DİVAN ŞAİRİNİN “BEHRÂM”A BAKIŞI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Volume 6 Issue 1, p. 875-888, January 2013
DİVAN ŞAİRİNİN “BEHRÂM”A BAKIŞI ÜZERİNE
DÜŞÜNCELER
THE VIEWPOINT OF DIVAN POETS ABOUT BEHRÂM
Arş. Gör. İsa IŞIK
Muş Alparslan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü
Abstract
The Divan Literature is a literature, which Turks formed between 13th
and 19th centuries, whose effects have continued to the present day and which
has Islamic thought in its basis. This literature, which has generally been fed by
Islamic culture has been affected by various resources. Among these resources
we can primarily mention Islamic facts and figures. The history of prophets and
mystical thinking are amongst the sources to affect the Divan poets.
Components that are parts of the Turkish history and culture, traditions and
customs, the way of life that is led by the common people, local elements and
mythological factors are all the building stones of this specific genre of
literature.
It is of vital importance to know about and be conscious of such
references in order to have a better understanding of texts of The Old Turkish
Literature. Mythological elements constitute a considerable part of the sources
Divan Şairinin “Behrâm”a Bakışı Üzerine Düşünceler 876
mentioned above and the Persian mythology, with all its heroes and concepts, is
an obvious basis. In this respect Firdevsi’s “Şehnâme” is exceptionally crucial. In
course of time this book became an inspirational source for Turks just as it had
been one for Iranians both historically and culturally. As a consequent the
figures and incidents mentioned in Şehnâme were reused and transformed by
Divan poets among which we can make mention of Behrâm. In this article, both
the usage of the name of Behrâm as a mythological person and the meanings it
suggests have been described through quotations from Divan poetry. When
samples were made, various divans were benefited from. Therefore, it has been
defined why and how various Divan poets used Behrâm in their poetry and the
viewpoint of the Dîvan poets about Behrâm has been tried to be explained.
Key Words: Divan poetry, Şehnâme, Behrâm, Persian mythology
Öz
Divan edebiyatı, Türklerin 13. ve 19. yüzyıllar arasında oluşturdukları,
etkileri günümüze kadar devam eden, temelinde İslam düşüncesinin
bulunduğu bir edebiyattır. İslam kültüründen beslenen bu edebiyat, muhtelif
kaynaklardan etkilenmiştir. Bu kaynakların başında genellikle İslam tarihiyle
ilgili olaylar ve kişiler gelir. Peygamberler tarihi ve tasavvuf düşüncesi Divan
edebiyatı şairlerini etkileyen önemli kaynaklardandır. Türk tarihi ve kültürüyle
ilgili unsurlar, gelenek ve görenekler, halkın yaşam tarzı, mahalli unsurlar,
mitolojik ögeler bu edebiyatın oluşumunda temel yapı taşlarıdır.
Eski Türk Edebiyatı metinlerini anlamak ve anlamlandırmak için bu
edebiyatı besleyen kaynakları bilmek ve tanımak gerekir. Bu kaynaklar
içerisinde mitolojik ögeler önemli bir yere sahiptir. Mitolojik ögeler içerisinde,
Fars mitolojisinin kahramanları ve kavramları Divan edebiyatı şairlerinin
etkilendiği ve faydalandığı temel kaynaklardandır. Bu bağlamda Firdevsi’nin
Şehnâmesi müstesna bir yerdedir. İranlılar için tarihi ve kültürel anlamda büyük
öneme sahip olan “Şehnâme”, zamanla Türk şairler için de bir ilham kaynağı
haline gelmiştir. Böylece, Şehnâme kaynaklı kişiler ve olaylar Divan şairlerinin,
şiirlerinde kullandıkları isimler ve konular olmuştur. Bunlardan biri de
Behrâm’dır. Bu makalede; ‚Behrâm‛ isminin Divan edebiyatında gerek
mitolojik bir şahıs olarak kullanımı ve gerekse çağrıştırdığı değişik anlamlar,
örnekleriyle açıklanmıştır. Örneklemeler yapılırken değişik divanlardan
faydalanılmıştır. Böylece, Divan şairlerinin ‚Behrâm‛ ismini şiirlerinde ne
amaçla ve nasıl kullandıkları tespit edilmiş, Divan şairinin ‚Behrâm‛a bakış
açısı sunulmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Divan şiiri, Şehnâme, Behrâm, Fars mitolojisi
GİRİŞ
Divan edebiyatı, Türklerin Müslüman olduktan sonra oluşturdukları, çeşitli
kaynaklardan beslenerek yüzyıllar boyu gelişimini sürdürmüş bir edebiyattır. 19.
877
İsa IŞIK

yüzyıla kadar varlığını güçlü bir şekilde sürdürmüş olan bu edebiyatın etkileri
günümüze kadar ulaşmıştır.
Divan edebiyatının kaynakları arasında İslam kültürünün bilim dalları, İslam
tarihi, İran mitolojisi, Türk tarihi ve milli kültür unsurları önemli yer tutar (Mengi,
2012: 23). Divanlar, mesneviler, şiir mecmuaları ve mensur eserler Divan edebiyatının
birinci dereceden kaynaklarıdır. Edebiyat bilgi ve teorisiyle ilgili eserler, biyografik
eserler, ansiklopediler, kavram ve terim ansiklopedileri/ sözlükleri, sözlükler,
edebiyat tarihleri, antolojiler ve kataloglar da bu edebiyatın önemli
kaynaklarındandır (Horata, 2009: 17-50).
