MUHÂKEMETÜ’L-LÜGATEYN’DEKİ TÜRK ORDU TEŞKİLATINA AİT TERİMLERİN KARŞILAŞTIRMALI İNCELEMESİ

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
ÖZET
Ali Şîr Nevâyî, Türkçenin Farsçaya üstünlüğünü
ispatlamak gayesiyle hazırladığı Muhâkemetü’l-Lügateyn
adlı eserinde, Türkçeye ait dil hususiyetlerini deliller
göstererek aktarmıştır. Bu açıdan bir çeşit dil bilgisi
kitabı olarak önem arz eden eserin, bir başka önemli
yanı, Türk kültürü hakkında değerli bilgileri içermesidir.
Çünkü Nevâyî, eseri hazırlama amacına hizmet eden
delilleri sıralarken, Türklerin sosyal, kültürel, ekonomik
ve siyasal yaşantısı içerisinde harmanlanmış pek çok
terimi kullanmıştır. Çalışmamızda Ali Şîr Nevâyî’nin
açıklamalı olarak kullandığı bu terimlerden yola çıkarak,
Türk ordu teşkilatı içerisinde yer alan on sekiz kavrama
ve bu kavramların daha önceki ve sonraki dönemlerdeki
karşılıklarına yer verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Muhâkemetü’l-Lügateyn,
Türkler, ordu, teşkilat, terimler
COMPARATIVE EXAMINATION OF TERMS OF
TURKISH ARMY ORGANIZATION IN
MUHÂKEMETÜ’L-LÜGATEYN
ABSTRACT
In his work called Muhâkemetü’l-Lügateyn
prepared with the goal of proving the superiority of
Turkish to Farsi, Ali Şîr Nevâyî has conveyed the
language particularities of Turkish via showing evidences.
Viewed from this angle, it’s a kind of grammer book, and
another important aspect, contained valuable
informations about Turkish culture. Because Nevâyî uses
a lot of terms blended within the social, cultural,

 ArĢ. Gör., EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih
Bölümü, oktayberber@hotmail.com
Muhâkemetü’l-Lügateyn’deki Türk Ordu Teşkilatına… 891
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
economic and political life of Turks while listing the
evidences serving his purpose to edit this work. In our
study, starting with these terms employed annotatively
by Ali Şîr Nevâyî, eighteen concepts included within
Turkish army organization and equivalents of these
concepts in the antecedent and subsequent periods shall
be included.
Key Words: Muhâkemetü’l-Lügatayn, Turks,
army, organization, terms.
Giriş
Çağatay edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri sayılan
Ali ġîr Nevâyî1
tarafından yazılan ve iki dilin karĢılaĢtırması anlamına
gelen Muhâkemetü’l-Lügateyn adlı eser, Türkçenin en az Farsça kadar
geliĢmiĢ bir dil olduğunu göstermek maksadıyla hazırlanmıĢtır.
Eserin giriĢ bölümünde dil konusunda genel bir bilgi veren Nevâyî,
Arapçayı, Kuran dili olması sebebiyle kutsal olarak
değerlendirdiğinden, bu dili diğer dillerden farklı bir noktaya
koymaktadır. Daha sonra Türkçe, Farsça ve Hintçeyi de asıl dillerin
kaynağı olarak göstermek suretiyle, bu dilleri Nuh’un üç oğlu olan
Yafes, Sam ve Ham’a dayandırmaktadır. Bu diller arasında Türkçenin
neden daha üstün olduğu da yine Nevâyî tarafından aktarılmaya
çalıĢılmıĢtır2
.
Eserin yazımında Nevâyî, delillerini somut örneklerle
aktarmaktadır. Onun kullandığı bu örnekler ise geleneksel Türk
sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi hayatında yer alan kavramlardan
müteĢekkil olup, eserde bu kavramların Türk dil kurallarına göre
açıklamalarına yer verilmektedir. Bu açıklamalara dikkat edildiğinde,
Türklerin ordu teĢkilatı içerisinde yer alan on sekiz kavram olduğu
görülecektir. ÇalıĢmamızda bu kavramları daha iyi aktarabilmek
amacıyla genel olarak Türklerde ordunun ne gibi özelliklere sahip
olduğu üzerinde durulacak, ardından Muhâkemetü’l-Lügateyn’de
kullanılan kavramlar, eserin yazıldığı dönemin öncesi ve sonrasıyla
ele alınmaya çalıĢılacaktır.

1 Ali ġîr Nevâyî hakkında geniĢ bilgi için bk. A. Zeki Velidi Togan, “Ali ġîr”,
İslam Ansiklopedisi, C. I, M.E.B. Yay., Ġstanbul 1978, s. (349-357); Aynur Öz
Özcan, “ÇağdaĢ Özbek Edebiyatında Ali ġir Nevayî”, Modern Türklük
Araştırmaları Dergisi, C. 4, S. 3 (Eylül 2007), s. 141-155
2 Ali ġîr Nevâyî, Muhâkemetü’l-Lügateyn, Haz. Sema Barutçu Özönder,
TDK, Ankara 1996, s. 167-169, 202-203
892 Oktay BERBER
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
1. Genel Hatlarıyla Türklerde Ordu
Türk tarihi kadar eski bir geçmiĢe sahip olan Türk
ordusunun zamanla doğru orantılı olarak sürekli geliĢim kaydettiği
görülmektedir. Köklü bir devlet geleneğine sahip olan Türkler için
ordu da aynı oranda köklü ve kendini geliĢtiren bir yapı içerisindedir.
Bu bağlamda tarih boyunca pek çok devlet kuran Türkler için ordu
düzeni son derece önemlidir. Çünkü tarih boyunca kurulan bu
devletlerin güvenlikleri ancak güçlü bir ordu düzeni ile
sağlanabilmiĢtir.
Bozkır kültürünün bir neticesi olarak, doğan her Türk,
çocukluğundan baĢlamak üzere bir çeĢit askeri eğitime tabi tutulur,
hatta adını bile elde ettiği bir baĢarı ya da kahramanlığı ile kazanırdı3
.
Çocukluğundan beri eğitime tabi tutulan Türkler, savaĢçı özellikleri
ile elde ettikleri yeteneği sürekli canlı tutmak suretiyle, hazır asker
gibi iĢlev görürlerdi. Konar-göçer bozkır kültürünün çok büyük payı
olan bu durum, Türklerin ordu-millet olarak adlandırılmalarına sebep
olmuĢtur. Bu sebeple de Türk kültüründe askerlik oldukça kutsal bir
görev olarak düĢünülmektedir.

