İRAN İNKILÂBI’NIN (1906‐1911) AZERBAYCAN EDEBİYATINDAKİ YANSIMALARI ÜZERİNE BİR İNCELEME

Karadeniz Araştırmaları • Yaz 2012 • Sayı 34 • 147‐162
İRAN İNKILÂBI’NIN (1906‐1911) AZERBAYCAN
EDEBİYATINDAKİ YANSIMALARI ÜZERİNE BİR
İNCELEME
Ali Erol
Özet:
Tarihi boyunca stratejik konumu, yer altı ve yerüstü zenginlikleri nedeni
ile sık sık dış müdahelelere maruz kalmış olan Kafkasya, pek çok direniş hare‐
ketlerine sahne olmuş, kavgalı bir coğrafyadır. Bölgede son zamanlara kadar
devam edecek olan bu hareketlilik, edebî çalışmalarda dikkati çeken epik ve
hamasi üslubun da önemli kaynakları arasında yer alır.
Azerbaycan edebiyatı, söz konusu gelişmeler sonucu olarak ortaya çıkan
sosyo‐psikolojik tavrın, kültürel çalışmaları şekillendirdiği sahalar arasında
önemli bir yer tutar. Özellikle XIX. yy’ın son çeyreği ile XX.yy’ın başlarında, sa‐
hada edebi çalışmaların daha aktif ve daha dinamik bir nitelik kazandığı gö‐
rülür. Bu süreçte Batılı fikirler ile birlikte, dış dünyadaki siyasi olayların, özel‐
likle Türkiye ve İç Asya’da baş gösteren meşrutiyet ve bağımsızlık hareketleri‐
nin rolü büyük olmuştur. 1906‐1911 yılları arasında İran’da, efsanevî lider Set‐
ter Han liderliğinde yürütülen bağımsızlık mücadelesinin, edebi sahadaki yan‐
sımaları bu tavrın örnekleri arasında gösterilebilir. İran inkılabı olarak da bili‐
nen bu hadiseyi edebi bir üslupla ele alıp işleyen söz konusu eserlerde, isyanın
nedenlerini, meşrutiyetin halk üzerindeki etkilerini ve başlıca aktörler hakkın‐
daki izlenimleri bulmak mümkündür.
Bu çalışmada İran İnkılâbı kronolojisi esas alınarak, Azerbaycan’da süre‐
cin edebi çalışmalara hangi ayrıntılar çerçevesinde yansıtıldığı incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: İran İnkılabı (1906‐1911), Azerbaycan Edebiyatı, Ali
Ekber Sabir, Setter Han, Mehemmet Ali Şah
Abstract
Caucasia has always witnessed frequent foreign interventions because of
its unique strategic location, underground and ground sources; it has seen
many resistance movements throughout its history. Those movements which
continued until recent times are one of the sources of a particular heroic and
epic style in literary works.
Azerbaijani literature is one of the fields which the socio psychological at‐
titude, as an outcome of the developments in the region, actually shaped cul‐
tural studies. We see a more active and dynamic phase in literature particularly
in the last quarter of the 19th c and beginning of the 20th c. During those years
western ideas, foreign political events and particularly constituionalism and
independence movements in Turkey and Asia were particularly influential. The
reflections of the indepence movement led by the legendary leader Setter Han
during 1906‐1911 on literary world can be cited as an example of that attitude.
                                                            

Doç. Dr. Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü. alierol2@yahoo.com
Ali Erol
148
The movement also known as the Iranian Revolution, is treated in literary
works with thoughts and impressions on the reasons of the rebellion, the influ‐
ence of constitional monarchy on people and leading figures.
This article studies the effects of Iranian Revolution on Azerbaijani litera‐
ture based on the Iranian Revolution chronology.
Key words: Iranian Revolution (1906‐1911), Azerbaijani Literature, Ali
Ekber Sabir, Setter Han, Mehemmet Ali Şah
Azerbaycan stratejik konumu ve iktisadi potansiyeli nedeni ile tarihi bo‐
yunca çıkar çatışmalarına ve direniş hareketlerine sahne olmuş kavgalı bir
coğrafyadır. Safeviler Devleti’nin yıkılmasının ardından, bölgede yönetim
açısından istikrarsız bir süreç başlamış, önce Afgan istilası, ardından Afşar
hanedanı Nadir Şah’ın öldürülmesi ile başlayan kaos, Bakû, Karabağ, Gence,
Nahçıvan, Kuba, Şirvan gibi bölgelerde pek çok hanlığın ortaya çıkmasına
yol açmıştır. Ancak Rusya’nın XIX. yy’ın başlarından itibaren Transkafkasya
üzerinde başlattığı yayılmacı siyaset sonucunda önce Gülistan (1813), ar‐
dından Türkmençay (1828) anlaşmaları ile ülke ikiye bölünmüştür. Bu an‐
laşma ile güneydeki topraklar İran’a bırakılırken, kuzey bölgesi tamamen
Rusya’nın idaresine terk edilmiş, böylece Azerbaycan, tarihinde ilk kez bir
Avrupalı gücün hakimiyeti altına girmiştir (Swietochowski 1998: 26). Sonraki yıllar‐
da kuzey bölgesinde sosyal, siyasi ve kültürel hayat daha çok Rusya bağlan‐
tılı olarak Batılı etkiler altında şekillenirken, güneyde yine Rusya, İngiltere
ve İran arasındaki gizli mutabakatların sıkıntıları yaşanacaktır.
Siyasi ve sosyal gelişmelerle, edebiyat arasındaki ilişkinin tartışma gö‐
türmez bir vakıa olduğunu biliyoruz. Bu ilişki edebi akım, ekol ve mektep‐
leşme süreçlerinin tanımlanmasında, tasnif çalışmalarında edebiyat tarih‐
çileri ve eleştirmenlere önemli malzemeler sunar. Azerbaycan edebiyatı
büyük ölçüde bu malzemenin şekillendirdiği bir hüviyete sahiptir.
Azerbaycan’da özellikle 1905’te ilan edilen Hürriyet Manifestosu ile
birlikte öne çıkacak olan toplum ve sanat ilişkisi, esasen daha öncesine,
Ahundov’un1 başlatmış olduğu toplumcu sanat prensibine dayanır. Ancak
XX. yy’ın başlarından itibaren sanat ve siyasetin iç içe geçtiği, çok boyutlu
yeni bir bakış açısı gelişmiştir. İstibdada başkaldırı, sömürü düzenine,
sömürgeciliğe, emperyalist güçlerce karşı verilen mücadele, Asya’da,
Çin’den Mısır’a kadar iç ve dış coğrafyalarda başlayan bağımsızlık hareket‐
leri bu yıllarda edebi eserlere daha aktif, daha dinamik ve çok sesli bir at‐
mosfer kazandırmıştır.
                                                            
1 Bu makalede şair ve yazar adlarının yazımında Türkiye’deki telaffuz ve yazım biçimi, eser
adları, doğrudan alıntı ve dipnot bilgilerinde ise kaynaklar esas alınmış, ancak Azerbaycan (La‐
tin) alfabesinde yer alan “kapalı e” (E/e ) harfi (É/é) ile; “açık e” (Ə/ə) ise, (E/e) harfi ile göste‐
rilmiştir.
