SEYYİD İBRAHİM HANÎF’İN “MENKABET-İ E’İMME-İ MÜCTEHİDÎN”İ

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012, p.2123-2130, TURKEY
ÖZET
Seyyid İbrahim Hanîf, 18. yüzyılda yaşamış, Üsküdarlı âlim bir
şairdir. Şairin Siyer-i Nebî adlı eseri, siyer türünün son örneklerinden
biridir. Eserin ilk cildi Siyer-i Mekkî’de,“Menkabet-i E’imme-i Müctehidîn”
adlı bir bölüm vardır.
Bölüm, 13 beytten oluşur ve “İctihad İmâmlarının Menkabeleri”
başlığını taşır. Altı Mezhep İmâmı ile ilgili olan bu bölümde şair, önce
İmâmların isimlerini zikreder. Daha sonra çok genel özelliklerinden
bahseder ve özellikle Ebû Hanife’ye vurgu yapar.
Bu makale, henüz üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan
siyer türünde bir eserin bir bölümünü tanıtmak ve muhtevasını
inceleyerek bu alanda yapılan çalışmalara katkı sağlamayı
amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Siyer, İbrahim Hanîf, İctihad İmâmları.
MENKABET-İ E’İMME-İ MÜCTEHİDÎN OF SEYYİD
İBRAHİM HANÎF
ABSTRACT
Seyyid İbrahim Hanîf, from Uskudar, is a wise poet of 18th century.
His work Siyer-i Nebî is one of the latest example of works writen in that
genre. There is a section called “Menkabet-i E’imme-i Müctehidîn” in
Siyer-i Mekkî, the 1st valume of Siyer-i Nebî.
With the title of “Sagas of Opinon Imams”, the section consists of
13 couplet. This section is about Imams of Six Sect and firstly the poet
mentions about their names. Then he tells general features of them and
especially emphasizes of Ebû Hanife.
The aim of this paper is to introduce a section of a kind of Siyer
which has not been studied yet and to provide an advantage for studies
on Siyer.
Key Words: Siyer, İbrahim Hanîf, Opinon Imams.

* ArĢ. Gör., Fatih Ü. Fen-Ed. Fak. Türk Dili ve Ed. Böl. El-mek: smeyye_yldz@windowslive.com
2124 Sümeyye YILDIZ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
I. Giriş: Seyyid İbrahim Hanîf
18. asrın âlimlerinden olan Seyyid Ġbrahim Hanîf Efendi, birçok biyografik kaynakta ismi
geçen bir Ģahsiyettir. Kaynaklara göre Hanîf, Baltacılar zümresindendir ve Dârüssaâde yazıcısıdır.
Daha sonra Hâcegân-ı Dîvân-ı Hümâyûn olmuĢtur. Müellifin hayatı ile ilgili daha geniĢ bilgiye ise
“Siyer-i Nebî1
” adlı eserinin ilk cildinde rastlanır.
Müellif, Siyer-i Nebî‟yi, 1204 yılının ġaban ayında 40 yaĢında yazdığını belirtir. Buna göre
Ģairin doğum tarihinin H.1164 olduğu anlaĢılır. Yine eserinde belirttiğine göre annesinin adı
Rukiyye, babasının adı ise Kâzım‟dır. Seyyidlik, annesinden gelmektedir. Kaynaklara ve Pertev‟in
düĢtüğü tarihe göre müellifin vefat tarihi H.1217 (M.1802)‟dir.2
Ġbrahim Hanîf‟in edebî kiĢiliğini, yaĢadığı yüzyılda bulunduğu çevre Ģekillendirir. ġair,
hem iyi bir devlet yöneticisi, hem iyi bir bestekârdır. ġiirlerinde “Ġlhâmî” mahlasını kullanan Ģair
sultan III. Selîm zamanında yaĢamıĢtır. Sultan III. Selîm, devrinde yaĢayan birçok Ģair ve sanatkârı
desteklemiĢ ve onlara ihsanda bulunmuĢtur. Sultan‟ın Yenikapı Mevlevîhanesi‟ne ilgisi, gidip
gelmesi ve meclislerdeki muhabbetleri, bu destek ve hâmiliği gösteren en önemli hususlardandır.
