ANADOLU SAHASINDA AZERBAYCANLI ŞAİRLER

Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15

83
Qafqaz Üniversitesi
Filoloji Fakültesi
Baku / AZERBAYCAN
obayram32@yahoo.com
ÖZET
Geçmiş zamanlarda, aynı medeniyet dairesine mensup memleketler arasında bir kültür
köprüsü mevcuttu. İlmi eserler, şiir kitapları, bazı önemli kaynaklar, tertip edildikten sonra, o
zamanın ulaşım ve iletişim araçları ile diğer ülkelere yayılırdı. Bu anlamda, şair ve sanatkârlar da
değişik ülkelerde faaliyet göstermişlerdir.
Azerbaycanlı şairler de bazı sebeplerle Anadolu sahasına, Osmanlı ülkesine seyahat
etmişler, edebi faaliyetlerine burada devam etmişlerdir. Bu makalede, Anadolu’daki Azerbaycanlı
şairler üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Klâsik Edebiyat, şâir, sanat, Azerbaycan, Anadolu
AZERBAIJANI POETS IN ANATOLIAN REGION
ABSTRACT
In the past there was a cultural bridge between countries which were related to the same
civilization origin. After arrangement of scientific works, poetry books and some important
sources was spread over the other countries with communication and the means of transportation
of that time. In that way that poets and artists were performed their activities in various countries.
Azerbaijani poets also went to Anatolian region and Ottoman Empire because of some
reasons and they continued their literary activities. This article is about Azerbaijani poets in
Anatolian region.
Key Words: Classical literature, poet, art, Azerbaijan, Anatolia
Meşhur meseldir. “Marifet iltifata tabidir.”derler. Bu söz bilhassa sanatkârların
halini daha güzel ifade eder. Sanatkârlar, iltifat gördükleri ölçüde sanatlarında
daha yüksek seviyelere çıkarlar ve mümkün olduğu kadar kendilerine
iltifat edilen yerde bulunurlar. Tabiî bunun aksini düşünecek olursak; sanatkârlar,
kendilerine iltifat edilmeyince, artık sanat faaliyetinden vazgeçerler veya o
yerde durmazlar demek doğru değildir. Şairler de bir sanatkâr olarak kendilerine
ve eserlerine ilgi gösterilen yerlerde bulunmayı tercih etmişlerdir. 1
Günümüzde olduğu gibi geçmiş zamanlarda da sanatkârların değişik
memleketlere seyahat etmesi, diğer toplumların sanatçıları ile diyaloga girmesi,
onları tanımaya çalışması tarihçe malumdur. Mesela yakın günlerde Azerbaycan

1
Ömer Bayram, “İbnülemin Mahmut Kemal İnal ve Şairlerle İlgili değerlendirmeleri”, Journal of
Qafqaz, No: 10, Baku, Fall 2002, s. 105.
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Ö. Bayram
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
84
Yazıcılar Birliği’nde, 17 Mayıs 2004 tarihinde yapılan XI. Kurultaya Türkiye’-
den bazı meşhur yazarlar ve diğer Türk Cumhuriyetlerinden tanınmış pek çok
şair ve yazarın katılması, toplumları birbirine yaklaştıran ve sevdiren bu diyalog
faaliyetlerinden sayılabilir.
Bu çalışmada, aslen Azerbaycanlı olup çeşitli sebeplerle Anadolu’ya gitmiş
şairler ele alınacaktır. Bu şairlerden XV-XIX. asırlar arasında yaşamış
olanlar çalışmamıza konu olmuştur. XX. Asırda zaten Azerbaycan ile Anadolu
arasındaki diyalog malum sebeplerle en aza indirilmiş, hatta kesilmiş idi. 1990
sonrası ise “çok yakın tarih” olduğu için bu konuda bir hüküm vermek için
erken sayılabilir.
