DİVAN ŞİİRiNDE SABA

OSMANLI ARAŞTIRMALARI
XXVI
Neşir Heyeti - Editorial Board
Halil İNALCIK -İsmail E. ERÜNSAL
Heath W. LOWRY -Feridun Bv1ECEN
K.laus KREISER
Misafir Editörler:
Hatice A YNUR ~Mehmet KALP AKLI
THE JOURNAL OF OTTOMAN STUDIES
XXVI
Prof. Dr . . Mehmed ÇA VUŞOGLU'na
ARMAÖAN- ll
İstanbul - 2005
H. Dilek BAT/İSLAM*
Divan şiirinin temelinde belirli benzetme öğeleriyle, mazmun ve motifler
bulunmaktadır. Hemen her divan şairinin şiirinde rastlayabileceğimiz kimi mazmun
ve motiflerin, örnek metinlerden yola çıkılarak tespit edilmesi, divan
şiirinin kendine özgü benzetme dünyasının ortaya konulmasım sağlayacaktır.
Ayrıca, bu tür belirli benzetme öğelerinin tespitine dayalı çalışmalar divan
şairlerinin ortak şiir malzemesini nasıl kullandıklarını ve şairler ara~ındaki
üslfip benzerliklerini ya da farklılıklarını gösterecektir. Farklılıkların tespiti
şairlerin divan şiiri geleneğini ne kadar yansıtıp yansıtmadıklan konusunda
fikir verici olacaktır (Kut, 2000: 169-173).
Bu yazımızda divan şiirinde yaygın kullanılan benzetme öğelerinden biri
olan saha ve sabayla ilgili öğeler üzerinde duracağız. Çeşitli kaynaklarda verilen
bilgilerden yola çıkarak sahn rüzgarının özelliklerini tanıttıktan sonra, divan
şairleriı:ıin şiirlerinden seçtiğimiz örnek beyider aracılığıyla ~aba rüzganyla ilgili
hangi özelliklerin divan şiirinde söz konusu edildiğini göstermeye çalışacağız.
Ayrıca taradığımız divanlarda bu öğelerin kullanım sıklığının ne ölçüde
olduğu konusunda da bir değerlendirme yapacağız.
Divan şiirin4e doğa ve doğa olaylarıyla ilgili öğeler önemli yer tutar. Divan
şairleri şiirlerinde kullandıkları benzetmelerde, mazmun ve motiflerde
sıklıkla doğa güzelliklerinden ve doğanın kendine özgü bazı özelliklerinden yararlanırlar.
Ancak, doğayla ilgili benzetme ve tasvirler gerçekçi değildir. Gelenekte
belirlenen şekliyle, fazla değiştirilmeden kullanılır. Divan şairi, kendisine
geleneğin getirdiği hazır unsurlardan ve malzemeden hareket etmek durumun-
* Çukurova Üni.versitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
OSMANLI ARAŞTIRMALARI, XXVI (2005).
96 H. Dilek BATIİSLAM
dadır. Belirli konular ve duygular etrafındaki bu hazır unsurlar divan şiirinin
değişmez motiflerini meydana getirir. Bu motifler sisteminde şairin ele alacağı
her unsur, geleneğin önceden belirlemiş olduğu ilgi ve imajlada kapalı bir daire
oluşturur.Bunlardan her birinin beraberinde başka neleri getireceği, nelerle birlikte
ele alınacağı, çağnştıracağı unsurlar, hangi imajlarla kullanılacağı
önceden bellidir. Divan şiirinde her motif bir bağlı unsurlar grubudur. Bu grubun
içinden herhangi bir unsur zikredildiğinde öteki unsurlar, biri ya da birkaçı
ile onun beraberinde gelir (Akün, 1994: C.IX, 421-422 v.d.).
Sevgilinin ya da övülen kişinin özelliklerini vurgulamak için doğadan
alınrruş varlıklarla ilgili teşbih ve mecazlardan yararlanıhr. Divan şiirinde kulJanılan
doğaya ait öğeler arasında gök cisimleri. mevsimler, rüzgarlar, bitkiler.
hayvanlar vb. sıralanabilir. Bütün bu sıraladığırruz öğeler divan şairinin şiir
dünyasında duygu, düşünce ve hayallerin daha etkili ve güzel bir biçimde anlatılmasını
sağlayan unsurlar olarak yer alırlar.
Divan şiirinde sık kullanılan yukarıda sözünü ettiğimiz doğayla ilgili
öğeler arasında anasır-ı erbaadan olması nedeniyle rüzgar ve rüzgar çeşitleri
önemli bir yer tutmaktadır. Bir rüzgar çeşidi olan "Saba" da divan şiirinde
çeşitli özelli~eriyle hemen her divan şairinin kullandığı öğelerden biridir. Di~an
şairlerinin şiirleri arasında çeşitli nazım şekilleriyle yazllmış saba redifli bir çok
şiirin bulunması da bunun kanıtlanndandır. Saba redifli şiidere Kartımanlı
Ayni'nin saba redifli gazelini (Mermer, 1997: 312. 313), Ahmet Paşa'nın saba
redifli Terd-i bendi'ni (Tarlan, 1992: 106-107), FuzUli'nin saba redifli Naat'ını
(Akyüz vd., 1990: 35-36), Nef'l'nin saba redifli iki gazelini (Akkuş, 1993:
281-282), Nfiill'nin sabfi redifli gazelini (İpekten, 1990: 160; İpekten, 1997:
172-178) ve Enderunlu Vasıf'ın saba redifli gazelini (Gürel, Tarihsiz: 276)
örnek verebiliriz.
Arapça olan saba kelimesine sözlüklerde çeşitli karşılıklar verilmektedir.
Sözlüklerde yer alan saba ile ilgili açıklamalann bir bölümünde sabamn rüzgar
anlamı dışında edebi metinlerdeki anlamianna da değinihniştir. Sahanın farklı
anlamlannın verildiği bazı sözlüklerde yer alan karşılıklardan birkaçını şöyle
sıralayabiliriz:
Mütercim Asım Kamus Tercümesi'nde "Saba"ya: "Sadın fethi ve elifın
kasnyla rfizgar aksamından şol rfizgara dinür ki matta'-ı Süreyya ile Benat-ı
na'ş beyninden hübfib ider ola." karşılığını verir (Mütercim Asım, 1305: C.ID,
853).
DiVAN ŞİİRiNDE SABA 97
Kfunfis-ı Türki' de: "Şark-ı şimall cihetinden esen hafif ve latif rüzgar.
Bad-ı saba. Eski şi'rimize sermaye-i makal olan ketimat-ı ma'dfidedendir.
Saba-reftfu-: Bad-ı saba gibi hafif ve seri' yürüyüşlü" açıklamalan yer almaktadır
(Şemseddin Sami, 1989: 816).
Osmanhca sözlUkte de: "Gün doğusundan esen hafif ve !atif rüzgar"
karşılığının ardından; Esb-i saba-reftar: Rüzgar gibi uçan at. Saha-beraber:
S aba rüzgarı gibi ha.fif ve !atıf. Saba-reftar: Rüzgar gibi hafif ve çabuk giden"
tamlaİnalannın anlamlan verilmiş ayrıca, Türk müziğinin en eski makamlarından
birinin de saba makamı olduğu söylenmiştir. Müzikte saba-aşiran,
saba-pfiselik, saba-uşşak, saba-zemzeme ya da saba-kürdi' makam adlarının da
bu lunduğu açıklanmıştır (Devellioğlu, 1986:1084-1085).
Farsça sözlükte ise, "Saba"ya şu karşılıklar verilmektedir: "1 -Aşık ve
ma 'şOk arasında peyktir ve ma 'şfiktan haber getirir veya onun için haber
götürür. 2- Saha. rüzgarı sevgiliden haber getirdiği için fitnecidir. 3- Saha baharın
evailinde olduğu için ıtır kokuludur. Edebi gelenekte sevgilinin kOyundan
geldiği için güzel kokuludur. 4- Saba rüzgarı sabah erkenden estiği için sabah
rüzgftrıdır. 5- Saba rüzgarı İsfend ayının sonunda ve baharın evvelinde olduğu
için zayıf, hasta ve takatsizdir. 6- Şima l rüzgarının bahar rüzgarına yakınlığı
vardır." (Sirfis Şernisa, 1998: C.2, 785-787).
Sözlükte bu karşılıklarla birlikte her madde için değişik şairlerin şi rlerinden
alınmış Farsça örnek beyitlere de yer verilmektedir. Örnek beyitler sabanın
yukarıda sıralanan özelliklerini yansıtmaktadır. Açıklamalardan da anlaşılacağı
gibi bu sözlük bir edebiyat terimleri sözlüğü olduğu için sahanın daha çok
şiirdeki an amları, edebi terim ol~ak kazand ğı anlamlar üzerinde durulmuştur.
