[Batı'da Mesnevi'den Yapılan İlk] Çeviriler, Şerhler, Uyarlamalar ve Esinlenmeler*

iLMi A~AŞTIRMALAR, Sayı /.0, 2005, 183-202
[Batı'da Mesnevi'den Yapılan İlk] Çeviriler,
Şerhler, Uyarlamalar ve Esinlenmeler*
Prof. Dr. Franklin Lewis
Çeviren: İsmail Güleç**
lBatı'da Ml!sncvl'dcn Yapılan İlk) Çeviriler, Şcrhler, Uyarlamalar ve Esinlenıneler

Mevlana Celaleddin Rumi İslam dünyasındaki en büyük mutasavvıtlardan biridir.
O Batılı alim Arberry tarafından ·'insanlık tarihindeki en büyük mistik şair'' olarak
ilan edilmişti. Ve son yıllarda, özellikle A.B.D.'de kitabı en satılan şairlerden biri
oldu. Bu makalede yazar. Rumi'nin kitaplarının nasıl ve ne zaman Batılı dillere
tercüme edildiğini açıklamaya çalışmaktadır.
Anahtar Kelime/er: Mevl.ana Celalettin Rumi, Fars Edebiyatı. İslam tasavvufu.
Mesnevi, Divan-ı Kebir
Early Translations, Exegesis, Adaptations and lnfluences ofMathnawi in the West
Mawlana .lalaluddin Rumi was one of the greatest Muslim saints and mystics. He
has been hailed by Arbery, a Western scholar as '·surely the greatest mystical poet
in the history of ınankind.'' Recently, particularly in the United States, Rumi has
become the best-seliing poet. In this article, author tries to explain how and when
Rumi's works were translated into the Western languages.
Key Words: Mawlana .lalaluddin Rumi. Persian Literature. lslamic mystisism.
Mathnawi. Divan-ı Kaber
Bu yazı. Franklin Lewis'in. Riinıf, Pası and Present, East and West The Life Teaclıing and
Poetry of Jela/ al-Din Riimi (Oxford: Oxford Universilesi Yayınları, 2000) başlıklı çalışmasının
14. bölümünün (ss. 564-580) tercümesidir. Kitap hakkında daha fazla bilgi için bk.
George Lane, '·Rumi, Pastand Present, East and West The Life Teaching and Poetry of Jelal
al-Din Rfımr·. SOAS, LXlV/2 (2001), ss. 270-271, Gudrun Schubert, "Franklin Lewis, Rfııni,
Past and Present, East and West The Life Teaching and Poetry of Jelal al-Din Rfımi",
Journal ofls/amic Studies, Xll/2 (May 2001), ss. 189-191, Osman Nuri Küçük, "Rfııni, Past
and Present. East and West The Life Teaching and Poetry of Jelal al7Din Rfııni" Tasawuf ilim
ve Akademik Araştırma Dergisi, 12 (Ocak-Haziran 2004 ), s. 332-336.
Dr.. İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi.
tiryakizade@yahoo.coın
i. Ü. Türkiyat Araştırınaları Enstitüsü. Tercümeyi dikkatli ve titiz bir şekilde okuyan ve kimi
hatalarımı d üzelten ıneslektaşıın Dr. Mehmet Zeren'e teşekkür ederim.
© GÖKKUBBE, istanbul 2005
184 iLMi ARAŞTIRMALAR
Başlangıçta
Fars edebiyatının Avrupa dillerine ilk çevirileri, hümanist ahlakı aydınlanınacı
ruhunda paylaştığı görülen Yoltaire f I 694-I 778] ve Emerson gibi düşünürlerin
hayranlık timsali, Rüın'i'nin çağdaşı Sadi'den (ö. 1242) yapıldı. Fakat, aslında
Avrupalı muhayyilesinde (imgeleminde) yer bulan ilk İranlı şair, Sir William
Jones (! 746-94) tarafından İngiliz halkına sunulan Hafız'dı (ö. 1390). Jones, Arapça
ve Farsça'yı, I 9 yaşında Altharp Lord u Earl Spencer' in özel hacası olmayı
kabul edip ayrılmadan önce, Oxford'ta iken, George Gentius'un (1618-87) Sadi'nin
Farsça eserlerinin Latince terci.imesini, Franziscek Meninski'nin (1623-98)
sözlüğünün yardımıyla okuyarak öğrendi.'
Jones ''1-lafız' ın Farsça bir şarkısı"nın yorum lu çevirisinin sonunda, "basit çalışmasının"
·'cesurca ilerlemesini" dilemiştir ve aslında Hafız tercümeleri çalışmalarının
oluşmasına ilham vererek de öyle olmuştur. I 80 I yılı itibarıyla çeşitli İngilizce
çevirmenler tarafından yapılmış Hafız Divan' ının tercümelerinin sayısı beş­
ten az değilken, Rüm'i Britanya'da henüz neredeyse bilinmiyordu. Şarkıyatçı
Jones I 773 'tc Samuel Johnson 'un meşhur kulübünün yirmi üyesinden biri ve
I 780'de başkanı oldu. O burada, iki haftada bir Cuma günü Richard Sheridan,
Edward Gibbon ve Adam Smith gibi alimlerle bir araya geldi. Böylece Jones, iyi
bir dil bilgini olduğu kadar (Hint-Avrupa dilleri arasındaki akrabalık ilişkisini
keşfetmekle ün kazanmıştı) bir edebiyat adamı ve de I 784'te Bengal Royal
Asiatic Society'nin kurucusu olarak İngiltere'de iyice tanındı. Jones'un yaptığı,
Geethe'nin West-östlicher Divan' ının sonunda çok büyük övgüler alan Farsça şiir
çevirilerden, gerek Robert Southay ve Thomas Moore gibi şairterin notlarında
gerekse Shelley ve Tennyson tarafından yapılan referanslarda bahsedilir oldu
(AOE 82). Jones'un çevirileri aracılılığıyla İran şiiri, 19. asır İngiliz edebiyatını
büyük ölçüde etkiledi.
Jones, Asiatic Society'de Kasım ı 791 'de, Rüm'i'nin Mesnevf'sinin İngilizce'ye,
belki de onun herhangi bir Avrupa diline ilk tercümesi olan mısralarıyla
başlayan "İranlıların ve Hinttilerin mistik şiiri üzerine" adlı bir ders verdi. Hafız'ınki
kadar çok dikkat çekemese de Jones'un Rüm'i'den alıntıları sonunda
ı 794 yılında çıkan Asiatick Researches'in sayfalarında basıldı:
Hear, h01v yon reed in sadly pleasing tales
Deperted b!iss and preseni rvoe bewails!
··W ith me. ji-om native banks untime/y torn,
Lord Teignmouth, Meınoirs of the Life, Writings. and Correspondence of Sir William Jones
(Philadelphia: W. M. Poyntell. 1805}, 34-5. Gentius'un Sadi'den yaptığı çeviri ve yayma hazırladığı
eseri 1651 yılında, Musladini Sad i Rosariunı politicwn, sive, Anıoenzım sortis
humana e tlıeatrunı: de Parsico in Latinımı versunı adıyla yayınlandı.
[BAT~'DA MESNEVi'DEN YAPILAN iLK] ÇEViRiLER. ŞERHLER. UYARLAMALAR 185
Love-warbling youths and safi-ey 'd virgins mourn
O! Let the hew·t, by fatal absence rent,
Fee/ w hat 1 s ing, and bleed when 1/ament"*
[Mesnevl'nin L cildinin ilk i.iç beytif
Rumca konuşuyor musunuz?
Kısa bir süre sonra, Jacques van Wallenbourg ( 1763-1806) adında bir Avusturyalı
diplomat, Türkçe ınütercim olarak İstanbul'a gönderildi. Görünüşte, her
ne kadar diplomatik tercümelerden daha çok Farsça şiirden hoşlanmış olsa da,
karşılaştığı Mevlevilerin ınaneviyatlarının çok açık bir şekilde etkisiyle Mesnevi
üzerine çalışmalara başladı. O, Farsça şiir metinlerini yayma hazırladı ve ortaya
yeni bir şey koymayan ama sadakatİn dilin doğallığına aykırı sonuçlar yaratmış
olabileceği yerlerde, mensur şerh ile birlikte titiz bir şekilde hazırlanmış, güvenilir
olarak bilinen Fransızca terci.iıneyi tamamladı. Maalesef, onun emekleri
yayınlanamadan ve çocukları tarafından korunamadan 1799 yılında Pera'daki
bir yangında yok oldu. Bu kaza olmasaydı, Rumi'nin Fransa'daki etkisi XIX.
yüzyılın ilk dönemlerinin geri kalan kısmında belki Hafız'la rekabet edecekti.
Fransız halkı, F. Baudry'nin Mesnevf'de geçen Musa ve Çoban hikayesini tanı­
tan makalesinin 1857'de bir dergide ("Moise et le Chevrier'', Magasine Pittoresque,
242) yayınianmasına kadar adeta Rumi'yi tanımadı.
