SEBK-İ HİNDI (HİND ÜSLÜBU)

Ilmi Araştırınalar 2, Istanbul ı 99(ı
SEBK-İ HİNDI
(HİND ÜSLÜBU)
Halil TOKER'
Sehk-i Himlf, İran, Hindistan, Afganistan, Türkıye ve Tacıkıstan gibı Lilkelerın
edebiyatlarında birkaç yüzyıl etkisİnı göstermiş ve uzerınde özellikle İran'da
çokça tartışmalar yapılmış edebi' bir Lisllıptur. XI.-XVII.yüzyıl Türk edebıyatmda
da kendını ağırlıklı bır şekilde lııssettiren bu üslubun adı, ortaya çıkışı, geçırdiğı
merhaleler ve ozellıklerı ıle ılgılİ çeşitli gon.iş ve tartışmalar hakkındaki gelışınelerin
Fars edebıyatıyla ılgilenenler kadar, Turk edebiyatı araştırmacılarını da ilgilendireceği
kanaatındeyız.
Hind, İsfahan, Azerbaycan ya da Türk Üslôbu mu?
Bu uslubun en çok tartışmalara konu olan yönü, ona verilen adın ne olması
gerektiğidır. İran'ın ılnıi' ve edebi çevrelerını oldukça fazla meşgul eden bu isıın
karmaşası üzerinde değışık göruşler ı lerı surülmiış ve göruş sahipleri kendi fikırlerınin
doğruluğunu ispatlayabilnıek için çeşıtlı sebepler belirtmışlerclir.
Bu üsluba verilen ısımler arasında çağdaş araştırmacılar tarafından en çok
tercıh edılenı Sehk-r Hindl olmuştur. Hındıstan'dakı Baburlü Devleti dönemınde
huküıııdarların, devlet adamlarının ve hatta varlıklı kıştierin çoğunun Safevi hanedanının
dınl ve sıyasl baskılarından kaçarak İran'dan gelen (derecesi ne olursa
olsun) her şaır ve eelibe kapılarını ardımı kadar açınaları ve bazen bır beyıtleri için
dahi sayısız İhsanlarda bulunınaları sebebiyle dönem şairlerini bölgeye çekmiş
olmaları ve bu Lislubun daha çok Hındİstan'da taraftar bulması yüzünden Sebk-i
Hindf adının verıldiğı kanaatİ yaygmdır.l
Bu üslup ıçın Sebk-t Himll adınm kullanılmasını destekleyenlerden biri olan
Abdu'l-vehhab-ı Nurani'-yi Visal ise anılan görüşü desteklemek için konuyu daha
değışik bır açıdan ele almıştır O, "Sehk-i Hindf ve Veeh-i Tesmiye-yi ôn" adlı
makalesinele özetle; Inınlı şairlerın Hindistaıı'a göçü ile onların Hmdu akıcielen ve
Sanskrıtçc yazılımş eserieric tanışınalarının Sehk-i Hin{lf akınıını canlandırdığını
Dr. ı U Edchıyat Fakuıtcsı. Doğu Dıllcrı ve Edchıyatları Boluımı
Emiri-yı FlrGzkGiıl. Kullnlit-t Scl'th-t Tcbri:J. Mukaddıme. Tahran ı 3361ı~ /1957. '4-5. Alı­
yı Dqtl. Nıgclhi he-Sel 'th. Tahran 1364. ' 51-52. Sirus-ı ŞcıniFiir.1/, Tahran ı 373h~ . ı 6X-ı6')
142 HALIL TOKER ~~----~-------~~--------- --~-----
ve bu üslUbun glimiımizde bulunduğu şekli aldığını, Sebk-i Hindf'de gbrulen
mana inceliğı ve Jetafet gibi unsurların Hind felsefesiyle İran düşüncesinin kaı·ışı­
mının neticesi olduğunu belirttikten sonra bu üsluba Sebk-i Hindf adını vermekle
yanlış yapılmadığını ve o dönemde şairlerin çoğunun İsfahan'da yetişmesine
rağmen bunun anılan edebi tarza Sebk-i lvfahtınf adının verilmesini haklı çıkar­
ınayacağını sbylemektedir.2
Yukarıda aktarılan görüşlerin (özellıkle ıkincisınin), bu üsluba Sebk-i HiJU!i
adının verilmesi içın yeterlı sebep olmadığı gbze çarpmaktadır. Çünku, ılk göni~,
aynı dönemde Osmanlı Sarayı'nın da Hindistan nispetınde olmasa bile bır çok
İranlı şaire kapılarını açmış bulunduğunu dıkkate alınaınaktadır. 1 Ikıncİ görüş ıse
Hı nd felsefesi ve Sanskritçe yazı !mı ş eserlerin okunmasının şairler üzerinde etkı lı
olması sebebiyle bu adın kullanılınası gerektiğini vurgularken, Islam öncesi İranHinci
münasebetlerinı ve bu iki toplumun düşünce yapılarındaki benzerlik ile Gazneli
Mahmud'un günümüz Pakistan topraklarının büyük bir kısmını fethetmesinden
sonra bolgeye gelmeye başlayan ve anılan üslUbun ortaya çıkmasına kadar
geçen yaklaşık 500-600 yıllık bir dönemde Hindistan'da Farsça eser yazan şairleri
ve eserlerini gözardı etmektedir. Bu şairler de Hindu felsefesi ve Sanskrit eserlerle
tanışarak, onlardan faydalanınışlar ve fakat Sebk-i H indi'yi değil, kendi donemlerinde
yaygın olan uslupları kullanmışlardır. Aslında revaçta bulunduğu ylızyıllarda
ınüınessilleri tarafından dahi kullanılınayan bu adın, İran'da Zend hanedanı­
nın saltanatının sonlarıyla Kaçarlar döneminde Bazgeş-İ Edehf (edebiyatta geriye
dbnüş)'e yönelen şair ve edipler tarafından kendi tarzları ile Hindistan ve Afganistan
şairlerinin tarzları arasındaki farkı belirtmek ınaksadıyla , biraz da tahkir mahiyetinde5
verildiği akla daha yatkın gelmektedir.