Yenikapı Mevlevîhanesi‟nin derviĢlerinden olan Hoca NeĢ‟et‟in etrafında oluĢan Ģair ve âlim
topluluğu ise Mevlevîliğin Ģiir, sanat ve ilimle olan ilgisini göstermesi bakımından önemlidir. Ârif
Hikmet Tezkiresi‟ne göre Hoca NeĢ‟et‟in Ģiir ve ilim meclislerinde yetiĢen talebelerden biri de
Seyyid Ġbrahim Hanîf‟tir.3
Siyer-i Nebî‟sinde hocasına bağlılığını bildiren beytlerin bulunması ve
aynı zamanda Hoca NeĢ‟et‟in Tûfân-ı Mârifet adlı eserini Ģerh etmesi, bu mecliste yetiĢtiğini
gösteren önemli delillerden sayılabilir. Dîvânçe‟sindeki gazellere bakıldığında ise Ģairin Üsküdarlı
bir Mevlevî olduğu anlaĢılır.4
Ġbrahim Hanîf‟in Ģu ana kadar kesin olarak tespit edilebilmiĢ dört eseri vardır: Dîvânçe5
,
Şerh-i Tûfân-ı Mârifet6
, Menâzilü'l-Haremeyn7
, Siyer-i Nebî8
. Bunların arasında en hacimli olan
eser, Siyer-i Nebî‟dir.
II. Siyer-i Nebî Adlı Eseri
Kaynakların bazılarında Seyyid Ġbrahim Hanîf‟in siyer türünde bir eseri olduğundan
bahsedilirken; Sicill-i Osmânî9
, Fatin Tezkiresi10 ve Kâmûsu‟l A‟lâm11‟da müellifin bu eserinin üç
cilt olduğu söylenmektedir. Yapılan araĢtırmalar neticesinde ve taranan kütüphane kayıtlarında ayrı
ayrı iki cilt ile karĢılaĢılmıĢ, ancak bir üçüncü cilde rastlanılmamıĢtır. Bundan hareketle ya
müellifin ömrü Siyer-i Nebî‟nin üçüncü cildini yazmaya yetmemiĢtir veya tezkirelerde, yazıldığına
dair ciddi rivayetler bulunan bu üçüncü cilt, mevcut kütüphanelerden birinde araĢtırmacılar
tarafından keĢfedilmeyi beklemektedir. Eserin kütüphanelerdeki bilinen nüshaları incelendiğinde
“Siyer-i Mekkî” ve “Siyer-i Medenî” olmak üzere iki ciltten oluĢtuğu görülür.

1
Ġbrahim Hanîf, Siyer-al Nebî, Kütahya Vahid PaĢa Ġl Halk Kütüphanesi, No: 43 Va 813/1, v.7b ve 9b.
2 Ârif Hikmet (ġeyhülislâm Ahmed), Ârif Hikmet Tezkiresi, Ali Emîrî Kitaplığı, No:789, v.18a.
3 Ârif Hikmet (ġeyhülislâm Ahmed), age, v.18a.
4
Ġbrahim Hanîf, Dîvânçe, Ali Emîrî Kütüphanesi, Mnz121, v.1b ve 15b.
5
Ġbrahim Hanîf, Dîvânçe, Ali Emîrî Kütüphanesi, Mnz121.
6 Eserin tespit edilmiĢ iki nüshası vardır: Ġbrahim Hanîf, Şerh-i Tûfân-ı Mârifet, Süleymaniye Kütüphanesi,
Dârülmesnevî Bölümü, no:297.7; Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi Bölümü, no: 297.7.
7
Ġbrahim Hanîf, Menâzilü’l-Haremeyn, Süleymaniye Kütüphanesi, Lala Ġsmail Bölümü, no:220.
8 Eserin tespit edilmiĢ on nüshası vardır. Ayrıntılı bilgi için bkz: Sümeyye Yıldız (2011). İbrahim Hanîf’in Siyer-i
Mekkî’si (İnceleme-Tenkitli Metin- Tıpkıbasım), Fatih Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, s.22.
9 Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, c.2, Ġstanbul 1996, s.605, s.751.
10 Fatin Dâvûd, Hâtimetü’l-Eş’âr (Fatin Tezkiresi), Haz. Ömer Çiftçi http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-
219117/h/metin.pdf, s.117.
11 ġemseddin Sâmî, Kâmusu’l-Âlâm, c.3, Ankara 1996, s. 1993.
