ÜNLÜ ŞARKiYATÇI E. G. BROWNE'IN DOCU EDEBiYATLARINA İLGiSi OSMANLIYI~A BAŞLAR

A. O. Türkiyat Araştırmaları Enslitüsü Dergisi Sayı 26 Erzurum 2004
ÜNLÜ ŞARKiYATÇI E. G. BROWNE'IN
DOCU EDEBiYATLARINA İLGiSi OSMANLIYI~A BAŞLAR
Dr. Hasan çİFTçi"
ÖZET
Bu yazıda, ünlü Ingiliz şarkiyatçı Edward Granvillc
BROWNE' ın, başta Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere, Doğu
Dillerine ilgisi üzerinde durulacaktır. Onun, bÜlÜn ömrünü
uğruna harcadığı Doğu edebiyatı, tarih, din ve kültürlerine
merakı, 1877 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Osmanlıya ve
Osmanlıca'ya sempati duymakla başlar. Bu nedenle ilkin
Osmanlıea Türkçe'si, ardından Farsça ve Arapça'yı öğrenir.
Araştırmalarda bulunmak ve edebiyat çevreleriyle görüşmek
üzere defalarca istanbul'a, Türkiye'ye gelir. E. J. Wilkinson
Giblı'in erken gerçekleşen vefatı üzerine yarım kalmış olan
Osmanlı Şiir Tarihi'ni (A f-lisıory of Ollllnlan Pıı('ı ry), o
tamamladı. 0, bütün ömrünü asıl mesleği tıp yerine, Doğu
Dilleri, edebiyatıarı, elin, kültür ve tarihlerini araştırmaya
harcayan bir şarkiyatçıdır.
Edward Granville BROWNE (ı H62-1926):
B rownc'ın Türkçe ve Türklcrle ilgili serüveni hayatının seyri paralelinde
sürdüğü görlilür. Dolayısıyla hu yazı aynı zamanda onun kısa
biyogratisini de içerecek bir nitelik taşıyabilir.
• Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fak. Doğu Dilleri Bölümü Öğrt. Üyesi.
i Onun biyogratisi. edebI. ilmi. sosyal ve siyasal faaliyetleri için, Edward Browne'ın Yek sm
der Mi."iin·i Irliııiyliıı (Fal'sça'ya çev. Zebihullalı-i MansOri, İrıtiş5.rat-i Saga, Tahran
1:75 Iış. (muk.), s. 13-67). aynı eserin orijinali olan A Year AI1UiIIR The !'eniw1s, (A
And Black Company, 1927, London, England, giriş s. Vıı-xxı, 1-19) ba~ta olmak li/.ere
şu kaynaklara bakınız: I3l'Owne, E.G., A Uıemry f-lisıııry of Persia, (muk.) Cambridge
1902-1924; aynı müellif, T{ırlh·i Edl.'biyvlil-i Iral! (çev. Muctebil'ı, Fethullalı), intişilrilt-i
Murv5rid, Tahran 1373 h~., muk., s. 4- 2; Muhammed Kazvıııi, Dovre-i Kaıııil-; ilisı
Makale-i Kazvfnf, nşr. Nıbas ikbill, D.unya-yi Kitilb Tahran 1363 hş., II, 292-333; Kurd
Ali, Muhammed, el-Mu'ôsiruı;: Damaşk 1980/1401, s. 104; Redevı.
Abdurrahman, Mev.l'ü 'alU 'I-JllIt.l'leşrikflı, Kahire 1984, s. 51·53: Nickolson, R. A..
- 72- H. Çifıd: Ünlü Şarkiyatçı E. G. Browne'," Doğu Edehiyatlarına ilgisi Osmanlıyla Raslar
"Doğu kültürünü ve İslam medeniyetlerini kendi ülkesinde ve Batı'da ilk ve
en iyi biçimde tanıtan araştırmacllardan,,2 biri olarak bilinen İngiliz doğubilimci E.
