İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri1

61
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
İran’ın Ekonomi Politikası,
Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri1
Iran’s Political Economy, Impact of Sanctions and Dilemmas
Seçkin BERBER*
Öz
Nükleer çalışmaları nedeniyle ekonomik yaptırımlara maruz kalan İran söz konusu bu sarmaldan çıkış yolları aramaktadır. Ancak İran’ın ekonomik anlamda
daralması sadece uygulanan yaptırımlardan kaynaklanmamaktadır. Bir noktada
ekonominin kronik sorunları İran siyasetinin karmaşık yapısına ve kökleşmiş
devlet uygulamalarına dayanmaktadır. Bu çalışma ile İran ekonomi politiğinin
bağlı olduğu yapı, bu yapının özünde barındırdığı ikilemlere ve çözümsüzlüğe
dair bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın son bölümünde ise İran’a uygulanan ekonomik yaptırımların sonuçlarına değinilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İran, Ekonomi Politik, Yaptırımlar
Abstract
Because of its nuclear program, Iran is exposed to the economic sanctions and
have tried to look for a way out. However, Iran’s economic constriction does not
only root in these sanctions. At one point, the chronic economic problems are
based on Iran’s complicated political structure and rooted state practices. This
study attempts to draw a framework about the structure on which Iran’s political
economy depends, is depended on the Iran’s economy politics, the dilemmas and
the solutionlessness, which are sheltered in this structure. In the final chapter of
this study, it is mentioned the results of the applied economic sanctions to Iran.
Keywords: Iran, Economy Politics, Sanctions
1 “İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri” başlıklı bu makale 26 Nisan 2013
tarihinde BİLGESAM’da yazmış olduğum “Yaptırımların İran Ekonomisine Etkileri” isimli analizin
genişletilmiş ve ayrıntılandırılmış halidir. Her iki çalışmanın da kaleme alınması esnasında değerli
görüşleriyle katkı sunan Erdem Kaya’ya ve grafiklerin hazırlanması noktasındaki değerli yardımları
için Selim Vatandaş’a teşekkürü bir borç bilirim.
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013, ss.61-84
*Dokuz Eylül Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora öğrencisi
BİLGESAM Orta Doğu Araştırmaları Bölümü
62
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
GİRİŞ
İran üzerine araştırma yapmanın temel zorluklarından ilki, çalışma yaptığınız bu
ülkeye dair edindiğiniz deneyim ve bilgileri aktarma noktasında “İrancı” olarak
yaftalanma ihtimalinizdir ki bunun için İran’dan uzak bir coğrafyaya gitmenize gerek yoktur, yakın bir komşu olmanız yeterlidir. Diğer taraftan, rejimin gölgesinde
yükselen kalın duvarlar ulaşmaya çalıştığınız birçok veri ve bilginin engellenme
ihtimalini de beraberinde getirmektedir. Hal böyle olunca İran üzerine akademik
bir çalışma yapmak güçleşir. Böylesi bir kısır döngünün içinde kaybolmamaya
gayret ederek kaleme alınan bu makalede İran ekonomisinin genel yapısı ve ikilemlerine dair bir iz düşüm verilmeye çalışılmıştır.
Bugün içinden çıkılmaz bir sarmal haline gelen ekonomik sorunlara İran’ın tüm
unsurlarını seferber ederek ivedi bir çözüm getirmesi elzemdir. Zira, 34 yıl önce
toplumsal refah şiarıyla bir devri sonlandıran ideolojinin yarattığı yapı beklenen
ve vaat edilen gelişmeyi tam anlamıyla sağlayamamıştır. Gelirin adaletli paylaşımı
noktasında İran İslam Cumhuriyeti, yönetimi devraldığı Pehlevi Hanedanlığından
çok daha iyi bir konumda değildir. Üstelik geride bırakılan yıllar içerisinde İran
nüfusu hızla artmış. Devrimi yaşamamış, doğrudan baskı düzeninin içine doğmuş
bir kuşak söz konusu bu nüfusun neredeyse yarısını oluştururken, ekonomik anlamdaki bir sıkışmanın toplumsal etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır.
İran ekonomisine politik bir düzlemden açıklama getirmeyi hedefleyen bu
makalede öncelikle kısa bir tarihsel bakış ile devlet ve ekonomi arasındaki
organik yapının kökenlerine inilmeye çalışılmıştır. Ardından bu yapının karakteristiği sayılabilecek özellikler saptanmış ve özellikle İran’ın son on yıllık ekonomik verimliliği üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. Bu noktada, şiddeti
İran’ın nükleer çalışmaları nedeniyle 2011’den bu yana artan, ancak 1979 İran
Devrimi’nden bu yana varlığı hiç unutulmayan ekonomik yaptırımların etkisine
de değinilmeye çalışılmıştır.
1. İRAN EKONOMİSİNE KISA BİR TARİHSEL BAKIŞ
1979 İran Devrimi’nin nedenleri ve sonuçları üzerine yapılan araştırmaların büyük
bir çoğunluğu sosyo-politik düzlemde değerlendirmeleri içermektedir. Aynı ölçü-
de akademik ilgiye mazhar olmasa da ekonomik sorunların yarattığı ortam devrim
dinamikleri arasında yer almaktadır. Pehlevi Hanedanlığı (1925-1979) İran modernleşmesi2 üzerine çok yönlü adımların atıldığı bir dönem olarak anılmaktadır.
2
Türkçede zaman zaman “çağdaşlaşma” olarak da kullanılan “modernleşme” kavramının farklı bir
içeriğe sahip olduğu söylenebilir. “Çağdaşlaşma” kavramı daha çok “asrileşme” ya da “muasırlaş-
ma”, “zamana, çağa ve günümüz koşullarına ait olma” anlamında kullanılmaktadır. “Modernleşme”
ise Endüstri Devrimi’nin temelde ilerlemeci bir güç olduğu görüşünden hareketle Batı toplumlarının diğer toplumlara nasıl bir model olacağını açıklayan bir kuramdır. Çoğunlukla karşıtı olan
“geleneksellik” kavramı ile birlikte açıklanır. Ayrıntılı bilgi için bakınız: Niyazi Berkes, Türkiye’de
Çağdaşlaşma, (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2012); Anthony Giddens, Modernity and Self-
63
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
Ancak modernleşme hamlelerinin baskı yoluyla ve tepeden inmeci yöntemlerle
yürütülmesi, toplumsal farklılıkların dikkate alınmaması Pehlevi devrinin karakteristiği olarak görülebilir. Nitekim modernleşme ile vaat edilen ekonomik kalkınmışlık tam olarak yakalanamadığı gibi gelir dağılımındaki uçurum ve sosyal
adaletsizlik İran Devrimini yaratan köken etkenler olarak tahlil edilmektedir.
Pehlevi Hanedanlığı dönemindeki İran ekonomisini planlı bir ekonomi olarak tanımlamak eksik kalacaktır. Ancak devletin özellikle petrolden elde edilen mali
kaynakların hangi oranda hangi sektöre ya da hangi toplumsal kesime aktarılaca-
ğına dair denetiminin bahsi geçen gelir adaletsizliğini yarattığı da bilinmektedir.
Özellikle monarşiye yakın üst ve üst-orta sınıf sayılan bürokratlar ve sanayiciler
maddi kaynaklardan büyük oranda pay alırken, aynı oranda pay almayı bekleyen ancak giderek fakirleşen orta ve alt-orta kesim esnafın, işçinin ve köylünün
memnuniyetsizliği İslami eğilimli, mazlum halk söylemi üzerinden şekillenen
alternatif bir sosyal zemini yaratmıştır. Söz konusu bu kesimlerin geçimini
sağladığı tarım sektörü, geleneksel, yarı-geleneksel endüstriler ve hizmetler sektörü devlet destekli ağır sanayi kadar büyüyemediği için, birer cazibe merkezi haline gelen büyük şehirlere göç Muhammed Rıza Pehlevi iktidarının son on yılında
hız kazanmıştır.3
Her ne kadar Muhammed Rıza Pehlevi’nin 1963’te “Beyaz Devrim”4 adını verdiği yenilik hareketi, İran’da baskın toprak ağalığı5 sistemini bir miktar kırmayı
başarmış ve 1,5 milyon köylüyü6 toprak sahibi yapmış olsa da, 1979 İran Devrimini oluşturan monarşi karşıtı dinamikleri bir süre sonra güçlendirmiştir. Toprak
ağalığını feshetmekten, fabrikada çalışan işçilere net kar üzerinden pay vermeye, kadınlara seçim hakkı tanınmasından, eğitim,7 sağlık ve tarım sektörlerinde
düzenlemelere kadar bir dizi yeniliği içeren Beyaz Devrim ile Muhammed Rıza
Pehlevi kendisine köylüler, işçiler ve kadınlardan oluşan bir destek sınıf oluşturmak istemiştir.
Identity in the Late Modern Age, (Cambridge: Polity Press, 1991)
3
Glenn E. Curtis ve Eric Hooglund, Iran: A Country Study,5. Baskı, (Washington:U.S Government
Printing Office, 2008), 148-149
4
Muhammed Rıza Pehlevi bu devrime karar vermeden önce yapılan referandumda 5,5 milyon
seçmenin desteğini aldığı için, kanla yapılmayan bir devrim olması hasebiyle “Beyaz Devrim”
benzetmesini kullanmıştır.
5 Homa Katouzian İran’da feodal bir toplumsal yapının olmadığı görüşündedir. Feodal yapıların
uzun dönemli toplumlarda (long-term society) görüldüğünü, İran’ın ise kısa dönemli (short-term society) “keyfi idare” (arbitrary rule) ile yönetilen bir toplum olduğu görüşünü ortaya atar. Bu konuya
ilişkin ayrıntılı bilgi için bakınız: Homa Katouzian, Iranian History and Politics: The Dialectic of
State and Society, (London: Routledge, 2003), 35-60
6 İran siyasi tarihinde “toprak reformu” olarak anılan bu hamle ile Şah, mülk sahiplerinin ellerindeki toprakları uygun bir fiyattan alıp piyasa değerinin %30 altında, düşük faiz oranından 25 yıl
vadeyle köylüye satarak 1,5 milyon köylünün toprak sahibi olmasını sağlamıştır. İran nüfusunun
yaklaşık %40’ını oluşturan 9 milyon insan bu reform sayesinde kendi toprağının sahibi olmuş ve
bir nevi köle-köylü olmaktan kurtulmuştur.
7
Muhammed Rıza Pehlevi, özellikle dini eğitimin önünü kesen yeni ve Batılı eğitim sistemi ile zaten
baskı altında olan mollaların eleştiri oklarını üzerine daha fazla çekmiştir.