3 Erkeğin ad kazanması konusunda en önemli örneklerden biri Dede Korkut
Destanlarında geçmektedir. Burada anlatılan hikâyeye göre; Kam Büre Bey’in Bamsı
diye hitap ettiği oğlu bir gün arkadaĢları ile birlikte ava çıkar ve gece dinlenmek için
konaklarken baĢka bir yerde Bay Büre’nin tüccarlarının malları yağmalanmıĢ,
aralarından bir kiĢi kaçarak Oğuz Eli’ne gelir. Tesadüfen burada konaklamakta olan
ve kim olduğunu bilmediği Bamsı ve arkadaĢlarına rastlar, konuyu anlatarak onlardan
yardım ister. Bunun üzerine Bamsı arkadaĢlarına hareket emri vererek tüccarları
yağmalayan kâfirlere ulaĢır ve büyük bir kahramanlık göstererek onları öldürür. Daha
sonra Bamsı’nın hayatını kurtardığı tüccar durumu Kam Büre Bey’e aktarırken
hayatlarını ve mallarını yiğit bir kahramanın kurtardığını söyler. Bey bu yiğit kiĢinin
kendi oğlu Bamsı olduğunu öğrenince artık oğluna bir isim verilmesi gerektiğini Oğuz
Beylerine aktarır. Düzenlenen toplantı sırasında Dede Korkut gelerek Ģöyle der:
“...Bunun adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun. Adını ben dedim, yaĢını Allah versin”.
Dede Korkut Destanında yer alan bu hikâyenin geniĢ anlatımı için bk. Dedem
Korkut’un Kazan Bey Oğuz-nâmesi, Haz. Mustafa S. Kaçalin, Kitabevi, Ġstanbul
2006, s. 44-46; Dede Korkut Hikâyeleri, Haz. Pervin Ergun, Akçağ Yayınları,
Ankara 2006, s. 52-56. Sözünü ettiğimiz bu gelenek dıĢında Türk kültüründe ad
verme ile ilgili daha pek çok ritüel de bulunmaktadır. Çocuğa ad verilirken bir tören
düzenlenmesi, törende yemek verilmesi ve törende bulunan en yaĢlı veya bilge bir kiĢi
tarafından çocuğun adının konulması bir gelenekti. Ayrıca ailenin dini inanıĢı,
çocuğun uzun ve sağlıklı yaĢaması isteği, ailenin erkek çocuk beklentisi gibi pek çok
etken Türklerde ad verme geleneğinin oluĢmasını sağlamıĢtır. Kısaca, Türklerde adlar
belli bir geleneğe, inanca dayanmakta olup, Türklerin yaĢadığı her dönemde ve
coğrafyada benzerlik göstermiĢtir. Türklerde ad verme geleneği ile ilgili ayrıntılı bilgi
için bk. Ercan Alkaya, “Türklerde Ad Verme Geleneği ve KiĢi Adları”, Türk
Kültürü, C. XXXIX, S. 459, 2001, s. 442-448; A. Melek Özyetgin, “Türk Ad
Bilimine Malzemeler: Kitâbu’l-Ġdrâk li Lisâni’l-Etrâk’te KiĢi Adları”, Orta Zaman
Türk Dili ve Kültürü Üzerine İncelemeler, Ötüken Yay., Ġstanbul 2005, s. 255-256
Muhâkemetü’l-Lügateyn’deki Türk Ordu Teşkilatına… 893
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
Türk ordusunun genel karakteri incelendiğinde, sahip olduğu
özellikler bakımından, diğer milletlerden farklı bir yapı arz ettiği
görülmektedir. Buna göre, Türk ordusu ücretli askerlerden oluĢmaz,
ordu süreklilik arz eder ve ordunun temeli süvarilere dayanır. Bütün
Türk erkekleri doğuĢtan birer asker oldukları gibi, sosyal yaĢamın
doğal bir sonucu olarak kadınlar da yeri geldiğinde savaĢçı
olmaktaydılar. SavaĢa hazırlıklı olmak ise, konar-göçer yaĢam tarzının
getirdiği koĢulların yanı sıra, bazen de özel organizasyonlarla
sağlanabilmekteydi. Buna en güzel örnek, zaman zaman kağanların da
katıldığını gördüğümüz sürek avlarının varlığıdır. Bu etkinlik yılın
belirli aylarında yapılır, kağan ya da beylerin sevk ve idaresinde bir
çeĢit askeri talim özelliği gösterirdi. Bunun yanı sıra çocuklar,
koyunların üzerinde ata binmeyi ve oklarla kuĢlara niĢan almak
suretiyle de avcılığı öğrenmekteydiler4
.
Eski Türk Yazıtlarında ordu kelimesi sü kavramıyla
karĢılanır5
. Bilindiği üzere Türk ordu yapısı da Mo-Tun Yabgu (Mete)
döneminde onlu sisteme göre düzenlenmiĢtir ve bu yapılanma modern
ordu sisteminin bir örneği olarak görülmektedir. Bu yapılanmada en
büyük askeri birliği on bin kiĢiden oluĢan tümen oluĢturmaktaydı.
Ordunun baĢında ise Sü-başı dediğimiz, bugünkü manada
genelkurmay baĢkanı, bulunmaktaydı. Bu bilgilerimizin kaynağı Türk
ordu teĢkilatı hakkında ilk verileri edindiğimiz MÖ. 3. yüzyıla kadar
gitmektedir. O tarihten sonraki dönemlere ait olan, baĢta Çin
kaynakları olmak üzere, gerek Kök Türk yazıtları ve gerekse diğer
kaynaklar incelendiğinde, Türk ordu teĢkilatı yapılanmasının sürekli
geliĢim gösterdiği görülecektir. Bu geliĢime paralel olarak kullanılan
kavramlar da kimi zaman ihtiyaca göre artmıĢ, kimi zaman da
değiĢikliğe uğramıĢtır. Örneğin Hun dönemine baktığımızda, ordu
kavramının bir sınır garnizonu anlayıĢıyla baĢladığını görmekteyiz. Bu
kavram daha sonra büyük ıkta sahibi beylerin ya da komutanların
karargâhlarına kadar geniĢliyordu. Ordu sözünün bir baĢka anlamı da
hakan ailesinin bulunduğu karargâh olarak geçmekteydi6
. Bu manada