G. Browne, 7 Şubat 1862'de Gloucestershire'de varlıklı bir aile (anne ve babası
mühendis)1 çocuğu olarak doğdu, 5 Ocak 1926 yılında Cambridge yakınlarında
vcfat etti. Glcnalmond'da (Trinity Collage'de)4 ilk ve orta öğrenimini
tamamladıktan sonra, 1884 yılında İngiltere'de yönetici ve aristokrat çocuklarının
okuduğu ünlü Eton kolejini bitirince, hir gemi sanayiinde yönetici olan Babası
Benjamin Browne, oğlunun mühendis veya doktor olmasını istiyordu. Fakat o
babasıyla aynı fikirdc değildi:' Kendisi bu hususta şöyle der:
"Sanaıkar olan babam sanayi kurumlarından birinin müdürlüğünü yürüttüğü
için benim, sanayide çalışıp mühendis olmamdan yanaydı. Fakat ben iki nedenden
dolayı endüstri mühendisliği tahsilini yapmak istemiyordum: Birincisi, o dönemin
sanayi ve özelliklc yeni sanayi eğitimi, ilkel ve sınırlıydı vc bugünkü gelişmiş
metotlarla ö/;'Tencilere eğitim imkanını sağlamıyordu. İkincisi, babadan kalma bir
mesleğe sahip çıkıp onu sUrdürmek istemiyordum.,,6
Browne, kolejde bir dereceye kadar öf,'Tenmiş olduğu Hintçe ile ilgili
öğrenimini devam ettirebileceği hir iş bulmak istiyordu. Böylece Doğuya gitmek ve
Doğu kültür ve di Ilerini araştırma arzusuna uygun olarak, habasının onun için
ikinci hir alternatif şeklinde ileri sürdüğü tıbbı oklımayı tercih etti:
Caıalogııı! of ılu: orienlal Mss belmıgin!: lo ıhe lare E. G. Bmwııe, Cambridge 1932 (bu
kaynağa ulaşamadım); G. Michael Wickens-Juan Cole-Kamran Ekbal, "Browne",
Ency,.lopııedia IraniL'a, London i985-, VI, 483-487; Topuzoğlu, Tevfik Rüştü,
"I3ROWNE, Edward UranviIIe", Diyanel Va~ti İs/[ım Ansiklopedisi, Vf, 336-337;
Oehhuda, Ali Ekber, Lııgaınunıe, Tahran 1337-1346 !ış., X, sı 1-12, I-L; Mucteba'ı,
Fethuııah, "Browne", DônişnôllIe-i Cihôn-i İstrımı, Tahran 1375 hş.ll997, B TT, s. 61S-
20: Komisyon, Ferheng-i Hôvaşiniisan,. (editör, Pervız Muşkinnijiid), Tahran 382, Tl,
181-191; Gibb, E. J. Wilkinson, Osmanlt Şiir Tarihi (çcv. çavuşoğlu, Ali), Akçağ
Ankara ls.. I-II, 3; Yıldırım, Nimet, Fars Edebiyaıında Kaynaklar, Erzurum 2001, s.
47-48 ve başka sayfalar.
Topuzoğlu, Tevtık Rüştü, "BROWNE, Edward Granville", Diy(llU!1 Va~fi İslam
Ansiklopedisi, Vı. 336.
3 Kurd Ali, Muhammed, el-Mu'i'isirun, Damaşk 198011401, s. '104.
4 Bk. Abdurrahman Bedevı, Mevsu 'aıu 'I-mu.l"ıeşrikln, Kahire 984, s. 51; Michael WickensJuan
Cole-Kaınran Ekbal, "Browne", Encyclopaedia Ironiw, London 1985-, VI, 483;
Türk Ansiklopedisi, M.E.B., lstanbul, VTTI, 237.
5 Browne, E. U., Yek Siil der Miyfm-i iraııiyon (Farsça'ya çev. Zebihullah-i Mansur!),
İntişfırat-i Saga, Tahran 1375 hş., (muk.) s. 56; krş A Year Among The Persians, A And
Black Company, 927. London, England, (giriş) S., VIll.
(, I3rowne, Yek Sal der Miyôn-i iriiniyan (muk.), s. 48.
----!:lA:.:...Ü~''-''.!...lfiı!!.!·r~k~iy.!!.at~A~r~a~şt~lr~n~la~la~r~1 ~E~nş~ti~tiı~'ş~ü~D~e!..Jrg~iş~i--,S~·a!.I.;yl~2~6~E;:.:..r~zu~r~u~m,-,2""O~04::....- ---=-173-
"Babam, iki işten birini tercih etmemi istiyordu: Ya sanayi dalını okuyup
sanayi mühendisliği diplomasını almalıydım ya da gelecekte doktor olmak için tıp
tahsilini yapmalıydım. Ben, özlemini duyduğum Doğu yolculuğunu
gerçekleştirmek için, tıp öğrenimini amacıma daha uygun buldum, dolayısıyla bu
dalı takip etmeyi tercih ettim."
"Babam, benim tıp tahsiline razı olduğumu görünce, samimi dostlarından
olan bir doktora sordu: "Şayet doktor olmasını İstediğiniz bir çocuğunuz olsa, tıp
ilmini tahsil etmesi için, onu hangi üniversiteye gönderireliniz? O da bir an tereddüt
etmeden: 'Cambridge Üniversitesi Tıp Fakültesine' dedi. Böylece ben, Ekim 1879
yılında Cambridge Üniversitesine kaydoldum ..... 7
Ancak ileride de görüleceği gibi, Browne tıp fakültesini bitirip doktor
olduysa da bu mesleği icra etmemiştir.
Ondan söz eden hemen bütün kaynakların ifade ettiği gibi, Browne tıbba
başlamadan iki yıl önce, Osmanhya ve Osmanlıca Türkçe'sine sempati duymaya
başlar. Daha sonra bir tutku haline dönüşen bu sempati yi onda harekete geçiren asıl
faktör, 1877 yılında başlayan Osmanlı-Rus savaşıyd!. Brown'ın A YearAmong The
Persians (Farsça'sından istifade edilen, Yek sm der Miyan-i franiyfın) adlı eserine
bir giriş yazmış olan kırk yıllık akademisyen arkadaşı Sir E. Denison Ross, onun
hayatındaki bu manevı dönüm noktasını şöyle açıklar:
"Fakat şu temel noktayı belirtmek lazımdır: Edward Browne'ın manevı
hayatı Osmanlı-Rus savaşının meydana geldiği 1877 yılında başladı. Yapısı
itibari yle güçsüzlerden yana olan Edward Browne, Rusya 'n III Osman11ya
saldırdığını duyunca, hemen Osmanlı'yı destekledi; kendi ifadesiyle, 'Türkiye'nin
bağımsızlığı ve kurtuluşu için canını bile reda etmek isti'yordu",s
Bizzat kendisi tararından da ayrıntılı olarak dile getirileceği gibi, bu gelişme
üzerine Brownc' ın, Osmanlıya ve Türklere karşı sevgisi artarak devam eder.
