CÂHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER

Câhiz ve muhiti üzerindeki çeşitli yabancı kültürlerin te'siri hakkında
epeyce malûmata sâhibiz. Bu konuda yapılan araştırmaların en
mükemmeli Prof. Dr. C. Pellat tarafından 1953 senesinde Paris'te neş-
redilen Le Milieu basrien et la formation de Cahiz adlı eserdir. İslâm
tarihinin bu devresi hakkında yapılan araştırmalardan umûmiyetle anla-
şıldığına göre, Câhiz ve muhiti üzerine en fazla tesirde bulunan yabancı
kültür ve medeniyet unsurları ehemmiyet derecelerine göre İran, Yunan
ve Hind kültürleri şeklinde sıralanabilir. İran kültürünün tesiri bu
devirdeki Irak muhitinde Grek kültürünün tesirinden daha fazla hissedildiğinden
ve Abbâsîlerin iktidara gelmesine en fazla İranlıların yardımcı
olmasından dolayı, mübâlağalı olmakla beraber, bâzı tarihçiler Abbasî
devletini ilk zamanlarında bir İran devleti olarak kabul etmeye
kadar ileri giderler.
Câhiz üzerindeki Fars kültürünün tesirinden bahsederken, akla ilk
gelecek meselelerden biri onun Farsça ile ilgisinin derecesidir. Al-Sandübi,
Câhiz'in eserlerinde Farsça'yı bildiğinin kuvvetle hissedildiğini
kaydederek bu hususta muhtelif deliller ileri sürer
1. Şafik Cabri de
bu hususun mümkün olabileceğini kaydeder
2. Meseleyi tekrar ele alan
Pellat ise şu mütalaada bulunur :
"İsbat edememekle beraber, onun Farsça'dan yapılan tercümeleri
okumakla yetindiğini düşünmekte haklıyız. Şüphesiz bu tercümeler pek
fazla değildi. Fakat, Câhiz'in temin edebileceği şifahî malûmatla tamamlanabilecek
bir şekilde İran tarihi hakkındaki umumî bilgileri ona
ı
1 al-Sandübî, Adab al-Câhiz, Kahire, 1350/1931, s. 40.
2 Şafîk Cabri, al-Câhiz muallim aldaki va 'l-adab, Dimaşk, 1351/1931, s. 76, 78-
79.
138 RAMAZAN ŞEŞEN
sağlayabiliyorlardı. Bu mevzûda malzeme eksikliği bizi ihtiyatlı davranmaya
teşvik ediyor"
3.
Görüldüğü gibi Pellat'mn bu mevzûdaki mütalaası bizi ikııa etmekten
uzaktır. Ayrıca, Cahiz devrinde Pehlevî dilinden Arapça'ya yapılan
tercümeler oldukça bir yekûn tutmakta idi. Bu tercümeler arasında
Eski Iran tarihine dâir epeyce eser vardır. Şu noktaya dikkat etmek
gerekir ki, Müslümanlar Grek tarihine ve edebiyatına âit eserleri Arap-
ça'ya tercüme etmeyi umumiyetle ihmal ettikleri halde iran'a âit edebî
ve tarihî eserlerden elde edebildiklerini Arapça'ya nakletmişlerdir
4. Bu
itibarla biz, Câhiz'in Farsça bildiğine ve Iran kültürünün zannedildiğinden
daha geniş etkisi altında kaldığına dâir ileri sürülen delilleri şu
şekilde geliştirebiliriz :
1. Bu sırada islâm âleminde ve bilhassa Irak'ta yeniden canlanan,
Islâma aykırı Zerdüşt, Mâni ve Mazdek dinleri gibi çeşitli cereyanlar
umumiyetle Iran menşeli idi. Bu dinlerin mensupları kendi dinlerinin
prensiplerinin îslâmın prensiplerinden daha üstün olduğunu ileri sürü-
yorlar, müslüman kelâmcılar ise, onların iddalarını reddediyorlardı.
Bu hususta Başşâr b. Burd 5 ile Şafvân al-Anşâri
6 arasında ateşin mi,
yoksa toprağın mı üstün olduğuna dâir geçen münâkaşalar meşhurdur
7.
Bundan daşka islâm dininde ehemmiyetli sayılmadığı halde mecusîler
tarafından mukaddes veya fena addedilen hayvanlar
8, eşya 9 ve prensipler
müslüman kelâmcılarla zındıklar arasında münâkaşa ediliyordu 10.
Bu münâkaşalarda İslâm kelâmcılarının, hasımlarının delillerini reddedebilmek
için muarızlarının müdafaa ettikleri cereyanlardaki kelâm
meselelerini iyi kavramaları gerekiyordu. Bunun için, içlerinden bâzı-
larının Farsçayı (Pehlevî dilini) öğrenip, bu iddiaların menşelerini araş-
3 Le Milieu, s. 67-68.
4 M. Muhammadi, al-Mutarclmân va 'l-nakala can al-Fârisigga ila 'l-cArabigga,
Macallat al-Dirâsât al-adabigya, Beyrut, 1965-1986, sayı 3-4, s. 198-203, 206-207, 212-216,
218-223 vd.
5 Başşâr b. Burd al-cUkayli (olm. 167 h./784 m-), meşhur şâirlerden olup aslen
İran menşelidir. Doğuştan âmâ olan Başşâr Basta'da doğdu. Hayatının sonlarına doğru
Bağdad'a gelerek halifelerin hizmetine girmiş, halife al-Mahdi (ölm. 169 h. / 785 m,) tarafından
zındıklıkla itham edilerek öldürülmüştür (Kahhâla, Maccam al-mu^allifi n, Dimaşk,
1957-1961, III, 44-45).
6 Başşâr'¡n çağdaşı olan bu şahsın hayatına dâir bilgiye rastlanamadı.
7 al-Câhi?, al-Bagân va 'l-tabgin, nşr.
cAbd al-Salâm M. Hârün, Kahire, 1948-
1949, I, 24-32."
8 al-Câhiz, al-Hagavan, nşr.
cAdd al-Salâm M. Harun, Kahire, 1937-1945, IV, 290-
300, V, 319-320.
9 al-Hagavan, III, 369-371, IV, 481, V , 66-67.
10 al-Hagavân, 1, 190, V, 324-325, VI, 477.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 139
tırmalan mümkündür. Al-Nazzam ve Câhiz gibi, gayri müslimlere
karşı, Islâmm müdafiliğini yapan büyük kelâmcıların da bunlar arasında
olması pek muhtemeldir. Câhiz'ın eserlerindeki mecûsî akidelerine
ait kayıtlar bu ihtimali kuvvetlendiriyor
u .
2. Câhiz zamanında Irak'taki halkın ve münevverlerin yaşayışı üzerinde
İran'ın tesiri çok büyüktü. Listesini verdiğimiz ve bugün dahi
birçoğu Irak ahalisi arasında kullanılan pekçok elbise, yemek ve meyve
isimleri Arapça'daki karşılıklarının yerini almakta idi. Musikî, avcı-
lık, mîmarî ve saray teşrifatı gibi hususlarda İranlılardan istifade ediliyordu
12.
3. Câhiz, Pehlevî dilinden yapılan tercümelerden ve iranlıların yazdığı
Arapça eserlerden istifade etmiştir. Bunların başında Zerdüştîlerin
eserleri gelir
13. O, bu eserlerin nüshalarının mükemmelliği ve muhteviyatı
hakkında bize malûmat verir
14. Diğer bir yerde ise, eski Sâsânî
hükümdarlarının ava düşkünlüğünden bahsederken, İran menşe'li eserlere
temas eder
ıs.
Câhiz, Farsça'dan yapılan tercümeler arasında bilhassa İbn al-Mukaffac
(ölm. 145 h./762 m.) ve Sahi b. Hârün (ölm. 215 h/830 m.)'un tercü-
melerinden istifade etti. İbn al-Mukaffaca, Kalila va Dimna den başka
Huday-rıâmak (Siyar mulük al-cAcam), K. al-tac, Ayin-namak ve K.
Mazdak gibi eserleri Arapça'ya tercüme etti
16. Câhiz, bu eserlerin
bâzılarından Şucübiyya'nin ifadesi ile şu şekilde bahseder
17.
"Biz insanların en hatibinin Farslar ve Farslar arasında da
en hatib olanların Fârs vilâyeti halkı olduğunu, en tatlı sözlü ve en
hoş konuşanının Mervliler olduğunu, "Derî Farsçası"nı ve Pehlevî
11 al-Hayavân, IV, 297-298, V, 68-69, 319-320, 324-325.
12 al-Câhizı Tabakât al-muğannin, nşr. Sasi, Kahire, 1324, s- 186; al-Hayavân,
I, 72, 140.
13 Pehlevî dilinden Arapça'ya yapılan tercümeler hakkında bk. İbn al-Nadim, alFihrist,
Kahire, 1348, s. 341-342; Inostranzev, Iranian inflaence on Moslem Literatüre,
English translation by F. K. Nariman, Bombay, 1918, s. 78-86; M. Muhammedi, al-Mutarcimün
va 'l-nakala can al-Farisit/ya ila 'l-cArabiyya fi 'l-karan al-îslâmiyyat al-ula,
al-Dirösât al-adabiyya ('mecmua), Beyrut, 1985-1966, IH-IV, 194-243; aynı müell., alTarcama
va 'l-nakl cani 'l-Fârisiyya cild I, Beyrut, 1964; Zabih Allah Şafâ, Hamâsa
sarâyî dar İran, Tahran, İ333, s. 40-140; aynı müell., Tarih-i Adabiyyât-ı İran,
Tahran, 1332, I, 118-124.
14 al-Hayavân, 1, 55-57.
16 Aynı esr. I, 140 .
1® al-Matarciman 197-200; Hamâsa sarâyi, s. 48, 56-73; Târlh-i Adabiyyât-ı İran,
I, 118-119; al-Fihrist, s. 172.
« al-Bayân, III, 12-14.