İslâm’ın yayılması pek çok toplumun, kültürel yapısını önemli ölçüde etkiler.
Hiç şüphesiz bu etkilenmenin en fazla olduğu toplumların başında Türkler ve
İranlılar gelir. İranlılar İslamiyet’i tanıdıktan sonra İslâm etkisindeki Farsçayla yeni
bir edebiyat oluştururlar. Fars edebiyatının oluşturduğu ürünlerden Türkler büyük
ölçüde etkilenirler. Ve başlangıçta Fars edebiyatından da etkilenerek gelişen Divan
edebiyatı, zamanla Türklerin mükemmel ve orijinal eserler verdiği bir edebiyat halini
alır. Bu bağlamda Fars edebiyatını besleyen temel kaynaklar Türk edebiyatını da
besleyen temel kaynaklar olur. Böylelikle Fars edebiyatını besleyen mitolojik kişiler,
olaylar, efsaneler, söylentiler Eski Türk Edebiyatı’nın önemli kaynakları haline gelir.
‚Doğu kültürüne ait kimi mitolojik ögeler, imgesel değerleriyle, her devir
Türk şiirine kaynak teşkil eder‛ (Şişman ve Kuzubaş, 2012: 15). Bu kaynaklar içinde
Şehnâme müstesna bir yerdedir. Tuslu şair Firdevsî’nin eseri Şehnâme yüzyıllar
boyunca İslam kültüründe, halk arasından, seçkin saray çevrelerine dek her düzeyde
tanınıp sevilmiş, bir edebiyat klasiği ve bir yazı anıtı olmuştur. Eser, İslam öncesi
İran’ın efsanevi ve tarihi şahlarının ve onlara sadakatle bağlı beylerin efsane
tarihlerini anlatan bir destandır (Tanındı, 2008:268). ‚1020 yılında yazılan bu büyük
destan İranlıların İslam’dan önceki bin yıllık tarihini ihtiva eder‛ (Okuyucu, 2011:
192). ‚Şehname aslında, mitolojik vasıftaki nasihatler, tarihsel olaylar, ahlaksal
doktrinler, hikmet, söylenceler ve şairane betimlemeler, bununla birlikte Firdevsi’nin
geçmişine ilişkin detayları ele aldığı bir mecmuadır‛ (Korkmaz, 2010: 14). ‚Şehnâme
gerek İran, gerekse Türk edebiyatında kahramanlık mesnevileri için vazgeçilmez bir
örnek olmuş ve edebiyat tarihinde özgün yerini almıştır‛ (Yıldırım, 2009: 40). ‚Eserin
yazıldığı dönemde ve daha sonraları rağbet görmesi, zamanla, Sistan Bölgesi’nde;
Samnâme, Gürşabnâme, Ferâmurznâme, Cihangirnâme, Behmennâme ve Berzunâme gibi
eserlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bu eserler de bölgede yetişen
kahramanların hayatlarını işlemişlerdir. Böylece edebiyatta ‘Şehnâmecilik’ şeklinde
yeni bir tür meydana gelmiştir‛ (Çiftçioğlu, 2002: 58). ‚Anadolu’da, Şehnâme yazma
geleneği, ilk olarak Türkiye Selçukluları döneminde ortaya çıkmıştır. XIII. yüzyılın ilk
yarısında, Emir Ahmet Kâni’î tarafından Selçuklular Şehnâmesi’nin te’lifi ile başlayan
Divan Şairinin “Behrâm”a Bakışı Üzerine Düşünceler 878
gelenek, zamanla Karamanlılar tarafından da devam ettirilmiştir‛ (Çiftçioğlu, 2002:
57).
Şehnâme ve buradaki kişiler ve olaylar zamanla Türk şairlerin telmihler,
mecazlar ve diğer edebi sanatlar yoluyla başvurdukları unsurlar olmuştur. Cem,
Feridun, Zal, Rüstem, Keykubad, Kiyumers, Huşeng, Keykavus, Sührab, Siyavuş,
Keyhüsrev, Dahhak, Behmen, Hümay, Dara, İskender, Behrâm, Kubad, Nuşirevan,
Hüsrev-i Perviz gibi Şehnâme kaynaklı kişileri tanımadan Divan şiirini
anlamlandırmak oldukça zordur. ‚Kimisi güç ve kudretin kimisi zevk ve eğlencenin
sembolü olan bu isimlerin edebiyata girmesi Firdevsi’nin meşhur eseri tesiriyledir‛
(Okuyucu, 2011: 191-192). Bu bağlamda Fars mitolojisi Eski Türk Edebiyatı’nın önemli
kaynaklarından biridir. Şehnâme’de adı geçen kahramanlardan ‘Behrâm’ da Divan
şairlerine ilham kaynağı olan konulardan biri olmuştur. ‚Arapça ve Farsça güzel
şiirleri olan Behrâm’ın hayat hikâyesi, av ve aşk maceraları Firdevsi’nin Şahnâme,
Nizâmî-yi Gencevî’nin Heft Peyker, Emir Hüsrev-i Dihlevî’nin Heşt Behişt, Ali Şîr
Nevâî’nin Seb’a-yi Seyyâre adlı mesnevileri yanında birçok menkıbe ve minyatüre de
konu olmuştur‛ (Yıldırım, 2012: 319). ‚İlk kez Genceli Nizamî’nin Taberi ve
Şehnâme’den yararlanarak ele aldığı, aynı zamanda da tarihi gerçeklere dayanan bu
konuyu, daha sonra Anadolu Türk şairleri üzerinde pek çok etkileri görülen Emir
Hüsrev Dihlevî (1253-1325) Heşt Behişt adı ile yine mesnevi tarzında işlemiştir‛ (Kut,
1972: 127).