Azerbaycan coğrafyası çok geniş bir alandır. Çalışmamızda, o devirlerde
Azerbaycan Türkçesinin konuşulduğu yerlerde yaşayan şairler Azerbaycanlı
şairler olarak kabul edilmiştir. Mesela, Berde, Şamahı (Şirvan), Bergüşad, Tiflis,
Tebriz, Erdebil, Baku, Nahcivan, Gence, Şeki gibi yerler, Karabağ bölgesi ve
adını zikretmediğimiz pek çok yer Azerbaycan edebiyatına şair yetiştirmiştir.
Tespit edilen şairlerin bazıları bu şehirlerdendir. Bunun yanı sıra kaynaklarda
bazı farklı ifadeler de mevcuttur.
Tezkire denilen ve şairlerin hayat hikâyeleri ile şiirlerinden seçme örneklerin
yer aldığı kaynak eserlerde bazen, Azerbaycanlı bir şair için “Acemdir”
veya “diyar-ı Acemdendir” gibi ifadelere de rastlanmaktadır.2
Buradan da,
Azerbaycan coğrafyasından Anadolu’ya giden ve Farsçayı da çok iyi bilip
Farsça şiirler söyleyebilen Azerbaycanlı şairlerin bazen “Acem” olarak nitelendirildiklerini
anlayabiliriz.
Anadolu sahasına Azerbaycanlı şairlerden başka diğer Türk memleketlerinden
–mesela Semerkant, Buhara, Taşkent, Herat- ve diğer memleketlerden
–Horasan, Hindistan, İran- gibi yerlerden de şairler gelmiştir.3
Ancak gerek, dil
ve kültürün yakın olması gerekse de coğrafi olarak mesafenin az olması
Anadolu ile Azerbaycan arasındaki gidiş gelişleri yoğun hale getirmiştir.
O dönemde Azerbaycanlı şairler, 1. Bazı sosyal ve siyasi sebeplerle,
2. Bazı ilmi ve dini konuları öğrenmek ve öğretmek için, 3. Ekonomik sebeplerle
Anadolu’ya hicret etmişlerdir. Bunlardan kimisi ömrünü bu topraklarda
tamamlamış, kimisi tekrar Azerbaycan’a geri dönmüş, kimisi de Anadolu’dan
sonra başka yerlere gidip çalışmalarına orada devam etmişlerdir. Bu şairlerin
her biri o dönemin kültür ve sanat hayatına büyük katkılarda bulunmuşlar,
Anadolu şairlerine malum olmayan pek çok bilgi ve belgeyi Anadolu şairlerine
tanıtmışlardır.
Aslında şiire ve edebiyata büyük değer verilen Azerbaycan’da, geçmişte
bazı dönemlerde siyasi baskı olmuştur. Yöneticiler, eli kalem tutan insanlardan
bazen hiçbir şey yazmamayı bazen de belli bir istikamette yazmayı talep etmiş-
ler ve aksine hareket edenlere değişik yaptırımlar uygulamışlardır. Şairler de

2
Mustafa İsen, Filiz Kılıç, İ. Hakkı Aksoyak, Aysun Eyduran, Şair Tezkireleri, Grafiker Yayınları,
Ankara, 2002, s. 7. 3
Haluk İpekten, Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu ve Turgut Karabey, Tezkirelere Göre Divan
Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1988, s. IV.
Ö. Bayram
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
85
bazen sosyal ve siyasi sebeplerle Azerbaycan’dan ayrılma durumunda kalmış-
lardır.
İlim öğrenmek için veya bir tasavvufi düşünceye mensup olduklarından
dolayı seyahat eden şairler de vardır. Herhangi bir ilim veya sanat dalında tahsil
almak, bu konuda bilgisini artırmak isteyenlerin yanı sıra muallim olup ders
vermek, talebe yetiştirmek için gelen şairler ve bir tasavvuf düşüncesine mürit
olmak veya kendi tasavvufi düşüncesini yaymak için Anadolu’ya gelen şairler
de vardır.4
Ayrıca, bazı şairler ekonomik sebeplerle Anadolu’ya gelmişlerdir. O dö-
nemde “caize” adı verilen; şair ve yazarlara yazdıkları eser karşılığı padişah
veya devlet büyükleri tarafından verilen hediyeler vardı. Bu caizeler sanatkârları
hem daha güzel eserler ortaya koymaya teşvik ediyor hem de belli bir ücretlendirme
mekanizması olarak-günümüzdeki telif ücreti gibi- kabul ediliyordu. Bazı
şairler de şiir yazmanın dışında bazı güzel sanatlarda - Mesela, hat, tezhip, musiki
vb.- üstat idiler ve emeklerinin karşılıklarını tam alabilmek için Anadolu’ya
gelmişlerdi.
