Şİİ JEOPOLİTİĞİ: İRAN İÇİN FIRSATLAR VE ENGELLER

38
Şİİ JEOPOLİTİĞİ: İRAN İÇİN FIRSATLAR VE ENGELLER
Mehmet ŞAHİN
Özet
11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de Dünya Ticaret Merkezine ve
Pentagon’a yapılan saldırılardan sonra, ABD’nin önce Afganistan’a
müdahalesi ve akabinde Mart 2003 yılında Irak’ı işgali ile İran iki düşman
komşu yönetimden kurtuldu. Şiiler Irak politikasında etkin bir konuma geldiler.
Bu gelişmeler üzerine Orta Doğu’da bir Şii kuşağı ortaya çıktı. Bu Şii ekseni
İran dış politikası için fırsatlar barındırsa da, başta ABD’nin bölgedeki varlığı
olmak üzere, İsrail ve Sünni Arap ülkeleri İran için önemli engeller olarak
gözükmektedir. Ayrıca Şiilikteki farklılıklar da İran’ın bölgesel politikasının
önündeki en önemli açmazlarından biridir.
Anahtar kelimeler: Şii jeopolitiği, İran, Irak, Orta Doğu, ABD, Velayet-i
Fakih.
SHI’I GEOPOLITICS: OPPORTUNITIES AND OBSTACLES FOR
IRAN
Abstract
After the attacks to World Trade Center and Pentagon in USA on
September 11, 2001, Iran was saved from two hostile neighbouring
governments by the US intervention to Afghanistan and the invasion of Iraq.
Shi’ites started to occupy an important place in Iraqi politics. A Shi’i belt
emerged in the Middle East with these developments. Although this Shi’i axis
embodies opportunities for Iranian foreign policy, headed by the US presence
in the region, Israil and Sunni Arap governments are regarded as important
obstacles for Iran. Moreover, the differences in Shi’ism is one of the most
important difficulties in front of Iran’s regional policy.
Key Words: Shi’i geopolitics, Iran, Iraq, Middle East, USA, Velayet-i
Faqih

 ArĢ. Gör. Gazi Üniversitesi, ĠĠBF, Uluslararası ĠliĢkiler Bölümü
Akademik ORTA DOĞU, Cilt 1, Sayı 1, 2006, s. 39-55.
39
Giriş
Dünyadaki bir milyar üç yüz milyon Müslüman nüfusunun yaklaĢık
yüz otuz milyonunu Ġslam dininin ġii mezhebinin1 mensupları oluĢturmaktadır.
Bu ġii nüfusun büyük çoğunluğu (yaklaĢık 120 milyonu) Pakistan ile Lübnan
arasındaki bölgede yaĢamaktadır. ġiiler, Ġran, Irak, Bahreyn ve Azerbaycan‟da
çoğunluğu oluĢturmaktadırlar. Lübnan‟da ise, en büyük dini grubu teĢkil
etmektedir. Ayrıca Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan, Pakistan ve Afganistan da
önemli miktarda ġii nüfus mevcuttur. Bunun yanında az da olsa Hindistan,
Tacikistan ve Doğu Afrika‟da da ġii nüfus bulunmaktadır.2
Hz. Muhammed‟den sonra Hz. Ali‟nin “nass ve tayinle” halife
olduğuna inanan, “imamet”in3
kıyamete kadar onun soyundan gelen imamlarda
olacağını ileri süren ve bu imamların masum olduklarını ileri süren
toplulukların ortak adına ġiilik denmektedir.4 Ancak Müslüman toplumun
yaklaĢık yüzde 10‟nunu oluĢturan ġiilik, zamanla kendi içinde de önemli
bölünmeler yaĢamıĢtır. Ġmamiyye, Zeydiyye, Ġsmailiyye, Nusayrilik, Dürzîlik
ve Bahailik ġiiliğin önemli fırkalarıdır.5 Bunun yanında ġiilikte hem inanç
sistemi konusunda hem de siyasi konularda önemli fikir ayrılıkları ortaya
çıkmıĢ ve bu ayrılıklar yaĢanan tarihsel süreçle birlikte daha da netleĢmiĢtir.
Bu çalıĢmada bizi ilgilendiren ġiiliğin Ġlahiyat çalıĢmalarının konusu
olan kısmı değil, daha çok bu kısmında etkisini tamamen göz ardı
edemeyeceğimiz siyasi yönü ve bu durumundan ortaya çıkan konulardır.
Tarihte ġiilerin kurmuĢ olduğu veya ġiiliğin bir devlet dini olduğu devletler
olmuĢtur. Bu devletler Iraklı ġiilerin kurdukları Büveyhiler Devleti, Ġranlıların
kurdukları Safevi Devleti ve 1979 yılında kurulan Ġran Ġslam Cumhuriyeti‟dir.
Bu devletlerin dıĢında ġiiler tarih boyunca hep yönetilen toplum olarak
yaĢamıĢlardır.
1979 yılında Ayetullah Humeyni‟nin6
önderliğinde Ġran‟da yaĢanan
devrim sonucunda ideolojisini ġiilikten alan Ġran Ġslam Cumhuriyeti‟nin

1
ġiilik konusundaki bilgilerini benimle paylaĢan Ankara Üniversitesi, Ġlahiyat Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Hasan Onat hocama teĢekkür ederim.
2 Dünyada ġii nüfusun dağılımı Ģöyledir; Ġran % 89, Irak % 60–65, Azerbaycan % 74, Bahreyn
% 70, Kuveyt % 30, Lübnan % 35–40, Afganistan % 19, Pakistan % 20, Katar %20, BirleĢik
Arap Emirlikleri % 16, Suudi Arabistan % 5, Tacikistan % 5, Hindistan % 1, Suriye % 11-12
(Nusayri), Yemen % 70 ( Zeydi).
https://www.cia.gov/cia/publications/factbook/countrylisting.html ( 22-7-2006)
3
“Ġmamet” ġiilikte Müslümanların ruhani ve dünyevi liderine verilen isimdir.
4 Hasan Onat, Shi’ism in the Twentieth Century and the Islamic Revolution of Iran, Ankara:
Research Foundation For Public Sevices, 1996, s. 7.
5 Bu ġii fırkaları hakkında fazla bilgi için bkz: Onat, Shi’ism in the Twentieth Century…
6 Ayetullah Humeyni‟nin biyografisi için bkz: Baqer Moin, Son Devrimci Ayetullah Humeyni,
Ankara: Elips Kitap, 2005. AyĢen Baylak, İmam Humeyni, Ġstanbul: Ġlke Yayıncılık, 2005.
40
kurulmasıyla Orta Doğu‟da siyasi dengelerde köklü değiĢiklikler yaĢandı.
Ġran‟da yaĢanan bu devrimle birlikte hem bölge devletleri hem de Amerika
BirleĢik Devletleri (ABD) gibi bölgede hayati çıkarları olan devletler bölgeye
yönelik yeni politika arayıĢlarına girdiler. Ġran, 1979 devriminden sonra ġiiliği
dıĢ politikasının önemli bir aracı haline getirerek „rejim ihracı‟ politikası takip
etmeye baĢladı. Tabii ki, Ġran‟ın rejim ihracı politikasının ana hedefini de Ġran
toprakları dıĢında yaĢayan ġii nüfus oluĢturmaktaydı. Ġran‟ın bu yeni dıĢ
politikası bölgede yeni yapılanmaların ve olumsuzlukların yaĢanmasına sebep
oldu.7
Ġran‟da ġiiliği ön planda tutan ve bunu dıĢ politikasının bir aracı olarak
ortaya koyan bir devletin ortaya çıkması ile birlikte 1979‟dan itibaren bir ġii
jeopolitiğinden bahsedilmeye baĢlandı. Ġran, devrimden sonra bölgedeki ġiileri
harekete geçirmeye çalıĢsa da, bazı hareketlenmeler dıĢında istediği sonuca
ulaĢamadı. Aksine, devrim sonrası Ġran‟ın rejim ihracı politikası Ġran‟ı bölgede
bir anlamda yalnızlığa itti.
