MUSA BİGİYEF VE TATAR TÜRKÇESİYLE YAZILMIŞ HÂFIZ DİVANI ŞERHİ

105
MUSA BİGİYEF VE TATAR TÜRKÇESİYLE YAZILMIŞ HÂFIZ
DİVANI ŞERHİ
Doç. Dr. İ. Çetin DERDİYOK
Çukurova Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Balcalı-ADANA / TÜRKİYE
ÖZET
Ünlü Iran şairi Hafız’ın şiirleri, Türk edebiyatını içinde bulunduğumuz yüzyıla kadar
etkilemiştir. Bilhassa eski Türk edebiyatı sahasına giren birçok şair Hafız’ın etkisinde
kalmıştır. Bu nedenle Hafız’ın şiirleri zaman zaman Türkçe’ye çevrilmiş ve şerhleri
yapılmıştır. Bu şerhlerden biri de Musa Bigiyef’in Tatar Türkçesi’yle yazılmış ve 1910
yılında Kazan’da basılmış eseridir. Söz konusu eser, Hafız’ın 495 kadar gazelinden
133’ünden beyitler seçilerek hazırlanmıştır. Kazan Türkçesiyle yazılan bu şerh, Türk
lehçeleri ve edebiyatı açısından önem arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Şerh, Eski Türk Edebiyatı. Divan-ı Hafız, Musa Bigiyef.
ABSTRACT
Hafız is well known poet in Persian Literature, effects Turkish Literature until the century
of being in. Particularly, most of Ottoman poets effected by Hafız.In this case, Hafız
works has been translated Turkis and also analyzed. one of this analyzed, made by Musa
Bigiyef, in Tatar Turkish and published in 1910 at Kazan. In this study imply on 133
verse all his 495 works. This work is important in all Turkish dialects and literatures.
Key Words : Annotation,.Ottoman Literature, Divan-ı Hafız, Musa Bigiyef.
GİRİŞ
Eski Türk şiirini anlamanın önemli yollarından biri de şiir şerhlerini bilmekten geçer.
Eski şiirimiz hakkında daha çok bilgi sahibi olmak ve onu daha iyi tanımak istiyorsak
eski şiiri bilen kimselerin yapmış oldukları şiir şerhlerini okumak ve incelemek gerekir.
1875 yılında Rusya’nın Karadeniz kıyısında Rostov-Na-Don’da doğan Musa
Carullah Bigiyef de Türk şairlerinin büyük ölçüde etkilendiği Hâfız Divanı’ndan seçtiği
bazı gazel ve beyitleri, kendi devrindeki gençlerin anlayıp öğrenebilmeleri için Tatar
Türkçesine çevirmiş ve şerh etmeye çalışmıştır. 1910 yılında Kazan’da basılan bu eser,
Süleymaniye Kütüphanesi Tahir Ağa kısmında 532 numarayla kayıtlı bulunmaktadır.
1910 yılında yayımlanmış olmasına rağmen Türkiye’de de pek tanınmayan,
üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış bu eseri bilhassa eski edebiyatımız ve dil
özellikleri bakımından tanıtmak istiyoruz. Fakat önce Hâfız ve Divanı’ndan daha sonra
da Musa Carullah Bigiyef^ten söz etmenin yararlı olacağını düşünüyoruz..
Hâfız ve Divanı
Hâfız’ın asıl adı, Muhammed Şemseddin’dir. Ttarihleri kesin olmamakla birlikte 1320 –
106
GİRİŞ
1390 yılları arasında İran’ın Şiraz şehrinde yaşamış bir şairdir. 70 yaşlarındayken vefat
ettiği tahmin edilen Hâfız Şiraz’da doğup büyüdüğü ve yaşadığı için Şirazî lakabıyla
anılır.
