İran Türk Hikâye ve Romanında Dede Korkut’un İzleri

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi/Journal of Turkish World Studies
15/2 Kış-Winter 2015
İran Türk Hikâye ve Romanında Dede Korkut’un İzleri
Traces of Dede Korkut in Iran Turkish Stories and Novels
Doç. Dr. Bahadır GÜCÜYETER
Özet
Dede Korkut Kitabı edebiyat dünyasının üzerinde hemfikir olduğu cihetle Türk
edebiyatının en önemli eserleri arasında yer almaktadır ve Dede Korkut Hikâyeleri
özellikle destandan romana geçişte kurgusal Türk edebiyatının en önemli kilometre
taşlarından biridir. Dede Korkut Hikâyeleri, ihtiva ettiği anlatım biçimi ve
üslubuyla hemen her sahadaki Türk edebiyatlarına belirgin bir biçimde etki etmiş
ve bu edebiyatlar üzerinde izler bırakmıştır. Dede Korkut Hikâyelerinin bu türden
izlerinin sürülebileceği bir alan da hiç kuşkusuz İran Türk hikâye ve romanıdır.
Çeşitli sebeplerle hikâye ve roman türünde gelişimini tamamlamakta zorlanan İran
Türk edebiyatındaki birçok örnekte Dede Korkut Hikâyelerinin izlerini görmek
mümkündür. Bu izler kendisini kurgu, anlatım, üslup, şekil ve işlevsel unsurlar gibi
çeşitli şekillerde göstermektedir. İran Türk Edebiyatında hikâye ve roman türünde
eserler veren Genceli Sebahi, Ali Tebrizî, Ali Daşgın, Ali Rıza Zihak, Eyvaz Taha,
Nasır Menzuri, Hamid Ahmedî, Rıza Kâzımı gibi sanatçıların eserlerinde Dede
Korkut Hikâyelerinin izlerini görmek mümkündür. Bu çalışmamızda Dede Korkut
Hikâyelerinin İran Türk hikâye ve romanındaki izlerini örnekler üzerinden
açıklamaya çalışacağız.
Anahtar kelimeler: Dede Korkut Hikâyeleri, İran Türk Hikâyesi, İran Türk Romanı
Abstract
The Book of Dede Korkut, by common consent among literary enthusiasts and experts,
is one of the most important works of Turkish literature and considered to
be an important milestone in Turkish fictional literature in the transition from epics
to novels. Dede Korkut Stories, with their narration and style, left an indelible
mark on all branches of Turkish literature. One such body of work where effects
of Dede Korkut Stories are visible is Iranian Turkish stories and novels. It is possible
to find traces of Dede Korkut stories in Iranian Turkish literature, especially in
short stories and novels, which for various reasons did not complete their evolution.
These traces are visible in fictional setup, narration, style, form, and functional
elements. More specifically, it is possible to find traces of Dede Korkut Stories
in the short stories and novels of Genceli Sebahi, Ali Tebrizî, Ali Daşgın, Ali
Rıza Zihak, Eyvaz Taha, Nasır Menzuri, Hamid Ahmedî and Rıza Kâzımı. This study
aims to explain effects of Dede Korkut Stories on Iranian Turkish short stories
and novels using examples.