Farsça bir başka kaynakta da S aba (İsim); "Doğu ve güney arasında esen
rüzgarın adıdır. "Bad-ı berin" de denir. Bu rüzgarın estiği yer Matla'-ı Süreyya'dan
Benat-ı Na'ş'adır. Ona "Kabul" da denir. "Debur" un zıddı. Bad-ı
şi mal, Nesim-i mülayim. S aba bahar mevsiminde Doğu' dan esen yeldir."
açıklama annın ardından "saba-hulk" tamlamasına yer verilir. Mürekkep sıfat
olarak kabul edilen bu terkibe; "Saha rüzgarı gibi güzel huylu, saba rüzgarı gibi
latif, neşe saçan, müHiyim anlamları verilmiştir. Açıklamalann sonuna da
Hakanı Şirvanl'nin divanından alınmış Farsça örnek beyitler eklenmiştir
(Seyyid Ziyaeddin Süccactı, 1373: C.II, 962).
98 H. DilekBATIİSLAM
Saha, gün ile gece beraber olduğunda, gün doğusundan esen lati.f rüzgfu"
olarak da tanımlanır. Ancak şiir dilinde saba, daha çok sevgilinin semtinden
esen rüzgfu"dır. Saha; bahar tavsifinde, cananın zülfü perişanlığı ve kokusunu
tasvirde bir çok mazmunlar yapılmasını sağlamıştır. Bazılarına göre seher
vakti kıble tarafından esen rüzgfu"dır ki, Hazret-i Yusufun gömleğinin kokusunu
Yakup'a bu rüzgfu" götünnüştür. Şairler bu rüzgarı aşıkla maşu.k arasında
haberleşme aracı sayarlar. Saha aynı zamanda peyk-i şuaradır. Cananın makamına
ancak saba ve şimal ulaşır (Onay 1992: 353; Büyük Türk Klasikleri,
1988: C.7, 401).
Saha, değişik kaynaklarda sıralanan yukandaki anlamlann dışında tasavvuf
terimi olarak da çeşitli anlamlar yüklenmiş tir. Sahaya, tasavvufta nefsin kuruntular
ve vesveseye dalmasıyla bir çeşit iç huzursuzluğıı duyması ve perişan
olması, feyiz ve tecelli nimetlerine mazhar olma, ruhani alemin doğusundan
esen ve hayra vesile olan nefhalar, manevi esintiler, nefsin vesvesesinden meydana
gelen perişanlık yahut feyiz ve tecelli gibi değişik anlamlar verilmiştir
(Uludağ 1996: 445; TDEA 1990: C.7, 379; Büyük Türk Klasikleri 1988: C.7,
401).
Kaynakların verdiği bilgilerden de anlaşılacağı gibi saha, şiir dilinde
farklı anlarnlar kazanmaktadır. Divan şiirinde sık kullanılan rüzgar çeşitlerinden
biri olan saha., daha çok koku ile olan taşıma, dağıtma ve yaymaya dayanan
ilişkisi bakımından ele alınır. Saha, güzel kokusu yüzünden sevgilinin saçiarına
düşkündür. Onu çözer, dağıtır, uçurur. Sevgilinin saçiarına dakunduğu
için güzel kokar. Sahanın taşıy p dağıttığı kokuların başında misk, amber,
sümbül vereyhan gelir. Aynı zamandasaba sevgiliden haber getiren, onun
güzelliğinden söz eden bir postacıdır. Bazen de aşık kendisini sabanın eline
bırakır ve sevgilisine götürmesini ister. Çoğunlukla gülşen, bağ ve bostan gibi
yerlerde dolaşır, bunlar arasındaki ilişkiyi düzenler. İlkbaharda tabiatın
gelişmesi, güzelleşmesi sırasında bazı görevler üstlenir. Örneğin, goncanın
açılıp "gül haline gelmesini sağlar, laleye kırmızı rengini verir, nergisin gözünü
açar, serviyi yeşilliklerle donatır. Saha, tabiatla ilgili görevlerini yerine getirdikten
sonra aşıkların meclisine uğrar ve sevgiliyle aşık arasındaki daha çok kokuya
dayalı bağiantıyı kurar. Sahanın bu özellikleri bazı beyitlerde "can vermek"
olarak nitelenir. Bu açıdan "İsa nefesli" olarak tasvir edilir. Sevgilinin
köyünde, mahallesinde, evinde ve geçtiği yollarda dolaşır. Bu yolların tozu ile
arkadaşlığı vardır. Saha tozla olan ilgisi bakırnından "seferden gelmiş ayağı
DİV AN ŞİİRiNDE SABA 99
tozlu" bir kişiye benzetilir. Bazen de "bl-ser U pa" olarak nitelendirilir. Suyun
yüzünü çiçekler ve yapraklarla doldurur (Pala 1995: 417; Tolasa 1973: 482-
483; IDEA 1990: C.7, 374, 379; Büyük Türk Klasikleri 1988: C.7, 401).
Türk ve İran edebiyatının ortak öğe erinden biri olan saha, estiği yön dolayısıy
a Çin, Maçin ve Hıta ülkelerinden gelmiş veya oralara uğramış olarak
kabul edilir. Bu ülkeler daha çok misk ile birlikte ele alındığından saha da güzel
kokulu, misk taşıyan bir rüzgar olarak hayal edilir. Uzak yerlerden ge diği için
"yol miskini, yol eri" gibi ifadelerle tasvir edilir. Ayrıca sahanın hafif esrnesi
"sürünmek, yalınayak" olmak sözleriyle; kesik kesik esrnesi "düşe dura gitmek";
fısıldar gibi esrnesi "dua veya dua etmek, nefes, dem" sözleriyle ifade
edilmiştir (Çavuşoğlu 2001: 273-274). Sahanın hafif şey eri uçurması da, bazı
beyitlerde söz konusu edilir. Aşık sevgilinin semtine yönelmesini rüzgann
zayıflığı dolayısıyla kendisini uçurması veya sürüklernesi şeklinde izah eder
(Tolasa 1973: 482-483). Kimi zaman az da olsa sahanın zarar verici özelliği de
vardır.
S aba, kuzey doğudan hafif hafif esen bir rüıgardır. En çok sevgilinin izi
veya ayağı tozunu, zülfü kokusunu getirmesi, yani haberci olüşu ile söz konusu
edilmektedir. ·Bazen de, uzaklardan sevg.i~inin diyarından gelmiş bir tüccar
şeklinde tasavvur olunur. Aşık can nakdini vererek, ondan sevgilinin ayağı tozunu
sermayesine almak isterse de o vermez. Aşık o kadar zayıf düşmüştür ki,
saba elinden tutup onu yarin eşiğine iletir. Mecnun'u da öldüğünde o alıp
götürrnüştUr. Sahanın yarin kapısından getirdiği toprak aşığın dermanı, Hacı­
dır. Gül, onu hasta nergisin gözüne sürme yapar. Saha sevgilinin zUlfünde
dolaşmaktadır. Bu durum, "el oyunlan oynamak" deyimi ile anlatılır. Saha,
sıralanan özellikleri çerçevesinde "peyk, elçi, subaşı, tarak, aşık, ah, dem-i pir,
da ye" vb. unsurlar ile benzerlik içinde ifade edilir (Kurnaz 1987: 499-500).
Saba, divan şiirinde çeşitli yönleriyle sık sık söz konusu edilen ana motiflerden
biridir. Özellikle saha redifli şiir erde şi rdeki anlam ve hayal dünyası
. sahanın özellikleri etrafında şekillenmektedir. Saba, bir rüzgar çeşidi olduğu
için daha çok "bad" la birlikte tamlama kurarak "bad-ı saha" biçiminde şiirlerdeki
yerini alır. Örneğin:
100 H. Dilek BA Tl İSLAM
Nev-bahar erdi heva galiye-stiy oldu yine
Nefes-i bô.d-ı sabô. nafe-giişay oldu yine
(Nef 'f D., G.J07, b.l. s.332)1
beytinde "İlkbahar geldi hava yine gilzel kokulu oldu. Saha rilzgannın nefesi
yine sevgilinin nafe saçını açıcı oldu" denilerek, ilkbaharda tabiatın gilzel
kokularla dolması ve sahanın nefesinin sevgilinin gilzel kokulu, nafe gibi
saçını açması anlatılır. İlkbaharın gelmesiyle birlikte tabiatta görülen
değişikliklerde sabanın rolil vurgulanır. S aba rüzgarı kişileştirili,r.