Seyyid İbrahim Hanîf’in “Menkabet-i E’imme-i Müctehidîn”i 2125
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
III. Siyer-i Nebî’nin ve Menkabet-i E’imme-i Müctehidîn Bölümünün Biçim
Özellikleri
18. yüzyılda Ġbrahim Hanîf, önemli bir ilim adamı olarak karĢımıza çıkar. Siyer-i Mekkî‟de
kullandığı dile, Arapça ve Farsça‟ya hâkimiyetine bakıldığında, Hanîf‟in iyi bir eğitim aldığı açıkça
anlaĢılır. Eserde vezin kusurunun, yok denecek kadar az12 olması da müellifin sanat gücünün en
önemli göstergelerinden biri olarak görülebilir. AĢağıda verilen ve örneklerin daha da
artırılabileceği beytler, müellifin sanat gücünün en önemli göstergelerinden biri olarak görülebilir:
Mâni‟-i agyâr-ı Ģeh-râh-ı selâm
Sâdıku‟l-va‟d-i cenân-ı ihtirâm (22)
Ebr-i nîsân-ı visâlinde hemîn
Dür-tırâz-ı cûd ola sadr-ı hazîn (444)
Zulmet-i nefs ü hevâyı def‟ eden
Küfr-i mahv u cehli dilden ref‟ eden (542)13
Eserin birinci cildinde Tevhîd, Münâcât, Na‟t ve Medh-i Çâr-yâr-ı Güzîn kısımlarından
sonra, ictihad imâmlarının anlatıldığı bir bölüm vardır. “Menkabet-i E‟imme-i Müctehidîn” adlı bu
bölümde müellif, Arapça ve Farsça kelime ağırlıklı bir dil kullanmıĢtır. Yine Farsça ve Arapça
kelimelerle yapılmıĢ ikili, üçlü terkiplerin çokluğu dikkati çeker: erbâb-ı dîn, ihtilâfât-ı „amel, râh-ı
vâhid, usûl-i dîn-i Hak, imâm-ı bâ-safâ, mahmûl-i Rasûl-i „âlemîn, ihyâ-yı dîn-i Kibriyâ vb.
Redif, “özü-sözü (118)” redifli beyt dıĢında tüm beytlerde, Arapça ve Farsça kelimelerle
kurulmuĢtur. Genellikle zengin kafiye tercih edilmiĢtir: zuhûr/dûr (119); Ģâh-râh/iĢtibâh (122);
kâr/ihtiyâr (123) vb.
Beytlerdeki ahenk, özellikle “â,î” uzun ünlülerinin oluĢturduğu asonans ile sağlanmıĢtır.
ÇalıĢmamız, 13 beytten oluĢan bu bölüm üzerinedir. Klâsik Türk edebiyatında imâmlar,
hayatları ve vefatları ile mesnevîlerde, kasidelerde ele alınmıĢtır. Özellikle ġiî ve Alevî/BektaĢî
anlayıĢları ile öne çıkan on iki imâm telakkisi, kasidelerde, Ģairlere zengin bir kaynak teĢkil
etmiĢtir. Ancak on iki imâm dıĢında, Ġmâm-ı Âzam, Ġmâm ġâfiî ve diğer ictihad imâmlar hakkında
müstakil methiyeler bulunmakla birlikte, yaygın değildir. Bu sebeple Seyyid Ġbrahim Hanîf‟in
eserindeki bu bölüm önem arz eder. Bölümü sunarken, öncelikle metni numaralandırılarak verdik,
daha sonra beytleri günümüz Türkçesine aktardık ve muhtevâ yönüyle incelemeye çalıĢtık.
IV. “Menkabet-i E’imme-i Müctehidîn” Bölümü
1. Mâ-hâsal her bir imâm-ı bâ-safâ
Etdiler ihyâ-yı dîn-i Kibriyâ (115)
2. Siyyemâ Nu‟man bin Sâbit tamâm
Oldur ehl-i sünnete el-hak imâm (116)
3. Oldu mahmûl-i Rasûl-i „âlemîn
Böyle gördü kadrini erbâb-ı dîn (117)
4. Ya‟nî mahbûb-ı Hudâ oldu özü
Kavl u fi‟linde hemân hakdır sözü (118)