“Behrâm İran şahlarından biridir ve hayatı, ölümünden sonra, yarı tarihî, yarı
destanî, yarı masal öğeleriyle süslenerek çeşitli şairler tarafından anlatılmıştır. Babası
Yezdcürd'ün yerine tahta geçen Behrâm güçlü, kuvvetli, akıllı, adil, yardımsever, ava
ve eğlenceye düşkün birisidir‛ (Demirel, 2001: 187-217). ‚Heft Peyker mesnevisi,
konusunu İran’ın ünlü Sasanî hükümdarlarından Behrâm-ı Gûr’un tarihî, destanî
hayatından almıştır‛ (Demirel, 2009: 4). ‚V. Behrâm (Behrâm-ı Gûr)’ın aşk ve av
maceralarını konu alan Heft Peyker mesnevîsi ilk defa Nizâmî tarafından yazılmıştır.
İran edebiyatında daha sonra konuyu Hüsrev-i Dihlevî Heşt Behişt adlı eserinde, Rai
Hidayetullah Heft Peyker’inde, Derviş Eşref Meragî Heft Evreng’inde ve Hatifî Heft
Manzar’ında işlemişlerdir... Türk edebiyatında ise Heft Peyker (Behrâm-ı Gûr) konulu
mesnevîler daha çok Nizamî’nin eseri tanzir ya da tercüme edilerek oluşturulmuştur.
Bu mesnevîler, bazen hamseler içinde, bazen de müstakil bir eser olarak kaleme
alınmışlardır. Türkçe yazılmış ve metinleri elde bulunan Heft Peykerler şunlardır:
Aşkî’nin Heft Peyker’i, Nevaî’nin Seb’a-i Seyyâre’si, Behiştî’nin Heft Peyker’i, Ahmed-i
Rıdvân’ın Heft Peyker’i, Atayî’nin Heft Hân’ı ve Subhizâde Feyzî’nin Heft Seyyâre’si.
Ayrıca Emin Yümnî’nin mensur bir Heft Peyker çevirisi vardır‛ (Güzelova, 2006: 36).
Görüldüğü üzere Behrâm ismi Divan edebiyatında birçok şaire ilham kaynağı
olmuş, bu konuda müstakil mesneviler yazılmıştır. Mesnevi nazım biçimi dışında
birçok şair, Behrâm ismini değişik vesilelerle divanlarındaki kasideler başta olmak
üzere değişik nazım biçimlerinde telmih, teşbih ve diğer edebi sanatlar yoluyla ele
almışlardır. Behrâm, divanlarda bazen mitolojik bir öge olarak kullanılırken kimi
zaman da sözcüğün çağrıştırdığı farklı anlamlarda kullanılmıştır. Bu anlamların neler
879
İsa IŞIK

olduğuyla ilgili ilerleyen bölümlerde bilgi verilecektir. Bu makalede ele alınan konu,
değişik yüzyıllardan seçilen divanlarla sınırlandırıldı. Ahmedî, Bâkî, Hayâlî, Nailî,
Nef’î, Şeyh Gâlib, Nedim, Kara Fazlî, Mostarlı Ziyaî, Kelâmî, Nâil Abbas, Nâşid,
Süheylî divanlarından faydalanıldı. Böylece muhtelif divanlarda muhtelif şairlerin
Behram’a bakış açısı tespit edilmeye çalışıldı.
DİVAN ŞAİRİNİN BEHRÂM’A BAKIŞI
Behrâm sözcüğü Divan şairleri tarafından değişik vesilelerle kullanılan bir
sözcüktür. Bu kelimenin birçok anlamı içinde en çok kullanılanları şunlardır: Güneş
yılında her ayın 20. günü. Bugünün işlerini düzenlemekle görevli melek. Sasanîler
soyundan İranlı bir hükümdar. Bu hükümdar 420’de tahta çıkıp 20 yıl saltanat
sürmüştür. Gûr, yani yaban eşeği avına merakından dolayı kendisine Behrâm-ı Gûr
lakabı verilmiştir. Rivayete göre yine bir av esnasında yaban eşeği kovalarken bir
çukura düşerek ölmüştür. Gûr aynı zamanda mezar, çukur demektir. Behrâm,
özellikle kahramanlıklarından dolayı şairler tarafından anılmıştır. Ayrıca Merih
yıldızı anlamında da kullanılmıştır (Pala, 1999: 63). ‚Kuvveti, cesareti ve adaleti ile
meşhurdur‛ (Levend, 1984: 162). ‚Behrâm-ı Gûr, Ermenistan topraklarının tamamını
Sasani egemenliği altına almış, egemen olduğu bölgelerde din özgürlüğü ilan
etmiştir‛ (Yıldırım, 2012: 319). ‚Onbeşinci Sasani hükümdarı olan Behrâm Gûr bin
Yezdicerd bin Behrâm bin Şapur, I. Yezdicerd’in oğludur< Erdeşir-i Babekan ile
Nuşirevan’dan sonra İran halkı tarafından en sevilen hükümdardır‛ (Yıldırım, 2008:
148).