4 Ayrıntılı bilgi için bk. Saadettin Gömeç, Türk Kültürünün Ana Hatları,
Akçağ Yayınları, Ankara 2006, s. 75; Ġbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü,
Ötüken Yay., Ġstanbul 2004, s. 281-292; Köksal ġahin, “Eski Türklerde Merkezi
Ġdare”, http://www.akademiktarih.com/eski-turklerde-merkezi-idare.html
5
“...sü sülepen tört iti birmiĢ, tört bulun kop yagı ermiĢ, sü sülepen tört
bulundakı budunıg kop almıĢ... / ...asker (ordu) sevk edip dört taraftaki kavmi hep
itaati altına almıĢ...” bk. Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, TDK Yay.,
Ankara 1994, s. 29; “...sü yorıdı özümin öngra bınga baĢı ıdtı...” bk. Erhan Aydın,
Şine Usu Yazıtı, Karam Yay., Çorum 2007, s. 34; “... bir yangıka sü yorıyın tidim...”
Erhan Aydın, age., s. 40
6 Baheddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara 1991, C. 7, s. 3, 5
894 Oktay BERBER
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
ordu, hakanın ailesinin bulunduğu yer olması münasebetiyle, baĢkent
anlamında kullanılmaktaydı. Ancak daha geç dönem Türk tarihine ve
günümüze bakıldığında ordu kelimesi, devletin askeri birliğinin
bütününü ifade etmektedir.
Zaman içerisinde Türk ordu teĢkilatında meydana gelen
değiĢiklikler genellikle hayat tarzının ve dönemin getirdiği bir takım
ihtiyaçlar neticesinde gerçekleĢmekteydi. Örneğin barutun icadı çok
geçmeden Türk askeri birliklerinin içerisinde de yerini almıĢtır.
Devletin coğrafi sınırlarının denizlere dayanması, askeri düzen
içerisinde deniz kuvvetlerinin oluĢturulmasını beraberinde getirmiĢtir.
Zaman içerisinde meydana gelen bu değiĢimlere bir baĢka örnek ise,
geleneksel Türk sosyal hayatının ilerleyen dönemlerde biraz daha
yerleĢikliğe doğru kaymasıyla oluĢmuĢtur. ġöyle ki, konar-göçer
yaĢam tarzında hayatın içerisinde var olan zorluklar insanları hazır
asker olarak yetiĢmeye zorlarken, bu hayat tarzının değiĢmeye
baĢlamasıyla birlikte oluĢan toprağa bağlılık, beraberinde profesyonel
bir askerlik anlayıĢını gerektirmiĢtir. Çünkü yerleĢik yaĢam bir nevi
korunması gereken büyük Ģehirlerin ifadesidir. Oysa konar-göçer
hayat tarzında askeri birlikleri yine halkın kendisi oluĢturduğundan ve
çok büyük Ģehirlerin varlığından söz edemediğimizden geliĢmiĢ bir
askeri teĢkilatlanma söz konusu değildir.
Eski Türk toplumunda konar-göçer hayat tarzı o kadar çok
benimsenmiĢtir ki, yerleĢikliğe geçildiğinde değiĢen hayat tarzı ile
birlikte Türklerin savaĢçı özelliklerini terk edeceği ve bunun sonucu
olarak naif tabiatlı olacaklarına inanılmaktadır. Önemli bir Çin
kaynağı olan Eski T’ang Tarihi’nde aktarılan bilgiye göre, Türklerin
düĢmanlarına karĢı uzun zaman mücadele edebilmesinin nedeni, su ve
otlakları izlemek suretiyle yaĢanılması, oturulan yerin yani
yerleĢikliğin söz konusu olmamasıdır7
.
Türklerde atlı birliklerin var oluĢu ve silah kullanma
yeteneğinin geliĢmiĢ olması Türk ordusunu diğer milletlerin askeri
teĢkilatından ayıran önemli bir etkendir. Konar-göçer hayat tarzı ile
bütünleĢen bu ordu düzeni içerisinde atlı birlikler oldukça hızlı
hareket edebilmeyi beraberinde getirmiĢtir8
. Ayrıca Türklerin silah
kullanmadaki hünerleri savaĢlarda da baĢarı elde edilmesini
sağlamıĢtır. Bu konuda yine Eski T’ang Tarihi’nde Tonyukuk’un

7
Ġsenbike Togan, Gülnar Kara, Cahide Baysal (haz.), Eski T’ang Tarihi,
TTK, Ankara 2006, s. 53, 295
8 Önemli bir Çin kaynağı olan Shih-chi tarihine göre, Asya’nın en cins ve en
uzun süre koĢabilen atları Hunlar tarafından yetiĢtiriliyordu. Hatta Mo-tun Yüe-çilerin
saldırısından bu atlar sayesinde kurtulabilmiĢti. Ayrıntılı bilgi için bkz. Baheddin
Ögel, Türk Mitolojisi, TTK, 4. baskı, Ankara 2003, C. I, s. 6-8
Muhâkemetü’l-Lügateyn’deki Türk Ordu Teşkilatına… 895
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
izlenmesi gereken siyaseti aktarırken verilen örnekte, Türklerin silah
kullanmaya alıĢık olmalarının, düĢmana karĢı verilen mücadelede
baĢarılı olunmasının sebeplerinden biri olduğu vurgulanmaktadır9
.
Zaman içerisinde geliĢtirilen silahlar10 ve savaĢ meydanlarında
uygulanan taktikler11 Türk ordusunun önemli hususiyetlerinden
birkaçıdır.
2. Muhâkemetü’l-Lügateyn’de Geçen Türk Ordu
Teşkilatına Ait Terimler
Ali ġîr Nevâyî tarafından 1499 (H. 905) tarihinde yazıldığı
bilinen Muhâkemetü’l-Lügateyn adlı eseri incelediğimizde, eserde
Türk askeri teĢkilatı içerisinde gösterebileceğimiz çeĢitli kavramların
yer aldığını görmekteyiz. Bu kavramlar, eserin yazılıĢ gayesine göre,
Türkçe ile Farsça’nın kıyaslanması için kullanılmıĢ ve iki dilin
birbirinden farklı yönlerini vurgulayan örneklerle birlikte aktarılmıĢtır.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla eserde Türk ordu teĢkilatı içerisinde
yer alan on sekiz terime yer verilmiĢtir. Bu terimlerin anlamları Türk
tarihinin çeĢitli devirleri ile mukayese edilmek suretiyle
araĢtırıldığında, eserin yazıldığı dönem olan XV. yüzyıl sonu XVI.
yüzyıl baĢında Türk ordu teĢkilatı hakkında genel bir bilgiye ulaĢmak
mümkündür.