Mevlana'nın lirik şiirleri için, Fransız okuyucular nerdeyse yüz yıl kadar
AsafHalet Çelebi'nin (1907-1958) 1909'dan sonra Mcvlevilerin başı olan ve
Mevlana'nın soyundan gelen Veled Çelebi Efendi [İzbudak, 1869-1953] tarafından
yayınlanan Rubiiiyyat'ın 1894 baskısından doğrudan yaptığı Rumi'nin
rubailerinin çevirisini beklemek zorunda kaldılar. 1646 dörtlüğün olduğu bu
baskı, İstanbul'da Ahtar gazetesinde Farsça olarak yayınlandı. Kendisi sürrealist
bir şair olan Asaf Halet Çelebi, Fransız okuyuculam tanıtmak için özellikle uygun
olduğunu düşündüğü 276 rubai seçti ve onları Roubii(J)yat adıyla Fransızca
yayınladı (Paris: Librarie d' Amerique et d'Orient, 1 950). Yazar aynı zamanda
· Rumi'nin hayatı m, şahsiyetini, Türk kültüründe Mevlevi dervişlerinin yerini
anlatan bir kitap da yazdı: Mevlana ve Mevlevflik (İstanbul: Nurgök Mat., 1957
[ikinci baskı, Ankara: Hece, 2002])
Gazellere gelecek olursak; Pierre Robin Mevlana'nın gazellerinden on dört
tanesini Nicholson'un İngilizce baskısından yaptığı Fransızca çeviriyi, Cahiers
du Sud adlı bir dergide çıkan makalesinde ( 41, Ağustos 1 955) yayınladı. Mahin
2
Mesnevl'nin I. cildinin ilk üç beyti. (ç. n.)
The Collected Works of Sir William Jones. yay. haz. Garland Cannon. 13 c. (New York: New
York University Pres. 1993 ). 4: 230-1.
186 iLMi ARAŞTIRMALAR
Tajadod, Nahal Tajadod ve Jean-Claude Carriere'in müşterek tercümesi, notlar
ve bir önsözle birlikte yüzden fazla gazel, Coıınaissance de !'Orient serisinden
çıkan Le Livre de Chams de Tabriz: cent poimıes, (Paris: Gallimord, 1993) adıyla
muhalled bir cilt halinde yakın bir geçmişte yayınlandı. Rumi, ancak
1970'lerde, Vitray-Meyerovitch'in yaptığı bir çok tercüme ile geniş bir şekilde
Fransız okuyucuların ulaşabileceği duruma geldi.
Almanca'daki Rumi
Rumi, Batı'da ilk önce Alınanca konuşan insanların ınuhayyilelerinde yer buldu.
1807 yılında Ortadoğu' dan Viyana'ya dönen Avusturyalı diplomat Joseph von
Hamıner-Purgstall ( 1774-1856) 1809'dan 1814'e kadar şarkiyat araştırınaları dergisi
Fundgruben des Orients'i yayınlamaya başlamıştı. Hammer-Purgstall, Valentin
Freiherr von Hussard'ı, dergisinde Rfıınl hakkında yazı yazınaya ve ondan b_irkaç
şiir tercüme etmeye teşvik etti. 1812'de dikkatinin Hafız'a çevrilmesinden sonra
Haınmer-Purgstall, RCıml'nin Mesnevf'sinden ve Divan-ı Şems'inden 70 pasajla
birlikte Alman halkına takdim edilen etkileyici İran edebiyatı tarihi Geschichte der
schönen Redekünste Persiens'i (Viyana 1818) yazdı. İngiltere'de sufi şair olarak
Hafız ve hatta Hayyam'ı düşünen bir çok geç dönem okuyucusundan farklı olarak,
Hammer-Purgstall Rfıml'nin mistik anlayışının merkezi ile Hafız'ın insanla ilgili
düşünceleri arasındaki üı.rkı anladı. Hammer-Purgstall'ın idrak ettiği gibi, Hafız gibi
şairlerin lirizıni onlara ay ve güneşten daha fazlasını anlamaya gerçekten izin vermiş
ise de, Rumi, zaman ve mekanın üzerinde maneviyatın kanatlarıyla ve sonsuzluk
öncesinin ötelerine doğru uçtu. Rfıml "sufilerin hek'imi Doğunun en büyük mistik
şairi" idi ve onun Mesnevi'si "bütün sfıfilerin el kitabı" idi.
Hammer-Purgstall'in kitaplarını okuyarak Fars şiirinden ilham almış meş­
hur filozof şair Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832) adeta İran şairlerinin
ruhunun Almanca'ya uyarlanması gibi olan eseri West-östlicher Divan' ı ("Doğu
ve Batı şiirleri") 1819'da yazdı. Fakat Rfıml, Hafız'da ilgileneceği çok daha
fazla şeyler bulan Goetlıe'yi çok etkilememişti. Goethe, Rüınl'ye sadece onun
Batı-Doğulu diyalogunda bir çift beytine (yer verir) ve şiire ilave ettiği kapsamlı
açıklamada Rfıml'nin teolojisini, bir anlamda Panteizm öğretisi olan hikaye,
efsane, fıkra ve anekdotlardan oluşturduğu birbiriyle bağı olmayan yamalı bir
bohça olarak görür ve ele alıp üzerinde düşünmeye değer bulmaz.
Goethe'nin düşünmemesine rağmen, bir çok Alman şiirini yayınlamış olan
Friedrich Rückert ( 1788-1866) Rüml'nin sözlerini sınıflandırdı ve Viyana'da
Hummer-Purgstall'la birlikte, 1819 yılında az sayıda fakat tam tercüme olmayan
çok güzel Alınanca şiirlerle birlikte Divan-ı Şems'teki şiirlerin muhtevası­
nın ve biçiminin esas alındığı Ghaselen'i yazarak Farsça üzerinde çalıştı. Bu
[BATI'I;)A MESNEVi'DEN YAPILAN iLK] ÇEViRiLER, ŞERHLER, UYARLAMALAR 187
şiirlerden Taschenbuch fiir Damen (Tübingen: Cotta, I 821) isimli eserinde·yayınlanan
kırk iki tanesi, Mystiche Ghaselen nach Dschelaleddin Rumf der
Perser (Hamburg: Lerchenfeld, 1927) adıyla yeniden 150 adet tıpkıbasım olarak
ve yine Kzmst und Altertum dergisinin Geethe'nin övgülerine mazhar olan sayı­
sında Östliche Rosen (Laipzig, 1822) yayınlandı.
Şiirsel başarı bakımından Rückert'sin çevirileri, İranlı bilgin Hermann
Ethe'nin daha sonra neredeyse şiirsel biçimden ve duyarlılıktan yoksunlukla çok
kötü olarak tanımiayacağı Haınıner-Purgstal'in çevirilerini çok geride bırakmıştır.
Öte yandan Ri.ickert'in şiirleri Hegel gibi filozofların ve Franz Schubert ve bir çok
bestekada birlikte Rückert'in şiirlerini müziklerine koymuş Richard Strauss gibi
müzisyenlerin hayranlığını kazanmıştı. Berlin ve Erlangen Üniversitelerine Doğu
dilleri profesörü olmak üzere gitmiş olan Rückert, hacası Hammer-Purgstal ve
kendi şiirlerinin daha önceki tercümelerine dayanarak 1836 yılında, şiir tarzında
uyarlaınalardan oluşan daha çok bir gazel koleksiyonu olan çalışmasını ortaya
koydu. Ayrıca Haınmer-Purgstall da, Rüml'nin benzer uyarlarnalarında yapıldığı
gibi kendi uzun Mesnevi'sini yazarken İslam sembolizminden ve Rüml'den.ilham
almıştı. 3 Hammer-Purgstall, 1835 yılında Kahire'de basılmış olan Mesnevi'nin
Türkçe şerhini [Ankaravl şerhi] esas alarak, 1851 'de Mesnevi üzerine çok başarılı
bir çalışma yaptı.
Rückert (ve Goethe'den) ilham alan daha sonraki çevirınenler arasında 1820
Ağustosunda kendi kendine Farsça öğretmeye başlayan şair August Graf von
Platen'i (1796-1835) sayabiliriz. Platen, birkaç hafta sonra Ri.ickert'i görmeye
Ebern'e gitti ve ertesi yıl, 1821 'de kendi Ghaselen (Gazel) külliyatını neşretti.
Platen bir şair olarak biçim ve şekil konusuyla özellikle ilgilendi. Bu muhtemelen
gazel formunu kendisine ne kadar uygun bulmuş olduğunun göstergesidir, ki
sadece 8 sone yazmışken, 1 50'nin üzerinde gazel yazmıştır. Böylece Rüml, Hafız'la
birlikte yeni Alınan şiirinin biçiminin teşekkülünde mi.iteessir olmuştur.4
Bu çeviriler, özellikle Rüml'nin 75 gazelini, Farsça metin, notlar ve Almanca tercümesiyle
birlikte "İranlıların en büyük mistik şairi Mevlana Celaleddin Rüın'i'nin
Rumi'nin Almaca çevirilerini ana hatlarını görmek için Bk. Schimmel, Triumphal Sun (SeT
388-92). Rückert'in çalışmalarını iki ci lite toplayarak neşreden (Aıısgewtihlte Werke, ı 987)
Schimmel onları ayrıca kendisinin Orientalische Dichtzmg in der Überset::ung Friedrich
Rückerts (Brenıen: Schünenıann, ı963) eserinde de tahlil eder. O aynı zamanda Die Welt des
ls/ams'da ( 15, 1 874) yayınlanan "E in unbekanntes W erk Joseph von Hammer-Purgstalls''
(Haınmer-Purgstall'ın bilinmeyen bir eseri) başlıklı bir makale ile de katkıda bulunur. Hatmut
Bobzin'in Aııgııst Grafvon Platen: Leben, rVork, Wir!amg'de, ed. H. Bobzin ve G. Och, 104-2ı
(Paderborn: Ferdinand Schöningh, 1 998) "Platen und Rückert im Gesprach über Hafıs" başlıklı
bölümde Schimınel taratindan verilen ayrıntılar ve tarihierin düzeltınelerine dikkat ediniz.
