FARS EDEBİYATINDA SAÇ

Özet: Bu makalede, Fars şiirinde önemli bir yeri olan saç üzerinde durulacaktır.
Saç, şiirde en çok kullanılan güzellik unsurlarındandır. Değişik adlar altında birçok yönden ele alınan saç, sayısız teşbih ve mecazlara konu olmuştur. Şekli, kokusu, rengi ve benzeri özellikleriyle birçok beyte anlam vermiş, düzensizlik ve dağınıklığıyla aşığın aklını başından alıp, esir ve perişan etmiştir. Ondaki koku, bazen kendinde mevcuttur, bazen de dışarıdan gelir. Kokusu adeta misk ve ambere benzer. Hatta misk ve amber bile sevgilinin saçı gibi kokamaz. Rengi daima siyahtır. Saç, aynı zamanda aşığı boğan bir kementtir. Aşığın gönlü, sevgilinin saçının her bir teline asılıdır. Saç dağınık olursa, gönüller de dağılır. Bu ve buna benzer özellikler Fars edebiyatında saçın ilk belirgin özellikleridir.

Anahtar sözcükler: Fars Edebiyatı, edebiyat, sevgili, saç, renk, koku

Hair in Persian Literature

Summary: This article focuses on hair, which has a prominent place in Persian poetry. Hair is one of the beauty elements mostly used in poetry. This concept, which is studied under different names, has become the theme of numerous similes and figurative expressions. It has given meaning to many couplets with its shape, smell, color and other features and also has made the lover utterly confused and slave by taking his mind away with its untidiness. The smell it has sometimes exists in it and sometimes it comes from outside. Its smell is like musk and ambergris. Even musk and ambergris do not smell like the sweetheart’s hair. Its color is always black. Besides, hair is the lasso strangling the lover. The heart of the lover is linked to each single hair of the sweetheart. If the hair is untidy, the heart also scatters. These and similar aspects are striking features of hair in Persian literature.

Keywords: Persian Literature, literature, lover, hair, color, smell


Saç, şiirde en çok kullanılan güzellik unsurlarındandır. Mû, gîsû, zülf gibi adlar altında bir çok yönden ele alınan saç, sayısız teşbih ve mecazlara konu olmuştur. Şekli, kokusu, rengi ve benzeri özellikleriyle birçok beyte anlam vermiştir.i
Geçmişten günümüze kadar, saç hakkında hoş ve güzel beyitler söylememiş, büyülü bir hilal oluşturmamış ve onun kıvrımlarına tutulmamış şair nerdeyse yok gibidir.ii Düzensizlik ve dağınıklığıyla aşığın aklını başından alır, esir eder, perişan eder. Ondaki koku, bazen kendinde mevcuttur, bazen de dışarıdan gelir. Kokusu adeta misk ve ambere benzer. Hatta misk ve amber bile sevgilinin saçı gibi kokamaz. Rengi daima siyahtır ve bu vasfıyla geceyi, karanlığı ve zulümatı; tasavvufi anlamıyla da yüzü (vahdeti) örten küfrü, çok olması bakımından da kesreti ifade eder. Saç, aynı zamanda aşığı boğan bir kementtir. Aşığın gönlü, sevgilinin saçının her bir teline asılıdır. Saç dağınık olursa, gönüller de dağılır. Bütün bu özellikler Fars edebiyatında saçın ilk belirgin özellikleridir.iii
Saç uzun, halka, yanakların iki yanında sarkık, dağınık, perişan, dolaşık, siyah, misk ve amber kokulu olarak mûy, tûrra, gîsû ve kâkül diye adlandırılsa da bu değişik isimler arasında farklar vardır. Her birinin bulunduğu yeri ve şekli ayrı ayrıdır. Şöyle ki yüzün çevresinde sanki gül bahçesinde halkalanmış yılan gibi görünen saça zülüf denmiştir. Bunun için güzellerin niteliği olmuştur.iv Saçın Farsça şiirlerde çoğunlukla zülüf olarak yer alması göz önünde bulundurularak, kelimenin sözlük manası; kulak ardına kadar gelen ve kulağın altında halka olan saça denir. Başka bir ifadeyle zülüf, şakaklardan sarkan saç lülesi, yüzün yanlarından aşağıya doğru kıvrım kıvrım veya düz olarak boyunda veya yanağın üzerinde tasavvur edilen saçtır. Sözlüklerde zulfîn, zorfîn ya da zofrân olarak da geçen bu kelime, sürgü ya da zincirin kendisine asıldığı sandık veya kapı çevresine çakılan bir halka diye tanımlanır. Halka olması sebebiyle zülfe teşbih edilmiştir. Ayrıca bu kelime bazen zolfeyn olarak tesniye: ikileme sıgasıyla söylense de zülüf kelimesinin tesniyesi değildir.v
زلف آورند و بر سر رخسار کج نهند


وقتی برای آنکه بغارت برند دل

“(Güzeller) gönlü yağmalamak istediklerinde saçlarını yanaklarının üzerinde kıvırırlar.”vi
Öte yandan kulak arkasından uzanarak güzellerin boyunlarından dolanıp omuza dökülen saça gîsu denir.vii
بر بناگوشش چرا گردن نهد گيسوی او