140 RAMAZAN ŞEŞEN
dilini en fasih konuşanların da Ahvâz halkı olduğunu biliyoruz. Ateş-
kede muhafızlarının (al-harâbiza) nağmeleri ve mûbedlerin konuştukları
dil şekli ise Zamzama müfessirine âittir. Onlar şöyle derler : kim
belağat sanatında ilerlemek isterse K. karvand18 'i okusun. Kim aklı,
edebi, çeşitli konuları ve ibret alınacak şeylerle güzel ifadeleri ve yüksek
edebî tabirleri öğrenmek isterse Siyar al-mulük (Hudây-nâmak)'e
baksın.
işte Farsların risâleleri, hutbeleri (nutukları), iyi ifadeleri ve ince
manalı sözleri, işte Greklerin risâleleri, hutbeleri, felsefeleri ve mantıkları.
işte Hindlilerin felsefe ve hikmete dâir eserleri, Kim bu kitabları
okursa onları meydana getiren zekâların derinliğini ve felsefelerinin
orijinalliğini anlar. Beyân ve belâğatın nerede olduğunu ve bu sanatların
nerede tekâmül ettiğini bilir.".
Burada adı geçen üç eserden başka Kalila va Dimna yi, Kâr-nâ-
mak 19 'i ve K. şahı 'yi de anar
20. Diğer bir yerde ise, Farsların kıymetli
nutuklar ve edebî eserler meydana getirdiklerini, fakat bunların bir kabiliyetten
ziyade uzun tefekkür ve tekellüfle meydana getirildiğini ileri
sürer
21. Daha sonra "elimizdeki eserlerden iranlılara ait olanların ne
dereceye kadar mevsuk bulundukları hususunda bir şey söylenemiyece-
ğini ilâve eder. Zira, Ibn al-Mukaffac, Sahi b. Hârün, Abu cUbayd
Allah 22,
cAbd al-Bamîd 23, Ğaylân 24 gibi şahsiyetler de bunlara benzer
eserler meydana getirirlerdi.." der
20.
Onun Şucübiyya'ye reddiye maksadiyle söylediği ve hakkında herhangi
bir delil vermediği bu son iddianın ne derece gerçeğe yakın
olduğu bilinmiyorsa da, Fars kültürü, Farsça eserler ve tercümeler
hakkında oldukça geniş bilgiye sahip olduğu anlaşılmaktadır.
4. Bu sırada, Basra muhitinde Arapça'nın yanında Farsça da rağ-
bette idi. Bunun için Hasan al-Başrl (ölm. 110 h./728 m.) ve Musa b.
Sayyâr al-Usvârî (ölm. 150 h./767m.)
26 gibi meşhur vâizler va'z ve Kur'ân
tefsir ederken halka hem Arapça, hem Farsça ile hitap ederlerdi. Hal-
18 Bu eser hakkında başka bir kayda rastlanamadı.
19 al-Câhiz, al-TarbV, nşr. Pellat, Dimaşk, İ955, § 155.
20 al-Câhiz, al-Hicâb, nşr. al-Sandübi, Kahire, 1933, s. 160.
21 al-Bayân, III, 27-28.
22 Bu şahıs hakkında kaynaklarda hiçbir kayda rastlanamadı.
23 c A b d al-Hamid b. Yahya 'l- cÂmirî (ölm. 132 h./750 m.) için bk. Ziriklî, alAricim,
birinci tabı, IV, 60-61.
24 Ğaylân b. Müslim al-Dimaşkl (ölm. 132 h. / 750 m.) için bk. al-Ac
lam, V, 320.
25 al-Bayân, III. 29.
28 al-Bayân, I, 388. Bu şahıs hakkında bk. al-AHâm, VIII, 272-273.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 141
kın pek çoğu her iki dilde konuşurdu 27. Böyle bir muhitte yaşayan,
Câhiz gibi her şeyi öğrenmeye meraklı, mütecessis ve zeki bir kimsenin
Farsça'yı oldukça mükemmel bir şekilde bilmesi tabiîdir.
5. Bu sırada Medine ve Küfe gibi İran'a uzak olan muhitlerde bile
bâzı farsça kelimeler arapça kelimelerin yerlerini almıştı
28.
6. Câhiz, bu sırada Arap şiirlerinde kullanılan kelimeler hakkında
bize sağlam malûmat vererek bedevî Arap şâirinin bâzan şiirine Farsça
kelimeler sokuşturarak ona hoş bir eda vermek istediğini kayıt ve alcUmmâni
29 'nin Hârün al-Raşid hakkındaki bir şiirini misal olarak zikreder30.

Bundan başka Bahrüşâz 31, Asvad b. Abi Karima 32, Yazid b. Rabica
b. Mufarriğ 33 gibi tamamiyle veya kısmen farsça şiirler yazmış şâirlere
temas ile bunlardan nümuneler zikreder
34. Misâl olarak kaydettiği
manzumelerden biri Yazid b. Rabica b. Mufarriğ'ın şu parçasıdır
3S.
27 Le Milieu, S. 128.
2" al-Bayân, I, 19-20; Le Milieu, s. 127-128.
29 Tabarı, III, 760-761'de ismi geçer.
3() al-Bayân, I, 141-142. Arap edebiyatında bu şekildeki şiirlere al-farisiyyât denir.
Abu NuvSs (ölm. 198 h. / 812 m.)'ın al-farisiyyât' 1 meşhurdur. Bunlardan birini Muetabâ
Minovi, Z. Veliàî Togan Armağanı, s. 437-450'de tetkik etmiştir.
31 Bu şâir hakkında başka bir kayda rastlanamadı.
32 Bu şâir hakkında başka bir kayda rastlanmadı
33 Bu şâir hakkında bk. al-Cumahi, Tabakât fuhül al-şu'arâ^, nşr. Mahmüd M. Şakir,
Kahire, 1952, s. 554-557: İbn Kutayba, al-Şirr va 'l-ş^arâ^, s. 210 al-Ağânl, Dar al-Kutub
neşri, XVIII, 190; Târih Sîstân, Tahran, 1314, s. 98; Pellat, Le Poète ibn Mufarriğ et
son oeuvre, Mélanges Louis Massignon III, 201.
34 al-Bayân, I, 19-20.
35 Bk. al-Tabari, al-Şicr va 'l-şu^arâ ve al-Ağâni not 33'de zikredilen yerler.
38 al-Bayân, I, 143-144. Son beyit Feyzullah Efendi Kütüphanesi, nr. 1580'deki nüshada
şöyledir:
1 , -u*.-»j s -V
Diğeri de Asvad b. Abi Karima'nin şu beyitleridir
36.
jJ- U jL.SC« jj l
142 RAMAZAN ŞEŞEN
« j ! » 3 « J j P ^hf » (T*
*¿1 J & l «cio jl
o » ¿ f LÎ « ¿L.C jjJl» ^J U
* j-j
Ayrıca K. al-buhalâ*da tamamiyle farşça bir cümle nakleder37:
j L jjj l jl » : İJU Âî-/ . di^ l ji iljJ* ¿j* j Jlâ
.« AT. al-coşmaniyyade ise jIj^ ' jb^ f şeklinde başka bir
cümle nakleder. Bu cümleyi » • lf> j ¿Stf U». . JJa»l jli' o^.i y> • kyf M«»« -w : . «I ^ j
şeklinde tercüme ve izah eder
s8-
7. Birçok farsça mürekkep kelimeleri tahlil edip Arapça karşılıklarını
verir
39. İranlıların mürekkep kelimelerinden isim meydana getirirken
mantıkî bir usûle baş vurduklarını söyler
40. Bu arada göze çarpan
başka bir husus da şudur ; Câhiz'ın eserlerinde farsça kelimelere, baş-
kalarının ifadelerini naklettiği yerlerde ve bâzı ilimlere tahsis ettiği
kısımlarda daha çok tesadüf edilmektedir. Buna mukabil baştanbaşa
kendi ifadesini aksettiren edebî mevzulardaki risâlelerinde hemen hemen
yabancı kelimelere rastlanmaz. Bu da gösterir ki, bu kelimelerin hepsi
Arapçaya iyice girmiş değildi. Daha çok çeşitli ilimlerde ve edebî eserlerde
mevzu bahs olmuş veya bâzı vesileler bu kelimelerin kullanılmasını
gerektirmiş olmalıdır. *
Bu makalede Câhîz'in eserlerindeki farsça veya Farsça'dan arap-
çalaşmış kelimeler tesbit edilirken şu hususlar göz önünde tutuldu :
a. Câhiz'a âit oldukları katî olan eserlerdeki farsça ve Farsça'dan
muarrap kelimeler seçilip ona âidiyeti şüpheli eserlere müracaat edilmedib.
Elden geldiği kadar aslı farsça olan kelimeler seçilmeye çalışı-
lıp Yunanca'dan, Hindce'den v. s. dillerden Farsça yoluyla Arapça'ya
geçen kelimeler kaydedilmedi. Ancak, birkaç Türkçe kelime ile Sans-
37 al-Bahala nşr. Tâha '1-Hâcirî, Kahire, 1963, s. 22.
38 al-Uşmaniyya, nşr. M.
cAbd al-Salğm Hârün, Kahire, 1935, s. 179.
Bu tercümeye göre cümlenin bugünkü imlâ ile şu şekilde yazılması gerekir : ->o J ^
. Ayrıca bk. ¿sjfkelimesi .
89 Msl. bk. burada Xf" i j-^jl'I kelimeleri.
«» al-Hayavân, I, 143, IV, 301.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 143
kritçe'den Farsça yoluyla Arapça'ya geçmiş kelimelerin bu arada zikri
uygun görüldü.
c. Şahıs, millet, yer, din v.s- adları ile meşhur ünvanlar kaydedilmedi
41.
d. Arapça'ya geçtikten sonra şekli değişen kelimelerin yanına fars-
ça şekilleri de parantez içinde yazıldı. Kelimelerin izahında önce kelimeler,
sonra Cahiz'm eserlerindeki yerleri
42, iki noktadan sonra kelimenin
metne uygun manâsı ile icabederse başka manâları, daha sonra
kelimenin müracaat kitaplarındaki yerleri kaydedildi. Eğer kelime mü-
racaat kitaplarında yoksa, Câhiz'ın izahı ve verdiği manâ zikredilmekle
yetinildi. Bugün de kullanılmakta olan farsça kelimeler için müracaat
kitaplarından sadece birine baş vuruldu. Ayrıca, farsça olduklarından
şüphe edilen birkaç kelimenin okunuşunun yanma soru işareti konuldu.
