İLHAN ÖLCEYTÜ’YE VERİLEN ḪARBENDE İSMİNİN KÖKENİ VE ANLAMI HAKKINDA YENİ BİR YAKLAŞIM

Tarih İncelemeleri Dergisi
XXXI / 2, 2016, 595-607
İLHAN ÖLCEYTÜ’YE VERİLEN ḪARBENDE İSMİNİN KÖKENİ VE
ANLAMI HAKKINDA YENİ BİR YAKLAŞIM
Mustafa Uyar*
Öz
İlhan Ölceytü’nün (1304-1316) Ḫarbende ismi hakkında hem muasır kaynaklarda hem de modern
çalışmalarda bir kısım tanımlar bulunmaktadır. Fakat bunlar söz konusu ismin kökenini ve
anlamını açıklamaktan uzaktır. Makalenin amacı, Ḫarbende kelimesinin menşeini, anlamını ve
İlhanın bu ismi almasının nedenini açıklığa kavuşturmaktır. Makalede ilk önce, Ortaçağ Farsça ve
Arapça kaynaklardaki bu isimle ilgili rivayetler aktarılmaktadır. Ardından çağdaş bilim
adamlarının isim hakkındaki yorumları özetlenmektedir. Son olarak ise, bu veriler ışığında,
şimdiye kadar Ḫüdābende ismi tarafından gölgelenen Ḫarbende adının kökeni, anlamı ve İlhan
Ölceytü tarafından kullanılma sebebi hakkındaki kanaatimiz ortaya konmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ölceytü, Harbende, Hüdâbende, İlhanlı, İran, Moğol.
Abstract
A New Approach to the Origin and the Meaning of Kharbanda,
the Name Given to Ilkhan Öljeitü
There are several explanations about the name Kharbanda taken by Ilkhan Öljeitü (1304-1316) in
both mediaeval sources and modern studies, but they are far from exposing the real origin and the
meaning of this name. The aim of this article is to clarify the origin, the meaning and the reason
for Ilkhan taking the name of Kharbanda. First, the explanations about the name in the accounts
in the medieval Persian and Arabic sources are presented. Then, modern scholars’ comments
related to the name are summarized. Finally, I draw my conclusions concerning the name using
examples derived from contemporary sources and revealing the meaning, the origin and the
reason for Ilkhan Öljeitü taking the name Kharbanda, which has previously been obscured by the
name Khudābanda.
Keywords: Öljeitü, Kharbanda, Khudabanda, Ilkhanid, Iran, Mongol.


*
Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü, Sıhhiye, Ankara.
Mustafa Uyar
596
Bu çalışmanın merkezinde bulunan ve kökeni şimdiye kadar
aydınlanmayan isim, İlhan Ölceytü’nün (1304-1316) Ḫarbende adıdır. İsmin
kökeni, veriliş nedeni ve anlamı hakkında hem dönemin kaynaklarında, hem de
günümüz araştırmalarında birçok rivayet ve yorum bulunmaktadır. Bu makale,
Ḫarbende ismine dair kaynakların ve araştırmaların verdiği bilgileri ele aldıktan
sonra söz konusu adın kökeni ve anlamı hakkında yeni bir açıklamada
bulunmayı amaçlamaktadır
1
. Bu ismin, sadece İlhan Ölceytü tarafından
kullanılmadığını söylemeye elbette gerek yoktur.
İlhanlı Devleti’nin sekizinci hükümdarı Ölceytü, İran Moğolları dinî
tarihinin en renkli simasıdır. O, Şamanist bir kültür içine doğmuştu; bu yüzden
Moğolların Asya’ya özgü inanışlarının etkisi altındaydı. Ardından, sekiz
yaşındayken, annesi Uruk Hatun’un Nesturi bir Hıristiyan2
olması sebebiyle
Mar Yahbh-Allaha tarafından vaftiz edilmişti3
. Hemen sonrasında ise babası
İlhan Argun’un (1284-1291) inancının etkisiyle Budizm’i kabul eden
Ölceytü’nün, Budizm’den de İslamiyet’e geçtiğini görmekteyiz. Müslümanlığı
sırasında önce Hanefi, sonra Şafi, ardından da On İki İmam Şiiliği akidelerini
benimsemişti. Bazı kaynaklar, onun sonradan tekrar Sünniliğe döndüğünü söyler4
.
Bu din değiştirme hadiseleri, İlhan Ölceytü’nün almış olduğu isimleri ve
unvanları da etkilemişti. Hıristiyan iken Nicholas5
ismini alan Ölceytü,
Müslüman olduktan sonra Muḥammed adını takınmış, Ġiyās̱ü’d-dünyā ve’d-dīn
unvanını (laḳāb) kullanmıştır
6
. Onun Ḫarbende isminin de Müslüman olduktan
sonra Ḫüdābende şekline dönüştüğü, yaygın bir kanaattir.
Muasır Kaynaklardaki Rivayetler
Ḫarbende isminin Ölceytü’ye veriliş nedeni ve bu ismin anlamı hakkında
bilgi içeren dönemin kaynaklarındaki rivayetler şu şekildedir:
Ölceytü’nün isimlerini en detaylı şekilde veren müellif, Ḳāşānī’dir. Eseri
Tārīḫ-i Ūlcāytū’ya göre, “bu şehzadenin doğumuyla tüm ülkeye huzur, asayiş,
refah ve ferah geldiğinden adını Ūlcāy Būḳā (Ölcey Buka) koydular”. Ardından
adını Mātmūdār
7
yaptılar. Sonra, göz değmesini (nazar) bertaraf etmek için ona

1
Bu araştırmam sırasında yorumlarıyla değerli katkılarda bulunan Prof. Dan Lusthaus (Harvard
University), Prof. Nicholas Sims-Williams (SOAS University of London) ve Prof. Harry Falk
(Freie Universität Berlin)’a teşekkür etmek isterim. 2
Ryan 1998, s.418.