Sabô. ki dest ura ol ziilfe miişk-i nfib kokar
Açarsa 'ukde-i pfralıenin giil-ab kokar
· (Nedim D .. G.J6, b.l, s.281)
"Saha zülfilne el vurursa saf misk kokar. Gömleğinin düğilmünü açarsa
gül suyu ko kar" beytinde de yukarıdaki örnekteki gibi saba-koku ilgisi .ilzerinde
durulmuştur. Sahanın elinin sevgilinin saçına değinesi ya da gömleğinin
düğilmünü çözmesiyle misk ve gül kokusunun ortaya çıkacağı belirtilmiştir.
Sahanın, sevgilinin güzel kokusunun etrafa yayılmasını sağlayacağı vurgulanmıştır.

Reşk eyleme nıeşanı-ı dil ii cana ey sabfi
Buy-ı visal-i yardan ol bf-nasfbdir
(Nailf D .. G.39, b.2, s.l72)
"Ey saba can ve gönliln bumunu kıskanma. O, sevgilinin kavuşma kokusundan
nasibini alamamıştır" beytinde, sabanın aşığı kiskanmaması istenir.
Çünkü aşık, sevgilinin kokusuna ulaşamazken saba bu kokuya ulaşır. Sahaya
kıskanma özelliği verilerek saha kişileştirilmiş, saba~koku ilgisine dikkat
çekilmiştir.
Çfn-i ziilfiinde giriftar kalırdı dil-i zar
Erişip bad-ı sabii etmese nagfih meded
(Nef 'f D .. G.28, b.5, s.294)
Örnek beyillerin alındığı divanların baskıları kaynakçada verilmiş olup; beyitlerden sonra
yer alan nazım şekli, beyit ve sayfa numaraları bu haskılara aittir. Beylt örneklerinde
beyitlerin alındığı baskıların imlasına bağlı kalınmıştır.
DİV AN ŞİİRİNDE SABA 101
beytinde "Saba rüzgan ansızın yetişip yardım etmeseydi inleyen gönül saçının
kıvrımına tutulup kalırdı" diyen şair, sevgilinin zülfüne esir olup kalan
gönlünlin ancak saha rüzgarının yardımıyla kurtulacağını söyler. Beyitteki
çin-i zülf tamlamasındaki çtn kıvrım, büklüm anlamının yanı sıra misk kokusunun
elde edildiği yer anlaminı da çağrıştırır. Zülf-misk arasında da kokurenk
bakırnından ilgi kurulur. Saba, beyitte aşığın yardımcısı olma rolünü
üstlenmiştir.
Eylesin bad-ı saM zülfünü ko ham-der-ham
Dil-i dfvaneyi bend eylemek asan olsun
(Nef'i D., G.96, b.2, s.327)
"Bırak saha rüzgarı zülfünil lovnm kıvrım yapsın. Deli gönlü bağlamak
kolay olsun" beytinde şair, saba rüzgarının sevgilinin saçlarını kıvrım kıvrım
yaptığını, deli gönlünlin de bu kıvrımlara kolayca tutulacağını söyler. Böylece
saba, aşığın gönlünü avlamak hususunda sevgiliye yardımcı olur. Sevgilinin
saçlarının kıvrım kıvrım olması, sahanın sevgilinin saçlarıy~a oynaması nedenine
bağlanarak hüsn-i ta'lll sanatı yapılmıştu. Ayrıca, deli gönlün bağlanması
ifadesiyle eskiden delilerin zincire vurolduğu da hatırlatır.
Avarediir şerninı-i ser-i ziilfi ey saM
Sayd it çemen götürmeden evvel konagma
(Nabi D.C.ll, G.742, b.9. s.J017)
"Ey saba zülfünUn ucunun kokusu başıboştur. Çemen konağına götürmeden
önce onu sen avla" beytinde şair, sahanın çimenden önce davranarak
sevgilinin saçının kokusunu elde etmesini, aviamasım tavsiye eder. Beyitte
sahaya koku avcısı olma özelliği verilir.
Söyledir biiibiili bily-ı gül ile bôd-ı saM
Mantıku't-tayr okıdur kuşlara san kim 'Attar
(Mesihi D., K.8, b.7, s.42)
"Saba rüzg~rı taşıdığı gül kokusuyla bülbülü söyleti.r. Sanki 'Attar
kuşlara Mantıku't-tayr okutur" beytinde saba rüzgarının gül kokusu getirerek
bülbülü konuşturduğu söylenir. Bülbülün ötmesi sahanın ona gül kokusu
taşıması nedenine bağlanarak hüsn-i ta'lll yapılır. Gül-bülbüle, Attar'ın ünlü
102 H. DilekBATIİSLAM
eseri Mantıku't-tayr'a telmihte bulunulur. Sahanın koku taşıma özelliğine dikkat
çekilir.
Divan şiirinde saMnın kokuyla olan ilgisi kadar sık söz konusu edilen
özelliklerinden biri de aşık ile sevgili arasıoda haberleşmeyi sağlamasıdır.
Örneğin:
Hecr bfmiin tenim biid-ı sahildan dem-be-dem
Sıhhat için sıhhati ahbiinn eyler iirzıl.
(Fuzulf D., G.240, b.5, s.248)
"Aynlık hastası olan bedenim iyileşrnek için sürekli saba rüzgarından
sevgilinin iyilik haberini getirmesini ister" diyen şair, iyileşmesinin saba
rüzgannın getireceği sevgilinin iyilik haberine bağlı olduğunu söyler. Saba
rüzgarının haberci olmasını ister.
Sensiz açılmazız deyü peyk-i s abii ile
Güller çemende biilbüle kağıd uçurdular
(Hayali D., G.61, b.2, s.llO)
"Çemeode, güller sensiz açılmayız diye saba habercisi ile bülbüle haber
gönderdiler" beytinde saba, gül ile bülbül arasında baberci olma görevini
üstlenir. Gülün isteğini bülbüle saha iletir. Gülün açılması bülbüle bağlıdır.
Saha, aşıkla (bülbül) sevgili (gül) arasında haberleşmeyi sağlar. ~eyitte aynca,
gül-bülbül ilişkisine de telm.ih yapılır.
Bana biid-ısabii ol serv-i gül-ruhtan habervennez
Açılmaz gonce-i balıtım ümidim nahli ber vermez
(Fuzali D., G.l17, b.l, s.187)
"Saha rüzgarı bana o gül yanaklı servideo haber vermez. Babtırnın goocası
açılrnaz, ümidimin fidanı meyve vermez" beytinde şair, saba rüzgarından
sevgilinin haberini alamadığı için şanssız ve ümitsiz olduğunu söyler. .Aşığa
sevgilinin haberini getirmeyen saba rüzgarıdır. Bu nedenle vefasız olan sevgili
değil sabadır.
Sabii lutf ettin ehl-i d erde dennandan haber verdin
Ten-i mecrnlıa cilndan dina ciinandaıı haber verdin
(FuzQlf D .• G.165, b.l, s.210)
DİV AN ŞİİRİNDE SABA 103
"SaM lutf ettin dert ehline dermandan haber verdin. Yaralı bedene candan,
cana sevgiliden haber verdin" beytinde de saM rüzgarı, aşığa sevgiliden
haber getirir. Haber getirdiği için saM hasta aşığın canına can katar ona şifa
verir.
Biid-ı sabiidan aldık peyfımzn
Ey bf..terahhum ey nfı-Müselman
(Nailf D., Ş.39, b.4, s.337)
"Ey acımasız, ey Müslüman olmayan (sevgili) haberini bad-ı saMdan
aldık" beytinde şair, acımasız sevgilinin haberini saM rüzgarından alır. Sevgili
o kadar acımasızdır ki, saha rüzgarı olmasa aşık sevgiliden hiç haber almayacaktır.
Bu beyitte de sahanın haber getirme özelliği dikkat çeker.
Biid-ı saha her subh-dem bustana seyr it iste yol
Ol yanağı gül kandadır ol zülfü sünbül nicedir
(Şeyhf D., G.35, b.6, s.l31)
beytinde "SaM rüzgarı her sabah vakti bostanda gez, dolaş, git, yol iste. O gül
yanaklı, zülfü sümbül gibi olan sevgili nerededir? Ne haldedir?" diyen şair,
saM rüzgarı aracılığıyla sevgiliden haber almaya çalışır.