از بناگوش ار ندارد آرزوی گردنش

“Eğer onun gisusunda, kulağın arkasından gerdana geçmek arzusu yoksa neden kulağına boyun eğiyor.” viii
Öbür taraftan alna dökülen saça turre veya kâkül, perçem denir.ix
گفتا منش فرموده ام تا با تو طراری کند


گفتم گره نگشوده ام زان طره تا من بوده ام
“Dedim ki; ben, ben olalı o saçların bir düğümünü bile çözemedim. Dedi ki; sana öyle cevretmesini ben söyledim.” x
Enisu’l-uşşak’ ta turre, omuza dökülen ve yüzü kapamaması için enseden bağlanan saç şekli olarak tanımlanır.xi
يا طرّه را بندی بنه تا ترک طراری کند


يا غمزه را پندی بده تا ترک عياري کند
“Ya gamzene öğüt ver hilekârlığını terk etsin, ya da turranı bağla ki gönül hırsızlığını bıraksın.” xii
Sevgilinin belini kemer gibi saran saça mûy denilir. Mû ve mûy kelimelerinin saç mefhumu içinde mütalaa edilişleri, onların bazı beyitlerde, ya tamamen genel manada saç yerine kullanılmaları, ya da onun mahiyetini vermesi dolayısıyladır.xiii
چون تو که ديده موي ميان در ميان ترک


موی تو تا ميان و ميان تو کم ز موي

“ Senin saçların beline kadar uzamış ve belin de kıldan ince. Tıpkı Türk güzelinin kıla benzeyen ince beli gibi.”xiv
Ayrıca kıl manasını da içeren mû, sevgilinin belinin kıl gibi ince oluşu dolayısıyla bel ile birlikte kullanılmıştır. Çünkü bel, inceliği sebebiyle kıla benzetilir:xv
ز من مپرس که خود در ميان نمی بينم


نشان موی ميانش که دل در او بستم

“Gönlümü, sevgilinin kıl gibi olan beline bağladım; ama o belin nişanını benden sorma…ben zaten kendimi göremiyorum, zaten kendimi kaybetmişim!xvi
Arap şairleri, saçı yedi değişik isimle kullanmışlardır. Mesela; sudg: zülüf, zü‘abe: erkek saçı, zafire: örülü saç, gadire: kadın saçı, turra: kıvırcık saç, fer: uzun saç, şe‘r: kıl, ehsem: siyah saç. Bunların ortak özelliği, hepsinin siyah saç için kullanılan değişik kelimeler olmasıdır. Ayrıca şiirlerde saç için kullanılan Vehaf kelimesi, çok siyah saça verilen başka bir isimdir.xvii
Fars şairlerinin kullandıkları zülfün altmış gerçek adı mecazi olarak yüze ulaşmıştır.xviii Burada, şairlerin çeşitli dönemlerde ele aldığı noktalardan biri olarak sevgilinin saçına yönelik yapılan teşbihler, istiare ve kinayeler, saçın şekli, boyu, rengi ve onun üzerinde yapılan çeşitli süslemeler üzerinde durulacaktır.
Çeşitli yönlerden saçın özellikleri
Yukarıda da ifade edilmeye çalışıldığı gibi saç, sevgilinin en çok üzerinde durulan ve hayallere konu olan güzellik unsurudur. Dağınık, karışık, örülmüş, düz şekli, uzunluğu, siyah rengi ve kokusu sebebiyle birçok unsurlarla benzerlik gösterir. Saçın en çok hayallere sebep olan özelliği şeklidir. Buda, yüzün ve yanağın güneş, ay ve deniz; kaşın hilâl; ayva tüyleri ve dudağın değişik şekillerde hayal edilmesinde önemli rolü vardır. Koku unsurunun söz konusu edildiği hayallerde, ilgi kurulan çiçek ve maddelerin renk bakımından da, saçın rengi ile bir benzerlik taşıdığı görülür. Meydana getirilen hayallerde, şekil, renk ve koku şeklinde kesin çizgilerle bir ayırıma gitmek de pek mümkün değildir. Çoğu zaman bu üç unsur, tasavvurda az çok beraber bulunurlar ve tasavvurun kuvvetlenmesine sebep olurlar. Saçın bilhassa bu üç ana yönüyle işlendiği ve bu şekliyle konu teşkil ettiği görülmektedir.xix
Onun için aşağıda saç ile ilgili benzetmeler incelenirken renk, koku ve şekil yönünden bir tasnife gidilmişse de yeri geldikçe ilgili hususlara da ayrıca işaret edilecektir.
Saçın Bölümleri
Saç, yukarda ifade ettiğimiz özelliklerin yanı sıra güzellik ülkesinin başta bulunan padişahıdır da. Saçın içinde yiv: saçı ortadan ikiye ayıran çizgi olup üç bölüme ayırmak mümkündür:xx
Mu‘akkad: Pehlevice’de şiken derler. Türk kızlarının saç örgülerine benzer. Farsça’da ise buna gile denir.xxi
پايم فراز پايه چرخ برين رسد


گر دست من بدان گله عنبرين رسد

“Eğer benim elim o amber kokulu gileye (saça) ulaşırsa, ayağım da yüce feleğin en yüksek noktasına çıkmış olur.”xxii
Müca‘ad: Pehlevice’de Negûle, Farsçada ise Kelâle ismini alır. Bu isim çok kıvırcık oluşundan dolayı verilmiştir. Deylemîlerin saçlarına benzer.xxiii
به مشک چين گرفته روی لاله