Ruslara karşı savaşmak için, Osmanlı ordusunda görevalmayı bile düşündü ve
hatta Plevne'nin düşmesine bir Türk kadar üzülür:
7 13rowne, 1I.1:.(~. (muk.), s. 56; krş aynı eserin orijinali, A Y!!Ur.Aıı[(};11: ihe Persians, (giri~)
s. ii; krş. G. Michael Wickcns-Juan Cole-Kamran Ekbal, "l:3rowne", El1cyclopuedia
lranica, VI, 483-487: Tıbba ba~laınasl tarihini 1875 yılını verenler de vardır. Fakaı biz,
kendisi tarafından verilen tarihi tercih ettik, doğrusu da bu olmalıdır. Bk. A Year Amonı:
The Persimıs (giriş) s. J ı. Farsça çcviride de hata vardır. I:3k. Yek Sal d!!r Miy[m-i
lraniylin (muk.) s.56.
8 Brownc, Yek saz der Miyan-i franiyan (muk.), s. 18-19; krş. orijinali A Year AnıonE{ The
Persians (giriş) s. VII; krş. Muctebfr'ı, o.R.e., B ll, s. 618-20.
-174- H. Çiftçi: Ünlü Şarkiyatçı Eo G. Browne'ın Doğu Edebiyatıarına Ilgisi Osmanlıyla Baslar
"Her halükarda 1877-78 yıllarındaki Rus-Osmanlı savaşı sırasında Doğuya
ilk defa aşırı bir ilgi duydum. Kuralolarak daha çok gençler savaş konularına ilgi
duyarlar ve ben de her gün gazetelerden Rus-Osmanlı savaşıyla ilgili haberleri
dikkatle okurdurn. Başlangıçta o savaşa olan ilgim, sadece merak ve haber
edinmekten öteye gitmezdi. Fakat daha sonra Osmanlıların kahramanca dirilişi ve
her türlü fedakarlıkla Ruslara karşı duruşlarını görünce, bu ilgi Osmanlıyı övmeye
ve yüceltmeye dönüştü."
"Doğrusu Osmanlının kurtulması koşuluyla her an kendimi feda etmeye
hazırdım. Fakat Türklerin Plevne'de yenildiklerini duyduğum zaman, o kadar
üzüldüm ki, gözümde sanki İngiltere yenilmişti. Türklerin sevgisi bende o derece
artmıştı ki, gözümde Türk askerleri efsanelerdeki kahramanlar olmuştu; ben de
onlar gibi olmayı, savaş meydanında onlarla sanki kendi vatanımızı ve
mazlumluğıımuzu savunurcasına öldürülmeyi arzuluyordum."
"Bu güçlü hislerin, gençlik dönemlerime ait olduğunu belirtmek istiyorum.
Zira o zaman on altı yaşından fazla değildim, on altı yaşında iken her tür ilgi,
insanda güçlü hale gelir. O zaman tek hedefim, bir subay rütbesiyle Osmanlı
ordusuna katılabilrnek ve Türkiye'yi savunmak amacıyla savaşmakt!. .. "
"Okuyucular bu satırları görünce gülümseyebilirler, beni saf bir insan olarak
düşünebilider. Fakat gerçeği söylemek gerekirse o zamanki arzu ettiğim şey
buydu.,,9
Ancak babası, onun o dönemdeki bu fikirlerini, geçici bir gençlik arzusu
olarak görür, pratiğe dökmesini engeller. Bununla birlikte Edward Browne.
Osmanlıya ve ardından Doğu ülkelerine karşı kendisinde uyanan bu ilgiden sonra,
özellikle Osmanlıya karşı söz konusu aşırı şevkini tatmin etmek için, kendi kendine
önce Türkçe'yi, ardından Arapça ve Farsça'yı öğrenmeye çalışır.
"...Bu nedenle kendi aşırı şevkim teskin etmek için aklıma Türk Dilini
öğrenmek geldi ... O dönemde, konuyla ilgili araç ve gereçleri temin etmek
bugünkünden daha zordu. Fakat sonunda Barker kitapçısı tarafından basılmış
ingilizce bir Türk Dili Grameri'ni buldum ve işe başladım ... Türkçe'yi öğretecek
bir öğretmenim olmadığı için çaresiz okulda Latin ve Yunan dillerini nasıl
okııduysarn Türkçe'yi de aynı şekilde okumaya çalıştım ... Bir süre böyle geçince bir
de baktım, soldan sağa yazılan İngilizce'nin aksine Osmanlıca'nın sağdan sola
yazı ldığını fark ettim. 10 Türkçe'yi adı geçen kitaptan öğrenmeye ça1ıştığım
sıralarda, telaffuz hususunda büyük hatalar yapıyordum."
9 Bmwne. Yek Sôf der Miytm-i irdniytm (muk.), s. 51-52.
LO Yazar, Osmanlı döneminde, Arapça alfabeyle yuzılan Türkçe'yi kastediyor.