64
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
Ancak sanılanın aksine ekonomik olarak yaratılan kaynağın kaymağını devletten
daha fazla yardım alarak daha da zenginleşen sanayi patronları yemiştir. Abrahamian bu durumu “ekonominin damlama stratejisi” benzetmesini kullanarak açıklamaktadır. Petrolden elde edilen gelirin bir huni yardımıyla aktarıldığı benzetmede, huninin geniş kısmı devletten fabrika kurmak için destek alan sanayicileri,
bununla birlikte huninin dar olan alt kısmı ise aynı gelirden kar payı alacağı vaat
edilen köylüleri ve işçileri temsil etmektedir. Bu gelirden huni yardımıyla damlayarak pay almaya çalışan en son kesim ise halk olmuştur.8 Gelir dağılımdaki
bu eşitsizliğe tarımdaki durgunluk9 ve enflasyon da eklenince Beyaz Devrim ile
yaratılmak istenen ekonomik hamle hızla erimiştir.
Beyaz Devrim ile kendisine müttefik bir köylü-işçi sınıfı oluşturmak isteyen Şah
ile kızgın toprak ağaları, artan baskıyı mazlum halk söylemi üzerinden politikaya
uyarlayabilen din adamları ve onlara bağlılık duyan özgür çiftçiler karşı karşıya
gelmiştir. Üstelik Batılılaşma ve sanayileşme hamleleri ile yurtdışındaki yatırımcılara ve gıda maddeleri dahil bir çok ithal mala pazarını daha fazla açan monarşi,
ürettiği malları satamayan bâzâr esnafının da öfkesini beslemiş ve söz konusu
kesimin din adamları ve toprak ağalarının da yer aldığı karşıtlık potasında yer
almasına zemin hazırlamıştır. Kısacası, Ervand Abrahamian’ın vurguladığı gibi
“Beyaz Devrim, Kızıl bir devrimi engellemek için tasarlanmış olsa da, İslam Devrimine zemin hazırlamıştır.”10
Bununla birlikte, 1973 Arap-İsrail Savaşını takiben petrol fiyatlarındaki ani ve
hızlı yükselişten etkilenerek daha da pompalanan kalkınma hamleleri İran ekonomisinin ve sosyal yapısının idame edemeyeceği boyutlara ulaşmıştır. Nitekim
üretimi arttırmadan ekonomiye aktarılan petrol gelirleri enflasyonun hızla artmasına neden olmuştur.11 Aynı zamanda Beyaz Devrim’den bu yana tarım sektöründen geçimini sağlayan kırsal kesimin Tahran gibi büyük şehirlere kitlesel göçü,
nispi mahrumiyet duygusuyla yaşayan şehirli, yoksul ve işsiz bir sınıf yaratmıştır.
Söz konusu bu kesimi İslam adaleti ve zenginliğin eşit paylaşımı şiarıyla kendine
çekebilen din adamları sınıfı ise 1979 İran Devrimi’nin lokomotifi olmuştur.12
Devrim, İran’da yüzyıllardır devam eden monarşiyi sona erdirdiği gibi toplumsal
bir kökten dönüşümü de beraberinde getirmiştir. Ancak devrimle birlikte değişime
uğramayan ekonomideki devletçi anlayış, 34 yıl sonra bugün hala İran’da sağlam
ve dengeli bir ekonomik düzenin tesis edilemeyişinin ardındaki temel sebeptir.
8
Ervand Abrahamian, A History of Modern Iran, (New York: Cambridge University Press, 2008),
140
9
Bir yanda toprak reformu yaparak 1,5 milyon köylüye iş imkanı yaratırken, diğer yanda sanayileş-
me ve makineleşme İran’da tarımsal durgunluğu beraberinde getirmiştir.
10
Abrahamian, A History of Modern Iran,140
11 1970-1975 yılları arasında enflasyon % 4’lerden % 15’lere fırlamıştır. Kaynak: İran Merkez Bankası http://www.tradingeconomics.com/iran/inflation-cpi (erişim tarihi: 30.07.2013)
12 Bülent Keneş, İran Siyasetinin İç Yüzü, (İstanbul: Timaş Yayınları, 2013), 63,66
65
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
Petrole dayalı İran ekonomisi tıpkı monarşi döneminde olduğu gibi, ancak bu sefer İslami rejimin koyduğu kurallara göre şekillenmiştir. Devrimden hemen bir yıl
sonra Irak ile başlayan savaş, hızlı nüfus artışı karşısında azalan petrol gelirleri,
dış politikasını üzerine inşa ettiği “Batı karşıtlığı” nedeniyle yaşanan uluslararası
arenadan dışlanmışlık İran ekonomisinin hızla daralmasına neden olmuştur.13
İronik olan şudur ki, devrim ideolojisinin bir unsuru olan “İslami ekonomi”,
merkezi ekonomiyi, halkçı devleti ve refah düzenini savunan bir siyasi topluluk
ile düzensiz bir özel sektörün kendi içindeki çıkarları arasında sıkışıp kalmış bir
hakem rolünden öteye gidememiştir. Her ne kadar Amerikan mallarının İran pazarına girişi engellenmiş olsa da, ithalata bağımlılığını azaltamayan İran’da Batı
Almanya, İtalya, Japonya ve Türkiye’den bir çok ürün pazara hâkim olmuştur.
Söz konusu bu durum, İran Devrimi’nin yabancı tahakkümüne karşı yapılan bir
devrim özelliği taşıyıp taşımadığı olgusunu da sorgulamaya itmiştir.14
Devrim lideri Humeyni’nin 3 Haziran 1989’da ölümü İran iç siyasetinde bir kırılmayı beraberinde getirmiştir. “Humeynizm” olarak da anılan İran İslam ideolojisi
yerini, dini lider olarak seçilen Ali Hamaney ve hemen ardından cumhurbaşkanı
olan Haşîmî Rafsancânî ile günümüzde aşırı muhafazakârlar tarafından eleştiri
oklarına hedef olan “yeni bir iç siyasete” bırakmıştır. Bu iç siyasetin ekonomi ile
ilgili unsurları ise “İslami Kapitalizm” başlığı altında değerlendirilebilir. İslam’ı
terk etmeden, devrim ideolojisinin keskin taraflarının törpülenerek daha faydacı
bir çizgi benimseyen bu yeni bakış açısıyla Rafsancânî, devrimden sonra devlet
denetimine geçen birçok sanayi kuruluşunu özelleştirmiş, yasaklanan yabancı sermayenin yeniden ülkeye girişine ilişkin kolaylıklar sağlamış ve uluslararası tecrit
edilmişlik durumundan kurutulabilmek için diplomatik girişimleri arttırmıştır.15
“Rafsancânî’nin katı planlamalardan pazar unsurlarına doğru yönelen ekonomik politikası muhalif Ruhaniyûn’un ‘İslami Kapitalizm’
suçlamasıyla karşılaşmıştır. Batı’ya derin bir güvensizlik duyan
muhalifler devrim ihracı politikasından vazgeçilmesini isterken,
Rafsancânî yanlıları Batı sermayesine ve ülkenin sürdürülebilir
gelişimini sağlamak için hayati derecede ihtiyaç duyduğu yabancı
yatırımlara kapıları açabilmek üzere en azından bazı Avrupa ülkeleriyle ilişkilerin düzeltilmesinden yana olmuşlardır. Rafsancânî’nin
bu düşünce ve girişimleri ‘Humeyniciliğin Ötesine Atılmış Adımlar’
olarak tanımlanmıştır.”16
13 James A. Philips,“İran’ın kuşatılması”,çev. İ.Çakmak,C.Ekiz, Avrasya Dosyası, Cilt 2,Sayı
1,İlkbahar 1995, 147
14
Keneş, İran Siyasetinin İç Yüzü, 152
15
Robin Wright, Son Büyük Devrim: Humeyni’den Bugüne İran, (İstanbul: Doğan Kitap, 2001), 52
16
Keneş, İran Siyasetinin İç Yüzü, 207
66
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
Özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile yükselişe geçen liberalizmin
dünyayı saran egemenliği göz önünde bulundurulduğunda, dönemin “faydacı
muhafazakâr” cumhurbaşkanı Rafsancânî’nin on yıldan uzun bir süredir kendi
içine kapanan İran’ı bu kısır döngüden kurtarabilmek adına giriştiği yenilik hareketlerinin Keneş’in yukarıda yer alan satırlarda ifade ettiği gibi Humeyniciliğin
ötesine geçmek için atılan adımlar olarak değerlendirilmesi anlaşılabilir. Ancak
kronik sosyo-ekonomik sorunlarla mücadele eden bir ülkenin, mevcut kapitalist
düzene ayak uydurma çabaları söz konusu bu sorunları kalıcı hale getirmekten
öteye gidemeyecektir. Zira kapitalizmin toplumsal değerlendirmelerden uzak alt
yapısı devrimin ve hemen arkasından gelen uzun savaş yıllarının İran üzerinde
yarattığı karmaşık ve derin etkisini çözümlemekte yetersiz kalacaktır.
Nitekim 1990’ların başında İran’ın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası 1977 yılındaki ile
aynı iken, nüfus aynı süre içinde % 60 oranında artmış ve bununla bağlantılı olarak
kişi başına düşen milli gelir %40 oranında azalmıştır. Üstelik petrol ithalatındaki
dramatik düşüş ve şiddeti artan ekonomik yaptırımlar nedeniyle, ekonomisi
büyük ölçüde petrole bağımlı İran’ın dış borcu 1988-1993 yılları arasında, 5.8
milyar dolardan 28.5 milyar dolara fırlamıştır.17 Esasında bu kötüye gidişin temelinde uluslararası petrol pazarındaki dönem koşulları yer almaktadır. Ancak
İran’a özel olarak bilinmesi gereken esas ayrıntı, bu dönemde İran’ın çoklu döviz
kuru nedeniyle yaşadığı borç makasının açılmasıdır. Devlet kuru (resmi kur) ile
serbest piyasa kuru arasındaki devasa fark nedeniyle hükümet döviz gelirlerinden
faydalanamamış, yerli sermaye ülkeyi hızla terk etmeye başlamıştır. Bu durum
tarım, sanayi ve hizmetler sektörlerindeki boşluğun yine petrolle doldurulmaya
çalışılmasına ve petrole olan bağımlılığın daha da artmasına neden olmuştur.
Pehlevi dönemindeki gelirin eşit paylaşılmaması eleştirileri devrimden sonra ve
Rafsancânî döneminde de çok büyük bir değişikliğe uğramamıştır. Zira devrimden önce monarşiye yakın bürokratlar ve sanayiciler devlet gelirlerinden büyük
ölçüde faydalanırken, devrimden sonra aynı döngüyü yolsuzluk ve rüşvet ağıyla sarmalanmış İslami rejime yakın yeni bir “rantiyeci”18 sınıf devam ettirmiştir.
