-nâme, s. 16).
2. Ketibeler
İdris’in cennet olarak vasıflandırdığı her ketibe, ayrı bir Osmanlı sultanına tahsis
olunmuştur. Her ketibe bir hükümdarın dönemini ele alır. I. ketibeye geçmeden önce bir
tali ve iki mukaddime yer almaktadır. Ketibelerin içeriği ve talî bölümleri şöyledir:
a. Ketibe (Cennet)
1 tali’a (giriş), 2 mukaddime, 14 destan (hikâye) ve 1 hatimeden meydana gelir. Ketibenin
tali’a kısmında Osmanlıların nereden geldikleri, Osmanlı Hanedanlığı’nın şeceresi
anlatılır. On dört destandan ilk altı tanesi Osman’ın tahta çıkmasından evvelki tarihi
olaylardan bahsetmektedir. Son sekiz destan da ise ilk Osmanlı Sultanı Osman Bey’in
ölümünden ve vasiyetnamesinden bahsedilmektedir.
b. Ketibe (Cennet)
Orhan Gazi ve zamanı ile ilgili olup 1 tali’a, 2 mukaddime ve 18 destandan meydana
gelmiştir. Ketibenin tali’a kısmında Orhan Bey’in tahta geçişini, mukaddimelerde
de Orhan Bey’in üstün karakteri ve iyi tarafları, Orhan Bey zamanının hükümdarları ve
Anadolu’da kurulan yeni beylikler anlatılır. Destanların konusu ise Orhan Bey tarafından
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 505
yapılan fetihler, gerçekleştirilen ıslahat ve imar hareketleri, Orhan Bey’in idareyi oğlu
Murat Bey’e devri ve vefatıdır.
c. Ketibe (Cennet)
1 tali’a, 2 mukaddime ve 18 destandan meydana gelir. Bu ketibe, yapılış bakımından
bundan evvelkinin aynısıdır. Yani tali’a (giriş) kısmını iki mukaddime takip eder, daha
sonra da destanlar yer alır. Bu ketibe, üçüncü Osmanlı padişahı I. Murad’ın saltanat dö-
nemini anlatır.
d. Ketibe (Cennet)
Yıldırım Bayezid ve zamanı hakkında bilgi veren 2 mukaddime ve 16 destandan
oluşmuştur. Mukaddimeler, I. Bayezid’in tahta çıkışı ve faziletleri; destanlar ise Yıldırım
Bayezid'in hükümdarlık döneminde vuku bulan olaylarla ilgilidir.
e. Ketibe (Cennet)
I. Mehmed zamanı ile ilgili olup 1 mukaddime, 28 destan ve 1 hatime'den oluşmaktadır.
Mukaddimeler, I. Mehmed'in tahta çıkışı ve faziletleri; 28 destan, I. Mehmed'in
padişahlığı ve zamanındaki olaylar; hatime ise I. Mehmed'in ölümü hakkındadır.
f. Ketibe (Cennet)
Bu kısımda II. Murad’ın idare zamanı anlatılmaktadır. Ketibe; 2 mukaddime ve 24
destandan ibarettir.
g. Ketibe (Cennet)
Bu ketibe 2 tali’a, 1 kalp ve 2 cenahtan oluşan mukaddime ile 29 destandan oluşmuş-
tur. Birinci tali’a, Fatih Sultan Mehmed’in padişah oluşunu, ikinci tali’a, adı geçen padi-
şahın çağdaşı olan kral ve âlimleri anlatır. Mukaddimenin kalp kısmında II. Mehmed’in
faziletleri, üstün nitelikleri, kudreti ve ordusu ele alınır. Birinci cenahta padişahların çocuklarından,
ikinci cenahta vezir ve komutanlarından söz edilir.
29 destanlardan ilk 7’si II. Mehmed’in Müslümanlarla yaptığı savaşları, 22’si ise gayrimüslimlerle
yaptığı savaşları anlatmaktadır.
h. Ketibe (Cennet)
Bu son ketibe 1 mukaddime, 1 tali’a, 1 kalp ve 2 bas’a ayrılır. Mukaddimede, II.
Bayezid’in saltanata geçişini sağlayan meziyetleri, diğer sultanlara üstünlüğü, İran ve
Turan'da hüküm süren çağdaş sultanlar anlatılmıştır. Tali’a; Sultanın meziyetlerini, imar
hareketlerini ve vakıflarını, kalp ise padişahın tahta çıkışını anlatmaktadır. I. ba’s da 8
destan, II. ba’s da iki cenah yer alır.