Bu üsluba tabii' olarak Sehk-i Hindf adının verilmesine taraftar olanlar bulunduğu
gibi muhalif olanlar da ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında Kamer Aryan,
anılan üslubun Timurlular zamanında Herat şehrinde doğması nedeniyle Sehk-i
Hinılf adının bu tarz için kullanılmasının doğru olmayacağını belirtmiştir.(' İran lı
şaır ve yazar Emlrl-yı Flruzkuhi' ıse Sii'ıb-i Tebrlzl'nin Külliyatına yazdığı mukacldımesıncle
bu üslubun Hincll olarak acllandırılmasının galat-ı meşhur oldu-
ğunu, Safeviler dönemınele şiir ve edebıyat merkezmin Isfahan olması nedeniyle o
2 Abdu'J-velıhib-ı Nurani-yı Yısfıl. "Sebk-ı Hındf ve Veelı-ı Tesınıye-yı an", Sa'ıh ve Sebk-1
H ın di (der Muhammed Resul-ı Deryigeşt), I 345hş /1966.' 2 I 2-225
3 Muhammed Emin Rıyfıhi, 0.1nıanlı Topraklannda Fars DIIı ve Edebıvall. (çevr M Kanaı").
Istanbul I 995
4 Emiri-yı Firuzkfıhi. a g c . s 5
5 lranlı şaır ve edıplerın, Fars edebıyatına çok buytik katkıları bulunmasına rağmen
Hındıstan'da yetışmış Fars şaırlerını ve onların dı llerını kuçumsemelcrı alışılmamış bır husus
değıldır. Iranların bu tutumları netıeesınde Hınd asıllı şaırler Farsça şıır yazmaktan
uzaklaşarak kendı dı! lerınde eserler vermeye yonelmışlcrdır Iran ve Hınd şaırlerı arasındaki bu
rekabet hakkında hk H Toker, Hmdıstan'da Farsça ve Urdııco Şur ve ll Bahtldtr Şlilı Dev1ı
Şmrlen, (Doktora Tezı), Istanbul 1995, s 48-50
6 O Okumuş. Huıd U.1/ubıı (Sebk-ı Hındi), Erzurum 1989, Ataturk Unıversıtesı Fen-Edebıyat
Fakultesı Edebıyat Bılımlerı Araştırma Dergısı'ndeıı ayrı basım. s I 07
SEBK-I HINDf 143
dönemde ortaya çıkan bu üslCıbun onemli temsileılerının çoğunun bu şehırele yetiştiklerını
ve daha Hindıstan'a gitmeden önce bu üslupla eserler verdiklerİnı vurguladıktan
sonra, buna Sehk-i I4ahônf denilmesinin daha doğru olacağını belirt-
ını ştir.? Abdulbakl-yı Nevvab ise Eınlrl-yi FlrCızkuhl'nin bu gori.ışünü teyıci
etmektedır.8 Yukarıda aktardığımız bu görüşte de Sebk-i Hindi'nin sadece bazı
oncülerının İsfahan'cian çıkmış olmalarının bu üslCıbfı Sehk-i /sfahtıni adının
verılmesİ için yeterli sayıldığı; ancak anılan şehrin dışında yetişen ve eser veren
şaırlerın dikkate alınmadığı gorulınektedır.
Iran! ı meşhur edebıyat tarıhçilerinden Zeblhullah-ı Saffı. ise dığer araştırınacılardan
daha farklı bir yol izleyerek Fars edebıyatını Sehk-i Horasani, Sehk-i lr-
ôki ve Sehk-i H indi diye adlandıranların çok aceleci ve ciikkatsız bir tavır sergilediklerını;
Hakani (öl. 595/1199), Zahlr (öl. 598/1202), Kemalueldin-i Isınful (öl.
635/1237-38), Sa'dl (öl. 691 veya 69411292 veya 1295), Evhadi' (ol. 738/1337-
38), Hacı} (cil. 753/1352) ve Hfıfız (ol. 79211 390)'ın us!Cıplarının aynı kabul edı­
lıp lrliki olarak nasıl adlandırılabileceğinı; ayııı şekilde Şeref-i Kazvi'nl (ol. 968 1
1560-61 ), ZuhCıri' ( öl. ı 025/1616 ), Talib-ı Amu ll ( öl. ı 036/1626-27), K eli'nı ( öl.