İran İnkılâbı’nın (1906‐1911) Azerbaycan Edebiyatındaki Yansımaları
149
Bu süreçte özellikle manifestosunun yarattığı hayal kırıklığı, önemli bir
kırılma noktasıdır. 3 Haziran 1907’de yaşanan ve “Stolipin Faciası” olarak
da bilinen operasyonla Duma’nın feshedilerek Müslüman milletvekillerinin
sürgüne gönderilmesi, matbuatın ve aydınların, yazar, gazeteci ve fikir
adamlarının baskı altına alınması, edebiyat ve kültür çevrelerinde büyük bir
infial yaratmıştır. Hatta bu psikoloji farklı ekoller olarak tanımladığımız
inkılapçı demokratikler ile romantikleri aynı amaç doğrultusunda birleşti‐
ren en önemli kaynak olma özelliğine sahiptir. Nitekim realist şair Ali Ekber
Sabir’in 1907 de kaleme aldığı (“Sual‐Cavab”, Mirze Elekber Sabir I, 2004: 137),
Görme! ‐Baş üste, yumaram gözlerim.
Dinme! ‐ Mütiem, keserem sözlerim.
Bir söz éşitme!‐ Qulağım bağlaram.
Gülme!‐Pekéy, şam ü seher ağlaram.
Qanma!‐Bacarmam! Meni me’zur tut.
şeklindeki sitemkar dizeler ile, romantik temsilci Mehemmet Hadi’nin
aynı yıl yazdığı (“Dad İstibdaddan”, Mehemmed Hadi 1980: 9),
Her kes, ne bilse étsin, evet…kimse dinmesin,
Memnu’dur dénilmesi sidqin, heqiqetin.
dizelerdeki kaygı ve şikayet aynı bakış açısının ürünüdür.
Diğer taraftan yine bu dönemde durum Güney Azerbaycan’da pek de
farklı değildir. Genel açıdan bakıldığında mevcut rejimin eleştirisi, sosyal
hayattaki adaletsizliklere karşı demokratik hak ve hürriyet talepleri bu
yıllarda güneyde de edebiyatın en önemli konularından birisi hâline gelmiş‐
tir (geniş bilgi için bk. İbrahimov 1990: 3‐38). Sabir’in yukarıdaki sözleri ile Ali Mö’cüz’ün
İran’da yine aynı dönemin tasviri olarak sunduğu aşağıdaki dizelerdeki
anlamsal birliktelik bu temayülü örnekler niteliktedir:
Çün yétişdim vetene “Açma dahanın” dédiler,
“Dinme, danışma ve terpetme zebanın” dédiler (“Dédiler”, Mirze Eli Mö’cüz’den akta‐
ran Memmedov 1988: 245).
Örneklerini artırabileceğimiz bu bakış açısının Azerbaycan şiiri açısın‐
dan dönemin karakteristik nitelikleri arasında olduğunu burada bir kez
daha belirtmiş olalım.
Bu yıllarda demokrasi ve hürriyet söylemlerinin öne çıkmasında Fran‐
sız İhtilali’nin getirdiği fikir akımları, Rusya üzerinden Batı’yı tanıyan aydın‐
ların çalışmaları önemli bir etkendir. Ancak, biraz önce de ifade ettiğimiz
gibi, sürece önemli katkısı olan bir diğer kaynak da, Şark ülkelerinde başla‐
yan meşrutiyet mücadeleleridir (Memmedov 1988: 7). Memmed Cefer’in bu yön‐
deki yorumu şu şekildedir:
“Melumdur ki, 1905‐ci il inqilabından sonraki Şerq köhne Şerq
déyildi. Hem Şerqî Avropada, hem de Asiyada burjua‐demokratik
inqilabları dövrü başlamışdı. Çin’de, İran’da, Azerbaycan’da, Türki‐
Ali Erol
150
ye’de, Mısırda ve sair ölkelerde millî ve ictimaî azadlıq uğrunda,
müstemleke zülmü ve yérli irticaya qarşı mübarize gédirdi. 1905‐ci
ilden sonra Asiya xalqlarında demokratik şüur yaranmışdır. Asi‐
yanın her yerinde azadlıq demokratiya sedaları éşidilirdi.”. (Memmed
Cefer II, 2003: 79).
Azerbaycan edebiyatına yeni söylem kazandıran bu dış kaynaklar içeri‐
sinde özellikle Türkiye ve İran ayrı bir önem taşır. Zira her iki sahada yaşanan
siyasi, sosyal ve kültürel gelişmeler Azerbaycan’da günü gününe takip edil‐
miş, duygu ve düşünceler yayın organları vasıtası ile geniş kitlelere ulaştırıla‐
rak konunun olgunlaşması sağlanmıştır.
Bu çalışmalara Türkiye açısından baktığımızda, daha çok meşrutiyet
mücadelesi veren isimlerin yüceltildiği, antidemokratik temayül ve
uygulamaların eleştirildiği, özellikle II. Abdülhamit ve yönetim kadrosunun
hedef alındığı görülür. Söz gelimi Molla Nasreddin’in kurucusu ve başyazarı
Celil Memmedguluzade “Turkiye Meşrutesinin Kéçmişinden” adlı yazısında,
III. Selim’den itibaren başlayan ıslahat çalışmalarını, II. Mahmut’un bu yön‐
deki gayretlerini takdirane bir üslupla anlatırken, Osmanlı’nın II. Abdülha‐
mit’in istibdadı altında inim inim inlediğini belirtir (“Türkiye Meşrutesinin Kéçmişinden”,
Celil Memmedquluzade VI, 1985: 27‐31). Abbas Sehhet “meşrutiyet”, “cumhuriyet”, “istik‐
laliyet” gibi kavramların Türkiye’de fikir hayatını parça parça ettiği düşünce‐
sindedir (“Bütün Türkiye”, Abbas Sehhet’den aktaran Akpınar 1988: 171). Mehemmet Hadi Abdulla
Şaik’e yazdığı bir mektubunda baskılar nedeni ile İstanbul’a gittiğini, ancak
orada da aynı manzara ile karşılaştığını söyler, Abdülhamit’ten duyduğu ra‐
hatsızlığı dile getirir (Abdulla Şaiq Talıbzâde V, 1978: 238). Yine “Osmanlı Metbuatında
Parlaqlıq” adlı çalışmasında Ziyaların, Fikretlerin verdiği mücadelenin zaferle
sonuçlanacağını, toplumun bu istibdattan kurtaracağını ifade ederken (“Osmanlı
Metbuatında Parlaqlıq”, Mehemmed Hadi’den aktaran Ağamirov 1987: 160) bir başka çalışmasında
Namık Kemal ve Mithat Paşa gibi isimlerin meşrutiyet mücadelesini alkışlar
(“Éy Mütribe‐i Dövr‐i Temeddün”, Mehemmed Hadi, 2005: 100). Ali Nazmi meşrutiyetin ilanı üze‐
rine yazdığı bir şiirinde II. Abdülhamit’in indirilmesi ile Osmanlı’nın zulüm‐
den kurtulduğu yönündeki düşüncelerini dile getirir (Abdullayeva 2005: 182). Abdül‐
hamit’in saltanat yıllarında “cabbar” bir sultan olduğunu düşünen Ali Ekber
Sabir (“Tercüman Heqiqet Déyirki”, Elekber Sabir I, 2004: 312) ise meşrutiyetin bir aldatmaca
olduğu kanaatindedir ve İran’da yaşananlara atıfla “Osmanlılar, Aldanmayın,
Allah’ı Seversiz!” adlı şiiri ile meşrutiyetçilere uyarılarda bulunur (“Osmanlılar
Aldanmayın Allahı Séversiz”, Elekber Sabir I, 2004: 178‐179).