3
Atwood 2004, s.108.
4
Pfeiffer 1999a, s.37; Pfeiffer 1999b, s.3-4.
5
Ryan 1998, s.418.
6
Bu unvanı bastırdığı paralarda da görmek mümkündür, bkz. Kolbas 2006, s.357; Özgüdenli
2007, XXXIII; s.345-347. 7
Bu isim Temüder’dir, bkz. Hāfī 1341/1962, II; s.349.
İlhan Ölceytü’ye Verilen Ḫarbende İsminin Kökeni ve Anlamı Hakkında Yeni Bir Yaklaşım
597
Ḫarbende ismini verdiler (“baʿd ez ān defʿ-i çeşm-zeḫm Ḫarbende kerdend”).
Tahta oturduğunda ise, “her ne kadar Ölceytü mütevazılığından ötürü
hoşlanmasa da” lakabını Ūlcāytū8
Sulṭān yapmaya karar verdiler9
. Ḳāşānī ona
bu unvanın verilmesi işlemini, asıl ismi Temüçin olan Cengiz Han’a önce cāvūt
ḳūrī
10, sonra da Çengīz (Çinggis) Ḫān unvanlarının verilmesine benzetir.11
İbn Taġrıbirdī, Ölceytü’nün (melikü’t-Tatār Ḫarbendā) ölüm haberini
verdiği sırada, Ḫarbende kelimesinin niteliği hakkında şu bilgiyi sunmaktadır:
“Halk onu Ḫüdābende diye adlandırmaktadır. […] Anlamı ise Farsçada
ʿAbdu’l-lāh (Tanrı’nın kulu) demektir. Buna ilaveten, babası onun için
Ḫarbendā adından başkasını söylemez. Bu, artık kullanılmayan bir isim olup
anlamı ʿabdu ḥimār (eşeğin kulu) demektir. Ona bu ismi vermelerinin sebebi,
babasının bir çocuğunun küçük yaşta ölmesi hadisesidir. Bazı Türkler ona,
‘Çocuk doğduğunda ona çirkin bir isim verirsen yaşar.’ dediler. Bunun üzerine
o da, bu çocuk doğduğunda ona görünüşte Ḫarbendā ismini verdi; asıl ismi ise
Obhaytū [Ölceytü’nün muharrefi] idi. Ḫarbendā büyüyüp ülkesinin idaresine
geldiğinde bu adı çirkin bulup sevmedi ve ismini Ḫüdābende yaptı. Bu isimle
memleketlerinde tanındı, kendisi için başka ad kullananları tehdit etti; bunu
sadece yakınındaki hizmetkârlarına yapmadı. İslam’a girdiğinde ise Muḥammed
ismini aldı.”12
Ṣafedī, el-Vāfī bi’l-Vefiyāt adlı eserinde, Ölceytü’nün ismini ilk önce
Sulṭān Muḥammed Ḫarbendā şeklinde verir. Bunun ardından Ḫüdābende’nin
anlamının ʿAbdu’l-lāh olduğunu, fakat sonradan halkın bu ismi Ḫarbendā’ya
çevirdiğini söyler13.
Seyyah İbn Baṭṭūṭa da bu ismin veriliş nedenine değinen başka bir
müelliftir. O, Rıḥle’sinde Ḫarbende isminin anlamının ne şekilde kullanıldığını
şöyle açıklamaktadır: “ʿIrāḳeyn diye bilinen bölgenin ve Horasan’ın hükümdarı,
Ebū Saʿīd Bahadur Ḫān’dır. ‘Ḫān’ buralıların dilinde ‘hükümdar’ anlamına
geliyor. Bu adamın babası Tatar hanlarından İslamiyet’i kabul etmiş
Muḥammed Ḫüdābende’dir. Bu isimde ihtilaf vardır. Bazıları Ḫüẕābende
şeklinde okumuşlardır. Fakat bende kelimesinin okunuşunda hiçbir ihtilaf

8
Literatürde öljeitei ~ öljeitü ~ ölzijtej ~ ölzijt şekillerinde de transkribe edilen bu kelime hayırlı,
uğurlu, şanslı, kutlu anlamlarına gelmektedir, bkz. Rybatzki 2006, s.100. Fakat günümüze ait
Türkçe literatürde, bu ismin Arapça ve Farsça imlasının doğrudan transliterasyonu sonucu
“Olcaytu” veya “Olcâytû” şeklindeki yazımlar tercih edilmektedir. Söz konusu durum, aslen
“Hülegü” olan isim, “Hülagu” veya “Hülâgû” biçimlerinde imlasıyla da karşımıza çıkmaktadır. 9 Ḳāşānī 1391/2012, s.17. 10 Ja’ut/ca’ut-kuri: Ja’ut ülkesi hâkimi, bkz. Onon 2001, s.113, 286. not; ayrıca bkz. Rybatzki
2006, s.285. 11 Ḳāşānī 1391/2012, s.17. 12 İbn Taġrıbirdī 1313/1992, IX; s.169. 13 Ṣafedī 1420/2000, II; s.129.
Mustafa Uyar
598
yoktur. O aynen durmaktadır. Bu şekliyle kelime, Allah’ın kulu anlamına
geliyor. Çünkü Ḫüdā, Fars dilinde Allah demektir. Bende ise hizmetçi, köle ve
benzeri anlamlara geliyor.
Yalnız bazıları şunu söylemekten geri durmuyorlar: Bu adamın ismi
Ḫarbende’dir. ‘Ḫar’ Farsça eşek anlamına geliyor. İsmi ise şöyle çeviriyoruz:
Eşeklere bakan hizmetçi. İki anlam arasındaki aykırılık ne büyük! Ḫarbende
şekli ünlenmiştir.