Bu ve diğer bazı istisnai sebeplerle Anadolu’ya gelen isimlerini tespit
edebildiğimiz 32 Azerbaycanlı şairi ve onlarla ilgili bazı bilgileri aşağıda veriyoruz:

1. HABİBİ:
Göyçay’ın Bergüşad köyünde doğmuştur. Önce Sultan Yakub’un sonra
Şah İsmail’in yanında şair olarak bulunmuş, daha sonra Sultan Bayezid zamanında
Anadolu’ya, Yavuz Sultan Selim zamanında da İstanbul’a gelmiştir.
1520’li yıllarda İstanbul’da vefat etmiştir. Habibi, Fuzuli’nin bile şiirine nazire
yazdığı üstat şairlerdendir.5

2. ÖMER BEY VE 3. OSMAN BEY
İki kardeş şairdir. Şamahı’nın han zadelerindendiler. Çarlık Rusya’sında
makam ve mevki sahibi kimseler idi. Osmanlı-Rus harbinde Ömer Bey Kars’ta
bulunan Rus ordusunda komutan idi. O esnada Rus ordusundan ayrılıp Osmanlı
ordusuna katıldı. Osmanlılar da onu aynen Rus ordusunda sahip olduğu rütbe ile
kabul etmişler, maaş bağlamışlardı. Burada Yaranal (General) Ömer Paşa ismiyle
meşhur olmuştu. Bu firar sebebiyle Ruslar, Ömer Beyin kardeşi Osman
Beyi yakalayıp Sibirya’ya sürgüne göndermişler, daha sonra Osman Bey de
firar edip İstanbul’a kardeşinin yanına gelmiş ve mühendis olarak çalışmaya
başlamıştır.

4
Mustafa İsen, Ötelerden Bir Ses, Akçağ Yayınları, Ankara, 1997, s. 209. 5
Azade Musayeva, Elyazma Kitabı Ve XV-XVI Asırlar Azerbaycan Edebiyatı: Problemler,
Araştırmalar (Tekstoloji, Filoloji Tedkikatı), Nurlan Neşriyat, Baku 2002, s. 85.
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Ö. Bayram
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
86
4. NİGARİ:
XIX. asrın önemli şairlerinden biri olan Seyyid Mir Hamza Nigari, 1815
yılında Karabağ’da doğmuştur. Ailesi Karabağ’ın meşhur ailelerindendir. Çok
küçük yaştan itibaren Nigari’ye dönemin revaçta olan ilimleri ile beraber
Arapça ve Farsça da öğretilmiştir. Nigari dokuz yaşında iken, rüyasında ona
ilahi aşkın şarabı sunulmuş ve o rüyasında Nigar isimli muhterem bir kadını
görerek âşık olmuştur. On yıl sonra tarikat ilimlerine sahip olmak için Şirvan’a
giderken yolda Nigar Hanım’ın misafirhanesinde onunla karşılaşmış ve ikisi de
cezbeye tutulmuştur.
Nakşibendîlik tarikatının Azerbaycan’daki önemli temsilcilerinden olan
Nigari, uzun yıllar Türkiye’nin Amasya şehrinde yaşamıştır ve mezarı halen
orada bulunmaktadır. Bu tarikatın Azerbaycan’da yaygınlaşmasında Nigari’nin
büyük rolü olmuştur. Akıcı bir üsluba ve coşkun bir lirizme sahip olan
Nigari’nin Türkçe ve Farsça divanları ve mesnevileri bulunmaktadır.