Sabir’in bu şiirinde ibret vesikası olarak sunduğu İran İnkılabı, az önce
de belirttiğimiz gibi, meşrutiyet coşkusu açısından Azerbaycan’da edebi
çalışmalara ilham kazandırmış bir diğer kaynaktır. Yavuz Akpınar, sadece
Ali Ekber Sabir ile Celil Memmedguluzade’nin çalışmalarının bile, söz ko‐
nusu kaynağa (inkılaba) gösterilen alakanın büyüklüğünü ortaya koyacağını
ifade eder (Akpınar 1994: 177). Gücünü büyük ölçüde Setter Han ile başlayıp Şeyh
Muhammet Hıyabanî ile devam edecek olan ve Sait Selmasi’nin uğrunda
İran İnkılâbı’nın (1906‐1911) Azerbaycan Edebiyatındaki Yansımaları
151
seve seve şehadete hazır olduklarını vurguladığı (“Amal‐i Veten”, Seid Selmasi’den
aktaran İbrahimov I, 1999: 722) bağımsızlık fikrinden alan bu kaynak, o yıllarda ede‐
biyata dikkate değer bir hareketlilik kazandırmıştır. Güney’de başta Mirza
Ali Mö’cüz olmak üzere, Seyit Rıza Sarraf, Mir Abdulhüseyin Hazin, Mirza
Cabbar, Zaynelabidin Kıyami, Bayram Ali Abbaszade, Cafer Kaşif, Mirza
Mehemmet Ali, Seyit Ahmet Kesrevi, Hacı İsmayıl Emirkızı, Kerim Tahir‐
zade, Behzat Nusretulla gibi pek çok isim bu konudaki çalışmaları ile tanın‐
mışlardır (Müciri 1990: 42‐56).
İnkılabın iyi ve kötü aktörlerini, meşrutiyetin sosyal ve siyasi yansıma‐
larını satirik bir üslupla ele alan Sabir’in konu hakkında çok sayıda şiiri
bulunmaktadır. İran’da yaşananlara karşı duyarlılığı bir vefakarlık örneği
olarak niteleyecek olan Celil Memmedgulizade’nin (“Olacaqsan”, Celil Memmedquluzade
I, 2004: 623) de bu konuda Molla Nasreddin’de yayınlanmış hayli mütalaası
vardır. Aynı duyarlılık içerisinde Abbas Sehhet’in İran’daki olayları gazete‐
den öğrenerek gönüllü olarak mücadeleye katılan “Ahmed” karakterini ya‐
rattığını görürüz (“Ehmed’in Qéyreti”, Abbas Sehhet’ten aktaran Memmedov 1988: 305). Mehem‐
met Hadi çalışmalarında sık sık “İran’ın hürriyet kahramanlarına” mücadele
çağrısında bulunur (“İranın Hürriyyet Qehremanlarına”, Mehemmed Hadi’den aktaran Memmedov
1988: 371‐372). Bir şiirinde Tebriz elinde parlamakta olan hürriyet kılıcının,
yakın zamanda hürriyeti getireceğine olan inancını vurgularken (“Bariqe‐yi Zefer
Parlayır”, Mehemmed Hadi 1980: 56), bir diğerinde hürriyetin İran’da tecessüm etmeye
başlamasının sevincini yaşar (“İranlı Qardaşlarıma”, Mehemmed Hadi, 2005: 333). Neriman
Nerimanov 1906’da Hayat gazetesinde “Ner” imzası ile yayınladığı bir yazısı
ile İranlı vatanseverlere birlik çağrısında bulunur:
“Özgürlüğü nifak, cüretsizlik boğabilir. Bu yüzden, Tahran’da
kurşunun önüne göğüslerini geren özgürlükçülerin vatanseverlerle
birleşip her yerden ses vermeleri gerekir. Kanınızı içen, vatanınızı
viran eden bakanların, bürokratların zulümlerinden her ne şartta
olursa olsun, kurtulup medeniyetli milletlerin dairesine girmelisiniz.
‘Güç birliktedir!’ Hiçbir zaman unutmayınız” (“İran’ın Genel Durumu”, Nerima‐
nov 2005: 243).
M. Said Ordubadi bu yöndeki çağrılara ve İran’ın figanları karşısında
kayıtsız kalanları “Adamımsan” adlı şiiri ile eleştirir (“Adamımsan”, Memmed Seid
Ordubadi’den aktaran Memmedov 1988: 197). Ayrıca yazarın İnkılap sürecini ayrıntıları ile
tasvir ettiği dört ciltlik “Dumanlı Tebriz (1933‐1948)” adlı eserinin bugün
için Azerbaycan romanının en seçkin örneklerinden biri olarak kabul edil‐
diğini de burada ifade etmek gerekir (Talıbzâde 1958:56). Aynı şekilde Ali Nazmi,
Aligulu Gamküsar, Ali Mö’cüz gibi aşağıda eserlerinden örnekler vereceği‐
miz pek çok ismin, konuyu farklı boyutları ile çalışmalarına yansıtmış ol‐
duklarını görmek mümkündür.

Ali Erol
152
İRAN İNKILÂBI (1906‐1911)
“Güney Azerbaycan”, 1828 yılında yapılan Türkmençay anlaşması sonucu
Azerbaycan’dan kopartılarak İran hakimiyeti altına alınmış coğrafyayı ifade
etmektedir. Bugün için on beş ila otuz milyon arasında bir Türk nüfusu bu‐
lunduğu tahmin edilen (Erol 2007: I) İran’da, Kaçar hanedanı Muzaffereddin Şah
döneminde büyük sıkıntılar yaşanmış, dış borçlar, bu borçlar nedeni ile
Batılı devletlere tanınan imtiyazlar, halk ve aydınları susturma çabaları
yönetime karşı güçlü bir muhalefetin doğmasına yol açmış, sonuçta 1906
yılında meşrutiyet talepleri ile İran İnkılabı gerçekleştirilmiştir (Özşahin 2007:
44‐45; Karadeniz 2008: 198).
Ahmet Ağaoğlu söz konusu inkılabın nedenlerini maddi ve manevi ol‐
mak üzere iki başlık hâlinde ele alır ve maddi nedenleri “idarecilikteki uy‐
gunsuzluk”, “su‐i istifade”, “cebr ve zulüm”, “fakirlik ve ihtiyaç”la birlikte
“ecnebi hücumları” alt başlıkları ile özetler. Manevi nedenler açısından da
İranlıların Batı’ya açılma teşebbüslerine, fikrî etkilere, Rusya’da, Kafkasya
ve Azerbaycan’da başlayan uyanış hareketlerine dikkat çeker (Ağaoğlu 2009: 88).
Aynı konuyu inceleyen Yılmaz Karadeniz de çalışmasında “Avrupa’nın
Etkisi”, “Fikri Sebepler”, “İmtiyazların Etkisi”, “Ulemanın Etkisi”, “Adalet
İsteği”, “Gizli Cemiyetlerin Etkisi” olmak üzere altı ana başlık kullanır (Karade‐
niz 2008: 193‐214).
Her iki yazarın da maddi neden olarak işaret ettiği bu etkenler, eko‐
nomi başta olmak üzere, sosyal ve siyasi hayatla yakından ilgili olup inkılap
sürecini ele alan edebi eserlere de sıklıkla konu edinilmiştir.
Az önce ifade ettiğimiz gibi özellikle XIX. yy’ın sonuna yaklaşırken millî
kaynakların sömürgeci devletlere peşkeş çekilmesi, vergilerin ağırlaştırıl‐
ması, işsizlik ve yoksulluğun artması gibi gelişmeler İran’da sosyal hayatı
adeta yaşanmaz kılmıştır. Öyle ki Molla Nasreddin’in Güney tem‐
silcilerinden Mirze Ali Möcüz bir şiirinde 1906’ da İstanbul’dan Şebüster’e
döndüğünde her köşe başında bir dilenci ile karşılaştığını ifade etmekten
kendisini alamaz (“Dédiler”, Mirze Eli Mö’cüz’den aktaran Memmedov 1988: 245).