12 Eserde hatalı vezne yalnızca iki beytte rastlandığına dair bkz: Sümeyye Yıldız (2011). agt, s.85
13 Sümeyye Yıldız (2011). agt, s.86, 87, 89.
2126 Sümeyye YILDIZ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
5. Ġctihâdında savâb etdi zuhûr
Gayrılar da olmadı ammâ ki dûr (119)
6. Biri Ġdrîs u biri Mâlik-lakâb
Biri Hanbel-nâm u Ģânı müntehâb (120)
7. Ġhtilâfât-ı „ameldir bu sebak
Râh-ı vâhiddir usûl-i dîn-i Hak (121)
8. Çâr-imâmın mezhebidir Ģâh-râh
Etme birinde efendi iĢtibâh (122)
9. Lîk eyle mezheb-i vâhidde kâr
Ya‟nî akvâl-i imâmı ihtiyâr (123)
10. Küll-i mezheb yezheb olmaz merd-i dîn
Bize kâfî mezheb-i Nu‟mân hemîn (124)
11. Oldu Bû Yûsuf hükûmetde imâm
Ya‟nî kâdı-ı ümem seyf-i hısâm (125)
12. Eyledi ammâ Muhammed bezl-i cân
Etdi ihyâ-yı tarîk-i „âlimân (126)
13. Cümlesi oldu „azîz-i „âlemîn
Rahmetullâhi „aleyhim ecma‟în (127)
“Menkabet-i E‟imme-i Müctehidîn Rıdvânu‟llâhi „Aleyhim Ecma‟în (İctihad İmâmlarının
Menkıbeleri)” Ģeklinde bir baĢlıkla baĢlayan bölümde müellif, ehl-i sünnetin altı imâmından
bahseder. Bunlar, Ġmâm-ı Âzam Ebû Hanife, Ġmâm ġâfiî, Ġmâm Mâlik, Ġmâm Hanbel, Ġmâm Ebû
Yusuf ve Ġmâm Muhammed‟dir.
Bilindiği gibi Hz. Muhammed‟den sonra, Ġslam fıkhının tedvininde ve Ģer‟i hükümlerin
uygulanmasında Ġslam toplumuna öncülük eden önemli müctehidler vardır. Bunlar Kur‟ân-ı Kerîm
ve Sünnet‟ten ayrılmayarak ictimaî, hukukî, iktisadî vb. konularda görüĢ bildirmiĢlerdir. Tebe-i
tâbiîn ve sonrası dönemden oldukları üzerinde ittifak edilen bu imâmlar, âyet ve hadislerden yola
çıkarak yaptıkları çıkarımlarla, Ġslam dînin hükümlerinin daha iyi anlaĢılmasını ve dolayısıyla dînin
daha iyi yaĢanmasını sağlamıĢlardır.
Birinci beytten de anlaĢılacağı üzere müellif bu bölüme, her bir imâmın Allah‟ın dînini
ihya ettiğini, yani yeniden canlandırdığını söyleyerek baĢlar:
“Hâsılı, her bir safâlı imâm, Allah‟ın dînini yeniden canlandırmışlardır.”
IV. a. Nu’man bin Sâbit (İmâm-ı Âzam)
Ġslam‟da hukukî düĢüncenin ve ictihad anlayıĢının geliĢmesinde büyük payı olan müctehid
Nu‟man bin Sâbit, daha çok Ebû Hanîfe veya Ġmâm-ı Âzam isimleriyle bilinmektedir.14 Babası
Sâbit ise hür ve müslüman olarak doğmuĢ, küçüklüğünde Hz. Ali'yi görmüĢ ve onun, gerek kendisi
ve gerekse nesli için hayırlı duâlarına mazhar olmuĢtur.15 Kendisi H.80 yılında doğmuĢ olması
dolayısıyla tebe-i tabiîn neslinin ilklerindendir. Ölümü ise H.150 yılına rastlar. Kendi zamanında

14 Mustafa Uzunpostalcı, “Ebû Hanîfe”, İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul 1994, C.10, s.131.
15 Hayrettin Karaman, İslam Hukuk Tarihi, http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/tarih/0172.htm, (08.02.2012).
