Çağdaş İran Şiiri

Dünya bizi şiir ve irfanla tanıyor. Ülkemiz uraniyum zenginleştirmeğe yönelik adım atmadan yüzyıllar önce edebi zenginleştirme yönünde adım atmıştır.
Büyük şairimiz Şiraz’lı Sâdi’nin 8 yüz yıl önce yazdığı şiirler, kendisinden önce sınırları aşmıştır. O öyle büyük bir şairdir ki şiiri Birleşmiş Milletlerin giriş kapısının üzerine yazılmıştır :
Adem oğlu tek vucudn azasıdır
Zira tek özdendir yaratılmıştır
Gote ve Shiler gibi büyük şairler, 700 yüz yıl önce yaşamış olan büyük şairimiz Şiraz’lı Hafız’ın şiirlerinden etkilenmişler.
Belkide hiç bir dilde Farsça’da olduğu kadar şiir, çabuk ergenlik çağına ulaşmamıştır. Bugün İngilizce konuşan bir kişi Shekspier’ın yazdığı bütün şiirleri anlamakta zorluk çeker belki ama biz bin yıl geçmesine rağmen hala Firdevsi ve Hayyam’ın şiirlerini konuştuğumuz dilde okuyor ve anlıyoruz.
Farsça şiir alanındaki isimler ve mazmunlar o kadar fazladır ki, bunların tamamını bir kaç cilt kitapta toplamak bile imkansızdır.
Geçen bin yıl içersinde edebiyat alanında ciddi olarak faaliyette bulunan ve kalitede bir birine yakın yüzü aşkın büyük şair yetiştirmişizdir.
İran şiiri ülkemizin bugünkü coğrafi sınırlarıyla sınırlı değildir. İran sınırlı bir coğrafya olmadan önce köklü bir kültürdür.
Firdevsi, Hayyâm, Nâsır Hüsrev, Nizâmi, Attar, Sâdi, Hâfız, Mevlânâ, Sâib, Bîdel vs. böyle bir kültür ortamında yetişmiş ve bugün dünya edebiyatının zirvesinde yer almaktadır.
İran kültürü modern ve değişime açık bir kültür olduğu için 15 yüz yıldan beri diğer kültürlerle değişim ve alış veriş içerisinde olmuştur.
Türkçe ve Farsça dilleri arasında çift yönlü bir yakınlık olduğunu bir çok Fars ve Türk şairlerin eserlerinde görmek mümkündür. Bizim bazı çağdaş şairlerimiz Farsça’nın yanı sıra Türkçe ve Azerice şiirler de yazmışlardır. Farsça’nın etki alanı Çin’in Kaşgar bölgesinden, Hindistan’ın Gürkan padişahlarına ve Halep’ten Bosna ve Arnavutluk’a kadardır ve bu coğrafyada yaşayan insanlar bu dili konuşma dili olarak kullanmışlardır.
Merhûm Şehriyar Tebbirizî, merhûm Hüseyin Münzevî ve merhûm Umran Selâhî Farsça’nın yanı sıra Türkçe’yi de bilen ve bu dile de şiir yazan ünlü üç çağdaş şairimizdir.
Böyle parlak bir geçmişle birlikte, modern edebiyat, geleneğe paralel olarak gelişmiştir. Ancak geleneğe dayanarak geliştiği için kendi özelliklerini de korumuştur.
Çağdaş Türk şiiri de çağdaş İran şiiriyle birlikte yenilik aşamasına girmiştir. Ancak bu ülkenin şiiri de gövdeli bir ağaç gibi gelenek köklerine dayalı olduğu için asîl ve Doğu dünyasına ait bir şiirdir.
şair kitabi
Yeni sömürgecilik sistemi kültürel yollarla dünyayı kendine tâbî tutmaya çalışıyor. Bir çok Batı düşünce örnekleri, diğer kültürleri yok etmek amcıyla, form ve muteva kalıbında tasarlanmıştır.
Ne mutlu ki bunlara karşı direne bilecek asîl kültürler hâlâ hayatta ve çağımız dünya insanına söyleyecek sözleri vardır. Kanaatimce köklü bir geçmişe sahip İran ve türkye kültürü bu özelliklere sahip olduğu için hiç bir zaman sömürgeci, hüviyetsiz akımlardan korkmamışlardır.
Mevlânâ – ki bu sene UNESCO tarafından Melânâ yılı ilan edildiği için İran, Türkiye, Afganistan ve Tacikistan’da çeşitli peogramlar düzenlenmiştir – ortak kültürümüzün gerçek bir temsilcisidir.
Son bir kaç yıl boyunca Mevlânâ’nın dîvânı dünyanın en çok satan şiir kitapları arasında yer almıştır.
Görüldüğü gibi Batı dünyası da köksüz modernismden geleneğe dayalı modernisme dönüş yapmıştır. İşte bu, o bahsettiğimiz asîl ve köklü kültür demektir.
Yeniliği olmayan gelenek, gelenekten yoksun olan modernism kadar değersiz ve köksüzdür.
Çağdaş İran şiirinde “Güney” ve “Küzey” gibi güçlü akımlar söz konusudur.
Bir çoğu yüzyıllarca süregelen ve onlarca kaıp ve formdan oluşan klasik İran şiirinin kalıpları işlevlerini modern şiirden yana yeniden hayata geçirmişlerdir.
Çağdaş İran şiiri form açısından dünyanın bir çok yeilikçi şairini geride bırakmış ve çağdaş şiirimizde formcuların sayısı azımsanamaz. Her on yılda bir veya iki yeni cereyan ortaya çıkmış, bunlardan bazıları başarılı ve bazıları ise başarızıs olmuşlar.
“Hacim şiiri”, “söyleyiş şiiri” ve “hareket şiiri” formcu akımlardan bazılarıdır.
İran şiiri çeşitli konularda kendini geliştirmiştir. Aşk şiiri, irfani şiir, sosyal ve iitiraz şiiri, fesefi şiir ve akılcı şiir bunlardan bazılarıdır.
Son yıllarda bazı şairler, klasik kalıplarda – özellikle gazel kalıbında – form ve muhteva açısından yeni şeyler ortaya koymuşlar. Huşeng İbtihâc, Simin Behbahânî, Hüseyin Münzevi ve Muhammedali Behmeni bu cümledendir.
Son elli yıl içerisinde halk şiiri ve şarkı kalıplarında da kayda değer çalışmalar yapılmıştır. İran dilleri ve lehçelerinin yanında şarkı şiirileri halkın konuşma dili kalıbında klasik müsikle özellikle pop müzikle iyi bir irtibat kurmuştur.
İslam inkılabından sonraki şiir, yani son otuz yılın şiiri, hemasi, aşk, uyanış, mazluma destek ve zalimle mücadele gibi konulara düğümlenmiştir.
Genel olarak çağdaş İran şiiri döğru bir kararla geleneğe dayandığı için yerinde saymadan ilerlemiştir. Tam bir şoför gibi; Sadece arka aynaya bakarak sürerse önden kaza yapar, sadece önüne bakarak hareket ederse arkadan vurulabilir.
Alireza GAZVE

Konular