Sürme, divan şiirinde çeşitli özellikleri nedeniyle sıkça söz konusu edilen
öğelerden biridir (Gürer, 1997: 119-126). Saba ile sürme arasında da çeşitli
ilgiler kurulmuş ve bir çok beyitte saba-sürme ilişkisi ele alınmıştır. Örneğin:
Açtı nergis göziinü zahmetten
Çünkü erişti tariya-yı sabrı
(Ahmet Paşa D., K.38/J, b.5, s.l07)
"Nergis gözünü zahmetten kurtardı. Çünkü saba rtizgarının getirdiği
sürme ulaştı" beytinde göz mazmunu olarak kullanılan nergisin, sabanın göz
hastalıkianna iyi geldiği düşünülen sürmeyi getirmesiyle gözünü açıp iyileştiği
söylenmiştir. Saha ve nergis kişileştirilmiş, sünne11in göz hastalıklarını tedavi
etme özelliğine telmih yapılmıştır. ·
Siimıe ideyilı gözlerime ey saM getiir
Hak-i derini kulıl-ı Sıfahan 'a vemıezin
(Muhibbf D., G. 2156, b.3, s.635)
104 H. Dilek BATIİSLAM
"Ey saba getir, gözüme sürme yapayım. Sevgilinin kapısının toprağını
Isfahan sürmesiyle değişmem" beytinde aşık, saba rüzgarından sevgilinin
kapısının toprağını getirmesini ister, çünkü bu toprağı gözüne sürme yapacaktır.
Aşık için sevgilinin kapısının topra~ndan yapılan sürrne en güzel
sUrme olarak bilinen Isfahan sürmesinden daha değerlidir. Beyitte sahanın
sevgilinin kapısından getirdiği topraktan yapılan sürme Isfahan sürmesiyle
kıyaslanır ve Isfahan sürmesinden üstün tutulur.
Ey sabtı ya banda mı buldun ayağı toprağın
Her göze ol tfitytiyı rayegan vemıek neden
( Necatf Beg D .. G.388, b.2. s.323)
"Ey saba ayağının toprağını yabanda mı buldun? (Kolayca, fazla mı buldun?).
Her göze o sürmeyi bol bol vermek neden?" beytinde de aşık, sahadan
hesap sorar. Sevgilinin ayağının toprağını ve ayak toprağından yapılan sürmeyi
sahanın herkese dağıtmasına , bol bol vermesine kızar. Sevgilinin ayağının
toprağı lişığa gereklidir. Bu nedenle saba onu herkese dağttmamalıdır. Çünkü
o toprak değerlidir ve kolay bulunmamıştır.
Getürdiikçe sabrı yili gubtirmı diytimulan
Göziime rfitiya bigi çekem her dem gubfırmdan
(Cem Sultan D., G.231, b. 1, s.J72)
beytinde "Saha rüzgarı sevgilinin bulunduğu yerden toz getirdikçe ber an sürrne
gibi o tozdan göztime çekeyim" diyen aşık, sevgilinin diyanndan sabanın getirdiği
tozu gözüne sürme yapar. Yolcu gibi ayağı tozlu olan saha, sevgilinin
kapısından geçtiği için sevgilinin ayağının tozunu da taşır.
Sabi'l ger htik olursam ben izi tozundan ol serviıı
Yiirii var ıopragmı etin gözüne tiitiya eyle
(Usiılf D., G.l18, b.S, s.214)
beytinde "Saba eğer ben ölürsem, o servi gibi sevgilinin izinin tozundan yürü
git can gözüne sürme yap" diyen aşık, sevgili yüzünden öldüğü zainan, sevgilinin
izinin tozundan can gözüne sürıne yapılınasını .ister. Ölse bile sevgilinin
izinin tozundan yapılan sürmeden vazgeçmek istemez. Sevgilinin ayağının tozuna
kavuşmadan ölürse, öldükten sonra sevgilinin ayağının tozundan gözüne
sürülmesini vasiyet eder.
DiVAN ŞİİRiNDE SABA 105
Saha ile birlikte divan şiirinde sık kuUanılan öğeler arasında kimi telm.ihler
de bulunmaktadır. Çeşitli telmih öğeleriy le sahanın birlikte kullanıldığı
örneklerden bazılan şunlardır:
sar-ı israfilzımr sankim dem-i btid-ı sabô.
Kim nebô.t enıvôtı yer yer çıkdı yerden aşikar
(Us(ilf D., K. 3, b.2, s:66)
beytinde "Saba rüzgarının nefesi sanki İsrafil'in surudur. Bitki ölüleri yerden
çıkıp görünür oldu" diyen şair, saha rüzgarının nefesini İsrafil'in Suruna benzetir.
İsrafıl Sura üflediğinde ölülerin dirilmesi gibi toprak altındaki gizli
çiçeklerin desaba rüzgannın nefesiyle ortaya çıkıp dirileceğini söyler. İsrafıl'in
Suru ölüleri kıyam ettirip ayağa kaldırır. Baharın habercisi saha estiğinde de
toprağın altında bulunan tohumlar canlanıp toprağın üstüne çıkarlar. Beyitte
ayrıca İsrafil ve Sura telmih yapılır.
Can u dil Ferhôd'mı şadtin kıldwz ey sabii
Yolısa uğrayu mı geldii11 kasr-ı Şfrfn üstine
(Mesilzf D., G.225, b.2, s.261)
"Ey saba can ve gönül Ferhat'ını mutlu ettin. Yoksa Şirin'in kasrına uğ­
rayarak mı geldin?" beytinde şair, sahaya seslenerek saba rüzgarının kendisini
mutlu etmesinin sebebini sevgilinin bulunduğu yere uğrayıp ondan haber getirmesiyle
açıklar. Kendisini Ferhat, sevgilisini de Şirin olarak kabul edip Perhad
u Şirin'e telmih yapar.
Diyesin ey saba Ferlıôd ıt Kays'a
Fe/ek bir ttize Mecnfin irdi peyda
(Mıılıibbf D., G.50, b.5, s.56)
"Ey saba, Ferhat ve Kays'a felek yeni bir Mecnun ortaya çıkardı diyesin"
beytinde şair, sabaya seslenir. Aşıklıklarıyla ünlü Ferhat ve Kays'a haber vermesini,
fe eğin kendisini Mecnun ederek yeni bir aşık ortaya çıkardığını
söylemesini ister. Saba aracılığıyla diğer fişıkiara yeni bir aşık olarak ortaya
çıktığını haber verir. Beyitte, saba haber taşıma özelliği verilerek kişileştirilir,
Ferhat, Kays ve Mecnun'a telmih yapılır.
106 H. Dilek BATIİSLAM
Her kaçan biid-ı sab/idan açıluben gül güler
Ntıle eyler karşusznda sanmaiiuz bülbül güler
(Muhibbf D .• G.JOJ6, b.l. s.327)
"Her ne zaman saha rüzganndan gül açılıp gülse, sanmayın ki bülbül de
onun karşısına geçip güler. Bülbül, gülün karşısında inler" beytinde, gUl-bülbül
ilişkisine telmih yapılır. Saha rüzgannın goncayı açtınp gülen gül haline
getirdiği söylenir. Ancak, gülün açılmasının bülbülün sevinmesine, gülmesine
değil; iniernesine ve derdinin artmasına, üzülmesine neden olduğu belirtilir.
Bunun nedeni ise, gül açtıkça bülbülün derdinin giderek çoğalması, artmasıdır.
Gonce gibi bağ n pür-hUn htır elinden bülbülün
Salınur biid-ı sabtı ile güler oynar gül
(Muhibbf D., G.J661, b.3, s.500)
"Dikenin elinden bülbülün bağn gonca gibi kanlıdır. Gül, saha rüzganyla
salınır, güler, oynar" beytinde saha rüzgarının gülü açtırması, salınmasına ve
gülmesine sebep olması anlatılır. Ancak gülün bu mutlu hali bülbülün bağrının
gonca gibi kanla daimasına neden olur. Yukandaki beyitte olduğu gibi gül ile
bülbül telmih öğesi olarak bu beyitte de yer alır. Saha eser, bülbülün bağn goncanın
dikeniyle kan olur. Gonca, bülbülün kanıyla açar, gül olur. Gonca bağn
kanlı katildir. Gül de saha ile salınır.
Ctın verir enftıs-z lstı gibi ölmüş dillere
Ger sabtı dagıtsa bı2y-ı zülf-i anber-btırmı
(Usulf D .. G. 128, b.3, s.224)
· "Saha eğer sevgilinin arnher saçan zülfünUn kokusunu dağıtsa, İsa'nın
nefesi gibi ölmüş gönüllere can verir" beytinde sahanın sevgilinin saçının kokusunu
dağıtarak ölmüş gönülleri dirilteceği söylenir. İsa'nın ölüleri diriitme
mucizesine telmih yapılır.
Merdümlük eyle bize sabtı b(ıy-ı can getiir
'İ silikeyle mürdeye rfih-ı revtın getür
(Mıthibbf D., G.527, b.J. s.J89)
"Ey saha rüzgarı, yiğitlik edip bize sevgilinin can veren kokusunu getir.
İsa'lık edip ölüye hareket eden ruh, can getir" beytinde de yukandaki örnekte
DİV AN ŞİİRiNDE SABA 107
olduğu gibi İsa'nın ölüleri diriitme mucizesine telmih yapılır. Saha, §şığı diriitici
can kokusu getirmesi nedeniyle İsa'ya benzetilir.