Seyyid İbrahim Hanîf’in “Menkabet-i E’imme-i Müctehidîn”i 2127
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
sahâbelerden, yani Hz. Muhammed‟in sohbet halkasından dört kiĢi hayatta idi. Bunlar Enes bin
Mâlik, Abdullah bin Ebû Evfâ, Sehl bin Sa‟d, Ebû Tufeyl Âmir bin Vâsile‟dir. Ebû Hanife‟nin bu
dört sahâbeden sadece Basra‟daki Enes bin Mâlik‟in yanına gidip görüĢtüğü ve ondan hadis rivayet
ettiği16 iddia edilmiĢtir. Ancak Ebû Hanife‟nin, Enes bin Mâlik‟i Kûfe‟ye geldiğinde küçük yaĢta
görmüĢ olabileceği ihtimali,17 yaĢadığı yıllar dolayısıyla daha muhtemel görünmektedir.
Ġbrahim Hanîf, ikinci ve üçüncü beytlerde, Ebû Hanife‟den övgüyle söz eder:
“Ehl-i sünnete hakkıyla imâm olan, özellikle Nu‟man bin Sâbit‟tir. Âlemlerin Rasûlü‟nden
sonra yükü taşıyan o olmuştur. Dîn büyükleri onu böyle kıymetli görmüşlerdir.”
Hayatı boyunca sayısız ictihad yapan Ebû Hanife, fıkıh ilmindeki üstünlüğü dolayısıyla
kendinden sonra gelen ictihad imâmlarına da rehber olmuĢtur.
Dördüncü beytte müellif, Ġmâm-ı Âzam‟ın söz ve uygulamalarındaki istikameti ve
ictihadındaki doğruluğunu bildirir:
“Yani, onun özü Allah‟ın sevgilisi oldu. Söz ve uygulamalarında doğru yolda oldu.”
Ancak hemen sonra gelen beĢinci beytte, diğer imâmların hak olduğunu da tasdik eder:
“O, ictihadında doğru yolda idi ancak diğerleri de ondan uzak değildi (onun kadar doğru
idi).”
Ebû Hanife, hadis ilminde meĢhur olmuĢ muhaddisler kadar mütehassıs olmasa da ilim
meclislerinde tartıĢılan meselelerin çözümünü hadislerin ıĢığında ortaya koyar. Böylece söz ve
uygulamada istikameti bulup sergilemeye çalıĢır. Ġmâm-ı Âzam baĢta olmak üzere diğer imâmlar
da ictihadlarında istikametli olmuĢlar, doğru olanı söylemiĢlerdir.
IV. b. İmâm Şâfiî, İmâm Mâlikî, İmâm Hanbelî
Müellif, Ebû Hanife‟den sonra, altıncı beytte, diğer mezhep imâmlarının sadece isimlerini
zikreder:
“Biri İdris, biri Mâlik lakaplı, diğeri Hanbel isimli seçilmiş kişiler (vardır).”
Mâlikî mezhebinin kurucusu Mâlik bin Enes (Ġmâm Mâlik), H.93 yılında Medîne‟de
doğmuĢ ve Medîne halkına imâmlık yapmıĢtır.18 Dedesi Mâlik tâbiîn büyüklerinden olup Hz.Ömer,
Hz.Osman, Ebû Hureyre, Talha bin Ubeydullah, Hz. AiĢe, gibi birçok sahâbîden hadis rivayetinde
bulunmuĢtur.19 Bu ortamda yetiĢen Mâlik bin Enes, Medîne baĢta olmak üzere, devrin önemli ilim
merkezlerinden aldığı hadis, fıkıh, tefsir, kozmografya tahsili ile genç yaĢta ders ve fetva verecek
duruma gelmiĢtir. Ġmâm ġâfiî, Ġmâm Muhammed gibi müctehidler de onun ilim meclisinde
bulunanlar arasındadır.