9 Eski T’ang Tarihi, s. 295
10 Bu konuda verebileceğimiz en önemli örneklerden birisi Hun Hakanı Motun
zamanına aittir. Kaynakların belirttiğine göre, Mo-tun vızlayan bir ok çeĢidi
geliĢtirmiĢ, bunu askeri birliklerinin eğitiminde kullanmıĢtır. Çin kaynaklarında
aktarılan bilgiye göre Mo-tun, tüm askerlerinden vızlayan okunun hangi yöne gittiğine
dikkat etmesini ve okun gittiği yöne doğru herkesin ok fırlatmasını istemiĢ, bunu
yapmayanların ya da tereddüt edenlerin baĢının kesileceğini ilan etmiĢtir. bk.
Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, s. 7; Bahaeddin Ögel, Büyük Hun
İmparatorluğu Tarihi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1981, C. I, s. 213. Bahsi
geçen vızlayan okun büyük bir askeri birlik veya ordu tarafından aynı anda atıldığı
düĢünüldüğünde, ortaya çıkacak sesin düĢman psikolojisi açısından nasıl bir durum
ortaya çıkaracağını tahmin etmek zor değildir. Ayrıca Türk okçuluğunun zaman
içerisindeki geliĢiminden de söz etmek gerekir. Bu konudaki en önemli örneklerden
birisi ise, Osmanlı dönemindeki Türk okçularının atıĢ rekorlarının Avrupa’da yakın
dönemlere kadar kırılamamıĢ olması olarak gösterilebilir. Ayrıntılı bilgi için bk.
Priscilla Mary IĢın, “Türk Okçuluk AraĢtırmaları ve Paul E. Klopsteg (1889-1991”,
Acta Turcica (Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi), S. 1 (Ocak 2009), s. 233-236
11 Türklerin savaĢ meydanlarında uyguladığı, herkes tarafından bilinen adıyla,
Turan Taktiğidir. Bu savaĢ stratejisine göre düĢmanla karĢılaĢılmadan önce savaĢın
yapılacağı meydanın sağ ve sol tarafına birlikler yerleĢtirilir. SavaĢ sırasında Türk
birlikleri düĢmanla karĢılaĢtıktan kısa süre sonra geri çekilir. Bunun üzerine düĢman
tüm kuvvetlerine hareket emri verdiğinde, düĢman Türklerin savaĢtan önce asker
sakladığı bölgeye kadar çekilmektedir. DüĢman askerleri buraya ulaĢtığında saklanan
askerlerle birlikte düĢman üzerine topluca hücum edilmekte ve böylece yok
edilmektedirler. ĠĢte Türkler bu savaĢ taktiğine Kurt Kapanı, Kaz Ayağı veya Turan
Taktiği adını vermektedirler. bk. Saadettin Gömeç, age., s. 81
896 Oktay BERBER
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
Nevâyî, eserinde Türkçe’de bazı kelimelerin sonuna –çı eki
getirmekle bir meslek ya da yüksek bir memuriyet adı elde
edilebileceğini, Farsça’da ise böyle bir kullanımın söz konusu
olmadığını belirterek, bir takım örnekler vermektedir. Bu gruba dahil
ederek verdiği örnekler arasında, Türk ordu teĢkilatı içerisinde
gösterebileceğimiz korçı, kirek yarakçı, nizeçi, şükürçi, şilençi, cibeçi
terimleri yer almaktadır. Nevâyî’nin ifadesiyle bu terimleri Farsça söz
varlığında bulmak mümkün değildir ve Sart adını verdiği Farsça
konuĢan unsurlar da Türkçe olan bu kelimeleri kullanmaktadırlar12
.
Eski Türk devletlerinde kullanılan silah anlamındaki kur13
kelimesinden türemiĢ görünen ve Türkistan’da bir tür rütbe anlamına
gelen korçı kelimesi, Muhâkemetü’l-Lügateyn’de Türk askeri teĢkilatı
terimleri arasında geçen ilk kelimedir. Çağatayca’da korçı kelimesini
silahçı anlamında görmekteyiz14
. Muhâkemetü’l-Lügateyn’nin çağdaĢı
eserlerden biri olan Babür’ün Vekayi adlı eserinde de korçı terimine
rastlanmaktadır. Eserde silah anlamında kurdan türediği görülen kurçı
tabiri silahĢör, cebeci, ases, atlı asker, mîr-i Ģeb, zabtiye gibi anlamlara
gelmektedir. Yine Vakayi’de kur-beyilik mansıbı geçmektedir. Ayrıca
Arat, kelime ile ilgili verdiği açıklamalarda, bu görevi yerine
getirenlerden sorumlu kiĢi manasında kur-başı tabirini kullanmıĢtır15
.
Korçı teriminin orta zaman Türk dilinde de silahĢör, cebeci, muhafız
anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir16. Ayrıca Osmanlı
Türkçesinde de yer alan kelime, bir zamanlar bellerine demir kemer
bağlayan zırhlı askerin karĢılığı olarak kullanılmaktadır17
.
Muhâkemetü’l-Lügateyn’de geçen diğer bir kelime olan
kirek yarakçı terimi ise silah ihtiyacını karĢılayan silahçı, levazımatçı
ya da silah zanaatkârı gibi çeĢitli anlamlarda kullanılmaktadır18
.
Gerek, ihtiyaç, lazım anlamlarındaki kergek (kirek)19 veya Divanü
Lûgat-it-Türk’teki haliyle kerek20
ile fırsat, imkân anlamındaki