Hükümdar, Tatarlık taassubu sebebiyle Ḫüdābende şeklini bırakıp bu
isme dönmüştür. Bazıları şöyle diyor: Tatar hanları dünyaya yeni gelmiş çocuğa
isim verirken o anda eve ilk giren adama itibar ederlermiş. Anılan hükümdar
doğarken eve eşeklere bakan hizmetçi girmiş. Bu yüzden bu adı almış imiş.”14
Devletşāh Semerḳandī’nin Teẕkiretü’ş-Şuʿarā isimli eserinde ise, onun
neden Ḫarbende ismini aldığına dair iki farklı rivayet bulunur. Semerḳandī’nin
bu isim hakkında verdiği ilk açıklama şöyledir: “Argun Han’dan sonra Gazan
Han hükümdar oldu ve Ölceytü Han ondan kaçtı. Birkaç yıl sonra Kirman ve
Hürmüz nahiyelerinden Ḫarbendegān [eşek-sürücüleri/bakıcıları] ile birlikte
geri döndü. Bu yüzden ona Ḫarbende dediler.”15
Semerḳandī’nin ikinci açıklaması, ismin veriliş nedeniyle alakalı olarak
Ḳāşānī’nin rivayetiyle aynıdır: “[…] bir çocuk çok güzel yüzlü olduğunda,
nazar değmemesi için baba ve anne ona çirkin bir isim koyarlar. Ona bu yüzden
Ḫarbende demişlerdir.”16
Fasīḥ-i Ḫāfī, Ölceytü’ye verilen isimler hakkında şunları söylemektedir:
“Onun ayağı mübarek olduğundan, adını Ūlcāytū koydular. Evlatlarının saygın
olması için nazar değmesin diye Temūder ismini verdiler. Bir süre sonra ise
Ḫarbende adını koydular. Büyüyüp Müslüman olduğunda ona Ḫüdābende dediler.”17
Ḥāfıẓ-ı Ebrū, Ẕeyl-i Cāmiʿü’t-Tevārīḫ isimli tarihinde İlhan Ölceytü’ye
verilen isimleri ve veriliş sebeplerini şu şekilde açıklamaktadır: “[…] onun
uğurlu ayağı mübarek olduğundan, adını Ūlcāy Būḳā [Ölcey Buka] koydular.
Bir süre sonra, -evlatları saygın olsun diye isim koymak Moğolların âdetiydi ve
onların inancına göre bu, nazar değmesini önlemek içindi- Teymūr [Temür]
ismini verdiler. Ḫarbende [tahta oturduğu] tarihten sonra da ona Ūlcāytū Sulṭān,
yani pādişāh-i mubārek diye hitap ettiler. Çoğunlukla ise Ūlcāytū Sulṭān
Muḥammed Ḫüdābende şeklinde yazdılar.”18

14 İbn Baṭṭūṭa 1999, II; s.335-336. İbn Baṭṭūṭa 1407/1987, I; s.236-237; İbn Battûta Tancî 2000, I;
s.321-322. 15 Semerḳandī 1382/2003, s.217. 16 Semerḳandī 1382/2003, s.217. 17 Ḫāfī 1341/1962, II; s.349. 18 Ḥāfıẓ-ı Ebrū 1314/1935, s.7.
İlhan Ölceytü’ye Verilen Ḫarbende İsminin Kökeni ve Anlamı Hakkında Yeni Bir Yaklaşım
599
Bu rivayetinde Ḥāfıẓ-ı Ebrū, nazar değmemesi için verilen ismin Teymūr
(Temür) olduğunu söylemektedir; bu rivayetiyle Ḳāşānī, İbn Taġrıbirdī ve
Devletşāh Semerḳandī’den ayrılmaktadır. Ona göre İlhan Ölceytü’ye nazar
değmemesi için verilen kötü isim Ḫarbende değil, Temür’dür. Burada, Ḥāfıẓ-ı
Ebrū’nun Türkçe-Moğolca kökenli bir kelime olan Temür’ün anlamını
bilmediğini varsayabiliriz; fakat Ḫarbende’nin manasından habersiz olduğunu
söylemek mümkün değildir. Acaba Ẕeyl-i Cāmiʿü’t-Tevārīḫ’in müellifi,
Ḫarbende ismine diğer müelliflerin zikretmediği başka bir anlam mı
yüklemektedir? Ḥāfıẓ-ı Ebrū’nun Ḫarbende kelimesine olumsuz bir anlam
yüklemeyişinin sebeplerinden biri, kuvvetle muhtemel, Reşīdü’d-dīn Fażlu’llāh’ın
şimdi nakledeceğimiz bu kelime hakkındaki açıklamasıdır. Reşīdü’d-dīn,
Cāmiʿü’t-Tevārīḫ adlı eserinde Ḫarbende kelimesinin küçümseyici anlamını
övgü ve yüceltmeye tevil eden ustaca bir formülü nakletmektedir. Bu formül,
onun deyimiyle, devrin en büyük ve faziletli hatiplerinden biri tarafından sultanı
methetmek için söylenmişti. Bu usta edip formülünde, şiir sanatı ve harflerin
sayısal değerlerini (ebced) bir arada kullanarak Ḫarbende kelimesinin yaygınca
bilinen küçümseyici anlamını tam tersine, övgüye çevirmiştir. Reşīdü’d-dīn
Fażlu’l-lāh’a göre “el-elḳāb tunezzil min es-semāʾ (Lakaplar gökten iner.)”
deyimi, bu şiirde anlamını bulmaktadır:
“dūş der nām-i Şāh Ḫarbende/fikr mī-kerd sāʿatī bende,
ki meger maʿnā der īn ism-est/ki ez ān ġāfil est ḫānende.
enderūn-i ḥarem be-gūş āmed/ki hevā ḫāh-i şāh-i ferḫunde,
maʿnā der ḥurūf-i īn lafẓ est/ki be-şāh est saḫt-zībende.