Hâfız’ın divanı, Türkiye'de Mevlana’nın Mesnevisi ve Sadi’nin Gülistan'ından
sonra en çok okunan Farsça eserlerdendir. Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi adlı
eserinde “Moğol Fütûhâtının İran Medeniyetine Tesiri” başlıklı kısımda, Hâfız’ın
eserlerinin Müslüman medeniyetinin etki ettiği her yerde okunduğunu ve öğretildiğini
belirtir.1
Ayrıca “Sa’dî ve Hâfız” başlıklı kısmında, bilhassa Hâfız’ın XV.-XVI.
yüzyıllarda Türk şiiri üzerinde çok etkili olduğunu söyler.2
Eski Türk edebiyatı sahasına baktığımızda Surûrî; Şem’î ve Sudî'nin Hâfız
Divanı şerhleriyle dikkati çektiğini görüyoruz. Abdülbaki Gölpınarlı da Hâfız Divanı’nın
Türkçe’ye çevirisini yapmış ve 1944 yılında yayımlanmıştır.3
Hâfız Divanı’nın başta İngilizce, Fransızca, Almanca olmak üzere Orduca’ya da
pek çok çevirisi yapılmıştır. Bunların bir kısmını Gölpınarlı’nın ön sözünde ve Tahsin
Yazıcı’nın İslâm Ansiklopedisi’ndeki “Hâfız” maddesinde görmek mümkündür.4

Hâfız’ın divanına yazılmış Türkçe şerhler onun çok sevilip okunduğunun da bir
göstergesidir. Hatta Divanı, medreselerde okutulan bir kitap durumundadır.. Agâh Sırrı,
havas’ı, yani devrin okuyup yazmış aydın insanlarını tanımlarken Hâfız ve Sadi’yi
okumuş kişiler olduklarını da belirtiyor..5
Bu bilgiler Hâfız’ın divanı ve şerhlerinin eski kültürümüze etkisi ve eski Türk
şiirinin öğretimindeki rolü hakkında bir fikir vermektedir. Bugün de eski Türk edebiyatını
daha iyi anlamak ve değerlendirebilmek için eski şiirimizi etkilemiş olan bu şair ve
şiirlerinin bilinmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Musa Carullah
Musa Carullah, dinî konularda pek çok eseri bulunan, araştırmacı ve yenilikçi bir İslâm
bilginidir. 1875 yılında Azak Kalesi’nin kuzeyinde Rostov-Na-Don şehrinde doğmuştur.
Annesi Fatma Hanım’ın sayesinde medresye devam etmiş iyi bir din eğitimi almıştır.
Buhara’ya gitmiş, medrese tahsili görmüştür. Arapça ve Farsça’yı öğrenir. Kur’ân-ı
Kerîm’i hıfzeder.
Musa’nın hayatı, ilmi araştırma yapmak, bilgi edinmek ve bu bilgileri kendi akıl
süzgecinden geçirdikten sonra yaymak için bilhassa İslam ülkelerine seyahat etmekle

1
Prof. Dr. W. Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi, (Prof. Dr. M. Fuad Köprülü
Tarafından BAŞLANGIÇ’la İZAH ve DÜZELTMELER Kısmı İlâve Edilmiştir),
Diyanet İşleri başkanlığı Yayınları, 5. Baskı, ( Tarih belirtilmemiş), s.61, 62. 2
a.e. s.183, 184.
3
Gölpınarlı, Abdülbaki, Hâfız Divanı, Milli eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul
1989.
4
Tahsin Yazıcı, “Hâfız” mad. TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XV, İstanbul 1997, s. 103-
106.
5
Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, AKDTYK TTK Yayınları, Ankara
1988, s. 30.
107
geçmiştir. İstanbul’a, Kahire’ye, Mekke’ye, Beyrut’a, Şam’a, Hindistan’a hatta
Japonya’ya gider.
1904 yılında yurduna döndükten sonra. 1905’te Esma Aliye Hanım’la evlenir,
altısı kız, ikisi oğlan sekiz çocuğu olur. Kazan’da misafir olan Faslı âlim ve edip Ahmed
eş-Şankîtî ile tanışır ve onunla cahiliyye devri şairlerinden Tarafe b. Abd’in divanı
üzerine çalışarak Arap dili ve edebiyatı bilgisini artırmaya çalışır.
Carullah, bu arada gazeteciliğe başlar. Ülfet gazetesini çıkarır. Kazan’da Şark
Kütüphanesi Sahibi Ahmed İshakî Efendi ile tanışır. Dini ve toplumsal konularda yazdığı
eserleri arka arkaya yayımlar. Bunlardan biri de inceleme konumuz olan Divan-ı Hâfız
şerhidir. Cârullah, bu dönemde 1917 Ekim ihtilaline kadar yirmiye yakın eser vermiştir.