Keywords: Dede Korkut Stories, Iranian Turkish Story, Iranian Turkish Novel
 Bu makale ilk olarak, E.Ü. Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen “III. Uluslararası
Türk Dünyası Kültür Kongresi: Dede Korkut ve Türk Dünyası” (19-23 Ekim 2015, Çeşme-İzmir) adlı
kongrede bildiri olarak sunulmuştur. Mevcut makale söz konusu bildirinin yeniden gözden geçirilmiş
ve genişletilmiş şeklidir.  Atatürk Üniversitesi, Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi, bahadirgucuyeter@gmail.com
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi/Journal of Turkish World Studies
15/2 Kış-Winter 2015
İran Türk Hikâye ve Romanında Dede Korkut’un İzleri
Traces of Dede Korkut in Iran Turkish Stories and Novels
Doç. Dr. Bahadır GÜCÜYETER
Özet
Dede Korkut Kitabı edebiyat dünyasının üzerinde hemfikir olduğu cihetle Türk
edebiyatının en önemli eserleri arasında yer almaktadır ve Dede Korkut Hikâyeleri
özellikle destandan romana geçişte kurgusal Türk edebiyatının en önemli kilometre
taşlarından biridir. Dede Korkut Hikâyeleri, ihtiva ettiği anlatım biçimi ve
üslubuyla hemen her sahadaki Türk edebiyatlarına belirgin bir biçimde etki etmiş
ve bu edebiyatlar üzerinde izler bırakmıştır. Dede Korkut Hikâyelerinin bu türden
izlerinin sürülebileceği bir alan da hiç kuşkusuz İran Türk hikâye ve romanıdır.
Çeşitli sebeplerle hikâye ve roman türünde gelişimini tamamlamakta zorlanan İran
Türk edebiyatındaki birçok örnekte Dede Korkut Hikâyelerinin izlerini görmek
mümkündür. Bu izler kendisini kurgu, anlatım, üslup, şekil ve işlevsel unsurlar gibi
çeşitli şekillerde göstermektedir. İran Türk Edebiyatında hikâye ve roman türünde
eserler veren Genceli Sebahi, Ali Tebrizî, Ali Daşgın, Ali Rıza Zihak, Eyvaz Taha,
Nasır Menzuri, Hamid Ahmedî, Rıza Kâzımı gibi sanatçıların eserlerinde Dede
Korkut Hikâyelerinin izlerini görmek mümkündür. Bu çalışmamızda Dede Korkut
Hikâyelerinin İran Türk hikâye ve romanındaki izlerini örnekler üzerinden
açıklamaya çalışacağız.
Anahtar kelimeler: Dede Korkut Hikâyeleri, İran Türk Hikâyesi, İran Türk Romanı
Abstract
The Book of Dede Korkut, by common consent among literary enthusiasts and experts,
is one of the most important works of Turkish literature and considered to
be an important milestone in Turkish fictional literature in the transition from epics
to novels. Dede Korkut Stories, with their narration and style, left an indelible
mark on all branches of Turkish literature. One such body of work where effects
of Dede Korkut Stories are visible is Iranian Turkish stories and novels. It is possible
to find traces of Dede Korkut stories in Iranian Turkish literature, especially in
short stories and novels, which for various reasons did not complete their evolution.
These traces are visible in fictional setup, narration, style, form, and functional
elements. More specifically, it is possible to find traces of Dede Korkut Stories
in the short stories and novels of Genceli Sebahi, Ali Tebrizî, Ali Daşgın, Ali
Rıza Zihak, Eyvaz Taha, Nasır Menzuri, Hamid Ahmedî and Rıza Kâzımı. This study
aims to explain effects of Dede Korkut Stories on Iranian Turkish short stories
and novels using examples.
Keywords: Dede Korkut Stories, Iranian Turkish Story, Iranian Turkish Novel
 Bu makale ilk olarak, E.Ü. Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen “III. Uluslararası
Türk Dünyası Kültür Kongresi: Dede Korkut ve Türk Dünyası” (19-23 Ekim 2015, Çeşme-İzmir) adlı
kongrede bildiri olarak sunulmuştur. Mevcut makale söz konusu bildirinin yeniden gözden geçirilmiş
ve genişletilmiş şeklidir.  Atatürk Üniversitesi, Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi, bahadirgucuyeter@gmail.com
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi/Journal of Turkish World Studies
15/2 Kış-Winter 2015
İran Türk Hikâye ve Romanında Dede Korkut’un İzleri
Traces of Dede Korkut in Iran Turkish Stories and Novels
Doç. Dr. Bahadır GÜCÜYETER
Özet
Dede Korkut Kitabı edebiyat dünyasının üzerinde hemfikir olduğu cihetle Türk
edebiyatının en önemli eserleri arasında yer almaktadır ve Dede Korkut Hikâyeleri
özellikle destandan romana geçişte kurgusal Türk edebiyatının en önemli kilometre
taşlarından biridir. Dede Korkut Hikâyeleri, ihtiva ettiği anlatım biçimi ve
üslubuyla hemen her sahadaki Türk edebiyatlarına belirgin bir biçimde etki etmiş
ve bu edebiyatlar üzerinde izler bırakmıştır. Dede Korkut Hikâyelerinin bu türden
izlerinin sürülebileceği bir alan da hiç kuşkusuz İran Türk hikâye ve romanıdır.