Bütün bu tespitlerin yanında, bu çalışmada Behrâm isminin değişik şairlerin
divanlarında daha çok hangi anlam çerçevesi içerisinde ve hangi sebeplerle
kullanıldığı tespit edilmeye çalışıldı. Yapılan incelemeler sonucunda Behrâm isminin
Divan şairlerinin divanlarında kullanımı üç başlık altında incelendi:
1.Behrâm-ı Gûr: Saltanat ve Ölüm
2.Şair, Patron ve Behrâm
3. Behrâm: Merih Yıldızı
1.BEHRÂM-I GÛR: SALTANAT VE ÖLÜM
‘Behrâm’ ismi birden fazla anlamı ihtiva eden bir sözcüktür. Divan edebiyatı
şairleri divanlarında, daha çok kaside nazım biçimiyle yazmış oldukları şiirlerinde bu
sözcüğü değişik vesilelerle kullanmışlardır. Kasideler dışında diğer nazım
biçimlerinde de bu sözcük değişik anlamları çağrıştıracak şekilde kullanılmıştır.
Divanlarda tespit ettiğimiz muhtelif beyitlerde Behrâm sözcüğü birçok yerde
Divan Şairinin “Behrâm”a Bakışı Üzerine Düşünceler 880
‘Behrâm-ı Gûr’ tamlamasıyla birlikte kullanılmıştır. Şairler, bu şiirlerinde ‘gûr’
sözcüğünün mezar anlamını da dikkate alarak dünyanın geçici bir mekân olduğunu
anlatırlar. Bazı beyitlerde ‚gûr‛ sözcüğü kullanılmasa da bu kelimeyle eş ve yakın
anlamlı kelimeler kullanılarak Behrâm-ı Gûr kıssası hatırlatılmaktadır. Bu beyitlerde
Behrâm’ın gücü ile ölüm arasında bir tezat kurulur. Kısaca, insan Behrâm kadar güçlü
de olsa muhakkak ölümü tadıcıdır, mesajı verilir.
Ahmedî dünyanın gelip geçici olduğunu belirterek güçlü padişahlardan
Erdeşir’in ve Behrâm-ı Gûr’un da akıbetlerinin ölüm olduğunu belirtir. Behrâm
vaktinin çoğunu yaban eşeği avlamakla geçiren bir padişah olduğu için kendisine
‘Behrâm-ı Gûr’ lakabı verilmiştir. Ayrıca ‘gûr’ sözcüğü mezar anlamında da
kullanılan bir sözcük olup bu beyitte kullanılan ilk ‘gûr’ sözcüğü mezar
anlamındadır. Ölüm aslanı Erdeşir’i zebun ederken mezar Behrâm-ı Gûr’u avlamıştır.
Şîr-i merg Erdeşîr’i kıldı zebûn
Gûr Behrâm-ı Gûr’ı itdi şikâr
Ahmedî (K.21/ 16)1
Bâkî yeryüzünü bir av yerine benzetir. Bu av yerinde insanoğlu ne kadar
avlansa da en son yeryüzü tarafından avlanacak kişi konumuna gelecektir. Nice güçlü
padişahları barındıran bu yeryüzü en sonunda hepsini avlayarak yerin altına almıştır.
Behrâm- ı Gûr ve Erdeşir buna örnektir. Her saltanatın bir sonu olduğu gibi onların
da saltanatı ölüm eliyle son bulmuştur.
Behrâm-ı vakti gûra yitürdi bu saydgâh
Var işigine hidmet-i Şâh Erdşîri gör
Bâkî (M.7/ 4)
Dünyanın geçici olması her şeyin oyundan ibaret olarak algılanmasına vesile
olur. Çünkü insanın bu dünyadan götürebileceği hiçbir şey yoktur. Bu bağlamda Bâkî
insanoğlunun cihan mülkünden hiçbir şey götüremeyeceğini söyleyerek gücü ve
ihtişamıyla yeryüzünde dolaşan Behrâm-ı Gûr gibi kişilerin de en son dünyadan
alacakları hissenin bir kefenden ibaret olduğunu imler.
Cihân mülkinden ey Bâkî ne hâsıl
Bilürsin behre-i Behrâm-ı Gûrı
Bâkî (G.511/ 5)
Hayâlî Bey de insanın yeryüzünde Şâh Behrâm kadar güçlü de olsa sonunun
mezar ve ölüm olduğunu vurgular.