B k. Hülya Naciye Ünlü, "Form, Gehalt und Symbolik des orientalischen Ghasels in der deutschen
Dichtung'' (Ph. D. Dissertatiom, University of Michigan, ı989). Ayrıca bk. Ursula Wertheim, Von
Tasso ::u Hafis (Berlin: Rütten & Loening, 1965) ve Bobzin, "Platen and Rückert," ı 08-9.
188 iLMi ARAŞTIRMALAR
Divan"ından seçerek Au!>wahl aus den Divanen des grössten mystischen Dichters
Persiens, Mevlana Dschelaleddin Ritmi (Vienna: Mechitaristen-CongregationsBuchhandlung,
1838) başlığı altında yayıniayan Avusturyalı şarkıyatçı Yineenz von
Rosenzweig-Schwannau'nu etkiledi. Rosenzweig-Schwannau çok güzel ve ahenkli
bir tercüme yapmasına rağmen, Nicholson yayma hazırlamada ve açıklamalarda çok
basit hatalar yapması bakımından onu kusurlu buldu.
Yaklaşık 90 yıl sonra, "Büyük bahçedeki çocuk ve Merlin'in bijyüsü" gibi
başlıklarla bir çok şiir kitabı yayıniayan Hanns Meinke ( 1884-I 974) Rückert'inkini
ve diğer Almanca çevirileri esas alarak Rüml'nin gazellerinin yeni bir versiyonunu
oluşturdu. Schimmel'in, onun aynı zamanda arkadaşlarına dağıttığı el yazısıyla
yazılmış ve "delice aşk ve tam teslim oluşunda samimi ve mümin" (SeT 395)
şeklinde tanımladığı şerh edilmiş şiir nüshalarını geri almasına rağmen, 1926'da
sadece 490 adet Chymische Hochzeil Merlins und Ritmis; sıifische Ghaselen aus
dem Diwan-1 Schems-i Tabrizi Dschelal-Ed-Din Riimis (Chemnitz: W. Adam)
başlığını verdiği 3 ı sayfalık bir kitapçık yayınladı. Edebiyat eleştirmeni ve şair
Ernst Bertram (ı 884-1957) erken dönem Almanca çevirilerinde esas dayanak
olarak kabul ettiği, Schimmel'iiı de (ScY 395) "Rüml'nin şiirlerinin bazılarındaki
derin ve güçlü ahengi" diye başardı bir şekilde Almancalaştırma olarak tanımladığı,
Persische Spruchgediche (Laipzig: Insel, 1944, 2nd ed., Wiesbaden, 1949)
isimli, Farsça şiirlerin uyarlaması konusundaki eserini takdim etti. Bertram, 1922'den
İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar Cologne'de Alman dili profesörü olarak hizmet
etti. O, kendisinin bir çok şiir kitabına ilaveten, mühim şairlerden Hofmannsthal
(1907), Stefan George (1908), Nietszsche'nin mitolojisi (1918), Adalbert Süfter'in
romanları ve Shakespeare ( 1951) üzerine araştırmalarını yayınladı. 1933 'de Thomas
f'1ann ve Friedrich Gundolfun kitaplarının Nazilerce yakılmasını her ne kadar şahsi
olarak protesto etmişse de, Müttefik kuvvetlerin Nazilik karşıtı programının bir
parçası olarak diğer akademik personelle birlikte, görevlerinden alındı.
Akademik karİyerinin ilk başlarında, bir çok kitabında ve makalesinde Ruml'nin
Alman edebiyatındaki etkisi üzerinde duran Annemarie Schimmel
(1922-[2003]) "Rüml'nin felsefesi ışığında" kaleme aldığı kendi gazel ve ruhailerini
de içeren Lied der Rohrjlöte ("Kamışın Şarkısı", 1948) isimli kitabını
neşretti. Bir Türk-İsviçre mimarı ve Zürih şehri planlamacısı olan Ernst Egli
(1893-1974) yaşamının sonlarına doğru, Rumi'nin şiirlerinden ilhamla yazılan
Almanca beyitlcrin küçük bir koleksiyonu olan "Derviş Dansları" Derwisch
Tanze (Meilen: Magica-Verlag, 1973) isimli kitabı yayınladı. Rumi'nin şiirlerini
konu edinen bir çok akademik makalesi olan, İsviçreli akademisyen Johann
Crhistoph Bürgel, Rüm'i'nin gazelleri ve ruhailerinin bir-koleksiyonunu şerhiyle
birlikte kulağa hoş gelen kafıyeli Almanca beyitleri "Işık ve Dönenler" Licht
und Reigen (Bern and Frankfurt: Herbert Long, Peter Long, 1974, Farsça'nın
[BATI'DA MESNEVi'DCN YAPILAN iLK] ÇEViRiLER, ŞERHLER. UYARLAMALAR . 189
Mirası Serisi Fars Edebiyatın Şah eserleri) ve "Kalpten Gelen İmgelem: ı 00
Rubai" Dschalaluddin Rı/mi: Traumbild des Herzens: Hundert Vierzeiler (Zü-
rich: Manesse, 1993) başlıkları altında yayınladı. Yaşamının büyük bir kısmını
İran dışında geçiren ve şiirlerini Alınanca yazan İran doğumlu bir aristokrat
olan Cynıs Atabay ( 1929-96) bunlara Divan'dan farklı yeni tercüıneleri, ve
sanatçı Winfred Gaul tarafından çizilmiş grafik resimler ve denemelerle desteklenmiş
küçük çaplı bir eser olan "Tebriz'den doğan bir güneş" Die Sone von
T.ebriz: Gediche. Aı!fzeichnımgen und Reden (Dusseldorf: Eremiten, ı 988) kitabını
ilave etti. Gunther G. Wolf~ Nicholson'un [neşrettiği] Divan-ı Şems'ten
seçerek oluşturduğu Selected Poems'in Almanca tercümesi olan "Aşkın Ateşi"
Flammen der Liebe (Heidelberg, 1988) adlı eseri 'Hermes Yayınlarının Saf
Coşkun Şiirler' serisinde yayınladı.
Rückert'in 1912 Stutgart baskısında ve Hammer-Purgstall' in Rfıml'si şair ve
eşsiz çizer Karl Thylmann' ın ( 1 888-1 916) tarafından yapılan sanatsal çalışmalarla
birlikte yayınlanan Ghaselen der Dschelal-eddin Rümf'de ve Rückert'in "Bin
yolda gönül ~kışının denizi" başlığı altında yeniden yayınlanan "Gazeller" Das
Meer des Herzens geht in tausend Wogen baskılarında görülebileceği gibi ı9.
yüzyıl çevirileri Avrupa'ya ilham vermeye devam ederler (Frankfurt: Dağyeli,
ı988). Avusturya Bilimler Akademisi, İran İslam Cumhuriyeti kültür ataşesinin
-desteğiyle, Rfıınl'nin "mistik aşk şarkılarından" oluşan bir başka koleksiyonu
Almanca ve Farsça karşılıklı iki süti.in halinde yayınladı. Bu aynı derecede romantik
başlığın altında "Tek başına seven hiç kimse" adıyla devam eder ve iki Avusturyalı
İranistin, Rosenzweig-Schwannau'nun çalışmasının yeniden basma ve
Graz'da öğretmenlik yapan Uto von Melzer'in (ı88ı-ı96ı) evvelki yayınlanmamış
tercümelerini tanıtma çabaları sergiler. Bu tercümeler Monica Hutterstrasser tarafından
karşılaştırılarak okundu ve gözden geçirilip düzettiidi ve Nusretullah Restiger
tarafından Nie ist wer liebt allein: mystische Liebeslieder aus dem Diwan-ı şams
von Maulana Galaluddin Rı/mi (Graz: Leykam, 1994) adıyla redakte edilerek
yayınlandı.
İran şiirinin coşkusu Alman şair ve okuyucuları büyülemiş iken, Mesnevi'nin
hikayeleri Y.etcri kadar tanınmıyordu. George Rosen (1820-9 ı) isimli
Alman diplomat dikkatini ve ilgisini Mesnevf'nin birinci cildinin üçte birini (vv.
1-137 ı) Almanca 'ya manzum tercüme etmeye hasretti. Rosen, yeryüzünde çok
az insanın ömrünün kahhar ekseriyetini jlfesnevf'nin tamamını tercüme etmeye
adamayı isteyebileceğini düşündüğünden, her bir bölümünün farklı estetik değer
taşıdığı için saygı duyduğu bir eserin, sadece yaklaşık yüzde beşini tercüme
etmekte kendisini nıaztır gördii. Me~nevf'nin ilk ınütercimleri ile karşılaştırıldı­
ğında Rosen, doğruluğundan daha ziyade anlamını ilettiğinden dolayı kendisini
orijinal metne sadık kalmaya mecbur hissetmedi. Onun "j1esnevf veya Rfı-
190 iLMi ARAŞTIRMALAR
ıni'den beyitler" anlamındaki Mesnevf ader Doppelverse des Scheich Mevlana
Dschalaladdan Rı/mf isimli eseri ilk defa az sayıda yayınlandı (Laipzig:Vogel,
1849) ve daha sonra yeniden Almanca konuşanlar için Farsça'nın gramerini
yazmanın yanı sıra, babasının diplomatlık mesleğini ve şarkiyatçılığını devam
ettiren oğlu Friedrich Rosen'in (1865-1935) yazdığı bir girişle birlikte 1913'te
yayınlandı. W alter von der Porten (d. 1 880) oldukça serbest Almanca'ya tercü-
me ettiği "Ney Kitabından" anlamına gelen Aus dem Rohrjlötenbuch des Sceich
Dschelal ed-Din Rümf (Hallarau: J. Hegner, 1930) adlı kitabını yayınladı. Çok
yakınlarda, Gisela Wendt Mesnevf'den seçilmiş hikayelerinin Alınanca tercü-
mesini Die Flucht nach Hindustan und andere Geschichten aus dem Mathnmvi
Dschelal ed-Din Rümf (Amsterdam: Castrum Peregrini, 1989) başlığı altında,
Rumi'nin birinci ciltten ruhailerini ilave ederek Dschelal ed-Din Rümf
Vierzeiler ( 1981) isimli eserini aynı yaymcı ile birlikte yaymladı. Yorulmak
bilmeyen Annemaric Schimmel de, Mesnevf'den hikayelerden oluşan bir seçkiyi
fasih Alınanca'ya Das Mathnawi: Ausgewahlte Geschichten (Basle: Sphinx,
1994) adıyla nazınen tercüme etti.