12 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 178
13 Abdülkadir Donuk, Eski Türk Devletlerinde İdarî-Askerî Ünvan ve
Terimler, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul 1988, s. 101
14 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 36
15 Gazi Zahirüddin Muhammed Babur, Vekayi Babur’un Hâtıratı, çev. ReĢit
Rahmeti Arat, 2. baskı, TTK, Ankara 1987, C. II, s. 173-175, 625
16 Fuzuli Bayat, Orta Türkçe Sözlük, Yalın Yay., Ġstanbul 2008, s. 294
17 ġevket Sami, Kâmus-ı Türkî, Dersaadet Matbaası, 1317
18 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 35
19 Fuzuli Bayat, age., s. 286
20 bk. KaĢgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk, çev. Besim Atalay, TDK, 5.
Baskı, Ankara 2006, C. III, s. 44, 216, 371 ve C. IV, s. 302
Muhâkemetü’l-Lügateyn’deki Türk Ordu Teşkilatına… 897
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
yarak21 kelimelerinin bir arada kullanılmasıyla oluĢan kirek yarakçı
terimi, Osmanlıcada ise levazım olarak geçmektedir. Ancak
Osmanlıcada kullanılan levazım, silahlı kuvvetlerin giyecek ve
yiyecek ihtiyacı veya silahlı malzemeler dıĢında kalan çeĢitli
ihtiyaçları ifade eden daha geniĢ bir anlamı içermektedir22. Hatta
askeri düzen içerisinde levazım dairesi oluĢturulduğu bilinmektedir.
Yarak kelimesini eski Türk yazıtlarında da görmekteyiz.
Yarak ve yarık23 Ģeklinde Köl Tigin ve Tonyukuk Yazıtlarında bahsi
geçen kelime, silah anlamında kullanılmaktadır24. Terim ayrıca orta
zaman Türk dilinde de hazırlık; silah; yarar, fayda; serbest; ıĢık;
ĢimĢek anlamlarında kullanılmaktaydı25
.
Süngü anlamına gelen nize kelimesinden türetilmiĢ olan
nizeçi terimi de mızrakçı, süngü ile savaĢan kiĢi, süngücü anlamlarına
gelmektedir26
. Süngü yerine kullanılan nize kelimesi, eski Türk
yazıtlarında farklı bir Ģekilde karĢımıza çıkmaktadır. Yazıtlarda süngü
anlamında kullanılan kelime sünüg olup27; süngülü, mızraklı
anlamlarında sünüglig tabiri kullanılmaktadır28
.
Yine Türkistan’da bir rütbe adı olarak rastladığımız şükürçi
de Ģemsiyedar anlamında kullanılmaktadır29. Terimi burada
zikretmemizin sebebi, rütbe adı olarak kullanıldığını görmemizdir.
Ancak anlamına bakıldığında, daha önceki ya da sonraki devirlerde ne
Ģekilde kullanıldığını takip edememekteyiz.
Moğolcada devlet Ģöleni ya da toyu anlamında kullanılan
şilen kelimesi, eserde askerlerin yemeğini dağıtan memur anlamıyla
şilençi Ģeklinde geçmektedir30
.

21 Kelime Divanü Lûgat-it-Türk’te yarağ Ģeklinde kullanılmakta olup, yine
fırsat, imkan anlamlarına gelmektedir. bk. age., C. I, s. 300; C. II, s. 90, 234; C. III, s.
13, 28, 49, 355; C. IV, s. 747-748
22 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 35
23 Yarık kelimesini eski Türk devletlerinde zırh anlamında kullanıldığını da
görmekteyiz. bk. Abdülkadir Donuk, age., s. 107
24 “...yaraklıg kandan kelip yanya iltdi?...”, “...Silahlılar nereden gelip
dağıttılar...” bk. Hüseyin Namık Orkun, age., s. 40-41;“...On tutuk yorçın yaraklıg
eliğin tutdı. Yaraklıgdı kaganka enç uladı...”, “...On tutukun silahlı elini tuttu. Silahlı
olarak hakana getirdi...” bk. Hüseyin Namık Orkun, age., s. 44-45; “...bu Türk
budunka rayıklıg yagıg yeltürmedim...”, “...bu Türk milletine silahlı düĢman
getirmedim...” bk. Hüseyin Namık Orkun, age., s. 118-119.
25 Fuzuli Bayat, age., s. 533
26 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 36
27 Hüseyin Namık Orkun, age., s. 46-47; Hüseyin Namık Orkun, age., s. 110-
111
28 Hüseyin Namık Orkun, age., s. 40-41
29 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 37
30 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 36
898 Oktay BERBER
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
Nevâyî’nin eserinde -çi son eki kullanılarak türetilen meslek
veya yüksek memuriyet adlandırmalarına verilen örneklerden Türk
ordu teĢkilatı içerisinde yer alan terimlerin sonuncusu olarak cibeçi
kavramına rastlamaktayız. Kelimenin kullanımı Osmanlıcada da
görülmekte olup, cebeci Ģeklinde geçmektedir31. Çağatayca’da silah
yapımcısı anlamına gelen terim, Osmanlıcada anlam geniĢlemesine
uğramıĢtır. Buna göre, Osmanlı’da cebeci, yalnız silah yapım iĢiyle
uğraĢmayan, aynı zamanda üretimini yaptığı silah ve benzeri levazımı
koruyarak savaĢ zamanında bunları mevzilere ve tabyalara kadar sevk
etmekle görevli memurlara denirdi. Cebeciler yeniçeri ocağı içerisinde
yer almaktaydılar32
.
Muhâkemetü’l-Lügateyn’de, sultanların savaĢ zamanındaki
ihtiyaçlarını karĢılamak üzere kullanılan bazı kavramlara da
değinilmiĢtir. Nevâyî bu kavramların, kelimelere vav ve lam eklemek
suretiyle elde edildiğini bildirmektedir. Bu terimler, karavul, hirevül,
yangavul, sözevül, tapavul, kitpevül ve yasavul olarak
kullanılmaktadır33
.
Moğolca kullanımı bulcungar olan karavul terimi, bekçi;
müfreze, posta; keĢif kolu anlamlarına gelmektedir. Bu birlik,
herhangi bir ani baskına karĢı tedbir amacıyla ordunun bulunduğu
yerin etrafına konuĢlandırılan askerlerden oluĢmaktaydı34. Eski Türk
devletlerinde gözleyici, muhafız anlamlarına gelen karakçı35 terimine
yakın bir anlam ifade eden karavul kelimesinin, Moğolcada farklı
kullanımları da bulunmaktadır. Nöbetçi, bekçi, karakol anlamlarındaki
Hara’ul veya haragul gibi kullanımların yanı sıra, ileri karakol postası
anlamını taĢıyan sa’urin hara’ul tabirine de rastlamaktayız36
. Karavul
terimi Altın Orda devlet teĢkilatında, gözetçi, bekçi; ordunun ani bir
baskına uğramaması için, ordugâhın etrafına çıkarılan keĢif kolu, atlı
haberci anlamlarında kullanılmaktaydı37. Altın Orda Hanı ToktamıĢ’ın
1381 tarihli yarlığında ise ordunun muhafız askeri anlamında bökevül
sözcüğü kullanılmıĢtır38
. Zeki Velidi’nin aktardığı bilgiye göre, Tatar
ve Moğollar arasında gerçekleĢen savaĢın aktarıldığı Uluğ Bey