1. ba's, II. Bayezid’in savaşları ve fetihlerini konu edinmekte ve Meymene ile Meysere
olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Meymene'de, Müslümanlarla yapılan 8;
Meysere'de ise gayrimüslimlerle yapılan 10 savaş söz konusu edilmektedir.
506 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
2. ba’s, cenâh-ı yumnâ ve cenâh-ı yusrâ olmak üzere iki bölümden ibarettir. Cenah-ı
yumnâ’da (cenah’ta), II. Bayezid'in çocuklarından; cenâh-ı yusrâ'da ise emir, vezir ve
dev­letin diğer ileri gelenleri ile âlimlerden söz edilmîştir. Bas’lardan ilki II. Bayezid’in
savaşlarını ve Bosna Beylerbeyi Firuz Bey’in 1506 (912) senesinde memuriyete geçişine
kadar olan zamanın tarihi hadiselerini anlatır.
Bu son ketibede anlatılan en son tarihî olaylar, eserin yazımının tamamlandığı 912 yılı
olaylarıdır. II. Bayezid'in saltanatının son altı yılı ile ilgili olaylar Heşt Behişt'te yer almamıştır
(Başaran, İdris-i Bitlisî’nin Heşt Behişt’inin Hatimesi, s. 45; Babinger, Osmanlı
tarih yazarları ve eserleri, s. 52-54).
Son ketibeyi hatime takip eder. Hatimede II. Bayezid’in tahtından feragatı, oğulları-
nın kavgaları, Akkerman ve Kefe seferleri anlatılır. Selim’in methiyesini anlatan hatime
bir şiirle sona erer. Buradan hatimenin, eserin II. Bayezid’e takdiminden sonra yazılıp
bilahare esere ilâve edildiği anlaşılmaktadır.
Resim 7: Nuri Osmaniye’deki Heşt Behişt’in ilk sayfası ve
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 507
Resim 8: Heşt Behişt’in son sayfası
3. Hatime: Yaklaşık 1400 beyitten oluşan Heşt Behişt'in hatimesi, başlığında da belirtildiği
üzere II. Bayezid'in son günleri ile Yavuz Selim' in tahta geçişi ve saltanatının ilk
dönemleri ile ilgili olayları ihtiva eder.
20 beyitlik bir tevhid bölümü ile başlayan Hatime, naat ve Yavuz Sultan'ın övgüsünü
içeren medhiye ile devam eder. Daha sonra II. Bayezid'in yaşlılığı ve zayıflığından söz
edilir, üç şehzadesinin bulunduğu belirtilir ve bunlardan her birinin meziyetleri sayıldıktan
sonra Şehzade Selim'in, üstün ahlaki vasıflarından ötürü, saltanata diğer kardeşlerinden
daha layık olduğu ifade edilir.
Hatimenin son bölümde İdris-i Bitlisî başından geçenleri Yavuz Selim'e anlatır ve
ondan adalet ile hükmetmesi talebinde bulunur. Son olarak Hz. Peygamber'in, vefat ettiği
için yerine getiremediği bir vaadinin, halifesi Hz. Ebu Bekir tarafından yerine getirildiğine
dair olan bir hadisi mealen naklederek, Yavuz Selim'in de Hz. Ebu Bekir gibi, halefi ve
oğlu olduğu II. Bayezid'in vaadini yerine getirmesini ve babasını günah altında bırakmamasını
talep eder ve Yavuz Selim'e dua ederek manzumeyi sona erdirir (Başaran, İdris-i
Bitlisî’nin Heşt Behişt’inin Hatimesi, s. 78-809).
508 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
H. Heşt Behişt’in Tam Olan Nüshaları
1. Bankipore
Khuda Bakhsh Oriental Public Lisbrary No: 532-534. Üç cilt ve 690 varaktan ibaret
olan bu nüsha tamdır. 1. cilt mukaddime ile 1-3. ketibeleri (mukaddime: 1, 1. ketibe: 20,
2. ketibe: 83, 3. ketibe: 132); 2. cilt 4-6. ketibeleri (4. ketibe: 191, 5. ketibe: 240, 6. ketibe:
300); 3. cilt ise 7 ve 8. ketibeler ile hatime'yi (7. ketibe: 373. 8. ketibe: 532, hatime: 681)
kapsamaktadır. Nüshanın üç cildi de aynı el tarafından güzel bir nestalik ile yazılmıştır.