İngilizce Konuşulan Dünyada Rumi
On Dokuzuncu Asır
Farsça lirik şiir, 1840'1arda aşkm (transcendental) biçimde görüldüğü yeni
dünyaya (Amerika) doğrudan Alman romantizminin kanatlarında geçirildi.
Ral ph Waldo Emerson ( 1803-82) Fars edebiyatı ile ilk olarak Haınmer-Purgstel,
Goethe ve Rückeıt'in Almanca tercümeleriyle karşılaştı ve onu Hint felsefesi ve
edebiyatı ile birlikte Amerikalı okuınuş-yazmışlara tanıtınaya başladı. Amerikalı
şairler Walt Whitman [1819-1892] ve Emily Dickinson'm [1830-1886] deği­
şimierin yolunun taşlarını döşemesine (güzergahların belirlenmesine) ek olarak,
Emerson Avrupalı olmayan felsefe ve şiirlerle ilgilenen Amerikalıların bu konuda
şekillenmelerine yardım etti. 1847'nin başlarında bir dergide Eınerson,
"İyi bir akadeınisyen Aristo, I-Iafız ve Rabelais'i Amerikan tarihinin hepsinde
bulacaktır." sözüyle aşk imgeleminin (transcendantal visions) yabancı felsefe
tarzını doğallaştırıp, özelliklerini nasıl tamamen İngilizceleştirdiğini gösterir
(The Journal cmd Misce!laneous Notebooks, 1 0:35).
Boston' da Allah' ın bir olduğuna inanan bir papaz ın ailesinden gelen
Eınerson, on dördünde Harvard Kolejine kaydını yaptırdı ve ilahiyat Fakültesine
devam etti. Eıncrson, 1829 yılında papaz olarak atanınasma rağmen, Hıristiyanlık
hakkındaki şüphelerinden dolayı 1832 yılında papazlıktan istifa etti. Halk
öğretmeni olarak kariyerine devam etti ve doğanın ve insanın ilahi göstergeleri-
[BATI'-DA MESNEVi'DEN YAPILAN İLK] ÇEViRiLER, ŞERHLER, UYARLAMALAR 191
nin benzeri olarak kimliğini saptayan felsefeyi geliştiren bir doğa üstü kulüp
(Transcendantal Club) kurdu. Amerikan kültür dergilerinin en çok sözü dinlenen
editörü olarak, The Dial onun şöhretini aynı zamanda Avrupa'ya yaydı ve
Avrupa'ya her gidişinde, Coloridge, Wordsworth ve Cariyle gibi, İngiliz edebiyatının
önde gelen isimleriyle görüştü. Emerson aynı zamanda Amerikalı
abolisyonistlerin • en önemli isimlerinden biri olmuştu.
Emerson, 1846 yılında Hammer-Purgstall'in, Geschichte der schönen
Redekünste Persiens isimli Hafız tercümesinden bir kopya elde etti. Emerson
özellikle Hafız'ı çok beğendi. Sadi'yi de (o 1865'te yayınlanan Sadi tercümesi
için bir önsöz yazmıştır) beğendi. Bununla beraber, Hammer-Purgstall'da okumuş
olduğu Enver!, Nizam'i, İbn-i Yemin ve diğer şairlerden de kısa şiirler tercüme
etti. Emerson'un beyit tercümeleri Hammer-Purgstal'ı çok yakından takip
etmesinden dolayı farsça'sını da epeyce yakından takip eder. Emerson'un, May
Day (1867) isimli eserinde Hammer-Purgstall'ın Rumi'ye atfettiği bir şiir yer
aldı. Fakat bu şiiri yanlışlıkla Hilal'i adına kaydetti. Ölümünden sonrasına kadar
müsveddeleri yayınlanmayan Emerson, Rumi'den atıf yapmaksızın "Ruh (The
Soul)" gibi bir kaç mısra tercüme etmişti. 5
I am thefalcan of the spirit ıvorld
Escaped out of the highest he av en
Who out of desire of the Inmi
Amfal/en into earthlyform
Of the Mount of Kafa m I the Simorg
Who m the net of Being ho/ds imprisoned
Qf Paradise am I the Peacock
Who has escapedfrom his nest
Emerson'un kendi şiiri başlangıçta olumlu eleştiriler almasına rağmen,
1880'lerden itibaren eleştirel beğeniler azalmaya başlamıştı. Buna rağmen, onun
bir çok Hafız tercümeleri hala sonraki tercümelerle karşılaştırıldığında beğenilerek
okunur.
1856'da Edward Byles Cowell (1826-1903), samimi arkadaşı Edward
FitzGerald'a (1809-83), belki de onun İngiliz edebiyatı tarihinde King James
Bible dışındaki en başarılı tercümesi olacak olan 11ıe Rubiiiyydt of Omar
Khayyam (Ömer I Iayam Rubaileri) isimli kitabını yazmasına yol gösterecek
Farsça yazma nüshayı ve uzman yardımını temin etti. Hayyaın'ın dini inanışlarını
onaylamayan Cowcll, aynı şekilde FitzGerald'e tanıttığı Rumi'ye fıtr'i olarak
daha fazla eğilim gösterdi. Fitzgerald, Cowell'a 1848 Ocak ayında, People 's
Yasakların ve cezaların (kölelik gibi) kalkmasını isteyenlere verilen isim. (ç. n.)
Emerson. Collr:cted Poems and Translaıions (Library of Am eri ca. I 994 ). 495.
192 iLMi ARAŞTIRMALAR
Journal'da (d:355-8) Cowell'in Mesnevi.üzerine yazdığı yazıdan çok hoşlandı­
ğını belirten bir mektup yazdı. Fakat, makalede ele alınan Yahudi efsanelerinin
ikinci bölümünü tamamen izlemediğini ve Cowell'in bir şeyler atlayıp atlamadığını
merak eder. FitzGerald, Bayan Cowell'e ı 85 ı 'in Martında yazdığı bir
mektupta, Cowell'in Rum ve Çinli ressamların hikayesinin tercüme ve yorumları
üzerine, Çiniiierin resminin Rumların duvarında aksettirilip aksettirilmediğini,
"veya Doğa'nın yüzünün, bir abskura kamerası gibi yapıp yapmadığını?"
düşünerek bazı kafa karışıklıkları olduğunu itiraf eder.
Onlarin neredeyse otuz yıllık mektuplaşmalarında FitzGerald, Mesnevi'yi,
hiç olmazsa ilk on sekiz beyti tercüme etmesi konusunda, Cowell'e defalarca
yalvardı ve rica etti. FitzGerald samimiyetle Cami'yi ve Sildi'yi daha iyi bilmesine
rağmen, ı 85Tde Celaleddin'in kendisi için pek önem taşımadığını itiraf
etti ve Cowell'dan daha iyi bildiği Almanca tercümelerinde Celalettin'in şiir
sanatından etkilenmedi. FitzGerald bununla birlikte Mesnevi'nin öneminin farkına
vardı ve bunu 1861 'in Aralığında Cowell'a söyledi:
Yer kabuğundaki çatlaklarda kaynayan sulardaki kabarcıklar gibi sadece ne
yapabilirim, oysa sen, titiz ve hatasız araştırmacılığınla, şair gibi devamlı süren
bir etki bırakabilirsin. Celaleddin hakkındaki görüşüm ise, çok iyi bir çalışma
olabilecek seçmeler olmadıkça onu yayınlamana gerek olmadığı yönündedir.
Fakat belki de bazı seçmeleri tercüme etmede fayda var.
1862 Aralığında yeniden Sanskritçe üzerine çalışmalar yapan Cowell'e bir
mektup yazdı:
Günün birinde yeniden Farsça'yla bir çocuk oyunu gibi uğraşacaksın, fakat
ben hiUa Mesnevl'yi on, ,cnden istediğim gibi, yani İngiliz okuyucuların büyük
bir çoğunluğunun onunla ilgileneceğinden emin olduğum bir özetini çevİrıneni
isterim. Bana öyle geliyor ki, her gün yarım güni.ini.i ona ayırarak, çok yakında
bunun üstesinden geleceksin. Bu Farsça'dan İngilizce'ye tercüme edilmesini en
çok istediğimiz iştir.
FitzGerald, 1870 yılına gelindiğinde farkına vardı ki Cowell'ın, muhtemelen
belki de çok değerli bir terciimc olabilecek ve şimdiye kadar tercüme edilmemiş
bir Farsça kitap için, asla boş vakti olmayacaktı. FitzGerald şöyle diyor:
Gerçekten iV!esnevi'yi tercüme etmelisin. Fakat yapmayacağını tahmin ediyorum.
O birisi tarafından tercüme edilmeli. 20 sene önce senin· rehberliğinde
kendi el yazımla deneycbilirdim. Ancak şimdi hepsi geride kaldı.
