BOSNALI, Sonel, İran Azerbaycan Türkçesi. Toplumdilbilimsel Bir İnceleme, 2007, 227 s., ISBN: 975-7981-37-4.

153
Dil Araştırmaları Dergisi
Sayı: 2 Bahar 2008, 153-155 ss.
BOSNALI, Sonel, İran Azerbaycan Türkçesi.
Toplumdilbilimsel Bir İnceleme, 2007, 227 s.,
ISBN: 975-7981-37-4.
Çok dilli ve çok kültürlü bir yapıya sahip olan İran coğrafyası, Türkoloji araş-
tırmaları açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü Türklerin tarih boyunca yo-
ğun olarak yaşadıkları yerlerden birisi de İran topraklarıdır. Dolayısıyla buradaki
Türk toplulukları üzerine dil, din, tarih, kültür, folklorik özellikler, kimlik bilinci
gibi farklı konularda yapılacak her türlü çalışmanın, alan araştırmalarında ayrı bir
değeri vardır.
İran’daki Türk lehçe ve ağızları hakkında A. Vambery, K. Foy, H. Ritter, A.
A. Romaskeviç, M. S. İvanov, K. H. Menges, V. Monteil, H. S. Szapszal, T. Kowalski,
Minorsky gibi bazı yabancı bilim adamlarının birtakım incelemelerine
rastlanmaktadır. Ancak bu konudaki çalışmalarıyla en fazla öne çıkan isim, Gerhard
Doerfer olmuştur. Çünkü Doerfer, Eski Türkçenin bazı arkaik özelliklerini
koruyan Halaççayı keşfetmiş; öğrencileriyle İran’da yaptığı bir dizi araştırma gezisinin
sonunda Horasan Türkçesiyle ilgili de önemli bulgular elde etmiştir. Böylece
Türk dilleri yeniden tasnif edilmiş; Halaçça, Türk dilinin bağımsız bir kolu
olarak gösterilirken, daha önce Türkmencenin bir ağzı olduğu düşünülen Horasan
Türkçesinin, Azerbaycan Türkçesi ile Türkmen Türkçesi arasında yer alan Oğuz
diyalektlerinden biri olduğu kabul edilmiştir.
Oğuz grubu Türk lehçelerinin İran’daki en önemli temsilcisi ise Azerbaycan
Türkçesidir. Bilindiği üzere 1828 yılında imzalanan Türkmençay Antlaşması ile
Azerbaycan toprakları ikiye bölünmüş; kuzey Azerbaycan Rusya’ya, güney Azerbaycan
İran’a bırakılmıştır. Kuzeydekiler, bugün bağımsız bir devlet olarak ortaya
çıkmalarına rağmen; güneydekiler İran idaresi altında bulunmaktadır. Dolayısıyla
İran’daki en kalabalık Türk nüfusunu Azerbaycan Türkleri oluşturmaktadır ve
Farsça’dan sonra ülkede en fazla konuşulan dil de Azerbaycan Türkçesidir.
İran Azerbaycan Türkçesiyle ilgili ilk çalışmaların Batı’da yapıldığı gö-
rülmektedir. K. Foy’un, H. Ritter’in, X. Planhol’un ve Filiz Kıral’ın Tebriz; T.
Kowalski’nin Aynallu; V. Monteil’in Zencan; M. Amirpur Ahrandjani’nin Salmas;
Işık Sönmez’in ise Karadağ, Mugan ve Zencan ağızlarını konu alan bazı
çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca H. S. Szapszal gibi sadece Güney Azerbaycan
ağızlarını inceleyenler olduğu gibi kuzey ve güney Azerbaycan ağızlarını karşılaş-
tırmalı olarak ele alan araştırıcılara da rastlanmaktadır. Meselâ A. Caferoğlu ve G.
Doerfer’in Fundamenta’daki makaleleri ile Nemat Rahmati ve Korkut Buğday’ın
Almanya’da yayımlanan eserleri böyledir.
154
Aslıhan DİNÇER
Türkiye’de bu konuda yapılmış çalışmalar yok denecek kadar azdır. İlk yayın,
Muharrem Ergin’in 1971 yılında basılan Azerî Türkçesi adlı kitabıdır. İkinci
olarak Recep Albayrak Hacaloğlu tarafından 1992 yılında Azerî Türkçesi Dil Kı-
lavuzu adlı sözlük niteliğinde bir çalışma yayımlanmıştır. Yakın zamanda karşımı-
za çıkan bir eser de Bilgehan Atsız Gökdağ’a aittir. 2006 tarihli çalışma, Salmas
Ağzı. Güney Azerbaycan Türkçesi Üzerine Bir İnceleme adını taşımaktadır. Bunun
dışında konuyla ilgili yayımlanmamış bazı yüksek lisans ve doktora tezlerine
rastlanmaktadır. K. Mehmet Gece’nin Serap ağzını konu alan yüksek lisans tezi
ile Mahmut Sarıkaya’nın Güney Azerbaycan Türkçesi Grameri adlı doktora tezi
bunlardan ikisidir.