Bu durum İran’da geçim derdine düşen insanların yerlerini yurtlarını
terk etmek zorunda kalmalarına yol açmış, Abbaszade’nin “İranlılar” adlı
şiirinde vurguladığı gibi halk kendi evinde yabancı hâle gelmiştir (“İranlılar”,
Bayrameli Abbaszade’den aktaran İbrahimov I, 1999: 650). Yaşanan trajedi edebi sahaya özel‐
likle “gurbet” temalı şiirlerle aksettirilmiş, petrol kuyularında çalışan işçile‐
rin verdikleri yaşam mücadelesi tasvir edilmiştir (“İranlı”, Mirze Eli Mö’cüz’den aktaran
Memmedov 1988: 250):
Düşübdür gör ne pis hale bu behti qara İranlı,
Xuda şahiddi, bilmez néylesin biçare İranlı.
Gerek gétsin zavoda işlesin, béş‐üç manat alsın,
Zibes İranda iş yoxdur, qalıb avare İranlı
İran İnkılâbı’nın (1906‐1911) Azerbaycan Edebiyatındaki Yansımaları
153
Aynı mesele Ali Nazmi tarafından da sıklıkla işlenmiş olup şairin özel‐
likle “İranlıdır” adlı şiiri bu konuya hasredilmiştir (“İranlıdır”, Eli Nazmi’den aktaran
Memmedov 1988: 149‐150). Molla Nasreddin şairlerinden Aligulu Gamküsar’ın
“Harda Düşür” adlı çalışması da yine meselenin kinayeli bir dille gündeme
taşındığı bir başka örnektir (“Harda Düşür”, Eliqulu Qemküsar’dan aktaran Memmedov 1988: 216):
Baxma ki tebrizlidi, tehranlıdı,
Reştlidi, qezvinlidi, zencanlıdı,
Éyle ki gördün diridi, canlıdı,
Boynuna dırmaş, seril İranlıya
Konu ile ilgili olarak Celil Memmedguluzade, “İran Fehlelerinin Pulu
Hara Gédir” adlı çalışmasında İran’dan Rusya’ya ekmek parası için çalışma‐
ya giden işçilerin ulema ve hakimler (idareciler) tarafından sömürülmesini
eleştirir (Celil Memmedquluzade II, 2004: 81‐84); “İranlılara” adlı bir başka değerlen‐
dirme yazısında da ülkedeki adaletsizliklere, istibdada karşı kayıtsız kalan
İran halkına karşı tepkisini ortaya koyar (Celil Memmedquluzade II, 2004: 80). Sosyal
adaletsizliğin eleştiri konusu yapıldığı bu tür çalışmalar özellikle Ali Ekber
Sabir’in satirik üslubu ile en yetkin örneklerine ulaşmıştır.
İran’da yoksulluk ve sefalete bağlı olarak ortaya çıkan huzursuzluğun
tepkiye dönüşmesinde, mevcut sıkıntıların asıl kaynaklarının deşifre edile‐
rek halkın uyandırılması, yönetime karşı duyulan kin ve öfkenin sosyal pat‐
lamalara dönüşmesinde bütün bu eleştirel yaklaşımların büyük rolü olmuş‐
tur. Diğer taraftan meşrutiyet taraftarı ulemanın ve aydınların propaganda
faaliyetleri bilinçlenme sürecini hızlandırmış, daha somut tepkilere imkan
sağlamıştır. Bu gelişmede özellikle, sadece Güney’de değil, Rusya hakimiye‐
tindeki Kuzey Azerbaycan’da da yeni devrin kapılarını açan Batılı fikir ve
temayüllerin de önemli katkıları olmuştur.
Bilindiği üzere İran’ın Batı ile teması öncelikle ticari ilişkilerle baş‐
lamıştır. Batı’nın tanınmasında Şah Abbas döneminden itibaren Avrupa’dan
gelmeye başlayan tacirlerin önemli rol oynadıkları görülür. Ardından XIX.
yy’da şehzade Abbas Mirza’nın Batılı formları esas alarak eğitim ve kültür
sahasında gerçekleştirdiği ıslahatlar, Mirza Taki Han tarafından geliştirile‐
rek sürdürülmüş, Dârülfünun okulları aracılığı ile Avrupa medeniyetinin
tanınması ve bir ölçüde benimsenmesi sağlanmıştır. Aynı dönemde Ba‐
tı’daki demokrasi anlayışı ve uygulamalarının İslam geleneğine uygun olup
olmadığı tartışılmış, Cemaleddin Esedabâdî’nin başını çektiği bir grup, Batılı
temayüllerin İslam’a ters düşeceğini savunmuşken, Ermeni asıllı Malcom
Han, Aga Han Kirmanî, Sadrazam Mirza Hüseyin Han ve bazı yüksek ulema
batılı bir meşrutiyet düşüncesini makul karşılamışlardır (Karadeniz 2008: 195‐200).
Bu fikir zamanla İran’daki kötü gidişatı durdurabilecek tek çözüm yolu ola‐
rak meşrutiyet fikrini geliştirmiş, demokrasi talepleri özellikle gizli cemi‐
yetler tarafından geniş kitlelere ulaştırılırken, Ümit, Şafak, Yeni Asır, Tebriz,
Terakkî, Mükafat, Bidari (Uyanış), İslah, Ademiyyet gibi periyodikler sayfa‐
larını bu yöndeki fikirlere açarak gelişmelere katkıda bulunmuşlardır (Akpınar
Ali Erol
154
1994: 85; Erol 2007: 30). Ayrıca Kafkaslar üzerinden İran’a gelen fikir akımlarının
etkisi ile meşrutiyet beklentileri daha da yaygınlaşmış Tahran, Tebriz, Gilan
ve Meşhed şehirlerinde gruplaşmalar başlamış, bu gençlerden bazıları Ku‐
zey Kafkasya’ya geçerek merkezi bölgelerde teşkilatlar oluşturmuşlardır.
Diğer taraftan İstanbul yine bu süreçte önemli bir merkez olma hüviye‐
tine sahiptir. Daha önce Ziya Paşa, Namık Kemal, Midhat Paşa gibi isimlerin
fikir ve eserleri ile üstlendikleri misyona değinmiştik. 1875‐1895 yılları
arasında İstanbul’a gelen İnkılapçı vatansever aydınların Farsça olarak çı‐
kardıkları “Ahter” gazetesinin de bu anlamda önemli etkileri olmuştur (Akpı‐
nar 1994: 85). Yine inkılaba önemli katkılar sağlayan Cemaladdin Afgani, Mirza
Ağahan, Hazı Mirze Hesen Xan Şeyh Ahmet gibi isimler İstanbul’da toplantı‐
lar düzenleyerek meşrutiyet fikrini tartışmışlar (Ağaoğlu 2009: 102), bütün bu
adımlar İnkılap fikrinin gelişip olgunlaşmasını sağlamıştır.
Burada yine süreci olumlu yönde etkileyen ve inkılabın manevi ne‐
denleri arasında gösterilen bir başka hususu da ifade etmek gerekecektir.