O, bununla birlikte Cowell'i Mesnevi'nin bir özet tercümesini yapması işine
kibarca teşvik etmeye devam etti. Cm.vell her ne kadar özet fikrine katılmasa da,
Mesnevi'nin tamamını tercüme etmek çok büyük bir işti. FitzGerald ona ı 1
Şubat ı 875'te şöyle yazıyordu:
[BATI' DA MESNEVi' DEN Y APlLAN iLK] ÇEViRiLER, ŞERHLER, UYAR LAMALAR 193
Sanıyorum, bizim için tercüme etmelisin, özetlemelisin diye söylenmede ısrar
ettiğim Mesnevf üzerine bir göz atmış olmalıydım. Fakat senin görüşünü asla
değiştiremeyeceğim. 6
Sonunda, ne FitzGerald, ne de Cowell Rumi için zaman buldular. Fakat başka
bir akademisyen Sir James William Redhouse (1811-92) bu zamanı buldu. Çalışmalarında
Osmanlı Türkçesi sözlükçüsü olarak çok iyi tanınan Redhouse, zaman
zaman, mesela Nasıruddin Şah'ın Avrupa hakkındaki seyahat konferansını
(travelog) tercüme ederek Farsça çalışırdı. Redhouse, muhtemelen Türkiye'deki
Mevlevilerin tesi~iyle Rumi'den etkilenmiş oldu. Yetmiş yaşında iken İngilizce'de
Mesnevi'nin ilk geniş tercümesini yayınladı: Rumi'nin altı ciltlik şaheserinin
birinci cildi. Redhouse'un zamanında, kitabın içindekiler bölümünde başlıklar
akıllıca tanımlanmıştı: The Mesnevf oj Mevlana (our Lord) Jelau 'd-Din, Muhammed,
Er-Rümf. Book thefirst. Together with same account of the life and acts
oj the Author, oj his ancestors, and of his descendants; illustrated by a se leetion
of characteristic anecdots, as collected by their historian, Mevlana Shemsu'd-Din
Ahmed, El-Ejlakf, el-Arifi (~ondon: Trubner, 1881) Efiakl'nin ermişlerin hayat
hikayelerinin yer aldığı eserinden [Menakıbu 'l-Arifin] uzun alıntıların yer aldığı
135 sayfalık giriş belki de, Etıakl'nin, Rumi hakkındaki biyografık bilgilerin tarihi
kaynağı olarak Batılı akademisyenler arasında kullanılması bu eserin mertebesini
yücelttiği gibi bu kısmın, kitapta şiirlerin yer aldığı bölümden (290 sayfa),
daha etkili olduğunu bile kanıtladı.
Bu özetlenmiş Efiakl tercümesi, Şemseddin Ahmed Efiakl'nin Legends oj
the Sufis: Selected Anecdots from the Work Entitled The Acts oj the Adepts
(Menakibü '1-arifin) isimli eseri olarak bir kaç kere gözden geçirildi. Kingston
(London, 1965) ve daha sonra çağdaş sufı şeyhi İdris Şah tarafından yazılmış
bir önsözün yer aldığı Theosophical Publishing House (1976) yayınevleri tarafından
yeniden yayınlandı. Redhouse'u takip eden İdris Şah, daha sonra Efiakl'den
yaptığı tercümelerden oluşan yeni bir seçkiyi The Hundred Ta/es oj
Wisdom: Life, Teaching, and Miraefes oj jalaudin Ritmi from Ajlaki 's Munaqib,
together with certein importent stories froin Rimıf's Works (London: Octagon,
1978) adıyla hazırl~dı. Bu .yayın, Redhouse'un Legends of The Sufis 'nin son
zamanlarda ispanyolca'ya Leye1ydas de los sufies: historias de la vida y
ensenanzas de Rümi (Madrid: EDAF, 1997) adıyla tercüme edilen versiyonunun
yerini alamadı. Redhouse'ün, eserini [Batı'da] Arap-Fars yazısının transliterasyonu
için tek bir sistem benimsenmesinden önce yazdığı göz önünde tutulmalı­
dır. Bir Ottomanist olarak onun meto'dunda, Farsça isiınierin sık sık Türkçe·
Letters of Edward RitzGera!d, ed. Alfred and Annabelle Terhune (Princeton: Princeton
University Pres, 1980), IÇ 594;.2: 25, 50, 122, 135, 157, 172,261, 15, Lf-65, 569, 571; 3: 20,
78,262,321,404,406,477,551,667.
194 iLMi ARAŞTIRMALAR
telaffuz edilmesinden dolayı [escrlerdeki] bir çok imla şekillerinin modern kullanımla
uyumsuzluk göstermekte olduğu unutulmamalıdır.
Redhouse'un Mesnevf tercümesine gelince, şiirleştirme konusunda acizliğini
bizzat kendisinin ifade etmesine rağmen, o geleneksel şiir ölçi.isünde ve kafiyesinde
bir şiir ortaya koymak için sadece şiir yazma yeteneğini gerekli gördü.
Eğer ses yetersizliğinin vezin olarak muadilinin mevcut olduğunu düşüni.irsek,
Redhouse kusurluydu. Bu durum hatalı okuyuşa zemin hazırlar ve Redhouse'un
Farsça mistik şiiri kavrayışı her zaman mananın çok doğru bir şekilde verilmesi
işinin üstesinden geldiğini göstermez. Fakat bütün bunlar onun Mesnevf'nin
herhangi bir cildinin devanı eden ilk tercüıııesiydi ve bu uğraş şiirle ilgisinin
oluşmasına yardım etti.
30 yıl sonra, Redhouse'un okuyucularından biri, Cambridge'in birincisi ve
daha sonra Londra Üniversitesinde Farsça profesöri.i olan Charles Edward
Wilson (1858-1938) İngiliz okuyucular için Mesnevf'nin daha fazlasını terci.ime
etmeye karar verdi. C. E. Wilson'ın The Masnm'i, by Jalalu 'd-Din Ritmi. Book
II (translated for the jirst time from the Persian in to prose, w ith a commentary)
isimli, Farsça'sına doğru ve güzel bir İngilizce düzyazı koymakla Redhouse'un
problemlerini çözcn çalışması. birinci cildi tercüme, ikinci cildi şerh olarak
Londra' da Probsthain' in Ortadoğu serisinde 191 O'da basıldı. Nicholson tercüme
üzerine çalışıyorken, "sağlam" ve "titizlikle çalışma" ilkeleriyle "güvenilir selef'
olarak övdüğü Wilson'la ara sıra çalışmayı bozan hi.ikümlerdeki düzeltilmesi
gereken garip hatalar ve yanlışlar bulmasına rağmen onun terci.ime çalış­
masını müzakere etti. Nicholson'm kendi tercüme ve şerhini, Wilson'un daha
iyi olan tenkitli ıııetnini esas alarak tamamlamasına rağmen, yine de Wilson'ın
II. cildi güvenilir rehber olarak kalır. Rlıml'nin ölümün 700. anma töreninden
kısa bir süre sonra Pakistan'da yeniden yayınlandı (Karaçi: Ind us, I 976).
Gi.inümüze dek, Mesnevl'nin bir çok İngiliz okuyucusu ilk önce E. H.
Whinfıeld'in çok başarılı özet tercümesiyle karşılaştı. Edward Henry Whinfıeld
(1836-1922) Farsça "mistik şiir konusunda, 1880'de, Şebüsterl'nin sGfiöğretinin
özü olan Gülşen-i IWz'dan (Sırlar bahçesi) beyitleri tercüme etmiş olmakla çok
tecrübeli ve bilgiliydi. O, aynı zamanda İranlı bi.iyük alim Mirza Muhammed
Kazvinl ile de, sufizm üzerindeki Grek etkisini açıklayan bir girişin bulunduğu
Cami'nin [ö. 1492] sufılik üzerine yazılmış olan Leva 'ih isimli eserinin tercüme
ve baskısını hazırladı.
Whinfıeld haklı olarak Rlıml'nin mistisizminin doktrinselden daha çok deneysel
olduğunu gözlemledi. Onun 330 sayfalık özet tercümesi, Mesnevi'nin
yaklaşık 25.500 beytİnden seçilen tipik ve zevk-i selimi yansıtan 3500 beyitlik
seçme sunar. Her hangi bir kasıt olmamakla birlikte, onun göz önünde tuttuğu,
Rlıml'ye ait olmayan Farsça metnin kritik edilmemiş baskısında görülen bazı
[BATI'DA MESNEVi'DEN YAPILAN iLK] ÇEViRiLER. ŞERHLER. UYARLAMALAR 195
metin değişikliklcridir. Whinfıeld, seçmeleri, metni çok temiz ve okunabilir
kılan, orijinal şiirlc karşılıklı olarak düzyazı şeklinde, arasına serpiştirilmiş paragraf
formunda açıklamalı bölümlerlc tercüme eder. Bu eser, ilk ve orüinal olarak 1887
yılında Londra'da Tnıbner tarafından Masnmıi-i Ma'nmıi, the Spiritual Couplets ef
Maulana Jalalu- 'd-Din Muhammed i Rün71, adıyla, ikinci baskısı da 1898'de yayınlandı.
Rumi'nin ölümünün 700. yıldönümünde 1973 yılında Octagon Pres tarafından
yeni baskısı yapılır. İdris Şah'ın bir önsöz ilave ettiği 1979 baskısı 1994'de
yeniden basılır. Son olarak 1996'de Whinfıeld'in Masnmıi'si Tahran'da İran'daki
İngilizce konuşanlar için Fars kültür mirasının bir parçası olarak yeniden basıldı.
Whinfıeld'in çalışması Kuzey Amerika'da., Dutton kitapları arasında Teachings of
Rumf: The Masnavi of Maulana Jalalu 'd-Din Muhammed i Rumi (New York,
1973, 1975 vs.) başlığıyla çok yaygın olarak biliniyor.