Şuna da işâret etmek gerekir ki, bâzı kelimeler metinde geçmekte ve
içinde bulundukları ibâreden mânaları istidlâl edilememektedir. Bu şekildeki
kelimelerin hangi dile âit oldukları tâyin edilemediklerinden çalışmamıza
alınamadı
43. Müracaat edilen kaynaklardan bir kısmı notlarda
ve metin arasında tafsilatlı olarak kaydedilmiş olup çok sık baş-
vurulan diğer eserler ise şu kısaltmalarla kaydedilmiştir :
Ağâni (Ağ.) = Abu '1-Farac al-İşfahâni, K. al-ağani, nşr. Dar alKutub,
Kahire, 1927-1962.
al-Biğal = al-Câhiz, K. al-biğâl, nşr. Pellat, Kahire 1955.
BK = Muhammad b. Halaf al-Tabrizi, Burhân-i kat?, nşr. M.
Mucîn, Tahran, 1342. hş.
Buldan — Câhiz K. al-buldân, Emanet hazinesi, nr. 1358.
al-Cidd va 'l-hazl = al-Câhiz, K. al-cidd ..., nşr. P. Kraus ve Tâha
'1-Hâciri (Macmü'a rasa'il al-Câhiz), Kahire 1943.
Dozy, R., Supplément aux dictionnaires Arabes, Leyden, 1927.
Fahr al-Südan = al-Câhiz, Fahr al-Südan cala 'l-bizan, nşr. van
Vloten ( Tria opuscula), Leyden, 1903.
41 Meselâ, Farsça'dan şah, sipahsalâr, Türkçe'den hakan ( bk. al-Hayavân, I, 200;
Fazâ'il al-Airâk, nşr. van Vloten, Leyden, 1903, s. 53; al-Cidd va 'l-hazl, Kahire, 1943,
s. 91 ), hâtûn ( al-Buhalâ?, s. 48 ), tarhan ( al-Hayavân, VI, 191 ), Toguzğuz (al-Buldan,
Topkapısarayı Kütüphanesi, Emanet Hazinesi, nr. 1358, vr. 96 a; al-Tarbi*, § 138 ) ,
Harluhiyya (al-Buldân, vr. 98 a ) , al-Hazar ( al-Tarbıc
, § 160) gibi kelimeler.
42 Eğer verilen kelime Cahiz'in eserlerinin pekçok yerinde geçiyorsa bunlardan birkaçı
gösterilerek üç nokta ilâve edilmiştir.
43 Meselâ : banbak (al-Hayavân, 1,31), barbahâr (al-Hayavân, III, 433), hâzbâz
( al-Bayân, III, 223), j jf j ( al-Tarbİc
, § 70), bBrbly ( al-TarbIc
, § 140), bahar (Fahr
al-Südân, s. 85).
144 RAMAZAN ŞEŞEN
Fail Haşim = al-Cahiz, Fazl Haşim calâ cAbd Şams, nşr. H. alSandübi
(Rasa'il al-Câhiz), Kahire, 1933.
Hucac al-nubuvva = al-Câhiz, Hucac al-nubuvva, nşr. al-Sandübi
(Rasâ'il al-Cahiz), Kahire, 1933.
Kuvvâd — al-Câhiz, Şinâcat al-kuvvâd, nşr. al-Sandübi (Rasâ'il
al-Cahiz), Kahire, 1933-
Mtfarrab = Abu Manşür Mavhüb b. Ahmad al-CavâlIki, al-Mucarrab
mina 'l-kalâm al-accami, nşr. A. Şâkir, Kahire, 1361.
Mıftamud = Yusuf al-Yamâni, MüHamad, Kahire, 1327-
al-Şârib va 'l-maşrüb — al-Câhiz, R. fi 'l-şârib va 'l-maşrüb, nşral-Sandübi
(Rasâ'il al-Câhiz), Kahire, 1933.
Şuştari, M.
cAli, Farhang-i vâjahâ-yi fârisi dar zabân-i cArabi,
Tahran, 1347. Müellif bu eserinde aslı farsça olmayan bâzı kelimeleri
de zikretmiştir. Câhiz'ın eserleri arasında sadece al-Buhalâ"dan faydalanmıştır.

Tab., Glossarium = al-Tabari'nin Târih al-rusul va'l-muhik.'ünün
lügati, hazırlayan M. J. De Goeje, Lugd. Bat. — Brill 1901.
J Bayan I, 142, 143: Su. BK. I, 1.
^ ^ T Bayan III, 92, 121: Abanos ağacı. BK I, 12; Vullers
1, 13 ; Steingass, s. 10; Şuştari, s. 3.
(jjf~ ) T Bayan IİI, 299; Hay. III, 350; Buhalâ" 145....: Tuğla,
kiremit. Mu'arrab, s. 21; BK I, 55 Vullers
I, Steingass, s. 17. Asurcada "aguru"
şeklindedir (bk. Betzolt, Babylonisch Assyrisches
Glossar , Heidelberg 1926, s. 16).
m . . .
I Buhalâs. 228; Faza1 il, s. 8 : Iran Şııcubiyya sınıfının
öncüleri olan asilzadeler sınıfı. Lüğatname (Dehhudâ)
, Tahran, 1325, I, 83-94; Tab., Glossarium^ s.
101; Vullers I, 30. Bahala s. 2 8 :
. ^La ^l l J V Vl t ^ ^»¿Ji J
¿ j Hay. III, 515 <>T ) ? Buhalâ', s. 22 ( J L ) : Gelmek.
Steingass, s. 99. Hay. III, 515 : « ^ T ^ J » j O J¿La
. -ü jfcT.Yl j l j lö ai ¿JJ j l düâ> j
j I Bayan I, 144: O. Steingass.s. 102.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 145
dl'T Bayan I, 28, 31: Kurşun. Mu'arrab, s. 33 ; BKl, 64;
Vullers I, 55: Dozy I, 42; Şuştari, s. 6.
ı>t cOşmaniyya, s. 186: Âdet, tarz, gidiş. BK I. 75
(46); Şuştari, s. 7.
Hay. Iii, 371; Tarb'ic
,
§ 77: Mecûsîlere göre yeryüzünün
Kuzey Kutbu ile Tropik bölgesi arasındaki
kısmı (bk. Tarbic
, index, s. 17, kelimesi).
y Vourabarşti. '
jîjUj ; 1 Hay. Ul, 371; Tarbic
, § 77: Mecûsîlere göre yeryüzünün
yedi kısmından biri (bk. Tarbic
, fihrist,
fradazafşu kelimesi).
j U 'j Hay. I, 102: Karides. BK I, 97 (53) (su çekirgesi)-,
Dozy I, 17; Şuştari, s. 15. s j 1 Buhala3, s. 22: - den ( edat). Steingass, s. 40-42.
U r 0 jjL-'i Hay. III, 256, IV, 101, 103, VII, 441, 457: Yırtıcı
bir balık nevi. Şuştari, s. 19. Hay. III, 259:
3 M ß £.3- ¿ja $
. . . J
O-l Bayän I, 143 ( 3 defa): -dır (haber eki).
^Hay . I, 81 : Zil, birbirine vurularak çalınan iki tunç
levha, sülüğen denen kırmızı boya. BK I, 128 (62);
Vullers I, 97; Härizmi, Mafatih al-culüm, Kahire,
1342, s. 149; Steingass, s. 57.
) Jİ. I Bayan I. 143, Hay. VII, 241 : Deve. Steingass, s. 63,
733. Bayän I, 143 ^„ı jul J>„.)l"j
) jlj^ l Bayän II, 82 -.Deveci. Steingass, s. 63, 734. Bayän II,
82 : N/U- ju7_ l-lfjul j^j l jl.
jt ) d.OÎÎ Hay. I, 143. VII, 241: Zürafa. BK III,
1253; Steingass, s. 734. Hay. I, 143: U ^ î ¿Uij
Şarkiyat Mecmuası F. 10
146 RAMAZAN ŞEŞEN
6 s ' t
u lı_j j* i jLi' j ¿Li^l j Jü.1 valili j l
... I ıj>3 ^ 3 s y 3 ^
VII 241 : • ~aSu • ^ «¿^¡.j^JLii i—jUJl j
( 'fy*']^ ) Hay. I, 143, IV, 321 : Devekuşu. BK III, 1253 (68);
Steingass, s. 63, İM. Hay. I, 143: CTj'^3
: Ijllâ j -ü:Jl(j r "lf j t ¿y>¿1 » J^i" l^olsU:i,Vl
e-
• J-f" 3 j
IV, 321: : j!S ^'i f «¿yj^l » J ^ (AAJI) U ^
W
I Hay. VII, 243. Bundan önceki kelimenin başka bir
okunuş şekli (BK IV, 1990).
¿İ- l I, 19 : Satranç. BK III, 1253; Mu'arrab s.
209. Bayan I, 19: ¿JB > j ¿'¿¿ V 1 ¿'>i-) l j^-i j
Buhala', s. 143: Tuğla parçası. Buhalas. 375: Bu
kelime aynı mâna ile işkinnek ( ¿k&l ) şeklinde halen
İrak'ta kullanılmaktadır.
-''Y İ III, 371 (u^i ) ; rar6zc, § 77: MecÛsîlere
göre beş âlemden biri. Tarbic
, fihrist, s. 17 ( V ^ ^ ^
kelimesi ) .
f Buhala', s. 22: Eğer. Steingass, s. 90.