1061/1651), Sü'ıb (öl. 1080/1669-70), Nevres ve Şevket (öl. 1699) gibi şaırlerın
lisiCıplarına da nasıl Hindf denılebileceğını sormakta ve gerçekte bu şaırler arasında
umumi bır bağ dışında hiç bır bağlantının bulunmadığını belirtmektedır 9
O, bazı ortak özellikler dışında hiçbir bağın bulunmadığını ifade ettiğı bu grup
şaırlerı, üsiCıpları bakımından değil de yaşadıkları dönem ıtibariyle, Safevi dö-
nemı şaırleri adı altında bir kategoriye sokmakta, Sehk-i H indi tabırinııı ı se sadece
muasırlarından farklı dil ve üslup ozellikleri gösteren Hind nıuhitinde yetişmış
Farsça şiir söyleyen şairlerin üsiCıbu için kullanılabileceğini ileri sürınektedir. 0
Son dönemlerde ıse Sa'ıb-i Tebrlzi'nin gazellerini şerheden Dr. Muhammedzade-ı
Sadik, bu üsluba hangı adın verılmesı gerektığı konusunda ilen sunilen gö-
rüşlerden daha değişık bir fikir önermiş ve bu üsiCıba Hinclf ve başka adların verilmesinin
İran'da Şahlık döneminde gelişen aşırı İran milliyetçiliğinin bir sonucu
olduğunu, aslında bu i.islübun bütün önde gelen temsileılerinin Azerbaycan'da
doğmuş olduğunu, bu nedenle de bu adların hiçbirinin bu tarz için geçerli olmayacağını
belirterek, bu üsiCıba Sehk-i Azerhayctıni adının verİlmesı gerektığini soylemıştiı-.11
Ancak Dr. Muhammedzfıde-ı Sadik bu tesbitini yaparken, bu üslCıpla
şıir yazan ve bir çoğu diğer Türk kavimlerinden olan şairleri göz ardı etmıştır.
Yukarıda aktarılan çeşitli görüşler ve bu görüşlerin dayandırıldıkları noktalara
baktığımızda, bu üslCıba başka adların verilebildİğı gibı neden Sehk-i Tıirki
yani Türklerin üsiCıbu ya da Turkler'e aıt üsiCıp denılemeyeceğı sonısu akla gel-
7 Emiıl-yı FlrGzkilhl. age, s 3-4
S Ahduıhakl-yı Nevvah. "Sehk-ı lsfahfınf ve Vi)eglhfı-yı fııı", Si/'ı!> ı·e Sehk-t Huulf, '207-2 ı ı
<) Zeblhulıah-ı Sam. Tclrflı-t Cdelnwlt da lrcln. 13631ış /lı () (/ g (' ' s 5 23
ı l Hu>eyııı Muhammedzade-ı Sadik, Ş'et h-ı Gu~ellul-ı·ı S&'ıb-t Te/){ 1:1. Tahran 1 3331ı~ ll mukaddııııe.' 3-5
144 HALIL TOKER
mektedir. Çtinkü bu üslubun yaygın olduğu dönemde Anadolu başta olmak üzere,
[ran, Afganistan ve Hindistan'da Türk asıllı siılalelerın hüküm sürdüğü, bu hü-
ktimdarlar ve emirlerı altındaki çoğu Türk asıllı devlet adamlarının bu tislupla yazılmış
eserleri beğeniyle karşıladıkları ve eser sahipleri nı desteklediklerı aşıkardır
Buna bir de, bu tisluba yon veren Sii'ib-ı Tebriz!, Şevket-i Buhar!, Bldıl-i Azlınü­
bfıcll (cil 1 133/1720-21) ve son büyük temsilcisi Mırzfı Esedullah Hfın Gfılı b (ol.
1285/1869) gibi şaırlerın çeşıtlİ Türk kavımlerıne mensup bulunınaları ve bu şahısların
yaşadıkları çevrelerde Ttirk dıl ve külturunun beli ı oranlarda etkılı olduğu
eklendiğınde, bu usiUba Sehk-i Turki denılebılınesi ıçin bırçok sebep bulunduğu
ortaya çıkmaktadır. Tabıi bizim burada söylediklerımiz bu uslQba Sehk-1 Turkl
adının verİlmesı yonünde bir öneri nitelığinı taşımamaktadır. Çtinku her ne sebeple
olursa olsun, uzun bir süreden ben bu üslub ıçin kullanılan ve yerleşmiş bır
kavramı değiştirmek gereksızdır. Özellikle Xl.-XVTI. yüzyıl sonunda Iran ve
Türkıye'de etkisinı yıtırirken, o dönemde hemen hemen birieşık olan Afganistan,
Pakistan ve Hındİstan'da XIIT.-XIX. yuzyıl ve sonrasında, hatta meşhur şair Allaıne
Muhammed İkbfıl'de bile 12 etkisİnı gösteren bu us!Qba Sehk-i Him/i adının
verılmesı daha tabildır. Bizıın burada belırtınek ıstedığıınız, yukarıda aktarclığıınız
adların verilmesine gösterilen sebepler göz önüne alındığında, meseleye belirtti-
ğımız yonelen bakan birının kendıni haklı çıkartmak İçın çeşİtlı dayanaklar bulabileeeğıclır.

Fars Edebiyatında Selık-i Hindi'nin Ortaya Çıkışı ve
Temsilcileri
Sehk-i Hindf'nın adı gıbı, ortaya çıkış zamanı ve ilk temsıleilerı hakkında
da çeşıtlı göruşler bulunmaktadır. Bunun sebebi bu tislübun ıhtiva ettıği bazı hususiyetlerin
daha öneekı şaırlerin üslüplarıncla da bellı ölçtilerde bulunması ve
Se/Jk-i Huzdi üzerıne araştırma yapanların kendı bakış açılarına gore farklı )alıı:-.
ve dönemlerı kendılerine başlangıç noktası olarak alnıalarıdır
Genel olarak X -XVI. yuzyılın başlarında ortaya çıktığı kabul edilen bıı
uslübun temellerını daha eskı doneıniere götüren araştırınacılar bulunmaktadır.