~A,,-.U~··'-'oT,-,iı"-,-·I·-",ki!.L·y~at,-,A"",r~a"l.'şl~lr,""m,,",a,,,la,,,-r,,-1 E",,'n,-"s",ti~tiı",,'s""ü-"D""c.:...ırg""is,-,-i --,S",a-,-,yl,-,2",6-"E",-r.:::zu::.:r.:::u~m,-,2",O-,,-04,,- .175-
Kendi ifaCıesiyle Browne'ın, ilk Türkçe öğretmeni, bir süre İstanbul'da
kalmış ve Osmanlıya scvgi beslediği için, bilahare kilise tarafından aforoz edilmiş
olan İrlandalı bir kcşiştir. Fakat kendisinden, hem Türkçe dersi, hem de
Osmanlıyla ilgili bilgi aldığı bu keşişten ayrılmak zorunda kalır:
"Bunlarla birlikte bir Türkçe öğretici bulana kadar, yavaş i1erliyordum.
Öğretmenim meşhur Kırım savaşına katılmış İrlandalı bir keşişti. İhtiyaçlarını
karşılayabilecek kadar Türkçe'yi bildiğinden, Kırım savaşına katılmış olan İngiliz
askerleri ve subayları Türkçe'yi bilmedikleri için, ona tercümanlık görevini
vermişlerdi."
"...0 birkaç yılOsmanlının başkenti İstanbul'da kalmış, Türk Dili ve
edebiyatıııa meraklı olduğu için, orada birçok dost kazanmayı başarabilmişti."
"Adı geçen şahsı bulup bana Türkçe öğrctmesini rica ettiğim zaman, aforoi:
edilmiş bir keşiş sayı1ırdı. Çünkü Osmanlı-Rus savaşında açıkça Türkleri himaye
ediyordu, oysaki Türklere taraflar olmak İngiltere'de zamanın moclasına aykırıydı.
Özellikle Bulgarların trajeclisi büyük bir yankı uyanclırmış ve bütün o korkunç
olaylar (doğru ya da yalan) Türklerin hesabına yazı/ırdı. Çünkü Bulgarlar da Türk
olarak bilinirdi."
"Hıristiyanlar, bu İrlandalı keşişin çalıştığı kilisenin reisi ne şikayette
bulunarak, 'eğer bu adam hala burada kalmak istiyorsa Hıristiyanlar, yardım aclı
altında kiliseye verdikleri aidat ve hediyeleri vermeyecekler', dediler. Vaziyetin
böyle olduğunu gören İrlandalı keşiş oradan ayrılmak zorunda kaldı."
"Ben o keşişten ne kadar çok merakla Tlirkçe'yi öğrenmek istiyor idiysem, O
da o· oranda bana öğretmek istiyordu. Onunla her gece saatlerce beraber olurduk ve
onun, Osmanlı ile İstanbul hakkındaki sohbetlerini yonıimadan dinlerdinı ... Allah
onu bağışlasın ... Çünkü bu İrlanda!ı keşiş, sonra Afrika'ya gitti. oradaki dinı
görevlerini yapmaya devam ettiği sırada vefat etti ...Ondan ayrıldıktan sonra ne
yapacağımı.. şaşırdım."11
Brownc, adı geçen kcşişten ayrıldıktan sonra, dönemin Avrupa'nııı en büyük
Türkolog'u Sir James Redhouse'a bir mektup yazar. Kendisinden olumlu yanıt
alınca, ondan Türkçe dcrslerini almak için Londra'ya gider. Ayrıca o dönem
Londra'da bulunan Türk diplomatlardan da istifade eder:
"AniCıcn, eğer Sir James Redhouse'a bir mektup yazarsanı, hana bir yol
gösterehileccği, aklıma geldi. Çünkü Sir James Redhouse o dönem İngilterc'nin
belki de Avrupa'nın en büyük Türkolog'u idi. Adresini bilmediğim için mektuhu
kendisine, onun kitaplarını basan yayınevi aracılığıyla gönderdim."
ii Hrowne. 'Yek Stıl der Miyôn-i {rtıniyan (muk.), s. 52-54.
- 76- H. Çiftçi: Ünlü ~arkiyatçı KG. Browneın OOi!u Edebiyatıarına iıgisi Osmanlıyla 8aşlar
"Uzun süre geçmeden Sir James Redhouse'a göndermiş olduğum mektubun
cevabı geldi. Avrupa'nın bu büyük bilim adamı Türkolog'un, mektupta beni, her ne
zaman Londra'ya uğrarsam kendisiyle görüşmeye davet ettiğini, tam bir sevinçle
şahit oldum. Ayrıca ondan istemiş olduğum bütün notları da göndermiştL"
"Londra'ya gittiğimde, sadece adı geçen ilim adamıyla görüşmeyi
başarmakla kalmadım, onun aracılığıyla, Osmanlının Londra'daki elçiliğinde
çalışan birkaç Türk diplomatıyla da tanıştım. Onlarla tanışmam, Türk Dili
çalışmalarımda mesafe kat etmeme yardımcı oldu. Çünkü duru ve mahalli
lehçesiyle Türkçe'yi binat onların ağzından dinleyerek öğreniyordum. 12
Browne Türkçe'nin daha doğru bir ifadeyle Osmanlı Türkçesi'nin, edebiyat,
tarih ve kültürüyle daha mUkemmel kavranması için, Arapça ve Farsça'nın da
bilinmesi gerektiğini anlamış. Universitede birinci sınıftan itibaren o iki dilin
derslerini de almaya başlamıştı:
"Tıp tahsili, zamanımın çoğunu almakla birlikte, Türk dilinin peşini
bırakmış değildim. Türk diline hakim olabilmenin, Arap ve Fars dillerini de
bilmem gerektiğini kavradığı m için. bu iki dili de öğrenmeye karar verdim."u
"Üniversitenin ilk yılında Arapça'yı, bu dilin tartışılmaz uzmanlarından biri
olan, tanıtmama ve övmeme ihtiyacı olmayan Profesör Palmer'den aldım.