Hay. IV, 301: Haşhaş. Vullers, I, 123 ;
Dozy. II, 631 . Hay. IV, 301 : L^ U JL^ I
¿jjy j£j l d! i U'lj • ^J-l jl* ;
. ^İ-l 4,'jj)
(jufcl ) II Hay. I, 187, VI, 198: ZüAre yıldızı. BK I, 163
(587); Vullers I, 123. Hay. VI, 198: ^
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 147
j L M Hay. V, 360; Kuvvad, s. 261,262: Yığın, çöp veya
gübre yığını. BK I, 163; Mucarrab, s. 20; Vullers
I, 123; Dozy I, 39; Şuştarî, s. 35.
( ) 1 Hay. I, 81, V, 429: Meyve usaresi ile yuğurulan ilaç-
lar. Mucarrab, s. 43; BK I, 165; Steingass, s. 104; Tab.,
Glossarium, s. 122; Şuştari, s. 36. Aslında ^ veya
V'' bir hind ağacı dır.
jjJI Bayan 1, 144: -de, içinde. Steingass, s. 108.
ffag. I, 81: Bir çeşit ishal macunu. BK I. 192
(87) ; Mafatih al-culüm, s.104 ; Kamus ( kelimesi
) ; Şuştari, s. 42.
cT J JjJ Tarbic
, § 77: Mecusîlere göre yeryüzünün yedi kısmından
biri (Vidazafşu). Bk. Tarbic, fihrist, s. 17
( kelimesi).
V Bayan I, 143, 144 ; Buhalas. 22: - e, ile, -ye . Steingass,
s. 134.
dUlil Hay. III, 457: Bir cins söğüt. Vullers I, 159. Hay.
III, 457:^)1 J »L& cfP h d.yJI J
' ti*^^ j J ^ «dUlil» a „jUJl j V
(^„^.Cİ jj t ) "-C^'jst Bayan III, 345 : kokulu şarab (Fransızcası citronelle,
melisse). Dozy 1,47-48(••• *^-So j jl) ;
Şuştarî, s. 46. Bayan III, 345 :
jllso ¿ja ji l
Aynı sahife hâşiye 7'de, bâzarancüya adlı kırmızı
çiçekli ve kokulu bir ağaca nisbeten bu ad verildiği
Tazkira Dâvüd al-AntâkVden naklen zikredilir.
Bayan, I, 20: Semizotu (dağfesleğeni, bey böreği).
BK I, 210 (93); Vullers I, 162 ; Steingass, s. 139;
Şuştari, s. 46. Bayan I, 20 : ¿J^J-l Ja>I ^-¡. j
... ^jjjUl j i^jjjU U
148 RAMAZAN ŞEŞEN
( o t ) (3!sL Şarib va 'l-maşrub, S. 276 : Şarap, bâde. Steingass,
s. 141 (¿31; > ¿>¿1;)
( jUoljj^i L Hay. III, 358, V, 572; Buhalâ", s. 122... : Patlıcan.
BKI, 213(94); Vullers I, 165 : Dozy I, 43; Mu'arrab,
s. 314; Şuştarî, s. 47.
Buhalâs. 68: Çatala benzer, yemek yerken kullanı-
lan bir çeşit âlet. Mâna itibariyle j mastarından
olması muhtemel. Şekil bakımından üyj> kelimesini
andırır, Şuştari, s. 48. Buhalâs, 68:
. . . ¿jSİ~\i I ^»kİ _} ¿J*.:>-JUIJ I ^ I J
j l ) 3 t Bayân I, 95 ( )>) , III, 115 ( jb ). Faz a'il, s.
11 : Yama, Iran sipahilerinin bir çeşit harp kaftanının
yakası ensesine nişan olarak diktikleri yama. BK
I, 219 (96) ; Vullers I, 173; Steingass, s. 44. Bayân
I, 95 : ^ j ^.¿Jl Âli
...
Bayân III, 115 : jU J^j . Faiifil, s. 11:
. jdGjUl J o-I^Vl J ^¿¿Udl J
(jbjt ) jt" y.u Hm. II, 120, IV, 430, 435, VI, 478; Cidd va'l-hazl,
s. 97: Doğancı başı, av emiri. MuLarrab, s. 79; BK
I, 220 (97) ; Şuştari, s. 50.
Hay. III, 180: Atmaca. BK I, 177 (98) ; Vullers
I, 177; Şuştari, s. 51.
(¿A-Cjl) S'JA
Hay. V, 477 : Bezirgan. Aynı sahife hâşiye 4'deki
nota göre Anastas Karmali, bu kelimenin bezirgân
kelimesinin muharrefi olduğunu söylemiştir.
( ¿f , ) Şârib va 'l-maşrub, s. 276: Pota. Macarrab, s. 83;
Dozy I, 128; Şuştari, s. 51.
«JVf Bayân I, 19; Bel. Şuştarî, s. 53.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 149
Bayan II, 82: Muhafız, koruyucu. BK I, 228; Şuş-
tarî, s. 55. Bk- ol»>il kelimesi.
_ *
Buhalâ3, s. 52: Bu kelime kelimesinin cemi şeklinin
müfred mânada kullanılmış şekli olabilir. ¿1 yiJl
j^Jö i . iyi; ıJy»_} . J—IJ ^Ul Jc ^JJI
. (SY [ ^ J>i> düi
J^'S Hay. III, 218: Alaca baykuş kapanı (Frn. effraie).
arapçada denilen alaca baykuş mânâsına gelir.
Hay. III, 218: i&UlJli j ^Cü l j j
Hay. II, 183, V, 355 : Panter. Mu'arrab, s. 62; BK I,
231 (101); Vullers 1,188; Steingass, s. 154; Şuştarî, s. 55.
( ) S.V, î A Hay. I, 5, V, 327: Hucac al-nubuvva, s. 131: Put,
Budda. Mucarrab, s. 83.
M j
» o
•XJ j
Tarblc
, § 150 : Kopuz. Mucarrab, s. 71; BK I, 249 (107);
Vullers I, 212; Dozy I, 64; Şuştarî, s. 63.
BuhalaJ, s. 212 : Hurma ağacına çıkmak için kullanılan
bir vasıta. Şuştari, s. 63. Hâlen Irak'ta kullanılmaktadır.
Búhala s. 212: UJl. Yl jJ j Y_,
•, . jJI j
( cJ>-}j ) 0>-V/ Bi¿5l> s-
51 : Bo?< işsiz. BK I, 380. Biğâl, s.51 : J5
. . . : I j)S î t » j.
Bayan III, 68; Hay. III, 481; Cidd va 'l-hazl, s.
65; Kavvâd, s. 261 : Zatülcenb hastalığı. Mucarrab, s.
45; BK 1, 255 (109). Vullers I, 219; Dozy I, 71,
Şuştari, s. 69.
(il Hay . III, 259, 261, 263, IV, 10-', VI, 441 : Bir yırtıcı balık
çeşiti. Kamus j ) ; Kazvini, ^Acñ'ib al-mahlükât,
Kahire tabı, s. 114; BK I, 381; Şuştari, s. 70.
150 RAMAZAN ŞEŞEN
/ /
1/ Bayan I, 160; Buhalâs. 36 : Bir çeşit siyah elbise.
Mucarrab, s. 56, 69; Kâmüs (madde); Lisân (md.);
İbn Durayd, Camhara, Haydaràbàd, 1351, III, 308;
Dozy, Noms des vêtements, s. 68-71; Bayân I, 160
haşiye 5.
( ¿W ) ~à'j Bayân II, 283; Hay. IV, 130; Buhalâ s. 134, 179,
197 : Bir çeşit hurma. Kâmüs ve Lisân (md. Oj ); Vullers
I, 228; Şuştarî, s. 75.
Hay II, 249, IV, 44, IV, 90, 91 : Kadın budu, kadı
lokması. BK I, 274 (115); Mucarrab, s. 173; Tab.,
Glossarium, s. 133-134; Vullers I, 235.
( j / S ) û y j . Hay. III, 294; Radd cala 'l-Naşârâ, vr. 64b : Sırmalı
kadife. Mucarrab,'s. 177; Kâmüs md. ; Steingass,
s. 184; Şuştari, s. 80. >. ve kelimesinden meydana
gelmiştir.
Hay. II, 294, III, 404, 462, V, 205 ... : Bahçe. Mucarrab,
s. 53; BK I, 278; Şuştarî, s. 82.
• ı M«* '
J ^ H Bayan II, 82: Bostancı, bostan bekçisi. Steingass, s.
185.
y t M • p
ïjXJLa Buhalâs. 63 : . • . j>j-uI_JI j "ajj Yi ,_iU L - jL»
Buhalâ", s. 335, hâşiye, s. 105 : Paté emduit de farine,
Şuştari, s. 84.
> ' , -
M> ' j.iM; [-¡ay_ u^ y , 574 : Balazur ağacı meyvesi (ânacardium).
BK I, 295 (123); Vullers I, 256 (Sanskritçe); Şuş-
tari, s. 89.
>
Bayân III, 18; Mucallimün, var. 7 a : atılmış pamuk
topağı. BK I, 305 (127); Tab., Glossarium, s. 141;
Steingass, s. 201.
^ Bayân III, 18; Hay. V, 390, VII, 90; Fazâ'il, s. 10:
Bayrak. Mucarrab, s. 77; Vullers I, 265; Şuştarî, s. 97.
CÂHİZ'İN EDEBİYATINDA FARSÇA KELİMELER 151
j(©ol-u Hay. III, 456 ; Metinden anlaşıldığına göre bir ağaç
veya ot ismi olmalı.
S-^' Bayan III, 50; Hay. I, 103, V, 234; Mu'allimün, vr.
7a (Emanet H. 1358): Mermi, mermi gibi atılan her
şey. Mu'arrab, s. 59; Kamus (md.); Vullers I, 267 ;
Şuştari, s. 98.
4-lİS ) çLİİ ' Hay. III, 274, V, 146....: Menekşe. Mu'arrab, s. 79;
BK I, 307 (127); Vullers I, 269; Şuştarî, s. 100.
(oJ^ ) I, 59, III, 130; TaşvTb CAH, s. 424.... : Kalp,
karışık. Mu'arrab, s. 48; BK IV, 2116 (588); Tab.,
Glossarium, s. 143; Dozy I, 122; Şuştari s. 109.