11 Eylül 2001 tarihinde Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon‟a yapılan
saldırılardan sonra ABD, Orta Doğu‟ya yönelik politikasında ciddi değiĢikler
yaptı. Saldırılardan birkaç ay sonra Afganistan‟a müdahale ederek saldırıdan
sorumlu tuttuğu Taliban Yönetimi‟ne son verdi. 2003 yılının Mart ayında ise
Irak‟ı iĢgal ederek Orta Doğu‟daki mevcut dengeyi bozan ABD, Ġran‟ı Taliban
ve Saddam yönetimlerinden kurtarmıĢ oldu. Bazı uzmanlara göre, Saddam
Yönetiminin sona ermesiyle Orta Doğu‟da bölgesel etkileri de olacak olan
ciddi bir ġii ekseni ortaya çıkmıĢtır.8 ABD‟nin Irak‟ı iĢgalinden sonra bir ġii
ekseninin ortaya çıktığı aĢikârdır fakat bu durumdan Ġran‟ın ne derece
faydalanıp faydalanamayacağını zaman gösterecektir. Çünkü ortaya çıkan bu
ġii ekseni Ġran için fırsatlar barındırdığı gibi, ciddi sorunlara da gebe
gözükmektedir.
İran İçin Fırsatlar
2003 Irak SavaĢı‟ndan9
sonra, Irak‟ta nüfusun yaklaĢık yüzde 60-65‟ini
oluĢturan ġiilerin yeni yönetimde etkin olmaya baĢlamasıyla Orta Doğu‟da bir
„ġii kuĢağı‟nın ortaya çıktığı yönünde yazılar ve raporlar yayınlandı.10 Bu

7
1979 Ġran Devrimi sonucunda Orta Doğu‟da değiĢen dengeler ve yeni oluĢumlar için bkz:
Graham E. Fuller, The Center of Universe: The Geopolitics of Iran, Oxford: Westview Press,
1991.
8 Vali Nasr, “Regional Implication of Shi‟a Revival in Iraq”, The Washington Quarterly,
Summer 2004,
9
2003 Irak SavaĢı hakkında detaylı bilgi için bkz: Mehmet ġahin - Mesut TaĢtekin (Der.) II.
Körfez Savaşı, Ankara: Platin Yayınları, 2006.
10 Gökhan Çetinsaya-Talha Köse, SETA İran Dosyası, Rapor no. ST2, 706.,
http://www.setav.org/document/ST2_706_SETA_Iran_Dosyasi.pdf (13-7-2006), Nihat Ali
Özcan, İran Sorununun Geleceği: Senaryolar, Bölgesel Etkiler ve Türkiye’ye Öneriler, TEPAV
Orta Doğu ÇalıĢmaları/1, Haziran 2006.
http://www.tepav.org.tr/tur/admin/dosyabul/upload/abd_iran.pdf (15-7-2006)
41
durumdan en iyi faydalanacak devlet olarak da kuruluĢunu ve meĢruiyetini
ġiiliğe dayandıran Ġran olacağı yönünde yaklaĢımlar ortaya konulmaktadır.
Hatta bu ġii kuĢağı faktörünün Ġran için muazzam bir stratejik avantaj meydana
getirdiği iddia edilmektedir.11 ĠĢin ilginç yanı Ġran dünya ölçeğinde dıĢ
politikada Ġslami bir söylem kullanırken, Müslüman Orta Doğu‟da Ġslami
söylemin bir aracı olarak ġiiliği ön plana çıkarmaktadır.
2003 Irak SavaĢı‟ndan sonra Orta Doğu‟da bir ġii ekseninin ortaya
çıktığı ve Ġran‟ın da bu eksenden faydalanmak istediği bir gerçektir. Çünkü
Ġran hem uluslararası hem de bölgesel kuĢatılmıĢlığını bölgede ortaya çıkan ġii
kuĢağı ile giderme yoluna gidecektir. Bu kuĢağı kendi dıĢ politikası için bir
çıkıĢ yolu olarak görecektir. Yani ġii kuĢağı Ġran‟ın kullanabileceği önemli bir
dıĢ politika aracı olarak görülebilir. Nitekim 1979 Ġslam Devrimi‟nden sonra
Ġran, rejim ihracı politikasını gündeme getirerek bölgedeki ġii nüfus üzerinde
etkinlik kurmaya çalıĢmıĢtır.12 Ġran‟ın bu rejim ihracı politikasından dolayı
Bahreyn, Irak ve bazı Körfez ülkelerinde ġiiler yönetimlerine karĢı bazı
hareketlerde bulunmuĢlardır. Fakat bu hareketlenmelerden Ġran‟ın ve bölge
ġiilerinin istediği sonuç alınamamıĢtır.
Humeyni‟nin önderliğinde yapılan devrimle, 1979 yılında çağdaĢ
dünyada ġiiler Ġran‟da bir devlet yönetimine sahip oldular. Ġran dıĢında yaĢayan
ġiiler ise bulundukları ülkelerde ya azınlık durumundalar ya da yönetimden
uzak tutulmuĢlardır. 1979 Ġran Ġslam Devrimi‟nin iki anlamı vardır; devrimle
ġiiler hem bir devlete sahip oldular hem de ġii ideolojiye dayanan bir devlet
kurmuĢ oldular. Ġran dıĢındaki ġiiler bulundukları ülkelerde hep yönetimden
uzak tutulduklarından, Ġran‟ın desteğine ihtiyaç duydular. Bundan dolayı ġiiler
Ġran‟ın kullanabileceği bir dıĢ politika aracı olarak görüldüler. Ġran ise ġiileri
Irak‟ta, Bahreyn‟de ve Lübnan‟da olduğu gibi bölgede nüfuzunu geniĢletmek
için kullandı. Ġran‟ın bu politikasından hem bölge devletleri hem de ABD ve
Ġsrail rahatsız oldu.
Ġran Ġslam Cumhuriyeti ġii devlet kimliğini ön plana çıkartarak ve
ġiilerle arasındaki tarihi, kültürel ve dini bağları kullanarak her zaman bölgede
etkinlik kurmaya çalıĢmıĢtır. Ama dikkat edilmesi gereken nokta Ģudur; Ġran
bölge ġiilerini kendi rejiminin ve devletinin çıkarı için kullanmaya
çalıĢmaktadır. Ġran‟ın çıkarına ters geldiğinde ġiiliği görmezlikten gelmiĢtir.
Nitekim ġiilerin çoğunlukta olduğu Azerbaycan‟ı, Azerbaycan-Ermenistan
sorununda desteklememiĢtir/desteklememektedir. Demek ki Ġran‟ın

11 Çetinsaya-Köse, SETA İran Dosyası, s. 4.
12 Ġran‟ın devrim ihracı politikası için bkz: Ġhsan D. Dağı, Orta Doğu’da İslam ve Siyaset, Bölüm
8–9, Ġstanbul: Boyut Kitapları, 1998.