ʿaḳd kun ez reh-i ḥesāb cümel/yek be-yek ḥarf-i Şāh Ḫarbende,
tā be-dānī ki hest maʿnā-i ān/sāye-i ḫāṣṣ-i āferīnende.
nuh ḥurūf est ān ve pānzdeh īn/be-ʿaḳdend her dū mānende,
gūyī ān nuh ḥurūf çūn ṣadefest/be-deh ve penc gevher āgende.
yā ṭılsīmest īn hümāyūn-ism/ber der-i genc-i īzed efkende,
sırr-i īn ism çūn be-dānestem/cemʿ şud ḫātir-i perākende.
kerdem idrāk maʿnā ve guftem/Şāh Ḫarbende bād pāyende,
āfitāb-i celāl ve salṭanateş/ez sipehr devām tābende”19.

19 “Dün gece Şāh Ḫarbende adını, bir müddet düşündü bu bende,
ki meğer olmaya bir mana, okuyucunun bilmediği bu isimde.
Böyle içindeyken tefekkürün, bir ses geldi kulağına: ‘Ey! kutlu şahın duacısı,
tam da şaha yaraşır, bu sözdeki harflerin manası.
Hesap yoluyla harflerini, bağla tek tek Şāh Ḫarbende’nin,
sāye-i ḫāṣṣ-i āferīnendedir (yaratıcının has gölgesi) manası, o vakit göreceksin.’
Bunda dokuz harf var, onda ise on beş, lakin her ikisi de aynıdır hesapta,
dersin ki bu dokuz harf, on beş inciyi saran mucizevi istiridyedir esasta.
Mustafa Uyar
600
Harflerin sayısal değerlerinin hesaplanması sonucu Şāh Ḫarbende ibaresi
ile sāye-i ḫāṣṣ-i āferīnende tamlamasının harf değerleri aynı çıkmaktadır
20.
Bizans kronikçisi Pachimeres’in eserinde Ölceytü’nün ismi, Farsça ve
Arapça kaynakların sesletimine uygun biçimde Χαρμπαντᾶς (Carmpantas)
şeklinde yazılmıştır
21.
Modern Araştırmalardaki Yaklaşımlar
Bu ismin imlası, kökeni ve anlamı hakkında dönemin kaynaklarında
geçen bilgileri naklettikten sonra, günümüz araştırmalarının bu isim üzerindeki
yorumlarına geçebiliriz:
İlhan Ölceytü’nün Ḫarbende ismi hakkında ilk yorum yapan tarihçi
Edgar Blochet, bu ismin “üçüncü” anlamına gelen Moğolcadaki ghorbanda
veya Ordos diyalektiğindeki khorbanda kelimelerinin Farsçaya transkripsiyonu
olduğunu söyler; “Çinlilerin bu ismi Ho-eul-pan-ta biçiminde yazmalarını”,
tespitine kanıt olarak gösterir22.
Edward G. Browne, isim hakkında Reşīdü’d-dīn Fażlu’l-lāh’ın yukarıda
geçen şiirini ve Devletşāh Semerḳandī’nin bu isimle ilgili açıklamasını zikreder.
Fakat kendisi ayrıca bir yorumda bulunmaz23.
Bertold Spuler, Ḫarbende adının anlamının ve menşeinin müphem
olduğunu vurgulamakta, en azından İbn Baṭṭūṭa’nın ismin veriliş nedeni
hakkındaki rivayetini reddetmektedir. Spuler, “İranlıların kulağına fena gelen”
Ḫarbende adının Ḫüdābende’ye çevrildiğini söylemektedir24.
ʿAbbās İḳbāl Āştiyānī, Tārīḫ-i Mufaṣṣal-i Īrān adlı eserinde, “Sultan
Ölceytü İslam dininin Şia mezhebini kabul ettiğinde, Şiiler ona Ḫüdābende
lakabını vermişlerdi. Fakat Sünni halk, ona karşı besledikleri düşmanlıklarından
ötürü bu ismi Ḫarbende yaptılar; bu yüzden Sultan Muhammed Ölceytü’nün

Belki de bu isim, Tanrı’nın hazine kapısına sıçramış bir tılsımdı,
öğrendiğimde ismin manasını, dağınık zihnim toparlandı.
İdrak edince anlamını, dedim ‘Yaşasın Şāh Ḫarbende!
celal güneşi ve saltanatı, her daim parlasın gökyüzünde!’”
bkz. Reşīdü’d-dīn 1373/1994, I; s.7; Brown 1929, s.46-47; Ḥāfıẓ-ı Ebrū 1314/1935, s.3-4;
Thackston 1998, I; s.5-6. 20 Browne, bu iki kelime grubunun harf değerlerinin hesabını (ebced) yaparak değerlerin eşit
olduğunu göstermiştir: Şāh ḫarbende: 300 + 1 + 5 + 600 + 200 + 2 + 50 + 4 + 5 = 1167; sāye-i
ḫāṣṣ-i āferīnende: 60 + 1 + 10 + 5 + 600 + 1 + 90 + 1 + 80 + 200 + 10 + 50 + 50 + 4 + 5 =
1167, bkz. Browne 1929, s.47. 21 Pachymeres 1837, II; s.459; Kramers 1993, VI; s.975
22 Blochet 1910, s.264.
23 Browne 1929, s.46-47
24 Spuler 1957, s.215-217.
İlhan Ölceytü’ye Verilen Ḫarbende İsminin Kökeni ve Anlamı Hakkında Yeni Bir Yaklaşım
601
ismi eski kitaplarda hem Ḫüdābende, hem de Ḫarbende lakaplarıyla birlikte
geçer.” demektedir25.