Telif kaydını içeren ve büyük bir kısmı yırtılmış olan son varağın kalan parçasında yer
alan bazı kelime­lerin, yazarın adını göstermesi, el yazısının karakteri ve yazma nüshası-
nın genel görünümünden hareket edilerek bunun müellif nüshası olabileceği kanaatine
varılmıştır.
2. Upsala
Bibliothecre Reglre Universitatis, No: 274 (Cels. 12): Oldukça tezyinatlı olan bu nüsha,
hatime kısmı dışında, tamdır. İbn Hace Ali Muhammed Kasım el­-Hânsârî tarafından
güzel bir nesihle yazılmış olup istinsah tarihi kaydedilmemiştir. 602 varaktan oluşan nüshada
bölümlerin başlangıç varakları şunlardır: Mukaddime: 1, 1. ketibe: 19, 2. ketibe: 73,
3. ketibe: 113, 4. ketibe: 163, 5. ketibe: 209, 6. ketibe: 266; 7. ketibe: 335, 8. ketibe: 479.
Bu nüsha, görünüşü ile yayıma esas olabilir kanaatini uyandırmıştır.
3. Londra
Britich Moseum No: 7646-7647. İki ciltten oluşan bu nüshanın 1. cildi 293 varak
(yaprak) olup mukaddime ile 1-6. ketibeleri, 2. cildi ise 245 varak olup 7 ve 8. ketibeler
ile hatimeyi içermektedir. 988 (1580) yılında nestalik ile yazılmış olup müstensihi belli
değildir. 4. ketibenin 14. destanı eksiktir. Bu nüshada bölümlerin başlangıç varakları şunlardır:
1. Cilt: Mukaddime: 1, 1. ketibe: 15, 2. ketibe: 57, 3. ketibe: 96, 4. ketibe: 144, 5.
ketibe 184, 6. ketibe: 34; II. Cilt: 7. ketibe: 1, 8. ketibe: 124, hatime: 234.
4. Oxford
Bodleian Library, No: 311. İki ciltten oluşan bu nüshanın 1. cildi mukaddime ile 1-7.
ketibeleri, 2. cildi ise 8. ketibeyi içermektedir. Mukaddimenin baş tarafı eksiktir. 1. cilt,
Ali b. Abdulgâlib b. İnayetullah b. Ali el-Firuzâbâdi tarafından 7 Rebiülevvel 1074 (9
Ekim 1663) tarihinde; 2. cilt ise Rebiülevvel 1110 (Eylül 1698)'de istinsah edilmîştir.
Nestalik ile yazılan ve toplam 642 varak olan bu nüshada bölümlerin başlangıç varakları
şunlardır: Mukaddime: 3, 1. ketibe: 22, 2. ketibe: 83, 3. ketibe: 129, 4. ketibe: 185, 5.
ketibe: 237, 6. ketibe: 310, 7. ketibe: 378, 8. ketibe: 487.
5. Petersburg
Kaiserliche Öffentliche Bibliothek (Umumi Kütüphanesi), No: 85: 1108 (1696) yı-
lında istinsah edilmîştir. Bu nüshayı Franz Babinger, Petersburg Off. Bibliothek, No.85;
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 509
Storey ise Chanykov 85 kısaltmasıyla vermiştir. Franz Babinger bunu tam olan nüshalar
arasında zikretmiş ve hakkında başka bir bilgi vermemiştir (Babinger, Osmanlı tarih yazarları
ve eserleri, s. 54).
6. Berlin
Ms. Orient No: 3179. Muhammed b. Bilal tarafından 968 (1560)'de müellif hattından
istinsah edilen bu nüsha, itinalı olarak güzel bir nesih ile yazılmıştır. Kaynaklarda bu nüshanın
hangi bölümleri içerdiği belirtilmemiştir. Mehmed Şükrü, bu nüshayı tam nüshalar
arasında zikreder ve doktora çalışmasında bunu esas aldığını belirtir. Pertsch, katalogunda
bu nüshadan söz etmemektedir.
7. İstanbul Kütüphaneleri
a. Nuriosmaniye
No: 3209 – Deri ciltli, 643 yaprak, (25x34,5) cm ebadında, beyaz yaprak, siyah ve
kırmızı mürekkeple yazılı cilt, mukaddime, sekiz ketibe ve hatimeyi ihtiva eder. Bölüm
başlıkları 1, 20, 73, 121, 170, 218, 269, 340, 499 ve 630 yapraklar da olup eser imzasızdır.