'-"^Tt Bayan I, 144 : Cennet. Steingass, s. 211,
) i Ja£ Hay. VI, 89; Buhala s. 127: Sütlaç, muhallebi. BK
Î, 323 (132); Vuflers I, 284; Dozy I, 122.
H
Hay. I, 138, III, 145; Biğal, s. 93, 130 : Arap develeri
ile Kirman develeri arasında bir cins deve.
Kamus, Lisan maddesi.
>
j ¿ J . Bayan I, 144 (iki defa): Olmak. Steingass, s. 206.
( ) Sj f Hay. II, 248: Beyaz nebat şekeri. BK I, 315 (130);
Vullers I, 275.
( Jj ^ ) Hay. III, 8, 24, V, 383; Buhala s. 104; Biğal, s.
55 : Örülmüş hasır. Mu'arrab, S. 46; Vullers 1, 275;
Dozy I, 126; Steingass, s, 206; Şuştari, s. 104
) ^fy. Hay. VI, 436 : Bir çeşit gemi. Mu'arrab, s. 54^ Vullers
İ, 276; Dozy I, 128; Steingass, s. 207, Şuştarî, s. 106.
Ö^JİoV. Bayan III, 252; Hay. V, 353; Kuvvâd, s. 261: Hastane.
BK I, 340 (138); Vullers I, 304; Şuştarî, s. 118.
16 RAMAZAN ŞEŞEN
) Buhalas. 22: Dışarı (Acaba imlâda bir tahrif var
mı?). Steingass, s. 219.
O X O
Bayan I, 143; Ayakla çiğnenmiş. BK I, 362-363
(145); Vullers I, 326.
Hay. 1, 143, VII, 241 : Kaplan. BK I, 416. Hay. i, Ş. fc
143 : • • * t}'^' ^ ^ CT^ ^ « s Jj.jk' 3
y
Buhala", s. 22 : Deri. BK 1, 427.
^ Hay. V, 382 : Tavla tahtası. Tab., Glossarium, s.
149; Dozy I, 142; Vullers I,' 424; Steingass, s.
1395; Şuştari, s. 123.
j j ^ ) Hay. I, 194, 207, 208, 210, II, 244.,..: Sülün kuşu.
Mu-arrab, s. 91; Kâmüs ve Lisan, (md.); BK I.
470 ( 177); Vullers I, 428; Şuştari, s. 124.
A ° t
Ujçy J"J Hay. I, 143; Şarib va'l-maşrüb, S. 276: Mayhoş bir
helva. Tarş: ekşi. BK I, 485 : ekşilik. Hay.
I, 143 : -9 « Ctj r o V » ^ f 3
- O
•->J ) d'^-^-J Hay. V, 423: Kudret helvasının bir çeşidi (arapçası
o^)-BK I, 491 (180); Vullers I, 439; Dozy I, 146.
i <.
Bay. I, 245; Bayan III, 67; Buhalâ", s. 83: Tandır.
Mucarrab, s. 84; Tab., Glossarium, s. 151-152; BK I,
523 (190); Vullers, I, 472; Dozy I, 153, Şuştari, s. 134.
»H
Hay. I, 131: Küçüklükte hadım edilmiş. Hay. I, 131 :
« » Â^jUJlı j ( j jl^l. »La i-ı^ ı J
. IS j 4,'! ^5-».
c'f Buhalâ", s. 120 (cm. câmât) : Kadeh, şeker kabı. Dozy,
I, 168; Şuştari, s. 142. Buhalâ", s. 1^0: Jüai U Ui j
. oU-^dJl J CjLIİ-I j
CAHİZ'İN EDEBİYATINDA FARSÇA KELİMELER 153
( JU.jliO < j Hay. I, 138, III, 145, 187, V, 420, VII, 131-133:
Manda. Mu'arrab, s. 104; BK III, 1770 (514); Dozy I,
168; Şuştari, s. 143.
(crjjL O o-jj U Hay. V, 442: Akdarı. Vullers II, 947; Dozy I, 16^;
Steingass, s. 1073, Şuştari, s. 143,
ö ^ » Bayan III. 68 : Kireç. BK II, 563 (200) Vullers I,
508; Dozy I, 171; Şuştarî, s. 135.
( jU/ ) jlfjf- Bayan III, 113, 116, 356; Kuvvad, s. 262 : Yaka.
Mu'arrab, s. 99; Dozy I, 181; Steingass, s. 1086;
Şuştari, s. 147.
( j f ) zj>- Búhalas. 68 : Aç gözle yemek yiyen. Mu'arrab,
s. 110 jb^ - ; Muhaşşaş V, 30 jljJ^ ; Buhala s. 340
haşiye, s. 113. Kelimenin aslı jl^J^olup, ekmek
muhâfızı mânasınadır. Sonra jv e J-¿^kelimesi
kimse yemesin diye elini sofranın üzerine koyan
veya sağ eliyle yiyip sol eliyle başkalarının yemesine
mâni olan şahıs için kullanıldı. BK III, 1792:
jl¡eijT kelimesi jl><£?< mânasına kullanılır. Búhalas.
gg . V j ¿y.L¿a)l j I Juia-I «Jllj ul
. J.-o)¡ j
( öif*) as S J^î Bayan III, 221; Buhalâ s. 24, 95; Buldan, vr.
97 a : Somun, ekmek. Mu'arrab, s. 95, 115; BK III, 1792,
haşiye 5.
(^- 0 Bayan III, 68, 299; Buhala s. 145; Buldan, vr 99 b;
Kireç, sıva. Mu'arrab, s. 95; Dozy I, 197; BK III,
1776 haşiye, 2; Kamus, md ^ ; Camhara I,
52; Steingass, s. 364; Şuştari, s. 158.
Bayan I, 144: Palamut. BK I, 576 (204); Vullers I,
518; Dozy I, 200; Steingass, s. 364.
154 RAMAZAN ŞEŞEN
( ) u^ - //ay. V, 146: Gülsuyu, gülsuyu karıştırılmış her şey.
Mu'arrab, s. 106; Vullers I, 523; Mu'tamad, Kahire,
1327, s. 49; Dozy I, 204; Şuştarî, s. 160.
V-^r ) Jf^ f Hay. III, 191, 192, 219, V, 236: Okla atılan çamurdan
yapılmış yuvarlak mermi. Mıfarrab, s. 96; Vullers
I, 523; Steingass, s. 367; Şuştarî, s. 165.
( d_LO dlU- çay V) 253; Güzel, hoş. BK 111, 1844( 532); Vullers
I, 533; Dozy I, 225. Hay. V, 253 : jj f l
tii-ş- : l r y^ j a»- j sj^¿i ^oliJaJl j
. JİJ Jl j J
(¿JsJjjl^ ) ¿Ûjjl ^ Hay. III, 181: £z> pejrY kartal. Hay. IH, 181:
J . . . ¿Vij jl^J-l J . . . jUJ I j l : J6 j
. . . j JÂC. lf'1
( y * ) iİ^-OV®" Bayan 1, 20 : Dört yol kavşağı, çarşı. Steingass,
s. 404. Bayan I, 20 : W J* î j
ii^—jijJ-i a¿iı j (j^Js
. A.—.jUJl, ij^jlj-i-l j
( ) jjay VJ 35. Bayan I, 74 : Münekkit, usta. BK III,
1744-1745; Vullers I, 544; Dozy I, 226; Steingass,
s. 3>1; Şuştarî, s. 184.
f t J-İJİ f )
BuÖ°la s-
35> 36 = Hazmı kolaylaştırıcı
ilaç. BK III, 1847 (535); Vullers I, 535; Tazkirat Davüd,
Kahire, I, 160; Tahânavî I, 320; Buhala s. 299,
haşiye, s. 35; Şuştari, s. 174.
( ) b y - Buhala5, s. 127; Kuvvad, s. 265: Aşure (pirinç, et, ceviz
ve nohutla pişirilir). BK III, 1853 (533); Tab., Glossarium,
s. 175; Dozy I, 231; Steingass, s. 1101 JSjf^
1102 ¡Şuştarî, s. 178.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 155
( olj ^ < ojj O uj Bayan III, 113; Fazâ'il, s. 8 : Çorap. Mu'arrab,
s. 101; Camhara III, 360; Lisân, md.; BK III, 1851
(536); Steingass, s. 1101; Şuştarî, s. 177.
( <~>jf) Kuvvâd, s. 265; Cidd va 'l-hazl, s. 89: Ceviz helvası.
Mu'arrab, s. 99 ; BK II, 599 (209), III, 1853
(534); Vullers I, 539; Dozy I, 234; Şuştarî, s. 180-
( ^i r ) S^jr Hay. I, 261; Buhalâ s. 178: Köşk. Mu'arrab, s. 96;
BK II, 599 (1:09); Vullers I, 539; Steingass, s. 378;
Şuştari, s. 182.
i r ^ Bayan II, 273, III, 18; Hay. I, 271: Örme zırh. BK
II, 600 (209); Vullers I,' 540; Steingass, s. 378, Şuş-
tarî, s. 182.
( i*? ) J^ r ' J& r Çay. IV, 238 : Çul, palas. BK II, 595, 601 (210-
211); Mu'arrab, s. 110; Steingass, s. 376, 379.
( jlj-f ) O' Budala' , s. 197: Çok makbul bir hurma çeşidi. Şuş-
tarî, s. 187; Buhalâ s. 399, hâşiye 211 : İbn Kutayba,
"En makbul hurma jlj—ir dır" der. Vullers
II, 933 yJT = j-f.Buhalâ s. 197: j î ¿J>
. j^-J jl^aş - j Jsl* ,_,.!=> j A.-lc J^-i 1*1»-
( Hcty. V, 265, 311; Kuvvâd, s. 261 : Küp. Mu'-
arrab, s. 120: .. . : fV>> I JS
jîlls . Şuştari, s. 188. Bu kelimede ^ harfi ile c
harfi arasında nâdir rastlanan bir değişme olmuştur.