Müctebā Mīnovī, Tāngsūḳ-nāme-yi Īlḫān der Funūn-i ʿUlūm-i Ḫitāʾī adlı
eseri tanıttığı makalesinde, Blochet’nin iddiasını benimser, yani bu ismin
Ḫarbende değil, Ḫurbanda şeklinde okunması gerektiğini öne sürer 26.
Ḫānbābā Beyānī, ʿAbbās İḳbāl ile aynı görüştedir27. Arap tarihçi ʿAbbās
el-ʿAzzāvī de Blochet’nin iddiasını savunur28.
Volker Rybatzki, Die Personennamen und Titel der Mittelmongolischen
Dokumente başlıklı detaylı çalışmasında Ḫarbende kelimesinin anlamına yer
vermez29. Yine yakın zamanda neşredilen Tuncer Gülensoy ve Paki Küçüker’e
ait Eski Türk-Moğol Kişi Adları Sözlüğü’nde Ölceytü’nün ismi Ḫüdābende
açıklanırken Ḫarbende isminin anlamına dair bir veri bulunmaz30.
Reşīdü’d-dīn’in eserinin edisyonunu yapan Muḥammed Rūşen, Ḫarbende
isminin kökenine ve veriliş nedenlerine dair yukarıda zikrettiğimiz rivayetleri
sıralamaktadır. Ardından Ḫarbende isminin Blochet tarafından verilen Moğolca
“üçüncü” anlamının mümkün olmadığını söylemekte; İddiasını kanıtlamak
adına iki yorumunu ileri sürmektedir: Birinci yorumu, “üç” kelimesinin eski
Moğolcada qurban-qurav, fakat “üçüncü” kelimesinin ise
qurvadüger/qurbadüger olduğudur. Rūşen bu kelimenin Ḫarbende biçimine
dönüşmesini mümkün görmemektedir. İkinci savı ise, modern Moğolcada “üç
defa” anlamına gelen ve Ḫarbende kelimesine benzeyen qurvanta=qurbanta
ibaresinin Farsça eserlerde Ḫarbende biçiminde değil, ġūrbendā veya ḳūrbendā
şekillerinde yazılmış olması gerektiğidir. Rūşen, Reşīdü’d-dīn’in Moğolca
isimleri Farsçaya aktarırken sesletime çok dikkat ettiğini ve harfleri özenle
seçtiğini özellikle vurgulamaktadır
31. Ardından Türklerin isim verme
geleneklerine değinen Rūşen, Türklerde ve onlardan etkilenen Moğollarda
çocuklara çirkin isim verme âdetinin varlığından bahsetmekte; dolaylı olarak
kendisinin de Ḫarbende isminin bu geleneğe binaen verildiğine inandığını
ortaya koymaktadır
32. Ḫarbende isminin Farsça bir tamlama olduğundan şüphe
etmeyen Rūşen, kelimenin ögelerini ve kökenini ayrıca tartışmaya açmamıştır.
İlhan Ölceytü’nün din değiştirmesi üzerine detaylı çalışmaları bulunan
Judith Pfeiffer, konuyla ilgili ilk eserinde Ḫarbende (eşek sürücüsü) isminin

25 Āştiyānī 1347/1968, I; s.308. 26 Mīnovī 1955, s.4. 27 Ḥāfıẓ-ı Ebrū 1314/1935, s.3-4. 28 ʿAzzāvī 1935, I; s.401. 29 Rybatzki 2006.
30 Gülensoy ve Küçüker 2015.
31 Reşīdü’d-dīn 1373/1994, III; s.2023. 32 Reşīdü’d-dīn 1373/1994, III; s.2024-2026.
Mustafa Uyar
602
Türk-Moğol geleneğine uygun olarak nazar değmemesi için verildiğini, fakat
“düşman kaynakların” bu kötü anlamlı ismi kullanmaya devam ettiklerini
söyler.33 Diğer çalışmalarında ise Ḫarbende adının Ḫüdābende’ye dönüşmesini,
Ḫüdābende’nin anlamını ve İlhan Ölceytü’nün bu ismi neden kullandığını
dinsel yönden açıklar. Fakat Pfeiffer, Ḫarbende isminin kökeni ve anlamı
hakkında bir tartışmaya girmez34.
Atwood, Ḫarbende adının, tıpkı Gazan’a isim konması hadisesinde
olduğu gibi, doğum sonrasında ilk görülen şeyin isminin verilmesi sonucu
konulduğunu söyler. Bu görüşüne dair dayanağı ise, İbn Baṭṭūṭa’nın yukarıda
naklettiğimiz rivayetidir35.
Sonuç olarak, İlhan Ölceytü’nün Ḫarbende isminin ne anlama geldiği
yönünde, kaynaklarda ve modern araştırmalarda ortaya çıkan üç görüş
bulunmaktadır.
Birinci görüş, Ḫarbende isminin Moğolca “üç” anlamındaki ghorbanda
veya Ordos diyalektiğindeki khorbanda’dan geldiğidir. Elbette Moğollarda isim
olarak sayı verme geleneği bulunmaktadır: Örneğin Yisü (dokuzuncu) sıkça
kullanılan bir isimdir. Yisügey, Yisüder, Yisüngge, Yisülün, Yisüncin, Yisüy gibi
isimler veya bu kelime ile tamlama yapılan Yisü-Buka, Yisü-Möngke, YisünTo’a,
Yisün-Temür gibi isimler 12.-14. yüzyıllarda Moğollar arasında
yaygındır
36. Fakat Blochet’nin ortaya attığı bu sav, Rūşen’in yukarıda
naklettiğimiz yerinde itirazı ile geçersiz kılınmıştır. Ayrıca Reşīdü’d-dīn’in, söz
konusu bu Moğolca ghorbanda kelimesini, olması gerektiği gibi ġūrbendā veya
ḳūrbendā biçiminde değil de Farsça küçültücü bir anlama sahip Ḫarbende
(eşeğin kulu-eşek sürücüsü/bakıcısı) biçiminde imla etmesi hiç de makul
değildir. Reşīdü’d-dīn’in Moğolca kelimelerin Farsça imlasında titizlikle
davrandığını ve yazdığı bu eserini İlhan Ölceytü’ye sunacağını göz önüne
alırsak, Ölceytü’yü rencide edebilecek imlalardan mümkün olduğunca kaçınmış
olması beklenir.