31 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 37
32 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın
Kitabevi, 24. Baskı, Ankara 2007, s. 127
33 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 178
34 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 43; Fuzuli Bayat, age., s. 244
35 Abdülkadir Donuk, age., s. 99
36 Manghol-un Niuça Tobça’an, Moğolların Gizli Tarihi, çev. Ahmet Temir,
3. Baskı, TTK, Ankara 1995, s. 70
37 A. Melek Özyetgin, “Eski Türklerde HaberleĢme ve Posta TeĢkilatı”, age.,
s. 210
38 A. Melek Özyetgin, “Altın Orda Hanı ToktamıĢ’ın Bik Hacı Adlı KiĢiye
Verdiği 1381 Tarihli Tarhanlık Yarlığı”, age., s. 41, 43, 53
Muhâkemetü’l-Lügateyn’deki Türk Ordu Teşkilatına… 899
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
tarafından nakledilen Oğuz Kağan Destanı’nda, Oğuz’un ordusunun
yedi kısma ayrıldığı zikredilmektedir. Buna göre karavulun da bu
ordunun birinci kısmı olarak ordunun önünde yer aldığı
vurgulanmaktadır39. Mirza ġahruh dönemine ait bilgi veren Zübdetü’tTevârih-i
Baysungurî, Tacü’s-Selmânî ve Ravzatü’s-Safa adlı
eserlerde de karavul kavramı, gözcü, öncü birlik anlamlarında
kullanılmaktadır40
. Karavul terimine Kırım Hanlarından Hacı Girey
Han’ın 1453 tarihli, Mengli Girey Han’ın 1467 tarihli yarlıklarında da
rastlanmaktadır ve bu yarlıklarda karavul terimi nöbetçi, gözcü,
karakol anlamlarında kullanılmaktadır41. Altın Orda hanlarından
Temir Kutluk’a ait 1397 tarihli yarlıkta ise karavulluk terimi
kullanılmıĢ olup, nöbetçilik, gözcülük anlamına gelmektedir42
.
Osmanlıcada karavul teriminin karakol Ģeklinde karĢılandığı
görülmektedir. Eski kullanımına yakın bir anlam ifade eden karakol,
geceleri asayiĢi sağlayan kiĢi, bekçi ya da gece bekçisi olarak
geçmektedir43
.
Babür’ün Hatıratında (Vekâyî) karavul teriminin kullanıldığı
görülmektedir. Arat’ın terim hakkında verdiği açıklamalar dikkate
alındığında, karavul kelimesinin yukarıda verdiğimiz bekçi, müfreze,
keĢif kolu gibi anlamlarının yanı sıra, öncü manasında kullanıldığını
da görmekteyiz. Bu bakımdan Babür’ün hatıratında karavul teriminin
yerini çağdavul sözü almaktadır44. Eski Türklerde ise, öncü manasında
yezek sözcüğü kullanılmaktaydı45. Bizim açıklamasını verdiğimiz
karavul terimi, Babür’ün Hâtıratı’nda (Vekayi) öncü anlamında
kullanılmak suretiyle, aĢağıda açıklamasını yapmaya çalıĢtığımız
hirevül tabiri ile aynı manaya gelmektedir. Burada örneğini vermeye
çalıĢtığımız kelimeler arasındaki bu anlam değiĢmesi, Türk tarihinin
çeĢitli dönemlerinde oldukça sık rastlanan bir durumdur. Çünkü
kullanılan tabirlerin anlamları, zaman içerisinde yaĢanılan coğrafyanın
da değiĢmesi ile yakından ilgili olarak bazen daha dar, bazen ise çok
daha fazla ifadeyi içerisinde barındıran Ģekliyle tevarüs etmektedir.

39 A. Zeki Velidi Togan, Oğuz Destanı Reşideddin Oğuznâmesi, Tercüme
ve Tahlili, Enderun Kitabevi, 2. baskı, Ġstanbul 1982, s. 100
40 Zübdetü’t-Tevârih-i Baysungurî, Tacü’s-Selmânî ve Ravzatü’sSafa’dan
aktaran Ġsmail Aka, Mirza Şahruh ve Zamanı (1405-1447), TTK, Ankara
1994, s. 53, 79, 131, 133, 189
41 A. Melek Özyetgin, Altın Ordu, Kırım ve Kazan Sahasına Ait Yarlık ve
Bitiklerin Dil ve Üslûp İncelemesi, TDK Yay., Ankara 1996, s. 113, 115, 143, 220
42 A. Melek Özyetgin, age., s. 107, 137, 220
43 ġevket Sami, age., s. 1061, 1067
44 Gazi Zahirüddin Muhammed Babur, Vekayi Babur’un Hâtıratı, çev. ReĢit
Rahmeti Arat, 2. baskı, TTK, Ankara 1987, C. I, s. 26, 113, 124; C. II, s. 248, 297,
301, 351, 415, 417, 615
45 Abdülkadir Donuk, age., s. 109
900 Oktay BERBER
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
Kimi zaman bu değiĢim, o kelimenin artık gündelik hayatta yer
almaması olarak da karĢımıza çıkmaktadır.
Askeri terimlerden biri olan hirevül, öncü birlik anlamına
gelen ileri kol olarak Türk askeri teĢkilatı içerisinde yer almaktadır46
.
Çingiz Han’ın kurmuĢ olduğu askeri teĢkilatın devam ettirildiği
görülen Timurlularda, ordunun öncü birliği anlamında kullanılan
irevül veya monglay tabirlerine rastlanmaktadır47. Biz irevül
kelimesini Babür’ün Hâtıratı’nde ve Yusuf Has Hacib’in Kutadgu
Bilig adlı eserinde de görmekteyiz. Vekâyi’de kelime irevül Ģeklinde
geçmekte olup, yine öncü birlik, ileri kol anlamlarında kullanılmıĢtır48
.
Kutadgu Bilig’de öncü birlik anlamında yezek sözü kullanılmıĢ olup,
ordunun nasıl olması gerektiği konusunda verilen bilgi içerisinde,
öncü kuvvet düşmanın yanına sokulmalı, otuna suyuna iyice dikkat
etmelidir, denilmektedir49. Buradaki anlatımdan yola çıkarak, Türk
ordusu için öncü birliklerin ne kadar önem arz ettiği rahatlıkla
görülecektir. Çünkü öncü birlikler, bir muharebe öncesi düĢman
hakkında en son bilgileri, hatta bilinmeyenleri öğrenerek karargâha
ulaĢtırmakla görevlidirler. Onların getirdiği bilgilerle savaĢ için
düĢünülen stratejiye Ģekil verilmektedir.
Muhâkemetü’l-Lügateyn’de geçen ve Türk ordu teĢkilatı
içerisinde gösterebileceğimiz bir baĢka terim de taraf, kenar, yan
kelimelerinden türetilmiĢ yangavul kelimesi olup, sınır muhafızı
anlamında kullanılmıĢtır50
. Altın Orda Devletinde ise yol ve sınır
muhafızı anlamlarında totkavul terimi kullanılmaktaydı51
.
SavaĢ durumu söz konusu olduğunda, sefer yapılacağının
duyurulması bir gelenek halini almıĢtı. Nevâyî’nin eserde kullandığı
sözevül terimi de bu görevi ifa etmekle sorumlu olan kiĢiye denirdi.
Sözevülün bir baĢka görevi ise, seferde görev yapacak askeri
toplaması, eğer birlikler içerisinde asker kaçakları söz konusuysa da
bunları kendi tabur ya da bölüğüne teslim etmesiydi52. Böylece bir
nevi askeri disiplin sağlanmıĢ olmaktaydı.