Mısr-ı Yusuf dan getiirdi pirehen b(iyun s aba
Ruşen olup açılan da dfde-i Ya 'kab' dur
(Muhibbf D., G.1032, b.2, s.332)
"Sab§ rüzgan, gömleğin kokusunu Yusuf'un Mısır'ından getirdi.
Böylece Yakup'un gözü de pariayarak açıldı" beytinde de sahanın koku getirme
özelliği ön plana çıkar. Sahanın getirdiği kokunun Yakup'un gözünün açılmasına
sebep olduğu söylenerek Hüsn-i ta'lil sanatı ve Yusuf kıssasına telmih
yapılır.
Hiim içinde ey sabô. Ya'kab-ı dil ahvalini
MlSI·-ılıüsn içre var it ol Yusuf-ı K en 'an' a 'arz
(Mulıibbf D., G.1035, b.2, s.407)
"Ey sabahüzün içindeki Yakup'un gönlünün halini, git güzelliğin Mısır'ı
içindeki Kenan'ın (Vadi-i Kenan) Yusufuna söyle" beytinde de saha, Yusufa
Yakup'un haberini götürür. Yukarıdaki beyitte olduğu gibi Yusuf kıssasına
telmih yapılır.
Divan şiirinde kullanılan saha ile ilgili öğeler, saha merkezde olmak
şartıyla; saha-koku-saç; saha-haber; saha-sürıne; saha-telmih gibi anlam ilgileri
etrafında yoğunlaşmakla birlikte bu anlam ilgilerinin dışında sahaya ait başka
özellikler de söz konusu edilmektedir. Sahanın en çok sözü edilen özellikleri
yukanda sıralanan anlam ilgileriyle ortaya çıkan özelliklerdir. Bu tür özellikler
pek çok şairde rastlayabileceğirniz geleneğin tekran olan özelliklerdir. Ancak,
bunların dışında bazı usta şairlerin saba ile ilgili kendine özgü, orijinal denilebi-
. lecek kimi hayal ve benzetme öğelerine yer verdiği görülür. Örneğin:
Serv sanman süpiinlp giilşeniferraş-ı sabti
Tayamış btigçe dfvanna canibiarı
( Nabf D., G.827, b.2, s. 1079)
"Gül bahçesini servinin süpürdüğünü sanmayın. Saba süpürgeeisi gül
bahçesini süpürüp süpürgeleri bahçe duvann dayamış" beytinde şair, süpürgelerin-duvara
dayanmasından yola çıkarak, duvar kenarındaki serviieri süpürgeye,
saba rüzgarını ise bir süpürgeeiye benzetir.
108 H. Dilek BATIİSLAM
Aşağıdaki beyitte de çok sık rastlanmayan sahanın zarar verici olma yönü
üzerinde durulmuştur.
Öykündüğii (y )çiin kfikiil-i reyhôııına siinbiil
Bag içre sabfi saçını anun yola yazdı
(Afunet Paşa D., G.344, b.4, s.28-f)
beytinde "Sümbül sevgilinin reybana benzeyen kakülüne özendiği, ona benzem~ye
çalıştığı için az daha bağda esen saha rüzgan onun saçını yolacaktı" diyen
şair, sümbül ile saç arasındaki benzerlik ilişkisine değinir. Sümbül koku,
renk ve dağıoıklık özellikleri sebebiyle saça benzetilir. Ancak, sevgilinin saçı
sümbülden daha gÜZeldir. Sümbül sevgilinin saçıyla. boy ölçüşemez. Bu nedenle
saha rüzgarı sevgilinin saçına özenen sümbülü cezalandınr. Aslında rÜZgar
esince sümbül zaten sarsılır bu sarsılma beyitte güzel bir nedene bağlanarak
hüsn-i ta'lil sanatı yapılır. Saha rüzgarı kişileştirilir. Yazmak kelimesinin
"yayma, döşeme, serme" anlamı düşünüldüğünde de sümbülü, sahanın yol kenarına
yaymasının nedeni, sevgilinin güzel kokulu saçına özenınesi olur.
Ey saba bağda ol giil-ruha öykiindii diye
Lalenin yüzünil kan eyleme kim biihtfmdır
(Ahmet Paşa D., G.61, b.5, s.l48)
"Ey saha o gül yanaklıya benzemek istedi diye bağda lalenin yüzünü kan
eyleme bu iftiradır" beytinde de yukarıdaki beyte benzer şekilde, sahanın sevgilinin
gül yÜZline özeneo Jalenin yÜZünü kan etmesi, yani laleye kmnızı renk
vermesi anlatılır (Karta!, 1998: 48-49). Lalenin sevgilinin gül yanağına
özendiğine inanmaması gerektiği, bunun bir iftira olduğu söylenerek sahanın
laleyi cezalandırmaması, kan içinde bırakmaması istenir. Saba kişileştirilir.
M üzeyyen oldu yine yer arılsı rengarenk
Saçar sabli yüzüne e br şişesiyle giilfib
(Şeyhf D., K.l5, b.6, s.70)
"Yine yer gelini süslendi. Saha yüzüne bulut şişesiyle gül suyu saçar"
beytinde de sahanın çok söz konusu edilmeyen bir başka özelliğinden, yağmur
yağdırmasından söz edilir. Ancak sahanın bu özelliği güzel bir benzetme
aracılığıyla verilir. Yeryüzü babarda rengarenk boyalarla süslenen gelin, saha
da ilkbahar yağmuroyla (bulut şişesiyle) bu gelinin ÜZerine gül suyu saçarak
süslenmesine yardım eden, ona güz~! koku serpen bir kişi gibidir.
DİV AN ŞİİRİNDE SABA 109
Alıp sabfı elin iletür asitanına
Şol nfı-tüvanz kim re/ı-i ganıda gubar ola
(Hayfılt D., G. 7, b.2, s.91)
beytinde, "Gam yolunda toz olan şu zayıf, güçsüz kişiyi, saha elinden tutup
senin eşigine getirir" diyen şair, saba rüzgarının aşk derdi çekmekten, aşkın
gam yolunda toz gibi olan, zayıf ve güçsüz düşen aşığı sevgilinin kapısına.
eşiğine götüreceğini söyler. Aşık o kadar güçsüz ve zayıftır ki, saba rüzgarı
hafif esen bir rüzgar olmasına rağmen aşığı önüne katıp götürebilir.
'Arızwi vasfinz yavnak dilemiş bad-ı sabfı
Safha-i abdaki mevc.anuii ımsıarıdur
(Mestht D., G.44, b.3, s. 142)
"S aba rüzgarı yanağının özelliklerini yazmak istemiş: Su yüzündeki dalga
onun sat r çizme aletidir'' beytinde, saha rüzgarı sevgilinin yanağının özelliklerini
yazmak isteöiğinde su üzerindeki dalgaların onu"!'! mıstarı olacagı söylenmiştir.
Saba rüzgarı sevgilinin yanağının özelliklerini sıralamak istemiş o nedenle
eserek su yüzeyinde dalgalar meydana getirmiş, yazı çizgileri oluşturmuştur.
Sahanın sevgilinin yanağının güzelliğini aniatma görevini üstlendiği
vurgulanmış, saha kişileştirilmiştir.
Nalişlerini derdile bt-çare bülbüliin
Bad-ı sabfı eliyle gitlistana yazmışım
(Ahmet Paşa D., G.l99, b.2, s.215)
beytinde "Çaresiz bülbülün dert ile iniemelerini saba rüzgarı eliyle gül bahçesine
yazmışım" diyen şair, gül-bülbül ilgisine telmihte bulunarak. aşığın derdini
saba rüzganyla sevgiliye ilettiğini söyler. Çaresiz aşığın dertli in eyişlerini
taşıyan saba, aş gın inleyişlerin i gül bahçesine yazarak, yayarak sevgiliye
ulaştırır. ·
Defterin bfıd-ı saba lii' lU-yı lalanuii dürer
İlter olsa dişleriili vasfiıı 'Adenden canibe
(Bfıkt D., G. 440, b.2, s.373)
"Saba rüzgarı Aden tarafına dişlerinin özelliğini iletecek olsa parlak incinin
defterini dürer" beytinde de saba rüzgarı sevgilinin dişlerinden söz ettiğinde
en güzel inci olarak bilinen Aden incisinin bile sözü edilmez olur diyen şair,
110 H. Dilek BATIİSLAM
sevgilinin dişlerinin güzelliğiyle birlikte sahanın sevgilinin güzelliğine dair haberleri
iletme özelliğini vurgular. Sevgilinin dişlerinin niteliği öyle üstündür ki,
Aden incisinin defterini dürer (ününü yok eder). Aynca en güzel inci olarak bilinen
Aden incisine telmih yapar. Sevgilinin dişi Aden ineisiyle kıyaslanır.