17. Asır yazmasıdır.
No: 3211 – Mukaddeme ve hatimeyi ihtiva eder.
b. Halis Efendi
No: 3364 – Deri ciltli, 459 yaprak, (21x30) cm ebadında, siyah ve kırmızı mürekkeple
yazılı, mukaddime, sekiz ketibe ve hatimeyi ihtiva eder. Bölüm başlıkları 1, 14, 55, 89,
130, 164, 207, 261, 335 ve 449. yapraklardadır.
c. Esad Efendi
No: 3197 – Deri ciltli, 550 yaprak, (20x29) cm ebadında, beyaz yaprak (birkaçı mavi),
mukaddime, sekiz ketibe ve hatimeyi ihtiva eder. Yazılış tarihi ile ilgili herhangi bir kayıt
yoktur. Bölüm başlıkları olan yapraklar; 1, 16, 66, 109, 167, 207, 259, 322, 440 ve 544
yapraklardandır.
d. Emiri Efendi (Millet Kütüphanesi
No: 800 – Mukaddime ve ilk sekiz ketibeyi ihtiva ediyor. Beyaz kâğıt üzerine siyah
ve kırmızı mürekkeple yazılmıştır. 1114 (1702) yılında Guştâsb b. Tâcuddin-i Kuhûri
tarafından Şamahi'de güzel bir talik ile istinsah edilen bu nüsha tamdır. Sekiz cilt hâlinde
yazılmış olup her ketibeye bir cilt tahsis edilmîştir.
510 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
Resim 9: Heşt Behişt’in en eski nüshalarından bir örnek (Esad Efendi No: 2199)
I. Heşt Behişt’in Türkçe Tercümeleri: Heşt Behişt'in en önemli tercümesi, Vanlı Abdülbâki
Sa'di Efendi (öl. 1161/1748) tarafından 1146 (1733-1734) yılında yazılan Tercü-
me-i Heşt Behişt'tir. Mütercim Abdülbaki Sadi bin Ebubekir Vehbi Vani Efendi, Sultan I.
Mahmud'un emriyle (1143-1168/1730-1754) tarihinde Vezir Ali Paşa, Şeyhülislam İshak
Efendi vasıtalarıyla yaptığı bu Türkçe tercümeye mukaddime, manzum kısımlar ve bazı
bölümler ile hatimeyi almamıştır. Tercümede, eserin aslının düzeni korunmamış, ketibeler
birbirinden ayrılmamış, birçok konu ve başlıklar eksik bırakılmıştır. Bu itibarla pek de
rağbet gören bir eser değildir. Eserin aslında yanlış yazılan bazı özel isimler, Mütercim
tarafından düzeltilmîştir. Henüz herhangi bir neşri yapılmamış olan bu tercümenin bilinen
yazma nüshaları şunlardır (Başaran, İdris-i Bitlisî’nin Heşt Behişt’inin Hatimesi, s. 55;
Özdemir, İdris-i Bitlisî’nin Hayatı ve Eserleri, s. 24; Şükrü, Osmanlı Devletinin Kurulu-
şu, s. 19; Babinger, Osmanlı tarih yazarları ve eserleri, s. 54):
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 511
Resim 10: Terceme-i Heşt Behişt (Heşt Behişt Tercümesi)
a – Süleymaniye Kütüphanesi, Hamidiye Kitaplığı, No: 928. Mütercime ait bir mukaddime
İle başlayan bu nüsha, 1. Ketibenin başından 6. Ketibenin sonuna kadar olan
kısmı içermektedir. 25 satırlık sahifeler gayet güzel bir nesih ile yazılmış, yaldızlı deri
bir cilt içindedir.
b – Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Bağdat Köşkü Kitaplığı, No: 196. İstinsah
kaydı bulunmayan bu nüsha 265 varaktan ibaret olup 7. ve 8. ketibeleri içermektedir.
Sahifede evvela nesihle ve 191. yapraktan sonra talikle 120 mm. uzunluğunda 25 satır
bulunmaktadır. Serlevha müzehhep, cetveller yaldızlıdır. Miklep ve şemseli güvez deri
ciltle kaplıdır.