Çeşitli sebeplerle hikâye ve roman türünde gelişimini tamamlamakta zorlanan İran
Türk edebiyatındaki birçok örnekte Dede Korkut Hikâyelerinin izlerini görmek
mümkündür. Bu izler kendisini kurgu, anlatım, üslup, şekil ve işlevsel unsurlar gibi
çeşitli şekillerde göstermektedir. İran Türk Edebiyatında hikâye ve roman türünde
eserler veren Genceli Sebahi, Ali Tebrizî, Ali Daşgın, Ali Rıza Zihak, Eyvaz Taha,
Nasır Menzuri, Hamid Ahmedî, Rıza Kâzımı gibi sanatçıların eserlerinde Dede
Korkut Hikâyelerinin izlerini görmek mümkündür. Bu çalışmamızda Dede Korkut
Hikâyelerinin İran Türk hikâye ve romanındaki izlerini örnekler üzerinden
açıklamaya çalışacağız.
Anahtar kelimeler: Dede Korkut Hikâyeleri, İran Türk Hikâyesi, İran Türk Romanı
Abstract
The Book of Dede Korkut, by common consent among literary enthusiasts and experts,
is one of the most important works of Turkish literature and considered to
be an important milestone in Turkish fictional literature in the transition from epics
to novels. Dede Korkut Stories, with their narration and style, left an indelible
mark on all branches of Turkish literature. One such body of work where effects
of Dede Korkut Stories are visible is Iranian Turkish stories and novels. It is possible
to find traces of Dede Korkut stories in Iranian Turkish literature, especially in
short stories and novels, which for various reasons did not complete their evolution.
These traces are visible in fictional setup, narration, style, form, and functional
elements. More specifically, it is possible to find traces of Dede Korkut Stories
in the short stories and novels of Genceli Sebahi, Ali Tebrizî, Ali Daşgın, Ali
Rıza Zihak, Eyvaz Taha, Nasır Menzuri, Hamid Ahmedî and Rıza Kâzımı. This study
aims to explain effects of Dede Korkut Stories on Iranian Turkish short stories
and novels using examples.
Keywords: Dede Korkut Stories, Iranian Turkish Story, Iranian Turkish Novel
 Bu makale ilk olarak, E.Ü. Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen “III. Uluslararası
Türk Dünyası Kültür Kongresi: Dede Korkut ve Türk Dünyası” (19-23 Ekim 2015, Çeşme-İzmir) adlı
kongrede bildiri olarak sunulmuştur. Mevcut makale söz konusu bildirinin yeniden gözden geçirilmiş
ve genişletilmiş şeklidir.  Atatürk Üniversitesi, Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi, bahadirgucuyeter@gmail.com
Bahadır Gücüyeter
90
Türk edebiyatının dahi şairi Ali Şîr Nevâyi, Nesâimü’l Mahabbe adlı eserinde Türk ulusu
arasında şöhreti Korkut Ata’dan daha üstün bir kişi olmadığını ifade eder. Bu ifade, Kazakistan’da
Korkut Ata için Sir-derya Nehri’nin kenarında yapılan anıt mezarın girişinde de
yer almıştır. Peki, Dede Korkut’u bu kadar değerli ve önemli kılan husus nedir? Onun çağ-
ları aşan sesini bugüne taşıyan özellikleri nelerdir?