Ehl-i sünnetin dört mezhebinden bir diğerinin imâmı, Muhammed bin Ġdris‟dir. Ġmâm ġâfiî
ismiyle meĢhur olmuĢtur. H.150 yılında doğmuĢtur. Doğumu, Ġmâm-ı Âzam Ebû Hanife‟nin vefat
yılına rastlar. Arap Ģiiri, edebiyatı ve tarihine büyük ilgi duyan ġâfiî, kendisine yapılan telkinler
üzerine ilim tahsiline baĢlamıĢ; Mâlik bin Enes‟e talebe olmuĢtur. Ayrıca Irak‟ta ikamet ettiği
sırada Ebû Hanife‟nin talebelerinden Muhammed bin Hasen‟e de devam etmiĢ, böylece Ġmâm-ı
Âzam‟ın yolundan da ilerlemiĢtir. Aldığı tahsil sonucunda ilimde zirveye ulaĢan ġâfiî‟nin fıkıh
sâhasındaki Ġmâmlığı tartıĢmasız kabul edilmiĢ ve kendinden sonra gelen ictihad imâmları
tarafından da takdir edilmiĢtir. Onun hakkında Ahmed b. Hanbel: “ġâfiî, Allah'ın Kitâbı ve
Rasûlullah'ın sünneti üzerinde insanların en âlim ve fâkihidir.” demiĢtir. Kur‟ân-ı Kerîm ve fıkıhla
çok fazla hemhâl olmasıyla bilinen ġafiî‟nin Ģöyle dediği rivayet edilir: “Kur‟ân öğrenenin
saygınlığı artar, fıkıhla meĢgul olanın değeri yükselir, hadis yazanın delilleri kuvvetlenir, dil

16 Midhat Sertoğlu, Ehl-i Sünnetin Altı İmamı, Ġstanbul 1994, s.17.
17 Mustafa Uzunpostalcı, agmd, s.132.
18 Osman Keskioğlu, Fıkıh Tarihi ve İslam Hukuku, Ankara 1984, s.111.
19 Ahmet Özel, “Mâlik bin Enes”, İslam Ansiklopedisi, Ankara 2003, C.27, s.507.
2128 Sümeyye YILDIZ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
üzerine yoğunlaĢanın tabiatı incelir, matematiğe yoğunlaĢanın muhakemesi güçlenir, kendini
korumayana ise ilim fayda etmez.”20
Hanbelî Mezhebi‟nin kurucusu Ahmed bin Hanbel, H.164‟te Bağdat‟ta dünyaya gelmiĢtir.
Kûfe, Basra, Mekke, Medîne, Yemen, ġâm, Mağrib, Cezair, Irak, Ġran, Horasan gibi yerlere gitmiĢ
ve buradaki âlimlerden hadis ve fıkıh dersi almıĢtır. Uzun müddet Ġmâm ġâfiî‟ye talebelik etmiĢ ve
hocasının Ģu övgüsüne mazhar olmuĢtur: “Bağdat'tan ayrıldığımda arkamda Ahmed b. Hanbel'den
daha fakih, daha dindar, daha zâhid ve âlim bir kimseyi bırakmadım.”21
Müellif, ehl-i sünnet imâmlarından bu Ģekilde bahsettikten sonra, yedinci ve sekizinci
beyitlerde Ģöyle söyler:
“Hak dînin metodu, yolu tek bir yoldur; ayrılık amelde, yani dînin emirlerini
uygulamadadır. Ey efendi! Bu dört imâmın mezheplerinin tümü doğru yoldur, bu yüzden bunların
hiç birinden şüphe etme!”
“Ümmetimin ihtilâfında rahmet vardır”22 hadîs-i Ģerîfinden de anlaĢıldığı üzere, Hz.
Muhammed‟den sonraki nesillerin, dîni vecibeleri yerine getirmede, dînin ruhsat verdiği
kolaylıklardan yararlanması rahmettir. Buradaki ihtilâf olumsuz manada kargaĢa, birbirini
reddetme değildir. Aksine olumlu manadadır ve aynı noktaya farklı yollardan gitmeyi simgeler.
Ġhtilâf, Allah‟ın zatı ve sıfatlarında değil, Allah‟ın dîninin fıkhî meselelerindedir. Bu da bu dînin
ümmeti için rahmettir.
Ancak müellifin dokuzuncu ve onuncu beytlerde de belirttiği üzere kiĢi, bu mezheplerin
birinde karar kılmalı, bir imâmın verdiği hükümler çerçevesinde yaĢamalıdır. Her inanca göre
yolunu değiĢtiren, her bir yoldan gitmede hiçbir beis görmeyen kiĢiye, “küllü mezhebin yezheb”
denir ki bu söz “ne yol olursa olsun her yere gider” anlamına gelir. Ancak müellif bu durumu hoĢ
görmez ve bir yol seçmek gerektiğini belirtir. Bu da Nu‟man mezhebi, yani Ġmâm-ı Âzam Ebû
Hanife‟nin kurucusu olduğu, Hanefî Mezhebi‟dir:
“Lâkin sen tek bir yolda amel eyle, bu imâmlardan birinin sözünü seç. Dînde, sözünün eri
olan kişi, ne yol olursa olsun her yere gitmez. Bize Nu‟mân mezhebi yeter.”