بت ديلم مه مشگين کلا له


“Deylem güzeli, kıvırcık saçı misk kokulu ay yüzlü lale gibi güzel yüzü Çin miski saçar.”xxiv
Müselsel: Zencilerin zırh şeklinde birbirine girmiş saçlarına benzer. Pehlevicede mergul, Farsçada kâkül adını alır.
حيف با شد بر مه روی تو از کاکل نقاب

کاکل مشگين برانداز از رخ چون آفتاب
“Güneş gibi yüzünden misk kokulu kakülünü kaldır. Çünkü senin ay yüzünü, kakülden örtünün kapatması yazık olur.”xxv
Saçın Rengi
Günümüzde sarı ya da ona benzer renklere yönelen veya diğer yapay renklerin etkisi altında kalan bazı şairleri çıkarırsak, eskiden şairlerin siyah renkten başka rengi dikkate almadıklarını görürüz. Geleneğe göre saç, her ne kadar örüklü ve örtü altında gizli, sarışın, kızıl ve benzeri renkte ise de şair, onu daima kara ve dağınık görür ve gösterir.xxvi Zülfün siyahlığı ile beraber, tezad yolu ile yüz, aya veya güneşe; alın, aya teşbih olunarak zülüf etrafındaki uzuvların beyazlığı zikredilir.xxvii
سپيد روز به پاکي رخان تو ماند


شب سياه بدان زلفکان تو ماند

“Karanlık gece senin zülüflerine benzer. Bembeyaz gün senin temiz yanaklarına benzer.” xxviii
Siyah saç hakkında söylenmiş şu şiirler, yüzyıllar boyunca şairlerin düşüncelerinin, zevk ve yeteneklerinin işareti olmuştur:
به سر چاه زنخدان تو آيد گه گاه


زلف مشکين تو زان عارض تابنده چو ماه

“Senin ay gibi parlayan yüzündeki siyah kokulu zülfün, zaman zaman çene çukuruna gelir.” xxix
چه خوش بوئيست مي بينی مرا عنبر چنين بايد


نسيم زلف مشکينت معنبر کرد عالم را

سر زلف تو مي گويد مرا چاکر چنين بايد


به خدمتکاری زلفت نظامی را کمر بستم

“Senin siyah kokulu zülfünün esintisi alemi amberle doldurdu; Ne hoş kokudur görüyor musun? Bana böyle amber gerek.
Zülfünün hizmetçiliğine Nizâmî hazırdır. Senin zülfünün ucu der ki bana böyle hizmetçi gerek.” xxx
Edîb-i Tûsî de çağdaşlarının yolunu izleyerek sevgilinin siyah saçlarından ve onun kıvrım ve büklümlerinden etkilenişini şu şekilde ifade etmiştir:
مسلم است که روزم سياه ماند باز


به چهره گر خم زلفت دو تا ماند باز

چنانکه لکه بر رخسار ماه ماند باز


فکنده عکس دو زلف سيه بر عارض اوست

“Yüzünde eğer zülfünün kıvrımı yine iki kat olursa; günümün yine kara kalacağı kesindir.
Onun yanağının üzerine iki siyah zülfün yansıması düşmüştür; sanki ayın üzerindeki leke gibidir.” xxxi
Hâfız da şöyle der:
که چنان زو شده ام بی سر وسامان که مپرس


دارم از زلف سياهش گله چندان که مپرس
“Siyah zülfünden öyle şikayetçiyim ki sorma onun yüzünden öyle perişanım ki sorma!” xxxii
Saça misk ve amber karışımından yapılan ve ğaliye denilen kokulu ve siyah bir madde sürerlerdi. Bu yüzden zülüf hoş ve güzel kokulu olurdu. Buna ilaveten zerire adlı sarı bir bitkiden elde edilen bir madde de renklendirme amacıyla kullanılırdı. Ayrıca boyacılar da bu maddeyi nesneleri sarartmak için kullanırlardı. ‘Attâr’ın şiirinde yer alan ve pudraya benzeyen bu hoş kokulu madde, muhtemelen odalara güzel koku vermesi amacıyla kullanılan ya da renk vermesi için saç üzerine dökülen bir özellik içerir: xxxiii
زريره بر شکنج موی او بيخت


گلاب آورد بس بر روی او ريخت

“Gül suyu getirdi, çokça saçının üzerine döktü; saçlarının kıvrımlarına ise zerire ekti.” xxxiv
Saçın şekli ( uzunluk- kısalık ve kıvrımlık özellikleri)
Fars edebiyatında genellikle saç uzun şekliyle övülmüş ve kıvrımlı ve büklümlü saçlara sahip sevgililer daha çok ilgi konusu olmuş, kısa ve toplanmış saçlardan nadir olarak bahsedilmiştir. Zülfün kıvrım ve büklümleriyle oluşan gönül alıcılığı en büyük faktörlerden sayılmıştır. Bu yüzden en beğenilen saç, uzun ve kıvrımlı saç olmuştur. xxxv
اندر آويخته زان سلسلة زلف دراز