Destandan halk hikâyesine geçişte bir köprü olarak kabul edilen Dede Korkut hikâye/
destanları, hem şekil hem de içerik özellikleri ile özgün özelliklere sahip olduğu bilinmektedir.
Dede Korkut Hikâyeleri’nin çevik, güzel, zengin Türkçesi, Oğuzların duyuş, inanış ve ya-
şayışlarını tablolar hâlinde veren tahkiyesinin, hikâye üslûbu ve hikâye dilinin; “gümbür
gümbür nakaralar döğüldü, bir kıyamet savaş oldu, meydan dolu baş oldu.” diye çınlayan
sesi ile “adı görklü Muhammed’e bağışlanması için yaptığı duanın, kulaklarımızda asılı
kaldığını ve öykümüzün hikâyesinin önemli bir işaret taşı olarak hâlâ yanı başımızda durduğunu
görebiliriz” [Su 2005: 15]. Ayrıca bizim halk hikâyelerimiz nasıl destandan romana geçen bir edebî nev’in ilk
merhalesini teşkil ediyorsa, Dede Korkut Kitabı da bu merhalenin ilk basamağını teşkil
eden eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kitaptaki, küçük bir hacim içinde tam bir vahdet
gösteren, başı sonu belli, masal ve modern hikâye yapısına uygun parçalar artık destandan
çok hikâye tekniğini bize veriyor.
Yeni bir nev’in, romanı tebşir eden edebî nev’in ilk numunesini böylece buluyoruz. Di-
ğer taraftan tarihî vakaların mevzu olması ve bunlar karşısında muharririn aldığı objektif
tavır destanî ananeye yakışmaktadır. Bu suretle Dede Korkut Kitabı ara merhalede bir
eserdir [Boratav 2011: 40-41]. Bu arada şunu da zikretmek gerekir ki, destanlardan sonra ortaya çıkan ve aslında
destanların farklı şekilde tezahür etmiş birer numuneleri olan halk hikâyeleri, destanla
roman arasında bir geçiş sürecine ev sahipliği yapmış metinlerdir. Destanların manzum
oluşu hikâyelerde de kendisini göstermiş, özellikle halk hikâyelerinin döşeme, soylama
bölümleri bu geleneğin devamı sayılmıştır. Destandan halk hikâyesine geçiş döneminin
ürünü olan Dede Korkut hikâyelerinde de aynı özelliği buluruz [Kolcu 2006: 15]. Bu kısa girişten sonra asıl konumuza gelecek olursak; Dede Korkut Hikâyeleri/Boyları,
diğer Türk devlet ve topluluklarında olduğu gibi İran Türkleri arasında da Türk edebiyatının
en önemli eserleri arasında sayılmakta, sözlü ve yazılı edebiyat geleneğinde bütün canlılığı
ile yaşatılmaktadır [Kafkasyalı 2002: 439]. Hepinizin malumu olduğu üzere İran Türkleri arasında Dede Korkut’la ilgili yapılan en
önemli çalışma Türkiye’de Dursun Yıldırım tarafından yayımlanan Bulud Karaçorlu
Sehend’in on iki Dede Korkut boyunun tamamını modern şiir formunda ve manzum destan
şeklinde nazma çektiği Sazımın Sözü adlı eseridir. Bunun yanı sıra merhum Cevat Heyet,
Hamid Nutki Muhammet Yegâne gibi birçok araştırmacı da Dede Korkut üzerine kıymetli
çalışmalar yapmışlardır.
Âşıklık geleneğinin bugün bütün canlılığıyla varlığını devam ettirdiği İran coğrafyasında
Dede Korkut boyları hâlihazırda âşıkların dillerinde varlığını devam ettirmektedir. Korkut
Ata, maddi ve manevi varlığıyla sadece İran Türk sözlü edebiyat geleneğinde değil aynı
zamanda çağdaş yazılı edebiyatımızda da etkisini göstermiştir ve göstermeye de devam
etmektedir.