İngiltere'de ondan daha iyi Arapça'ya hakim bir kimseyi görmedim, öğrencilere
Arapça'yı ondan daha iyi öğretebilecek. birini de bilmem. Profesör Palmer'in
yanında bir yılokuduğum Arap Dilinde, beş buçuk yıldan daha fazla okumuş
olduğum Yunan ve Latin diııerinden daha çok ilerleme kaydettirn."
"o vakit Profesör Cowel' dan da Farsça'yı okumaya başladım. Fakat Profesör
Palmer ve Profesör Cowel Cambidge Üniversitesinde sürekli kalmadıkları için, bir
Hintli doçentin yardımından da istifade imkanını buldum.,,14
Yukarıda adı geçen arkadaşı Denison Ross, onda inkişaf etmeye başlayan,
İslam ülkeleri, din, tarih ve kültürlerini öğrenip araştırma merakının nedenini şöyle
açıklar:
"Osmanlı-Rus savaşında, "Henüz on altı yaşında olan Edward Browne'ın,
Türkiye'nin bağımsızlığına olan ilgisi, Türk dilini bitmiş olmasından
kaynaklandığını söyleyemeyiz. Çünkü o henüz TUrkçe'yi ve diğer Doğu dillerini
öğrenmemişti."
i~ Browne, a.8. e., (muk.), s. 52-56.
" Browne, a.g.e., (muk.). s. 57
14 Bmwne. a.}!..e., (muk.), s. 57-58.
.....:..:A"-.U",,":..'T...,u...·r.",k:.liv""al:..:A-"r"",a""sl""lr"",m",a",la::.:.r.:..1E","Aksine, Rusya'nın Türkiye'ye saldırması ve Edward Browne'ın Osmanlı ve
diğer İslam miııetlcrinin bağımsızlığına olan ilgisi, onu Doğu dillerini öğrenmeye
sevk etli, Türkiye'deki Müslümanların bağımsızlığını daha iyi korumak amacıyla
mücadele etmek için, ilk etapta Türkçe öğrenmeyi düşündü."
"Edward Browne Tilrk dilini öğrenmek için, Barker kitapçısı tarafından
Londra'da basılmış Türk Grameri adında bir kitabı satın alarak okumaya başladı.
Onun şarkiyatçılık serüveni, bu kitabı satın alarak okumakla başladı."15
Akademisyen arkadaşı Sir E. Denison Ross onun, doğası gereği Latin ve
Yunan dillerine karşı ilgisizliği hususunda da devamla şöyle der:
"Avrupalı gençler okuldaki öğrenimieri sırasında genelde, Avrupa dillerinin
kökü olan Latin ve Yunan dillerine merak duyarlar. Fakat Edward Browne ne antik
Yunan diline ilgi duydu ne de Latin diline; aksine bir danışman ve rehber
olmaksızın kendi kendine, nihai yeteneğini Doğu diııeriyle ilgilenmede keşfetli,
özcllikle de Doğulu İslflm millctleri dillerine merak sardı.,,16
Fakat Edward Browne, Latince ve Yunanca'ya karşı onda oluşan o zamanki
olumsuz düşünccsinin, sonradan (kitabm basıldığı 893 yılında) değiştiğini belirtir:
"Okuldaki öğrenimim tarih, coğrafya, matematik, geometri, İngiliz dili,
Latin vc Yunan dillerinden ibarclli. Koleji bitirince Latin ve Yunan dillerinclen pek
bir şcy öğrenmcmiştim, doğrusu o iki dili sevmemiştiın."
"Fakat bugün, o zamanki görUşümUn aksine, o iki dilin önemli olduğunu
anlıyorum. Ancak o zaman kolejdeki eksik öğretme tarzı nedeniyle, ne o iki dilden
bir şey öğrenebildim, ne de onlara ilgi duyabildim.',17
Edward Browne, bir taraftan tıp öğrenimini sürdürürken ve diğer taraftan
Türkçe'yi öğrenmeye devam ederken, Türk dili ve tarihi alanlarında daha fazla
araştırma yapmak amacıyla, 1882 yılında iki ay kadar uzun bir tatil için İstanbul'a
gelir. İstanbul'dan memnun ayrıldığı gibi, Doğu kültürüne karşı sevgisi daha da
artar. IR
i' Browne, (l.g.e., (muk.), s. 19; krş. orijinali A Year Amoıı!? The Persiaıı.' (giriş), S. VıI.
ıe, 13k. aynı yericI'.