42
jeopolitiği13 ile ġii jeopolitiği karĢı karĢıya geldiğinde Ġran, Ġran‟ın jeopolitiğini
tercih etmektedir. Diğer bir deyiĢle, ġii jeopolitiği, Ġran jeopolitiğinin bir
türevidir. 1979 Ġslam Devrimi‟nden sonra Ġran her ne kadar rejim ihracı
politikası söylemini kullansa da bundan dikkate değer Ģekilde faydalandığı da
söylenemez. Zaten Humeyni‟nin ölümünden sonra Ġran‟ın, dünyadaki ve
bölgedeki geliĢmeleri, jeopolitik ve ekonomik durumlarının gereklerini dikkate
alarak pragmatik bir dıĢ politika izlediği görülmektedir.14
İran İçin Engeller
Yukarıda bahsettiğimiz gibi birçok uzmana göre, Saddam‟ın
yönetimden uzaklaĢtırılması ile Irak‟ta yüzde 60–65 oranında nüfusa sahip
ġiiler etkin duruma geldiler. Böylece Ġran‟ın önünde muazzam bir ġii ekseni
ortaya çıktı. Fakat ġii ekseninin ortaya çıkması kadar bu yapıyı kullanacak
devletin yeterli güce ve imkâna da sahip olması gerekir. Peki, Ġran bu güç ve
kabiliyete sahip mi? Ortaya çıkan bu ġii jeopolitiğini Ġran kendi jeopolitiği için
kullanabilecek mi? Kısaca bu ġii kartını Orta Doğu denkleminde Ġran iyi
oynayabilecek mi?
GeliĢen olaylara bakıldığında, Ġran‟ın bu kartı kolay kolay
oynayamayacağı/oynattırılmayacağı açıkça görülmektedir. Çünkü Orta
Doğu‟da oyunlar genellikle güçlü oyuncular barındırır. Biraz Orta Doğu biraz
da ġiilik üzerine çalıĢıldığında Ģu ortaya çıkmaktadır; ne Orta Doğu Osmanlı
Devleti‟nin yıkılıĢından sonra bir bölge devletinin nüfuzuna bırakılmıĢ ne de
ġiilik tam bir bütünlük göstermiĢtir. Kısaca Ġran için ġii jeopolitiğinin önünde
çok ciddi engeller mevcuttur. Bu engeller ABD, Sünni Arap, Ġsrail ve ġiilikteki
farklılıktan kaynaklanan engellerdir.
ABD Engeli: Osmanlı Devleti‟nin dağılmasından sonra Orta Doğu‟da
oluĢan boĢluğu 1950‟li yılların sonuna kadar Ġngiltere doldurdu. Ġngiltere‟nin
bölgeden çekilmesiyle Orta Doğu‟da ABD en önemli aktör konumuna geldi.
1990‟lı yılların baĢlarından itibaren ise, Sovyetler Birliği‟nin yıkılması ile
ABD hem küresel düzeyde hem de Orta Doğu bölgesinde en belirleyici aktör
oldu. Orta Doğu‟da hayati çıkarları olan ABD kendi çıkarlarına ters düĢen her
oluĢuma karĢı çıktı ve gerekli önlemleri aldı. Nitekim 1979 devriminden sonra,
ABD Ġran‟ın yeni yönetiminin giriĢimlerini engellemek ve Ġran‟ı baĢarısız
kılmak için çevreleme politikasına baĢvurdu. Bu bağlamda ABD bir taraftan

13 Ġran‟ın jeopolitiği hakkında geniĢ bilgi için bkz: Ġzzetullah Ġzzeti, İran ve Bölge Jeopolitiği,
Küre Yayınları, Ġstanbul, 2005.
14 Gökhan Çetinsaya, “Ġran ve Güvenlik Algılamaları”, Refet Yinanç-Hakan TaĢdemir (Der.)
Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2002, s. 143.
43
Ġran-Irak SavaĢı‟nda15 Irak‟a destek verdi, bir taraftan ise Körfez bölgesinde
Ġran‟ın nüfuzunu engellemek için bölge devletleri arasında Körfez ĠĢbirliği
Örgütü‟nün kurulmasını teĢvik etti.16
ABD‟nin Ġran‟ı “çevreleme” ve “baĢarısız kılma” politikası hala devam
etmektedir. Gerçi ABD‟nin giriĢimleri sonucu Ġran, Afganistan‟da Taliban ve
Irak‟ta Saddam yönetimleri gibi iki düĢman komĢu yönetimlerden
kurtulmuĢtur. Fakat bölgede oluĢan boĢluğu Ġran‟ın dolduracağını düĢünmek
oldukça iyimser bir yaklaĢım olur. Çünkü Ġran, Taliban ve Saddam
yönetimlerinden kurtulmuĢtur ama daha büyük ve güçlü bir düĢman olan ABD
ile komĢu olmuĢtur. ABD Orta Doğu‟da askeri ve siyasi gücünü her olayda
ortaya koymaktadır. Ġran‟ın ġii jeopolitiğinden faydalanabilmesi için ABD‟yi
etkisiz kılması gerekir. Fakat ne Ġran ne de baĢka bir bölge devleti böyle bir
güce sahiptir. Saddam‟ın yönetimden uzaklaĢtırılması ile Orta Doğu‟da denge
Ġran‟ın değil, daha çok Ġsrail‟in lehine kaymıĢtır. Çünkü ABD bütün çabasını
bu yönde harcamaktadır/harcamaya devam edecektir. ABD ortaya koyduğu
Büyük Orta Doğu Projesi ile bölgeyi kendi isteği ve çıkarı doğrultusunda
Ģekillendirmek istemektedir. Nitekim ABD DıĢiĢleri Bakanı Condoleezza Rice
Ġsrail‟i ziyareti sırasında “yeni bir Orta Doğu’nun zamanı geldi” demiĢtir.17 Bu
bağlamda ABD‟nin kendi projesinin önündeki engellerle mücadele edeceği
açıktır. ġii ekseni de bu engellerden biridir ve ABD bu ġii eksenini Ġran‟ın
kullanımına bırakmayacaktır. Ayrıca Siyasal Ġslam‟ı tehdit olarak gören ABD,
1979‟dan beri Siyasal Ġslam‟ın en bariz temsilcisi ve destekçisi olan Ġran‟ı
baĢarısız kılmak istemektedir. Çünkü Siyasal Ġslam‟ın baĢarılı olması demek,
ABD‟nin baĢarısız olması demektir. Günümüzde görünen o ki; ABD Orta
Doğu‟da hem barıĢın hem de savaĢın seyrini belirleyecek en önemli aktör
durumundadır.
Sünni Arap Engeli: Orta Doğu‟da Ġran‟ın kullanabileceği bir ġii
ekseninin ortaya çıkması sadece ABD ve Ġsrail‟i rahatsız etmemekte aynı
zamanda baĢta Suudi Arabistan olmak üzere diğer Sünni Arapları ve Arap
yönetimlerini de rahatsız etmektedir. Özellikle Ġran‟ın ġii Araplar üzerinde
nüfuz kurmaya çalıĢması, Sünni Arap devletlerinin Ġran‟a karĢı politika
geliĢtirmelerine sebep olmaktadır. Nitekim 1981 yılında Körfez ĠĢbirliği
Örgütü‟nün kurulmasının esas sebebi ve Ġran-Irak SavaĢı‟nda Arapların Irak‟ı
desteklemesinin arkasında yatan sebep Ġran‟ı Körfez bölgesinden uzak
tutmaktır. Ġran Orta Doğu‟daki ġii damarı bir dıĢ politika aracı olarak
kullanmaya çalıĢtığında, kendisine karĢı bir Sünni Arap eksenini bulacaktır.

15 Ġran-Irak SavaĢı hakkında bkz: Türel Yılmaz, Uluslararası Politikada Orta Doğu, Ankara:
Akçağ Yayınları, 2004, ss. 235-242, Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset,
Savaş ve Diplomasi, Ġstanbul: Alfa Yayınları, 2004, ss. 553-577.