ü1®- Bayân III, 47 : Han, otel. BK II, 708 (234), ve haşiye
2; Şuştarî, s. 195. Bayan III, 47 :
. . . w j ot'i^ı u y f
• ^
j* Bayan I, 144 : Eşek.
>
J* Biğal, s. 65. Bk. > J* kelimesi.
156 RAMAZAN ŞEŞEN
y.J^ Bayan I, 19: Karpuz. Mucarrab, S. 137; EK II, 725
(238); Vullers I, 668; Şuştarî, s. 200. Bayan I, 19 :
. j j.L-I^JaJI )_ dllJ j . . . öal l uUI
wm r -î
Hay. II, 140, III, 334; Bu halâ", s. 55 : Hardal. BK II,
730 (238).
Buhalâ", s. 96, 122; CiJd va 'l-hazl, s. 89: Kepekli
un, kaygana denen yemek. BK II, 752, (246); Vullers
I, 697; Dozy I, 373, 412; Buhalâ, s. 351, hâşiye 131;
Şuştari, s. 211.
Buhala", s. 122: Kura pas/a, Az/a/. Mu'arrab, s. 134;
II, 754 (247); Vullers I, 699; Dozy I, 377;
Steingass, s. 463; Şuştari, s. 211. Buhalâ", s. 122:
. jl^J-S J ¿j* j
Ayrıca bk- Buhalâ", s. 368, hâşiye 158.
Hay. V. 322 : Kaftan, kalmak, çokal. BK II, 759
(247); Vullers I, 708; Dozy I, 386; Steingass, s. 468;
Şuştari, s. 213.
( ¿CU- ) çi L Hay. 11, 38, V, 272, VI, 305; Buhalâ", s. 54; Fahr
al-südân (Sâsi), s. 74: Alaca renkli, halanc ağacı.
Mu'arrab, s. 136; BK II, 766 (249); Dozy 1,400; Vullers
I, 716; Şuştarî, s- ¿14; Hay. V, 276 hâşiye 2. Bu kelimenin
"Kalaç" kabilesi ile alâkalı olması muhtemeldir
(bk. Divân luğat al-Türk. Rifat Bilge neşri,
İstanbul 1335, III, 307).
X Oy
Fazâ"il, s. 11, 15 : Hançer. BK II, 773; Lisân
ve Kâmâs, md. j*-*-; Steingass, s. 476; Şuştari, s. 217.
Buhalâ", s. 62 : Bir çeşit yemek. Şuştarî, s. 220-
221. Bu kelime bulunduğu yer itibâriyle
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 157
kelimesiyle pek alâkalıdır. Lisân {j^ ) '• ^^»Vl
. LkıJ ^jg-A VI j ^UüJI ^ '-jr" i
, ¿)V«JI 5-1 MS
Ayrıca bk. aynı eser V^- ; Buhalâ', s. 335, hâşiye 104.
j l ji- Bayân I, 344, II, 223; Hay. II, 131; Buhalâ', s. 54,
56, 94, 120 : Sofra, tabla, masa. Mu'arrab, s. 129;
BK II, 783 (254); Vullers I, 740; Steingass, s. 480;
Şuştari. s. 221.
Hay. IV, 68: Domuz. BK II, 794 (257); Vullers
I, 757; Steingass, s. 487. Hay. IV, 68:
. a—ıjUllj I . ¿j* (3"—-14 3
V1 ; ^yy^ Hay. III, 371 M I j ^) • Tarbıc
, § 77 : Mecûsîler'e
göre beş âlemden biri. Yeryüzünün ortasında Iranın
merkez teşkil ettiği bir dâire. Tarbic
, fihrist, s. 17
kelimesi.
s
Bayân I, 20 : Hıyar. Steingass, s. 490; Şuştari,
s. 223. Bayân I, 20: IjU- »&JI >
Hay. I, 82, VI, 172; Buhalâ', s. 102: Yazlık ev, bir
cins keten bezi, bu bezden yapılmış perde. Tab.,
Glossarium, s. 274-275; BK II, 803 (259); Vullers
I, 774; Dozy I, 416; Şuştari. s. 225. Buhalâ', s.
355-356, haşiye 128. Buhalâ', s. 102: J>» . ö& J
• ıSj». ¿y 3
ı^Slj Bayân I, 143; Hay. I, 82; Buhalâ', s. 126; Şârib va
'l-maşrüb, s. 276; Buldan, vr. 98a: Şeytan arpası,yulaf.
BK II, 809 (250); Kâmüs (md. J^jA rfüJl
JU) ; Vullers, I, 785; Dozy I; 419; Steing-ass, s. 495;
Şuştari, s. 229. Buhalâ', s. 126: j^ 1 i •
158 RAMAZAN ŞEŞEN
( ) ıS^/* Hay. III, 517, VII, 89: Tarçın. Vullers I, 785; Dozy
I, 420; Steingass, s. 496; Şuştari, s. 230.
( ¿.Ü b ) ¿¡IS Bayan II, 219;Hay. V, 340, 354; Buhaltf, s. 106; Faiâ'-
II, S. 45 : Tane, çeşitli yerlere göre dirhemin muhtelif
kısımları. Mucarrab, s. 145; BK II, 820 (263); Vullers
I, 803; Şuştari, s. 233.
Hay. III. 451 : Bu kelime lügatlarda yok. Fakat, Hay.
III, 451'de şu metin bulunmaktadır : ' ^ :
. tÜJi c> j U ) t j/c, j « jU^'J » : Jlij
Buna göre kelimenin aslının j olması muhtemeldir.

» '
Faza^il, s. 11; Mtfallimün, vr. 7 a :Çevgân topu, top.
Tab., Glossarium, s. 236; Kamus, rnd. öf y, Şuştari,
s. 236; Ağ. III, 243. R. Rahmeti Arat Armağanı, s.
186'da Prof. A. Ateş, bu kelimenin Türkçedeki top
ve topuk kelimesi ile ilgili olması lâzım geldiğini
söyler.
«oj Hay. V, 392, 398 : Arapçada kartal biti denen ve
bitten biraz büyük olan zehirli bir hayvan. Kaynaklarda
bu mâna yok (bk. BK II, 829). Hay. V, 398:
j «»jj» > ^ ^ jJI ¿j* I r i
.>• l^-li Jj-ij jU-^s j j Iüaİ İL.!)!^.«
V j Jz*J . A.JI £ j jLiY l
¿121 : l^l Jli ^¿"j ^11 J>j . »I y Yl^lj j jaJ'J ^„ir
jYl tilt Ja.4- lil jL.jll j r.JJI¿1 ¿ili i * ^JJl
.¿Ujl-IjjJUj.» ili cJai-«
(^Ij,") Hay. I, 239, II, 120, 249, III, 186, VII, 65; Buhalü
s. 196: Toraç kuşu. BK I, 479 (181-182); Vullers
I, 828; Dozy I, 432; Steingass, s. 291, Şuştarî, s.
239.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 159
jjVj S Hay. V, 91: Girdap. BK II, 835 (267); Vullers I,
828; Dozy I, 432; Steingass, s. 511.
j j i Hay. V, 91; Kuvväd, s. 262: Elbisenin dikilen yivi,
yiv. Terzi kelimesi buradan gelir. BK. II. 835 (267);
Vullers I, 828; Steingass, s. 511; Hay. V, 379 ha-
şiye 6; Şuştari, s. 243.
J^j-0 jjS Hay. III, 408: Kapı ve pencere üzerindeki yağmur
siperi, kepenk. Tab., Glossarium, s. 239 ; Vullers I,
838; Dozy I, 438. Hay. III, 408: Ul/U ¿i« - U j /
. JCjjj
Bayan III, 13 : Derî farsçası. BK II, 847 (269). Bayan
III, 13: VJ1*") p«^'1 >
843; Şuştarî, s. 247-248; Buhalä', s. 371 haşiye 163.
Buhalä', s, 129 : I¿U-JI jli - Jc i>lj4İl Ij^C j j
j u o Şarib va'l-maşrüb, s. 284: Destan, hikâye. BK II,
813 (262); Vullers I, 789; Dozy I, 441; Şuştari, s.
250.
.¿-o) "l^S Hay. ili, 236: Testi. BK II, 863 (276); Vullers I,
. - ' • -
877; Steingass, s. 525; Şuştari s. 251.
(«Co ) ^İ o Kuvväd, s. 261 : Deste. BK II, 863 hâşiye 8; Dozy
I, 441; Steingass, 523; Şuştari, s. 251. Kuvvad,
s. 261: Jl r - Vl JUjîl^k) Jİ İ,:J î
ojd'S Hay. H, 339: Şehir, köy, etrafında evler bulunan
köşke benzer bina. Mu'arrab, s. 150; BK II, 864
ve hâşiye 5, (276) ; Steingass, s. 525; Şuştarî, s. 253).
jliallo Bayän II, 103: El ile sıkılmış, süzülmüş. Şuştari,
s. 253. Bayän II, 103 hâşiye 2'de bu mânaya geldiği
izah edilmektedir. Bayän Ii, 103: ti'
160 RAMAZAN ŞEŞEN
(li-Ub ) ¡¿lio Hay. III, 219: Balık avlamak için kullanılan demirden
çatal bir alet, suçlunun boynuna geçirilen
çatal ve ağaçtan bir âlet, çatal temrenli bir ok
BK II, 898 (285); Vullers I, 932 Dozy,
I, 442, 475. Burada kastedilen birinci mâna lügat
kitaplarında zikredilmez. Bu manâ için bk. Hay.
III, 219, haşiye 4.
(to ) J o Hay.V, 66,69: Tipi {rüzgârlı kar). BKU, 881 (280);
Steingass, s. 535 ; Şuştari, s. 258.
3İJU0 Bayan II, 175: Arkadan esen rüzgâr (belki de arap-
çadaki jj o manasınadır). Bu mâna Taymuriyya
nüshasının hâşiyesinde kayıtlıdır. Bayan II, 175:
oHLüiJUU j a :JS oUJ j j j Jii j f y ^ i
(jiCo ) jlİso Bayan III, 36, 345; Hay. I, 115, III, 32: Toprak
ağası, tüccar. Ma'arrab, s. 146 ; BK II, 905 (288) ;
Tab., Glossarium, s. 246; Vullers I, 942; Dozy I,
467; Şuştari, s. 266.