1 Bu makalede bazı kısaltmalar yapılmıştır: K. Kasideyi, G. Gazeli, TB. Terkib-i Bendi, T.
Tarihi, M. Musammatı simgelemektedir. Ayrıca, bu çalışmada divanlardan yapılan alıntılarda,
parantez içinde verilen numaralardan ilki alıntılanan beytin şiir numarasını, ikincisi ise beyit
numarasını göstermektedir.
881
İsa IŞIK

Gerekse kuvvet-i bâzûda Şâh Behrâm ol
Bu Zâl-i dehr eder menzilini âhir gûr
Hayâlî (K.1/8)
Aşağıdaki beyitte geçen ‘dahme’ sözcüğü ‘mezar, kabir, türbe’ anlamlarında
kullanılan bir sözcük olup ‘gûr’ kelimesini çağrıştırmaktadır. Şair, mezarlarda yatan
bir değil, binlerce Behrâm ve Behrâm gibi saltanat sürmüş insanın bulunduğunu
vurgulamaktadır.
Garîb dahmedir ey Nâ’ilî bu heft evreng
Ki bir değil nice Behrâm-ı bî-huceste yatır
Nailî (G.99/5)
Dünya gelip geçici bir mekândır. Bu yüzden dünya ile aldanmamak gerektir.
Çünkü Behrâm-ı Gûr gibi bir kişinin bile büyük saltanatı sona ermiş, zeval bulmuştur.
Refî’ imiş tutalım Nâ’ilî bu heft iklîm
Zevâl-i devlet-i Behrâm-ı Gûru n’eyleyelim
Nailî (G.242/5)
Mostarlı Ziyaî insanın dünya üzerinde geçici olduğunu, dünyanın hiç kimseyi
üzerinde barındırmayan bir han olduğunu anlatırken Sam ve Behrâm gibi iki
kahramanı örnek verir. Sam, Hz. Nuh’un oğullarından olup oldukça güçlü bir
insandır, Zal’in babasıdır. Ayrıca Hz. İsa’nın dirilttiği insanlardan birinin de Sam
olduğu rivayet edilir. Şair, bu bağlamda insanın ne kadar güçlü de olsa ölüm
karşısındaki çaresizliğini dile getirmiştir. Behrâm da ömrünü avlanarak geçirmiş
güçlü, kudretli bir padişahtır. Fakat ne kadar iyi bir avcı da olsa ecel avı onu da
avlamıştır.
Niçe girdi destine cellâd-ı mevtün Sâmı gör
Dâmına düşdi ecel sayyâdınun Behrâmı gör
Mostarlı Ziyaî (G.136/ 1)
Kelâmî, terkib-i bendinde Behrâm ve Sam’ın sadece bahtlarının ve itibarlarının
kaldığını, günü geldiğinde onların da dünyadan el çektiğini belirterek bundan ibret
alınması gerektiğini anlatmaya çalışır.
Divan Şairinin “Behrâm”a Bakışı Üzerine Düşünceler 882
Kalmış numûne gör fezâ-yı vücûdda
İkbâl ü câh şevket-i Behrâm u Sam’dan
Kelâmî (TB.1-VI/ 5)
Görüldüğü üzere, ‚Behrâm-ı Gûr‛ tamlaması değişik şairler tarafından
genellikle Behrâm’ın saltanatı ile ölüm arasındaki tezadı gözler önüne sermek için
kullanılmıştır. İnsan, bu dünyada ne kadar büyük bir saltanata sahip olsa da akıbeti
ölüm olacaktır. İnsan, dünyanın en iyi avcısı da olsa en son ölüm eliyle av olacaktır.
2.ŞAİR, PATRON VE BEHRÂM
‚Doğu edebiyatında şairin himâye, inâyet arayışı, özel bir düzenleme ve kalıp
içinde patrona sunduğu övgü, kasîde nev’i içinde ifadesini bulur. Kasideler, başta
Tanrı’nın rızâsını, Peygamberin, velilerin şefaatini ve bu dünyada patrimonyal siyasî
güç sahiplerinin himâye ve inayetini kazanmak için yazılırdı‛ (İnalcık, 2003: 23).
Divanlardan tespit edilen birçok mısrada, özellikle kasidelerde, Behrâm ismi
genellikle şair-patron diyalogu bağlamında kullanılmıştır. Şairler, çoğu zaman
Behrâm’ın saltanatını patronun/memduhun saltanatı karşısında ednâ bir düzeyde
görmüşlerdir. Kimi zaman da Behrâm ismi kahramanlık ve şecaatin bir timsali olarak
ele alınmış; şairler, methettikleri kişilerle Behrâm’ın saltanatını eş değerde
görmüşlerdir. Fakat çoğu zaman bu mısralarda şairler, patronunu/ memduhunu en
yüksek methiyelerle överken onun karşısında Behrâm’ı ve saltanatını küçümsemiştir.
Öyle ki şairin nazarında Behrâm gibiler memduha ancak bir bende yani köle
olabilirler. Şairin gözünde Behrâm ve onun saltanatı her ne kadar yüksek olsa da
patronun saltanatı karşısında bu yükseklik bir hiç mesabesindedir.