1923 yılında İslâmiyetin Elifbası adlı eserinin basılmasından sonra tutuklanır. Gerçi üç ay
sonra çıkar. 1925 yılında Kırım’a dinlenmek için gider. 1927’de hacca giderken
İstanbul’a uğrar ve Müskirat kitabını bastırır.
Musa Carullah 1930 yılından vefatına kadar olan sürede tam bir sürgün hayatı
yaşar. 1930 yılında Rusya’dan kaçtıktan sonra bir daha yurduna dönemez. Yurduna ve
ailesine hasret olarak 1949 yılında Kahire’de vefat eder6
Musa Carullah Bigiyef, adına araştırma enstitüsü kurulabilecek kadar eser
vermiş, dilde İsmail Gaspıralı’nın yolundan giden, sanat yönü gelişmiş, aydın bir din
bilginidir. 7
Ölümünün 50. yılı dolayısıyla Ankara’da yapılan bir toplantıda Süleyman
Rahimov, Bigiyef’in kendi memleketinde de hâlâ tanınmadığını söyler.8
Günümüzün
önemli kaynaklarından İslâm Ansiklopedisi’nde de Musa Carullah hakkında bilgi
bulunmaması dikkatimizi çekmektedir.
Kaynaklarda Carullah’ın şerhiyle de ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Mehmet Görmez’in hazırladığı biyografik çalışmada Divan-ı Hâfız şerhinden ”Tasavvuf
büyüklerinden Hâfız Şirazi’nin meşhur divanından ilmi, felsefi ve ahlaki yönden en
önemli beyitlerinin tercüme ve şerhlerinden ibaret olan bu kitap, hicri 1328 yılında
Kazan’da basılmıştır” şeklinde söz edilmektedir.9
Ahmet Kanlıdere ise “Musa
Carullah’ın Eserleri Hakkında Yeni Bilgiler” başlıklı bildirisinde “Ebu’l-Alâ elMaari’nin
(973 -1057) el-Lüzumiyyat’ı (Kazan 1907) ile İranlı şair Hâfız’ın Divân’ından
bazı beyitleri tercüme eder(Kazan 1912).” şeklinde bilgi verir.10 Tahsin Yazıcı da İslâm
Ansiklopedisi’ndeki maddesinde Bigiyef’in eserinden de Tatarca ve Rusça çeviri diyerek

6
Mehmet Görmez, Musa Carullah Bigiyef, TDV Yayınları, Ankara 1994, s.9-50. 7
Elif Su Temizyürek, “Musa Carullah Bigiyev’in Türkçe’nin Birliği Hakkındaki
Görüşleri”, Ölümünün 50. Yıldönümünde Musa Carullah Bigiyef (1875-1949), TDV
Yayınları, Ankara 2002, s.148. 8
Süleyman Rahimov, “Rusya’da M. Cârullah ile İlgili Çalışmalar ve M. Cârullah’ın
Bazı Mektupları”, Ölümünün 50. Yıldönümünde Musa Carullah Bigiyef (1875 -1949),
TDV Yayınları, Ankara 2002, s. 237. 9
Bkz..a.e. s.212.
10 Doç. Dr. Ahmet Kanlıdere, “Musa Carullah’ın Eserleri Hakkında Yeni Bilgiler”,
Ölümünün 50. Yıldönümünde Musa Carullah Bigiyef (1875-1949), TDV Yayınları,
Ankara 2002, s.224.
108
söz eder.11 Gölpınarlı ise kendi şerhinin giriş kısmında yerli yabancı pek çok şerhten söz
etmesine rağmen Musa Cârullah’ın şerhinden söz etmemektedir.12
Türkiye Türkçesiyle yayınına rastlamadığımız Süleymaniye Kütüphanesi’nde
Tahir Ağa 532 numarada kayıtlı olarak gördüğümüz, 1910 yılında Kazan’da basılan
Divan-ı Hâfız şerhini kısaca tanıtmaya çalışalım.