Biz de bildirimizde Dede Korkut’un Çağdaş İran Türk hikâye ve romanındaki etkisini
örneklerle vermeye çalışacağız. Dede Korkut Boylarının İran Türk hikâye ve romanı üzerindeki
etkisine geçmeden önce İran Türklerinde hikâye ve roman türünün gelişimi hakkında
İran Türk Hikâye ve Romanında Dede Korkut’un İzleri
91
kısaca bilgi vermenin konuyu daha ayrıntılı açıklayabilmek için gerekli olduğu kanaatindeyim.
Öncelikli olarak İran Türkleri arasında hikâye ve roman türünün ortaya çıkışı oldukça
geç bir döneme rast gelmiştir. Kuzey Azerbaycan’dan farklı olarak, güney Azerbaycan
Edebiyatı'nın çağdaşlaşma, halkla yakınlaşma ve sosyal konuları ele alma bakımından
büyük başarılar kazandığını söylemek biraz zordur. Bu da her şeyden önce Güney Azerbaycan
Edebiyatı'nın da içerisinde bulunduğu İran'ın kültür durumu ile ilgilidir.
Yeni edebî türler batılı fikir ve düşünceler, sadece İran'daki Türk Edebiyatı'na değil
Fars Edebiyatı'na da nüfuz edememişti. Bu sebeple İran Türkleri arasında halk ve âşık
hikâyeleri anlatı türü olarak geçerliğini korumuştur. Yeni yetişen edebiyatçılar bu anlatılarla
büyümüşlerdir.
Ayrıca İran coğrafyası uzunca bir süre siyasi çalkantılar içerisinde kalmış bu cümleden
İran Türklüğü de ciddi sıkıntılar yaşamıştır. Yüzlerce yıl İran coğrafyasına hâkim olan Türk
unsuru 1924’ten sonra Farsların tahakkümü altında kalmıştır. Bu süre içerisinde Türkçenin
yasaklanması ve kitapların yakılması gibi felaketlerle karşılaşan İran Türkleri yine sözlü
edebiyata ve âşıklık geleneğine sığınmışlardır. Bu sığınak doğal olarak genç edebiyatçıların
bilinçaltını da belirgin bir biçimde doldurmuştur.
1979‘da gerçekleşen İslam Devrimi‘ne kadar süren yaklaşık altmış yıllık dönem İran‘da
yaşayan Türkler, Türkçe ve Türk edebiyatı için tamamen karanlık bir dönem olmuştur. Bu
dönemde özellikle, Türkçe ile ilgili bütün yazılı faaliyetlerin yasak olması sebebiyle genel
olarak şiire ve sözlü edebiyata eğilim olmuştur. Şiirin duygu ve düşünceleri üstü kapalı bir
şekilde ifade etmeye imkân vermesi ve akılda kolay kalarak dilden dile yayılmasının sağ-
lanması İran‘da meydana getirilen edebiyatın daha çok şiir ağırlıklı olmasına sebep olmuş-
tur. Bu dönemde özellikle Korkut Ata geleneğini yaşatan âşıkların Türk dilinin ve kültürü-
nün korunmasında çok önemli rolleri olmuştur. 2008 yılında Tebriz’de yaptığımız görüşmede
İran Türk hikâye ve romanının önemli kadın temsilcilerinden biri olan Nigar Hiyavi de bu
gerçeği “Benim ve İran’da hikâye yazanların birçoğunun ilk beslendiği kaynak halk hikâyelerimiz
olmuştur.” sözleriyle ifade etmişti.
İran Türk hikâye ve romanının durumu ile ilgili bu bilgileri verdikten sonra Dede Korkut’un
İran Türk hikâye ve romanındaki etkilerini değerlendirebiliriz.