Bu Dutton'un ilk kez yayınladığı Rüml kitabı değildi. Wilson'un Mesne,.
vi'nin ikinci cildini yayınlamasından bir sene önce, F(rederick) Hadiand Davis,
The Persian Mystics: Jala/u'd-Din Riimf (London: John Murray, 1907 ve 1912
ve New York: Dutton. 1908 and I 909) adlı eseri Doğu ile Batı arasında hoşgörü
,ye anlayış oluşturmayı ve insanoğlu arasında inanca veya ırka bakmaksızın
"gerçek hayırseverlik ruhunun" yeniden canlanmasını amaçlayan Doğu'nun
önemli hikmetleri serisinde küçük bir kitap olarak yayınladı. Başka bir yerde
Japonya ve Lafcadio Hearn hakkında yazan Davis, Rüml'nin hayatı ve çalışmalarına,
Dfvan-1 Sems'ten (Nicholson ve William Hastic'nin terci.imeleri) ve
Mesnevf'den (Whinfıeld'in tercümesi) seçtiği birbiriyle ilgili şiirieric makul bir
giriş yazar. Chicago'daki sufızın hakkındaki eski eserlerden büyÜk bir kısmını
yayınlamış olan Şikago'da İslam ve Doğu konusunda yayınlar yapan Kazi Yayınları,
1985'te bir kez daha bastı ve Pakistan Lahor'da yayıncı Sh. Muhammed
Eşref de eseri yayınladı.
Glasgow Üniversitesi ilahiyat Fakültesi profesörü ve papaz William
Hestic'nin Rückert'in Almanca tercümesinin üstübunda yazılan, Rüml'nin "tercüme
edilmiş İngilizce gazcller"'nin çok güzel bir seçkisi olan The Festival of
Springfrom The Divan ofJelaleddin (Glasgow: MacLehose & Sons, 1903) isimli
eserinden daha ön.ce bahsedilmişti (12 Bölüm: "19. asır Batı Düşüncesi ve ilahiyatında
Rüm'i). Zarif meşin ciltli bir kitap halindeki tercümeleri, Hayyam'ın Hedonizmine
mistik bir panzehir olarak Hıristiyanlara takdim edildi. Hayyam'ın
popülaritesini azaltmanıasına rağmen, Rüml'nin gazellerini İngilizce'de ilk kez
genel okuyucuya tanıttı. İlk dönemler şiiri biçiminde ve duyarlılığının anlaşılabilir
bir sonucu (ürünü) olmakla birlikte, çağdaş okuyucular bu tercümeleri yine de çok
sevimli ve anlaşılabilir bulamayacaklardır. Gerçekten bu beyte benzer tercümeler,
Rüml'nin (aslında Rückcrt'in) gazcllerinin, orada burada bile başarılı bir şekilde
Farsça şiirinin özelliklerini "The 13eloved All in All (her şeydeki her şey olan
196 iLMi ARAŞTIRMALAR
Sevgili-Fihl ma fih)"deki nakaratlar gibi, taklit etmeyi becerebilen Hastie'yi ge-
çebilecek bir başka İngilizce mütercimini bulamayacaklardır.
Antolojilcr
Batı'dan görüldüğü kadarıyla İran şairleri.nin orijinal panteonu, Hafız, Sadi,
Firdevsi ve Cami'yi kapsamaktadır. 19. asrın son çeyreği itibarıyla, Edward
FitzGerald'in hayrette bırakırcasına başarılı Hayyam tercümesini takip eden
Jones, Goethe ve Emerson'un daha önce Hafız için yaptığı tercümeler ile Fars
şiiri, Batı'da büyük oranda güzel bir şekilde şöhret buldu. Rumi tam olarak insanların
aile ortamında yer almadıysa bile, şimdi kendi külliyatını oluşturmaya
başladı; Hayyam ve Hafız'ın çok gerisinde ve hatta Sad! ve Firdevsl'nin bile
arkasında kalmasına rağmen, Rumi Angio-Amerikan entelektüellerinin kitaplıkIanna
giren antolojiler arasında kendisine yer bulabilmek için yeterli bir derece~
ye sahip oldu.
Belk.i de Rüml ilk olarak Louisa Stuart Costello'nun The Rose Garden of
Persia (Londan: Longman, Brown, Green & Longmans, 18:~5) isimli eserinde yer
aldı. İlk sayfası tezhibli ve devaını da süslü sayfalarda Costello, günümüz Avrupalı
akademisyenlerini esas alarak, zengin biyografik bilgiler ve akıllıca yorumlar
serpiştirdi. Kitabın başlıca amacı şiir seçkisi olmakla birlikte, yazar tarafından
gruplandırıldı ve güzel bir şekilde katiye ve beyitler şeklinde tercüme edildi.
Costello, Rüml'nin Hafız'a üstünlüğünü William Jones'tan alıntılar: "Onun çalışmalarında,
kendi sınıfında herhangi bir şairde olmayan eşi bulunmaz bir derinlik
ve ciddiyet vardır, ona göre Hafız'ın şairlik bakımından daha düşük olduğu
düşünülür." Costello, aynı zamanda, "Mevla-yı Rüm"'un aşk üzerine olan çalış­
malarda Hafız'dan çok daha fazla irfiinl olduğunun kabul edildiğini Farsça eleş­
tirmenlerden alıntılar yaparak belirtir. Bununla birlikte Costello, Rumi'nin bilgisi
için Avrupa'da bulunabilen tercümelerin gövdesinin varoluşuna ve akademisyenlere
güvenir, ve sonuç olarak Rüml'ye sadece ikisi betimlemeyle bitiriimiş üç
sayfa ayırır. Bayan Costello eserinde sadece iyi bir şekilde İngilizceleştirilmişbir
şiiri örnekler arasında gösterir:
Tel/ me, genlle travel/er, thou
Who hast wanteredfar andwide,
Seen the sweetesr roses blow
And the brightest rivers glide;
Say, of all thin e eyes have seem
Which thefairest !and has been
"Lady, shal/1 tel/ thee where,
Natw·e seems most blest andfair,
Far above all clinıes beside?-
[BATI'D~ MESNEVi'DEN YAPILAN iLK] ÇEViRiLER, ŞERHLER, UYARLAMALAR 197
Tis where those we love abide:
And that little spot is best,
Which the loved one 's foo ı hat h press ed. "
Mesnevf'nin başlangıç rıiısraları antolojinin başlığının da ilham kaynağı olur,
The Song of the Reed and Other Pieces (London: Trubner, 1877). Cambridge
öğretim üyesi ve kaşif Edward Henry Palmer (1840-82) tarafından Farsça'dan
tercüme edilen İngilizce beyitler çok çekici ve ahenklidir. Palmer, gençliğinde
"Ye Hole in Ye Walle"(1860) olarak adlandırılmış eseri "neşeli, vezinli ve ilahi
aşk"ı (merrie, metrical and monostical romaıice) (BLH 2: 52 I) henüz yayınlamış­
tı. Brown'un "hayli serbestçe tercüme edilmiş',..fakat "şiirin ruhuyla dolu ve zarif'
olarak tanımladığı (BLH 2: 521) Palmer'in Mesnevf'nin başlangıcından tercüme
ettiği bu beyitlere ilaveten, Brown'un "orijinal beyitlerden daha az değerli" dedi-
ği, Hafız, Enveıi, Hayyam ve Firdevsi'nin tercümeleriyle birlikte Palmer'sin antolojisinde,
aynı zamanda Mesnevf'niri birin.ci cildinin başlarında yer alan dört hikaye
de vardır. Palmer'ın Reed ofth Song isimli eseri şöyle başlar:
List of the reed, that now with gentle strains
Of separation from i ts home complains
Down where the waring rushes grow
I murmured w ith the passing blast
And ever in my notes of•voe
There live the echoes of the pası.
My breasi is pierced w ith sorrow 's d art,
That !my piercing wail m ay raise;
Ah me! The !one and ıvidowed hem·t
Must ever weep for bye-gone days •
İskoç Samuel Robinson (1794-1884) kendi kendine Farsça'yı öğrenmeye kalkışan
William Jones'un çevirilerini ve I 823 yılında, Manchaster Literary and
Philosophical Society'ye Firde'sl hakkında sunulan bildiriyi çok beğendi. O,
diğer akademisyenlerin çalışmalarını dikkatlice okuyarak geliştirdiği Farsça'sının
yetersizliğinin farkında olmasına rağmen, :'arklı İran lı şairlerden İngilizce'ye tercüme
ettiği bazı mensur çevirilerini yayınladı; 1872'de Cami, 1873 'de Nizami,
1875'te Hafız, 1876'da Sad! ve en sonunda 1882'de RGml. Gazetelerde bazı olumlu
tenkitler aldıktan sonra ve Arap şiirinin benzer bir kitabını neşretmiş W. A.
Clouston'l!n teşvikiyle Robinson bütün tercümelerini büyük bir ciltte (666 sayfa)
Mesnevl'nin ilk cildinin ilk beş beyti. (ç. n.)
198 iLMi ARAŞTIRMALAR
topladı: Persian Poelly .for English Readers, being specimens of six of the
greatest classical poets of Persia: Ferdusi, Nizami, Sadi. Jelal-ed-Din Rumi,
Hafiz, and Jami, with biographical notices and notes (Glasgow: M'Laren, 1883);
bu yayın özel dağıtım için basılmış üç yüz nüshaya sahipti.