Bunlar arasında Ali-yi Deştl, Hiikftnl'nın, kasıdelerıncle kendınden öneekı ve sonraki
şairlerın kasidelerıne benzeıneyen, ancak Sehk-i Hindi şairlerinın şıirlerını andıran
bır tarz ortaya koyduğunu, bu yönüyle ele anılan üslUbun cinetilerinden olduğunu,
daha sonra ı se bazı yonleriyle Hftkftnl'nin tarzını benıınseyen meşhur şair
Hafız'ın şiirlerinde Hill(/ Us!Ctbu'nun özelliklerınin gorüldüğunu ve onun da Hfıkfınl
gibi bu us!Cıbun cineülerınden kabul edilınesı gerektığinı belırterek ~ Sehk-i
Hindi'nın ilk örneklerinin daha VI.-XII. yüzyılın sonu ıle VII.-Xlll. yüzyılda ortaya
çıkmaya başladığını kaydetınıştir.
12 Scbk-ı H ındi'nın Allfıme Muhammed lkbi1 uzcrındckı etkı'ı ıçın b k H useyn-ı Hatlbl. /kb/i/11
Sehk-ı Huıdl, Nanıc-ı Mfıhfınc-ı Edebi. Ilmi. Tfırlhl, Ictınım. Yağma. Şunıfırc-ı Musclscl 72.
Şunıfırc-ı Çclıfırunı, Sfıl-ı Heftunı. Tır !333hş/1954. s 211-217
13 Alı-yı Dcştı. a g c. s 53-54
SEBK-I HINDİ 145 -- -------·--·~ ·~----------
Kamer Aryan ise ızlerine Sa'dl-yi ŞI razi (öl. 691 /1292) ve Emir Hüsrev-ı
Dihlevl (öl. 725/1325) gibı şairlerin eserlerinde rastlanan bu uslubun ortaya çıkış
yerinın Tiınurlular dönemı yani IX.-XV. yüzyıl Herat şehri olduğunu yazmaktadır.
Yazar makalesinin devamında Cami'den sonra ortaya çıkan bır nevi gerçekçı­
lık akımı dıyebıleceğimiz Tarz-i Vuku' ve ZehCin-i Vuku' akımına zamanla mubalağa
ve ıfrat unsurunun girmesiyle Sehk-i Hindl'ye doğru değışime başladığını
kaydetınıştir.' 4
Hemen hemen Kamer Aryan ile aynı görüşleri savunan Ahmed Gülçin-i Meani,
Mekteh-i V u ku' der Şi' r-i Far si adlı esen nde; Babürltıler zamanında şaırlerın
Hindistan'a göçlerinın yoğunlaşması neticesinde Vakia güy/ akımının yaygınlaş­
tığı nı, bir takım yenı unsurlar ile Emir Büsrev'in iıs!Ubunun birleşınesı sonucu
Sehk-i Hindf'nın viıcuda gelmeye başladığını belirtınektedir. 5
Sehk-i H indi tabırıne, hatta çeşıtlİ şaırlerin üsluplarının aynı kefeye konularak
beli ı bır ad altında değerlendirilmesine karşı çıkan Zebihullah-ı Safii ı se, çeşitli
kaynaklardan aktardığı bilgilerde, Saj'evfler Donemt dıye adlandırdığı bu donemde
ortaya çıkan tarzın oncüleri arasında Urfi-yi Şirazl'yı zıkretmektedır 16 Bu
dönem şaırlerının şıırlerınde en belırgin ortak taraf olarak göze çarpan ince dü-
şünce ve hayallerı manaıle birleştırıne biçımınde açıklanabılecek olan Hayal-hendi
hakkında ıse; Hace Hüseyn-i Sena1 (öl. 545/1150-51 )ile başlayan bu hareketin
Zulall-yi Hansari (ol. ı 024/1615) ile devam ettiğini Tahb-i AınUII, Kellm-i Kaşani,
Mırza Celiil Esir (öl. 1 069/1658-59) ve Silib-i Tebriz! gibi şairler tarafından daha
da geliştırıldiğını belirtmektedir. i?
Yukarıda da aktardığıınız bilgiler ışığında şunu soyleyebiliriz ki, Sehk-i
Hind/ daha cineekı donemierin üs!Uplarında da bırçok unsuru gürülebilecek bır
iıs!Uptur. Bu nedenle de ilk ınumessılleri ve tam olarak ne zaman ortaya çıktığı
konusundaki fikirler de farklılaşmıştır. Tarihi açıdan değerlendirildiğınde Hiifız
ile doruk noktasına erışen Farsça gazel ve genelde şiir, umumi bir gerileme surecıne
girmıştir. Tıınurlular dönemı boyunca (Şahruh'un şıire ve edebıyata büyiık
önem verınesi ve Herat'ı ilim ve edebiyat merkezi haline getirmesine rağmen) bu
gerileme, ya da başka bir deyışle şıırın normal gelişınıini sürdürecek olan yemiikIerin
yapılamama durumu devam etmiş ve şiir genelde eskilerin sözlerinin taklidi
haline gelmiştir. Sehk-i lrakf'nin son dönemlerinde özellikle Hiifız ve Sa'dl'nın
kullandıkları kelime, terkıp ve mazmunların aşırı şekilde taklıdi ve tekran şııri bır
ibtızfıle doğru göturını.iş 8 ve nihayetinde bir nevi tepkı hliviyetı taşıyan ve Mekteb-ı
Vuku, Vftkıa-guyl, Tarz-i Vuku, Z;ebftn-i Vuku gibı adlarla da anılan Baba
Fıgftnl (cil. 925/1513) ve takıpçılerınin üslubu ortaya çıkmıştır. 9 Ancak temeli
14 O Okumuş. a g ın. s 107-ıOR
ı 5 a g ın . s ı 08- ı 09
16 Zchlhullah -ı Safa. a g c . s 527
ı 7 a g c , s 532
ıR SirCıs-ı Şeınlsfl. a g c . s 17 ı
ı9 O Okumuş. agm.' ıo7
146 HALIL TOKER -~-------- ----------
Sehk-i lrô.kl'ye dayanan bu üslUp fazla bır ılerleme göstermediğınden şaırler yeni
arayışlara yönelmeye başlamışlardır.20 Böylece XI.-XVII. yüzyılın başlarında
daha öncekilerin manadan çok lafzı tercıhlerinin aksine, lafız yönünü ihmal ederek
mana ve mazmuna önem veren Sehk-i H indi oluşmaya başlamıştır.