5. HAŞİMİ:
Babası Azerbaycan diyarından gelmiştir. Peygamber soyundan yani
seyyid olduğu için bu mahlası kullanmıştır. Yavuz Sultan Selim şehzade iken
onun musahibi yani onun hususi işleriyle ilgilenen birisi idi. Kadılık yapmıştır.
Şiirlerinde Acem tarzı sezilmektedir. Tezkirelerde ona ait bir divandan söz
edilmez. Ancak “canânelerle” redifli bir gazeli örnek olarak verilir. Bu gazeline
Latifi, La’li gibi şairler nazire yazmıştır. 1511 tarihinde vefat etmiştir.
6. HAFIZ:
XV. asrın sonlarında Berde’de doğmuştur. Asıl adı Mehmed’dir. Tebriz’-
de tahsil almıştır. Kardeşi ile birlikte Anadolu’ya gelmiştir. Müderrislik ve kadı-
lık yaptı. Devrin ileri gelen âlimlerindendi. Timurname’yi Türkçeye çevirmiş,
Hz. Ali’nin Menkıbelerini kitap halinde toplamıştır. 1550’de ölmüştür.
7. NİYAZİ:
Yukarıda zikredilen Hafız’ın oğludur. Asıl adı Mehmed Şah Çelebidir.
Kazasker Kadirî Çelebi’den mülazım oldu. Balkanlarda değişik yerlerde kadılık
yaptı. Âlim bir şahıs idi. Ali Şir Nevai’nin şiirlerini çok okurdu. Bu sebeple şiirleri
Nevayî tarzında ve Çağatay Türkçesine yakındır. Kaynaklarda Kadiri
Efendi adına Gül ü Bülbül adlı bir mesnevi yazdığı kayıtlıdır.
8. HAMİDİ:
XV. asırda Azerbaycan’da doğmuştur. Fatih devrinde 1456’lı yıllarda
İstanbul’a gelmiş, Bursa’da yaşamış, otuz yıla yakın Anadolu’da bulunduktan
sonra başka diyarlara seyahat etmiştir. Osmanlı’nın kazandığı savaşlar, yapılan
saray, han, kale gibi binalar için tarih düşürmüştür. 1477’de İstanbul’da yapılan
bir kale için yazdığı tarih bilinmektedir.
Ö. Bayram
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
87
9. HALİFE:
Tebriz’den göçmüş bir ailenin oğludur. XVI. asır şairidir. Âlim bir şahıstır.
Diyarbakır’da yaşamıştır. Diyarbakır (Amid) için bir şehrengiz yazmıştır.
Halep ve Şam’a gidip oradaki âlimerle tanıştı. Üç dilde, Türkçe, Arapça ve
Farsça şiir söylerdi. Mesnevi tarzında üstattı. Kaynaklarda Hamse ve bir
Şehrengiz müellifi olduğu kayıtlıdır.
10. EFLATUN:
Şirvanlıdır. Şah İsmail’in kardeşi Elkas Mirza Şirvan valisi iken (1538)
onun kâtibi olmuş, onun vefatından sonra Anadolu’ya gelmiştir. Saray
şehnamecisi Arif Fethullah Çelebi’den sonra Kanuni Sultan Süleyman zamanında
şehnameci tayin edildi. Farsça şiirlerinde Esirî, Türkçe şiirlerinde Hazanî
mahlasını kullandıysa da daha çok Eflatun adıyla tanındı. Nestalik hattında
ustadır.
11. SÜRURİ:
XVI. asrın başlarında yaşamıştır. Tebrizlidir. Kaynaklarda Şarklı Süruri
diye geçer. Bazı kaynaklarda onun Anadolu’dan olduğu yazılıdır. Yavuz Sultan
Selim zamanında Şah İsmail’in yanında ölmüştür. Muhayyel şiirler yazmış,
gazel tarzı şiirlerde büyük başarı göstermiştir.