من چو مظلومان از سلسلة نوشروان

روز گشتي شب کان زلف به رخ کردی باز


خيره گشتي مرا کان ماه به مي بردي لب

“Ben Nûşîrevân sülalesinden mazlumlar gibi, o uzun saçın zinciriyle asılmışım.
O ay yüzlü dudağını şaraba değdirince beni şaşırttı; yüzünden zülfü açınca gece gündüz oldu.” xxxvi
Görülüyor ki uzun saç, sevgilinin, aşığa en çok etki eden bir güzellik unsuru veya aşığın, sevgilinin en hoşuna giden tarafı olarak göze çarpar.
گناه بخت پريشان و دست کوته ماست


اگر به زلف دراز تو دست ما نرسد

“Eğer bizim elimiz senin uzun zülfüne ulaşmazsa; bizim perişan bahtımızın ve kısa elimizin günahıdır.”xxxvii
Nizâmî de sevgilinin uzun saçını şu ince kelimelerle ifade etmiştir:
با يار بگوييد و مرا کار بر آريد


ديوانة عشقم خبر از واقعة من

خيزيد و بدان زلف رسن وار بر آريد


در چاه زنخدانش فتاد اين دل مسکين

زنجير کشانم به در يار بر آريد


زنجير بسازيد از آن زلف پس آنگه

“Aşk delisiyim, benim olayımdan sevgiliye haber veriniz ve benim işimi bitiriniz.
Onun çene çukuruna bu zavallı gönül düştü, kalkınız ve o ipe benzeyen zülüfle çıkarınız.
O zülüften zincir yapınız, ondan sonra, beni zincire vurup sevgilinin kapısına götürün.” xxxviii
Ancak birçok şaire konu olan karışık ve kıvrımlı saç hakkında da güzel ve çok sayıda beyitler vardır. Gazel ve tegazzüllerin birçoğu bu konuyla doludur.xxxix
خرابم مي کند هر دم فريب چشم جادويت


مدامم مست مي دارد نسيم جغد گيسويت

صبا را گو که بر دارد زماني برقع از رويت


تو گر خواهي که جاويدان جهان يکسر بيارائي

برافشان زلف تا ريزد هزاران جان ز هر مويت


و گر رسم فنا خواهي که از عالم بر اندازي

من از افسون چشم مست و او از بوی گيسويت


من و باد صبا مسکين و سرگردان بيحاصل

“Sürekli olarak saçının kıvrımının esintisi beni sarhoş ediyor; her an büyülü gözlerinin aldatması beni perişan ediyor.
Eğer sen her zaman dünyayı baştan sona kadar süslemek istiyorsan, sabaya senin yüzünden bir an peçeyi kaldırmasını söyle.
Eğer yok olmanın yöntemini dünyadan kaldırmak istiyorsan, saçlarını saç da senin her kılından binlerce can dökülsün.
Ben ve saba rüzgarı zavallı, başıboş ve derbeder; ben mahmur gözlerinden, o da saçının kokusundan büyülenmişiz.” xl
Saçların uçları kıvrıktır. Bazen örgülü, fakat ekseriyetle dağınık haldedir. Onun perçem olan kısmı hariç, kısa haline hiç rastlanmaz. Hem de yerlerde sürünecek kadar uzundur. Sevgilinin elinde o, aşıkları oynatan, onları istenilen biçime getirmeye yarayan bir alet gibidir. Sevgili onu dağıtınca aşıklar veya aşık dağılır, perişan olur. İsterse onları bir zincirle bağlar, bu çengelle kendisine çeker veya asar.xli
بندی بپا توان زد صبر گريز پا را


بخت ار مدد نمايد از زلف سر بلندی

“Eğer talih yardım ederse senin saçının uzun zülfünden, onun kaçan sabrın ayağına zincir vurulabilir.” xlii
چون نسازند, بپای همه يک زنجير است


در خم زلف تو دلها چه بهم ساخته اند

“Senin zülfünün kıvrımından nice gönüller birbirine girmiştir; nasıl girmesinler, hepsinin ayağına bir zincir vurmuşsun.” xliii
خون دلها گل رخسار تو را آب دهد


دست مشاطه اگر زلف ترا تاب دهد

“Süsleyicinin eli eğer senin zülfünü kıvrım kıvrım yaparsa; gönüllerin kanı senin gül yanağını sular.” xliv
Bazen de gönüller bu kıvrımlı zülüften şikâyet ederler.
کم از شکايت شمع از شب دراز نبود


شکايتي که دل از زلف تابدار تو داشت

“Gönlün senin kıvrımlı zülfünden olan şikâyeti, mumun uzun geceden olan şikâyetinden az değildi.” xlv
Güzellerin en belirgin özelliği olan saç, uzunluğu ve kıvrım kıvrım oluşuyla adeta bir bütünlük içerir. Onun kesilmesi ya da kısaltılması büyük bir ayıp ve bağışlanamaz bir günahtır. Saçın kesilmesi ise en büyük ceza sayılmaktaydı. Nitekim iffet yolundan çıkan kadınlar bu cezaya maruz kalırlardı. Hatta o dönemlerde böyle bir cezaya maruz kalanları saçlarından tutup çekerek hakimin huzuruna çıkarmak adetti.xlvi Kelîm-i Kâşânî bu konuya işaretle şöyle demiştir:
می بود دلبری خم زلف بريده را