XI.-XVII.yüzyılın başlarından itibaren şairler arasında yaygınlaşmaya baş­
layan Sebk-i Hindi, Sa'ib-i Tebriz! ile doruk noktasına ulaşmıştır. Bu iıs!Gbun en
buyük şairı ve İran gazel şairlerinin en önde gelenlerınden olan Sa'ib, kendine has
bır tarz geliştirmiş; yeni mana ve mazmunlar bulma hususunda muasır şairlerin
önüne geçmiştir. Emiri-yi Fin1zkuhi'nin belirttiğine güre, Sa'ib'in güzellik, aşk,
irfan ve ahiakla ilgi lı kullanmadığı hemen hemen hiçbır mazmun kalınamıştır.2 1
Sa'ib'den sonra Ganl-yi Keşınlrl (öl. 1079/1668-69), Şevket-i Buhar!, Nasır
Ali-yi Serhindi' (öl. 1 1 08/1696-97), Cuyayi-i Tebrlzl (öl. 1 1 18/1706-7), Bi'dil-i
Azlınabadl, Aferin-i Lahurl (öl. 1154/174 ı -42), Giraıni-yi Keşm1rl (öl.
1156/1743), Ganimet-ı Keşmlri (öl. 115811745) gıbi şairler bu üslupta güzel şiirler
kaleme almışlardır.
Bu saydığımız şaırler arasında Bidil-i Azimftbadi üzel bir yere sahiptir. Süfi
bir şair olan B1dil, Cami'den sonra azalmaya başlayan arifane fikir ve goruşlerı
tekrar Fars şiırine sokınuştur. Çok derın arifane mevzuları en az kelımelerle anlatması,
şiirlerinin anlaşılmasının güçleşmesine sebep olmuş, bu yönüyle de çok
eleştiri almıştır. Yine de o, bu tür şiirin üstadlarından kabul edilmektedir.22
Sa'ıb ıle en yüksek noktasına ulaşan bu üslüp, onun ölümimden sonra gerilemeye
başlamıştır. Özellikle Hindıstan'da sayıları kesin olarak bilinmeyen ve bü-
yük bir kısmı İran asıllı olmayan düşük seviyeli şairlerin bu üslubu Farsça şıirlerinde
yoğun olarak kullanmaları ve bu konuda aşırıya kaçmaları sonucu Sebk-i
H indi bozulmuş ve çeşıtlı tepkiler doğmuştur. İran'da yoğunlaşan bu tepkiler neticesinde
XII.-XVIII. ylizyılda İsfahan'da bir grup şair ve yazar ince ınanalarla
yiıkliı ve anlaşılması güç olan bu üslubu terk ederek eski şiir ekollerine yoncimeye
karar vermişler ve şiirde bir hô.zgeşt (geriye dönüş) hareketi başlatınışlardır23
İran'da başlayan Bôzgeş-i Edebi hareketine rağmen Hindistan'da Farsça yazan
şairler XIX. yüzyılın ortalarına kadar Sebk-i Hindl'yi kullanınaya devam etmışlerdir.
Bu dönem zarfında yetişen şairler arasında Mirza Esedullah Han Galib'i
zikretmek yerinde olacaktır. Türk asıllı bır şair olan Galib, Urduca şiirlerinin one
çıkması yüzunden Farsça şiırleri ikinci planda kaldığından bu yönüyle fazla tanı­
namaınıştır. Ancak o, kendi fıkir ve hayal zenginlığini Farsça şiırlerine katarak bu
uslübun son bliyuk temsılcilerinden olmaya hak kazanınıştır.24
---· ----· -~----
20 SirCıs-ı Şemlsi, age . ' ı 7 ı
21 Eınlrl-yı FlrGzkühl, a g c , s 15
22 Hasan-ı Huseynl, Bidt!, Stpelıri ve Sehk-1 Hmdl, Tahran 1368hş/1989, s 69, ı ı 6-129
23 Muhammed-ı lstı'liml, Bugwıku Iran Edehtvatt Hakkuıda btr lncelenıe, (çev M Kaııar).
Ankara 1981. s 21
24 H Toker, Mtrzft Esedu!lalı Hftn Gftlıb'uı Hayatı ve Eserlen, Istanbul 1992 (Yuksck Lısans
Tczı)
SEBK-I HINDİ 147
Türk ve Urdu Edebiyatlarında Sebk-i Hindi
Çalışmamızın bu kısmında genel bir bilgi mahiyetinde Türk ve Urdu edebiyatlarında
Sebk-i Hindi konusuna dair birkaç söz söylemek yerinde olur kanaatindeyız.

Daha once sözünı.i ettiğimiz şekilde ortaya çıkan ve İran, Hindistan ve Afganistan'da
revaç bulan Sebk-i Hindf, XL-XVII. yüzyılda Türk edebiyatma girerek
şaırler arasında yayılmıştır. XL-XVII. yüzyılda yaşayan çağdaşları gibi Türk
şairlerinin birçoğu da bu i.ıs!Gpla şiirler yazmışlar, kendi hayal zenginliklerini, fikirlerini,
duygularını bu üsiGba uygun olarak mübalağalı bir tarzda şiirlerine yansıtmışlardır.