"Defterini dürmek" deyimi aracılığıyla irsal-i mesel yapılarak anlatıma renk
katılır.
Tekellüfsüz gelür biid-ı s aba tarac ider bir gün
Çemen bezminde gUya süfre-i gül han-ı yagmiidur
(Bakt D., G. 127, b.3, s.J80)
"Saha rüzgan sıkıntısız gelip bir gün yağma eder; sanki çimen meclisinde
gül sofrası yağma sofrasıdır" beytinde; saha _rüzgannın çimenlikteki gül sofrasını
yağmaladığı söylenecek saha rüzgan kişileştirilir ve yağma yapan birine
benzetilir. Yağınacı saha, gül sofrasını yağma sofrası gibi yağmalayarak bütün
güllerin kokularını alır. Aynca, eski bir gelenek olan "han-ı yağma" geleneğine
de telmih yapılır (Pala, 1995: 21 1).
Ku.y-ı yann bir gubarın kondurursan çihreme
Ey saha yüklet bana rUy-ı zeminin minnetin
(Hayalf D., G.426, b.3, s.237)
"Ey saha yüztime sevgilinin bulunduğu yerin tozunun bir zerresini kondurabilirsen
bana yer yüzünün bütün sıkıntılarını yükle" beytinde aşık, sahanın
sevgilinin bulunduğu yerden getireceği toza karşılık dünyanın bütün sıkıntı­
larını çekıneye razıdır.
Yukarıda yer alan, taradığım.ız çeşitli divanlardan seçilen örnek beyitlerden
de anlaşılacağı gibi divan şiirinde saha; çok zengin ve çeşitli benzetmelerle
söz konusu edilen motiflerden biridir. Saha ve onun kimi özellikleri etrafında
hayal gücüne dayalı, çağnşım çeşitliliği sağlayan bir benzetme dünyası oluşturulmuştur.
Bu benzetme ve hayal dünyasının ortak kullamlan malzemelerinin
yanı sıra her şairin kendine özgü duygu ve düşüncelerinin ürünü örneklere de
rastlamak mümkündür. Bu tür örnekler, her ne kadar divaİı şairleri ortak
malzemeyi kullanıyor gibi görünse de özgün kullanımların varlığının da inkar
edilemez olduğunu göstermektedir. Şairterin ustalığını belirleyecek olan da
daha çok özgün yönleridir. Aşağıda vereceğimiz saba ile ilgili tamlamaların
DİV AN İRiNDE SABA 111
kullanım sıklıklanna ilişkin bilgiler de şairlerin özgün benzetmeleri hakkında
bize ipucu verebilecek niteliktedir.
Sözlüklerde bulunan saha ile ilgili tamlamalar; ad-ı saha", "Saha-beraber",
"saba-hulk", "saba-reftar", "es b-i saba-reftar", "saba-aş ra ", sabapiiselik"
mlamalarıdır. Bunlardan musikiyle ilgili olan son iki rneğe tadığımız
divanlarda rastlam k Saha ile ilgili olarak taradı ınnz divanlarda
yer alan tamlamaları ve arın kullanım sıklığını u şekil e sıralayabiliriz:
Ahtl-yı saba: (Nabt 1); Asib-i dest-bürd-i saba: (Naili );Attılr-ı
saba: (Ahmet Paşa1; Necaô 1); Bad ı sabft: (Muhibbi 36; Necati 32; Ahmed-i
Da'i 23; Hasan Ziya'i 15, Neri 16; Mesihi, Şeyhi, Nedim, Şeref anım
10; B ili, Nabi 9; Karamanlı Ayni, Fuziili ve Sabit 8, Ahmet Paşa 6; Hamdullah
Hamdi, Nam ve Neşan 5; Cem Sultan, Usiil14, Hayali ve Enderunlu Vas f
2; yh Galip, Şeyhüli Him Yahya, Vecdi 1); Badiye-i peyk-i saha: (Şeyh
Galip 1); Berid-i saba-güzar: (Naili 1); Cibril-i saba: (Usüli 1); Dem-i
sabft: (Şeyhi 1); Dest-i saba: (Ahmet Paşa 4, Nabi 2, Nedim 1); Dest-i
tarftc-ı saba: (Nedim!); Dil-güşa yı sabft: (Ahmet Paşa 1); Enfh-ı
saba: (Necati 1); Enfas-ı saba-btl: (UsUii 1); Esb-i sabft: (Mesihi 1);
Esb-i sabft-reftar: (Sabit 1); Ferra -ı saba: (Ahmet aşa, Bill, Nabt 1);
Feyz-i saba: (Şeyh Galip 1); Gül-ge t-i saba: (Nabi 1); Hame-i sabareftar:
(Nabi 1); Hemdem-i saba: (Şeyht 1); Hassiyyet-i bad-ı saba:
(Sabit 1); Hem-balet-i saba: (Şeyh Galip 1); Heva-yı saba: (Ahmet Paşa
2); Kftsid-i bad ı sabii: (Sabit 1); Kasid-i saba: (Sabit 1); Keff-i diremfeşAn
ı sabii: (Baki 1); Manend-i sabft: (Hayiili 1); Meş ftta i saba:
(Necati 1); Mızriib-ı sabft: (Şey h Galip 1); Nefes-i bftd-ı sabft:
aramanlı Ayni, Muhibbi 1); Nefha-i saba: (Şeyhi 1); Nesim-i saba:
(Ahmed-i Da'i, Hasan Ziya'i, Şeyhülislarn Yahya 1; Sabit 2); Nesme-i saba:
(Hamdullah Harndi 1); Nesme-i ı saha: (Hamdullab Harndi 1); Nesmete
' s-sabii: (Şeyhi 1); Nev-rtlz ı sa bii: (Nef'i 1); Nusret-i saba:
(Şeyh! 1); Pend-i saba: (Şeref Hanım 1); Peyk-i saba: (Ahmed-i Dii'i,
Muhibbi, Hayali, Fuziili 1); Peyk-i tiz-kftm-ı sabii: (Naili 1); Reh-gü ar-ı
biid ı saba: (Nabi 1); Saba vü şimal: (Şeyhi 1); Saba yeli: (Necati' 5,
Şey 13, Mesihi, Ahmet aşa 2); Saba yili: (Muhibbi 3; Mesihl2, Hamdullah
Hamdi, Baki, Cem Sultan 1); Sabii: (Muhibbi 96; Necati 48, Şeybi 43, Ahmet
aşa, FuzUI134, Naili 30, Nabi 27, Hayali 26, Şeyhülislam Yahya 17, Hasan
Ziya'i, Baki ve Neşati 15, Neri 14, Mesihi, Cem Sul~. Nedim 12, Kara-
112 H. Dilek BATIİSLAM
manlı Ayni l l , Şeref Han m 8, Hamdullah Harndi 6, U sO li' ve Sabit 5, Enderunlu
Vas f ve Vecdl 4); Saha-misal: (Hayali 1); Saba-reftar: (Necati' 1);
Saba-seyr-i cihan-gird: (Neşa l 1); ba-veş : (Nam 2, Hayali, Nabl,
Şey h Galip 1); Saha-yı feyz: (Nabl 1); Saba-yı Haleb: (Nabi' 1); Safa-yı
saba: (Ahmet Paşa 1); Sedd-i reh-i d-ı saba : (Nabl 1); Seme nd-i
saba: (Mesihi 1); Sermaye-i bily ı dem-i mü gin-i saba : (Nam 1);
Sür' at-i esb-i saba: (Sabit 1); Süvar-ı esb-i Mı ri-i saba-reftar:
(Enderunlu Vasıf 1); Tahrik-i saba: (Nefl, Sabit ve Neşati 1); fttiya yı
saba: (Ahmet Paşa 1); tad ı ayyar-ı saba: (Şeyh! 1).
Genel toplam: Ahmed-i Da'l48, Şey ! 54, Ahmet Paşa 47, Necatl89.
Cem Sultan 17, Hasan Ziya'i 31. Karamanlı Aynl20, Mesihi 18, Hamdullah
Harndi 14, Usaıı ll, Hayali' 32, Baki 18, Muhibbl 100, FuzOli 35. Neft 16,
Şey tilislam Yahya 19, Vecdt 5, Nam 36, Neşatl22, NabJ' 40, Sabit 21, Nedim
22, Şeyh Galip 10, Enderunlu Vasıf 8, Şe ef anım 192.