16 Fuller, The Center of Universe: The Geopolitics of Iran, s. 89.
17 Radikal, 26 Temmuz 2006.
44
Aynı zamanda bölgede çıkarı olan devletler bu iki ekseni birbirine karĢı denge
unsuru olarak da kullanmaktadırlar. 2003 Irak SavaĢı öncesi Irak, Sünni Arap
dünyasının ve Arap Birliği‟nin18 en güçlü ülkelerinden biri konumundaydı ve
Arap dünyasının liderliği için çalıĢmaktaydı. Fakat ABD‟nin Irak‟ı iĢgalinden
sonra Irak‟ın kimliği tartıĢılmaya baĢlandı. Nüfusun yüzde 60-65‟ini oluĢturan
ġiilerin yönetimde etkinlik kazanmasıyla Arap Birliği üyesi ġii bir Arap devleti
ortaya çıkmıĢ oldu. Ġran‟la iyi iliĢkileri olmayan Arap Birliği üyeleri (Suriye
Hariç) Ġran‟la tarihi, mezhepsel ve kültürel bağları olan Irak‟lı ġiilerin yeni Irak
yönetiminde etkin olmalarını endiĢe ile karĢılamaktadırlar. ABD‟nin iĢgalinden
sonra yaĢanan çatıĢmalardan da anlaĢıldığı gibi, Irak Sünni ve ġiilerin çatıĢma
alanı haline gelmiĢtir. Bu süreçte Irak‟ta Sünni Arap devletlerinin Sünnileri,
Ġran‟ın ise ġiileri desteklediği gözlenmektedir. Bir anlamda Ġran ile Sünni Arap
devletleri arasında Irak‟ta örtülü bir savaĢ yürütülmektedir. BaĢta Suudi
Arabistan olmak üzere Sünni Arap ülkeleri, Irak‟ın Arap ekseninden ayrılıp
Ġran eksenine girmesini engelleme yönünde politikalar izlemektedirler. Hem
bölgesel dengenin Ġran‟ın lehine kayacağını düĢünmeleri hem de ġii nüfus
barındırmalarından dolayı Sünni Arap yöneticiler ġiiliğin güçlenmesini ciddi
bir tehdit olarak görmektedirler. Günümüzde Sünni Arap yöneticilerin, Ġsrail‟in
Lübnan‟ı bombalaması ve Hizbullah‟la çatıĢmasında sessizliklerini
sürdürmeleri, Hizbullah‟ın Ġran ile olan yakın iliĢkisinden ve Ġran‟ın Arap
dünyasında etkinlik kurmasından rahatsız olmalarından dolayıdır. Arap
halkının düĢüncesi öyle olmasa da, özellikle Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve
Körfez Ülkeleri rejimlerinin geleceklerinden korktuklarından ve Ġran‟a karĢı
olduklarından neredeyse zımnen Ġsrail‟i destekler konumuna düĢmektedirler.
Arap Orta Doğu‟sundaki rejimlerin Ġsrail‟e karĢı sessiz kalmalarının en önemli
sebebi meĢruiyetlerinin halka dayanmaması ve ABD ile vazgeçilemez iliĢkilere
sahip olmalarındandır. Bundan dolayı Orta Doğu‟da rejimlerin güvenliği halkın
güvenliğinden önce gelmektedir.
İsrail Engeli: Ġsrail, kuruluĢundan(1948) 1979 Ġran‟daki Ġslam
Devrimi‟ne kadar geçen sürede Ġran ile iliĢkileri stratejik iliĢki düzeyindeydi.
Ġran Ġslam Cumhuriyeti‟nin kuruluĢundan sonra Ġran, ABD‟yi „büyük şeytan’,
Ġsrail‟i ise „küçük şeytan’ olarak tanımlayarak Ġran‟ın en önemli düĢmanlarını
belirlemiĢ oldu. Ġran‟ın yeni dini rejimi, Ġsrail‟i tanımamakta ve bu ülkeyi Orta
Doğu sorunlarının ana sebebi olarak görmektedir. Ġran Ġsrail‟e karĢı bu
yaklaĢımını Ġsrail‟e karĢı faaliyette bulunan Hizbullah gibi örgütlere destek
vererek ortaya koymaktadır. Ġsrail ise Ġran‟daki yeni rejimi kendi güvenliğine
en büyük tehdit olarak görmektedir. Nükleer silaha sahip bir Ġran‟ı ise
düĢünmek bile istememektedir. Bundan dolayı Ġran‟ın nükleer silaha sahip
olmaması için her türlü giriĢimin içinde olacağını her fırsatta ortaya

18 Arap Birliği hakkında geniĢ bilgi için bkz: Mehmet ġahin, “Arap Birliği Örgütü”, ġaban ÇalıĢ,
Birol Akgün, Önder Kutlu, (Der.) Uluslararası Örgütler ve Türkiye, Konya: Çizgi Kitabevi,
2006. ss. 535-554.
45
koymaktadır. Ġsrail Ġran‟ın kendi sınırları dıĢındaki ġiileri kullanarak bölgede
güçlü hale gelmesini ve Ġsrail‟e karĢı faaliyette bulunmasını kendi güvenliğine
tehdit olarak gördüğünden Ġran‟ın bölgede güçlü bir aktör olmasını engellemek
için her türlü giriĢimde bulunmaktadır. Nitekim Ġsrail, Lübnan Hizbullah‟ını
Ġran‟ın Lübnan‟daki uzantısı olarak görmektedir. Ġran da ġii bir örgüt olan
Hizbullah‟ı desteklediğini açıkça söylemektedir.
Ġran Ġsrail‟i en önemli düĢmanlarından biri olarak gördüğü sürece,
Ġsrail de Ġran‟a karĢı her oluĢumun içinde olacaktır. Ġran‟ın ġii ekseni
üzerindeki nüfuzunu etkisiz kılabilmek için bölgenin en önemli aktörü olan
stratejik müttefiki ve en önemli destekçisi ABD ile birlikte Ġran‟ı çevreleme ve
zayıflatma politikasını sürdürmektedir ve sürdürecektir. Nitekim Ġran nasıl
Lübnan‟da Hizbullah‟ı destekliyorsa, Ġsrail‟de Kuzey Irak‟ta Kürtlerle iĢbirliği
yaparak Ġran‟ı engelleme/çevreleme çabası içindedir. Ġsrail‟in Lübnan
topraklarına girerek Hizbullah‟a karĢı yürüttüğü savaĢ, Ġran‟ın Hizbullah‟a
desteği dikkate alındığında, Ġran‟ın ġii ekseni üzerindeki nüfuzunu kırmaya
yönelik bir olay olarak da yorumlanabilir.
Şiilikteki Farklılıktan Kaynaklanan Engeller: Ehl-i Sünnette olduğu
gibi ġiilik de tam bir bütünlük arz etmemekte ve farklı kollara ayrılmaktadır.
Bu ayrılık hem ġiiliğin yorumunda hem de siyasete bakıĢ açılarında kendini
göstermektedir. Örneğin ġiiliğin önemli kolları olan Ġmamiyye, Ġsmailiyye,
Zeydiyye, Nusayrilik, Dürzilik ve Bahailik arasında göz ardı edilemeyecek
kadar farklılıklar vardır. Hatta ġii temeller üzerine kurulmuĢ Ġran Ġslam
Cumhuriyeti‟nde Bahaîlerin On Ġki Ġmam ġiası tarafından en temel insani
hakları bile engellenmektedir. ġiiliğin farklı kolları arasında ciddi ayrılıklar
olduğu gibi, Ġmamiyye‟de de farklı yaklaĢımlar vardır. Özellikle bu farklılık ġii
ulemanın siyasetteki rolü üzerinde net olarak ortaya çıkmaktadır. Humeyni‟nin
ortaya koyduğu Velayet-i Fakih19 yaklaĢımı ġii ulema arasında ciddi
uyuĢmazlıkların olduğunu göstermiĢtir. Ġran Ġslam Cumhuriyeti‟nin
anayasasına göre en üst kurum olan ve rejimin meĢruiyetini sağlayan Velayet-i
Fakih, Irak‟ın en güçlü ġii lideri ve Merci-i Taklid20 olan Ayetullah Ali elSistani
tarafından kabul görmemektedir.