Konu hakkındaki en yeni çalışma, Sonel Bosnalı’ya aittir. 2007 yılında Kebikeç
Yayınlarından çıkan İran Azerbaycan Türkçesi. Toplumdilbilimsel Bir İnceleme
adlı eser, yazarın Fransa’da Paris III (Sorbonne Nouvelle) Üniversitesinde
yaptığı doktora tezine dayanmaktadır. Söz konusu çalışma, Azerbaycan Türkçesinin
İran’daki durumunu toplumdilbilimsel bir bakış açısıyla incelemektedir. Bu
bağlamda çok dilli bir yapıya sahip olan İran’da Azerbaycan Türklerinin dili,
Farsça karşısında nasıl bir konuma sahiptir? Bu dilin ülkedeki pozisyonunun giderek
iyileşmesi mümkün müdür? Yoksa çatışmacı diller ilişkisi kuramına göre konuşur
sayısının her geçen gün azalması ve bir gün yok olması kaçınılmaz mıdır?
gibi sorulara cevap aranmaktadır.
Eser, Önsöz ve Giriş’ten sonra iki ana başlıkla devam etmektedir. Bunlardan
ilki İran’da Diller İlişkisi ve Azerbaycan Türkçesinin Konumu; ikinci ise Azerbaycan
Türkçesinde Azınlıklaşma ve İşlevsizleşme’ dir. Bu bölümlerin ardından
Sonuç ve Kaynakça ile kitap sona ermektedir.
Giriş bölümünde, İran’daki çok dillilik meselesinin araştırıcılar için büyük
önem taşıdığı vurgulanmakta; ancak özellikle siyasî nedenlerden ötürü bu konuda
fazla çalışma yapılamadığı belirtilmektedir. Azerbaycan Türkçesi ile Farsça arasındaki
ilişkinin ise toplumsal ve dilsel konumları bakımından incelenmesi gereken
en çarpıcı örneklerden biri olduğu söylenmekte; böylece çalışmanın amacı da
dikkatlere sunulmaktadır.
İran’da Diller İlişkisi ve Azerbaycan Türkçesinin Konumu adı verilen birinci
bölümde, yazarın önemle altını çizdiği bazı saptamalar vardır. Özetlemek gerekirse;
Türkler, asırlarca İran’ı yönetmelerine ve nüfus olarak da Farslardan sonra
en kalabalık topluluğu oluşturmalarına rağmen dilsel açıdan her zaman Farsçanın
egemenliğini benimsemişlerdir. Dolayısıyla geçmişten bugüne ülkede Farsça üst
dil, Türkçe ise alt dil olarak konumlanmıştır. Aslında milliyetçilik akımlarının bir
neticesi olarak İran Türk halkları arasında da “Türklük” bilinci gelişmiştir; ancak
bu bilinç, Türk dilini Farsçanın egemenliğinden kurtaracak nitelikte olmamıştır.
Tam tersine, aynı dönemlerde gelişen Fars milliyetçiliğinin etkisiyle Farsçanın
gücü gittikçe pekişmiştir. Üstelik bir konumdan yoksun olan İran Azerbaycan
Türkçesi ses, sözcük, cümle yapısı, hatta anlamsal bakımdan da Farsçanın etkisi
altında kalmıştır. Başka meseleler de vardır. Meselâ, söz konusu Türk toplulukları
arasında alfabe ve yazı sistemi tam oturmamıştır. En büyük sıkıntı ise standart dil
155
İran Azerbaycan Türkçesi
yerine geçebilecek bir ağzın seçilip topluma yayılamamasıdır. Bu konuda basınyayın
ve okulların rolü çok önemlidir. Bunun içinse devlet desteğine ihtiyaç vardır.
Ancak İran Azerbaycan Türkçesi bu imkânlardan yoksundur; üstelik devletin
dil politikaları da Farsçanın ağırlığını daha çok belirginleştirecek niteliktedir. Bü-
tün bunlar, Azerbaycan Türkçesinin yok olacağı anlamına gelmez; ancak ilerleyen
süreçte bu dilin hem yapısında bir daralma, hem konuşur sayısında düşme, hem de
işlevinde azalmalar olması muhtemeldir.
Azerbaycan Türkçesinde Azınlıklaşma ve İşlevsizleşme başlığını taşıyan ikinci
ana bölüm, Tahranlı ve Salmaslı deneklere uygulanan toplumdilbilimsel anketlerin
sonuçlarına dayanmaktadır. Bu bölümde Azerbaycan Türk topluluklarının
“siyasal anlamda azınlık” sayılmamalarına rağmen “toplum-dilsel alanda azınlık”
konumunda bulundukları söylenmekte ve ana dillerinin, resmî dil karşısında iş-
lev yitirdiğine dikkat çekilmektedir. Bosnalı, bu incelemeleri sırasında bazı ilginç
gözlemlerde de bulunmuştur. Meselâ daha anket aşamasındayken anne babasının
Fars olduğunu belirttiği hâlde Azerbaycan Türkçesi konuşabilen bazı deneklerle
karşılaşmıştır. Ona göre aslında Türk olan bu denekler, kimliklerini gizlemiş veya
inkâr etmişlerdir. Sosyopsikolojideki kendinden nefret kavramı ile açıklanabilecek
bu durum, aynı zamanda ülkedeki Azerbaycan Türklerinin azınlıklaşma süreci
içinde bulunduğunun da bir göstergesidir. Ancak ana dilinin işlevsizleşmesi sü-
reci, azınlıklaşması sürecinden daha ileri bir aşamadadır. Çünkü işlev yitimi, ana
dili kullanımının en yüksek olduğu ev içi iletişimde bile kendini göstermektedir.
Sonel Bosnalı’nın toplumdilbilimi alanında yapmış olduğu bu çalışma, Gü-
ney Azerbaycan Türkçesi ile ilgili bilgilerimizi zenginleştirici niteliktedir. Kendisine
teşekkür ediyor, konuyla ilgili çalışmalarının devam etmesini diliyoruz.
Aslıhan DİNÇER

Konular