Robinson, Rumi'yi Fars şairler panteonunun son üyesi ararak almasına rağ­
men, ona herhangi bir başka şairden çok daha.az bir yer ayırdı (367-82 sayfaları
arası). Robinson biyografik ve eleştirel kısa tariflerle birlikte her bölüme bir
önsöz yazdı. Rumi'ye geldiğimizde ise (onun açısından), onun hayatı hakkındaki
gayet ölçülü(!) bilg; için Ousley'in Itlıes of the Persian Poets isimli eserini
kaynak olarak kullanmıştır. Gerçekten o kadar ölçülü ki(!) Şemseddin7
hakkında
herhangi bir bahis yoktur. Robinson Mesnevl'den üç bölüm sunar; "Tüccar
ve Papağan", "Sevgililer" ve "Giriş ". Şiir üslubunu~ haylice uygunsuz karışıklığı
ve özellikle uygun cümle diziminin olmaması, onun Farsça'yı yakından
izlemeyi amaç edinmesinden doğar. İlk on sekiz beytİn tercümesinde de görüJdüğü
gibi bu iislup saydam açıklığın avantajiarına da sahiptir:
Lis1 huıı• !hal reed is Le/lingin its stOIJ': how it is bewailing the pangs of
separaliun.
Whilst !hey are culling me mvc(_v ji-om !he reed-bed, men and maidens are
regre/ling mh.fluling.
My bosom is torn Lo pieces w ith !he anguish of part ing, in my efforts to Express
the yearnings ofafj'eclion.
EveiJ' one who liveth banishedji-om his ownfamily will longfor the day which
ıvi/1 see !hem re-uni!ed.
Onun eserleri, çok az sayıda basılıp sınırlı sayıda kimselere dağıtıldığı için
Batıda geniş bir şekilde yayıimamakla birlikte, Rıza Şah'ın tahta geçişinin ellinci
yıl dönümü ve Pehlevi sUlalesinin kuruluşu kutlamalarında, uluslar arası akademisyenler
komitesi, İran şahı tarafından desteklenen Pehlevi Hatırası Serisinde
yeniden basılmak üzere (iran kültürü üzerine birkaç kitapla birlikte) Robinson'un
tercümelerini seçti. Bu (Chicago Üniversitesinin kütüphanesindeki kopyadan
hazırTan mı ş) tıpkıbasım Tahran' da, 1976 baharında Robinson'un tercümelerinden
çok daha fazla piyasada bulunabilecek şekilde bin adet basıldı.
Bostan' da edebiyatçı ve yaymcı Nathan Haskell Dole (1 852-1935) Dünya edebiyatının
büyük şahsiyetlerinin tercümeleri gibi çok sayıda Amerikalı yazar ve şairlerin
kitaplarını saygın bir yere getirmeyi iddia edebilir . (kart oyunları üzerine bir
kitap yazmaya altı yıl sonra devam eden) Selle Walker'in yardımıyla Dole, aralarında
Whinfıeld'iıı J1esnevi tercümesinin de bulunduğu çok sayıda İranlı şairin
Şemsettin-i Tebriz!, Rüml'nin hayatında en önemli unsurlardan biridir ve onunla olan ilişkisi
bilinmeden Mevlana anlaşılmaz. (ç.n.)
Mesnevi'nin ilk on sekiz beyti. (ç. n.)
[BATI'DA MESNEVi'DEN Y APlLAN iLK] ÇEViRiLER, ŞERHLER. UYARLAMALAR 199
eserlerinden seçkilerin sunulduğu iki ciltlik eserini Flowers from Persian Poets
(New York: Thomas Crowell, 1901) adıyla bir araya getirdi. Charles Dudley
Wamer'in muazzam ve cidden alkışianacak projesi The Library ofthe World's Best
Literatw·e: Ancienl and lviodern (New York : Peale, 1896 ve sonraki bir çok baskı­
sı) Coloınbia Üniversitesinde lndo-lraniyen dilleri profesörü A. V. W. Jackson
(ı 862- ı 93 7) tarafından tanılılan bir çok İran lı şairi öne çıkarır. 32. ciltte, Jackson'un
kendisinin örnek olarak ilave ettiği Redhouse, Robinson ve Wilson'ın Mesnevf
tercümesinden birkaç seçkin in yeniden sunulduğu Rfıınl yer almaktadır.
Fakat ı 900'lü yılların sonlarına doğru bile, Coıombia profesörü Richard
Gottheil iki ciltlik Persian and Japanese Literature (New York and London:
Colonial Pres, ı 900) koleksiyonu için Rüıni'den bir parça bile almadı. Rfıml;
Brown, Nicholson ve Arbcryy gibi akademisyenlerin antolojilerinde, yüz yılın
ortalarına kadar geç de olsa yer alınasına rağmen, onu bir başka yazarın çalışmalarında
daha Farsça bcyitlerclc kendisinin denediği Tahran'ın dışında bin bir güç-
lükle hazırladığı ingiliz ölçi.i ve nazım biçiminde çok kısa bölüınlerin öne çıkarıldığı
Poems fi·um the Persian (London: Blaekwell, I 948; 1950 ve 64'te yeniden
basıldı) isimli bir antolojiyi hazırlayan Hindistan veya Ortadoğu'da İngiliz sö-
mürge subaylarının sonuncusunu temsil eden Binbaşı J. C. E. Bowen'da buluruz.
Bunlar onun seletlerinin Romantik ve Viktoryan tarzını silecek kadar başarılı
değildi. Fakat, bizim görüşümüze göre daha da önemlisi Bowen, Rfım'i'yi kendi
sunduğu İran'ın klasik on iki şairinden tamamen hariç tutmasıdır!
Günümüz itibarıyla, Rünıl ''Doğulu" şair kimliğini aşmaya başlamış idi ve o di.inya
şairleri katına adını atmıştı. William R. Alger tarafından yapılan Rumi'nin şiirinin
uyarlaması Washington Gladden tarafından yayınlanan "Death: Immortality:
Heaven" başlığı altında Il1e World Best Poelly (New York: Bigelow & Smith, 1904,
4: 405-6) isimli antolojide yayınlandı. Marc Van Doren Anthology of World PoetJy
(New York: Literary Guild of Aıneriea, 1928) isimli- Birkaç Amerikan kuşağı için
etkili bir kitap- eserinde, Nicholson'ın çevirisi olan Divan-e Shams'ten "A Beauty
that All Night Long ... " şiiriyle Rüınl ile birlikte bir çok İran lı şair hakkında bilgi verir.
Yirminci Yüzyıl Rumi'si
Bombay'da İngilizce konuşan bir İranlı J. (Jamse~i or Jamshedji) E.
Saklatwalla, ı 920 ve 1930"1arda İslaın·a ilk giren İranlı Selınan-ı Farisi gibi
önemli İranlı şahsiyetler hakkında birkaç kitap yayınladı. Bununla birlikte onun
favori konusu Avrupa'da ve (içkinin yasak olduğu dönemlerde içki kaçakçıları­
nın koruyucu azizi olduğu) Amerika'da hala çok rağbet gören Ömer Hayyam
idi. Saklatwalla'nın İran şiiriyle ilgilenmesi açıkça nükte ve hieiv vadisinde,
özellikle de rubai veya dü-beytilerde toplanır. Onun Hayyam üzerine yaptığı
çalışmalara ilave olarak, ll. Dünya Savaşından hemen önce The Ruhaiyat-i Ba-
200 iLMi ARAŞTIRMALAR
ba Tahir Uryan Hamadani: A Lament (Bom bay: 1 939) başlıklı küçük bir kitap
yayınladı. Kitapta XI. Yüzyıl halk şairi Hemedanlı Baba Tahir'den 62 dübeyti
yer alır. Bununla beraber bir de onun sayfaları arasında Rumi'nin Divan-ı
Şenıs'in~en Farsça metin ve İngilizce tercümeleri olan 62 mısra gizlenmiştir. ·.
13. bölümde Profesör Reynold A. Nicholson (1868-1945) hakkında bilgi
verınemize rağmen, dikkat edilmiş olmalıydı ki onun ROm! üzerine araştırmalarının
ta kendisi olarak daha geniş bir halk kitlesine sunduğu iki küçük ciltlik
eseri bazı beyitlerin tercümesini içermektedir. Nicholson, Hafız'dan (çok daha
fazla uygun bir şekilde mülhem) şiirlerle birlikte kendi orijinal beyitlerinin yer
aldığı The Don and the Den,ish (London: Dent, 1911) isimli kitabında kendisini
"üniversite hacası (don) derviş ve kitap kurdu" olarak tanımladı. Çok geniş bir
şekilde dağıtılmamasına rağmen bu koleksiyon oldukça hoşa gidecek bir şekilde
kabul edildi. Nicholson'un Doğulu şiirden tercüme ettiği beyitler hakkında aşırı
derecede çok iyi konuşan hacası Browne, "Ansiklopedilerin; yayınlama, tashih~
verimsiz toplantılara katılmak, ve daha önce bilinen gerçekleri halka tekrar tekrar
açıklamak açıkça doymazlıkla, açgözlU, sıkıcı ve zor çalışma gerçeğinden"
hayıflanarak Niclıolson 'u daha fazla üretimden alıkoydu. Günümüz yazarı, maalesef
Browne'un hararetli görüşüyle aynı fıkirde değil. Nicholson'un Viktoryan
duyarlılığını yansıtan beyit terciimeleri, onun gününde modernizm edebiyatının
devrimi ile birlikte kıyaslanmanın dışmda idi; ve bu olgu bugün çok duygusal
ve tarihsel geliyor. Browne'un Literary History kİtabmdaki kendi tercümelerinden
birkaç örnek, Nicholson 'un beyit tercümelerini geride bıraktı.