19 “Velayet-i Fakih” yaklaĢımı Ayetullah Humeyni tarafından formüle edilmiĢtir. Bu yaklaĢımı
destekleyenlere göre Hz. Muhammed‟in tüm yetkileri (Hükümet kurmak, devlet baĢkanlığı
yapmak ve halk üzerinde tüm yetkilere sahip olmak) vefatından sonra Ġmamlara devredilmiĢtir.
Bir baĢka deyiĢle Hz. Muhammed‟in yetkileri Hz. Ali‟ye sonra Hz. Hasan‟a ve sonra Hz.
Hüseyin‟e daha sonra On Ġki Ġmama en son olarak da Hz. Mehdi‟ye ve Ģimdi Hz. Mehdi‟nin
temsilcisi konumunda olan ve Velayet-i Fakih denen kiĢiye devredilmektedir. Humeyni‟nin
formüle ettiği bu görüĢ Ġran Ġslam Devrimi‟nden sonra sadece Ġran‟da uygulanmaktadır ve Ġran
anayasasına göre en üst makamdır.
20 “Merci-i Taklid” makamı ġiilerin dini ve sosyal hayatta örnek aldıkları ve içtihadına uydukları
dini liderlerdir. Bir nevi kayıp On Ġkinci Ġmam‟ın yeryüzündeki temsilcileri olarak kabul
ediliyor. Bundan dolayı ġii halk bu mercilerin birini fıkhi ve dünyevi iĢlerde taklit etmek
zorundadırlar.
46
ġiilik Hz Muhammed‟in vefatından sonra ortaya çıkmıĢtır. ġiilerin asıl
merkezi Irak sınırları içinde bulunan Necef‟tir. Ġranlıların ġiiliği kabul etmeleri
daha sonra çeĢitli dönemlerde gerçekleĢmiĢtir. Ġran‟da ġiiliğin güç kazanması
ise Bağdat‟ın fethinden sonra mümkün olmuĢtur.21 Kum kentinin ġiiler için
önemi bir dini merkez haline gelmesi de ġiiliğin Ġran‟da yayılmasından sonraki
dönemdedir. ġiiliğin yayılmasında, geliĢmesinde ve öğretilmesinde iki önemli
merkez vardır; 1) Necef Dini Okulu( Hozesi) 2) Kum Dini Okulu (Hozesi)
Necef Dini Okulu: Hz. Ali‟nin Ģehit olduğu zamana kadar Necef fazla
tanınmıĢ bir Ģehir değildir. Hz. Ali‟nin türbesinin burada bulunması Necef‟in
hızla tanınmasına sebep olmuĢtur. ġii din âlimi ġeyh Nasreddin Tusi‟nin
Bağdat‟tan Necef‟e göç edip yerleĢmesinden sonra dini okul kurulmuĢ ve
Necef, ġii dünyasının merkezi konumuna gelmiĢ ve ġii ekolü burada
Ģekillenmeye baĢlamıĢtır. Örneğin ġiilikteki Usuli22 (Aklı ön planda tutan
yaklaĢım) ve Ahbari23 ( daha çok geleneği öne çıkaran, haber ve âlimlerin
görüĢlerine dayanan yaklaĢım) yaklaĢımlarda Necef‟te ortaya çıkmıĢtır.
Kum Dini Okulu: Kum Ġran‟da ġii mezhebini kabul eden ilk
Ģehirlerden biridir. Ġmamların hayatta olduğu dönemlerde imamların nezdinde
ġii düĢünceyi kabul eden ve bu doğrultuda eğitim gören Ġranlı öğrenciler söz
konusu mezhebi yaymak için Kum Ģehrini tercih etmiĢlerdir ve bu çerçevede
Kum‟da dini okullar açmıĢlardır. Bundan sonra Kum, ġiiliğin önemli bir
merkezi olma özelliğini her geçen gün hem ġii âlimlerin buraya göçü ile hem
de yetiĢtirdiği öğrenci sayısındaki artıĢla pekiĢtirmiĢtir.
ġiilikteki Ġmamiyye ġiasını Ģekillendiren okullar Necef ve Kum
okullarıdır. Usuli ve Ahbari yaklaĢımlar her iki merkezde de taraftar bulmuĢtur.
Necef ve Kum arasındaki en ciddi ayrılık, Kum‟da yetiĢen Ayetullah
Humeyni‟nin geleneksel ġia çizgisine yeni bir yorum getirerek Velayet-i Fakih
yaklaĢımını ortaya koymasıyla baĢlamıĢtır. Bu yaklaĢımla Humeyni „sükut‟
ekolünün aksine, din adamlarının siyasetin dıĢında kalmasını değil, aksine
ġiiliğin tam yaĢanabilmesi için devletin tam tepesinde son sözü söyleme
hakkına sahip bulunmasını önermiĢtir.24 Humeyni‟nin bu yaklaĢımı, ġii
toplumunda hem dini hem de maddi güce sahip ġii ulemayı bölmüĢtür.25

21 Resul Ceferiyan, İran’da Şiiliğin Tarihi, 5. Basım, Tahran: Sazeman-Tebligat-i Ġslami Evi,
1999, s. 12.
22 “Usuli” yaklaĢım hakkında geniĢ bilgi için bkz: Mazlum Uyar, Şii Ulemanın Otoritesinin
Temelleri,Ġstanbul:Kaknüs Yayınları, 2004.
23 “Ahbari” yaklaĢım hakkında kapsamlı bilgi için bkz: Mazlum Uyar, İmamiyye Şiasının
Düşünce Ekolleri: Ahbarilik, Ġstanbul: AyıĢığıkitapları, 2000.
24 Erhan BaĢyurt, “ġii Ekseni Canlanıyor”, Aksiyon, Sayı 553. 2005.
25 ġii ulemanın gücü ve maddi kaynakları hakkında bkz: Mazlum Uyar, Şii Ulemanın
Otoritesinin Temelleri, Ġstanbul: Kaknüs Yayınları, 2004, ss. 269-309.
47
Humeyni Velayet-i Fakih yaklaĢımı ile geleneksel ġia inancındaki
imamların rehberliği anlayıĢını siyasal alanı da kapsayacak biçimde
geniĢletmiĢtir. Bu bakımdan, Humeyni‟nin daha çok ġiilikteki baĢkaldırı
potansiyelini ve din adamlarının önderliğiyle ilgili inanıĢların kapsamını
geniĢlettiği söylenebilir.26 Humeyni‟ye göre Hz. Muhammed kendi isteği ile
değil Allah‟ın emri ile Ġslam hükümetini kurmuĢtur ve Hz. Ali‟yi kendi damadı
olduğu için değil Allah‟ın emri ile kendisinden sonra imam ve halife tayin
etmiĢtir. Dolayısıyla gerek Hz. Muhammed gerekse Hz. Ali dönemlerinde
olduğu gibi günümüzde de Ġslam hükümetinin kurulması farzdır.27 Kısaca
Humeyni‟nin siyasi düĢüncesinin temeli Ģöyle özetlenebilir; din ile siyaset
arasında yakın iliĢkiler mevcut olduğundan bunları birbirinden ayırmak
mümkün değildir. Dolayısıyla siyaset ile dini ayırmak ve baĢka baĢlıklar
altında ele almak dini düĢünceye aykırıdır.28 Böylece Humeyni devleti din
adamlarının yönetmesi gerektiğini savunarak rejimin meĢruiyetini dine
dayandırmıĢtır.