17 Browne. a.g.e., (muk.). s. 48
18 Diyanel Vakfı islam Ansiklopcdisi'ııdeki ilgili maddede, onun 1884 yılı yaz [atilini
istanbul'da geçirdiği belinilıııişse de (bk. Topuwğlu, Tevfik RUştü, "BROWNE,
Edward Granviııe", DıA, vı, 336-337) Browne cserinin mukaddiıııesinde, 1882 yılı
yazında tstanbul'a geldiğini belirtir. Diğcr kaynaklar da teyit etmiştir. Bk. Yek Sal der
Miyan-i franiyan (ıııuk.), s. 58.
-178- H. Ciftçi: Ünlü Şarkivatçı E. G. Brome'ın Doğu F..debiyatlarına ilgisi Osmanlıyla Başlar
"Babam benim, gerçekten Doğu Dillerine merak duyduğuımı gorunce,
tahsilimin üçüncü sınıfı sınavlarında, iyi bir başarı göstermem koşuluyla,
dinlenmek için iki aylığına beni İstanbul'a göndereceği sözünü verdi."
"Sınavda iyi bir başarı yakalayınca, babam sözünde durdu, 1882 yazında
beni İstanbul'a gönderdi. Sonunda arzuladığı m şeye kavuştu m ve Osmanlı haşkenti
camiierinin minarcleri üzerinden ezan sesini duymaya muvaffak oldum."
"Doğu topraklarına yolculuk yapmış veya yapmakta olan bazı kimseler,
karamsar olarak döner, şevkIeri tamamen kırı lahi iir."
"Sebebine gelince: Bu şahıslar hayallerinde tuhaf şeyler görmeyi beklerler;
Osmanlı ülkesine veya diğer Doğu ülkelerine gidip hayallerindeki şeyleri
bulmayınca, şevksiı ve ümitsiz olurlar. Fakat ben, tuhaf şeyleri veya acayip
manzaraları görmeye aşık değildim, efsane peşinde koşturll1lıyordum ve bu nedenle
İstanbul'u görmek, zevkimi eksiltmediği gibi, aksine iki ay sonra ingiltere'ye
döndüğüm zaman Doğuya olan merakımın daha da arttığını gördüm."19
İstanbul'a gelmesiyle kader, onun ilgisini Türkçe'ye ek olarak haşka bir
alana daha çekti. Çünkü Fars şiirine ve özellikle tasavvutl ve irfanı şiire karşı onda,
gittikçe artan aşırı bir ilgi oluşmuş, dolayısıyla bu tarihten sonra vetatına kadar
bilimsel, kültürel ve siyasal faaliyetlerinin azami kısmını, Fars edebiyatı ve
kültürüne vakfetmiştir. Yukarıda adı geçen akademisyen arkadaşı Denison Ross, bu
gelişmeyi şöyle anlatır:
"1882 yılında, 21 yaşındayken Osmanlının başkenti İstanbul'a gitti. Amacı
Türk milleti tarihi ve dili alanlarında daha fazla araştırma yapmaktı. .."
"Fakat onun kaderi başka bir şeyi gerektiriyordu: Osmanlı (Türkiye)'da İran
şiirine, özellikle iran edebiyatına ve tasavvun mistik şiire tutkun oldu; Harız, Sa'dı
ve Firdevsl'nin kucağında yetiştiği muhiti görmek ve 'Şiraz'ın duru toprağını
ziyaret etmek' amacıyla İran'a gitmeye karar verinceye kadar, bu ülkeye karşı
içindeki merak gittikçe arttı. Sonunda 1887 yılında amacına ulaşmayı başardı. ..',2o
Bunun yanında, onun Osmanlıyı ve Türk tarih, edebiyat ve kültürünü
araştırmayı sürdürmesine engelolmadı. Nitekim yakın dostu ünlü Türkolog 1. W.
Gibb'in ölümü (Kasım 1901) üzerine yarım kalmış olan, onun Türk edebiyatı ve
şiiriyle ilgili A History of Ottornan Poetry adlı eserinin ilk cildi dışındaki beş
cildinin ikrnal ve neşrini, Browne üstlendi: kitabın kalan ciltlerinin bUtUn
konularını yeniden inceledi, eksik hölümlerini tamamladı; şiirleri de eserin asıl
metniyle birlikte neşretmek için kaynaklarına baş vurarak yedi yıllık (J9ül-190S)
~L) Browne, a.g.e., (muk.), ~. 58
20 Browne, Cl.[?e., (muk.), s. 19-20.
A. Ü. Türkiyat Araştıı'malan Enstiliisü Dergisi Sayı 2(. Erzurum 2004
yorucu hir çalışma ile tamamladı. O bununla da yetinmedi, Oibb'in annesiılın,
oğlunun hatırsını canlı tutmak üzere, büyük bir servet bağışlayarak, kazancından,
Fars, Türk ve Arap edehiyat ve tarihlerine dair ana kitapların neşredilmesi için
onun adına bir vakıf (Oibb Foundation/Oibb MemoriaJ Trust) kurmasını ve 1926
yılına kadar, anılan mevzularda elli ciltten fazla kitabın yayımlanmasını sağıadı.~'
Daha sonra defalarca (I R82 yılı dışında, 1887'de Trabzon ve Erzurum
üzerinden İran'a gitti, 1907'de Kıbrıs'ta, 1908 İstanbul'da bulundu), Türkiye'ye
uğradı. Rıza Tevfik, Halil Halid Efendi haşta olmak üzere dönemin haşka
enteJektüel Türk hilim adamlarıyla yakın dostluklar kurdu, bilimsel faaliyetler
hususunda onlarla dayanışmasını sürdürdü. 2l O dönem Türkiye'deki yenjljkçi-
özgürlükçü siyası hareketleri de yakından izledi.