İran’daki meşrutiyet hareketinin özellikle Kuzey Azerbaycan’da büyük bir
dikkat ve heyecanla takip edilmesinin bir önemli nedeni de milliyetçi his ve
heyecanlardır. Zira “Min İl Yazsan (Aligulu Gamküsar)”, “Herb ve Felaket
(Hüseyin Cavit)”, “Arazdan Turana (Abdulla Şaik)”, “Qara Dastan (Almas
Yıldırım)” gibi pek çok şiirde de sitemkar ifadelerle vurgulandığı üzere o
yıllardaki genel kanaat Türklerin parçalanmışlığı yönündedir. Hele hele
1828 Türkmençay anlaşması ile ikiye bölünmüşlüğün verdiği ıstırap “Derdli
Neğme (Ümmügülsüm)”, “Memmed Rahim’e İkinci Cavab (Şehriyar)”,
“Azerbaycan Dilim Dilimdir (Mirvarid Dilbazi)”, “Veten” (Süleyman Rüs‐
tem), “Min Dağ Tanıyıram, (Famil Mehdi)” gibi daha nice şiire konu olmuş
köklü bir meseledir. İnkılap süreci içerisinde o yıllarda ortaya çıkan Azer‐
baycan’ın tekrar birleşme ihtimali ve beklentisi, yazarlar arasında coşkun
bir ruh hâline neden olmuştur: “Bu inqilab bir terefden fars xalqının şahlıq,
mütleqiyyet zülmünden xilas édilmesi meqsedini daşıyırdısa, ikinci teref‐
den müsteqil Azerbaycan yaratmaq meqsedini izleyirdi. Buna göre idi ki, bu
inqilabı, xüsusen Settarxan herekatını boğmağa İngilis diplomatları ile çar
yaxovları böyük sey gösterirdiler.” (Memmed Cefer II, 2003: 105).
Ancak Cefer’in de ifade ettiği gibi bu gelişme durumu fark eden Rusya
ve İngiltere’nin işine gelmemiş ve iki ülke 1907’de imzaladıkları bir an‐
laşma ile İran üzerinde nüfuz paylaşımına yapmışlardır (ayrıca bk. Saray 1999: 50).
Kuzey Azerbaycan ile Güney’in birleşmesi konusu edebi sahada özel‐
likle 1940’lardan sonra önemli bir tema olarak yaygınlık kazanacak ve “Ce‐
nub Mevzu’u” adı ile ayrı bir bakış açısı yaratacaktır (geniş bilgi için bk. “Çağdaş Azeri
Şiirinde Milli Bir Mesele Olarak Güney Azerbaycan”, Akpınar 1994: 175‐197).
Yukarıda ana hatları ile verdiğimiz neden ve gelişmelere bağlı olarak
İran’da 1905’ten itibaren isyanlar başlamış ve Muzafereddin Şah bir yıl
içerisinde (1906) meşrutiyeti ilan etmek zorunda kalmıştır.
İran İnkılâbı’nın (1906‐1911) Azerbaycan Edebiyatındaki Yansımaları
155
Güneyli şair Bayram Ali Abbaszade (Hammal) bir şiirinde meşrutiyetle
birlikte başlayan yeni sürecin kendileri için ne anlama geldiğini iki dize
hâlinde şöyle özetler (“Azerbaycan Türk Edebiyatı”, TDTEA, IV, 1993: 63):
Meşrute bizim cânımızı aldı, dadaşcan,
Avare edib çöllere de saldı, dadaşcan
Şairin de ifade ettiği gibi, meşrutiyetle birlikte İran’da, özellikle de Gü‐
ney Azerbaycan’da büyük bir hayal kırıklığı yaşanmıştır. Belli çıkar çevre‐
leri dışında, bütünü ile herkesi kapsayacak düzenlemeler hayata geçirilme‐
miş, meclis, zenginlerin, toprak sahibi ağaların ve istismarcı din adam‐
larının nüfuzu altına girmiştir. Ali Nazmi’nin “İranlılar” adlı şiirinde bu
olumsuz tablonun eleştirisini görmek mümkündür (“İranlılar”, Eliqulu Qemküsar’dan
aktaran Memmedov 1988: 213). Şairin “Aldanmayın” adlı şiiri de, yine “saf” İran hal‐
kının egemen güçler tarafından aldatıldığı yönündeki duygu ve düşün‐
celerin ürünüdür (“Aldanmayın”, Eli Nazmi’den aktaran Memmedov 1988: 136). Aynı sıkıntılar
Ali Ekber Sabir tarafından da hiciv konusu yapılmıştır. Şairin özellikle Tür‐
kiye’de II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine yazdığı “Osmanlılar, Aldanmayın, Al‐
laxı Seversiz!” adlı şiiri, esasen İran’da yaşanan aldatmacaların bir eleştirisi
olup, menfaatlerin her zaman hak ve hukukun önüne geçeceği yönündeki
değerlendirmeleri ihtiva eder (“Osmanlılar Aldanmayın Allahı Séversiz”, Elekber Sabir I, 2004: 97‐
98).
İnkılabın ardından kendini gösteren bütün bu sıkıntıların yarattığı hu‐
zursuzluk bazı ayaklanmalara neden olmuş ve yönetim politikalarını yumu‐
şatmak zorunda kalmıştır. Böylelikle Tebriz’de meşrutiyetin ilk encümeni
olan “Encümen‐i Milli Tebriz” kurulmuş (Erol 2007: 29), ardından Tahran’da 7
Ekim 1906 tarihinde Azerbaycan’ın demokratik haklarını korumak üzere
“Azerbaycan Milli Meclisi” açılmıştır. Ancak bu noktada Rusya ve İngil‐
tere’nin devreye girmesi, Muzaffereddin Şah’ın ölümünden sanra tahta ge‐
çen Memmedeli Şah’ın müstebit yaptırımları, İnkılap sürecine daha orga‐
nize direniş hareketlerinin baş göstereceği yeni bir boyut kazandırmıştır.
Molla Nasreddin’in en güçlü kalemi olarak Azerbaycan edebiyatında
ekol hâline gelen Mirza Ali Ekber Sabir 1908 yılında Setter Han’a ithafen
yazdığı bir şiirinde, sonraki gelişmeleri şöyle özetler (“Setterxana”, Elekber Sabir, II,
2004: 73):
Ta ki, millet mecmein Tehranda viran étdiler,
Türkler Settarxan ile ehdü peyman étdiler,
Burada da işaret edildiği gibi, İran’daki meşrutiyeti konu alan şiirlerde
özellikle sürecin iki aktörü ile karşılaşırız. Bunlardan birisi millet meclisini
fesh eden Mehmet Ali Şah, diğeri ise ona karşı verilen mücadelenin lideri
konumundaki Setter Han’dır. Bütün bu şiirlerde Setter Han, kahramanlıkları
ile yüceltilirken, Mehmet Ali Şah gerek hakimiyeti sırasındaki adaletsiz uy‐
gulamaları, gerekse tahttan indirildikten sonra içine düştüğü acınası hâli ile
şair ve yazarlar için alay konusu olmuş bir şahsiyettir.

Ali Erol
156
MEHMET ALİ ŞAH VE SETTER HAN
Mehmed Ali Şah (1872‐1925), Kaçar hanedanı Muzaffereddin Şah’ın büyük
oğludur. 1907‐1909 yılları arasında saltanat sürmüş, döneminde İran’da
oldukça sıkıntılı bir süreç yaşanmıştır. Ahmet Ağaoğlu “İran ve inqılab” adlı
eserinde Mehmet Ali Şah’ı şu ifadelerle tanımlar:
“Tebieten qaba, sert, merhametsiz ve qeddarlığı séver bir adam
idi. Onu uşaqlığından beri mürebbi olmaq üzre verilmiş olan Krım
yehudilerinden rus tebeesi Şapşal şahın tebietindeki bu xüsusiyyet‐
lerin hedsiz derecede inkişafına elinden geldiyi qeder telqinleri ile
xidmet étdi. Bu mürebbi heqiqetde rus casusu idi ve rus hökümetin‐
den aldığı direktivler üzerine hereket éderek şahın istibdada méylini
tehrik étmekde idi. Şax tahta çıxar‐çıxmaz bu xüsusiyyetlerini mey‐
dana çıkarmağa ve meclis aléyhine çıxmağa başladı” (Ağaoğlu 2009: 114).