Şiirleri umumiyetle Farsça kelime ve terkiplerle dolu olduğundan ağ­
dalı bir hal almış, bu ağdalı dilin ince ve nazik hayallerle birleşmesi onların ania-
şılmaları nı güçleştirmiştir.25
Urtl-yi Şlrazi, Feyzl-yi Dekeni, Talib-i Amuli', Keli'm-i Kaşanl, Sa'ib-i TebrIz]
ve Şevket-i Buhar! gibi bu üslübun önde gelen temsilcileri Türk şairleri tarafından
örnek alınmıştır. Bu şairler arasında özellikle Şevket-i Buharl, İran ve Hindistan'dan
çok Osmanlı topraklarında tanınmış ve o dönemin şairleri üzerinde buyük
etkİsı olmuştur.26
XI./XVII.yüzyıl boyunca Sebk-i Hindi ile eser veren Türk şairleri arasında
Şeyhtilislam Yahya (959-1053/1552-1643), Naili-i Kadim (öl. 1076/1666), Nabl
(1052-1124/1642-1712), Neşati (bl. 1085/1674), Vecdl (öl. 1070/1 660), Fehlm-i
Kadim (1036-1058/1627-1648), Sabri' (öl. 1055/1645), Şeyhulislam Bahayl
(1003-1063/1595-1653), Cevrl (öl. 1064/1654), Nedim-i Kadim (öl. 1081/1670),
Riyazi (981-1054/1573-1644), Rasih (öl. JJJJ/1699), Sabit (1060-1124/1650-
1712) ve İsmet] (öl. 1074/1 664) gibi adlar zikredilebilir.27
Urduca, gi.ınümi.ızde Hindistan ve Pakistan müslümanlarının ortak dili
(Lingua Franca) olmasının yanı sıra, Arapça, Farsça ve Türkçe ile birlikte müslümanların
zengin bir edebi' mirasa sahıp köklü dillerinden biridır. Ortaya çıkışından
itibaren Farsça'nın yoğun etkisı altında kalan bu dilin edebiyatı da Fars edebı­
yatının derin izlerini taşımaktadır. Bu nedenle Türkedebiyatından önce, daha bu
üslübun oıtaya çıkış safhalarından itibaren Sebk-i Hindi'nin Urdu şiiri üzerınde
doğrudan bir tesiri söz konusudur.
V.-XI. yüzyıldan itibaren ilk örnekleri görülen Urduca şiir, gelişim surecinın
başlarında, dil olarak etkisi altında kalmasına rağmen, Farsça'dan saray ve
çevresinden uzak, halk arasında kullanıldığı için edebi açıdan pek etkilenmemişti.
Özellikle bu dille ilk edebi' eserlerin vücuda getirildiği Deken bölgesi ve bu bölgede
hüküm sı.iren hı.ikümdarlar, kuzeydeki Babürlü devletinin etkisinden uzak kalmak
25 C Dılçın. "Dıvan Şıırındc Gazel", Turk Dılı Dergısi Turk Şurı Ozel Sayısı ll (Dıvan Şıırı),
sayı 4 I 5-416-4 I 7, Temmuz-Ağustos-Eylul I 9R6 (Turk D ıl Kurumu Yayınları). s I 76-R.
Na'ıll, Naı/1 Dıvtım, (nşr H Ipekten), Onsoz
26 A Mı lanı, Şevket-ı Bulıarlve Onun Us/Ubunun Tıırk Edebıyatma Tesırı. Istanbul 1960.
(Doktora Tezı)
27 C Dılçın. a gm , s I 7X- 179
148 HALIL TOKER ~ ~-- --~ -~----- ~--- - --~---- ---~-
ve durumlarını sağlamlaştırmak ıçın yerel külturc ve edebıyata daha fazla onem
verdiklerınden, Fars edebıyatı ve dolayısıyla Sehk-i Hindf'nin tesinnden uzak
kal mışlardır. Ancak Evrengzlb Alemgir'in Deken'i tdhınden sonra siyasi ve edebi
merkezin Delhi'ye kaymasıyla Urdu Edehıyatı, bu şehırele şaırler tarafından yo-
ğun bır şekilde kullanılan Farsça'nın etkisı altına gırınıştır XI -XVII. yuzyılın
ıkincı yarısında gerçekleşen bu hadiseden sonra Urdu edebiyatında Sehk-i Hindl'nın
ınce hayaller, mana ve mazmuna önem verme, edebi sanatların çokça kullanımı
gıbı hemen hemen butun özelliklerı gbrulmeye başlanmış, şaırler bu ozellıklerı
daha da ıleriye goturmilşlerdir XIII.-XIX yuzyıla gelindığınde ıse Urduca'da
sadeleşmeye yonelış gerçekleşmış, bununla bırlıkte nıana ve nıazmun yonu şıırdc
kcndını gosterıneye devam etmıştır.
Fars ve Turk edehıyatlarında olduğu gıbi Urdu edebiyatında da Se!Jk-i
Hindf'yı takıp eden şairler bu tis!Cıbun buyuk üstadlarından Urtl-yi Şlrfızl, Feyziyı
Dekenl, Tfılıb-i Amull, Kellnı-i Kaşanl, Sa'ib-ı Tebriz] ve Bldil-ı Azlnıabfıdi'yı
takıp ve taklıt etmişlerdır.
Urdu edebıyatında eserlerinde Sehk-ı Hindi'nın etkılerınin gorulduğu en
onemlı şaırler arasında Şah Mubarek AbrCı (öl. 1 094/1693), Şah Hfıtını (öl.