46 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 42
47 Ġsmail Aka, age., s. 188-189
48 Gazi Zahirüddin Muhammed Babür, age., C .I, s. 73, 74, 84, 93; C. II, s.
137, 234, 614
49 Kutadgu Bilig: 2349
50 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 44
51 A. Melek Özyetgin, agm., s. 41, 43, 55
52 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 43
Muhâkemetü’l-Lügateyn’deki Türk Ordu Teşkilatına… 901
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
Nevâyî’nin zikrettiği hizmetkâr; öncü, keĢifçi anlamlarına
gelen tapavul teriminin ise, hizmet etmek ve bulmak anlamlarında
kullanılan tap sözcüğü53 ile türetilmiĢ olduğu görülmektedir54
.
Kitpevül terimi, Moğolca bir kelime olan yatmak
anlamındaki kebte- sözünden gelmekte ve gece muhafızı, nöbetçi
kıtası anlamlarında kullanılmaktadır55
.
Eserde geçen yasavul terimi,56 orta zaman Türk dilinde,
hükümdarların en yakınında bulunan hassa alayı, yasakçı, muhafız,
emir subayı gibi anlamlarda kullanılmaktaydı57. Safeviler döneminde
yazıldığı bilinen ve Karakoyunlu, Akkoyunlu, Timurlu, Osmanlı
tarihini yıllara göre aktaran Ahsenü’t-Tevârîh adlı eserde de yasavul
sözcüğüne rastlanmaktadır. Terim bu eserde zırhlı birlikleri düzene
koyan kiĢinin adı olarak kullanılmaktadır58
.
Muhâkemetü’l-Lügateyn’de Türk ordu teĢkilatı içerisinde yer
alan kavramlardan sonuncu grup ise, Ali ġîr Nevâyî’nin belirttiği
üzere, –l eki kullanılmak suretiyle fiillerden isim yapma yoluyla elde
edilmektedir.
Bu gruba dahil olan terimlerden ilki, muhasara, abluka
anlamlarına gelen kabal ve kahal sözcükleridir. Kabal, kapamak,
örtmek anlamında kullanılan kapa- veya kaba- fillerinden
türemektedir.59 Sarmak, çevrelemek, abluka altına almak anlamlarında
kullanılan kahamak fiilinden türediği görülen kahal da Moğolcadan
gelmektedir60
.
Nevâyî’nin eserinde yer verdiği tarkal terimi, ordunun
çözülmesi, gevĢemesi anlamlarında kullanılmıĢ olup, yine
Moğolcadan Türkçeye geçmiĢ bir kelime olarak görülmektedir. Ali ġîr
Nevâyî, eserinde Türkçenin Farsçaya üstünlüğünü ispatlamaya
çalıĢırken Türk-Moğol ayrımını söz konusu etmemiĢtir. Çünkü Doğu
Türk sahasında Türk-Moğol ittifakı döneminden önemli kültür öğeleri
birlikte yer almaktadır. Bir baĢka deyiĢle, Çingiz Han ile birlikte
Türkçe’nin durumu değiĢmiĢ, mevcut hali belirleyen çevre ve Ģartlar

53 Sözcüğün hizmet etmek anlamında kullanımı için bk. Hüseyin Namık
Orkun, age., s. 156-157, 471, 525
54 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 44
55 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 43
56 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 44-45
57 Tarama Sözlüğü, TTK Yay., Ankara 1972, c. VI, s. 4367
58 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü’t-Tevârîh, çev.: Mürsel Öztürk, TTK Yay.,
Ankara 2006, s. 154
59 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 45
60 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 45, 120-121
902 Oktay BERBER
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
Türkçenin söz varlığına Moğolcadan yeni kelime ve ekler katmıĢtır61
.
Ayrıca Nevâyî, en küçük anlam farkı için bile sözcük yaratıldığına, bu
nedenle de yakın anlamlı sözcüklerin sayısının çok olduğuna dikkat
çekmektedir ve Farsçanın bundan yoksun olduğunu belirtmektedir62
.
Muhâkemetü’l-Lügateyn’de Türk askeri teĢkilatı içerisinde
yer alan terimlerden son olarak, celb anlamına gelen tunkal ve saf,
alay anlamlarında kullanılan yasal sözcüklerini göstermek
mümkündür63
.
Sonuç
Yukarıda karĢılaĢtırmalı olarak açıklamalarına yer
verdiğimiz terimler bize göstermektedir ki, Türk ordu teĢkilatı
içerisinde en alt kademeden üst kademeye, sultan ya da hakanın en
yakınında bulunan askeri birliklere kadar bir takım görevlendirmeler
söz konusudur. Bu görevlendirmeler, yalnızca verilen iĢin yerine
getirilmesi olarak yorumlanmamalıdır. Çünkü sözünü ettiğimiz
terimler, belirli bir düzen çerçevesinde oluĢturulmuĢ, nizami bir
organizasyonun temel göstergeleri olarak görülmektedir. Nevâyî’nin
Muhâkemetü’l-Lügateyn adlı eserinde yer alan bu terimler, Türk
ordusunun ya da askeri nizamının tek bir parçadan ibaret olmadığının
da göstergesidir. Yani kendilerine belirli görevler verilmiĢ birlikler
söz konusudur. Örneğin, Türk ordusunun öncü birliği, nöbet için
muhafız alayı, savaĢlardan önce düĢman hakkında son durumu
iletecek olan bir keĢif birliği ve hakanı korumakla görevli bir bekçi
veya muhafız birliği söz konusudur. ĠĢte tüm bunlar bize Türk askeri
teĢkilatının belirli bir askeri disiplin içerisinde varlığını sürdürdüğünü
göstermektedir. ġüphesiz ki, bu terimlerin Türk tarihinin daha sonraki
dönemlerinde de karĢılığını görüyor olmamız, askeri disiplinin sürekli
geliĢim içerisinde olduğuna iĢarettir. Ayrıca kullanılan terimlerin
ilerleyen dönemde farklı ifadelerle karĢılanması ya da bu terimlerin
daha geniĢ bir anlamı taĢıyacak Ģekilde bir kullanıma sahip olması da
yine Türk ordu teĢkilatının sürekli geliĢiminin bir baĢka delili olarak
değerlendirilmelidir. Eğer planlanarak oluĢturulmuĢ bir askeri düzen
söz konusu olmasaydı, o zaman yukarıda geçen terimlerin hiçbiri
olmadan ya da özel olarak bu isimlendirmelere baĢvurulmadan
yapılacak iĢ, herhangi biri tarafından da ifa edilebilirdi.