IV. c. İmâm Ebû Yûsuf
Müellif, on birinci beytte, Ġmâm Ebû Yusuf‟dan Ģöyle bahseder:
“Ebû Yusuf, memlekette ictihad sahibi, yani ümmete hâkim, mücadelede kılıç oldu.”
Ebû Yusuf Yakub bin Ġbrahim el-Kûfî ve Muhammed bin Hasan eĢ-ġeybânî, Ġmâm-ı Âzam
Ebû Hanife‟nin önde gelen talebelerindendir. Ebû Yusuf, H.113‟te Kûfe‟de doğmuĢtur.
Sahâbîlerden olan büyük dedesi Sa‟d bin Büceyr‟in Hendek gazvesinde yaptığı yararlıklar üzerine,
Hz. Peygamber‟in övgüsüne ve nesli için hayır duasına nail olduğu rivayet edilir. Ebû Yusuf da bu
hadise üzerine “O anın bereketi Ģu an bile bizimle beraberdir” der.23 Müellifin de “kâdı-ı ümem”
Ģeklinde tasvir ettiği üzere Ebû Yusuf, müctehid olmasının yanında, devrinin önemli
hukukçularındandır. H.166 yılında kadılık görevine getirilmiĢtir. Halife Harun ReĢid zamanında
“kâdılkudât”lık kurumu oluĢturulmuĢ, Ebû Yusuf da Ġslam yargı tarihinin ilk kâdılkudâtı unvanını
almıĢtır.

20 Bilal Aybakan, “ġâfiî”, İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul 2010, C.38, s.224.
21 Hayrettin Karaman, İslam Hukuk Tarihi, http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/tarih/0176.htm, (08.02.2012).
22 El-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:64.
23 Salim Öğüt, “Ebû Yusuf”, İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul 1994, C.10, s.260.
Seyyid İbrahim Hanîf’in “Menkabet-i E’imme-i Müctehidîn”i 2129
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
IV. d. İmâm Muhammed
Ġmâm Muhammed, H.132‟de Vâsıt‟ta doğmuĢ, Kûfe‟de yetiĢmiĢtir. On dört yaĢından
itibaren Ġmâm-ı Âzam‟ın ilim meclisinde bulunmuĢtur. Medîne‟de üç yılı aĢkın bir süre kalmıĢ ve
kaldığı süre zarfında Ġmâm Mâlik‟ten el-Muvatta‟ı dinlemiĢtir. Ġlmî birikimini çeĢitli yerlerden
aldıktan sonra Bağdat‟a yerleĢmiĢ ve burada Ebû Yusuf‟a tercih edilir hale gelmiĢtir. Hocası Ebû
Hanife‟nin ilim meclislerindeki sözleri kayıt altına alan ve Hanefî Mezhebi‟nin fıkhî görüĢlerini bir
bütün halinde tasnif edip sonraki nesillere aktaran ilk kiĢi olması hasebiyle önemli bir Ģahsiyettir.24
Müellif, bu özelliklerden yola çıkar ve on ikinci beytte, Ġmâm Muhammed‟in, âlimlerin yolunu
ihya ettiğini söyler:
“(İmâm) Muhammed, âlimlerin yolunu ihya ederek onlara bol bol ihsanda bulundu.”
Müellif, on üçüncü yani son beytte, ictihad imâmlarının tümünün âlemlerin azizi olduğunu
belirtir. Allah‟ın rahmetinin onların üzerine olmasını niyaz ederek duada bulunur ve bu bölümü
sona erdirir:
Cümlesi oldu „azîz-i „âlemîn
Rahmetullâhi „aleyhim ecma‟în (127)
V. Sonuç
Seyyid Ġbrahim Hanîf, 18. yüzyılda yaĢamıĢ Mevlevî ve âlim bir Ģairdir. ġairin, Arapça ve
Farsçaya hâkimiyeti vardır. Ancak dilinin ağırlığına rağmen eserlerinde akıcılığı ve ahengi
sağlamayı baĢarmıĢtır.