Illi 11700), Kızılbaş Hfın Um! cl (öl. 115911746), Sıracuclcl!n Alı Han Arzu, Şerefueldin
Mazmun (ol. 1147/1734-34), Muhammed Şiikır Nacl (öl. 1160/1747),
Hfıce Mir Dere! (öl. I 1 73/1760), Mirzfı Sevda (öl. 1 19511781 ), Mlr SCız (ol
1213/1798-99), İnşfıullah Han Inşa (ol. 1223/1808), Mlr Taki Mir (ol.
1225/1810), Mushafl (öl. 1239/ 1824), Cür'et (ol. 1225/1810), Rengin (ol
1 24911834), Mırza Esedullah Han Galıb, Mumin Hfın Mümin (ol. 126711851) ve
dığerleri sayılahiJır.28
Sebk-i Hindi'nin Özellikleri
1) Sehk-i H indi'nin temeli yeni ve ince nıazmun ve manalar bulmaya
( mazmün-yfıbl) dayanmaktadır. Daha öneekı dönemlerele şİırele ınanadım çok lafzl
yöne ağırlık veri lınesıne karşılık Sebk-i H indi'de şairler manaya one m verını şler,
şıırın lafzl yonunu ihmal etmışlerclır. Asıl dikkatlerını daha önce kımsenın kullan-
ımldığı ınazınunları bulmaya ve cskı mazmunları da değışık yönlerıyle ele alarak
oneekılerden farklı bır şekılele kullanmaya yönelmişlerclır. Daha oneekılerden
farklı ve yenı ınana ve maznıunlar bulma yonundekı arayışları zamanla şıırı ıbtızale
goturnıuş; acayıp ve garıp ınana ve mazmunlann ortaya çıkmasına ve şıırın bazen
bır muamma halını almasına sebep olmuştur. 9
2) Sehk-ı Hindf'yi oluşturan temel unsurlardan bin ve belkı de en onenılısı
hayal unsurudur. Bu us!Cıpta şairler çevrelerınde bulunan biltün canlı ve cansız
varlıklar ıle olaylardan mazmun olarak kullanırken kendi tahayyüllerinclen yoğun
bır biçııncle yararlanınaktaydılar. Onlar yenı ınazınunlar elele edebılınek içın hayal
28 H Toker, Hwdı.1tcm'do Farsça l'e Urduca Şur Pe ll Balzôdtr Şolı Dev n Ş'aır/en, (Yu ksek Lı sarı-;
Tczı). s 72-102
29 Sirus-ı Şcmsa, a g e, s 180-181
SEBK-1 HINDİ 149
guçlerını oylesıne kullanmaktaydılar ki klasik hıkaye ve destanlar onların yenı yenı
mazmunlar bulmaları ıçın vesile olmaktaydı. Meselaklasık cdebıyatta çok kullanı­
lan Hz.lbrahım kıssa;.ı Sehk-t Hindf'ye mensup şairlerin elinde, tahayyullerı yardımıyla
yenı boyutlar kazanmakta ve kıssadaki canlı cansız bütün varlıklar değı­
şık kimlıklerde kendılerını gösterebılmektedirler
3) Temsil, Sehk-t Hindf'de çokça başvurulan bir sanattır. Sehk-t Huıdl'de
şaır, dıkkatını mazmun bulma üzerınde yoğunlaştırmıştır. Bu sebeple çevresinde
gordüğu her tabıat olayı, canlı ve cansız her şey mazmun olarak kullanılmak ıçın
şaıı·in çevresinde bulunmaktadır. Şair gördüğü ve hissetttığİ bir gorüntüyü, kendı
hayalınde canlandırdığı bır ınetlıuınun doğruluğunu desteklemek ıçin kullanınaktadır
Mesela şaır suyun uzerinde oluşan halkaların ortaya çıktıktan bır müddet
sonra kaybolmasını dostlar arasındaki kızgınlığın geçıcıliğıne delil olarak gostercbılmektedır.
Bu tarz Sehk-i Hindi'de gittikçe yayılmış ve zamanla son derece
gırıft bır hal almıştır. Fakat bu üsh1bun halk arasında yaygmlaşmasının sebeplermden
bırı de bu kabı! şıırlerin akılda kolayca kalmasıdır. Temsllin dığer bır şeklı
olan ırsal-ı mesel ele şaırlerın mazmun bulmak ıçın kullandıkları bir yoldur ~o
4) Sehk-i Hmdi şıırı teşhıs ya da tecsıın sanatının sıkça kullanmıştır Çqıtlı
eşyalanı ınsani sıfatiarın yuklenerek şahıslaştırılması şeklınde açıklanabılecek bu
sanatı şaırler çok kullanmışlar ve yenı mazmunlar bulma yolunda faydalanmışlardır.
Bu sanatta aşk derdı, comertlık gıbı ınsana aıt bır sıfatı taşıyabilmekte, çeşıtlı
hıkaye ve kıssaların bırer parçası durumundakı cansız varlıklar dı le gelerek konu-
şabılmekte, hatıp, nuktedan, salik veya murid olabılmektedır.:ıı
5) Bu dönemde dığer şıır turlerınden çok gazel on plana çıkmış ve şairler tarafından
tercıh edilmiştir Sehk-i Hindi gazelinın şekil açısmdan en buyuk ozelliğı
bcyıtlerın müstakil olmaları ve aniatılmak istenenin sadece bır tek beyıtte verilıncsıdir.
Gazelin beyıtlerı arasında anlam bütünluğLi bulunmayıp vezin, kafıye ve rcdıf
ıle bır bağ oluşmaktadır. Bu sebeple anlam ve mazınun açısından bakıldığında
gazel, dağınık ve noksan; beyıt ise, derlı toplu ve mükemmelclir.32
6) Sehk-i Hindi gazelinın bir ozellıği de konu çeşıtlıliğıdir Klasık gazelın
konusunun genellıkle aşk ve sevgı olmasına rağmen, bu uslCıba mensup şaırlcr
yenı ınazınunlar bulma yonundekı çabaları neticesınde gazele ırfan!, felsefi ve hatta
tenbih, oğut ve hikmet gıbı konuları da sokmuşlarclır.:ı:ı
7) Bu donenı şıirde yoğun bir şekilde karamsarlık havası hısscdılmektedır.