Bu konuda Humeyni‟yi destekleyenler olduğu gibi karĢı çıkanlar da
olmuĢtur. Örneğin Ayetullah ġeriatmedari gibi 1979 yılında yapılan devrime
destek veren birçok etkili isim, din adamlarının siyasete bulaĢtırılmasından ve
“kayıp imam” gelmeden bir din devleti oluĢturulmasından dolayı Humeyni‟yi
sertçe eleĢtirmiĢlerdir. Bunun üzerine, Humeyni bir ilki gerçekleĢtirerek rejime
darbe planlamakla suçladığı, velayet-i fakih sistemine ciddi eleĢtiriler getiren
ġeriatmedari‟nin „Büyük Ayetullah‟ unvanını, cübbesini çıkartarak
kaldırmıĢtır.29
Humeyni‟nin Velayet-i Fakih düĢüncesine karĢı çıkan isimlerden birisi
de, Necef‟teki Ġran asıllı Ayetullah Uzma30 Ebu‟l Kasım el- Hui (Hoi) idi. Hui,
Humeyni ile sürgün yıllarında tanıĢıyordu ve ġii dünyasının o dönemdeki en
saygın ismi idi. Ancak Ayetullah Hui, siyasete karıĢmamayı, „sükut‟
geleneğinin devam etmesini savunuyor ve Velayet-i Fakih anlayıĢına karĢı
çıkıyordu. Hui‟ye göre, fakihin otoritesi siyasi alanı kapsamaz ve ulemanın
yetkisi tek fakihte toplanamazdı. 1992 yılında Hui‟nin ölümünden sonra onun
yerini talebesi Ayetullah Ali el- Sistani aldı. Hui‟ye bağlı olanlar ise merci-i
taklid olarak Sistani‟yi kabul ettiler. Sistani de hocası Hui gibi Velayet-i Fakih
anlayıĢına karĢı çıkmaktadır.31 Irak‟ta Saddam Yönetimi‟nin yıkılmasından
sonra, Sistani Irak‟ta neredeyse en önemli aktör konumundadır. Aynı zamanda

26 Alev Erkilet, Orta Doğu’da Modernleşme ve İslami Hareketler, 4. b., Ankara:Hece Yayınları,
2004. s. 352.
27 Ġmam Humeyni, Velayet-i Fakih, s. 13.
28 Yahya Fozi, İmam Humeyni’nin Siyasi Düşüncesi, Kum: Muaref Yayınevi, 2005, s. 93.
29 BaĢyurt, “ġii Ekseni Canlanıyor”
30 “Uzma” ġiilik mezhebine göre, risaleleri olan ve dini öğretileri(içtihatları) kabul gören büyük
Ayetullahlara verilen unvan.
31 BaĢyurt, “ġii Ekseni Canlanıyor”
48
Ġran dıĢındaki en önemli ġii lider olarak görülmektedir. Saddam Yönetimi‟nin
sona ermesinden sonra ortaya çıkan ġii ekseni sebebiyle Ġran‟ın etkisinin
artacağı vurgulanmaktadır. Fakat günümüzde Ġran‟daki rejim ile Sistani
arasında devlet yönetimi ve siyaset konusunda ciddi uyuĢmazlıklar mevcuttur.
Bu durum 1979 yılından beri ġii dünyasının çekim merkezi olan Ġran‟ın ve
Kum‟un öneminin azalıp Irak‟ı ve Necef‟i ġiiler için çekim merkezi haline
getirecektir.
Saddam Yönetiminin sona ermesinden sonra ġiiler Irak‟ta en güçlü
topluluk olarak ortaya çıktılar. Büyük bir ġii topluluğunun ortaya çıkması
üzerine Ġran‟ın etkisine girecek bir ġii ekseninin canlandığı dillendirilmeye
baĢlandı. Fakat Irak ġiileri ile Ġran ġiiliği arasında hiç de göz ardı edilemeyecek
anlayıĢ farkı mevcuttur. Saddam döneminde ġiilerin çekim merkezi Ġran ve
Ġran‟da dini ulemanın yetiĢtiği Kum ön plandaydı. ġiiliğin çıkıĢ merkezi olan
Necef ve Kerbela Saddam döneminde baskı altında olduğundan, hem Irak
ġiileri hem de bölge ġiileri Ġran‟ın desteğine muhtaçtılar. Bundan dolayı bölge
ġiileri üzerinde Ġran‟ın nüfuz kurması daha kolay oluyordu. Fakat Irak
ġiilerinin Saddam sonrası Irak‟ta güçlü hale gelmeleri, Ġran‟la aralarında bir
rekabet de yaratabilir. Bu bir anlamda Kum ile Necef‟in rekabeti olarak da
görülebilir.
Yukarıda da bahsedildiği üzere, Humeyni‟nin Velayet-i Fakih
anlayıĢına dayanılarak kurulan Ġran‟daki rejim ile Irak‟ta büyük oranda
Sistani‟nin görüĢleri doğrultusunda oluĢacak siyasal yapı arasında çok ciddi
farklar vardır. Yeni Irak siyasetinde belirleyici bir rol alacak olan ġiiler dini
kimlikleri ile Irak ulusal çıkarı arasında çoğu zaman tercih yapmak durumunda
kalacaklardır. Aynı zamanda bu, bölgedeki diğer ġiiler için de geçerlidir. Eğer
bölge ġiileri ulusal çıkarlarını göz ardı ederek dini kimliklerine göre dıĢ
politika davranıĢları geliĢtirirlerse, sonuçta ġii Ġran rejiminin bir dıĢ politika
aracı haline gelecekler ve Ġran‟a hizmet etmiĢ olacaklardır. Fakat dıĢ politika
genelde ulusal çıkarlara göre yürütülmektedir. Bunun en güzel örneğini ise Ġran
sergilemektedir. Azerbaycan‟ın nüfusunun çoğunluğunu ġiiler oluĢturmasına
rağmen, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sorunlarda Ġran, daha çok
Ermenistan‟a yakın politika takip etmektedir. Buna göre Ģu ortaya çıkmaktadır;
Ġran kendi ulusal çıkarı ve rejimini korumak için ġiiliği ön planda tutarak bölge
ġiilerini bir dıĢ politika aracı olarak kullanmaktadır. Ġran‟ın bu doğrultuda bir
dıĢ politika takip etmesi, Ġran dıĢındaki ġiileri daha da zor duruma bırakabilir.
Çünkü bu durumda Sünni Arap yönetimleri ġiiler üzerindeki baskılarını daha
da artıracaklardır.
Irak‟taki ġii yapılanma Ġran için fırsat olarak değerlendirilmesine
rağmen, Ġran‟ın önüne çok ciddi bir engel olarak da çıkabilir. Çünkü Irak‟ta
Sistani‟nin görüĢlerine göre oluĢacak bir yapı Ġran‟daki rejime tehdit olarak
ortaya çıkabilir. Ayrıca Irak‟ta demokrasiyi ön planda tutan bir ġii yapının
49
ortaya çıkması Ġran rejimi açısından tehlike olacaktır. Irak‟ta oluĢturulacak
federal ve demokratik yapı Ġran rejimini etkileme potansiyeli taĢımaktadır. Bu
süreçte Ġran‟da reformistler ve rejimden memnun olmayanlar Irak‟taki yapıyı
örnek alabilirler. Bu yöndeki bir geliĢme ABD ve Batı tarafından da
desteklenecektir. Irak‟ta ġii yapının güçlenmesi bölge ġiileri nezdinde Ġran‟ın
önemimi azaltırken Irak‟ı ön plana çıkaracaktır. Bunda Necef ve Kerbela‟nın
kutsallığının yanı sıra bölge ġiilerinin çoğunun Arap olması da etkili olacaktır.
ABD‟nin de desteği ile Irak ġiileri ön plana çıkartılarak, ġiilik bir anlamda
bölünerek, Ġran‟ın nüfuzu kırılabilir.