Nicholson'un Jt.üm~ Poet and Mystic (1950, Oneworld yayınları arasında temin
edilebilir.) isimli kitabı Nicholson'un kendi zevki için ve kitaba ithaf edilmiş bir uvertür
olarak yazdığı "Giriş" beytiyle başlar: "ROml'nin sade ve açıklamalı bir tarzda
kimi karakteristik düşünceleriyle birlikte yer aldığı" için onun adma ithaf edilmiş bir
kitap olarak ortaya konmuştur. Seçkilerinin büyük çoğunluğunu Nicholson bu kitap
için şaşırtıcı olmayacak bir şekilde, Mesnevf'nin yanmda Nutuk'lardan (Ffhi mafih)
ve Divan-1 Şems'ten birkaç numune daha seçti. Nicholson "The Song of the Reed"
(Mesnevf'nin ilk beyitleri), "Remembered Music", "Love the Hierophant" vs. gibi bir
çok şiiri manzum tercüme etti. Diğer örnekleri ("Divine Beaty," "The Truth Within
Us," "The True Sufı," vs.) çoğunluğu orijinal Farsça cümle dizimi mümkün olduğu
kadar güvenilir kalan ve orijinal Farsça satır aralarının gözlemlendiği İngilizce nesir
olmasına rağmen Imfiyesiz on heceli bir şekilde tercüme etti.
Mesnevi'den 51 hikayenin yer aldığı Nicholson'un ilk eserlerinden Tales of
Mystic M?aning (NiT, 1931) Mesnevi'nin çok ciltti akademik neşirleri arasmda
yayınlandı. Nicholson, uzun hikayeleri azıcık kısalttığını ve ifadesini beliğleş­
tirdiğini ve ufak değişiklikler yaptığını itiraf eder. O aynı zamanda manzum
hikayelerden ikisini "The man who Flew to Hindustan" (III) kafıyesiz, "The
(BATI'Df MESNEVi'DEN YAPILAN iLK] ÇEViRiLER, ŞERHLER, UYARLAMALAR 201
Paladin of Kazwin"i kafıyeli tercüme eder. Sonuncu tercümenin büyüsü diğer
mensur tercümelerle kıyaslandığında Mesnevi'nin şii biçiminde tercüme edilmesinin
önemi açıkça görülür. Bir çok mi.itercimin sr ıdığının aksine hiç kimse
Mesnevf'den açıkça bir hikayeyi ve bir öğretiyi ÖZl :Ieyemez ve nesir olarak
daha çizgisel ve sistemli biçimde yeniden di.izenleyemez; yoksa bu konu dışı bir
dikkat ister ve bütün, özlü ve·hatırlanabilir bir biçimde sergilenmiş sessiz ritimler
ve noktalanmış kafıyeler gerektiren orijinal etkisini yok edebilir.
Nicholson'un halefi olmanın yanı sıra çok tanınmış iyi .bir Arap-Fars fılologu
olan A. J. Arbeny (1905-69) Fars şiiri zevkini daha geniş bir okuyucu kitlesi ile
paylaşmayı arzuladı. Sonunda Arberry çeviı·men olarak, hem (Rfıml, Hayyam gibi)
şairler ve sufıler üzerine kişisel bir çok çalışma yaparak, hem de Müslüman yazarların
yüksek bir oranını herkesin açıkça okumasına tanıtacak İslami edebiyat antoJojilerini
derleyerek, bereketli faydalar için yorulmak bilmez yeteneğini ortaya koydu.
Antoloji yapma düşüncesi ister istemez seçmek- ve deriemek için bir yardım gerektirdi
ve Arbeny, kendisinden önce Matthew Arnald gibi, halkaydını olarak görevinin
en iyi şark şiirini toplamak ve mevcut tercümelerin örneklerini temin etmek
olduğu düşüncesindeydi. Fars şiirinden beyit tercüme antolojisi, Everyman's
Library· dizisinde basılan The Ruhaiyat of Omar Khayyam and other Persian
Poems'de (London: Dent, I 954, ve sıkça baskılar) Arberry bu eser için, Sir William
Jones'un Mesnevf'nin başlangıç beyitleriyle başlayan versiyonunu seçti ve gerçekten
de Jones'un tercümesi, İngilizce'ye yapılan ilk tercüme olmasına rağmen bana
şiirsel açıdan çok başarılı geliyor. Bu cilt aynı zamanda Arberyy'nin tercüme ettiği
birkaç Rumi rubaisini ve Arberıy'nin kendisinin bir gazeli kadar iyi Nicholson'un
üç tane manzum tercümesini de ihtiva eder.
Arberry'nin Rubaiyyat of Jalalul-Din Ri/mi' den rubai tercümeleri İngilizce'ye
genellikle dört çift kafıyeli sekiz mısra (octuple) (Farsça metnin dört ınısra
ve aynı üç-dört kafıyeli (mono-rhymed) kelimenin. karşıtı) olarak çevrilir.
Vezinli olan bu şiirler ahcnkli bir şekilde akmazlar ve daha çok basma kalıp
gelme eğilimindedirler. Bundan, Arberry'nin, şair olarak tercümeye kalkışmadığı
sonucunu çıkarabiliriz, fakat öte yandan Arberry'nin Tales from The
Masnawi'deki ve More Ta/es from the Masnawi'deki nesirleri çok faydalanılabilir
özellikte olup, Nicholson'un ikmal edilmiş akademik çalışmasından daha
çok edebi ve akıcı_ bir metin oluştururlar. Arberyy hikayeler arasında birleştirici
bir konu seçmemişti. O sadece Mesnevf'nin özünün eğlenceli anekclotlara dayandığını
farzederek diğer mütercimleri takip etti.
"The Mystical Poems of Rümf''nir:ı iki cildine gelecek olursak, Arberry manzum
tercüme etmekten vazgeçti ve Nicholson'ın didaktik tercüme üslfıbunu benimsedi.
Arberıy'nin kendisinin açıkladığı gibi, o bu versiyonların aslında özel
olmayan okuyucular için hazırlamak niyetindeydi. Bundan dolayı da tercümelerini
"mümkün olduğu kadar kelimesi kelimesine okunabilmek için en küçük ayrın-
202 iLMi ARAŞTIRMALAR
tısı ile birlikte" yaptı. (MPR 1: 5) Arberry'inin The Flower'un kelimesi kelimesine
tercümesi, onun beyit tercümeleriyle karşılaştırıldığında, Mystical Poems'de
(2: 64) sırasıyla göri.ilen Rumi'den "Khanak an dam ke neshinim dar ivan man o
to" ile başlayan şiirden yaptığı iki farklı tercümeden ayrıldığı görülür. (D 2214).
ilgilenen okuyucular, Classical Persian Literature (London: Allen&Unwin, 1958,
220-ı) adlı eserinde Jrbcrıy'nin iki tercümesini, Nicholson'unkiler (NiD, 153) ile
karşılaştırabilirler. Jrberıy'nin, Nicholson'un neşrettiği Farsça metinden biraz farklı
olan Firuzanfer'in yayınladığı Farsça metinlerio dışında, yine de Nicholson'u çok
yakından takip etmesi elikkat çekicidir.
Arberry, A1ystica/ Poems'de tercüme ettiği şiirleri konu, düşünce ve Divan-ı
Şems'de bulunan muhtelif derecelerdeki karınaşıklık silsilesinin bir örııeği olarak
dikkatlice seçti. Jvfystical Poems'in ilk cildi, Rumi'nin Divan'ının Firüzanfer'in
edisyan-kritik ettiği Farsça metnin ilk yarısından seçilmiş 200 şiir (I, ı, 62 ı) sunar.
Divan'ın ikinci yarısından (1, 621-3,229) toplanmış 200 tane daha şiir içeren ikinci
cilt, Arberıy'nin ölümünden hemen sonra yayına hazırlandı. Arberry'nin kelimesi
kelimesine dilin herhangi bir sanatçılığından yoksun alıntılamasına rağmen onlardanalaylı
bir şekilde (veya belki de bu Arbeııy'nin kastettiği şeylerdi) esiniendi ve
İngilizce'den İngilizce'ye yapılan "tercünıelerin" çoğalmasına davetiye çıkardı.
Amerikalı şairler, şair bozuntuları, ruhçular ve edebiyat sahtekarları tarafından yapı­
lan Rlıml'nin günümü;r.de popüler çevirilerinin çoğu, orijinal anlamları için Arberyy
ve Nicholson'un özgün çevirilerine minnettar kalmaktadırlar.
Kaynakça
AOE: /. J. 1rberry. Oriental Essays: Portraits of Seven Scholars (London: George
Alien & Unwin. 1960: yeni baskısı Richmond, SutTey: Curzon Pres, 1997)
BLH: Edward Granwi1k Browne. A Literary History of Persia, 4 c. (Cambridge:
Cambridge University Press, 1902-24)
D: Diwin-e S/wms-t! 'f'abri:::J Beditizzaman Firfızanfer neşri, Koliiyiit-e Shams ya Divan-e
Kab ir. lO c. (Tahran: Tahran Univcsitesi Yayınları, 1957-67). 1960'ların ba-
şında küçük boy olarak başı ldı.
MPR: Arberry, itlystica/ Pvems of Riimi, Chicago: University of Chicago Pres, 1968.
N iD: Nicholson. Selected Pvems .fi'om the Divam Shemsi Tabriz, Cambridge: Cambridge
University Pres, !898, 1952. 1977.
NiT: Nicholson. ta/es of Mystic Meaning, Being Se/ections from the Mathnawi of
Jaleilec/din Rıimi. London: Chapınan&Hall, New York: Frederick Stokes, 1931.
SeT: Annemaric Schimnıct, The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalaloddin
Rumi, Bibliolheca Persica, Persian Studies Series (Albany, NY: State. Universitu of
New York Pres, 1993)

Konular