Muhtemelen donemın hayat şartlarının getirdiğı güçlukler ve bırçok şairin katlanmak
zorunda kaldığı sıkıntı ve üzüntüler pesımızının Sehk-i Hindl'nın bır parçası
halıne gelınesınc ve hayatını rahat bır bıçıınde geçıı·en şaırlerın bıle ~iırlcrındc bu
unsuru kullanınalarına sebep olınuştur.34
:ıo J Rypka bu doncnıı ır;,Jl-ı mesel sanalının altın ı,·ağı olaıak ııılclcndırıııckıcdıı· .1 Rypb.
O Klııııa. J Bccka. Tcliilı-t Edehiwlt-t lr!in, (~;·cvr Kcyhu;,ıcv-ı Kı~ftvcı~l) Şlıfı; 13701ı~
/1991. ;, 42X, ayrıca bk Zcblhullah -ı Sata, a g. c, VII,;, 540-541
31 Hc~s~ııı-ı Huscynl, a g c , s 39-55
32 Sinıs-ı Ş emisiL a g. c , ;, 1 R2-l RJ
33 rt g e, s 1 H4
34 O Oku mu~, a g. m , ., 115
150 HALIL TOKER
8) Sebk-i Hind! şiirinde bir nevi realizm bulunur. Şairterin aşkları, sevgileri
ve sevgdilerı genellikle gerçek hayatta var olan şahsiyetler olduğundan:ıs, bu ger-
çekçilik yönü şiiri daha etkili ve çekici bir hale getirmiştir
9) Sebk-i Hincll ile bırlikte şiir saray çevresı ve yüksek tabakaya mensup
kişilerin tekelinden çıkıp halk tabakaları arasında yayılmıştır. Bu dönemde halk
arasından da birçok şair yetişmiş ve bu salıada yeteneklerini göstermişlerdir.3 6
1 O) Bu dönemde, IX.-XV. yıizyılda ortaya çıkan sadeleşme daha da belirgın
hale gelmiş, dı lde eski üstadların kullandıklarının yerine yeni kelime ve terkiplerın
kullanımı yaygınlaştınlmıştır37_ Ayrıca cümlenin öğelerinin kullanımında da önceki
şairlerden farklı bir yol izlenmiştir. Böylelikle şairler eskilerin fesahat ölçülerinin
dışına çıkmışlardır. Sebk-i Hindl'nin en çok eleştiri alan yönü de burası­
dır38. Ancak son dönemlerde yapılan çalışmalarda, Sehk-i Hindl'nin fesahat yö-
nüne yapılan eleştirilerde haksızlık yapıldığı, dilde devamlı bir değişıklik ve gelişme
yaşanınası sebebiyle yeni değerler ortaya çıktığı, Horasan üstadlarının fesahat
değerleriyle Sehk-i H indi şairlerinin fesahat ölçülerinin farklı olmasının tabii
olduğu belirtilmeye başlanmıştır.39
1 1) Sehk-i H indi'yi takip eden şairler günlük halk konuşmasına ait kelime,
deyim ve terimlerden geniş ölçıide faydalanmışlardır. Bu yön şiirin seviyesınİ di.ı­
şıirdüğü gerekçesiyle bazı münekkitler tarafından yoğun eleştiri almıştır. 0
12) Sehk-i Hincif'de teşbih, istiare, kinaye, hüsn-i ta'lll, leff li neşr, müraat-ı
nazlr gibi edebi sanatlar çok ve mübalağalı bir şekilde kullanılmıştır.4ı
1 3) Sebk-i Hind! şiiri insanların ortak kültur ve düşünce paydalarını ıhtıva
ettiği için kolayca diğer dillere tercüme edilebilmektedir.42
Sonuç
Son olarak şunu belirtmek gerekir ki, ne kadar yoğun eleştiriler almış olursa
olsun ve hangi adla anılırsa anılsın bu üslup, XI.-XVII. yüzyılın başlarından ıtİ­
baren XII.-XVIII. yi.ızyıla (Hindistan'da XIX.yüzyılın ortalarına ve belki de gü-
nümüze) kadar İran, Afganistan, Hindistan ve Türkiye'de yaygın bir şekilde kullanılmıştır.
Bu, ne sadece tek bir bölgenin, ne de belli bir toplumun ifade tarzıdır.
Bellı bir zaman diliminde İran, Türk ve Hind kültürlerinin de etkisiyle meydana
çıkmış ortak bir zevkin ürünüdür. Yoğun eleştiri ler almasına rağmen yüzyıllarca
şairleri ve geniş halk kitlelerini etkilemesi bu üslı1bun güzel ve çekici yönlerinin
bulunduğunun ispatıdır.
35 a gm s 113
36 SirCıs-ı Şcmlsa, a g c , s 171
37 Zebi'hullah -ı Safa. age . s 551
38 Alı-yı Deşti', age. s 65-74, Mansur-i Restgarfesi1, Envii'-i Şı'r-ı Fiirsf. Şi'raz 1372hş 1993,
s 594-595
39 Emiri-yı FirCızkCıhl. age. s 7-8; Zebi'hullah Safi. age, s 521-526
40 Alı-yı Deşti', age , s 96-107
41 J Rypka, a g e , s 428-429
42 Hasan-ı Huseyni', a g c , s 30

Konular