Diğer taraftan Blochet ortaya attığı iddiasında Ölceytü’nün, Argun
Han’ın üçüncü oğlu olması ile Moğolca “üçüncü” kelimesi arasında mantıksal
bir ilişki kurmuş olmalıdır. Yani Blochet’ye göre Ölceytü, “üçüncü” oğul

33 Pfeiffer 1999a, s.37.
34 Pfeiffer 1999b s.3-4, 3. not; Pfeiffer 2013, s.154, 90. not.
35 Atwood 2004, s.398. Burada bir noktaya işaret etmek gerekmektedir: Atwood, Gazan isminin
Farsçada “kazan” anlamına geldiğini söylemekte; bundan yola çıkarak da “İlhanların belli bir
tarihten sonra Farsça isimler almaya başladıklarını” öne sürmektedir, bkz. Atwood 2004, s.398.
Bu isim her ne kadar Farsçada da kullanılıyor ise de aslen Türkçe bir kelimedir.
“Kazan/Kazgan” kelimesinin kökeni için bkz. Rybatzki 2006, s.527. Bu ismin anlamının diğer
bir alternatifi için ise bkz. Clauson 1972, s.683. 36 Atwood 2004, s.398.
İlhan Ölceytü’ye Verilen Ḫarbende İsminin Kökeni ve Anlamı Hakkında Yeni Bir Yaklaşım
603
olduğu için Moğolca ghorbanda ismini almıştır. Bu ilişkiyi geçersiz kılacak
başka bir bilgi, bizzat Reşīdü’d-dīn tarafından verilmektedir: Konkurtay’ın
oğullarından İsen Temür’e de Ḫarbende denilmekteydi; fakat Reşīdü’d-dīn’in
verdiği sıralamada İsen Temür üçüncü değil, ilk oğuldur37. Bu rivayetten de
Ḫarbende isminin “üçüncü” veya “üç defa” anlamlarını taşımadığı ortaya
çıkmakta; böylece Blochet’nin iddiası geçerliğini yitirmektedir.
İkinci görüş, Ḫarbende kelimesinin ḫar (eşek) ve bende (köle, kul)
kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ḫar-bende (eşeğin kulu-eşek
sürücüsü/bakıcısı) olduğu şeklindedir. Söz konusu sava göre bu “küçültücü ve
çirkin” ismin İlhan Ölceytü’ye veriliş sebebi, Türklerde ve Moğollardaki ad
koyma geleneğidir. Türklerde çocuğun yaşamasını sağlamak için Yaşar,
Dursun, Ölmezbay, Taştan, Kürç benzeri adlar verildiği gibi, kötü adlar koymak
âdeti de vardır. Bunun sebebi, “ölüm meleğinin kötü adı olanlardan iğrenerek
onlara yaklaşmadığı” inancıdır. Kırgızlarda İtalmas (melek değil, köpek dahi
onu almaz!), Çoçkabay (domuz), Kabanbay (yaban domuzu) gibi adlar hep bu
inanca göre verilmiştir38. Sorkaktani (çiçek hastalıklı kız) ve Bücir-Ebügen
(yaşlı, pis adam) gibi adlar da aynı amaçla konan Moğolca isimlerdir39.
Fakat burada cevaplanması gereken soru, kötü ruhları ve ölüm meleğini
kovmak için Moğol bir çocuğa neden Moğolca veya Türkçe değil de Ḫarbende
şeklindeki tamamen Farsça bir ismin verildiğidir. Gerçekte bu inanışa binaen
verilen isimler, yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere, Türkçe ve
Moğolcadır.
Üçüncü görüş, İbn Baṭṭūṭa’nın yukarıda zikrettiğimiz rivayetinde de
geçen, çocuk doğduğunda eve ilk giren kişinin yahut göze ilk çarpan nesnenin
adını verme geleneğidir40. Özbek ve Türkmen kadınların doğumdan sonra
dışarıya bakarak ilk gördüğü şeyin ismini çocuğuna verme âdetleri vardır:
Dağbay, Atbay gibi41. Çocuklara nesnelerin ismini vermek, ismi verilen
nesnedeki ölümsüzlüğün ve kalıcılığın çocuğa geçtiğine inanmayla alakalıdır.
Gazan Han’a verilen isim, zikredilen iki görüşle de açıklanabilirken Ḫarbende
ismi bu tanımlara uymamaktadır. Çünkü yukarıda yönelttiğimiz soru, hâlâ
karşımızda durmaktadır.
Bizce yukarıdaki üç görüş, her ne kadar Türk-Moğol isim koyma
geleneklerine dayansalar da Ḫarbende kelimesinin kökenini, anlamını ve veriliş
nedenini tutarlı bir biçimde açıklamaktan uzaktır.

37 Reşīdü’d-dīn 1373/1994, II; s.968. 38 İnan 1986, s.74-75. 39 Atwood 2004, s.398.
40 Atwood 2004, s.398.
41 Kalafat 1994, s.29.
Mustafa Uyar
604
Son zamanlarda yapılan önemli çalışmalar, kelimenin kökenini
anlamamıza oldukça yardımcı olmaktadır. Ḫarbende kelimesinin kökenine dair
ipuçları, Türkçe siyah anlamındaki kara kelimesinin Türkçe ve Moğolcadaki
dönüşümlerinde aranmalıdır: kara → ḫara → ḫar
42. Bende kelimesinin anlamı
ise köle, hizmetkâr veya vassal olup Pehlevi dilinde bendeg şeklinde mevcuttur.