Serbest piyasa ekonomisini destekleyen bu rantiyeci sınıfın karşısında, dev-
17
Hossein Askari, “Iran’s Economic Policy Dilemma”, International Journal, Vol.59, No.3,
(2004),655-656
18 İlk kez 1970 yılında Hossein Mahdavy tarafından kullanılan “Rantiyeci Devlet” kavramı İran’da
hakim devlet yapısını açıklamakta da kullanılabilir. “Rantiyeci Devlet” tezi doğal kaynaklar ve
özellikle petrol bakımından zengin ülkelerin, küresel politikaları ve ekonomileri güdümleme etkisine dayanır (Arap ülkelerinde olduğu gibi). Tekel yaratma, ticaret kısıtlamaları, devlet yardımlarında
ve kredilerde kayırma “Ranticeyi Devlet” tezinin özelliklerindendir. Rantiyeci devlette güçlü bir
yerel üretim sektörü yerine, dışarıdaki kaynaklara ve gelirlere itibar edilir. Ayrıca ülkedeki çalışan
kesim devlet gelirlerinden çok düşük imkanlarda faydalanırken, devlete yakın gruplar çoğu zaman
rüşvet ile gelirlerden yüksek oranda pay almaktadır. “Rantiyeci Devlet” tezine ilişkin ayrıntılı bilgi
için bakınız: Hossein Mahdavy, “The Pattern and Problems of Economic Development in Rentier
States: The Case of Iran”, içinde Studies in the Economic History of the Middle East, der. M.A.
Cook, (Oxford: Oxford University Press, 1970); Hazem Beblawi, “The Rentier State in the Arab
World”, içinde The Arab State, der. G. Luciani, (London: Routledge,1990)
67
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
rim ideolojisine sıkı sıkıya bağlı, devletin ekonomideki tek yetkin güç olması-
nı isteyen ve ellerinde çok önemli bir politik ve ekonomik kaynağı bulunduran
Pâsdârân19 (Devrim Muhafızları) ve Bûnyâdlar20 yer almaktadır. Her iki zıt görü-
şün (yenilikçiler-muhafazakârlar) özellikle İran iç siyasetinde yaşadıkları çekişme
İran ekonomisinde sağlıklı bir yapının tesis edilmesini engellemiştir.
Devrim Muhafızları olarak bilinen Sipah-i Pâsdârân-î İnkılâb-ı İslâmî İran’da
karar alma mekanizmaları üzerinde oldukça etkili kurumlardan birisidir. 1979’da
bizzat Humeyni tarafından Anayasa’nın 150. Maddesine göre “devrimi ve kazanımlarını korumakla yükümlü gönüllü bir askeri birlik”21 olarak kurulmuştur.
Devrim Muhafızlarının kendilerine ait geniş çaplı ekonomik ve endüstriyel girişimleri bulunduğu, iç ve dış güvenliği sağlamakla yükümlü “asıl askeri güç”
olmanın yanı sıra, İran iç ve dış siyasetine de kimi zaman doğrudan kimi zaman
dolaylı bir şekilde yön verdiği bilinmektedir. Pâsdârân ve bünyesinde daha sonradan gençlerin katılımıyla oluşturulan milis güç Besîc22 (Basij) İran ordusundan
bağımsız hareket etmektedir.23
Özellikle İran-Irak Savaşı yıllarında artan etkinliğiyle Devrim Muhafızları ve
ona bağlı Besîc milis gücü, Humeyni’den sonra dini lider seçilen Ayetullah Ali
Hamaney’in karar alma mekanizmalarında yaptığı kilit atamalar sonucunda dış
politika, ulusal güvenlik ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hissedilir biçimde belirleyici olmuştur. Burada hassasiyetle üzerinde durulması gereken nokta, gönüllülük esasına dayalı bir yapı ile kurulan ve bugünlere güçlenerek gelen Devrim
Muhafızları’na büyük oranda yoksul kesimlerden ve kırsal alanlardan katılımlar
olduğu gerçeğidir.24
19
Devrim Muhafızlarına ilişkin ayrıntılı bilgi için bakınız: Afshon P. Ostovar, Guardians of the Islamic Revolution Ideology, Politics, and the Development of Military Power in Iran (1979–2009),
Doktora Tezi, The University of Michigan, (2009)
http://deepblue.lib.umich.edu/bitstream/handle/2027.42/64683/afshon_1.pdf;jsessionid=DF7BFA33
BF18FF73E9117CB0504F14E1?sequence=1; Frederic Wehrey ve diğerleri, The Rise of the Pasdaran: Assessing the Domestic Roles of Iran’s Islamic Revolutionary Guards Corps, (Santa Monica:
RAND National Defense Research Institute, 2009)
20
Bûnyâdlara ilişkin ayrıntılı bilgi için bakınız: Ali A. Saeidi, “The Accountability of Para-Governmental Organizations (Bonyads): The Case of Iranian Foundations”, Iranian Studies, Vol.37, No.3,
(2004), 479-498; David E. Thaler ve diğerleri, Mullahs, Guardsand Bonyads: An Exploration of
Iranian Leadership Dynamics, (Santa Monica: RAND National Defense Research Institute, 2010)
21
Keneş, İran Siyasetinin İç Yüzü, 305
22
Besic milis gücü devrimin en sadık ve güvenilir savunucuları olarak görülür. Özellikle İran-Irak
Savaşı yıllarında Besic’e 14-15 yaş ve üzeri gençlerin gönüllü katılımının arttığı bilinmektedir.
Ayrıntılı bilgi için bakınız: Dariush Zahedi, The Iranian Revolution Then and Now: Indicators of
Regime Stability, (Colorado: Westview Press, 2001), 163
23
Homa Katouzian, The Persians: Ancient, Mediaeval and Modern Iran, (New Haven: Yale University Press, 2010),390
24 Yüksel Taşkın, “Devrim Sonrası İran’da Siyaset: Aktörler, Stratejiler ve Gelecek”, İ.Ü. Siyasal
Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:39, (Ekim 2008), 28,34
68
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
Devrim Muhafızları’nın yanı sıra, İran ekonomisinin belki de en önemli
motiflerinden birisi olan, sosyal ve ekonomik alanlarda, hayır işlerinde faaliyet göstermekten çok öte, rejimin sivil toplum görünümlü ayağı olarak anılan
Bûnyâdlar (Bûnyâd-i Mustazafîn) ise vakıf nitelikli ticari işletmelerdir.25 İran ekonomisinin yarısını denetim altında tuttukları tahmin edilen Bûnyâdlar’ın zamanla vakıf misyonlarının ötesinde sanayi kollarını denetim altına alan büyük holdinglere dönüştüğü bilinmektedir. Taşkın’ın da altını çizdiği gibi “direkt ‘Ruhani
Önder’in denetiminde olan, zaman zaman Meclis’ten kaynak dahi alabilen ama
buna rağmen Meclis’e karşı sorumluluğu bulunmayan bu yapıları anlamadan,
İran’daki siyasal mücadeleleri tam anlamıyla kavrayabilmek mümkün değildir”26.
Özellikle Pehlevi Hanedanlığı’nın el konulan mülklerinden ve taşınmazlarından
sağlanan gelirlerin ve Şah’a yakın 51 sanayicinin el konulan servetlerinin
Bûnyâdlar’a aktarılmış olması göz önüne alındığında, söz konusu bu kurumların
özelleştirme sürecinde nasıl bir maddi kaynağı ellerinde bulundurarak hareket ettikleri açıklanabilir. Rafsancânî döneminde başlayan ve daha sonra Muhammed
Hatemî döneminde devam eden özelleştirme hamleleri, sahip oldukları bu muazzam servet ile Bûnyâdlar’ı söz konusu mülklere talip olan en büyük satın alıcılar
haline getirmiştir. Ayrıca yıllık bütçelerini açıklama zorunluluğu olmayan, sadece
dini lidere hesap verebilirlikleri bulunan ve vergiden muaf bu kurumlar ucuz kredi
ve döviz sağlama noktasında sahip oldukları ayrıcalıklar nedeniyle rasyonel bir
iktisadi çerçeve çizilmesinin önünde büyük engel oluşturmaktadırlar.27
Devrim Muhafızları ve Bûnyâdlar’ın yarattığı bu direnç nedeniyle muhtemel
yatırımcıların zaten güven vermeyen İran pazarını tercih etmekten sakındıkları
söylenebilir. Üstelik Rafsancânî döneminde akaryakıt ve doğal gaz gibi ürünlerde
tüketicilere sağlanan devlet teşviklerinin azaltılması ve emtia fiyatlarında serbest
piyasa kurallarının uygulanması doğrulturundaki girişimler sonuçsuz kaldığı için
İran ekonomisinin liberal ekonomi politikaları ile devrim ideolojisi arasındaki
sıkışmışlık durumu da aşılamamıştır. Günümüzde, siyasi etkinliği ile Devrim
Muhafızları’nın ekonomik etkinliği ile Bûnyâdlar’ın sahip oldukları bu tartışmasız üstün konum değişmediği müddetçe İran’ın ekonomik sorunlarına çözüm bulunamayacağı görüşünü savunan taraflarda bulunmaktadır.
1997 yılında İran’ın 5. Cumhurbaşkanı olarak seçilen yenilikçi Muhammed
Hatemî, nüfusunun %40’ı yoksulluk sınırının altında yaşayan, zengin su ve tarım kaynaklarına sahip olmasına rağmen gerekli yatırımlar yapılmadığı için temel
gıda maddelerini bile yurtdışından almak zorunda kalan, kronik işsizlik ve enflasyon ile boğuşan bir İran devralmıştır. 1979 İran Devrimi’nin yirminci yılına gelindiğinde petrole dayalı ekonomik kısır döngü kırılamamıştır. Her ne kadar Hatemî
25
Keneş, İran Siyasetinin İç Yüzü, 303
26
Taşkın, Devrim Sonrası İran’da Siyaset, 44
27
Taşkın, A.g.e., 28, 34, 44
69
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
döneminde uygulanan “Ekonomik Rehabilitasyon Planı” neticesinde çıkarılan
yasalar ile İran ekonomisinin neredeyse %90’nına hâkim devlet etkinliği %75’e
düşürülebilmiş olsa da, İran ihracatı bu dönemde %80 oranında petrole bağımlı
kalmaya devam etmiştir.28
1997-2005 yılları arasında üst üste iki dönem cumhurbaşkanlığı yapan Hatemî
ekonomide bankacılık sektörünün kamu denetiminden çıkarılması ve dış yatırımların teşvik edilmesi yönünde bir takım girişimlerde bulunmuştur. Ancak mecliste
çoğunluğu elde eden muhafazakâr kanadın hükümet tarafından çıkartılan yasaların
yürürlüğe girmesi noktasındaki engelleyici eylemleri bazı ekonomi politikalarının
işlerliliğini baltalamıştır.29 Nitekim hükümetin hareket alanını kısıtlayan bu rejim
güdümündeki bürokrasi Rafsancânî ve Hatemî dönemlerinde ekonomide beklenen gelişmenin kaydedilmesini engellemiştir. Bu bağlamda, 2005 yılında İran’ın
yeni cumhurbaşkanı olarak seçilen Madmud Ahmedînejâd’ın seçim çalışmaları
haleflerinin ekonomi politikalarının eleştirilmesi ekseninde şekillenmiştir.