î'jdîo Bayan I, 236; Hay. II, 130; Buhala s. 39, 201:
Dehliz. Mu'arrab, s. 154; Vullers I, 942; Dozy
I, 466 ; Şuştari, s. 267.
A'Ji Hay. V, 322; VI, 361: Yorgun. Mu'arrab, s. 147;
BK II, 888 (283); Dozy I, 469; Kâmüs, md.
Jljj ) 1)1 j j Hay. I, 189: Bir nevi hayvan, Hindistan'da varlıkları
kabul edilen bir ahali. Steingass 539 ( JIjj)î
Şuştari, s. 261. Hay. I, 180: iîU IjjHj JSj
.jl^J-lj ol» L ) )
Bayan I, 144 : Uzak. BK II, 894.
(ojj^ ) Sjjz Bayan II, 168: Küpeç (küçük küp). Mu'arrab, s. 145;
BK II, 889 (285); Steingass, s. 543; Şuştari, s. 262.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 161
(l-o ) ^ L j Bayan I, 222; Buldan, s. 100: Diba denen ipekli
kumaş. Mu'arrab, s. 140 ol?y •> VjUll, ^LJI
BK II, 908 (298) ; Vullers I, 946; Şuştarî, s. 268.
(jloJko) jL-V) j Bayan III, 189: Gözcü, üncü. Mu'arrab, s. 141 ; BK
II, 910 (289); Camhara III, 413, 550; Vullers I, 948;
Dozy I, 481; Şuştarî, s. 269.
(*>:> cj>) Hay. I, 135, V, 391: Siyah renk. BK II, 912 (289);
Vullers I, 952 ; Dozy I, 481; Şuştarî, s. 270; Hay.
V, 3^1 haşiye 1. Hay. V, 391: Â^jlo
¿JL-,1 J U
j/j Hay. VII, 8: Rezakî üzümü. BK II. 927 (293);
Steingass, s. 562; Şuştari, s. 278. Hay. VII, 8:
¿jjs-^ y^li j lejb "
(2~jj) Jlij j Bayan III, 78: Köy, mahalle. BK II, 978 haşiye
6; Şuştarî, s. 287. Bk. Jt- j
ö j j Hay. III, 277 ; Buhala s. 72: Reze, kapı eşiği üzerindeki
halka. BK II, 945-946 (299); Dozy I, 523 ;
Kamus ;jj ; Şuştari, s- 287.
(h-jj ) Jlİ- j Bayan II, 314; Fazl Hâşim, s. 80; Buldan, s. 99:
bk. 3yJ} . Mu'arrab, s. 158; BK II, 974 (300);
Vullers II, 31; Steingass, s. 594. .
/¿^j Çay. III, 370: bk.
Bayan II, 257; Hay. I, U2, V, 208, 209, 210, 488,
VII, 16: Damızlık kısrak (üjjj. kelimesinin dişisi).
Mu'arrab, s. 126; Kâmüs ; Vullers II, 52.
Cavâliki'ye göre kelimesinin muarrabidir.
j jJj Hay. III, 370: Kıyamet günü. Bu kelimeden mü-
racaat kitaplarında bahsedilmez. Hay. III, 370:
•^rr ' es ¿*U)y.>>_ o>v_)
Şarkiyat Mecmuası F. 11
26 RAMAZAN ŞEŞEN
¿jşjj j Bayan I, 143: Meşhur. Vullers II, 73; Steingass, s.
594. Bu kelime şeklinde de rivâyet edilir.
J-'JT^Jj Hay. VI, 452: Sırtlan yüzü. BK II, 981. Hay. VI,
452: ^-kJUş-j jr-L(¿fj) Faza il, s. 21: Kibritiyet tuzu (vitriol). BK II,
994; Kamus çjj ; Dozy I, 610; Steingas, s. 605;
Şuştari, s. 30ı.
JJ Z j Buhala s. 142: Zembil. Steingass, s. 610. Buhala
s. 142: W « (ol^iofU-j jJş - ¿J-Lu ¿jJ-lj jlS" ül»
u^ij, C.-» f y^j âs-uöi ^ ¿j1-; (J-^ j
Ayrıca bk. J^'j
j ) JjVj j '^-Sjj Hay. 82; Bayan I, 1 : Birbiri üzerine konmuş
tuğla ve kerpiç, kerbiç. Bayan I, 19: j i
Jbjj^ J^JI. Hay. 1,82: j çrjjj)
.^UüJ l
¿JSj3 Hay. III, 456: //aonp, sa/rarc. 5AT II, 1012-1013
(318); Vullers II, 127; Dozy I, 585.
Bayan I, 28; Faza''il, s. 21: Zırnık. Mucarrab, s.
174; 5AT II, 1017 (319); Tab., Glossarium, s. 277;
Vullers II, 131; Dozy I, 590; Şuştari, s. 311.
Sj^' j Buhala s. 46: Sadaka olarak dilenciye veya mahbusa
verilen ekmek. Sefil veya mahbus manâsına da
gelir. BK II, 1026 (321); Steingass, s. 619; Şuştari,
s. 316; Buhala, s. 311 haşiye 67. Buhala, s. 53:
.JİL-Je-jl ¿5^- J t Âs-UaJl y »
s,
(gj ) Hay. III, 157, 182, 373: Seksek kuşu veya balaban
kuşu. Mu'arrab, s. 170; BK II, 1030 (322); Dozy
I, 602; Steingass, s. 621; Şuştari, s. 318.
"JU'J'j Bayan III, 13; Tarbîc
, §. 141 : Zerdüşt dinindeki ga-
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 163
zeller, ilâhiler veya bunlara âit mecmua. Tab.,
Glossarium s. 219-, BK II, 1031 (322); Vullers II,
142; Steingass, s. 621; Şuştari, s. 319.
(o'j ) ¿Sj Hay. V, 463: Zambak. BK II, 1034 (323); Vullers
II, 146; Dozy I, 605; Steingass, s. 623-624.
îU' j Hay. II, 179: Zembil. Şuştari, s. 323. Mu'arrab, s s
s. 170: d* ...-o«* ...Â^-lij!!
j » <—- j Ull. t/ j
j j j Bayan III, 281; Kuvvâd, s. 264: Zembil. BK II,
1034 (323); Vullers II, 147; Steingass, s. 623-624.
Ju-jîj Bayan I, 130; Hay. II, 137, III, 187, V, 148, 418,
VII, 171-177: Büyük cüsseli fil (mamot). Mu'arrab,
s. 176; BK II, 1038 (331, 325); Vullers II, 151;
Steingass, s. 625, 626; Şuştari, s. 326.
( ¿ U j ) J j jC j Vay- I, 56, II, 207, III, 365, IV, 428...;
cOsmaniyya, s.
271...: Zındık, Mani dininde olan şahıs. Mu~arrab, s.
166-167; BK II, 1039 (324); Vullers II, 152; Dozy
I, 606, Şuştari, s. 326.
¿ j 5 Bayân I» 70: Kayık. Mu'arrab, s- 173; BK II, 1043-
1044 (326); Vullers II, 158; Steingass, s. 629;
Şuştari, s, 330.
^ Şarib va'l-maşrüb, s. 283: Astronomi cetveli, şakul.
Mu'arrab, s. 169; BK II, 1050-1051 (329); Vullers
II, 167; Dozy İ, 617; Steingass, s. 633;
Şuştari, s. 334. Şârib va'l-maşrüb, s. 283: J c ...
... jll JjUU J £JI j g ^JI J öU-ülJ jmUJIJİ
J»LU Ha y- III, 29: İki ev arasındaki üstü kapalı geçit,
şemsiye. Steingass, s. 638; Hay. III, 29 haşiye 4;
Şuştari, s. 338.
(¿1 f L ) q U Hay. V, 83, 482, VII, 232; Buldan, s. 98, 99: Bir
çeşit hind ağacı. Camhara III, 2z4; BK II, 1066-1097
(332); Vullers II, 181; Dozy I, 698; Steingass,
s. 638; Şuştari, s. 340.
28 RAMAZAN ŞEŞEN
(ol- ) j C Bayan I, 95; Kuvvad, vr. 163 b : Sade. Mtfarrab,
s. 198; Tab., Glossarium, s. 289; BK II, 1067-1068 ;
Vullers II, 183; Şuştari, s. 340.
Hay. V, 8, 47: Siyah ve berrak bir taş, kara kehriba.
Mu'arrab, s. 183; BK 1080 (386); al-Bîrünî,
Camühir, Haydaräbäd, 1355, s. 199; Dozy I, 624;
Steingass, s- 647; Şuştarı, s. 343-344.
Bayän I, 143: Beyaz. Bk.
( j ı Jus=~- Hay. 'III, 141 : Pişmiş çamur. Mu'arrab, s. 181; Kamus
J;»—•; Steingass, s. 658; Şuştari, s. 351. Mucarrab, s.
181:
4 J-S^bj « d^ - » jUll « J.ÄJ I » Â-A:» clH Jlâ
(
cOşmâniyya, s. 186 : /?eis, kumandan. cOşmaniyya,
s. 186 haşiye 9 ; H, 111-112.
cOşmâniyya,
s. 186: j l -•• ¿Uli ¿jvclä!Ij r JI^¡j J 3 I^CeJ
./l^- < J}/^'- Bayän I, 372, III, 9: Padişah otağı, çadır, çadır
perdesi, dehliz. Mucarrab, s. 200, jbl^- ; BK
II, 1112 (346 .Jjrjy-) ; Vullers II, 257-258; Dozy I,
647; Steingass, s. 668; Şuştari, s. 355.
«>?- r f
V'
360 5 kuvvad, s. 262, 263: Gübre. Mucarrab,
s. 186 Oj
5^-; Kamus Cn^ ; Vullers II,
284, Steingass, s. 671; Şuştari, s. 357.