Nef’î, kasidelerinde medhettiği kişileri överken Şehnâme kaynaklı kişilerden
bahseder. İskender, Behrâm, Cem, Kahraman gibi kişilerle karşılaştırılan memduh
değişik yönlerden bu kişilere üstünlük yönleriyle ön pana çıkarılır.
Hem bende-i dergâhın olurlarsa sezâdır
İskender ü Behrâm u Cem ü Kayser-i âlem
Nef’î (K.24/ 5 )
Yegâne şehsüvâr-ı Kahramân-kevkeb ki lâyıkdır
Felek ana silahdâr etse Behrâm-ı silahşorı
Nef’î (K.35/ 24)
Nef’î, aşağıdaki beyitte övdüğü kişiyi Behrâm’a benzetir, O’nunla eşdeğerde
görür. O, şairin nazarında büyük cömertliğiyle bir güneş, yeryüzünü süsleyen bir ay,
cihânı süsleyen bir şâh ve Behrâm olarak tasavvur edilir.
883
İsa IŞIK

Şâh-ı cihân-ârâ mıdır mâh-ı zemîn-pîrâ mıdır
Behrâm-ı bî-pervâ mıdır yâ âfitâb-ı pür-kerem
Nef’î (K.16/ 24 )
Şeyh Gâlib, övdüğü kişinin bir adım atmasıyla ok atan hünerli ellerin onun
büyüklüğü karşısında boyun eğdiğini anlatır. Onun büyüklüğü karşısında çarh-ı
güzinin Behrâmlarıyla (Behrâm kadar güçlü padişahlarıyla) övünmemesi gerektiği
vurgulanır.
Bir ayak açdı ki baş egdi kemân-keşler bütün
Bir dahı nâz etmesin Behrâmınâ çarh-ı güzîn
Şeyh Gâlib (T.27/ 3)
Nedim Divanı’nın ‚Kıt’alar‛ bölümünde Behrâm ismi şairin medhettiği
kişilerle karşılaştırılır. O’na göre memduhun kapısındaki en edna bendenin yani
kölenin şevketi Behrâm’da yoktur. (15/1). Behrâm-savlet, Kahraman-heybet nice
kudretli şâhlar memduhun yüce dergâhında hizmette bulunmakla övünür. (10/2)
Memduhun oku Simurg gibi efsanevi bir kuşu bile kapabilecek güçtedir; elindeki kılıç
da Behrâm’ı biçebilecek kudrettedir.
Behrâmı biçer dest-i celâlindeki şemşîr
Sîmurgı kapar dest-i celâlindeki nâvek
Nedim (6/16)
Behrâm, memduhun hançerinin parıltısını görse, gözleri yarasanın gözü gibi
kamaşır. (K.10/35) Şair, memduhun elindeki kılıcın, Behrâm’ı korkutacak ve titretecek
güçte olduğunu söyler.
Behrâma olur mâye-i teb-lerze-i dehşet
Destindeki şemşîr miyânındaki hançer
Nedim (K.32/10)
Kara Fazlî, memduhunun okunun korkusundan durmadan dolaşan Behrâm’ın
O’na râm olacağını, Güstehem gibi güçlü bir pehlivanın can vereceğini, Tehemten’in
de her şeyden el çekeceğini belirtir. Tehemten, İran kahramanı Rüstem’e verilen
lakaptır.
Sehm-i sehminden olur Behrâm-ı bî-ârâm râm
Güstehem hem cân virüp tenden Tehemten el çeker
Divan Şairinin “Behrâm”a Bakışı Üzerine Düşünceler 884
Kara Fazlî (K.11/ 19)
Şair, aşağıdaki beyitte aydan daha parlak biri olarak memduhunu tavsif
ederken bu kişinin adının Behrâm olduğunu yüzünün de güneş kadar parlak
olduğunu belirtir.
Cemâli mâh-ı âlemden münevver
Adı Behrâm bir hurşid-i rûhsâr
Kara Fazlî (T.2/ 3)
Nâil Abbas, cihanın rahat içerisinde olmasının sebebini memduhunun
ihtişamına ve gücüne bağlar. İhtişamı ve büyüklüğüyle bilinen Behrâm bile onun
kahır sesinden titremektedir.
Minnet Allâh’a cihân olmadadır asude
Sadme-i sâika-i kahrına lerzân Behrâm
Nâil Abbas (K.10/ 14)
Süheylî, memduhunu överken Behrâm ismini İran’ın mitolojik
kahramanlarından Kahraman, Neriman, Erdeşir, Tahmures ile birlikte kullanarak
hem memduhunu hem de mezkûr kişilerin yiğitliğini ve şecaatini ön plana çıkarır.
Kahramân-rezm ü Nerîmân-bezm ü Behrâm-intikâm
Erdeşîr-i şîr-dil Tahmûres-i gîtî-sitân
Süheylî (K.26/ 9)
Yukarıdaki mısralarda görüldüğü üzere Behrâm, şairler tarafından patronu
övmek için kullanılan bir isimdir. Şairlerin maksadı patronu övmektir. Bu bağlamda,
memduhu/ patronu, saltanatın ve gücün timsali olan Behrâm’la karşılaştırırlar. Bu
karşılaştırmalarda isim olarak sadece Behrâm değil, aynı zamanda yine gücün ve
saltanatın timsali olarak ün yapmış Kahraman, Neriman, Erdeşir, Tahmures, Cem gibi
isimler de kullanılır. Şairler, genel olarak memduhu bu kişilerden daha güçlü ve
kudretli olarak tanıtırlar.