Oibb'in eserinin son cildini matbaaya verdiği sırada (24 Temmz 1908),
İstanbul'da bulunan Edward 8rowne, Türkiye'de meydana gelen söz konusu
olumlu gelişmelere yönelik sevincini şu cümlelerle ifade etmiştir:
"Bu cilt matbaada olduğu sırada 24 Temmuz 1908'de İslilm dostlarını vc
bilhassa Türk dostlarını sevince gark eden yenilik hareketleri başlamıştı; Türkiye
yeniden meclisk idare edilecek olan hür bir ülke olmuştu. Sonsuza kadar ortadan
kalkmış olmasını temenni ettiğimiz eski kötü günler geride kalmıştı. Artık
muhabirler ve sansürcüler yoktu ve Türk edebiyatı bir kez daha canlanacaktl :ı
Yukarıda da işaret edildiği gibi Edvard Browne, lR82 yılındaki yaz tatilini
İstanbul'da geçirip İngiltere'ye döndükten sonra Cambridge üniversitesindeki
öğrenimi iki yıl daha devam eder, kendi ifadesiyle: "Şark dilleri öğrenimine daha
fazla zaman ayırabilir." 8u arada Mirza Muhammed Bilkır Suvanilli adında.
İngiltere'ye yerleşmiş bir İranlı'dan Farsça derslerini almaya başlar. 8ir taraftan da
fakülteden arta kalan boş zamanlarında, o dönemde İngiltere'de okuyan İranlı
öğrencilerden yararlanır.
~i Çünkü Brownc'ın akademisyen arkada~ı Ross, ölümünden sonra onun A Year Among nıl'
PersiCln.l' (Farsça'sı Yek saı der Miyan-i iraniyan) adlı escrine 1926 yılında yazdığı
ınııkaddiınede bu bilgilcri verir. Bk. adı geçcn eser, s. 25-26 dipnot; kr~. Gibb, E. J.
Wilkinson, Osmanli Şiir Tıırihi (çev. çavuşoğlu, Ali), Akçağ Ankara ts., 1-1/, 13, ııı-V,
9-13
e2 Bk. Kazvıni, ll.g.e., Il, 303; Gibb, CI.g.e.• I-LL, 13; Yek Sat der Miyan-i irdniyiin, s. 58, 68
vel.
n Gibb.{/.g.e.,I,13-14.
-180- H. Çiftçi: Ünlü Şarkiyatçı E. G. Bromc'ın Doğu Edebiyaııarına ilgisi Osmanlıyla Başlar
1887 yılında tıp öğrenimini bitirdikten sonra Pembroke Koleji'nde hoca
oldu. Fakat bu mesleği icra etmedi. 24 Aynı yıl gemiyle ilkin Trahzon'a oradan da
hayvan sırtında karayoluyla Erzur~m ve Doğubeyazıt üzerinden İran' a gitti. Bu
gezisiyle ilgili notlarını, A Year Among The Persians adlı kitabında yayımladı.
İngiltere'ye dönünce (1888) Cambridge'te Farsça okutmanı olarak tayin edildi.
1902 yılında da aynı üniversitede C. Rieu'nün yerine Arapça profesörü oldu.
Uzun bir süre Cambridge Üniversitesinde görev yapmış olan Browne'ın,
akademisyen arkadaşı Sir Denison Ross'un da ifade ettiği gibi, Doğu eser/erini ve
kültürünü yoğun olarak araştırması yanında, siyasi' meselelerle de ilgilenrnek için
vakit hulmuş olması çok şaşırlıeıych. O hayatta iken her ne zaman zayıf bir toplum
veya millet IHıksızlığa uğradıysa, onu himaye etmiş, Osmanlı-Rus savaşında
Osmanlıya taraflar olduğu gibi, İngiltere'nin Güney Afrika'daki I30ir Kabileleriyle
savaşında, Boir kabilesini ve yine Rusya, Fransa ve İngiltere'nin islam ülkeleri ve
özellikle İran'daki siyasetlerine karşı çıkarak İran'ı desteklemiş, hatta İngiltere'nin
hiçbir şekilde İran'lll iç işlerine karışmamasını istemiş ve bu uğurda kendi
ülkesinde sıkıntılara katlanmıştı.25
Arkadaşı Ross'un belirttiği gibi, Edward Browne yaşadığı sürece Doğu ve
Ortadoğu ülkelerinden Batı üniversitelerinde okumaya giden Türk, İranlı, Arap ve
diğer milletlerden öğrencilere ve araştırmacılara maddı-manevi' destek sağlamış,
evi ve üniversitedeki odası, davete gerek kalmadan, bilim adamlarının hir araya
geldiği ilim meclisleri ve Doğu edebiyatıarı, kültür/eri, dinleri ve sosyal
meseleleri nin kon UŞLH up tartışıldığı, tan ıtı ldığı merkezler ol muştu. 26
Neticede Edward Browne ile birlikte bir takım ilmi faaliyetlerde bulunmuş
olan onun yakın dostu İranlı ünlü bilim adamı Muhammecl-i Kazvını, vefatı
üzerine yazdığı bir makalede, kendisinin Doğu/İslam edehiyat ve kültürüne karşı
bir tutku haline dönüşen merakı ve bu uğurda ömrünü vermiş olmasını şöyle
özetlerniştir:
"Onun genelde İsıam alemine ve özellikle de İran'a ve İranlılara karşı
muhabbeti gerçekten sınır tanımazdı; kalbinin derinliklerinden gelen hisler ve ruhi'
tutkulardan başka makam, mal, siyaset veya kendi vatanına hizmet ve henzeri
hiçbir amacı yoktu; açıkçası o iyi, zarif, güzel, gerçek ve doğru olan her şeye aşık