12. PENAHİ:
Şairlikle birlikte XVI. Asrın meşhur nakkaşlarındandır. Tebriz’de doğ-
muştur. Bir ara Amasya’da yaşamış daha sonra İstanbul’a gelmiş, Kanuni
Sultan Süleyman zamanında nakkaş başı olmuştur. Penahi’nin şairliğiyle ilgili
olarak Ahdi ve Aşık Çelebi’nin tezkirelerinde bilgi vardır. Aşık Çelebi, tezkiresinde
Penahi’nin bir şiirini de örnek olarak verir. Ayrıca, Baku’deki Fuzuli
Adına Elyazmaları Enstitüsünde B-1745 numara ile kayıtlı elyazması eserde
Penahi’ye ait Farsça bir beyit mevcuttur.6
Hamid Araslı ve İsmail Hikmet
Ertaylan da Penahi ile ilgili bazı bilgiler vermişlerdir.
13. KADRİ:
Kaynaklarda adı Mir Kadri olarak geçer. Şirvan’da doğmuştur. 1533’te
hac yolculuğundan geri dönerken, Şirvan’daki siyasi durumla alakalı olarak
vatanına dönememiş, çeşitli yerleri gezdikten sonra İstanbul’a gitmiştir. Bir süre
İstanbul’da bulunmuş ve beklediği alakayı göremeyince oradan Halep’e gitmiş-
tir. Muamma türünde şiirler yazmada üstat kabul edilirdi. Hayatı ve eserleri
hakkında fazla bilgi mevcut değildir.

6
Azade Musayeva, Elyazma Kitabı Ve XV-XVI Asırlar Azerbaycan Edebiyatı: Problemler,
Araştırmalar (Tekstoloji, Filoloji Tedkikatı), Nurlan Neşriyat, Baku 2002, s. 74.
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Ö. Bayram
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
88
14. MATEMİ:
Kanuni Sultan Süleyman zamanında, XVI. asrın başlarında yaşamıştır.
Kaynaklarda hakkında pek fazla bilgiye rastlanmaz. XV. Asır Anadolu
sahasının önemli şairlerinden Necati Bey’in
Dil kesilmez aşk-ı dilberden ko nâsih sözü kes
Vah ki bu hâb-ı ecelden olamaz mani mekes
matla‛lı gazeline, Zâtî, Atâ, Tam‛î, Sa‛yî ile birlikte Mâtemî’nin de nazire yazdığı
bilinmektedir. Bu nazire şiir, Fuzuli Adına Elyazmaları Enstitüsünde D-357
numara ile kayıtlı elyazması eserde
Baş koyup dergâhına pâ-bûs etti mültemes
Ben gedâyı gör ki tâc-ı saltanat kıldım heves
matla‛ı ile kayıtlıdır.7 Şairin, yaşadığı devirde Azerbaycan’da mersiye edebiyatının
yaygınlaşmasında etkili olduğu ve bu sebeple “Mâtemî” mahlasını aldığı
bilinmektedir.
15. KASIMİ:
Tebrizlidir. Yavuz Sultan Selim zamanında yaşamıştır. Yavuz Tebriz’e
gittiğinde hocası Hoca Halimi, onu sultana tanıtmış ve beraberinde İstanbul’a
götürmesini tavsiye etmiştir. Kasımi, İstanbul’da rağbet görmüş, vaaz ve tefsirle
meşgul olmuştur. Kanuni döneminde de hürmet görmüş, Kanuni’nin eşkâli (dış
görünüşü) üzerine mensur bir eser yazmış, ancak bitirememiştir. Ayrıca yarım
kalmış bir Osmanlı tarihi de vardır. 1542’de İstanbul’da ölmüştür.
16. ŞAHİ:
XVI. asırda Azerbaycan’da doğmuş ve bir şair olarak Şah İsmail’in sarayında
bulunmuştur. Şiirlerinde kullandığı mahlası “Şahî”yi Şah İsmail’e ithafen
almıştır. Ali Şir Nevâyî’nin üslubuna benzer bir şiir üslubu var idi. Yavuz Sultan
Selim zamanında Anadolu’ya gelmiştir.