Genel kanaate göre Rusya güdümünde hareket eden Mehmet Ali Şah,
halk ve meşrutiyet taraftarı aydınlarca istenmeyen adam ilan edilmiş bir
lider olup, edebi çalışmalara da olumsuz bir tip olarak aksettirilmiştir. Celil
Memmedguluzade’nin 1907’de Molla Nasreddin’de yayınlanan ve onun
tahta çıkmasının hiç de hayırlı olmadığını belirten “Mehemmedeli Şah ve
Bütberestler” adlı yazısı bu bakış açısının örnekleri arasında gösterilebilir
(“Mehemmedeli Şah ve Bütperestler”, Celil Memmedquluzade II, 2004: 132). Ali Nazmi “Sahneyi
İrandan Bir Perde” de onu “qul‐i biyaban”, “vehşi‐yi qerran” gibi benzetme‐
lerle tanımlar (“Sehnéyi İrandan Bir Perde”, Eli Nazmi’den aktaran Memmedov 1988: 155), Abbas
Sehhet Kur’ana yemin ettiği halde tahta çıktıktan sonra verdiği sözleri
unutmuş, müstebit bir lider profili ortaya koyar (“Odessa Xeyalatı”, Abbas Sehhet’den
aktaran Memmedov 1988: 331‐332).
Şah’ı bencil, zorba ve vurdumduymaz bir yönetici olarak en fazla eleş‐
tiri konusu yapan isim yine Sabir’dir. Eserlerinde “Memdeli”, “Mendeli”,
“Me’deli” gibi isimlerle onu adeta yerden yere vurur. Hatta ona karşı duyu‐
lan kızgınlık ve öfke meşrutiyet hareketi güçlenince Avrupa’ya kaçan am‐
cası “Zilli Sultan”a kadar uzanır. “Mülki‐Şiraze Zili Sultanın”, “Mürteceler,
Sévinin, Kişver‐i İrane Yéne”, “Zilli‐Sultana, Amandır, Vérmeyin İrana Yol”,
“Bura Say”, “Hatif’ten Gelen Bir Nida Déyir ki” adlı şiirler de bu tavır açıkça
görülmektedir.
Sabir “Müxabire” adlı şiirinde Şah’ı müstebit bir yönetici olarak bilinen
II. Abdülhamit’in yolundan gitmekle suçlar (Elekber Sabir II: 2004: 73). “Men Şah‐i
Qevişövketem, İran Özümündür”de de İran’ın kendi malı, fermanlarının ise
kanun olduğunu söyleyen despot bir yönetici profili çizer (Elekber Sabir I, 2004:
180). “Satıram” adlı şiirinde ise pek çok ülkede bağımsızlık mücadelesinin
verildiği bir dönemde ülkenin dış güçlere bağımlı hâle getiriliyor olmasını
yine Şah’ı hedef alarak sitemkar ve ironik bir üslupla ortaya koyar (Elekber Sabir
I, 2004: 221):
Mağazamda tapılar her cür zad:
Cami‐Cem, reyeti Key, texti‐Gubad.
İran İnkılâbı’nın (1906‐1911) Azerbaycan Edebiyatındaki Yansımaları
157
Gerçi bazarımı etmekde kesad
Se’y edir bir para İrani nejad,
Leyk men baxmayıram, hey satıram!
Ay! Memleketi‐Rey satıram!
Milli kaynakların, imtiyazlarla yabancılara devredilmesinin, vatanın sa‐
tılmasına eş değer olduğu yönündeki bu eleştirel yaklaşımı, Ali Möcüz’ün
“Veten” adlı şiirinde de bulmak mümkündür (TDTEA IV, 1993:67).
23 Haziran 1908’de Muhammed Ali Şah Rusya ile işbirliği yaparak
Tahran’daki “milli meclisi” dağıtır. Sabir’in “Qem ü Möhnet Füzun Oldu” adlı
şiiri bu konu ile ilgilidir. Şiirde özellikle kendisini “ şahsiyete (Şah’a) kurban
eden İran ordusu” nun eleştirildiği görülür (Elekber Sabir I, 2004: 208).
Meclisin dağıtılması ile birlikte meşrutiyet mücadelesinde yeni bir sü‐
reç başlar. Şah’ın amacı mutlak hakimiyettir. Ancak meşrutiyeti ortadan
kaldırmayı amaçlayan bu girişim diğer taraftan çok daha aktif ve organize
bir direnişi de beraberinde getirir. 1908’de Tebriz’de Setter Han ve Bağır
Han liderliğinde büyük bir ayaklanma başlar.
Mehmet Ali Şah ayaklanmayı bastırmak üzere Setterhan üzerine önce
Sadrazam Eynüddövle’yi gönderir. İlk saldırı bertaraf edilir. Şah’ta büyük
bir moral bozukluğu yaratacak olan bu hezimeti Sabir “Şahname” adlı şiiri
ile Eynüddövle’nin ağzından hikaye etmiştir (Elekber Sabir I, 2004: 201). Yine Sa‐
bir’e ait olan “Qabla Dexi Marfaşını Mir Haşım!” adlı şiirde de, Tebriz’in ru‐
hani liderlerinden olup düşmanla birlikte hareket eden ve Tebriz’den kaç‐
mak zorunda kalan Mir Haşim eleştirilir (Elekber Sabir I, 2004: 195).
Yenilgiyi hazmedemeyen Mehmet Ali Şah, 1909 sonbaharında daha
güçlü bir ordu ile Tebriz’e yeniden saldırır. On bir aylık kuşatma sırasında
şehirde açlık, kıtlık ve hastalık nedeni ile büyük kayıplar yaşanır. Ancak Ali
Nazmi’nin de “Recez” adlı şiirinde şah için bir kabus olarak tanımlayacağı
Tebriz, bütün çabalara rağmen teslim alınamaz (“Recez”, Eli Nazmi’den aktaran Abdulla‐
yeva 2005: 179). İsfahan ve Gilan bölgesindeki meşrutiyetçilerin de ayaklanmaya
katılmaları ile meşrutiyetçiler 13 Haziran 1909’da Tahran’a girerler. Sa‐
bir’in “Erz‐Hal” adlı şiirine de konu olan bu zafer sonucunda meclis yeniden
açılır (7 Kasım 1909) (Erol 2007: 34‐35). Şah ise 1911’de tahtı bırakıp yurtdışına
kaçmak zorunda kalır.
Mehmed Ali Şah’ın tahtı bırakarak yurt dışına kaçmış olması ve oradaki
hayatı Azerbaycan’da pek çok şair tarafından alay konusu yapılmıştır. Bu
anlamda ilk akla gelen çalışmalardan birisi Sabir’in “Nedir, Aya, Yéne Üs‐
yanları İranlıların?” adlı şiirdir. Şiirde Rus Büyük Elçiliği’ne sığınmak zo‐
runda kalan şahın trajikomik durumunu hikaye eden şair, üç yıl bile tahtta
keyif çatmasına müsaade edilmemesinden yakınan devrik, zavallı bir lider
tasviri ortaya koyar (Elekber Sabir I, 2004: 227). “Menimki Béle Düşdü!” adlı çalış‐
mada da yine Şah’ın yaşadığı hezimet konu edinilmiştir. Söz konusu şiir
Ali Erol
158
benzer bir psikoloji içerisinde olan II. Abdülhamit’ten Şah’a tavsiyeler şek‐
linde düşünülmüştür (Elekber Sabir I, 2004: 215):
İnsansan inan, ah,
Ferman géder elden,
Saman géder elden,
Yalnız ne ki Téhran
İran géder elden!..