Her ne kadar Ahmedînejâd birinci dönem cumhurbaşkanlığında finansmanı petrol
gelirlerinden sağlanan, dar gelirli ailelere ucuz kredi sağlayarak küçük ve orta
ölçekli işletmelerin kurulmasını destekleyen ve işsizliğe kısa süreli bir çözüm
getiren “Adalet Payı” girişimi ve gençlerin istihdamını hedefleyen “İmam Rıza
Mihr” fonu bir nebze olsun fark yaratmış olsa da kalıcı bir ekonomik yapı oturtma noktasında başarılı olamamıştır. Aynı zamanda her türlü vergi denetiminden
muaf, devlet ve kamu bankaları tarafından kayırılan Bûnyâdlar’ın rüşvet ile iş
yürütüş biçimleri Ahmedînejâd döneminde iyice denetlenemez hale gelmiştir.30
Ahmedînejâd’ın ekonomi politikası dört temel ilke üzerinde şekillenmiştir: i) hü-
kümetin ekonomide etkin fakat liberalleşme ve özelleştirme eksenin karşısında
bir konumda bulunması; ii) hükümetin zenginliğin ve gelirin yeniden dağıtımı
hususunda düşük gelirli ve fakir ailelerin yararına hareket etmesi; iii) mali politikalarda muhafazakar bir yapı yerine petrol gelirlerinin özellikle gelişmekte
olan bölgelerdeki ve kırsaldaki projelere aktarıldığı bir yapının tesis edilmesi;
iv) İran’daki finansal kurumların, özellikle devlet bankalarının, ticari ve parasal
konulardaki rollerinin hükümete devredilmesi.31 Özellikle üçüncü ve dördüncü
ilkenin uygulanması noktasında mevcut bürokrasinin kuvvetli direnci ile karşı
karşıya kalan Ahmedînejâd hükümetinin uygulamaları başarısızlığa uğramış ve %
20’lerin üzerinde yüksek enflasyon oranları nedeniyle halkın tepkisini çekmiştir.
Üstelik ikinci dönem cumhurbaşkanlığında doğrudan dini lider Hamaney’i kendisine rakip görerek yaptığı sivri çıkışlar neticesinde içinden geldiği muhafazakâr
kanat tarafından da “dönek” olarak adlandırılmıştır.
28
Keneş, İran Siyasetinin İç Yüzü,303-305
29
Nader Habibi, “The Iranian Economy in the Shadow of Economic Sanctions”, Crown Center for
Middle East Studies, No.31 (October 2008), 4
30
Keneş, A.g.e., 424,431
31
Habibi, The Iranian Economy, 4
70
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
Ahmedînejâd döneminden sonra, öngörülemeyen bir şekilde cumhurbaşkanı
seçilen ve şaşkınlığın ardından büyük umutlar bağlanarak göreve gelen Hasan
Ruhanî döneminin ivedilikle çözüm bekleyen üç önemli konusundan birisi elbette
ekonomidir.32 Günümüz koşullarında devrim ideolojisinin köstek olmaktan öteye
gitmediği İran’daki yapı ve ikilemleriyle İran ekonomi politiği tehlike çanları
çalmaktadır. İran’ın mevcut nükleer çalışmaları nedeniyle karşı karşıya kaldığı
dış ekonomik yaptırımların bu kötüye gidişte bir etkisi olduğu elbette bilinmektedir; ancak İran ekonomisi söz konusu bu yaptırımlardan önce de sahip olduğu
insani ve doğal kaynaklar (sadece petrol değil) nazarında kendisinden beklenen
verimliliği gösterememiştir. Bu noktada, söz konusu ilerlemeyi yakalayamayan
İran ekonomisinin temelinde barındırdığı ikilemlerin neler olduğunu açıklayabilmek önem arz etmektedir.
2. İRAN EKONOMİSİNİN GENEL GÖRÜNÜMÜ VE İKİLEMLERİ
İran’ın ekonomik hedeflerinin gerçekleşmesinin önündeki en başta gelen engel
teokratik oligarşi üzerinden şekillenen, devrimle birlikte İran’da uygulanmaya
başlanan ve 1989’da Humeyni’nin ölümünden sonra büyük ölçüde değişime uğ-
rayan “velayet-i fakih”33 yapısıdır. Kimi aşırı İran karşıtlarının “içinde bulunduğu
zamana ait olmayan, gerici ve yabancı düşmanı”34 olarak nitelendirdiği bu yapının
ekonomik büyümenin önünü tıkadığı aşikârdır. Bununla birlikte İran siyasetinde
etkin aşırı muhafazakâr zümrelerde söz konusu bu karşıt eksenin bakış açısını
güçlendirircesine, “gerçek ekonomik gelişmenin yabancı modellerin İran’a adapte edilmesi ile değil, İran’ın kendi bahçesinde yetişmiş (home-grown), hakiki ve
İslami bir değerler dizisi ile mümkün olduğu” savunulmaktadır.35
32
Dr. Hasan Ruhanî resmi olarak 4 Ağustos 2013 tarihinde cumhurbaşkanlığı görevini Mahmud
Ahmedînejâd’tan teslim aldı. Ruhanî’yi bekleyen üç önemli konu ise ekonomi, nükleer çalışmalar
nedeniyle İran’ın dış politikada yaşadığı sıkışmışlık durumu ve aralarında Mir Hüseyin Musavî ve
Mehdi Kerrubî’nin de bulunduğu siyasi tutukluların salıverilmesi. Ruhanî’nin “yol gösterici” olarak
Rafsancanî’ye bağlı olduğu ve kabinesini Hatemî döneminin etkin siyasetçilerinden oluşturduğu
biliniyor. Ancak İran’da mevcut devlet egemen siyasi ve ekonomik yapıyı aşmayı başarıp, çözüm
bekleyen bu sorunlara nasıl bir yaklaşımda bulunacağı ise önümüzdeki dönemin merakla beklenen
konusu.
33
“Velayet-i Fakih” ideolojisi Şii inancına dayanmaktadır. Kayıp olan on ikinci imamın yeryüzündeki temsilcisi ve o gelene kadar Müslümanların rehberi olarak kabul edilen dini lidere yüklenen
hem politik hem de ruhani görevdir. Humeyni’ye gelene kadar “Velayet-i Fakih” kavramı kendi
malları üzerinde tasarrufu olmayan çocukların yada akıl hastalarının yerine vasilik yapan kişiler
için kullanılırdı. Humeyni ile bu kavram politik bir kimlik kazanmış ve kendisinin geliştirdiği
“İslam devleti” kavramının temelini oluşturmuştur. Ayrıntılı bilgi için bakınız: Serkan Taflıoğlu,
Humeyni: İran İslam Devrimi, (İstanbul: Kripto Yayınevi, 2010); Bülent Keneş, İran Siyasetinin
İç Yüzü, (İstanbul: Timaş Yayınları, 2013); Jahangir Amuzegar, “Iran’s Theocracy under Siege”,
Middle East Policy, Volume 10, No:1,2003
34
Jahangir Amuzegar, “Iran’s 20-Year Economic Perspective: Promises and Pitfalls”, Middle East
Policy, Volume 16, No:3, 42
35
Amuzegar, A.g.e.,43
71
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
Esasında 30 yıldan fazla bir süredir hükümetlerin beşer yıllık kalkınma planları-
na harfiyen bağlı kalınmak kaydıyla yürütülmeye çalışılan bu ekonomik model
ile hedeflenen ekonomik verimliliğe ulaşılamadığı gözlemlenmiştir. Her ne kadar
2007-2009 döneminde kısa süreli bir düşüş eğilimi göstermiş olsa da 2012 yılı
verilerinde % 16’lara yaklaşan işsizlik oranı İran için ivedilikle çözüm bekleyen
konuların başında gelmektedir. Üstelik nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan
gençler arasındaki işsizlik oranının daha da yüksek36 olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, 1985 ve 1990 yıllarındaki istisnai düşüşler dışında 1979 İran devriminden bu yana kronik bir hal alan enflasyon ne yazık ki %20’ler seviyesinde
seyretmektedir.
Kaynak: Indexmundi 37
Belki küçük, soyutlanmış, sadece tarım üretimine bağımlı ve otarşik (kendi kendine yeten) yapıdaki bir ada ülkesi için İran’daki gibi içe dönük bir değerler dizisinin işlerliği mümkün olabilir. Ancak 79 milyona yaklaşan nüfusu38 ve gayrı safi
yurtiçi hâsılasının neredeyse %40’ı dış ticarete bağımlı olan bir ülke için böylesi
katı ve kapalı bir sistem uygulanabilir olmaktan çıkmıştır. Zira sahip olduğu zen-
36
Genç nüfustaki işsizlik oranının %23 üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Kaynak: Indexmundi http://www.indexmundi.com/iran/youth_ages_15-24_unemployment.html (erişim tarihi:
05.08.2013)
37 Yıllar bazında İran’ın işsizlik oranları için: http://www.indexmundi.com/iran/unemployment_
rate.html (erişim tarihi: 05.08.2013) Yıllar bazında İran’ın enflasyon oranları için: http://www.
indexmundi.com/iran/inflation_rate_(consumer_prices).html (erişim tarihi: 05.08.2013)
38 İran nüfusunun %44.4’ünü 25-54 yaş arası oluştururken, %44.7’si 0-24 yaş aralığındadır. Ülke
nüfusunun neredeyse yarısının genç nüfus olması ve arkadan bu genç nüfusu besleyecek yeni bir
kuşağın geliyor oluşu, İran’ın önümüzdeki 30 yıl için insan kaynağı açısından zorlanmayacağının
bir göstergesi olarak algılanabileceği gibi, söz konusu bu nüfusun istihdamı konusunda kesin ve
kalıcı adımlar atılmaması halinde kronik haldeki işsizlik ve enflasyonun yaratacağı bir başka halk
ayaklanmasının da habercisi olmaya adaydır.