Ġslam Devrimi‟nden sonra Ġran kendisini ġii dünyanın hem ruhani hem
de siyasi merkezi olarak görmektedir. Ancak ABD‟nin Irak‟ı iĢgalinden sonra
Necef‟in yeniden eski etkinliğini kazanması Kum‟un ġii dünyasındaki
konumunu zayıflatmıĢtır. Bu açıdan bakıldığında Irak‟ın istikrara kavuĢması
Ġran‟ın çıkarlarına hizmet etmemektedir.32
Irak ġiileri yıllardan beri devam eden Saddam Yönetiminin
baskısından Ġran‟ın desteği ile değil, ABD ve Ġngiltere‟nin söz konusu yönetimi
devirmesiyle kurtuldular. Bu dönemde kurulan ABD-Irak ġiileri iliĢkileri hala
devam etmektedir. Hâlihazırda, Irak‟taki ġiiler ile ABD ve Ġngiltere müttefiklik
iliĢkisi içerisindedirler. ABD ve Ġngiltere istikrar sağlandıktan sonra silahlı
kuvvetlerini büyük oranda Irak‟tan çekseler de, yeni Irak yönetimi ile
anlaĢmalar yaparak Irak‟ta siyasi ve ekonomik olarak varlıklarını
sürdüreceklerdir. Yeniden yapılanma sürecinde Iraklı ġii liderler kolay kolay
ABD‟nin bölge politikalarına karĢı gelemeyeceklerdir. Çünkü ABD‟ye karĢı
geldiklerinde yeni Irak‟taki etkinliklerinin azalacağının farkındadırlar. Nitekim
baĢta Sistani olmak üzere Iraklı ġiiler, Irak dıĢında hiçbir olayla
ilgilenmemektedirler. Zaman zaman Mukteda es-Sadr Ġran lehine açıklamada
bulunsa da, Irak ġiileri aktif olarak ne Ġran‟la ne Suriye ile ne Lübnan‟la ne de
Filistin‟le ilgilenmektedirler. Iraklı ġiilerin öncelikli istekleri, yeni Irak‟ta
temel unsur olarak siyasi süreçte güçlü konum kazanmaktır. Bu da ancak
Irak‟ta iĢgalci güç olan ABD ile iĢbirliği ile olabilir. Bu aynı zamanda Ġran‟a
mesafeli olmak anlamına da gelmektedir. Ayrıca, yeni Irak yönetiminde etkin
görevler alan ve Irak devletine sahip çıkacak olan Iraklı ġiiler, Ġran ile Irak
arasındaki tarihten gelen sorunları da devralmıĢ olacaklardır. Bunlara ek olarak,
Arap-Fars ayrılığını da unutmamak gerekir. Arap-Fars ayrılığı, Irak ġiileri
üzerindeki Ġran nüfuzunu azaltacaktır.
Irak ġiileri arasında siyasete dair üç tür eğilim mevcuttur. Ahmet
Çelebi ve Ġyad Allavi gibi laik ġiiler, Sistani gibi din adamlarının siyasetteki
rolünü eğitim ve özel hukuk düzenlemeleri ile ilgili konularda danıĢılmasıyla

32 Mazin Hasan, “Yeni Dönemde Arapların Irak Politikası”, Stratejik Analiz, Sayı 75, Temmuz
2006, s. 88.
50
sınırlı tutan ve Ġslam‟ın devlet yönetiminde çok etkin olmasını isteyen Sadr gibi
ġii liderler vardır.33 Görüldüğü gibi Irak‟ın yüzde 60-65‟ini oluĢturan ġiiler
arasında bile devletin alacağı Ģekil hakkında tam bir bütünlük yoktur. Bunların
dıĢında Irak‟ta dinin etkin olmasına Ģiddetle karĢı çıkan Sünni Araplar ve
Kürtler de vardır. Bundan da anlaĢılacağı üzere Irak‟ta Ġran ekseninde bir
devletin kurulma ihtimali oldukça zayıftır. Irak‟ta ġii nüfus fazla da olsa, yeni
yönetim ister istemez ABD ile daha çok iyi iliĢkiler içinde olacaktır.
Sonuç
2003 yılının Mart ayında Irak‟ta Saddam Yönetiminin sona erdirilmesi
ve ABD‟nin Irak‟ı ĠĢgali sonrasında ġiilerin önemli bir unsur olarak ortaya
çıkması üzerine Orta Doğu‟da Ġran‟ın etkisine girebilecek Pakistan‟dan
Lübnan‟a kadar bir ġii ekseninin ortaya çıktığı konusunda akademik ve
akademik olmayan yazılar yazılmaya ve görüĢler sunulmaya baĢlandı. Bir ġii
ekseninin ortaya çıktığı ve Ġran‟ın bu durumu bir dıĢ politika aracı olarak
kullanmak isteyeceği aĢikârdır. Zaten 1979 Ġslam Devrimi‟nden sonra Ġran,
rejim ihracı politikasını gündeme getirerek resmen bu ekseni kullanmaya
kalkmıĢtı. O dönemde baskı altında olan Irak ve Bahreyn gibi ülkelerde ġii
hareketlenmeler olsa da istenilen sonuç elde edilemedi. GeçmiĢte olduğu gibi
2003 Irak SavaĢı‟ndan sonra da Ġran ġii eksenini kullanmak isteyecektir.
Nitekim günümüzde Lübnan‟da Hizbullah‟a destek vererek bunu
göstermektedir. Fakat Ġran‟ın bu ekseni kullanması hiç de kolay olmayacaktır.
Çünkü bunun önünde ciddi engeller vardır. BaĢta ABD „Ģer ekseni‟ ilan ettiği
bir devletin Orta Doğu gibi hayati çıkarlarının olduğu bir bölgede nüfuz
kurmasını engelleyecektir. Büyük Orta Doğu Projesi gibi iddialı bir proje ile
bölgeyi dönüĢtürmek isteyen ve bunun iĢaretlerini Afganistan‟a müdahale ve
Irak‟ı iĢgal ederek gösteren ABD, Ġran‟ın bölgesel etkinlik kurmasının
önündeki en ciddi engel olarak gözükmektedir.
ABD‟nin Orta Doğu‟daki stratejik ortağı ve tam destek verdiği Ġsrail,
Irak‟ın iĢgalinden sonra bölgedeki konumunu daha da güçlendirmiĢ olarak
çıktı. ABD gibi Ġran‟ı düĢman gören Ġsrail de Ġran‟ın ġiileri kullanarak bölgede
etkinlik kurmasının önünde önemli bir engeldir. Nitekim Ġran‟ın nükleer
çalıĢmalarına karĢı çıkarak ve Lübnan‟da Hizbullah‟la savaĢarak bunu
göstermektedir.
BaĢta Suudi Arabistan olmak üzere Sünni Arap devletleri de en az
ABD ve Ġsrail kadar Ġran‟ın ġii eksenini kullanmak istemesinden rahatsızlık
duymaktadırlar. GeçmiĢten gelen Arap-Fars rekabetinin yanında Ġran‟ın ġiileri

33 ġanlı Bahadır Koç-Mazin Hasan, “Irak‟ta DireniĢin ve ĠĢgalin Gölgesinde Demokrasi Deneyi”,
Avrasya Dosyası, Cilt 11, Sayı, 3, 2005. s. 134.
51
kullanmak istemesiyle bir de ġii-Sünni rekabetinin yaĢandığı gözlenmektedir.
Günümüzde bu rekabetin en yoğun yaĢandığı yer Irak‟tır.
Bunların yanında ġiilikteki farklılıkları da göz önüne aldığımızda,
Ġran‟ın iĢinin hiç de kolay olmadığı anlaĢılmaktadır. Ġran bölgedeki ġii eksenini
bir dıĢ politika aracı olarak kullanmaya kalkarak bölgesel hegemonya kurmaya
kalkıĢtıkça, ABD gibi bölgede hayati çıkarları olan bölge dıĢı devletler ve
bölge devletleri tarafından dıĢlanacak ve çevreleme yoluna gidilecektir.