Fuzulî’nin
Goncasın gül bülbülün katline peykan eylemiş
Tâ ki tâk-ı zerrînkârın çarh vîrân eylemiş
matla‛lı gazelini Şâhî’nin
Gonca-yı gül bülbülün kasdına peykan eylemiş
Gonca açılgan gülü yüzüne kalkan eylemiş
matla’lı gazeline nazire olarak yazdığı İsmail Hikmet Ertaylan tarafından ifade
edilmektedir. Şahî’nin, Fuzuli Adına Elyazmaları Enstitüsünde D-357 ve A-340
numara ile kayıtlı elyazması eserlerde üç gazeli kayıtlıdır.8

7
Azade Musayeva, Elyazma Kitabı Ve XV-XVI Asırlar Azerbaycan Edebiyatı: Problemler,
Araştırmalar (Tekstoloji, Filoloji Tedkikatı), Nurlan Neşriyat, Baku 2002, s. 72. 8
A.g.e., s. 88.
Ö. Bayram
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
89
17. BİDARİ VE 18. SEHABİ
İki kardeş şairdir. Kaynaklarda Bidari’nin ümmi yani okuma yazma
bilmeyen birisi olmasına rağmen Türkçeyi kusursuz kullandığı, yeteneği ile şiir
söyleyip başarılı olduğu kayıtlıdır. 1561’de vefat etmiştir.
Sehabi ise âlim şairlerdendir. Kanuni Sultan Süleyman onu, kardeşi ile
beraber 1534’te Tebriz’den İstanbul’a getirtmiştir. Farsça ve Türkçe şiirleri ile
tanınmıştır. Kanuni’nin emri ile İmam Gazali’nin Kimya-yı Saadet isimli eserini
tercüme etmiştir. Şiirlerini bir divanda toplamıştır. 1563’te vefat etmiştir.
19. BASİRİ:
XVI. asrın önemli şairlerindendir. Kaynaklarda Acem olduğu, Horasanlı
veya Bağdatlı olduğu şeklinde rivayetler vardır. Elçi sıfatı ile Sultan Bayezid’in
yanına gelmiş, daha sonra gelişen olaylara bağlı olarak geri dönmemiş ve İstanbul’da
kalmıştır. Gelirken Molla Camî ve Ali Şir Nevâyî’nin tavsiye mektuplarını
ve Anadolu’ya ilk defa Nevâyi’nin divanını getirdiği kaynaklarda özellikle
belirtilir. Saray çevresinden yakın ilgi görmüştür. Şiirlerinde Çağatay
Türkçesi özellikleri görülür. Divanının yegâne elyazma nüshası Ali Emirî
Kütüphanesindedir. Şiirlerinden parçalar nazire mecmualarında ve değişik müntahabatlarda
yer almaktadır. Şair, 1534’te vefat etmiştir.
20. ARİFİ:
Asıl adı Hüseyin Çelebidir. Anadolu sahasında şehname yazarı bir şair
olarak tanınmıştır. Çünkü XVI. Asırdan sonra padişahların şehname yazdırması
bir gelenek olmuştu ve bu iş daha çok Azerbaycan ve diğer şark illerinden
gelenlere verilirdi. Türkçe ve Farsça şiirleri vardır. Hayatta umduğunu bulamadığı
için zamaneden şikâyeti dile getiren şiirler yazmıştır. Şiirlerinden bazı
örnekler, Fuzuli Adına Elyazmaları Enstitüsünde B-1745 ve M-250 numara ile
kayıtlı elyazması eserlerde bulunmaktadır.