Bu acı son, Aligulu Gemgüsar’a göre beklenen bir sondur ve şair “Ey
Memmedeli” adlı eserinde, durumu “etme bulma dünyası” olarak açıklar (“Éy
Memdeli”, Eliqulu Qemküsar’dan aktaran Memmedov 1988: 213‐214). Ali Nazmi, şahın mevcut
durumunu “Medeli” adlı şiiri ile istihza konusu yapar (“Medeli”, Eli Nezmi’den aktaran
Memmedov 1988: 142); “Memdelinin Vidaı” adlı çalışmasında da büyük bir teslimi‐
yet ve öfke içerisinde İran’ı terk etmek zorunda kalan şahın bezgin psikolo‐
jisini ortaya koyar (“Memdelinin Vidai”, Eli Nezmi’den aktaran Memmedov 1988: 137):
Men istemirem, qoy baba, İran sizin olsun!
Vérdim size; bu kişveri‐viran sizin olsun!
Şah’ın Avrupa hayatına atıf yapılan şiirlerde de yine aynı alaysı ve aşa‐
ğılayıcı bakış açısı hakimdir. Bu şiirlerde Şah kimi zaman milleti ağlarken
Avrupa’da zevk ü safa peşinde olması ile eleştiri konusu yapılır. M. Ali Mö‐
cüz’ün “Şah Frengistandadır” adlı şiirinde bu tarz bir bakış açısı vardır (“Şah
Frengistandadır”, Mirze Eli Mö’cüz’den aktaran Memmedov 1988: 239). Şah kimi zaman da yaşadığı
hezimetlerle gündeme getirilir. Hâlâ geri dönme hayali içerisindedir ve bu‐
nun için Rusya’dan medet ummaktadır. Ancak yalnız bırakılır ve ümitleri
boşa çıkar. M. Ali Möcüz bu konunun sorgulandığı ve Rus Çarı II Nikola ile
Şah arasında geçen bir görüşmeyi “Nikalay” adlı şiirine taşımıştır (“Nikalay”,
Mirze Eli Mö’cüz’den aktaran Memmedov 1988: 241‐242). Şah’ın yine aynı konuda Berlin’de
Nasirülmülk2 ile görüşme isteğinin reddedilmesi ile yaşadığı psikoloji, Sabir
tarafından “Memmedeli Deyirki” adlı şiire konu edinilmiştir (Elekber Sabir, II, 2004:
8). Şairin “Dérler, İran günbegünden Xar olur, Elbetteki” (Elekber Sabir, I, 2004: 312)
ve “Şure Gelib Şad olun; İranlılar!” (Elekber Sabir, I, 2004: 311) adlı çalışmalarında
da, Şah’ın İran’a dönme hayalleri karşısında müstehzi bir tavır içerisinde
olduğu görülür.
Mehmet Ali Şah’ın dillere düşen bir diğer yönü de yaşadığı karşılıksız
bir aşk ilişkisidir. Şah, on dokuz yaşında İrlandalı bir dans sanatçısına aşık
olmuş, Avrupa’da bir süre onun peşinden koşturmuş, ancak sonuçta redde‐
dilmiştir. Sabir “Avropada Memdelinin Eşqbazlığı” adlı şiirinde bu konuyu
ele alır. Söz konusu şiirde maneviyatça düşkün bir kişi olarak sunulan
Şah’ın, kendisini Şeddad’a, Hut peygambere isyan edip Cebrail tarafından
yok edilen Yemen hükümdarı Nemrut’a benzeten Matmazel (sevdiği kadın)
karşısındaki acınası hâli verilir (Elekber Sabir, II, 2004: 14‐15).
                                                            
2 Kaçar Hanedanlığı’nın son lideri olan Ahmet Şahin (1909‐1925)‘in vekilliğini yapmıştır.
İran İnkılâbı’nın (1906‐1911) Azerbaycan Edebiyatındaki Yansımaları
159
İnkılap yılları ve sonrasında ortaya konulan bu çalışmalarda Şah hak‐
kındaki eleştirel bakış açısına karşın, Setterhan’ın muzaffer bir komutan
olarak yüceltildiği görülür.
Setter Han (1866‐1914) uzun yıllar Kafkasya’da sanayi merkezlerinde
çalışmış, Hümmet teşkilatının bir üyesi olarak işçi hareketlerine katılmış,
İran’da Şah’a karşı Tebriz’deki isyanlara rehberlik ederek mücadelenin
sembol ismi hâline gelmiş bir isimdir. Esasen Azerbaycan edebiyatında
Setterhan, bir kahraman tipi olarak sadece İran meselesinde değil, milli ruh
ve heyecanın uyandırılmasına yönelik sonraki pek çok çalışmada da Babek,
Cavanşir, Koroğlu, Nebi gibi kurtarıcı vasfı öne çıkan isimlerle birlikte zik‐
redilmiştir. “Azerbaycan’ım Yaşa (Eli Fitret)”, “Yaralı Tebriz (Resul Rıza)”,
“Böyük Amil (Yahya Şeyda)”, “Tebriz (Kerim Hacir‐Barış)” gibi Kuzey ve
Güney sahasından pek çok şiirde Setterhan’a benzer vasıfları nedeniyle
atıflar yapıldığını görmek mümkündür. Bu yaklaşım günümüz şiirlerine de
yansımıştır. Söz gelimi Koşanıp Türkoğlu Tebriz’i “Setter Han ile öğünen
şehir olarak tanımlarken (Gedikli 1983: 245), Vidadi Babanlı, “Elegiya” adlı şiirin‐
de Setterxan’ın kazandığı şan ve şöhreti hatırlatır (“Elegiya”, Vidadi Babanlı’dan aktaran
Hacızade 2002: 44). Yine Nusret Kesemenli “Xocalı” da satılan yurda sahip çıkacak
Setterhanları ararken onun kurtarıcı vasfına atıfta bulunur (“Xocalı” Nusret Kese‐
menli’den aktaran Hacızade 2002: 109):
Hanı bu yurdun
Nebisi, Settarxanı?!
Nadanlar satıb gétdi
dağı, daşı, toprağı
Sabir’in 1908 de Molla Nasreddin’de kaleme aldığı “Settarxana” adlı
şiir, doğrudan onun milli direnişteki azim ve gayreti üzerine yazılmış bir
fahriye niteliğindedir. Şiirde özellikle nakarat olarak düşünülen “Aferinim
himmeti‐valayi‐Settarxanedir.” ifadesi şairin Setter Han hakkındaki düşün‐
celerini özetler niteliktedir. Sabir’e göre bu zafer sadece İran’a karşı değil
bütün dünyaya karşı kazanılmış bir zaferdir. Setter Han İslam’ın ve vatanın
namusunu kurtarmış Türklüğün ve İranlılığın gereğini yerine getirerek
İran‘a kan kusturan şahı bütün dünyaya rezil etmiştir (Elekber Sabir, II, 2004: 73).
Aynı eserde Setter Han ile birlikte Şah kuvvetlerine, zülme ve istib‐
dada karşı millet ve milliyet için canlarını kurban edenleri de minnet duy‐
guları ile anacak olan şair “Amma millet A!..” adlı şiirinde de Setter Han ile
birlikte mücadele eden yardımcısı Bağır Han, ayrıca Sipehdar ve Yéfrém gibi
isimlerin3, zaferdeki katkılarını takdirane duygularla dile getirmiştir (“Amma
millet A!..( Moldayı, gördün mü)”, Elekber Sabir II, 2004: 301).