Sonuç
Rüzgar çeşitlerinden biri olan saba ve saba ile ilgili kelime ve tamlamalar
divan şi rinde önemli bir yer tutmaktadır. Divan şair eri şiirlerinde en çok saba
kelimesi ile badı birleştirerek bad-ı saba tamlamasını kulla mışlard . Bunun
dışındaki tam amaların birkaçı dışında büyük bir bölümü şairlerin kendine
özgü, çok k kullanılmayan tam ama ardı r. Tamlamalarda yer a~ kelimelerin
çeşitliliği dikkati çekmekle birlikte, belirli anlam ilgileri etrafında yoğunlaşma
görülür. Sabayı niteleyen tamlamalarda hem somut hem de soyut kelimeler
kullanılmıştır. Kimi zaman saba ile ilgili benzerlik ifadeleri için kelime ya da
ekiere de yer verilmiştir. Sahanın özelliklerini vurgulamak için benzetme amacıyl
a kurulan tamlamalarda ahU, semend, esb gibi hayvanlarla ilgili kelimeler,
ferraş, meşşata, attar, peyk, berid, kasid gibi mesleklerle ilgili kelimeler, dem,
hem-dem, nefes, enfas, nefha gibi nefes ve zamanla ilgili kelimeler, hem-halet,
manend, misal, -veş v.b. benzerlik ifade eden kelimeler, nusret, feyz. sara, tahnk
gibi sabanın ğer özelliklerini yansıtan bazı kelimelerle, sahanın hareketinin
özellikleriyle benzerlik ilgisi kuran kelimelerin klıkla kul nıldığı görülür.
Saha kelimesiyle kurulan tamlamalardaki kelime say ı yüzyıllar ilerledikçe
artmaya ve çeş tlilik göstermeye başlamıştı . Özellikle Naili'nin şürlerin-
2 Sıral ama taranan divanlan n ait olduğu yüzyıllar dikkate alınarak yapılmıştır.
DİV AN ŞİİRiNDE SABA 113
deki tamlamalar, Sebk-i Hindl akımının da etkisiyle olmalı, diğerlerine oranla
daha uzun ve zor anlaşılır tamlamalardır. Erken yüzyıllar:daki şairlerin
şiirlerinde saba i)e kurulan tamlamalarda somut kelimeler daha sık kullanılmış
görünmektedir. Divan şiirinin gelişimine· paralel olarak zaman içinde şiir dilinde
soyuta yönelişin arttığı· düşünülebilir. Tamlamaların sayılan kronolojik olarak
izlendiğinde 15. yüzyıl divan şairlerinin şiirlerinde saha ile ilgili kelime ve tamlamalann
daha sık kullan.ıldığt, 16. yüzyılda ve sonraki yüzyıllarda birkaç şair
dışında kullanım sıklığının giderek azaldığı gözlenmektedir. Bu durumda, divan
şiirinin kelime kadrosundaki değişimin, somuttan, soyuta yönelişin ve hayal
dünyasının gelişiminin e*isi olduğu düşünülebilir. Yüzyıllar içerisinde ve
şairler arasmda görülen bu farklı kelime ,ve tamlama kullanımı divan şairlerinin
fikir, hayal dünyası ve zevk değişikliği konusunda fikir vennektedir.
Divan şiirinde sahanın sık söz konusu edilen özellikleri, saba-koku, sahahaber,
saba-tabiat, saba-aşık, saha-sevgili, saba-telmih, saba-sünne ilgileri etrafında
yoğunlaşmaktadır. Saba-koku ilgisiyle bağlantılı olarak saba, ·güzel kokuları
bir yerden başka bir yere taşır. Bu güzel kokular sevgilinin saçının kokusu,
misk, arnher kokusu ya da sümbül, reyban, gül gibi çiçek kokulap olabilir.
Saha aynı zamanda güzel kokuların çok bulunduğu, ÜTf?tildiği ülkelerden
Çin, Maçin ve Hı ta taraflanndan estiği ve oraiara da gittiği için de güzel kokuludur.
Sahanın bu özelliği değişik yerleri gezip dolaşması ve hareket halinde
olmasıyla da yakından ilgilidir. Ayrıca saha, baharı çağrıştınr. llık esen ferahlatıcı
bir rüzgardır, bahar ve çiçeklerin· kokusunu taşıdığı için bu koku, şaire
sevgilinin teninin ve saçının kokusunu hatirlatır. '· · · ·
- . Saba-hab~r ilgisi düşünüldüğünde sahanın _önemli bir özelliği d~ haber
getinnesidir. Değişik yerleri gezip dolaşan saha, özeiiikle aşığa sevgiliden hab r
getirir. Sevgilinin fitneye sebep olan saçının _kokusunu getirerek aşığı üzer,
onun kafasını . kanştırır. Bazen de aşık, aşk derdixie öylesine güçsüz ve zayıf
bir hale gelir ki saba, aşığın kendisini sevgiliye götürür. Bunun iç{n aşık, saba
rüzgarına ilgi gösterir. Saha genellikle iişığın dostud~r. Çünkü ona sevgilinin
kokusunu, haberini, getirir ya da onun sevgilinin yanına gitmesini saglar. ·
Sahanın tabiatla, mevsimlerle ~e mevsim d~ğişikliklerinin bitkilere etki:
siyle ilgili özellikleri de sık söz kçmusu edilir. Saba babarın habercjsjdir, bahar
mevsiminde eser, çiçekleri açtırır, tabiatın canlanmasını sağlar, dirilticidir. Bu
canlılık aşığı da etkiler, doğayla birlikte iişıkta da değişiklikler olur. Öoncaları_n
114 H. Dilek BATIİSLAM
açması, aşığa sevgilinin düğme çözüp yakasım açmasını çağnştınr. Sahanın
devamlı bir rüzgar olmayışı, esip geçmesi aşıkta geçicilik, çabuk değişme gibi
izlenirnlere sebep olur. Saba, değişik yerleri dolaşarak koku ve haber taşıdığı
için boşluk, ferahlık ve serinlik verir. Her şeyden önce saba; aşıkla sevgili
arasındaki iletişimde önemli bir rol üstlendiği için aşık, sahaya değer verir,
onun varlığının kendisi için iyi sonuçlar doğuracağını düşünür.
Sahanın tabiatta meydana getirdiği değişiklikler ya da çeşitli şekillerde
sevgiliyle aşık arasındaki haberleşmeyi sağlaması gibi özelliklerinin açıklanabilmesi,
vurgulanabilmesi için bazı telrnih öğelerinden yararlanılır. Söz konusu
telrnih öğeleri sahanın öne çıkanlmak istenilen özelliğine bağlı olarak çeşitlilik
gösterirler. Saba ile birlikte kullanılan telmih öğeleri arasında Hüsrev, Şirin,
Ferhad, Mecnun gibi hikaye kahramanlan, İsa, Yakup, Yusuf gibi peygamberler,
Sur-İsrafıl, Aden-inci, Isfahan-sürme vb. ile gül-bülbül önemli yer tutar.
Bunların dışında zaman zaman bitki ve hayvanlarla ilgili başka telmih öğeleri de
kullanılır.
Sahanın sürme ile olan ilgisine gelince; sabahaber ve kokuyla birlikte
sevgilinin bulunduğu yerin ya da sevgilinin ayağının toprağını da getirir. Bu
topraktan da sürme yapılır. Aşık sevgilinin ayağının toprağından yapılan
sürmeyi gözüne çeker.
Yukanda sıraladığımız saha ile ilgili olarak sıklıkla kullanılan öğelerin
dışında sahanın başka özelliklerinin dile getirildiği örneklere de (astlanmaktadır.
Bu tür örneklerde daha çok sahanın tabiat olaylanndaki rolü ya da tabiatta
meydana getirdiği bazı değişiklikler söz konusu edilmektedir. Divan şairlerinin
saha ile ilgili yaklaşımlan genelde olumlu yaklaşımlardır. Sahanın olumsuz
yönleİinden çok olumlu yönleri ele alınır. Örneklerde sahanın tasavvufi yönü
ile musikiyle ilgili anlamı ön plana çıkmamıştır.
Divan şiirinde sözü edilen yukanda sıraladığımız saha ile ilgili özelliklerden
bir bölümü şairlerin çoğunun şiirlerinde rastlanan özelliklerdir. Belirli noktalarda
şairlerin saba ile ilgili tasavvurlan benzemektedir. Ancak, bu özelliklerin
anlatımında kullanılan kelime ve tamlamalar değişiklik göstermektedir. Kelime
ve tamlama seçimindeki farklılık beraberinde üslup farklılığını getirmektedir.
Saha ile ilgili temel anlam ilgileri her şairin şiirinde değişik şekillerde ve birbirinden
farklı kelime kadrosuyla ifade edilme~tedir. Örneğin, saha-koku ilgisinin
değişik boyutlan vardır. Yukandaki örnek beyitlerde de görüldüğü gibi her şair
DİV AN ŞİİRiNDE SABA 115
bu ilginin farklı bir boyutu üzerinde ya da aynı boyutu üzerinde durabilmektedir.