کاری اگر ز صورت بی معنی آمدی

“Anlamsız şekil bir işe yarasaydı zülfünün kıvrımını kesmiş dilberinki işe yarardı.” xlvii
Nizâmî-yî Arûzî, Çehâr Makâle’de Sultan Mahmud’un kölesi Ayaz’ın saçının kesilmesi hikayesinde onun önemini geniş bir şekilde anlatmıştır. Hikâye özetle şöyledir:
“Sultan Mahmud’un kölesi Ayaz’a olan muhabbeti ünlüdür. Ayaz’ın çok güzel olmadığı, fakat çok hoş ayva tüyü yüzü, jest ve mimiklerinin uyumu, aklı, ağır başlılığı ve insancıl davranışlarının onu yücelttiğini, bütün bu özellikleriyle o dönemin az rastlanan kişilerinden olduğu ve bu vasıflarından dolayı aşka varacak hayranlıklara sebebiyet verdiğini anlatırlar.
Bir gece eğlence meclisinde şarabın etkisi ve aşkın tahrikiyle Sultan Mahmud, Ayaz’ın zülfüne baktı; dönen ayın üzerinde amber kokulu bir saç, güneş gibi çehresinin üzerinde bir sümbül gördü. Zırh gibi halka halka, zincir gibi bağ bağ; her halkada binlerce gönül, her bağda yüz binlerce can. Nihayet aşk kendi kontrol dizginini elinden bıraktı ve aşıklar gibi kendine çekti. O mecliste bulunan din adamı tövbe istiğfar getirerek “Ey Mahmud ! Aşkı pisliğe bulaştırma” dedi. Onu dinledi ve kılıcı çekip Ayaz’a uzatarak “Al ve saçını kes.” dedi. Ayaz boyun eğdi ve kılıcı ondan alıp “Nereden keseyim?” diye sordu. “Yarısından” diye cevap verdi. Ayaz zülfü ikiye katladı, ölçtü, sonra emri yerine getirdi. Her iki zülfü de Mahmud’un önüne koydu. Sultan Mahmud sabah uyandığında yaptığını hatırladı. Ayaz’ı çağırdı ve zülfü kesilmiş gördü. Son derece pişman ve rahatsız olup bağırmaya başladı. Mahmud’un saygın haciplerinden olan Alî-yi Ğarîbî, Unsurî’ye dönüp “Sultan’ın yanına git ve onun hoşuna gidecek bir şeyler söyle” dedi. Unsurî söyleneni yaptı ve Sultan’ın huzuruna çıktı. Sultan başını kaldırıp “Unsurî, şu anda seni düşünüyordum. Ne duruma düştüğümü görüyorsun. Bu konuya uygun bir şeyler söyle.” Unsurî selamladı ve şöyle dedi:
چه جای به غم نشستن و خاستن است


کی عيب سر زلف بت از کاستن است

کاراستن سرو ز پيراستن است


جای طرب و نشاط و مي خواستن است

“Güzelin saçını kısaltmak ne zamandan beri ayıp sayılır, üzüntüyle oturup kalkmanın yeri değil.
Eğlenme, neşe ve şarap isteme yeridir, servinin süslenmesi bezenmesindendir.” xlviii
Böylece saçı ya da zülfü kesmek edebiyatta özel bir mazmun ortaya çıkardı. Nizâmî-yî Gencevî, şu şiirinde Mahmud ile Ayaz’ın söz konusu hikayesine işaretle şöyle demiştir:
شور دل محمود و سر زلف اياز است


آبادترين خانه که در کوي نياز است

گر باز گشايي سر اين رشته دراز است


سر رشتة جان در گره زلف بتان شد

زين سوخته عجز آمد وزان سوخته ناز است


دارد دو سر اين رشته يکي عجز و يکي ناز

“İhtiyaç olan sokakta ki en bayındır ev, Mahmud’un tedirginliği ve Ayaz’ın zülfünün ucudur.
Can ipinin ucu güzelleri zülfünün düğümündedir; eğer açarsan bu ipin ucu uzundur.
Bu ipin iki ucunda birinde zavallılık, diğerinde naz vardır; bu yanan acizliktir, o yanan nazdır.” xlix
Saçın kokusu
Saçın önemli bir özelliği de kokusudur. Saç daima kokulu olarak tasavvur edilir. Şeklinden sonra onun en çok üzerinde durulan özelliğini oluşturur. Beyitlerde kokunun saça dışardan verildiği veya sürüldüğü işaretine rastlayamayız. Misk ve amber gibi kokmak, saçın sanki tabii hali gibidir. Siyah değişmez vasfı olduğu için teşbih olunduğu kokulu maddeler ve bitkiler de siyah veya koyu renktedir. Koku ile olan ilişkisi dolayısıyla hava ve rüzgar unsurunun saç ile birlikte mütalaa edilmesine ve çeşitli tasavvur ve tahayyüllere birlikte mevzu oluşlarına rastlanır. Nesim veya saba yeli zülfün kokusunu getirir, bu itibarla saçtan kokusu cihetiyle bahsolununca bu iki isim de beraber zikredilir.l
به هر شکسته که پيوست تازه شد جانش


چو برشکست صبا زلف عنبرافشانش

“Seher yeli, sevgilinin amber saçan zülfünü kıvrım kıvrım yapınca, ulaştığı her kıvrımda yeni can buldu.”li
Saçın kokusunda hayat verici ve canlandırıcı bir özellik gören ve bunu işleyen beyitler vardır. Saçın bu kokulu oluş vasfı, şekli görünüşü ile de ilişkilidir. Örgülerin açılmasıyla kokunun yayılması ve ortaya çıkması bu ilgiyi kurar.lii
زنجير عدل آويخته , نوشيرواني را ببين