Dede Korkut Hikâyeleri bildiğiniz üzere diğer halk hikâyelerimizde olduğu gibi nazım- nesir karışık bir yapıda bulunmaktadır. Nazım ve nesir karışık yapı İran Türk hikâye ve
romanında da kendini göstermektedir. Sanatçılar vakayı ele alırken tıpkı âşıkların yaptıkları
gibi aralara manzum parçalar eklemektedirler. İran Türk edebiyatının en önemli eserlerinden
biri olan Ali Tebrizî’nin Şah İsmail romanında bunu belirgin bir şekilde görürüz. Şah
İsmail adından da anlaşılacağı üzere konusunu meşhur halk hikâyesinden almıştır. Ali
Tebrizî geleneğin izlerini eserden silmemiş kurgu içerisinde manzum parçalara da yer
vermiştir. Ayrıca Şah İsmail’in başından geçenler bir destan havasında nakledilmiştir. Dede
Korkut’un izleri daha eserin ilk satırlarında dikkati çeker. Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar
yaşının geçtiğinden ve bir oğlu daha olmadığından dolayı üzüntü içerisindedir. Şeyh Haydar’a
akıl veren eşi olur. Bu durum oğlu kızı olmadığı için kara otağa oturtulup önüne kara
koyun yahnisinden konulan ve bu durumu gururuna yediremeyen Dirse Han’ı anımsatır
[Tebrizi: 3-5]. Benzer şekilde İran Türk edebiyatının önemli simalarından biri olan Ali Daşgın da üslup
bakımından benzer bir yol tercih etmiştir. Ali Daşgın hem Sarışın, Sevgi Damosu, Bıçak
ve Sümük gibi romanlarında hem de Kend Gelini isimli kitabında topladığı hikâyelerinde bu
usulü devam ettirmiştir. Yazar hem metin içerisinde uygun yerlerde hem de bölümler
arasında manzum parçalara yer vermek suretiyle geleneğin ve Dede Korkut’un izlerini
Bahadır Gücüyeter
92
eserlerinde yansıtmıştır. Bu manzum parçalar bazen yazarın duygularını yansıtırken bazen
de kahramanların duygularını ifade etmek için kullanılmıştır. Yazarın hâkim bakış açısıyla
kaleme aldığı Sarışın, Bıçak ve Sümük gibi romanlarında Dede Korkut üslubu biraz daha
kendini hissettirmektedir. Yazarın Bıçak ve Sümük romanında sergilediği didaktik üslup
Dede Korkut geleneğinin belirgin bir yansıması olarak dikkat çekmektedir.
Üslup bakımından Dede Korkut Boylarının tesirini eserlerinde en belirgin şeklide taşı-
yan sanatçı ise Ali Rıza Zihak olmuştur. İran Türk edebiyatının son dönem yazarlarından Ali
Rıza Zihak, “İtgin Ulduz (Kayıp Yıldız)” adını verdiği on üç hikâyeden oluşan kitabında geleneksel
anlatıcı ile modern anlatıcıyı bir araya getirerek kullanan yazarlardan biridir. Kitabın
kapağına bile bakıldığında Dede Korkut etkisi belirgin bir şekilde görülmektedir.
Konularını daha çok İran Türklerinin yaşayışından alan Ali Rıza Zihak’ın eserlerinde,
genel olarak bir meddah veya halk hikâyesi anlatıcısının özelliklerini görmek mümkündür.