512 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
c – Viyana, Kaiserlich-Königlichen Hofbibliothek, H. O. 16a-b. İki ciltten oluşan bu
nüshanın 200 varak olan ve 1802 yılında yazılan ilk cildinde 1-3. ketibeler, 273 varak
olan ve 1819 yılında istinsah edilen ikinci cildinde ise 3-6. ketibeler yer almaktadır. Mehmed
Şükrü bu nüshanın, Hamidiye 928 nüshasından kopya edilmîş olabileceğini ve çok
yeni olduğu için kıymetinin olmadığını söyler.
d – Stockholm, Königlichen Bibliothek, 70. Bu nüshada 2 ve 3. ketibeler yer almaktadır.
e – İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, T 430: Adı tespit edilemeyen, muhtemelen baş-
ka bir zat tarafından yazılan, kütüphane kataloğunda Heşt Behişt Tercümesi adıyla kayıtlı
olan bu yazma eser, Heşt Behişt'in kısaltılmış Türkçe bir çevirisi mahiyetindedir.
f – Oxford, Bodleian Library, No: 2051: Ethe, tavsif edilen yazmada yine yazar adı
bulunmayan bu eserin, Heşt Behişt'in Türkçe bir özeti olabileceğini, fakat bunun ne Heşt
Behişt'e, ne de Heşt Behişt'in Abdulbaki Sa'di tarafından yapılan tercümesine benzemediğini
belirtmektedir.
g – Storey, Huseyn b. Hasan-ı Munşî tarafından yazılan Terceme-i Heşt Behişt adlı bir
eserin Buhara'da bulunduğunu; ancak bu hususta yararlandığı Semenov'un katalogunda,
eserin mahiyeti ve muhtevası hakkında bilgi verilmediğinden, bunun İdris-i Bitlisî'nin
Heşt Behişt’i ile ilgisinin tam olarak tespit edilemediğini belirtmektedir.
h – Viyana: Millî Kütüphane No: 994, dördüncü ketibeyi ihtiva ediyor. Katalog 2,
yaprak 216
J. Heşt Behişt’in Zeyli (İlavesi): Zamanın muteber şahıslarından birisi olan İdris-i
Bitlis’inin oğlu Ebu’l Fadl Mehmed Efendi (Defteri-Defterdar), babasının Heşt Behişt
isimli eserine bir zeyl (ilave) yapmıştır. Bu Zeyl, Süleyman-Nâme veya Zeyl-i Heşt Behişt
adıyla bilinmektedir. Zeyl'in yazılması 974 (1566) yılında bitirilmîştir. İdris’in müsveddelerinden
faydalanarak Selim-name’yi de tertipleyen Ebu’l Fadl Mehmed Efendi’nin
bu zeyli, İstanbul Kütüphanelerinde şu numaralarda bulunmaktadır (Özdemir, İdris-i
Bitlisî’nin Hayatı ve Eserleri, s. 24; Bayraktar, Kutlu Müderris İdris-i Bitlisî, s. 73).
a) Lale İsmail Efendi No: 348/2: 132 yapraktan oluşup, 10 Rebiülevvel 975 tarihinde
Şeyh bin Zeynelabidin El Fenari’nin yazdığı kopyadır.
b) Esad Efendi No: 2447: Deri ciltli, (19x31) cm ebadında, 138 yapraktır. Beyaz kâğıt
üzerine siyah ve kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Üzerinde tarih yoktur.
c) Revan Köşkü No: 1540/a: Deri ile kaplı karton ciltli, (20,5x32) cm ebadında, 37
yapraktan oluşmuştur. Siyah ve kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Yazılış tarihi bulunmamaktadır.
IV. Sonuç
İdris-i Bitlisî 16.Yüzyılda etkili olmuş kişilerden birisidir. O yeri geldiğinde bir komutan,
bir seyyah, bir tıp adamı, yeri geldiğinde tasavvuf ehli, tarihçi, yönetici, yeri gel-
İdris-İ Bitlisî ve Heşt Behişt Eseri 513
diğinde İslam âlimi, şair olarak karşımıza çıkmıştır. Devlet adamlarına yazdığı nasihatler,
bugünkü siyasetçilerin faydalanması gereken bilgi ve veciz sözlerle doludur.
Yavuz Sultan Selim Han ile beraber Osmanlı Devleti’nin doğu ve güneydoğu politikasını
belirleyen kişidir. Mardin’den Erzurum’a kadar 25 Kürt aşiretini izlediği politika ile
Safevi Devleti’nden alıp Osmanlı’ya bağladı. Yavuz ile İdris’in izlediği doğu politikası
bugün bile örnek alınmaktadır.