Grafik 1: İran İşsizlik ve Enflasyon Oranları (%)
72
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
gin enerji kaynakları39 ve bu kaynaklardan elde edilen gelirler göz önünde bulundurulduğunda İran toplumundaki refah düzeyinin daha yüksek olması beklenmektedir. Ancak söz konusu bu kaynaklardan elde edilen gelirin %70’inin devlet
bütçesine aktarıldığı İran’da yıllık büyüme oranı 2012 verilerine göre %-1 düzeyindedir.2002-2008 döneminde büyüme oranlarındaki dalgalı seyir aynı dönemde
dünyada yükselen petrol fiyatlarından kaynaklanmaktadır. Fakat 2011 yılından
bu yana yaşanan ani düşüşte uygulanan ekonomik yaptırımlarında payı olduğu
bilinmektedir.
Kaynak: Indexmundi 40
Veriler ışığında yapılan değerlendirmeler İran için 2012 yılını41, İran-Irak
Savaşı’nın sona erdiği 1988’den bu yana ekonomik anlamda en kötü yıl olarak
göstermektedir. Özellikle kişi başına GSYİH’nın % -22.3 oranındaki düşüşü mevcut durumu doğrular niteliktedir. Özellikle ihracatının % 80’ı petrole bağımlı42
olan İran’ın uygulanan yaptırımlar nedeniyle kaybı bir yıl içinde 15 milyar $’dan
fazladır. Aynı şekilde ana ithalat kalemleri olan endüstri malzemeleri, gıda mad-
39 İran, kanıtlanmış petrol rezervi ile Suudi Arabistan, Venezüella ve Kanada’dan sonra dünyada
dördüncü , doğal gaz rezervinde ise Rusya’dan sonra dünyada ikinci sırda yer almaktadır. 137
milyar varil ile dünyadaki toplam petrol rezervlerinin %9.3’üne, 1.046 trilyon kübik fit ile
dünyadaki toplam doğal gaz rezervinin %15.7’sine sahip olan İran, Dünya Bankası verilerine göre
“yüksek-orta gelirli ülkeler” grubunda yer almaktadır.The World Factbook, CIA http://www.cia.
gov.library/publications/the-world-factbook/rankorder/2178rank.html (erişim tarihi:29.03.2013);
Keneth Katzman, “Iran Sanctions”, (Congressional Research Service, RS20871,2011) http://www.
fas.org/sgp/crs/mideast/RS20871.pdf (erişim tarihi:21.03.2013)
40 Yıllar bazında İran’ın büyüme oranları: http://www.indexmundi.com/iran/gdp_real_growth_rate.
html (erişim tarihi: 05.08.2013)
41 İran’da mali yıl 21 Mart tarihinde başlamaktadır. Bu nedenle tabloda paylaşılan 2012 verileri 21
Mart 2012 ile 20 Mart 2013 tarihleri arasını kapsamaktadır.
42 İran’ın petrol dışındaki başlıca ihracat kalemleri kimyasal ve petro-kimyasal ürünler, meyve, kabuklu yemiş (ceviz, fındık gibi), hurma ve halıdır.
Grafik 2: İran yıllık büyüme oranı (%)
73
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
deleri ve teknik hizmetlerde İran’ın kaybı 10 milyar $’a yaklaşmaktadır. Bunun
yanı sıra, petrol dışındaki ihracatının herhangi bir düşüş kaydetmemesi (ve hatta
bir miktar yükselmiş olması) İran ekonomisinin petrole bağımlı yapıyı kırması
halinde ekonomik anlamdaki kısır döngünün önüne geçebileceğini göstermektedir.
Aynı şekilde, %.50.6’lık pay ile sektörel dağılımda ilk sırada yer alan hizmetler
sektörü43 ve % 38.4’lük pay ile ikinci sırada yer alan sanayi sektörü44 neredeyse
tamamen devlet denetimindedir ve İran’ın nükleer çalışmalarından mütevellit söz
konusu sektörlere uygulanan yaptırımlardan doğrudan etkilenmiştir.45
Tablo 1: İran’ın Anahtar Ekonomik Verileri
21 Mart 2011/
20 Mart 2012
21 Mart 2012/
20 Mart 2013
21 Mart 2013/
20 Mart 2014
Kişi Başına GSYİH 4.589 $ 3.564 $ 2.853$
Kişi Başına GSYİH
Düşüş Oranı % -18.6 %-22.3 %-19.9
Petrol ve Doğal Gaz
İhracatı 81.7 milyar $ 66.2 milyar $ 75.8 milyar $
Petrol Dışındaki İhracat (Hizmetler Sektörü
Dahil) 31.9 milyar $ 34.1 milyar $ 34.8 milyar $
İthalat 71.0 milyar $ 62.3 milyar $ 59.9 milyar $
Elbette söz konusu bu temel verilerden yola çıkarak İran ekonomisindeki gidişatın tek sorumlusunun rejim olduğu söylenemez. Daha önce bahsi geçen “velayet-i
fakih” ideolojisinin sosyolojik, politik ve kültürel birçok derin etkisi olduğu gibi,
ekonomik tıkanmışlığında önünde bir engel yarattığı da aşikârdır; tıpkı diğer
otokratik düzenlerde olduğu gibi. Ancak bu yapının varlığını olumsuz anlamda
besleyen ve hatta zaman içerisinde İran’ın devrimi başlatan fikirden bambaşka bir
yere savrulmasına neden olan bir diğer unsur bu topraklarda hâkim devlet yapısı
ve politik algıdır.46 Nitekim söz konusu bu algı düzleminde şekillenen “velayet-i
43
Hizmetler sektörü tüm kamu hizmetlerini kapsayacak şekilde, ticaret, bankacılık, finans, sigorta,
turizm ve taşımacılık faaliyetlerini kapsamaktadır ve neredeyse tamamen devlet denetimindedir.
44
Sanayi sektörü petrol, doğal gaz, savunma, otomotiv ve madencilik alt sektörlerinden oluşmaktadır.
45
Curtis ve Hooglund, Iran: A Country Study, 354
46
Kabul edilmelidir ki, demokrasi kültürünü bir topluma oturtabilmek zaman ve emek isteyen zorlu
bir süreçtir. Günümüzde dünyanın herhangi bir yerinde, etimolojik kökeni Antik Yunan’a dayanan ve
saf halinin yine o dönemlerde uygulandığını sandığımız bu yönetim biçiminin tam ve doğru olarak
yerleştiğini gördüğümüz bir örneği bulmak güçtür. Ancak bu durum demokrasinin toplumlara ve
halklara sağlayacağı, yaşam hakkından kaynaklanan değerler bütünün hiçbir zaman uygulanamayacağı anlamına da gelmemektedir. Üstelik oryantalist bakış açısının o kendine dönük ego merkezli algısı İslam ile demokrasinin aynı potada eritilemeyeceği tezinden hareketle yüzyıllardır süren bir “din
merkezli ayrışmanın” altını beslemektedir. İslam’ın demokrasi ile bir kulvarda var olup olamayacağı
olgusu söz konusu bu makalenin konusu değildir. Ancak kendisini İslam ile özdeşleştiren bir devlet
74
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
fakih” bir yönetim şekli olarak düşünülmelidir.
Bu noktadan hareketle söylenebilir ki, İran’ın yönetim şekli 1979’dan bu yana
“bizden” (khodi) ve “diğerleri” (gheyrkhodi) şeklindeki bir ayrıştırmayı hem iç siyasetin hem de dış siyasetin her alanında uygulamaktadır.47 Özellikle “biz” başlığı
altındaki devlet, bu coğrafyanın vazgeçemediği patrimonyalizm algısının özüdür.
İran’da karar alıcı tüm birimler dini liderin otoritesinden tamamen bağımsız hareket edemezken, anayasaya göre hareket esnekliği olan bazı kurumların48 “biz”
algısı üzerinden misyonlarını sürdürdüğü gözlemlenmektedir. Ayrıca Fars kültü-
rünün bin yıllık geleneği olan “politik satraplık” (ülke topraklarının idari birimlere, eyaletlere ayrılması) sayesinde din adamları, askeri ve teknokratik güç toplum
üzerinde benzersiz bir denetim mekanizması kurabilmektedir. (Söz konusu bu
denetimin uygulayıcıları olarak Devrim Muhafızları’nın ve Bûnyâdlar’ın etkinliğinden bir önceki bölümde bahsedilmiştir.) Böylesi bir bürokratik egemenliğin
ortasında seçimle göreve gelen cumhurbaşkanının konumu ise tartışmalıdır. Zira
dini liderin “rejimin bekası” adına, atamasını cumhurbaşkanının yaptığı bir devlet
görevlisinin yetkilerini elinden aldığı durumlarla bile karşılaşılmıştır.49
Aşırı merkeziyetçi devlet yapısı, şeffaflıktan yoksun bürokrasi ve yetersiz mali disiplinle birleştiğinde ortaya verimsiz bir ekonomik tablonun çıkması kaçınılmazdır. Değeri yaklaşık 120 milyar dolar olduğu tahmin edilen devlet teşebbüslerinin
sahip olduğu toplam varlığın ancak 22 milyar dolarlık kısmı “adaletli paylaşım”
ilkesi gereği toplumun alt tabaka ya da fakir olarak adlandırılan kesimlerine dağı-
tılırken, 7 milyar dolarlık bir değer hazinenin ertelenmiş borçlarına bedel olarak
Sosyal Güvenlik ve Emeklilik Fonu’na aktarılmaktadır. Söz konusu toplam varlı-
ğın 11 milyar dolarlık bir kısım yine kısmen ya da tamamen devletin sahip olduğu
ya da yönettiği (parastatal) kuruluşların hakim olduğu Tahran Menkul Kıymetler
Borsası ile ortak paylaşımdadır. Üstelik toplam varlıktan geriye kalan 80 milyar
dolarlık servetin 40 milyar doları stoklarda eriyerek atıl duruma gelirken geride
ve onun karşısında demokrasinin savunuculuğunu yaptığını iddia eden bir coğrafya varken ekonomi
üzerine yapılmaya çalışılan bir değerlendirmenin hangi politik algı üzerinden şekillendiğinin anlayabilmenin de faydası olacaktır. Zira söz konusu husumet eksenli bu algı, makalenin ilerleyen bölümlerinde bahsi geçecek olan İran üzerinde uygulanan ekonomik yaptırımların çıkış mantığını ve bunun
karşısında yer alan İran’ın gösterdiği tepkilerin nedenini de açıklamaktadır.