ġairin Siyer-i Nebî adlı eserinin ilk cildi olan Siyer-i Mekkî‟de, “Menkabet-i E‟imme-i
Müctehidîn” adlı 13 beytlik bir bölüm bulunmaktadır. Bu bölümde, Ehl-i Sünnet‟in altı ictihad
imâmından bahsedilir. Müellif, her bir imâmın yolunun hak olduğunu, hepsinin amacının Ġslam
dînini yaĢatmak olduğunu söyler. Ancak en fazla Ġmâm-ı Âzam Ebû Hanife‟yi zikreder ve onun
mezhebinin yolunu tutmanın doğru olduğunu vurgular. Bugüne kadar üzerinde çalıĢma yapılmıĢ
çeĢitli manzum siyerler vardır: Münîrî „nin Manzum Siyer-i Nebî‟si25, Veysî‟nin Siyer-i Nebî‟si26
,
Erzurumlu Kadı Darîr‟in Sîretü‟n-Nebî‟si27, bunlar arasında en hacimli olanlardır. Bu eserlerde,
ictihad imâmlarının anlatıldığı herhangi bir müstakil bölüm bulunmadığı görülür. Seyyid Ġbrahim
Hanîf‟in Siyer-i Mekkî adlı eserinde böyle bir bölümün yer alması, eseri diğer manzum siyerlerden
farklı kılar.
KAYNAKÇA
Ârif Hikmet (ġeyhülislâm Ahmed), Ârif Hikmet Tezkiresi, Ali Emîrî Kitaplığı, no:789
AY Ümran (2007). Münîrî’nin Manzum Siyer-i Nebî’si Cilt.1 (İnceleme-Metin), Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul.

24 Aydın TaĢ, “ġeybânî, Muhammed bin Hasan”, İslam Ansiklopedisi, Ġstanbul 2010, C.39, s.38.
25 Ümran Ay, Münîrî’nin Manzum Siyer-i Nebî’si Cilt.1 (İnceleme-Metin),
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi,
Ġstanbul 2007.
26 Nuran Öztürk, Siyer Türü ve Siyer-i Veysî, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Kayseri 1997.
27 Yıldıray Kaplan, Erzurumlu Kadı Mustafa Darîr’in Kitâb-i Siyer-i Nebî’si,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans
Tezi, Ankara 2006.
2130 Sümeyye YILDIZ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
AYBAKAN Bilal, “ġâfiî”, İslam Ansiklopedisi, C.38, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ġstanbul
2010.
El-Aclûnî. Keşfü‟l-Hafâ, 1:64.
Ġbrahim Hanîf, Dîvânçe, Ali Emîrî Kütüphanesi, Mnz121.
Ġbrahim Hanîf, Siyer-al Nebî, Kütahya Vahid PaĢa Ġl Halk Kütüphanesi, ArĢiv numarası: 43 Va
813/1.
Ġbrahim Hanîf, Manzum Siyer-i Nebî, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, ArĢiv numarası: E.H.
1256.
Ġbrahim Hanîf, Siyer-i Mekkî ve Medenî, Süleymaniye Kütüphanesi, ArĢiv numarası: 297.92.
KAPLAN Yıldıray (2006). Erzurumlu Kadı Mustafa Darîr’in Kitâb-i Siyer-i Nebî’si, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
KARAMAN Hayreddin, İslam Hukuk Tarihi,
http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/tarih/0172.htm, (08.02.2012).
KESKĠOĞLU Osman, Fıkıh Tarihi ve İslam Hukuku, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları,
Ankara 1984.
ÖĞÜT Salim, “Ebû Yusuf”, İslam Ansiklopedisi, C.10, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ġstanbul
1994.
ÖZEL Ahmet, “Mâlik bin Enes”, İslam Ansiklopedisi, C.27, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara 2003.
ÖZTÜRK Nuran (1997). Siyer Türü ve Siyer-i Veysî, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Kayseri.
SERTOĞLU Midhat, Ehl-i Sünnetin Altı İmamı, Bedir Yayınevi, Ġstanbul 1994.
UZUNPOSTALCI Mustafa, “Ebû Hanîfe”, İslam Ansiklopedisi, C.10, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, Ġstanbul 1994.
TAġ Aydın, “ġeybânî, Muhammed bin Hasan”, İslam Ansiklopedisi, C.39, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, Ġstanbul 2010.
YILDIZ Sümeyye (2011). İbrahim Hanîf’in Siyer-i Mekkî’si (İnceleme-Tenkitli MetinTıpkıbasım),
Fatih Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Ġstanbul.

Konular