3.BEHRÂM: MERİH YILDIZI
Divan şairleri Behrâm ismini yıldız anlamında da kullanmışlardır. Bu yıldız
Merih yıldızıdır. ‚Feleğin başkomutanı mesabesindedir. Elinde bir kılıç veya hançer
ile tasvir edilir‛ (Pala, 1999: 285). Şairler, bazı mısralarında Behrâm’la birlikte Zühre,
Bercis, Keyvân, Müşteri gibi sözcükleri de kullanmışlardır. Bu sözcükler daha çok
terim anlamlarıyla yıldız ve gezegen anlamlarında kullanılmıştır.
Ahmedî, Behrâm sözcüğünü Bercis kelimesiyle aynı beyitte kullanarak
‘Behrâm’ın ‘yıldız’ anlamını hatırlatmaktadır.
885
İsa IŞIK

Ola Bercîs ayagun tozına cândan müşterî
Kamu ser-keşlikle oldı hükmüne Behrâm râm
Ahmedî (TB.2/ 7)
Şeyh Gâlib aşağıdaki beyitte hüsn-i talil sanatını da kullanarak memduhun
sabah tahtına şevketli oturuşu karşısında Zühre, Bercis ve Behrâm’ın onun ihtişamı
karşısında dizildiğini belirtir.
Oturmuş tahtgâh-ı subha pür-şevket mehâbbetle
Dizilmiş karşısında Zühre vü Bercîs ü Behrâmı
Şeyh Gâlib (K.18/ 3)
Kara Fazlî, bir kasidesinde Behrâm’ın ancak memduhunun kapısında silahdar
olarak hizmet edebileceğini söyler. Şaire göre Behrâm memduhun kapısında silahdar
olmayı dilemektedir. Behrâm’ın gökyüzünde bir yıldız olarak durmasının sebebi de
memduha kılıçdar olarak hizmet etmek istemesinden kaynaklanır.
Bir silah-dâr ola kapunda diler kim Behrâm
Tìg-dâr olduğı eflâkde oldur her ân
Kara Fazlî (K.13/ 46)
Nâşid, medh ettiği sultanın bin sultan gücünde şahlar şahı olduğunu belirtir.
Keyvân yani Zühal yıldızı ona kapıcı iken Behrâm yani Merih yıldızı ona ancak alçak
bir köle olabilir.
Sultân bin sultândır şâh-ı şehen-şâhândır
Keyvân ana der-bândır Behrâm bir ednâ nöker,
Nâşid (K.29/ 3)
Görüldüğü üzere Divan şairleri Behrâm ismini kimi zaman da Zühre, Bercis,
Keyvân, Müşteri gibi diğer yıldız ve gezegen isimleriyle birlikte kullanarak ‚Merih
yıldızı‛ anlamında da kullanmışlardır.
SONUÇ
Divan edebiyatı çeşitli kaynaklardan beslenerek yüzyıllar boyu gelişimini ve
varlığını güçlü bir şekilde sürdürmüştür. Bu edebiyatın etkileri günümüze kadar
ulaşmıştır. Bu edebiyat, İslâmi temelleri olan bir edebiyattır. Peygamberler tarihi,
Divan Şairinin “Behrâm”a Bakışı Üzerine Düşünceler 886
İslâm tarihi, tasavvuf düşüncesi bu edebiyatın yararlandığı temel kaynaklardır.
Mahalli unsurlar ve Fars mitolojisi de Divan edebiyatının temel yapı taşlarındandır.
İranlılar için muhteşem bir kültür hazinesi olan Şehnâme, gerek İran
edebiyatında gerek Türk edebiyatında önemli bir kaynak olmuştur. Divan edebiyatı
şairleri, Şehnâme kaynaklı kişiler ve olaylardan etkilenerek bunları şiirlerinde
işlemişlerdir. Bu kişilerden biri de Behrâm’dır. Behrâm’ın hayat hikâyesi birçok
mesneviye konu olmuştur. Bunun yanında, Behrâm birçok Divan şairinin divanında
değişik vesilelerle zikrettiği bir isimdir. Divan şairleri bu isme farklı anlamlar
yükleyerek değişik vesilelerle divanlarında kullanmışlardır. ‚Behram-ı Gûr‛,
tamlaması cesaret ve saltanatın timsali olarak kullanılırken aynı zamanda dünyanın
gelip geçiciliğini ve ölümü anlatan ve hatırlatan bir isim olmuştur. Behrâm ismi aynı
zamanda şairin memduhunu diğer bir deyişle patronunu övmek için kullandığı bir
isimdir. Şair, memduhunu kimi zaman Behrâm’a eşit derecede görürken çoğu zaman
Behrâm’dan ve O’nun saltanatından çok daha güçlü biri olarak tanıtmıştır. Ayrıca
Behrâm sözcüğü Divan şiirinde ‚Merih yıldızı‛ anlamında da kullanılmıştır. Şairler,
bu sözcüğü ‚Merih yıldızı‛ anlamında kullanırken bazı mısralarında Behrâm’la
mütenasib olarak Zühre, Bercis, Keyvan, Müşteri gibi yıldız ve gezegen isimlerine de
yer vermişlerdir.