Kelimenin benzer formları Soğdca ve Baktria dilinde de vardır. Bende
kelimesinin Türkçe karşılığı ise kul’dur. Türkçede ve Moğolcada bulunan karakul
kelimesi, sıradan köle/kul/halk anlamındadır
43. Ortaçağ’a ait Yarkend’de
bulunan bazı Arapça belgelerde, birinci kelimesi Türkçe kara, ikinci kelimesi
ise bende olan, Ḫarbende isminin bir prototipi sayabileceğimiz ḳara-bend
tamlamasına rastlamaktayız
44. İlhan Ölceytü’nün Ḫarbende ismi, karakul’un
veya yine aynı anlamdaki karaçu/ḫaraçu’nun45 karşılığı şeklinde kullanılmış
olmalıdır. Böylece, Türk-Moğol inancına göre, İlhan Ölceytü’ye nazar
değmemesi için verilen “çirkin”, en azından “mütevazı” ismin anlamının eşek
bakıcısı, eşek sürücüsü veya eşeğin kulu değil, kara (sıradan) kul, yani “halk
tabakasından kişi” olması kuvvetli bir ihtimaldir.
Diğer muhtemel açıklama, Ölceytü’nün dinî kimliğinde aranabilir; o,
İslam dinine geçmeden önce Budist idi ve İslamiyet’i kabul ettikten sonra
Ḫarbende adını değiştirerek Ḫüdābende yapmıştı. Söz konusu değişiklik,
Ḫarbende ile Budizm, Ḫüdābende ile İslamiyet arasında bir bağlantı
kurulduğunu anlamamıza yardımcı olmaktadır. “Lama’nın talebesi” anlamına
gelen Budist terminolojisindeki Sanskritçe vendeya’dan muharref bendi/bende46
ibaresinin yukarıda açıkladığımız kara/ḫara/ḫar kelimesi ile bir tamlama
yapmış olması mümkündür. Dolayısıyla daha önce Budist olan Ölceytü’nün
uzun süre kullandığı Ḫarbende isminin, Budist geleneğe uygun şekilde
“mütevazı talebe”, “hakir mürit” anlamlarını taşıması da kuvvetle muhtemeldir.
Buna paralel biçimde Ölceytü’nün Müslüman olduktan sonra Ḫarbende
ismini tercih etmeyerek Ḫüdābende’ye dönüştürmesinin iki önemli sebebi
belirmektedir: Birincisi ismin Budist geleneğe ait olması veya en azından aitmiş
gibi gözükmesi; ikincisi ise bu ismin İranlı tebaanın kulağına pek hoş
gelmemesidir. Her ne kadar isim Ḫarbende’den Ḫüdābende’ye dönüştürüldü ise
de, anlamındaki menfi çağrışım nedeniyle olsa gerek, Ḫarbende ibaresi, İlhanlı
karşıtı kaynakların sayfalarında varlığını korumaya devam etmişti.

42 Örneğin Moğolcadaki siyah göz anlamındaki ḳara nüdün tamlaması, ḫar nüden şekline
dönüşebilmektedir, bkz. Rybatzki 2006, s.620. 43 Rybatzki 2006, s.736; Bu kelimenin Türkçeden Orta Farsçaya geçtiği de bilinmektedir, bkz.
Durkin-Meisterernst 2004, s. 364. 44 Ḳara-bend İnal bkz. Gronke 1986, s.33; Rybatzki 2006, s.135, 514. 45 qaracu, qarači xarači, bkz. Rybatzki 2006, s.518. 46 Lessing 1960, s.82.
İlhan Ölceytü’ye Verilen Ḫarbende İsminin Kökeni ve Anlamı Hakkında Yeni Bir Yaklaşım
605
KAYNAKLAR
Āştiyānī 1347/1968 ʿAbbās İḳbāl Āştiyānī, Tārīḫ-i Mufaṣṣal-i Īrān ez İstilā-yi
Moġūl tā İʿlān-i Meşrūtiyet, Tehrān.
Atwood 2004 Christopher Pratt Atwood, Encyclopedia of Mongolia and the
Mongol Empire, New York.
Azzāvī 1935 ʿAbbās el-ʿAzzāvī, Mevsūʿatu Tārīḫi’l-ʿIrāḳ beyne İḥtilāleyn,
Baġdād.
Blochet 1910 Edgar Blochet, Introduction à l’Histoire des Mongols de Fadl
Allah Rashid ed-Din, Leyden.
Browne 1929 Edward Granville Browne, A Literary History of Persia,
London.
Buell 2003 Paul D. Buell, Historical Dictionary of the Mongol World
Empire, Lanham.
Clauson 1959 Gerard Clauson, “The Earliest Turkish Loan Words in
Mongolian”, Central Asiatic Journal VI/3, s.174-187.
Clauson 1972 Gerard Clauson, An Etymological Dictionary, Oxford.
Durkin-Meisterernst 2004
Desmond Durkin-Meisterernst, Dictionary of Manichaean
Middle Persian and Parthian, Belgium.
Gronke 1986 Monika Gronke, “The Arabic Yarkand Documents”, Bulletin of
the School of Oriental and African Studies, 49/3, s.454-507.
Gülensoy ve Küçüker 2015
Tuncer Gülensoy ve Paki Küçüker, Eski Türk-Moğol Kişi
Adları Sözlüğü, İstanbul.
Ḫāfī 1341/1962 Faṣīḥ Aḥmed bin Celālü’d-dīn Muḥammed Ḫāfī, Mücmel-i
Faṣīḥī, tas. Maḥmūd Feraḫ, Meşhed.