21. ŞEYH İSHAK
Şeyh İshak Rızayi Zencanî, Nazmul Ulum adlı dini ilimlerden ve ilim dallarının
adlarından bahseden sade bir dil ile yazılmış eserin müellifidir. Başka
eserleri de vardır. Zencan’da doğmuştur. Daha sonra Tokat’a gitmiş, oraya yerleşmiş
ve yine orada 1588’de vefat etmiştir. Kaynaklarda hakkında fazla bilgi
mevcut değildir.
22. HALİLİ:
Kaynaklarda Halili’nin vatanı değişik memleketler olarak zikredilir.
Horasan, Acem, Diyarbakır, Kazvin vb. yerlerden gelip İznik’e yerleştiği şeklinde
kayıtlar vardır. Firkatname adlı eseri ile meşhur olmuştur. Dilinde
Azerbaycan Türkçesi özellikleri, şiirlerinde ise vatan hasreti ve gurbet konuları
görülür. 1485’te İznik’te vefat etmiştir. Sehi, Latifi, Aşık Çelebi, Hasan Çelebi,
Beyani tezkirelerinde ve Âli’nin Künhü’l-Ahbar’ında Halili ile ilgili bilgiler
verilmiştir.
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Ö. Bayram
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
90
23. İBRAHİM GÜLŞENİ:
Azerbaycan’ın Berde Şehrinde 1426’da doğduğu rivayet edilir. Bazı kaynaklarda
Diyarbakır’da doğduğu kayıtlıdır. Uzun Hasan’ın talimatıyla Karabağ’da
Seyyid Yahya Bakuvi’nin halifesi Dede Ömer Ruşeni ile görüşmüştür.
Dede Ömer Ruşeni’nin vefatından sonra Tebriz’de onun yerine şeyh olmuş, Şah
İsmail’in Tebriz’i alması ile Diyarbakır’a gitmiş, sonraları Kudüs, Kahire, İstanbul’da
bulunmuş ve 1534’te Kahire’de vefat etmiştir. Şiirleri sevenleri tarafından
sevilerek okunmuştur. İbrahim Gülşeni’ye ait şiirler Türkiye’nin çeşitli kü-
tüphanelerinde ve Azerbaycan’da, değişik mecmua ve cönklerde yer almaktadır.
Latifi tezkiresinde İbrahim Gülşeni’nin adı geçer. Latifi’ye göre, Mevlana,
Mesnevi’sinde ve divanında onun geleceğinden bahsetmiştir.
24. SA’İ EFENDİ:
Tebriz’de 1804’te doğdu. Daha sonra İstanbul’a geldi. Güzel sanatlara
aşina, özellikle oymacılıkta ustaydı. Bir ara Mehmed Ali Paşa’nın isteği üzerine
Mısır’a gitmiş, tekrar İstanbul’a dönmüş, tabhane açarak bununla uğraşmıştır.
Her konuda usta olduğu söylenir. Fatin Tezkiresinde Sa’i Efendi ile ilgili bilgi
bulunmaktadır. Ancak eserleri ile ilgili geniş bilgi verilmemiştir.
25. BEHCET:
Tiflis’te doğdu. Asıl adı Huday Dâd Handır. Acem şahı Feth Ali Şahın
ölümünden sonra tahta çıkan Mirza Abbas’ın oğlu Mehemmed Şah tarafından
sefirlik vazifesi ile 1835 yılında İstanbul’a gönderildi. Şiirleri vardır. Şairliği ile
ilgili olarak Arif Hikmet tezkiresinde bilgi vardır.
26. HALİ:
Şirvan’dan Osmanlı ülkesine gelmiş bir ailenin oğludur. İstanbul’da doğ-
du ve tahsilini burada yaptı. Üç dilde şiir söyleyebilen birisi olup nestalik hattında
ustaydı. Şairliği ile ilgili kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Eldeki bilgiler
Ahdi’nin Gülşen-i Şuara’sına dayanmaktadır.
27. HASİRİ:
Şirvan’da doğdu. Uzun bir süre Bağdat’ta bulundu. Anadolu’ya da sefer
etti. II. Bayezid devri şairlerindendir. Acemane şiirleri, özellikle gazelleriyle
dikkati çekti. Hasiri hakkında, kaynaklardaki bilgiler sınırlıdır. Şairliği ile ilgili
olarak Ahdi’nin Gülşen-i Şuara adlı tezkiresinde bilgi vardır.