Musa Carullah’ın Hâfız Divanı Şerhi
Kitabın adı, dış kapakta büyük puntolu Arap harfleriyle kırmızı mürekkepli olarak
Dîvân-ı Hâfız şeklinde yer alıyor. Kitap adının hemen altında
Ehl-i tasavvuf kitablarında lisânü'l-πayb la…abıyla şöhret bulmuş.
»·âce ◊âfı@ ◊a≥retleriniñ Dµvânı'ndan inti«âb …ılınmışdır.
ifadesi yer alıyor. Bu kısmın da hemen altında yine Arap harfleriyle Hâfız’ın
mahlasının da bulunduğu Farsça bir beyit ve hemen altında Türkçeye çevrilmiş şekli
bulunmaktadır:
∏azel güftµ vü dür süftµ biyâ vü «oş bi-«·ân ◊âfı@
Ki ber-na@m-ı tû efşâned felek ¡ı…d-ı ¿üreyyâ-râ
∏azel söyledüñ, incüleri tizdüñ, gel o…u, ey ◊âfı@.
Senüñ √urmetine felek §açar yulduzlarını.
Hemen bu kısmın da altında eserin fiyatı, Bahâsı: 60 Tin ifadesi görülmektedir.
Bu kısmın da altında büyük Kril harfleriyle eserin basıldığı yer KAZAN olarak
belirtilmiştir.
Bu kısmın da altında eserin basıldığı yıl 1912 olarak verilmiştir.
Kapağın iç yüzünde yine Musa Bigiyef’in hazırladığı Kavâid-i Fıkıh adlı eserin
reklam amaçlı tanıtımı yer almaktadır. Burada eserin yayımlandığı, 201 maddeden
meydana geldiği, 231 sayfa tutan büyük bir eser olduğu okuyuculara duyurulmaktadır.
Hâfız Divanı şerhinin içindeki kapak sayfasında en yukarda Arap harfleriyle M.
Bigiyef, altında büyük Arap harfleriyle Dîvân-ı Hâfız Tercümesi sözleri yer almaktadır.
Bu başlığın altında dış kapaktaki “Ehl-i tasavvuf kitablarında ……” diye başlayan kısım
ve yine dış kapaktaki beyit ve tercüme bulunmaktadır.
Bu kısmın da altında Nâşiri: Ahmed El İshâkî sözleri yer alıyor. Bu sözlerin
altında beş yapraklı bir gül figürü, bu figürün altında da Kazanda, “Örnek” Matbaası
ve bunun da altında eserin basıldığı yer Kril harfleriyle KAZAN görülmektedir Eserin
basıldığı yıl ise burada 1910 olarak verilmiştir.
İç ve dış kapakta yer alan bu farklı tarihler, kaynaklara da yansımıştır. Örneğin

11 Tahsin Yazıcı, “Hâfız” mad. TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XV, İstanbul 1997, s.103-
106.
12 Abdülbaki Gölpınarlı, Hâfız Divanı, Milli eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1989
109
yukarıda alıntı yaptığımız Ahmet Kanlıdere’nin yazısında baskı tarihi 1912, Tahsin
Yazıcı’nın İslâm Ansiklopedisindeki “Hâfız” maddesinde ise 1910 olarak görülmektedir..
Bu durum, eserin basıldıktan iki yıl sonra ciltlenmiş olabileceği ihtimalini akla getiriyor.
Bundan sonra kitapta Söz Başı şeklinde ifade edilen bizim Ön Söz dediğimiz
kısım bulunmaktadır. Musa Carullah, burada Seyyid Kâsım Ensâr’ın Hâfız’ın şiirlerini
mükemmel bir biçimde derleyip bir araya getirdiğini, Osmanlı âlimlerinin bu divanı çok
beğendiğini, tercüme ve şerhler yaptıklarını anlatıyor. Ayrıca Hâfız Divanı’nın Avrupa
dillerine bile çevrildiğini belirttikten sonra kendisinin de öğrencileri için bu divandan
beyitler seçip şerh etmeye çalıştığını yazıyor.