1906’da başlayan İran İnkılabı ve bir süre devam eden direniş müca‐
delesi 1911’de sonlandırılmıştır. Şah’a karşı verilen mücadele kazanılmış
                                                            
3 Sipehdar: Şah tarafında iken meşrutiyetçilere katılarak fedailerin başına geçmiştir.
Yéfrém: Kafkas Ermenilerinden olup meşrutiyetçilerin mücadelesine destek vermiştir.
Ali Erol
160
olsa da, ikinci meclisin açılmasından sonra Setter Han’ın Tebriz’deki nüfu‐
zunun artması Rusya ve İngiltere’yi rahatsız etmiştir. Setter Han ve Bağır
Han Tahran’a davet edilmişler, ardından bir bahane ile tutuklanmak isten‐
mişlerdir. Atabek parkında gerçekleştirilen müdahalede ağır yaralanan
Setterhan 16 Kasım 1914’te vefat etmiştir. Yardımcısı Bağır Han ise önce
sürgün edilmiş ardından boğularak öldürülmüştür. Seter Han, 1909 yılında
Tebriz’i Fars Hindistan üzerindeki siyasî emelleri nedeni ile İngilizlerin
müdahalesi bu harekâtı sona erdirmiştir. 1911 yılında Muhammed Hıyabanî
“Azadistan Harekâtı”nı başlatmışsa da başarılı olamamıştır.
Böylece 1906 da başlayan ve Setter Han ile birlikte istiklâl hareketine
dönüşen mücadelenin “ilk safhalarından birisi”, Rusya ve İngiltere’nin Teb‐
riz’i işgal etmesi ile sonlandırılmıştır. Sabir’in “Ağladıkqca Kişi Qeyretsiz
Olur” adlı çalışması bu konu ile ilgili olup meclisin talan edilmesi ile ortaya
çıkan hazin sonun bir nevi tasviri mahiyetindedir (Elekber Sabir, II, 2004: 20).
Yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere İran İnkılabı,
maddi ve manevi nedenleri, meşrutiyet süreci ve halk arasındaki etkileri ile
Azerbaycan’da edebi çevrelerce yakından takip edilmiş, çalışmalarda kendi‐
sine geniş yer bulmuş bir konudur. Genel olarak değerlendirildiğinde bütün
bu çalışmalara yön veren ilham kaynağının, daha çok sosyal adaletsizliğin
halk arasında yarattığı infial ile birlikte meşrutiyet talepleri, ayrıca milli his
ve heyecanlar olduğu söylenebilir.
KAYNAKLAR
“Azerbaycan Türk Edebiyatı”, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi,
C.4, KB, Ankara 1993.= TDTEA
ABDULLAYEVA Tarana, Molla Nasreddin Dergisinin Azerbaycan Şiirine Katkı‐
ları, (Danışman: Prof Dr. Fikret Türkmen, Basılmamış Doktora Tezi), Ege
Üniversitesi TDAE, İzmir‐2005.
AĞAMİROV Midhet, Mehemmed Hadi’nin Felsefesi, Azerbaycan Dövlet Neşr.,
Bakı‐1987.
AĞAOĞLU Ehmed, İran ve İnqilabı, (haz. Vagıf Sultanlı), Bakı‐2009.
AKPINAR Yavuz, Çağdaş Türk Şiveleri Azerî Türkçesi ve Edebiyatı Metinleri,
EÜ, İzmir ‐1988.
AKPINAR Yavuz, Azerî Edebiyatı Araştırmaları, Dergâh, İstanbul‐1994.
Celil Memmedquluzade, Eserleri VI, ( haz. Eziz Mirehmedov‐Turan Hesen‐
zade), Azerbaycan Dövlet Neşriyyatı, Bakı‐1985.
Celil Memmedquluzade, Eserleri I, (haz. İsa Hebibbeyli), Önder Neşriyyat,
Bakı‐2004.
İran İnkılâbı’nın (1906‐1911) Azerbaycan Edebiyatındaki Yansımaları
161
Celil Memmedquluzade, Eserleri II (haz. İsa Hebibbeyli), Önder Neşriyyat,
Bakı‐2004.
EROL Osman, İran’ın İç Politikasında Azerbaycan Türkleri (1906‐2006), Ko‐
caeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası İlişkiler Ana‐
bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli 2007.
GEDİKLİ Fethi‐yusuf Gedikli (haz.), Çağdaş Azerî Şiiri Antolojisi Burçak Yay.,
İstanbul‐1983.
HACIZADE Nahid (haz.), Azerbaycan Harayı, Réspublika Xatire Kitabı Rédak‐
siyası, Bakı‐2002.
İBRAHİMOV Mirze, “Dövrün Müxteser İctimai‐Edebi Menzeresi”, XX. Esr
Cenubi Azerbaycan Edebiyatında Demokratik İdéyalar, (1900‐1985),
Elm, Bakı‐1990, s. 3‐38.
İBRAHİMOV Nazım (haz.), Min Beş Yüz İlin Oğuz Şeri I, Azerbaycan Neşriy‐
yat, Bakı‐1999.
KARADENİZ Yılmaz, “II. Meşrutiyetin Ön Denemesi: İran Meşrutiyet Hare‐
keti ve Sebepleri (1906), Bilig, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli He‐
yet Baskanlığı, S. 47, Güz / Ankara‐2008 (E.T 22.12.2011 ,
http://yayinlar.yesevi.edu.tr).
Mehemmed Hadi, El Feryadı, Yazıçı, Bakı‐1980.
Mehemmed Hadi, Séçilmiş Şérler, Yazıçı, Bakı‐1980.
Mehemmed Hadi, Séçilmiş Eserleri, (haz: Eliheyder Hüseynov‐Eziz Mirehme‐
dov‐Ebulfezl Hüseyni) Şerq Qerb Neşr., Bakı‐2005.
Memmed Cefer, Seçilmiş Eserleri II, Çinar Çap, Bakı‐2003.
MEMMEDOV Memmed (der.), XX. Esr Azerbaycan Poéziyası, Yazıçı, Bakı‐
1988.
MÜCİRİ C., “Meşrute Dövrü Edebiyyatı (1901‐1917)”, XX. Esr Cenubi Azer‐
baycan Edebiyyatında Demokratik İdéyalar (1900‐1985. İller ), Bakı‐Elm
1990, s.42‐56.
ÖZŞAHİN Merih, Güney Azerbaycan’da Bağımsızlık Dönemi ve Güney Azer‐
baycan’ın Türk Dünyası İçin Önemi,Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü Sos‐
yal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Gebze 2007.
Mirze Elekber Sabir , Hophopname I‐II (haz. Memmed Memmedov) Şerq‐
Qerb, Bakı‐2004.
Mirze İbrahimov; “Dövrün Müxteser İctimai‐Edebi Menzeresi”, XX. Esr Ce‐
nubi Azerbaycan Edebiyatında Demokratik İdéyalar, (1900‐1985), Elm,
Bakı‐1990, s. 3‐38.
NERİMANOV Neriman, Nerimanov Seçme Makaleler (Derleyen ve Türkçeleş‐
tiren Hüseyin Adıgüzel), İleri Yayınları, Ankara, Mart‐2005.
SARAY Mehmet, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, TTK Yay., Ankara‐1999.
SWİETOCHOWSKİ Tadeusz, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azer‐
baycanı /1905‐1920 (çev. Nuray Mert), Bağlam, İstanbul‐1988.
Ali Erol
162
TALIBZADE Kamal, “Memmed Seid Ordubadi”, Azerbaycan Sovet Yazıçıları
(Edebî Portreler), Azerbaycan Dövlet Neşr., Bakı‐1958.
TALIBZADE, Abdulla Şaiq, Eserleri V (haz. Kamal Talıbzâde vd), Yazıçı Neşr.,
Bakı‐1978.

Konular