KAYNAKÇA
Ahmedî, Dîvân (Haz.: Yaşar Akdoğan), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları:
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1128334/h/ahmedidivaniyasarakdoga
n.pdf, (ET: 20.12.2012).
Bâkî, Bâkî Dîvânı (Haz.: Sabahattin Küçük), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları:
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-128335/h/bakidivanisabahattin
kucuk.pdf, (ET: 20.12.2012).
ÇİFTÇİOĞLU İsmail, ‚Karamanlı Dönemi Şehnâme Yazarları ve Eserleri Üzerine‛,
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 2002; 4(2):57-66.
DEMİREL Şener, Behiştî’nin Heft Peyker Mesnevisi, Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları, http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215442/h/ giris. pdf, (ET:
27.12.2012)
DEMİREL Şener, Heft-Peyker Mesnevisinin Tematik Açıdan İncelenmesi, Türkiyat
Araştırmaları Dergisi Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2001,
S:9, 187-217.
DEVELLİOĞLU Ferit, Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lugat, Aydın Kitabevi Yayınları,
Ankara 1995.
GÜZELOVA Hanzâde, ‚Abdî’nin Bilinmeyen Bir Mesnevîsi: Heft Peyker Tercümesi‛,
bilig, Yaz / 2006, sayı 38: 35-49.
887
İsa IŞIK

Hayalî Bey, Hayalî Bey Divanı (Haz.: Ali Nihad Tarlan), Akçağ Yayınları, Ankara 1992.
HORATA Osman, ‚Kaynaklar‛, (Ed. Mustafa İsen), Eski Türk Edebiyatı El Kitabı,
Grafiker Yayınları, Ankara 2009.
İNALCIK Halil, Şair ve Patron, Doğu Batı Yayınları, Ankara 2003.
Kara Fazli’nin Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği ve Dîvânı (Haz.: Mustafa Özkat),
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2005.
Kelâmî, Kelâmî Dîvânı (Haz.: Mustafa Karlıtepe), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2007.
KORKMAZ Mehmet, Zerdüşt Dini İran Mitolojisi, Alter Yayınları, Ankara 2010.
KUT Günay, ‚Aşkî ve Heft Peyker Çevirisi‛, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten
1972. Ankara: TDK, 1973:127-151.
LEVEND Agah Sırrı, Divan Edebiyatı Kelimeler ve Remizler Mazmunlar ve Mefhumlar,
Enderun Kitabevi, İstanbul 1984.
MENGİ Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2012.
Mostarlı Ziya’î, Mostarlı Ziyâ’î Dîvânı (Haz.: Müberra Gürgendereli), Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-
213638/h/metin.pdf, (ET: 28.12.2012).
Nail Abbas Paşa’nın Hayatı, Sanatı ve Dîvânı’nın Transkripsiyonlu Metni (Haz.: Ahmet
Kırıcı), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2006.
Nailî, Nailî Divanı (Haz.: Haluk İpekten), Akçağ Yayınları, Ankara 1990.
Nâşid, Dîvân (Haz.: Ömer Zülfe), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul, 1998:
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215485/h/nasidmetin.pdf, (ET:
28.12.2012).
Nedim, Nedim Divanı (Haz.: Muhsin Macit), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-292562/h/nedim-divani.pdf: (ET:
05.01.2013).
Nef’î, Nef’î Divanı (Haz.: Metin Akkuş) Akçağ Yayınları, Ankara 1992.
OKUYUCU Cihan, Divan Edebiyatı Estetiği, Kapı Yayınları, İst. 2011.
PALA İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ötüken Yayınları, İstanbul 1999.
Divan Şairinin “Behrâm”a Bakışı Üzerine Düşünceler 888
Süheylî, Dîvân (Haz.: Esad Harmancı), Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları:http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215254/h/girismetin.pdf,
(ET: 03.01.2013).
Şeyh Gâlib, Şeyh Gâlib Dîvânı (Haz.: Naci Okçu), Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-128451/h/metin.pdf,
(ET:03.01.2013).
ŞİŞMAN Bekir ve KUZUBAŞ Muhammet, Şehname’nin Türk Kültür ve Edebiyatı’na
Etkileri, Ötüken Yayınları, İstanbul 2012.
TANINDI Zeren, ‚Sultanlar, Şairler ve İmgeler: Şehnâme-i Firdevsi’nin
Mukaddimesi’nin Resimleri‛, U.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler
Dergisi, Yıl: 9, Sayı: 15, 2008/2 , s.267-296.
Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara 2005.
YILDIRIM Nimet, ‚Firdevsi ve Şahnâme‛, Şahnâme (Çeviren: Necati Lugal), Kabalcı
Yayınevi, İstanbul 2009, s.15-45.
YILDIRIM Nimet, Fars Mitolojisi Sözlüğü, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2008.
YILDIRIM Nimet, İran Edebiyatı, Pinhan Yayıncılık, İstanbul 2012.

Konular