“İtgin Ulduz” isimli kitabındaki hikâyeler incelendiğinde yazarın modern anlatıcı türlerinin
yanı sıra geleneksel anlatıcı üslubunu da kullandığı görülmektedir. Zihak’ın hikâyelerinde
“Az gittik, uz gittik; birazca yol gittik” ve “Bunlar burda düşünmekde olsunlar men size
heber getirmekde...” şeklinde kullandığı geleneksel anlatımın geçiş formelleri, anlatıcıyı
geleneksel anlatıcıya yaklaştıran özellikler olarak dikkat çekmektedir [Gücüyeter 2009]
Kitaptaki ilk hikâye olan ve aynı zamanda kitaba adını veren “İtgin Ulduz” yazar tarafından
ilk olarak A. Ağçaylı takma adıyla 1361/ 1982 yılında Varlık dergisinin 39-40. sayılarında
yayımlanmıştır. Bu hikâyede sazı elinden alınan âşığın yürek sıkıntısı anlatılmaktadır.
Şahlık rejiminin hüküm sürdüğü yıllarda İran‟da yaşayan Türklere uygulanan baskının
yansımalarından biri olan âşıkların faaliyetlerinin yasaklanması bu hikâyenin ana temasını
teşkil etmiştir. Burada hâli anlatılan Tebrizli Türk âşıklardan “Ulduz” mahlasını kullanan Âşık
Ali Vahid’dir. Dede Korkut geleneğini yaşatan ve saz çalması yasaklanan âşığın içinde
bulunduğu ruh hâli başarılı çözümlemelerle anlatılmıştır.
“Ona éle gelirdi ki, éllerinin ketmegi, illerden beri çekdigi derdler idiler ki ketmek şeklinde
ellerinde yér salmışdılar. Şayed de éllerine baharken: “O saz çalan éllerimi itirdim”
déye hebse alınmış sazının gayğısına galmışdı.” Hikâyenin sonunda yazar, sazının telleri
bağlanan diline kilit vurulan âşığın dilinden şu dizeleri söyler:
“Uyan Settar Hanım gör neler oldu
Analar gözleri yaş ile doldu
Bacılar el atıb saçların yoldu
Aynalı tüfengi téz yetir mene” [Zihak 2006: 9]
şeklindeki söyleyiş Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması boyundaki Karacuk Çoban’ın kardeşlerini
şehit verdikten sonraki Salur Kazan’ı arayan yakarışını hissettirmektedir.
Ali Rıza Zihak’ın hikâyelerinde Dede Korkut’un izlerini sadece üslupta görmeyiz. Zihak,
Faytonçı hikâyesinde Şahlık devrinde şahın en büyük destekçilerinden olan ve halka zulmeden
Faytoncunun kendiliğinden ölmesini içlerine sindiremeyen halkın ruh hâlini “indi
şeher ehlinin her birisi Deli Dumrul kimi Ezrail ahtarırlar” sözleriyle ifade eder.
Sınırlı süre içerisinde Dede Korkut etkisinden bahsedeceğimiz son isim ise Eyvaz Taha
olacak. Hem edebiyat ve dil teorileri konusunda hem de hikâye ve roman alanında İran
Türklüğünün yetiştirmiş olduğu genç yeteneklerden biri olan Eyvaz Taha’nın Gurşun Hardan
Açıldı romanında da Dede Korkut’un izlerini görmemiz mümkündür.
Postmodern bir tarzda yazılan bu roman, içerisinde birçok kültürel unsuru ihtiva etmektedir.
Dede Korkut Boylarında sıkça rastladığımız halk hekimliği uygulamalarına Eyvaz
İran Türk Hikâye ve Romanında Dede Korkut’un İzleri
93
Taha da yer vermiştir. Ayrıca roman kahramanının annesi oğluna bir nazar boncuğu verir
ve bu boncuk sayesinde artık ona kimsenin herhangi bir zarar veremeyeceğini söyler [Taha
2006: 72]. Bu durumun benzeri Basat’ın Tepegöz’ü öldürmesi boyunda karşımıza çıkar.
Tepegöz’ün peri anası da roman kahramanının annesinin yaptığının bir benzerini yapar ve
Tepegöz’e zarar gelmemesi için onun parmağına bir yüzük takar.