Biz Seyyid Kâsım Ensâr’ın bir araya getirdiği divana ulaşamadık, fakat
Muhammed Kazvînî ve Doktor Kâsım Ganî tarafından hazırlanan, Tahran’da basılan
divan nüshasını elde ettik. Daha sonra ayrıntılı olarak yayınlamayı plânladığımız Musa
Carullah’ın şerhini bu divan nüshasıyla karşılaştırdık.
Karşılaştırmamız neticesi, Musa Carullah’ın tam bir şerh yapmadığı, yalnızca
divandan kendisinin seçtiği beyitleri tercüme ve şerh ettiği görülmüştür. Muhammed
Kazvînî ve Doktor Kâsım Ganî tarafından hazırlanan divan nüshasında 495 gazel
bulunmasına karşılık Musa Carullah, tespitimize göre 133 gazelden alıntı yapmıştır.
Ayrıca Musa Carullah’ın şerhinde bulunan 12 kadar gazele Muhammed Kazvînî ve
Doktor Kâsım Ganî nüshalarında rastlayamadık. Bu da nüshalar arasındaki farkı
göstermektedir..
Tarafımızdan yapılan bu tespitlerin çok fazla yer tutacağı düşüncesiyle burada
iki örnek vermekle yetineceğiz. Divanda 89 ve 99. sayfalarda yer alan 4. gazelden 5, 7 ve
8. beyitler alınmıştır, fakat nüsha farkından dolayı şerhte olan bir beyit de
karşılaştırdığımız divanda bulunmamaktadır. Yine divanda 99. sayfada ve 5. sırada yer
alan gazelin ise 1, 3, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13. beyitleri alınmış 2. beyit alınmamıştır.
Musa Carullah’ın şerhi eski edebiyatımızda görülen şerh anlayışına uygun
olarak daha çok tercümeye ve anlam derinliği bulunan sözcüklerin çeşitli anlamlarını
vermeye, telmih unsurlarını ayrıntılı olarak anlatmaya dayalıdır.
Yine yer ve zamanın sınırlı olması nedeniyle burada yalnızca bir örnek vermekle
yetineceğiz.
Fâ ¡i lâ tün Fâ ¡i lâ tün Fâ ¡i lâ tün Fâ ¡i lün
Ey fürûπ-ı mâh-ı √üsn ez-rûy-ı ra√şân-ı şümâ
Âb-ı rûy-ı «ûbµ ez-çâh-ı zena«dân-ı şümâ
Fürûπ = Fâ ∂ammesiyle ya fet√asıyla ya…tılı…. Âb-ı rûy = Yüz suyu. ∏âliben
insânıñ √ayâsından, ¡izzetinden, şerefinden kinâye olur. Zena«dân = ¡Arapça ze…an,
¢azan şµvesinde “İyek” ta¡bµr olınur.
Ey! Güzellik ayınıñ ya…tılıπı siziñ ya…tı bal…ar yüzüñüzden güzelligin yüz §uyu
siziñ iyegiñiz çu…urından.
110
Yukarıdaki beyitte “fürûg, zenahdân” sözcükleri ve “âb-ı rûy” tamlamasının
gençler tarafından bilinmeyeceği düşünülerek anlamları verilmiştir. Ayrıca “fürûg”
sözcüğünün okunuşunda da bir sorun yaşanmaması için fe harfinin dammeli, yani ötreli
okunması gerektiği belirtilmiştir. Daha sonra da Farsça beyit Tatar Türkçesine
çevrilmiştir.
Burada günümüz Türkiye Türkçesinde görmediğimiz “yaktı, yaktılık, balkamak,
iyegi” gibi sözcüklerle de karşılaşıyoruz.
Nur, şule, aydınlık anlamına gelen “yaktı” sözcüğü, eski Anadolu Türkçesi
özelliği taşıyan metinlerde “yahtu” biçiminde geçiyor. “Yaktılık” sözcüğü ise “yahtulık”
biçiminde görülüyor.