idi, onların zıddı olan her şeyden de nefret ederdi ...',27
24 Bk. Browııe, A Year Among The Persiaııs (giriş) S. Il. Farsça çeviride de hala vardır. Bk.
Yek Siil der Miyiin-i Irliniylin (muk.), s.56.
2' Bk. Browne, a.g.e., s. 26-27; krş. Bedevı, a.g.e., s. 52; Mucteba'ı, a.g.e., B Il, 619.
26 Bk. Browııe, a.g.e., s. 29-31; Kazvıni, a.g.e., ll, 313-14.
27 Kazvıni, a.g.e., ll, 294.
.....!:lA"-•.:::Ü.:....·~n~ı·r-'Oki~'y-"-at,-,A""r,-"a""şt",lr,-"n",la~Ia,,,-r-,-1 -",E",ns,-,'ti",tiı",,'s""ü-"U,-"e"-,rg""is""i--,S""'a""yl"",Z",,,6,-,E,,,'rz~.u~r""u"-,m,-,Z"-,,O,,,Oı4 ----"-18 .
"0 merhumun eli ve kalbi çok cömertli, her millet ve dinden Fakir ve
yardıma muhtaç olanlara mutlak bir şekilde yardımda bulunurdu; ya para verirdi,
ya iş bulurdu veya aracı olurdu... özeııikle bilgin ve erdemlilere kitap yardımında
bulunma hususunda dillere destan olmuştu ... Daima derdi: 'Kitap neşrinden temel
amaç, onların ilim ehlinin eline ulaşması ve muhtaçların o kitaplardan
yararlan ması dışında bir şey deği Idir. ",2R
Çok sayıda kitap ve makale yazmış olan Brawne'lIl İran edebiyatı tarihi,
modern şiir ve siyasi tarihiyle ilgili dört ciltlik A Literary History of Persia
(Cambridge 902-1924), The Press and Poetry of Modem Persia (Cambridege
1914), The Persian Revolution of 1905-1909 (Cambridge 1910), A brief narrative
of recent events in Persia (London 19(9), The Persian crisis of Decembre 1911
(Cambridge 1912), Handlist of Mıı!ıammmadan manuseript.' in the Liberary of the
University of Cambridge (1900) ve benzeri eserleri; Babllik ve Bahililikle ilgili, A
travellers narrative Wriıten to iIlııstrate the epislOde of the bab; The Tarikh-i
Jadfd, or New History of Mirza 'Ali Muhammed, the Biih; Materials for the slIldy
of the Bc1bf religion (Cambridge J918) gibi eserleri hala kendi alan larında temel
kaynaklar olmaya devam etmektedir. Ayrıca yazar birçok Farsça elyazmasını tashih
ederek neşretmiştir. 29
28 Kazvıııi, a.f:.I'., II, 322-23.
2Q Eserleri için bk. Browne, E.G., A Litaary History of Per.l'ia, Cambridge 1902-1924; Aynı
müellif, Yek Sat der Miyan-i franiyiin, s. 16-67; Topuzoğlu, a.g.e., yı, 336-337; Kazvıni,
a.g.e., ıl. 303-313; Dchhudfı. a.f:.e., X, 811-12; Muctebi'ı'ı, a.g.e.. B II, s. 6IS-20;
Yıldırım, a.g./!., S. 47-48. Eserlerinin ayrııııılan için özellikle bak. Ferherıg-i
Hdverşin/isôn. (editör, Pervız Mu~kınnijfıd), Tahran 3S2, II, si - i L) i
-182- H. Çiftçi: Ünlü Şarkiyatçı E. G. Browne'ın Doğu Edebiyatıarına ilgisi Osmanhyla Başlar
SUMMARY
In this article, it will be investigatcd that the relation of
tiımous English scientist E. G. Browne to show intcrest the East
languages and his studies abaout this area. But at the age of only
fifteen, in 1877, his interset in the Middle East had been aroused
by the Russo-Turkish War, in which eharacteristieally his
sympathy lay with the side that was unpopular in Britain, the
Turkish. At this point his "Oriental" studies began, with Turksh,
to which Pcrsian and Arabic. To study on Turksh liıeraıure and lO
see Turkish scientists, he eome a fcw time to İstanhul
(Constantinople) and Anatolia. After the early death of the
Turcologist E. J. W. Gibb in 1901, J3rowne took responsihility for
putting a large part of Hihh's History of Oltoman Poetry into fina!
from and seeing it through the press. He is one orientalist, which
spend his all life to ivestigating of East languages and they
literatllres and cultures instead ofhis profession the medicine.

Konular