47
Amuzegar, “Iran’s 20-Year Economic Perspective: Promises and Pitfalls”,43
48
Burada bahsi geçen kurumlar: Danışmanlar Konseyi (Meclis-i Hobregan), Anayasa Koruma
Konseyi’nin (Şura-i Negahban-ı Kanun-i Esasi), Uzmanlar Meclisi Konseyi (Mecme-i Teşhis-i
Maslahat-ı Nizam), Ulusal Güvenlik Konseyi (Şura-i Aliye Emniyete Melli) dir.İran’da karar
alma mekanizmalarının yapısına dair ayrıntılı bilgi için bakınız: Seçkin Berber, “İran’da Yaklaşan
Cumhurbaşkanlığı Seçimleri: Muhtemel Adaylar”, BİLGESAM Analiz, (Şubat 2013)
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=2320:randa-yaklaancumhurbakanl-secimleri-muhtemel-adaylar&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150 (erişim tarihi: 07.08.2013)
49 Dini lider Ayetullah Ali Hamaney, Mahmud Ahmedînejâd’ın cumhurbaşkanı olarak atadığı İsfendiyar Rahîm Meşşaî’yi “sapkın” olduğu gerekçesiyle görevinden aldı. Dini liderin anayasaya göre
doğrudan böyle bir yetkisi bulunmamaktadır.
75
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
kalan 40 milyar dolarlık kısmının nereye aktarıldığı bilinmemektedir.50
Bununla birlikte söz konusu bu kapalı ve şeffaf olmayan bürokratik yapı İran
ekonomisinin neredeyse tüm alanlarına egemendir. Ücretler, maaşlar, kambiyo
kurları, faiz haddi, bankaların borç verme kotaları, endüstri, tarım ve ticaret sektörleri doğrudan bu yapının denetimindedir. Üstelik yukarıda bahsedildiği üzere,
“biz” ve “ötekiler” algısı üzerinden şekillenen bir yönetim şeklinin bir unsuru
olarak politik arenada ayrı görüşlerde olmak, sayılan bu ekonomik parametrelerin
ve alanların işlerliğini etkilemekte, verimliliği düşen ekonominin daraldığı noktada ise doğrudan etkilenen kesim yine nüfusun büyük bir çoğunluğunu oluşturan
mavi ve beyaz yakalı işçiler, köylüler ve gençler olmaktadır. İran ekonomisinin en
temel ikilemi işte bu düzlem üzerinden okunabilmelidir.
Genel olarak bu sisteme bağlı bulunan İran ekonomisinin yol almaya çalıştığı fay
hattında artık karakteristik olarak yer etmiş bazı önemli hususlara da ayrıca dikkat
çekmek faydalı olacaktır:
“İran ekonomisi büyük ölçüde petrole bağımlı bir ekonomidir.
Dünyadaki ekonomik ve politik dalgalanmalar sonucunda yaşanan
hızlı iniş ve çıkışlardan İran iç piyasasının hemen etkileniyor oluşu
İran ekonomisini kırılgan hale getirmektedir. 1979-1981, 1986-
1989 ve 1993-1999 yıllarında dünyada yaşanan petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş İran ekonomisinde durgunluğa ve gerilemeye sebep
olurken, 1982-1985, 1990-1992 ve 2000-2005 yılları arasında yükselen petrol fiyatlarından İran büyük kazanç sağlamıştır. Ancak kısa
vadede bu kadar ani dalgalanmalar sağlam ve kalıcı bir ekonomik
alt yapı olmadığı için kâra dönüştürülememiş ve hatta iç pazardaki
tüketim dengesizliği zaman zaman enflasyonun artmasına da neden
olmuştur.51”
İran ekonomisi içe dönük ve nispeten kapalı bir ekonomidir. İranlı karar mercileri
doğrudan yabancı yatırıma sıcak bakmamakta ve yüksek gümrük vergileri uygulamaktadır. Ayrıca tüm bankacılık ve ticaret işlemlerinde ve para akışında devletin
dikkat çekici bir denetim mekanizması bulunmaktadır.52 Bankacılık sektörünün
neredeyse %90’ını kapsayan 11 büyük ticari ve yatırım bankası devlet tarafından
kurulmuştur ve faaliyetleri hükümet tarafından denetlenmektedir. Üstelik bilan-
çoları açık ve şeffaf olmayan bu bankaların işlenmeyen borçlarının ne kadar ol-
50
Amuzegar, “Iran’s 20-Year Economic Perspective:Promises and Pitfalls”, 45
51
Jahangir Amuzegar, “Iran’s Economy: Status, Problems and Prospects”, Wilson Center Publications,12 http://www.wilsoncenter.org/sites/default/files/JahangirAmuzegarFinal.pdf (erişim zamanı:
07.08.2013)
52
Amuzegar, A.g.e., 13
76
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
duğu bilinmemektedir.53 Bu görüntü İran pazarını tercih edilebilir kılmadığı gibi
İran’ı uluslararası alanda diğer ülkelerle etkileşime girmekten de alıkoymaktadır.
İran’da devletin vergi gelirleri oldukça azdır. Zira ticari alanda faaliyet gösteren kuruluşların yaklaşık %40’ı vergiden muaftır. Üstelik toplanan vergiler kamu
gelirlerinin sadece % 25’ini, GSYİH’nın ise % 6’sını oluşturmaktadır. Bununla
birlikte işletmelere hammadde ve teçhizat, hane halkına özellikle temel gıda ve
hizmetler (petrol, doğal gaz ve elektrik) konularında mali destek sağlamaktadır.54
Oysa sosyal devletin zenginliğin paylaşımı noktasında takip etmesi gereken yol
bu olmamalıdır. Zira, ekonomik darboğazların yaşandığı dönemlerde hazine kaynakları yönetememe noktasında yetersiz kaldığı için bu politikanın halk üzerindeki bedeli daha da ağırlaşmaktadır. Nitekim, 2010 Aralık ayında Ahmedînejâd
hükümetinin sübvansiyonların yeniden tahsis edilmesi noktasındaki hamlesi,55
2011 yazında yeniden başlayan yaptırımlarla birleşince ekonomik daralma keskinleşmiştir.
Bununla birlikte nüfusunun neredeyse yarısı kırsal kesimde yaşayan İran’da tarım
sektörü GSYİH’dan ancak %11 oranında pay alabilmektedir. Bu duruma neden
olarak sadece toplam yüzölçümünün sadece %11’lik kısmının ekilebilir arazilerden oluştuğu neden olarak gösterilemez.56 Zira, tarım ürünleri stokunun doğru
yönetilememesi ve dağıtım teknolojilerinden faydalanılmaması noktasındaki yanlışlar nedeniyle üretimin %30’u zayi olmaktadır. Aynı şekilde tarım alanlarını besleyecek su kaynaklarının doğru donanım ve beceri ile yönlendirilememesi %40
oranında bir kayba işaret etmektedir. Hükümetin sağladığı mali desteğe rağmen
buğday, pirinç ve temel gıda maddelerinin ithal ediliyor oluşu ise tarım sektörü-
nün bir başka ironisi olarak karşımıza çıkmaktadır.57
53
Amuzegar, “Iran’s 20-Year EconomicPerspective:Promises and Pitfalls”, 46
54
Amuzegar, “Iran’s Economy: Status, Problems and Prospects”, 14
55
40 milyar $’lık kaynağın % 80’i yaklaşık 63 milyon vatandaşa, % 20’si ise ticari işletmelere aktarılmaktaydı ve hazine bu kaynaktan pay alamıyordu. Ahmedînejâd hükümeti hazinenin üzerindeki
bu yükümlüğünü ortadan kaldırmak ve hükümetin etkinliğinin arttırmak için kaynağın %60’ının
düşük gelir sınıfı vatandaşlara, %30’unun sanayi sektörüne ve % 10’unu ise hazineye aktarılması
yönünde bir uygulamaya girişmiştir. Ancak bu durum özellikle temel gıda maddelerinin (buğday,
pirinç, yağ, süt ve şeker) ve ulaşım hizmetlerinin içinde bulunduğu tüketici endeksi havuzunun
şişmesine ve enflasyonun yükselmesine neden olmuştur. Sübvansiyonların etkilerine ilişkin ayrıntılı
bilgi için bakınız: Bijan Khanjehpour, “An Analysis of the Iranian Economy”, Konrad Adenauer
Stiftung, (November 2009), 5 http://www.kas.de/wf/doc/kas_18205-544-2-30.pdf (erişim tarihi:
15.08.2013)
56 Özellikle Hazar denizi kıyısında, ülkenin kuzeybatı ve batı bölgelerinde yetişen tarım ürünleri
pirinç, arpa, mısır, pamuk, şeker pancarı ve şeker kamışı, çay, tütün, meyve ve sebze, patates,
baharat (kimyon, safran ve sumak) yanında İran’da hayvancılıkta yaygındır. Curtis ve Hooglund,
Iran: A Country Study, 354
57
Bijan Khajehpour, “Iran’s Need for Agricultural Reform”, Al-Monitor, 9 July 2013 http://www.
al-monitor.com/pulse/originals/2013/07/iranian-president-rouhani-should-promote-agricultural-re-
77
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
Nitekim, İran kaynakların büyük ölçüde boşa kullanıldığı bir ekonomik performans
sergilemektir. Listede enerji israfı da yer almaktadır. Rafineriler ve demir, alüminyum, çimento ve petrokimyasallar gibi enerjiye dayalı endüstrilerde, petrol ve do-
ğal gazı neredeyse dünya standartlarının üç katından fazla sarf etmektedir. İran’ın
yıllık enerji sarfiyatının bir yılda 30 milyar dolara yakın olduğu tahmin edilmektedir. Üstelik aralarında ağır sanayi, ticaret, ulaşım, iletişim gibi kilit sektörlerinde
bulunduğu alanlara yine devlet denetiminde atanan yöneticilerin bilgi ve deneyim
eksiklikleri, insan kaynağı israfını da İran ekonomisinin kronik sorunları arasında
dâhil etmektedir.58
Bununla59birlikte, İran ekonomisinin neredeyse devrimden bu yana değişmeyen bir diğer özelliği ise baş etmek zorunda kaldığı ekonomik yaptırımlardır.
1979’daki ABD rehineler krizinden bu yana belirli dönemlerde farklı kapsamlarda yaptırım ve kısıtlamalara maruz kalan İran’ın söz konusu durumdan büyük
ölçüde etkilendiği için ekonomisini toparlayamadığı yönünde görüşler olduğu
gibi, İran’daki mevcut ekonomik sorunların doğrudan bu yaptırımlardan değil,
yukarıda açıklanmaya çalışılan yapı ve özelliklerden kaynaklandığını iddia eden
taraflarda bulunmaktadır.