28. İZZETİ:
Şirvan’da doğdu. İstanbul’a gelip bazı devlet ileri gelenlerine katip, nedim
ve musahip oldu. Ömrünün sonuna doğru tekrar vatanına döndü. İzzeti ile
ilgili bazı bilgiler Safayi Tezkiresinde mevcuttur.
Ö. Bayram
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
91
29. MAHVİ:
Tebriz’de 1823’te doğdu. Asıl adı Hasan’dır. İstanbul’a geldi. Farsça ve
Türkçe şiirleri bulunmaktadır. Mahvi ile ilgili bazı bilgiler Fatin’in Hatimetü’lEşar’ında
mevcuttur.
30. NUTKİ:
Şirvan’da doğdu. İstanbul’a geldi. Devrin ileri gelenleri tarafından kabul
gördü. Kıssa anlatmakta çok tanındığı için kıssahan sanıyla meşhur oldu. Sultan
Murad’ın meclislerine katıldı ve onunla sohbetlerde bulundu. Şiirleri ve muamma
söylemekteki ustalığı ile bilinmektedir. Nutki ile ilgili bazı bilgiler Hasan
Çelebi Tezkiresinde mevcuttur.
31. SABUR:
Asıl adı Hüseyin’dir. Tebriz’de doğdu. Tahsilini tamamladıktan sonra
İstanbul’a geldi. Divan katibi oldu. Bir divanı dolduracak kadar şiirleri vardır.
1804’te vefat etti. Divanının mevcudiyeti ve yeri hakkında bilgi yoktur.
32. SAFFİ:
Şah İsmail’in şehzadesi olup Mevlana Celaleddin Rumi’nin divanını almaya
gelen Sultan Divani ile Osmanlı ülkesine geldi. Mevlevi olup burada
kaldı. 1530’da vefat etti. Saffi ile ilgili bilgiler, Esrar Dede’nin Tezkire-i Şuarayı
Mevleviyye adlı eserinde bulunmaktadır.
Bunlardan başka Türk edebiyatında bilinen “Azerî” mahlaslı dört şair
vardır. Bunlardan ikisi Bursalı, biri İstanbullu, biri de Edirnelidir. Kaynaklarda
onların bu mahlası tercih etmelerinin sebebi tam olarak izah edilmemiştir.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki Azerbaycan toprağı ve bu edebiyat çok
kıymetli şahsiyetler, edipler, şairler yetiştirmiştir. Bu şairlerden bir kısmı da
dünyanın değişik memleketlerine; bu cümleden Anadolu’ya sefer etmişler ve
karşılıklı etkileşimin bir semeresi olarak dünya kültür varlığına büyük katkılar
sağlamışlardır.
Anadolu Sahasínda Azerbaycanlí Åairler
Ö. Bayram
Journal of Qafqaz University Spring 2005, Number 15
92
KAYNAKLAR
– Bayram, Ömer, “İbnülemin Mahmut Kemal İnal ve Şairlerle İlgili değerlendirmeleri”,
Journal of Qafqaz, No: 10, Baku, Fall 2002.
– İpekten, Haluk, Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu ve Turgut Karabey, Tezkirelere
Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara,
1988.
– İsen, Mustafa, Filiz Kılıç, İ. Hakkı Aksoyak, Aysun Eyduran, Şair Tezkireleri, Grafiker
Yayınları, Ankara, 2002.
– İsen, Mustafa, Ötelerden Bir Ses, Akçağ Yayınları, Ankara, 1997.
– Musayeva, Azade, Elyazma Kitabı Ve XV-XVI Asırlar Azerbaycan Edebiyatı: Problemler,
Araştırmalar (Tekstoloji, Filoloji Tedkikatı), Nurlan Neşriyat, Baku 2002.

Konular