Ancak ele alman boyut ortak olsa bile, an atım biçimi ve seçilen kelimeler
eğişmektedir. Özellikle saha kelimesiyle kurulan tamlamalar ve bu tamlamalarda
kullanı an kelimelerin büyük bir böltimünün özgün örnekler old u
görülmektedir. Aynı kelimelerle kurulan ve birden çok airin kullandığı tamlama
rneği çok azdır.
Kısacası, divan şairin n his, hayal ve duygu yasında önemli bir yer
tutan saha, bir tabiat ayı olma ın ötesinde duygu ve düşüncele n iletilmesinde,
değiş m, hareket, canlılı k gibi kavramlarla olan ilgisi dolayıs a bir
benzetme öğesi olarak önemli bir rol üstlenmiştir. Şiirde, divan şairin n sabaya
ii ediği anlamlar, saha ile ilgili tasavvurlar zaman içinde kültürel değişim ve
gelişiınle birlikte yüzyıllar içerisinde bazı küçük farklılıklar göstermekle birlikte
varlı ğını sü dür üş ve korumuştur. Şüphesiz bu ğiş rnde divan ii rinin
geli mi, şairleri n ii e somuttan soyuta yö li ri, _kendilerine özgü his ve
hayal unsurlannın kullanmalan ve zevk değiş mi etkili lmuştur ..
Divan şiirinde sık kullanılan bu tür belirli benzetme öğe erinin yüzyıllar
içerisindeki seyri, kazan ığı anlamlar, kullanım sıklığı gibi özellikler incelenerek
divan şairlerinin geleneği yansıtma biçimleri, özgün benzetmeleri, divan
şiiri in anlam dünyas , usta şairlerin orijinal yönlerinin neler olduğu, divan
irinin üslup özellikleri v.b. pek çok konuda yeni bilgilere aşmak mümkün
olacak ve divan şiiri n daha iyi an aşılması sağ anacaktır. ·
Kaynakça
Ahmed-i Da't Divam. 2001. Haz. Me~et Özmen. 2 c. TDK. Yay., Ankara.
Alunet Paşa Divam. 1992. Haz. Ali Nihat Tarlan. Akçağ Yay. Ankara.
Akün, Ömer Faruk. 1994. "Divan Edebiyatı ." Türkiye Diyaııeı Vakfı islam Ansiklopedisi. c.
9. tanbul, s.389-425.
Baki Divam (T ıık.itli Basım). 1994. Haz. Sabahattin Ktiçilk. AKDTYK. TDK. Yay. Ankara.
Başlangıcmdan Gii11iimiize Kadar Biiyük Türk Klasikleri. 1988. Tarih, Antoloji, Ansiklopedi,
c. 7. ÖtUken-Söğüt Yay., İstanbul.
Bos11alı Alaeddin Sabit Divan. 199 ı. Haz. Turgut Karacan. Cumhuriyet Üniversitesi Y·ay.
No.37, Sivas.
Cem Sultan ın Türkçe Divam, 1989. Haz. İ. alil Ersoylu. AKDTYK, TDK. Yay., Ankara.
Çavuşoğlu, Mehmed. 2001. Necati Bey Divanı nm Tahlili. Kitabevi Yay .• İstanbul
evellioğlu, Fe rit. 1986. Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lrıgat. 7. bs. Aydın Kitabevi,
Ankara ·
116 H. Dilek BATIİSLAM
Enderu~lu Vfısıf Divam. (Tarihsiz). Haz. Rahşan GUrel. Kitabevi. İstanbul.
Fıı'zalf Divam 1990. Hazırlayanlar: Kenan AkyUz, Süheyl Beken, Sedit Yüksel, MUjgan
Cunbur. Akçağ Yay., Ankara.
Glirer, Abdulkadir. 1997. "Divan Edebiyatında SUrrne ve N~ili'nin Bir Gazeli." AODTCF
Tiirkoloj{ Dergisi, c.l2, s.l, A.Ü. Bas. Ankara, s. 119-26.
Hamdililah Hamdi ve.Divam. 1999. Haz. Ali Emre Özyıldınm. KB. Yay., Ankaı:a.
Hasan Ziyfı 'f, Hayatı, Eserleri, Sanatı ve Di va nı (İnceleme-Metin). Haz. MUberra
Gürgendereli. 2002. KB. Yay. TTK Bas .•. Ankara.
Hayô.lf Divam. 1992. Haz. Ali Nihat Tarl.an. Akçağ Yay., Ankara.
İpekten, Haluk. 1997. Nô.ilf, Hayarı, Sanatı, E_serleri. 2.bs. Akçağ Yay. Ankara
Karaman/ı Aynf Divanı. 1997. Haz. Ahmet Mermer. Akçağ Yay., Ank~.
~arta!, Ahmet. 1998. KlasikTiirk ŞiirindeJ.Aie. Akçağ Yay., Ankara.
Kurnaz, Cemal. 1987. Hayali Bey Divam Tahlili. KTB Yay., Ankara.
Kut, Günay. 2000. "Bir Şairi Değerlendirmedeki Yöntem: Ortak Malzemenin Kullanılışı ve
ifade Şekli." ilmi Araştırmalar, Dil. Edebiyat, Tarih İncelemeleri, s. lO,
· İstanbul, s.169-176. ·
Mesilıf Divanı. 1995. Haz. Mine Mengi. AKDTYK. Yay., Ankara:
Mulıibbi Divanı. 1987. Haz. Coşkun Ak. KTB. Yay. Ankara.
Miltercim Asım. 1305. 0/..:yamısii'l Basit Fi-terciimefi l-Ktımfisi'l-MIIIıit. 3 c. Matbaatü'lOsmaniyye,
Istanbul.
Nô.bi Divam. ı997. Haz. Ali Fuat Bilkan. 2 c. MEB. Bas., İstanbul.
Niiilf Divan;. ı 990. Haz'. Haluk İpekten. Akçağ Yay. Ankara.
Necati Divaııı. ı 992. Haz. Ali Nihat Tari an. Akçağ Yay. Ankara
Nedim Divanı. 1997. Haz. Muhsin Macit. Akçağ Yay. Ankara.
Nej't Divam. 1993. Haz. Metin Akkuş . Akçağ Yay. Ankara
Neşati Divanı. ı996. Haz. Mahmut Kaplan. Akademi Kitabevi, İzmir.
Onay, Ahmet Tal~t. ı992. Eski Tiirk Edebiyatmda Mazmımlar ve İzalıı. Haz. Cemru Kurnaz.
· TDV. Yay. Ankara.
Öztürk, MUrsel, Derya Örs. 2000: Miltercim Asım Efendi. Bı~rlıfın ı Katı. TOK. Yay., Ankara
·
Pala, İskender. 1989. Ansiklopedik Divan Şiiri Sözliiğii. 2 c. Akçağ Yay., Ankara.
SeferciÔğlu, Nejat. 1990. Nev' i Divanı Talılili, KUltür Bakanlığı Yay., Ankara.
Seyyid Ziyaeddin Sücdidl, 1373, rlıeng-i L11gat ve Ta 'bfrat BaŞer/ı A 'lanı ve Miişkilô.t
· Divan, Hakôııf Şirvanf, C.II, Tahran. ·
SlrOs Şemls~. ı998. Ferlıeng-i İşariit-ı Edebiyat ı Farsf. c.2. Tahran.
Şemseddin S~mi. 1989, Kanıııs-ı Tiirkf, 3. Bas. Çağn Yay. İstanbul.
Şeref Hamm Divanı. 2002. Haz.Mehmet Arslan. Kitabevi Yay.', İstanbul.
Şeyh Galip Divam. ı994. Haz. Muhsin Kalkışım. Akçağ Yay. Ankara.
DİV AN ŞİİRiNDE SABA
Şeylıf Divaııı. 1990. Haz. Mustafa isen-Cemal Kumaz. Akçağ Yay. Ankara.
Şeylıülislam Yahya Divam. 2001. Haz. Hasan Kavnık. MEB. Yay., Ankara.
Tolasa, Harun. 1973. Ahmet Paşa ıım Şiir Diiııyası, Sevinç Matbaası, Ankara.
117
Türk Dili ve Edebiyatı Aıısiklopedisi (TDEA). 1990, "RUzgk" c. 7. Derg§h Yay., İstanbul.
Türk Dili ve Edebiyatı Aıısiklopedisi (TDEA). 1990. "Saba." c. 7. Dergah Yay., İstanbul.
Uludağ, Süleyman. 1996. TasavvufTerinıleri Sözliiğii, 2. bs. Manfet Yay., İstanbuL
Usuli Divaııı, 1990. Haz. Mustafa isen. Akçağ Yay., Ankara.
XVII. Yilzyıl Şiiiri Vecdi ve Diviiııçesi. 2002. Haz. Ahmet Mermer. MEB. Yay. Ankara.

Konular