3. YAPTIRIMLARIN İRAN EKONOMİSİNE ETKİLERİ
Siyasi ve ekonomik yaptırımların uluslararası anlaşmazlıklarda bir araç olarak
kullanılması devletlerin 1960’lar ve 1970’ler boyunca en fazla tercih ettikleri
eğilim olmuştur. Özellikle Soğuk Savaşın sona ermesiyle, 1990’lar boyunca ABD
form.html (erişim tarihi: 15.08.2013)
58
Amuzegar, A.g.e., 46
59
Khajehpouy, “Iran’s economic sufferinp”,s.28
59
Grafik 3: Riyal / Dolar Değişim Oranları
78
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
Irak’ta, Sırbistan’da ya da Küba’da elindeki yaptırım tehdidini kullanmaktan
imtina etmemiştir. Fakat bugün İran için de uygulanan ekonomik yaptırımların
gerçekten başarılı olup olmadığı büyük bir tartışma konusudur.60 Zira Pape’in de
vurguladığı gibi ekonomik yaptırım uygulanan ülke yaptırımların dayandığı faaliyetlerinden vazgeçmek yerine söz konusu çalışmalara hız vererek devam etmiştir.
Üstüne üstlük uygulanan yaptırımlar o ülkenin iç siyasetinde “milliyetçi bir tepkiyi” (nationalist backlash) de körüklemiştir.61
Nitekim nükleer çalışmaları nedeniyle 2011 yılından bu yana ABD ve AB üyesi
on bir ülkenin ekonomik yaptırımlarına maruz kalan İran, söz konusu araştırmalarına ara vermediği gibi füze başlığı yapmış olduğuna dair haberleri de yalanlamamaktadır. Ayrıca geçtiğimiz Haziran ayında yarışan 8 cumhurbaşkanı adayından muhafazakâr kanada mensup 5 adayın dış politika savları yaptırım uygulayan
ülkelere yönelik hasmane bir üslup üzerinden şekillenmiş ve dini-milliyetçi söylemin bir noktada zeminini beslenmiştir. Esasında İran’ın kimi zaman şiddeti artan bu “Batı karşıtlığı” algısının nedeni Zakaria’nın da vurguladığı gibi dünyanın
İran’dan nasıl gözüktüğüyle de alakalıdır:
“Etrafı Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan ve İsrail gibi nükleer güçlerle çevrili; Irak
ve Afganistan sınırında Amerikan askerleri var. Başkan Bush defaten, İran’daki
rejimi açıkça gayrimeşru olarak gördüğünü ve devirmek istediğini söylediği gibi,
bu şekilde düşünen bazı grupları da maddi olarak destekledi. Eğer siz Tahran olsaydınız, bu sizi nükleer programınızdan vazgeçirebilir miydi?”62
Nitekim Bush yönetiminden sonra iktidarı devralan demokrat başkan Barack Obama’nın doğrudan İran’ı hedef gösteren bir tutumu olmamış olsa da,
İran’ın çevresini sarmış böylesi bir düzende varlığını koruyabilmek yönündeki algısı nükleer silaha sahip olabilmek üzerinden şekillenmektedir. Özellikle
ABD’nin İran nükleer programını BM Güvenlik Konseyi’nde gündeme taşıması
sonucunda başlatılan yaptırımlar ilk etapta İran’ın nükleer enerji programını ve
balistik füze projelerini sürdürmesini engellemeye yönelik olmuştur. Daha sonra
İran bankalarının yurtdışı faaliyetlerini ve enerji sektörünü kapsayacak şekilde
60
Konuya ilişkin ayrıntılı akademik tartışmalar için bakınız: “The Impact of Sanctions on Iran, the
U.S. and the Global Economy”, Youtube video, 56:55, NIAC tarafından yüklenmiş, 4 October 2011
http://www.youtube.com/watch?v=y9R4bjo-RWQ (erişim tarihi:07.08.2013)
“Iran’s Economic Health and the Impact of Sanctions”, Youtube video, 1:34:57, Carnegie Endowment tarafından yüklenmiş, 29 April 2010 http://www.youtube.com/watch?v=xKnlgnca3AE (erişim
tarihi:07.08.2013) “Iran’s Economy”, Youtube video, 1:26:53, IISS tarafından yüklenmiş, 5 October
2011
http://www.youtube.com/watch?v=fdCB1eVCcWc (erişim tarihi: 07.08.2013)
61
Robert A. Pape, “Why Economic Sanctions Do Not Work”, International Security, Volume 22, No.
22 (Autumn 1997), 106-108
62
Fareed Zakaria, Post-Amerikan Dünya, çev.Meral Öztoprak Sağır ve Eren Sağır, (İstanbul: Kırmı-
zı Yayınları, 2013), 246-247
79
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
genişletilen yaptırımlar63 bugün nispeten büyüme eğilimi gösteren İran ekonomisini keskin bir düşüşle karşı karşıya bırakmıştır.
Uygulanan ekonomik yaptırımlar; ihracatta askeri teçhizat, petrol, doğal gaz ve
petro-kimyasalları, ithalatta ise askeri teçhizat, işlenmiş petrol ürünleri, bankacı-
lık, finans ve sigorta sektörlerini kapsayacak işlemleri ve gemicilik (özellikle Hürmüz Boğazı ve Fars Körfezi üzerinden ilerleyen ticaret) sektörlerini içermektedir.
2012 Ocak ayında günlük 2.3 milyon varil olan İran petrol ihracatı 2013 Mayıs ayı
itibariyle günlük 1.2 milyon varile düşmüştür. Bu durum yıllık petrol gelirlerinde
yaklaşık %45’lik bir kayba tekabül ekmektedir. İran Merkez Bankasının verilerine
göre 2006-2007 döneminde petrol ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı %84,9
düzeyindeyken, 2010-2011 döneminde %78,9 düzeyinde gerilemiştir.64 Diğer taraftan Hindistan, Japonya ve Güney Kore’nin İran’dan ithal ettikleri petrol miktarını azaltmaları beklense de, Çin’in İran ile arasındaki petrol ve petrol ürünlerine
bağlı ticareti kesmemesi düşüşe rağmen bu sektörün mukavemet gösterebileceğinin işareti olarak düşünülebilir.
Bununla birlikte, finans sektörü yaptırımlardan büyük ölçüde etkilen sektörlerin
başında gelmektedir. Bankacılık sektörü büyük ölçüde işlem yapamaz hale gelmiştir.65 Para transferlerinin önündeki engeller nedeniyle ticarette takas yöntemi
ya da tedavüldeki para (hard currency) tercih edilmeye başlanmıştır. Yaptırımlar
neticesinde İran’da ithalat yapmak % 5 – 10 oranında pahalılaşmıştır. Çoğu ticari
şirket bankacılık işlemlerine yüksek oranlarda masraf ödememek için ihracat kar-
şılığı mal bedeli üzerinden ithalat yapmayı tercih etmektedir. Bu dönemde İran
ticaretinin özellikle Çin ve Türkiye66 başta olmak üzere Asya’ya kaydığı gözlem-
63
2006’da Güvenlik Konseyi’nde kabul edilen 1737 sayılı kararla başlatılan BM yaptırımları, 2007
yılında 1747 sayılı kararla, 2008 yılında 1803 sayılı kararla ve 2010 yılı sonunda çıkartılan 1929
sayılı kararla genişletilerek sürdürülmüştür.
64
Khajehpour, “Iran’s Economic Suffering”, 26
65
Her ne kadar Haziran’dan bu yana yeni seçilen cumhurbaşkanı Ruhanî ile esen ılımlı hava nedeniyle Riyal’in alım gücünde görece ve dalgalı bir iyileşme olmuş olsa da, 2012 Temmuz ayından
2013 Nisan’ına kadar geçen sürede ulusal para birimi yaptırımlarında etkisiyle %80 oranında değer
kaybetmiştir. İran’da sabit kur sistemi uygulanıyor olmasına rağmen Riyal’in Amerikan Doları
karşısındaki ani değer kaybı İran iç pazarının nabzının attığı Kapalı Çarşı’da (Bâzâr-ı Bozorg) hissedilmektedir. 2013 Mart ayı başında Tahran’da görüşme fırsatı bulduğumuz Kapalı Çarşı esnaflarından hemen hepsi ürettikleri ürünleri dışarıya satamamanın ve iç piyasadaki daralmanın yarattığı
sıkıntıyı dile getirmişlerdir. Zira uluslararası elektronik para gönderi ağı SWIFT (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication) ekonomik yaptırımlar çerçevesinde 2012’de İran’ı
sisteminden çıkarttığından beri sadece iç piyasalar değil, İran bankaları da zor duruma düşmüştür.
Günlük piyasada ya da döviz bürolarında Dolar ya da Avro bulabilmek için değişim yapılacak tutarı
önceden bildirmek suretiyle rezervasyon yaptırmak gerekliliği doğmuştur. Zira Bank Sepah, Bank
Mellat ya da Bank Melli İran gibi büyük ve ticari bankaların orta ve küçük büyüklükteki şubelerinde önceden haber verilmeksizin 100 dolar bulabilmek ya da bozdurabilmek oldukça zorlaşmıştır.
66 Türkiye 2011 yılından bu yana ABD ve AB’nin İran’a karşı uyguladığı ekonomik yaptırımların
karşısında durarak ticari ilişkilerini kesmemiş aksine artırmıştır. 2011 yılında 14.9 milyar $ olar
İran-Türkiye ticaret hacmi 2012 yılında 15 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Karşılıklı imzalanan
gümrük ve ticaret anlaşmaları neticesinde iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2015 yılında 30
80
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
lenmektedir. Yaptırımların yarattığı bu sıkışmışlık durumunu atlatabilmek için
gümrük kaçakçılığı da dâhil olmak kaydıyla İran ekonomisinin %21.6 oranında
“yeraltına” indiği İran Merkez Bankası tahminleri arasında yer almaktadır.67
Yaptırımlar İran’da enerji, savunma, otomotiv ve madencilik alanlarında yoğunla-
şan sanayi üretiminin artışını da durdurmuş, üretimin azalmasına neden olmuştur.
Bankacılık işlemlerindeki tıkanıklık nedeniyle ithalatta ödeme yapabilecek mekanizmadan mahrum kalınmış, sanayi üretiminde kullanılan ithal ara girdi malların
ithalatı engellenmiştir. Bu nedenle İran’da otomotiv, tekstil, gıda ve ilaç sektörlerinde üretim düzeyinin düştüğü, mevcut kısıtlamaların devamının bu sektörlerde
üretimin sürdürülebilir olmaktan çıkarabileceğine işaret etmektedir. 2000-2011
döneminde ortalama %4 düzeyinde artış gösteren sanayi üretimi 2011 yılından
itibaren azalmış, 2012 yılında üretim yaklaşık %3 oranında daralmıştır. Diğer taraftan yaptırımların İran sanayi sektöründeki olumsuz etkilerinin yanında olumlu
sonuçlar da doğurduğu gözlemlenmektedir. İran’da ithal ara girdi mallardan mahrum kalan belirli sektörlerde işletmelerin yerli üretime yöneldiği, böylece milli
sanayinin sınırlı da olsa ilerleme kaydetmeye başladığı değerlendirilmektedir.