ABD‟nin Irak‟ı iĢgalinden sonra Orta Doğu‟daki geliĢmelere
baktığımızda bölgenin bir kaosa doğru sürüklendiği görülmektedir. Çünkü
hâlihazırda bölge halkı tarafından meĢruiyeti kabul edilen ve düzeni sağlayacak
ne uluslararası ne de bölgesel bir güç mevcuttur. Küresel bir güç olan ABD‟nin
Ġsrail hariç Orta Doğu‟da imajı tarihinin en düĢük noktasındadır. ABD‟nin
Ġsrail‟e verdiği sınırsız destek, Orta Doğu diktatörlerine verdiği destek ve
bölgeye yönelik tek taraflı davranıĢları ABD‟nin bölge halkı tarafından kabul
edilebilirliğini imkânsız kılmaktadır. Bölge diktatörleri ise, ABD‟nin bölgeyi
değiĢtirmeye yönelik politikası olan Büyük Orta Doğu politikası ile Ġslamcılar
arasına sıkıĢmıĢ durumdadırlar. Laik Arap yöneticilerinin hem Ġsrail‟e karĢı
baĢarısızlıkları, hem de iç baĢarısızlıkları Arap milliyetçiliğinin de yıldızını
söndürmüĢ bulunmaktadır. Arap milliyetçiliğinin bıraktığı boĢluğu, Ġslamcılar
doldurmaktadır. Orta Doğu‟da yapılan son seçimlerde Ġslamcı örgütler güç
kazanarak çıktılar. Mısır‟da Müslüman KardeĢler, Lübnan‟da Hizbullah,
meclise önemli sayıda milletvekili gönderdiler. Filistin‟de ise, Hamas en güçlü
parti olarak hükümet kurdu. Bu geliĢmelere baktığımızda bölgede laik
Müslüman devletler isteyen küresel güç ABD ile bölge gerçeklerinin birbirine
tamamen zıt olduğu görülmektedir. Bu durum Büyük Orta Doğu Projesi‟nin de
sonuçsuz kalacağını göstermektedir. Zaten Büyük Orta Doğu Projesi‟nin
uygulanması demek ABD‟nin bölgeden çıkması ve bölge diktatörlerinin sonu
demektir. Bundan dolayı diktatörler bu projeye destek vermemektedirler. Orta
Doğu‟da ne halk ne de yöneticiler tarafından hoĢ karĢılanmayan ABD kaynaklı
bir projenin baĢarılı olamayacağı aĢikârdır. Zorla kabul ettirilmeye çalıĢılırsa
olacak sonuç günümüzde bölgede yaĢananlardan da anlaĢılacağı üzere “kan” ve
“savaĢ”tır.
Bu süreçte Ġran hem ABD ve Ġsrail‟i engellemek/uğraĢtırmak hem de
Batı yanlısı Sünni Arap yönetimlerini zayıflatmak için bölgedeki Ġslamcı
gruplara destek vermektedir/vermeye devam edecektir. Orta Doğu‟da yaĢanan
ve yaĢanacak olan kaostan bölgedeki her devlet gibi Ġran da zararlı çıkacaktır.
Tabii ki, bu zarardan en büyük pay her zaman olduğu gibi yine bölge halkına
düĢecektir.
Günümüzde görünen o ki, bölgeye yönelik olarak baĢta ABD olmak
üzere hem büyük güçlerin hem de bölge devletlerinin beklentileri oldukça
52
yüksektir. Fakat bu beklentilerin bölge gerçekleriyle ve birbirleriyle neredeyse
taban tabana zıt olmalarından dolayı gerçekleĢme ihtimali yok gibidir. Peki
sonuç? Orta Doğu‟da yine gerginlik, yine kaos ve yine savaĢ. Ya çözüm?
Bölge halkı tarafından meĢruiyeti kabul edilen yönetimler, projeler ve bunların
baĢarılı olması için destek. Eğer küresel ve bölgesel düzeyde barıĢ ve refah
isteniyorsa, baĢta ABD olmak üzere Batı, uluslararası iliĢkilere sadece Batı
değerleri ve çıkarları ile bakmakla yetinmemeli, uluslararası iliĢkileri Doğu‟dan
okuyanların da yaklaĢımlarını dikkate almalıdır.
53
Kaynakça
ARI, Tayyar, Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi,
Ġstanbul: Alfa Yayınları, 2004.
BAġYURT, Erhan, “ġii Ekseni Canlanıyor”, Aksiyon, Sayı 553, 2005.
BAYLAK, AyĢen, İmam Humeyni, Ġstanbul: Ġlke Yayıncılık, 2005.
CEFERĠYAN, Resul, İran’da Şiiliğin Tarihi, 5. Basım, Tahran: SazemanTebligat-i
Ġslami Evi, 1999.
CIA, https://www.cia.gov/cia/publications/factbook/countrylisting.html.
ÇETĠNSAYA, Gökhan, “Ġran ve Güvenlik Algılamaları”, Refet Yinanç- Hakan
TaĢdemir (Der.) Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ankara: Seçkin
Yayıncılık, 2002.
ÇETĠNSAYA, Gökhan-Köse, Talha, SETA İran Dosyası, Rapor no. ST2, 706.
http://www.setav.org/document/ST2_706_SETA_Iran_Dosyasi.pdf (13-7-
2006)
DAĞI, Ġhsan D., Orta Doğu’da İslam ve Siyaset, Ġstanbul: Boyut Kitapları,
1998.
ERKĠLET, Alev, Orta Doğu’da Modernleşme ve İslami Hareketler, Ankara:
Hece Yayınları, 4. Basım, 2004.
FOZĠ, Yahya, İmam Humeyni’nin Siyasi Düşüncesi, Kum: Muaref Yayınevi,
2005.
FULLER, Graham E., The Center of Universe: The Geopolitics of Iran,
Oxford: Westview Press, 1991.
HASAN, Mazin,“Yeni Dönemde Arapların Irak Politikası”, Stratejik Analiz,
Sayı 75, Temmuz 2006.
HUMEYNĠ, Ġmam, Velayet-i Fakih.
ĠZZETĠ, Ġzzetullah, İran ve Bölge Jeopolitiği, Ġstanbul: Küre Yayınları, , 2005.
KOÇ, ġanlı Bahadır,- Hasan, Mazin, “Irak‟ta DireniĢin ve ĠĢgalin Gölgesinde
Demokrasi Deneyi”, Avrasya Dosyası, Cilt 11, Sayı, 3, 2005.
MOĠN, Baqer, Son Devrimci Ayetullah Humeyni, Ankara: Elips Kitap, , 2005.
54
NASR, Vali, “Regional Implication of Shi‟a Revival in Iraq”, The Washington
Quarterly, Summer 2004.
ONAT, Hasan, Shi’ism in the Twentieth Century and the Islamic Revolution of
Iran, Ankara: Research Foundation For Public Sevices, 1996.
ÖZCAN, Nihat Ali, İran Sorununun Geleceği: Senaryolar, Bölgesel Etkiler ve
Türkiye’ye Öneriler, TEPAV Orta Doğu ÇalıĢmaları/1, Haziran 2006.
http://www.tepav.org.tr/tur/admin/dosyabul/upload/abd_iran.pdf (15-7-2006)
Radikal, 26 Temmuz 2006.
ġAHĠN, Mehmet, “Arap Birliği Örgütü”, ġaban ÇalıĢ, Birol Akgün, Önder
Kutlu, (Der.) Uluslararası Örgütler ve Türkiye, Konya: Çizgi Kitabevi, 2006.
ġAHĠN, Mehmet-TAġTEKĠN, Mesut, (Der.) II. Körfez Savaşı, Ankara: Platin
Yayınları,
UYAR, Mazlum, İmamiyye Şiasının Düşünce Ekolleri: Ahbarilik, Ġstanbul:
AyıĢığı kitapları, 2000.
UYAR, Mazlum, Şii Ulemanın Otoritesinin Temelleri, Ġstanbul: Kaknüs
Yayınları, 2004.
YILMAZ, Türel, Uluslararası Politikada Orta Doğu, Ankara: Akçağ
Yayınları, 2004.

Konular