61 Alî ġîr Nevâyî, age., s. 46-47
62 Zuhal Kargı Ölmez, “Çağatayca Sözlükler”, Kebikeç, S. 6 (1998), s. 137
63 Alî ġîr Navâyî, age., s. 47
Muhâkemetü’l-Lügateyn’deki Türk Ordu Teşkilatına… 903
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
KAYNAKÇA
AKA, Ġsmail, Mirza Şahruh ve Zamanı (1405-1447), TTK, Ankara
1994
Alî ġîr Nevâyî, Muhâkemetü’l-Lugateyn İki Dilin Muhakemesi,
(Haz.: F. Sema Barutçu Özönder), TDK Yay., Ankara 1996
ALKAYA, Ercan, “Türklerde Ad Verme Geleneği ve KiĢi Adları”,
Türk Kültürü, C. XXXIX, S. 459, 2001, s. 442-448
AYDIN, Erhan, Şine Usu Yazıtı, Karam Yay., Çorum 2007
BAYAT, Fuzuli, Orta Türkçe Sözlük, Yalın Yay., Ġstanbul 2008
DEVELLĠOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat,
Aydın Kitabevi, Ankara 2007
DONUK, Abdülkadir, Eski Türk Devletlerinde İdarî-Askerî Ünvan
ve Terimler, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul
1988
ERGUN, Pervin, Dede Korkut Hikayeleri, Akçağ Yayınları, Ankara
2006
Eski T’ang Tarihi (Chiu T’ang-shu), (Haz.: Ġsenbike Togan, Gülnar
Kara, Cahide Baysal), TTK Yay., Ankara 2006
Gazi Zahirüddin Muhammed Babur, Vekayi Babur’un Hâtıratı, C. III,
(Çev.: ReĢit Rahmeti Arat), TTK Yay., Ankara 1987
GÖMEÇ, Saadettin, Türk Kültürünün Ana Hatları, Akçağ
Yayınları, Ankara 2006
Hasan-ı Rumlu, Ahsenü’t-Tevârîh, çev.: Mürsel Öztürk, TTK Yay.,
Ankara 2006
IġIN, Priscilla Mary, “Türk Okçuluk AraĢtırmaları ve Paul E.
Klopsteg (1889-1991”, Acta Turcica (Çevrimiçi Tematik
Türkoloji Dergisi), S. 1 (Ocak 2009), s. (233-241)
KAÇALĠN, Mustafa S., Dedem Kordut’un Kazan Bey Oğuznâmesi
Hikâyet-i Oğuz-nâme-i Kazan Beg ve Gayrı,
Kitabevi, Ġstanbul 2006
KAFESOĞLU, Ġbrahim, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yay., Ġstanbul
2004
KaĢgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk, C. III-IV, (Çev.: Besim
Atalay), TDK Yay., Ankara 2006
Manghol-un Niuça Tobça’an, Moğolların Gizli Tarihi, (Çev.: Ahmet
Temir), TTK Yay., Ankara 1995
904 Oktay BERBER
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/3 Summer 2010
ORKUN, Hüseyin Namık, Eski Türk Yazıtları, TDK Yay., Ankara
1994
ÖGEL, Bahaeddin, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, C. I, Kültür
Bakanlığı Yay., Ankara 1981
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 7, Kültür
Bakanlığı Yay., Ankara 1991
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, C. I, TTK Yay., Ankara 2003
ÖLMEZ, Zuhal Kargı, “Çağatayca Sözlükler”, Kebikeç, S. 6 (1998),
s. 137-144
ÖZCAN, Aynur Öz, “ÇağdaĢ Özbek Edebiyatında Ali ġir Nevayî”,
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, C. 4 / S. 3 (Eylül
2007), s. (141-155)
ÖZYETGĠN, A. Melek, Altın Ordu, Kırım ve Kazan Sahasına Ait
Yarlık ve Bitiklerin Dil ve Üslûp İncelemesi, TDK Yay.,
Ankara 1996
ÖZYETGĠN, A. Melek, “Altın Orda Hanı ToktamıĢ’ın Bik Hacı Adlı
KiĢiye Verdiği 1381 Tarihli Tarhanlık Yarlığı”, Orta
Zaman Türk Dili ve Kültürü Üzerine İncelemeler,
Ötüken Yay., Ġstanbul 2005, s. 37-58
ÖZYETGĠN, A. Melek, “Türk Ad Bilimine Malzemeler: Kitâbu’l-
Ġdrâk li Lisâni’l-Etrâk’te KiĢi Adları”, Orta Zaman Türk
Dili ve Kültürü Üzerine İncelemeler, Ötüken Yay.,
Ġstanbul 2005, s. 251-265
ÖZYETGĠN A. Melek, “Eski Türklerde HaberleĢme ve Posta
TeĢkilatı”, Orta Zaman Türk Dili ve Kültürü Üzerine
İncelemeler, Ötüken Yay., Ġstanbul 2005, s. 209-224
ġAHĠN, Köksal, “Eski Türklerde Merkezi Ġdare”,
http://www.akademiktarih.com/eski-turklerde-merkeziidare.html
(ET: 07.01.2010)
ġevket Sami, Kâmus-ı Türkî, Dersaadet Matbaası, 1317
Tarama Sözlüğü, TTK Yay., Ankara 1972, c. VI, s. 4367
TOGAN, A. Zeki Velidi, “Ali ġîr”, İslam Ansiklopedisi, C. I, M.E.B.
Yay., Ġstanbul 1978, s. (349-357)
TOGAN, A. Zeki Velidi, Oğuz Destanı Reşideddin Oğuznâmesi,
Tercüme ve Tahlili, Enderun Kitabevi, Ġstanbul 1982
Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, (Çev.: ReĢid Rahmeti Arat), TTK
Yay., Ankara 1988

Konular