Yine günümüz Türkçesinde bile görülen parıldamak anlamında kullanulan
“balkımak” fiili geniş zamanlı olarak “Balkar” şeklinde kullanılmıştır. Bu sözcükler, Cem
Dilçin’in hazırlamış olduğu Tarama Sözlüğü’nde bulunmaktadır.13
Çene çukuru için Türkçe karşılık olarak “iyek” sözcüğü verilmiştir, fakat bu
sözcüğü, çene çukuru anlamında bulamadık. Büyük bir ihtimalle Tatar Türkçesine özgü
bir sözcük olabileceğini düşünüyoruz.
Görüldüğü gibi Musa Carullah’ın 20. yüzyılın başlarında yaptığı bu şerh Türk
dili ile uğraşanlar için de bir hazine durumundadır. Kanımızca bu metnin dil açısından da
Türkiye Türkçesiyle karşılaştırmalı bir çalışmasının yapılması Türk lehçelerinin ortak
yönlerini ortaya koyması açısından son derece yararlı olur.
SONUÇ
Eski edebiyatımız açısından bakıldığında Hâfız ve Divanı’nın eski kültürümüzü ve
şiirimizi etkilediği görülmektedir. Musa Carullah gibi bir âlim ve edibin hazırladığı bu
şerh de geçmişten günümüze aktarılan bir kültür mirasıdır. Şerhler, farkına varmadığımız
bir telmih unsurunun, dilin bir kullanım biçiminin farkına varmamızı sağlayabilir. Bu
durum, dil ve edebiyatımızı daha güçlü daha etkili kılar.
Sonuç olarak Hâfız Divanı’nın üçte biri kadar tutan gazellerden beyitler
seçilerek hazırlanmış olan Carullah’ın şerhi, gerek dil özellikleri gerekse eski
kültürümüze ait öğeleri bakımından incelenmeye değer bir eser olarak karşımıza
çıkmaktadır.

13 Cem Dilçin, Tarama Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara 1983, s.24 ve 234.
111
KAYNAKÇA
Barthold, Prof. Dr. W., İslâm Medeniyeti Tarihi, (Prof. Dr. M. Fuad Köprülü Tarafından
BAŞLANGIÇ’la İZAH ve DÜZELTMELER Kısmı İlâve Edilmiştir), Diyanet İşleri
başkanlığı Yayınları, 5. Baskı, (Tarih belirtilmemiş).
Ganî, Dr.. Kâsım, Bk. Muhammed Kazvînî,
Gölpınarlı, Abdülbaki, Hâfız Divanı, Milli eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1989.
Görmez, Mehmet, Musa Carullah Bigiyef, TDV Yayınları, Ankara 1994.
Kanlıdere, Doç. Dr. Ahmet, “Musa Carullah’ın Eserleri Hakkında Yeni Bilgiler”,
Ölümünün 50. Yıldönümünde Musa Carullah Bigiyef (1875-1949), TDV Yayınları,
Ankara 2002.
Kazvînî, Muhammed, Dr.Kâsım Ganî, Hâfız, 2. Baskı, İntişârât-ı Esâtîr, Tahran H.1368.
Köprülü, Mehmet Fuat, Edebiyat Araştırmaları, AKDTYK TTK Yayınları, Ankara 1986.
Levend, Agâh, Sırrı, Türk Edebiyatı Tarihi, AKDTYK TTK Yayınları, Ankara 1988.
Rahimov, Süleyman, “Rusya’da M. Cârullah ile İlgili Çalışmalar ve M. Cârullah’ın Bazı
Mektupları”, Ölümünün 50. Yıldönümünde Musa Carullah Bigiyef (1875-1949),
TDV Yayınları, Ankara 2002, s. 237.
Temizyürek, Elif Su, “Musa Carullah Bigiyev’in Türkçe’nin Birliği Hakkındaki
Görüşleri”, Ölümünün 50. Yıldönümünde Musa Carullah Bigiyef (1875-1949), TDV
Yayınları, Ankara 2002, s.148.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C.IV. Dergâh Yayınları, İstanbul 1981.
Yazıcı, Tahsin, “Hâfız” mad. TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XV., İstanbul 1997.
112
Divan-ı Hafız Dış kapak
113
Divan-ı Hafız Dış kapağın iç yüzü
114
Divan-ı Hafız iç kapak
115
Divan-ı Hafız Dış kapağın iç yüzü
116
Divan-ı Hafız Dış kapağın arka yüzü

Konular