زلف مسلسل ريخته , عنبرفشاني را ببين

“Dökülmüş örgülü saçın amber saçıcılığına bak; Nuşîrevânın asılı adalet zincirine bak.” liii
Süs bakımından saç
Birçok beyitten anlaşıldığı gibi gönlü cezp etmek için saçı çeşitli tarzlarda süslüyorlardı. Zülf-i çelipa, halka-i zülüf, şiken zülüf, halka halka, zincir-i zülf gibi tabirler bunun işaretidir.liv
Geçmiş dönemlerde başa fes vb. giyildiği, erkeklerin kâkül veya saçlarını bunların içerisine sakladığı veya bir kısmını gösterdikleri bilinmektedir. Oysa kadınlar, saçlarını genellikle iki halka şeklinde yüzün iki tarafından aşağıya doğru sarkıtmışlardır. Bu halkalar genellikle çok ve kıvrımlıdır ve “akrep zülüf” gibi ıstılahlar da bu süsün işaretidir. Bazen de uzun saçları örük şeklinde başın arkasından aşağıya doğru bırakmışlardır. Bu örükler bazen bir ve bazen de birden fazla olup tekrar tek veya iki örgü şeklinde sırta doğru uzanır. Saç, sahibinin boyunun uzunluğuna da ulaştığı görülmüştür.lv
Yine o dönemlerde kadınlar kötü bir olay karşısında saçlarını koparırcasına yolarlardı. Hâkânî çocuğunun ölümü üzerine toplanan kadınlara hitaben, içlerinde saçları örülü olanlara serzenişte bulunmuş ve hoşnutsuzluğunu şu şekilde dile getirmiştir:lvi
وز سر موی سر آغوش بزر بگشاييد


ای نهان داشتگان موی ز سر بگشاييد

“Ey gizleyenler! Başınızdan saçı çözünüz, saçların uçlarından altından başlıklarınızı çözünüz.”lvii
Burada bir takım altın ve ziynetlerin saçlara takıldığı aynı kasidenin devamında ortaya çıkıyor:
بند آن خوشه که آن بافته تر بگشاييد


گيسوان بافته چون خوشه چه داريد هنوز

خون به رنگ شفق از چشمة خور بگشاييد


سکة روی به ناخون بخراشيد و چو زر

“Saçları başak gibi örülü, şimdi daha neyiniz var; ondan daha sıkı örülü o başak bağını çözünüz.
Bakır sikkeyi tırnakla kazıyın ve altın gibi şafak renkli kanı güneşin kaynağından açınız.” lviii
Aynı mazmunu Hâfız da kullanmıştır ve büyük olasılıkla Hâkânî’nin yukarıda geçen kasidesinden etkilenmiştir:
تا همه مغبچگان زلف دو تا بگشايند


گيسوی چنگ ببريد به مرگ مي ناب

تا حريفان همه خون از مژه ها بگشايند


نامة تعزيت دختررز برخوانيد

“Saf şarabın ölümünden dolayı çengin saçlarını kesin de; bütün moğbeççeler, iki kat zülüflerini açsınlar.”
Üzüm kızının baş sağlığı mektubunu okuyun da; bütün rakipler kirpiklerinden kanlar saçsınlar.lix
Yine ıslak incileri altından halkalara takar, ziynet için saça asarlardı:
زده بر لؤلؤ زر لؤلؤ تر


به گيسو در نهاده لؤلؤ زر

“Saçlarında altın inciler gizlemiş, altın inciler üzerine de ıslak inci koymuş” lx
Saç Üzerine Teşbih Ve Mecazlar
Aşağıda, şekil, koku ve renk itibariyle diğer unsurlarla yapılan benzetmelerde, hayallere sebep olan en kuvvetli unsur, mümkün olduğu kadar göz önünde bulundurulmaya çalışılmıştır.
Saç sümbüle teşbih edilmiştir. Çünkü sümbül, şekil itibariyle lüle lüledir. Bu bakımdan lüle lüle, deste deste veya kıvrım kıvrım saç sümbüle benzetilir.lxi Yalnız aradaki ilgi sadece şeklî değildir. Aynı zamanda koku da işe dahil olur ve miski bile kıskandıracak kadar güzel koku saçar.lxii
باز با دلشدگان ناز و عتابی دارد


آن که از سنبل او غاليه تابی دارد

“Güzel kokunun canlılığını sümbülünden almış olduğu sevgili, yine âşıklara nazlanmakta, onları azarlamakta.”lxiii
Belki de bu sümbül gibi saçın kokusu ceylana güç verir ve o güzel misk kokusunu üretir.
نافه را چندان دم تا جگر پر خون کند


باد بر بوی نسيم زلف سنبل در ختن

“Rüzgâr! Sümbül gibi zülfün kokusunu Huten’e götür, ceylana öyle bir nefes ver ki ciğeri kan dolsun.” lxiv
Guy u çevgan oyunundan hareketle, kıvrılmış zülfü çevgana benzetirler.lxv Saç ile çevgan arasında ilk bakışta görülen uzunluk, uç kıvrıklığı gibi şeklî benzetişlerin yanı sıra başka unsurlara dayanan benzetme yönleri şunlardır: Aşığın canı ve gönlü birer toptur. Sevgilinin saçı bunlar için birer çevgan gibidir.lxvi
قامت چون سرو و زلفکانش چوگان