İdris-i Bitlisî’nin arkasında bıraktığı birbirinden değerli eserleri araştırmacılar için nadide
kaynaklardır. Özellikle Heşt Behişt isimli eseri Osmanlı Tarihî’ni anlamamıza büyük
katkı sağlamıştır.
İdris-i Bitlisî gibi insanlara dün olduğu gibi bugünde ihtiyacımız vardır. Onları rahmetle,
minnetle yâd ederiz.
Kaynaklar
Abdulkadir Özcan, İdris-i Bitlisî, İslam Ansiklopedisi Cilt 21, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
İstanbul 2000.
Ahmet Uğur, İdris-i Bitlisî ve Şükri-i Bitlisî, Erciyes Üniversitesi Yayınları No: 5, Kayseri
1991.
Bursalı Mehmed Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri, Cilt 3, (İ. Özen, Hazır.) Meral Yayı-
nevi, Yaylacık Matbaası, İstanbul 1975.
Faik Reşit Unat, Neşri Tarihi Üzerine Yapılan Çalışmalar, Belleten, Türk Tarih Kurumu,
Cilt: VII, Sayı: 25,Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1943.
Franz Babinger, Osmanlı tarih yazarları ve eserleri, Kültür Bakanlığı/435, Dünya Edebiyatı/6,
(C. Üçok, Çev.) Mersin 1992.
Hasan Tavakkoli, İdris-i Bitlisî’nin “Kanun-i Şâhinşâhisinin Tenkidli Neşri ve Türkçeye
Tercümesi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih
Bölümü, İstanbul 1974.
Hicabi Kırlangıç, İdris-i Bitlisî Selim Şah-nâme, Kültür Bakanlığı Kültür Eserleri, Ankara
2001.
Hoca Saadettin, Tacü’t-Tevârih, Cilt I, Cilt IV, (İ. Parmaksızoğlu, Çev.) Başbakanlık Kültür
Müsteşarlığı Kültür Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1974.
Kâtip Çelebi, Keşfu’z-Zünûn, C.I. İstanbul 1945.
Mahmut Çetin, Anadolu Hazineleri, İdris-i Bitlisî, Türkiye Gazetesi Eki, 1974
Mehmet Bayraktar, Bitlisli İdris, kültür Bakanlığı /1271,Türk Büyükleri/134, Ankara
1990.
Mehmet Bayraktar, Kutlu Müderris İdris-i Bitlisî, Biyografi Net İletişim ve Yayıncılık
Hizmetleri, İstanbul 2006.
514 / Mehmet Törehan SERDAR Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi 2016 20 (1): 493-514
Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmani, 1. Cilt, İstanbul 1308.
Mehmet Şükrü, Osmanlı Devletinin Kuruluşu, Bitlisli İdris’in “Heşt Behişt” adlı eserine
göre (Tenkidi araştırma), Kısım-I, Hâkimiyeti Milliye Matbaası, Ankara
1934.
Muhyi-yi Gülşeni, Menâkib-i İbrahim-i Gülşeni, T. Yazıcı neşri, T.T.K. Yayınları, Ankara
1982.
Mustakimzâde, Tuhfet-i Hattaâtin, İstanbul 1928
Nazmi Sevgen, Kürtler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Türk Kültürü-
nü Araştırma Enstitüsü, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1982
Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk edebiyatı tarihi, Cilt I, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul
1987.
Orhan Başaran, İdris-i Bitlisî’nin Heşt Behişt’inin Hatimesi, Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doğu Dilleri ve Edebiyatları Anabilim
Dalı, Fars Dili ve Edebiyatı, Erzurum 2000.
Semiha Özdemir, İdris-i Bitlisî’nin Hayatı ve Eserleri, Yeniçağ Tarihi Mezuniyet Tezi,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul 1966.
Şahabettin Tekindağ, Selimnameler, Tarih Enstitüsü Dergisi-I, İstanbul 1970.
Şakayik-ı Mecdi Efendi,
Şakir Epözdemir, 1514 Amasya Antlaşması, Kürt-Osmanlı İttifakı ve Mevlânâ İdris-i Bitlisî,
Peri Yayınları, İstanbul 2005.
Şemseddin Sami, Kamus-u Alam, 2. Cilt
Yeni Türk Ansiklopedisi, İdris-i Bitlisî, Ötüken Yayınları, Cilt 4, İstanbul 1985

Konular