Ḥāfıẓ-ı Ebrū 1314/1935 Ḥāfıẓ-ı Ebrū, Ẕeyl-i Cāmiʿü’t-Tevārīḫ-i Reşīdī, tas. Ḫānbābā
Beyānī, Tehrān.
İbn Baṭṭūṭa 1407/1987 İbn Baṭṭūṭa, Riḥletu İbn Baṭṭūṭa-Tuḥfetü’n-Nüẓẓār fī
Ġarāʾibi’l-Emsār ve Acāʾib’i-l-Esfār, tah. M. A. el-ʿUryān-M.
Ḳaṣṣāṣ, Beyrūt.
Ibn Baṭṭūṭa 1999 Ibn Baṭṭūṭa, The Travels of Ibn Baṭṭūṭa, A.D. 1325-1354, trans.
and ed. C. Defremery-B. R. Sanguinetti, New Delhi.
İbn Battûta 2000 Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî, İbn Battûta
Seyahatnâmesi, çev. A. Sait Aykut, İstanbul.
İbn Taġrıbirdī 1313/1992
İbn Taġrıbirdī, en-Nücūmü’z-Ẓāhire fī Mülūki Mıṣr ve’l-
Ḳāhire, tas. Muḥammed Ḥüseyin Şemse’d-dīn, Beyrūt.
İnan 1986 Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara.
Kalafat 1994 Yaşar Kalafat, Kuzey Afganistan Türkleri ve Karşılaştırmalı
Halk İnançları, İstanbul.
Mustafa Uyar
606
Ḳāşānī 1391/2012 ʿAbdu’l-lāh bin ʿAlī Ḳāşānī, Tārīḫ-i Ūlcāytū, tas. Mehīn
Hambelī, Tehrān.
Kolbas 2006 Judith G. Kolbas, The Mongols in Iran: Chingiz Khan to
Uljaytu, 1220-1309, London.
Kramers 1993 J. H. Kramers, “Olčaitu K̲h̲udābanda”, Encyclopaedia of Islam,
First Edition (1913-1936), ed. M. Th. Houtsma, Leiden, cilt
VI, s.974-975.
Lessing vd. 1960 Ferdinand Lessing vd., Mongolian-English Dictionary,
Berkeley-Los Angeles.
Mīnovī 1334/1955 Müctebā Mīnovī, “Tercüme-i ʿUlūm-i Çīnī be-Fārisī der Ḳarn-i
Heştum-i Hicrī”, Mecelle-i Dānişgede-i Edebiyāt, I, s.1-26.
Onon 2001 Urgunge Onon, The Secret History of the Mongols: The Life
and Times of Chinggis Khan, London.
Özgüdenli 2007 Osman Gazi Özgüdenli, “Olcaytu Han”, TDV İslam
Ansiklopedisi, İstanbul, c. XXXIII, s.345-347.
Pachymeres 1837 George Pachymeres, Georgii Pachymeris de Michaele et
Andronico Palaeologis libri Tredecim, Bonnae.
Pfeiffer 1999a Judith Pfeiffer, “Conversion Versions: Sultan Öljeytü’s
Conversion to Shi’ism (709/1309) in Muslim Narrative
Sources”, Mongolian Studies, XII, s.35-67.
Pfeiffer 1999b Judith Pfeiffer, “Twelver Shiism in Mongol Iran”, Pera-Blatter
11, Istanbul, s.3-38.
Pfeiffer 2013 Judith Pfeiffer, “Confessional Ambiguity vs. Confessional
Polarization: Politics and the Negotiation of Religious
Boundaries in the Ilkhanate”, Politics, Patronage and the
Transmission of Knowledge in 13th-15th Century Tabriz, ed.
Judith Pfeiffer, Leiden, s.129-168.
Reşīdü’d-dīn 1373/1994 Reşīdü’d-dīn Faẓlu’l-lāh Hemedānī, Cāmiʿü’t-Tevārīḫ-i
Reşīdü’d-dīn Faẓlu’l-lāh Hemedānī, tas. Muḥammed RūşenMuṣṭafā
Mūsevī, Tehrān.
Ryan 1998 James D. Ryan, “Christian Wives of Mongol Khans: Tartar
Queens and Missionary Expectations in Asia”, Journal of the
Royal Asiatic Society, VIII/3, s.411-421.
Rybatzki 2006 Volker Rybatzki, Die Personennamen und Titel der
Mittelmongolischen Dokumente, Helsinki.
Rybatzki 2012 Volker Rybatzki, “From Animal to Name, Remarks on the
Semantics of Middle Mongolian Personal Names”, Per Urales
ad Orientem: Iter polyphonicum multilingue: Festskrift
tillägnad Juha Janhunen på hans sextioårsdag den 12 februari
2012, ed. by T.Hyytiäinen et al., Helsinki, s.333-338.
Ṣafedī 1420/2000 es-Ṣafedī İbn Aybek, Kitābül-Vāfī bi’l-Vafiyāt, tah. Aḥmed elArnāvūṭ-Türkī
Muṣṭafā, Beyrūt.
İlhan Ölceytü’ye Verilen Ḫarbende İsminin Kökeni ve Anlamı Hakkında Yeni Bir Yaklaşım
607
Semerḳandī 1382/2003 Devletşāh Semerḳandī, Taẕkiretü’ş-Şuʿarā. ed. Edward
Granville Brown, Tehrān.
Sims-Williams 2010 Nicholas Sims-Williams, Iranisches Personennamenbuch,
Wien.
Spuler 1957 Bertold Spuler, İran Moğolları, Siyaset, İdare ve Kültür
İlhanlılar Devri, 1220-1350, çev. Cemal Köprülü, Ankara.
Thackston 1998 W. M. Thackston, Rashiduddin Fazlullah’s Jamiʻuʼt-tawarikh,
Compendium of Chronicles, Cambridge.

Konular