از کف ترکی سياه چشم پری روی

“O siyah gözlü, peri yüzlü, servi boylu, çevgan zülüflü güzelin elinden aman.” lxvii
Çevganın konu edildiği bir çok beyitte, aşk meydana benzetilir, aşık gönlünü ortaya koyar, zülüf onu top etmek için çevgan olur; muhabbet meydanına da aşığın oyunu, sevgilinin saçının çevganına başını ya da gönlünü top etmektedir.
موقف آزادگان بر سر ميدان اوست


آن که دل من چو گوی در خم چوگان اوست

“Özgürlerin durağı, gönlümün, çevganının kıvrımında top gibi olduğu sevgilinin meydanının başındadır.” lxviii
Saçı kemende, bende ve tuzağa benzetirler.lxix Bu maddelerin hepsi birtakım varlıkları yakalamak için olup sahip bulundukları veya aldıkları şekil itibariyle ya halka halindedir veya uçları kıvrıktır. Bu bakımdan saçın bilhassa uç kısımlarıyla olan benzerlikleri açıktır. lxx

که به هر حلقة مويت گرفتاری هست


به کمند سر زلف نه من افتادم و بس

“Senin zülfünün kemendine sadece ben takılmadım; senin saçının her halkasında bir esir vardır.lxxi
Kemend ile genellikle cellad kemendi veya av kemendi zikredilmektedir. Bu manada zülfün, aşığın gönlünü ve canını avladığı ve bunun için de benleri yem olarak kullandığı ifade edilir.lxxii
بر اميد دانه ای افتاده ام دردام دوست


زلف او دامست و خالش دانة آن دام و من
“Onun saçı tuzak, beni o tuzakta tanedir. Ben bir tane ümidiyle dostun tuzağına düşmüşüm.”lxxiii
Saçı siyahlıkta küfre, geceye ve hinduya benzetirler. Eskiden suçluyu kâfirlere astırırlardı. Zülfün hayalini sineden çıkaramayan aşık da gönlünü iki zülüf karşısında zebun etmiştir ve zülfe düşürüp iki kafire teslim etmiştir. lxxiv
بستی به دو زنجير و سپردی به دو کافر


بفريفتی از دور دلم را به دو عبهر

“Uzaktan gönlümü iki dolgun saçla aldattın; onlarla beni iki zincire vurdun ve iki kâfire teslim ettin.” lxxv
Hindu kelimesiyle kastedilen siyah renk, mecaz-ı mürsel yoluyla ortaya çıkmaktadır.
يکباره به چنگال دو جادوی و دو هندوی

از چشم تو و زلف تو افتاده مرا دل

“Senin gözün ve zülfünden dolayı benim gönlüm bütünüyle iki büyücünün ve iki hindınun pençesine düşmüştür.” lxxvi
Küfürle kastedilen renk niteliği mecazidir. Müslümanlarca kâfirler ve gayrimüslimler, İslam dininin ortaya koyduğu hakikati kabul etmedikleri için ışık ve aydınlıktan mahrum, içleri karanlık sayılan kimselerdir.lxxvii
در پی اش مشعلی از چهره برافروخته بود


کفر زلفش ره دين می زد و آن سنگين دل

“Zülfünün küfrü, din yolunu kesmekte. O taş yüreklinin yüzü, arkasından yüzüyle bir meşale gibi aydınlatmaktaydı.” lxxviii
Saçın şekil itibariyle çokluk içinde bulunması hali de bu küfür teşbihini sağlayan taraflardandır. İmanın zıddı olan küfür, sıkıntı, bela ve karanlıkta kalmaktadır.lxxix

که راه پر خم و پيچ و محل تاريکيست


ز کفر زلف تو دل ره نمی برد بيرون

“Senin zülfünün küfründen gönül dışarı çıkmaya yol bulamıyor, çünkü yol kıvrımlarla dolu ve karanlık bir yerdir.” lxxx
Küfür, kâfir gibi kelimelerin geçtiği beyitlerin genelinde tasavvufî bir mana da gözetilmektedir.
Saçın uzunluğu şekil itibariyle yılana benzetilir. Gönül sevgilinin saçıyla oynamak, ona dolaşmak ister. Fakat bu, göz göre göre yılanla oynamak gibidir ve sonu çok tehlikeli olur. Bu sebeple saçın yanında leb: (dudak)le tiryâk: (panzehir)e benzetilmektedir. lxxxi
از لب خود به شفاخانة ترياک انداز


دل ما را که ز مار سر زلف تو بخست

“Yılana benzer zülfünden zehirlenen gönlümüzü dudağınla tedavi et, bir panzehir ver.” lxxxii
ج (cim), د (dal), ل (lam) : Sevgilinin zülfünün kıvrık oluşuyla ilgili olarak ortaya atılan teşbih unsurlarından bazıları da yukarıda saydığımız harflerdir. Burada şöyle bir benzetme yapılabilir; zülüf, cemal kelimesinin ilk harfi olan “cim” gibidir. Yüzdeki ben ise bu cim harfinin, süslü bir şekilde yerleştirilmiş noktasıdır. Diğerlerinden dal ve lam da eğriliklerinden dolayı zülüf ile ilgi kurulmuştur. lxxxiii
زيرا گه الف باشد و گه ميم و گهی دال