SONUÇ
Amerikan Temsilciler Meclisi İran’ın yeni cumhurbaşkanı Hasan Ruhanî’nin gö-
revi devralmasından iki gün önce, Ağustos ayı başında, yeni bir yaptırım paketini
onaylamıştır. Hasan Ruhanî, ilk turda cumhurbaşkanı seçildiği 14 Haziran’dan
bu yana ABD ile ilişkilerinin düzelmesi noktasında son derece itidalli ve ılımlı
hareket etmektedir. Nitekim 15 Ağustos 2013 tarihli meclis oylamasında onay
alan yeni dışişleri bakanı Muhammed Cevat Zarif ve hemen ardından İran Atom
Enerjisi Kurumu’nun başına atanan, halef dışişleri bakanı Ali Ekber Salihi bu
noktada “Batı ile arasını düzeltmeye çalışan İran”a dair bir fikir verebilir. Ancak
Ruhanî’nin attığı ve atacağı adımların karşılığını bulup bulamayacağı soru işareti
olarak durmaktadır. Zira, hem dini lidere bağlı ve karmaşık İran siyasi yapısı hem
de bitmek tükenmek bilmeyen İran-İsrail karşıtlığının kaybettirdiği güç ve zaman,
bu çabanın tıpkı Hatemi döneminde olduğu gibi yine sözde kalabileceği ihtimalini
akıllara getirmektedir.
“Gerçekçi” paradigmanın vazgeçilmez algısı olan “ulusal çıkarlar doğrultusunda
devlet ilişkilerinin düzenlemesi” olgusunun işlevini 21. yüzyıldan çok önce yitirdiği söylenebilir. Zira, biricik varlığının kutsandığı her uluslararası girişimin
bedelini varlığından bir şey kaybetmeyen devletler değil, halklar ödemektedir.
Bu sebeple, İran’ın ulusal çıkarlarına tehdit oluşturduğu gerekçesiyle İsrail ve
ABD karşısında nükleer silahlanmaya hız vermesi haklı olarak eleştirilirken ya
da engellenmeye çalışılırken, İran karşıtlığını besleyen tüm aktör ve unsurların da
milyar $’a ulaşması beklenmektedir. Kaynak: DEİK http://www.deik.org.tr/437/%C4%B0RAN_
LA_T%C4%B0CARET_HEDEF%C4%B0_30_M%C4%B0LYAR_DOLAR.html
67
Khajehpour, “Iran’s Economic Suffering”, 27
81
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
benzeri reel politik tepkilerle aynı savunma teknolojilerine yatırım yapıyor oluşu
kabul edilemez.
Devrimden bu yana şiddeti zaman zaman artan ama tamamen kesilmeden devam
eden ekonomik yaptırımlar neticesinde görülmüştür ki İran, yaptırım uygulanmasına neden olan hamlelerinden vazgeçmemiş ve 2006’dan bu yana nükleer
çalışmalarında ilerleme kaydetmiştir. Bununla birlikte, İran hafızasındaki işgal
edilmiş ikilemini aşamamış ve 34 yıldır toplumu yönetmeye çalışan kendine özgü
bir rejimin büyük ölçüde sonuçlarından biri olan ekonomik sıkışmışlık sarmalında dönüp durmaktadır. İran’ın uygulanan ekonomik yaptırımların etkisinden kısa
vadede kurtulabilmek için nükleer çalışmalarının hızını düşürmesi ve uluslararası
yükümlülüklerini yerine getirerek kapılarını gözlemcilere açması gerekmektedir.
Bu hamlenin sonrasında yaptırım uygulayan taraflardan beklenen ise kaçınılmaz
olarak “samimiyettir”.
Son olarak belirtilmelidir ki, İran’ın ekonomi politiği üzerine ayrıntılı bir bakış
açısı çizilmeye çalışılan bu makalede karşılaşılan temel sorun mikro ekonomik
verilere ulaşmaktaki zorluklar olmuştur. Özellikle enerji ve savunma sanayileri
ve bağlantılı alt sektörlerin ekonomik verileri ne yazık ki şeffaf ve yakın zamanlı
olmadıkları için makalenin bazı kısımlarındaki eksiklikler yazar tarafından bilinmektedir ve haklı eleştiriler şimdiden kabul edilmiştir. Bununla birlikte, İran
ekonomisinin çizdiği genel görüntüyü açıklamaya yeteceğini umduğumuz makro
veriler göstermektedir ki, güçlü devlet güdümü, karmaşık iç siyasi düzen, gelirlerin dağıtımı noktasındaki yönetimsizlik, her türlü kaynağın etkin kullanılamayışı
ve petrole bağımlı sektörel yapılar İran ekonomisini kırılganlaştırmaktadır.
82
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
KAYNAKÇA
“Iran’s Economic Health and the Impact of Sanctions”, Youtube video, Carnegie Endowment tarafından yüklenmiş, 29 April 2010 http://www.youtube.com/
watch?v=xKnlgnca3AE
“Iran’s Economy”, Youtube video, IISS tarafından yüklenmiş, 5 October 2011
Abrahamian, Ervand. A History of Modern Iran. New York: Cambridge University Press, 2008.
Amuzegar, Jahangir. “Iran’s 20-Year Economic Perspective: Promises and Pitfalls”, Middle East Policy, Volume 16, No:3
Amuzegar, Jahangir. “Iran’s Economy: Status, Problems and Prospects”, Wilson
Center Publications, http://www.wilsoncenter.org/sites/default/files/JahangirAmuzegarFinal.pdf
Amuzegar, Jahangir. “Iran’s Theocracy under Siege”, Middle East Policy, Volume
10, No:1, (2003)
Askari, Hossein. “Iran’s Economic Policy Dilemma”, International Journal,
Vol.59, No.3, (2004)
Berber, Seçkin. “İran’da Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri: Muhtemel Adaylar”, BİLGESAM Analiz, (Şubat 2013)
Berkes, Niyazi. Türkiye’de Çağdaşlaşma. İstanbul:Yapı Kredi Yayınları, 2012.
Cook, M.A. Studies in the Economic History of the Middle East. Oxford: Oxford
University Press, 1970.
Curtis, Glenn E. ve Eric Hooglund. Iran: A Country Study. 5. Baskı. Washington:
U.S Government Printing Office, 2008.
Giddens, Anthony. Modernity and Self-Identity in the Late Modern Age. Cambridge: Polity Press, 1991.
Habibi, Nader. “The Iranian Economy in the Shadow of Economic Sanctions”,
Crown Center for Middle East Studies, No.31 (October 2008)
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=
article&id=2320:randa-yaklaan-cumhurbakanl-secimleri-muhtemeladaylar&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150
http://www.youtube.com/watch?v=fdCB1eVCcWc
Katouzian, Homa. Iranian History and Politics: The Dialectic of State and Soci-
83
Bilge Strateji, Cilt 5, Sayı 9, Güz 2013
ety. London: Routledge, 2003.
Katouzian, Homa. The Persians: Ancient, Mediaeval and Modern Iran. New Haven: Yale University Press, 2010.
Katzman, Keneth. “Iran Sanctions”, Congressional Research Service, RS20871,
2011 http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RS20871.pdf
Keneş, Bülent. İran Siyasetinin İç Yüzü. İstanbul: Timaş Yayınları, 2013.
Khajehpour, Bijan. “Iran’s Economic Suffering”, The Aspen Institute Analysis,
https://www.aspeninstitute.it/en/system/files/private_files/2013-07/doc/023-029-
khajehpour-59-60%20ingl.pdf
Khajehpour, Bijan. “Iran’s Need for Agricultural Reform”, Al-Monitor, 9 July
2013 http://www.al-monitor.com/pulse/originals/2013/07/iranian-president-rouhani-should-promote-agricultural-reform.html
Khanjehpour, Bijan. “An Analysis of the Iranian Economy”, Konrad Adenauer
Stiftung, (November 2009), 5 http://www.kas.de/wf/doc/kas_18205-544-2-30.pdf
Khankishiyeva, Elleda. “Sanctions Drive Iran Industry to Standstill”, Trend News,
13 Kasım 2012 http://en.trend.az/capital/analytical/2086945.html
Luciani, G. The Arab State. London: Routledge, 1990.
Ostovar, Afshon P. Guardians of the Islamic Revolution Ideology, Politics, and the
Development of Military Power in Iran (1979–2009). Doktora Tezi. The University of Michigan, 2009.
Pape, Robert A. “Why Economic Sanctions Do Not Work”, International Security, Volume 22, No. 22 (Autumn 1997)
Philips, James A. “İran’ın kuşatılması”, çev. İ.Çakmak,C.Ekiz. Avrasya Dosyası.
Cilt.2, Sayı.1, (İlkbahar 1995)
Saeidi, Ali. A. “The Accountability of Para-Governmental Organizations (Bonyads): The Case of Iranian Foundations”, Iranian Studies, Vol.37, No.3, (2004)
Taflıoğlu, Serkan. Humeyni: İran İslam Devrimi. İstanbul: Kripto Yayınevi, 2010.
Taşkın, Yüksel “Devrim Sonrası İran’da Siyaset: Aktörler, Stratejiler ve Gelecek”, İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:39, (Ekim 2008)
Thaler, David E. ve diğerleri. Mullahs, Guardsand Bonyads: An Exploration of
Iranian Leadership Dynamics, Santa Monica: RAND National Defense Research
Institute, 2010.
84
İran’ın Ekonomi Politikası, Yaptırımların Etkisi ve İkilemleri
The Impact of Sanctions on Iran, the U.S. and the Global Economy”, Youtube
video, NIAC tarafından yüklenmiş, 4 October 2011 http://www.youtube.com/
watch?v=y9R4bjo-RWQ
Wehrey, Frederic ve diğerleri. The Rise of the Pasdaran: Assessing the Domestic
Roles of Iran’s Islamic Revolutionary Guards Corps. Santa Monica: RAND National Defense Research Institute, 2009.
Wright, Robin. Son Büyük Devrim: Humeyni’den Bugüne İran. İstanbul: Doğan
Kitap, 2001.
Zahedi, Dariush. The Iranian Revolution Then and Now: Indicators of Regime
Stability. Colorado: Westview Press, 2001.
Zakaria, Fareed. Post-Amerikan Dünya, çev. Meral Öztoprak Sağır ve Eren Sağır,
İstanbul: Kırmızı Yayınları, 2013.

Konular