Romanda dikkat çeken önemli bir nokta da özellikle âşıkların ve yaşlı kişilerin toplumdaki
değeri ve ağırlığıdır. Bunu yazar, Ayazbeyli ve Sarıhanbeyli tayfaları arasında çıkan
kavgayı anlatırken kavganın nasıl sona erdirilebileceğini açıklar:
“Sözü ağzında ġaldı. Sapand daşı deymişdi alnının ortasından. Bu da döyüşün başlangıcı
démek idi. Harayçılıġ burda kâra gelir. Harayçı olmadı. Ġopuz atan, yaylıġ seren olsaydı
tutaġlaşma başlamayacaġdı. Ġasebenin âşığı ölenden beri, daha ġopuz atan olmur.
Ağ saġġallar déyirler, -ġebrine nur yağsın kişinin, ġopuzu adamların üstüne atan kimi dâva
kesilirdi. Sözünden çıhan olmurdu onun. İndi ümidimiz önce Allah‘adır, sonra yaylığa. Öten
döne üç gün, üç géce ġanlı toġġuşmaların ardınca yéne de yaylıġ dadımıza çattı. Nenem
ağ yaylığını ġarşı tayfa döyüşçülerinin ayağı altına serdikde, vuruşma dayandı. Bizimkiler
nenenin bu işine acısalar da ġarşı tayfa adamları bir sesle: -Nenenin yaylığından kéçmek
olmaz, ağaçları yére atın!- dediler” [Taha 2006: 39]. Eyvaz Taha burada Dede Korkut geleneğinin bir yansımasını gözler önüne serer. Hepimizin
malumu olduğu üzere Dede Korkut, Oğuz’un bilicisi idi ve kimin ne müşkülü olsa
ona danışırdı ve onun söylediğinin dışında da iş görmezlerdi. Romanda ifade edilen şekliyle
aşığın kopuzunu dövüşen kişilerin arasına atması ve bunun üzerine dövüşenlerin kavgayı
bırakmaları Korkut Ata geleneğini devam ettiren âşığa gösterilen hürmeti gözler önüne
sermektedir.
Sonuç olarak batılı anlamda hikâye ve roman türünün çeşitli sebeplerle oldukça geç
bir dönemde ortaya çıkması ve uygulanan baskılar dolayısıyla sözlü gelenek İran Türklüğü
arasında oldukça gelişmiştir. Sözlü geleneği devam ettiren âşıklar destanları ve halk hikâ-
yelerini aktarım vazifesini başarıyla yürütmüşlerdir.
Anlatmaya bağlı edebi metinler alanında eser veren sanatçılar da bu kaynaktan beslendikleri
için eserlerinde kullandıkları üslupta ve anlatım biçimlerinde Dede Korkut’un
izlerini farklı şekillerde görmek mümkündür. Yazılan diğer eserler de bu gözle incelendi-
ğinde bu durum daha da belirgin olarak anlaşılacaktır.
KAYNAKÇA
BORATAV Pertev Naili [2011]. Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, İstanbul: Tarih Vakfı
Yayınları.
GÜCÜYETER Bahadır [2009]. “İran Türklerinde Çağdaş Hikâye ve Roman”, Erzurum:
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi.
KAFKASYALI Ali [2002]. İran Türk Edebiyatı Antolojisi, C. I. Erzurum: Atatürk Üniversitesi
Yayınları.
KOLCU Ali İhsan [2006]. Öykü Sanatı, Konya: Salkımsöğüt Yayınları.
SU Hüseyin [2005]. “Öykümüzün Hikâyesi”, Hece Dergisi, Türk Öykücülüğü Özel Sayısı.
TAHA Eyvaz [2006]. Gurşun Hardan Açıldı, Tahran: Yazar.
Bahadır Gücüyeter
94
TEBRİZÎ Ali [yty]. Şah İsmail, Tebriz: Atropat
ZİHAK Ali Rıza [2006]. İtgin Ulduz, Tahran: Züfa Neşriyatı.

Konular