دامست تو را زلف و چو دامست حقيقت

“Gerçekten senin zülfün tuzaktır ve tuzak gibidir, çünkü bazen elif, bazen mim ve bazen de dal’a benziyor.” lxxxiv
Zülf-i dota; iki kat anlamına gelen bu kelimenin içerdiği mana, kıvrım içinde kıvrımlı zülüftür.lxxxv
در رهگذر کيست که دامی ز بلا نيست


کس نيست که افتادة آن زلف دو تا نيست

“Hiç kimse yok ki iki kat zülfe düşmüş olmasın. Yolunun uğrağında bir bela tuzağı bulunmayan kim var?” lxxxvi
Çin, şiken (zülfün kıvrımı); kıvrım ve büklüm manalarını karşılayan kelimelerden biri ise “çin” dir. Bu kelimenin iki manaya geldiği ve diğer manası olan Çin ülkesinin saçların en çok koktuğu söylenen miskin elde edildiği bir bölgeyi içinde bulundurması itibariyle beyitlerde bu kelimeye sıkça rastlanır.lxxxvii

زان سفر دراز خود عزم وطن نمی کند


تا دل هرزه گرد من رفت به چين زلف او

“Benim bu haylaz gönlüm benim yanımdan gidip de onun zülfünün büklümüne girince, bu uzun seferinden vatanına dönmek istemez.lxxxviii
Saçın menekşe ile kullanılışı da, onu siyah olan rengiyle, gece mefhumundan sonra saça müşebbehünbih olan unsurların başında gelmektedir. Aradaki asıl benzerlik renktir.lxxxix
به روی ماية روز و به موی مايةشب


بنفشه زلفی و سيمين بر و عقيقی لب

“Menekşe zülüflü, beyaz tenli, akik dudaklı; yüz bakımından gündüz, saç bakımından gece kaynağı” xc
Salib, haç, istavroz manasına gelen çelipa, sevgilinin saçına matuftur. Kavisli olması hasebiyle saça teşbih yapılır. xci
از موی به جز زلف چليپا نشناسم


من کيسوی آشفته ندانم چه گياهست

“Bu perişan saçın hangi bitkiden olduğunu bilmem; ben sadece çelipa gibi kıvrımlı zülfü tanırım.” xcii
Girih ya da girih girih; dolaşık saç ile ilgili kelimeler üzerindeki tevriyeler, saçın şeklî özellikleri ile ilgili teşbih ve istiareler, hayal sistemine hareket noktası olmaktadır. Şekil yönüyle “girih” kelimesi düğüm manasıyla aşığın boynunda düğüm münasebetinden gelen bir hayaldir.xciii
ديوانه را مقيد زنجير کرده ايم


ما دل اسير زلف گره گير کرده ايم

“Biz gönlümüzü düğüm düğüm zülfüne esir etmişiz; deliyi de zincire vurmuşuz.” xciv
Zincir; saç ile zincir arasında uzunluk ve örgülü olmak bakımından açık benzerlik vardır. Saçın zincire teşbihi, zincir ile ilgili hususlar vech-i şebeh olarak zikredilebilir. Çünkü esirler zincirle bağlanırlar; yanağın üzerindeki gönüller de zincire vurulmuş esirlere benzetilir. xcv
ز زلف سلسله ای بر گلوي ما بگذار


اگرچه سلسلة ما به عشق پيوسته ست

“Her ne kadar bizim silsilemiz aşka bağlıysa da, sen bizim boynumuza saçtan bir zincir vur.” xcvi
گهی ز فتنة زلف تو عقل در زنجير


گهی ز نرگس مست تو هوش در زندان

“Bazen senin sarhoş gözünden dolayı zekâ zindanda, bazen de senin zülfünün fitnesinden dolayı akıl zincirde” xcvii
Gönül, aşığın saçına bağlanmak isteği veya bağlı olduğu için divane olmaktadır.
باشد همه را سلسلة زلف تو باعث


عشاق که آوارة صحرای جنون اند

“Deliler çölünde başı boş gezen aşıkların hepsine senin saçının zinciri sebep olmuştur.” xcviii
Duman; aşık zülfün ve yanağın hasretiyle, uzaklarda, gündüz duman gece ateş yalazını gözler; yani dumana ve ateş bakarak avunur.xcix
در گردن کمند زلف دودآسای او دارم


شکارم کرد زلف او, چو آتش سرخ رخ زانم
“Onun zülfü beni avladı, yüzüm ateş gibi kızardı; onun dumanlı saçının kemendi de boynumdadır” c
Atmış zülüf, kement: saçın kement tasavvurunda en belirgin husus, asılma, can vermedir. Sevgilinin bu unsurlara benzetilen saçında can veren, aşığın gönlü ve canıdır. Gönül saç kemendiyle yakalanmış ve esir edilmiştir.ci
دل خلقی اسير زلف شستش


جهاني جان خراب از چشم مستش

Onun sarhoş gözünden bir âlemin canı da harap olmuş, bir halkın gönlü de, onun zülfünün kemendinin esiri. cii

Konular