3 Bayän I, 142: Soğuk.
oî Bayän I, 208: Zurna. Tab., Glossarium, s- 291, 301;
II, 1130 (354): Vullers II, 288; Dozy I, 650;
Steingass, s, 67b.
J l ^ îJ ' j ^ I, 122; Hay. V, 248; Buhalä s. 139: Kücuc/«n
alt kısmına giyilen elbise. Mu~arrab, s. 190;
Vullers II, 261; Dozy I, 650; Şuştari, s. 354. Bu
kelimenin farsçadan geçtiğini ve JIjy- şekillerinde
kullanılması da gösterir.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 165
(halkası, delinmiş şey. BK II, 1143 (356), ve haşiye
8; Steingass, s. 684; Şuştari, s. 352.
(üCl ) AJC, <4>-C Hay. II, 249, 25ü; Buhalâ s. 23, 24; Kaıvâd,
S. 265 : Sirke, et, bulgur ve kuru meyveden yapılan
bir yemek, bulgur. Kamus •çf*", BK II, 1151 (358);
Vullers II, 380; Steingass, s. 688; Şuştari, s. 3 3.
(cjC) "¿JjZL Hay. II, 48, III, 273: Bu halâ", s. 120: Küçük bir
yemek kabı, arapçada <->j&* derler. Mu'arrab, s.
27-28 197; Usan Nihâya, İbn alAşİr,
II, 171; BK II, 1152 ve haşiye 2; Vullers II,
309; Hay. II, 48 haşiye 5; Şuştari, s. 364.
(Bk. ve kelimeleri,
r Hay. V. 146: Sirke ile baldan yapılan müshil şerbeti.
BK II, 1153, (368); Kamus Cn^.'.C ; Minhcic aldukkan,
s. 38-39; Vullers II, 311-312; Steingass,
s. 689; Şuştari, s. 365. &v e kelimelerinden
mürekkeptir.
(i) jjc ~ Hay. 111,516: Güvercin. BK II, 1164 (362): Vullers
II, 320: Steingass, s. 695.
JJC-, ijoll- ' IJ-I M Hay. H, 111, V, 309, VI, 434: Semender (Yun.
salamandra). Mucarrab, s. 196: Tab-, Glossarium, s.
208: BK II, llö6-1166 (362-363)' ve haşiye 8: Vullers
II, 700: Şuştari, s. 371. Bu kelime yunaıca
ile farsça arasında müşterek kelimelerden olmalıdır.
^IPBL- Hay. V, 335, 487, VI, 27 : Sincap. BK II, 117 1
(367); Vullers II, 328 : Dozy I. 691: Steingass; s.
700: Şuştari, s. 374.
y j^L Buhalâ s. 197: Bir çeşit hurma. Mu'arrab, s. 189
j_jf , 199 j.jr" , 209: Kamus > jr~ • Şuştari.
s". 380.
166 RAMAZAN ŞEŞEN
Hay. V, 325: ?... Bk. Vullers II, 347
Steing-ass, s. 707. Hay. V, 325:
.ULMj
^ Hay. VII, 120: Otuz.
¿'jL? Hay. VII, 120: Simurğ. BK II, 1211 (376):
Vullers II, 372. Hay. VII, 120-121: fA* W j
^4! cfi j V j]z> ¿jvf^r j :JS » i—jlâilj
a ^ «^ş-» —-jlâJı»
du— Hay. III, 456 : Bir çeşit kuş (?). Hay. III, 456:
(i/U ) «/İH ^ If
'
130: s-
18: Radd Cö/a 'l-Naşarâ,
vr. 65 a: Ücretli asker, hizmetçi. Kamus ; Tab.
III, 1336: Hay. II, 130 haşiye 1: ŞuştarI, s. 391. Faza'il,
s. 18: Öjj^ j ji j Â^fliJl ^J j l ^jV l
r -ki-lj
... J^ j as-IJ J
Kâmüs JKi.'. »As^I—ü_j
JO-Vİ cf/liH , / u
^Illit fe ffay. II, 366: Buhala s. 50: Sultanî fesleğeni. BK
III, 1233, 1235 (383): Mufradât İbn al-Baytâr
III, 50: Lisan : Tazkirat Davüd I, 290: Vullers
II, 393: Dozy I, 717: Şuştarî, s. 393: Buhalci
s. 327 haşiye 50. Farsça şekilleri çoktur.
(^yU ) i) j>L i Hay. I, 28: Hay. III, 336, 530, VI, 374: Balıkçıl,
kara leylek v.s. gibi uzun bacaklı kuş nevi. Fransızcası
"echassiers". Muhaşşaş VIII, 153: Hay. III,
336 haşiye 8: Şuştarî,' s. 395. Hay. VI, 374:
^LJI j jLiJlj JüLSM jfl " J u«l;=-Y,,
. jLCAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 167
¿*İLHay . III, 182, 219, V, 234, VI, 475, VII, 37, 146:
Şahin. Mucarrab, s. 187, 204, 208: BK III, 1237
(383): Vullers II, 397: Dozy 1, 717: Şuştarî, s. 394.
(SjLîa. t £ jlü ) J^) jL İ Buhala s. 203: Beşpare denilen yemek, ön, bal,
zeytinyağı ve kaymaktan yapıları bir nevi pasta, kuş-
başı. Mu'arrab, s. 204 : u^U^- j J
^-jl s I j f j J Ijli- ö a.» «¿5jLilyi - j «ojLi * »
) «oSjLiM » Lls : j>-1 ^ ^ j JCj
İ.Uİ4 İ J / û ^J l «^jlüJI » y ^-jli j j£Lk)l< j
J «r^jlii-m . Buhala s. 400 haşiye 213:
Steingass, s. 256 <»0^-*: Şuştari, s. 396-397.
jji'Jz Hay- III, 535: ^arasz. BK III, 1625,
(484): Vullers II, 406: Dozy I, 724: Steingass, s.
731 : Şuştarî, s 398. Hay. III, 535: jl-iVl j
tjji^ t oV^V— * jjil» t^jib
e s »
j ^ L Bayan I, 161 : Ortaklar. Bu kelime kelimesinin
farsça kâideye göre yapılmış cemidir. Bayan
I, 161: J J ^j 1 J » : JS
• « ^ i
Hay. II, 367, IV, 147: Fahrussüdan, s. 84: Tarbı,
§. 156: Mucallimün, vr. 7 b: Şatranç. Mu'arrab, s.
209: Vullers II, 430-431: Dozy I, 759 ¿¿¿I :
Şuştarî, s. 403. J- : Cidd va 'l-hazl, s. 82, 89 :
Şatrancı bilen.
(,Ju«.i) aAl* i Hay. VI, 231: £/ çabukluğu, göz bayıcılığı. BK
III, 1269 (396): Vullers II, 431: Tab., Glossarium,
s. 312: Dozy I, 761: Steingass, s. 746: Şuştari,
s. 404.
jC-L^ Buhalas. 22 ^Lı i : Bilmek. Steingass, s. 762.
168 RAMAZAN ŞEŞEN
. >
j jçi, Bayan II, 283: Tab., Glossarium, s. 318: Şuştari,
s. 318. Bk. jjr~ .
(.jjl ) ¿jj^ Hay. III, 153: Güherçile (Arp. AcUlçU). Minhac aldukkân,
s. 216; BK III, 1038 (403); Vullers II, 477;
Dozy I, 801 ; Steingass, s. 765.
¿j Hay. I, 143; Şârib va 'l-maşrüb, s. 276: Tatlı. Bk.
J1j
(¿VIp-) Şârib va 'l-maşrüb, s. 283; Fahrussudân, s. 80;
Bayan IV, 88; Çenk. Mucarrab, s. 214; BK II, 664;
Vullers II, 517; Tab., Glossarium, s. 327 ; Dozy I,
845 ; Şuştari, s. 436.
¿Û-jL Faza il, s. 11; Muallimün, vr. 7 a; Radd cala'lNaşara,
vr. 65 a; Çevgân. Mucarrab, s. 213 ; BK II,
671 (226); Vullers 11,521; Dozy I, 854; Şuştari",
s. 438.
(^aL Hay. V, 222; Buhala s. 23, 212; Taze ve
yumuşak etten yapdan bir yemek, ekseri yumurta ile
pişirirler. Muhaşşaş IV, 128; Tabih, s. 14-15; BK
I, 465, III, 1346 (413); Vullers II, 530; Dozy II, 27;
Buhalâ s. 2t9 haşiye 39; Hay. V, 222 haşiye 3;
Şuştari, s. 449.
(•>H^y - fa» 273 Jj^UI II ; Beyaz şeker, nebat şekeri,
lobut ve
bir çeşit hurma. BK I, 466 (174); Vullers
II, 530; Mucarrab, s. 228; Dozy II, 21; Steingass, s.
808; Şuştari, s. 450. j j * Bayan III, 93; Hay. III, 187, VII, 179: Faza'il, s.
11 ; Eyer baltası, teber. Mu'arrab, s. 228; Alfaz alfârisiyya,
al-Maşrik, Beyrut, 1998, s. 111; BK I,
467 (173); Vullers I, 420; Dozy II, 21: Steiııgass,
s. 270; Şuştari, s. 451.
UkJ» <^,LkX Biğal, s. 134, 136; Faza il, s. 11; Çomak. Tab.,
Glossarium, s. 337; Vullers II, 531; Dozy II, 21;
Steing-ass, s. 808-809. Türkçedeki top kelimesi ile
alâkalı olması muhtemeldir.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 169
( OAT ) ¿Jİ Hay. V, 361; Buhala', s. 150; Taşt, leğen. Mucarrab,
s. 221-222; Vullers II, 542; Dozy II, 44; Steingass,
s. 302; Şuştari, s. 461.
Hay. I, 314; Buhala", s. 64, 127; Dört para, donenin
4/1'u. Kamus ; Steingass, s. 815; Şuştari, s.
462. Buhalâ", s. 127: ^ J>" Uud
A
J ^ s* il O^ U J
. iJj j { ıJJi Üyî VI ¿L . ^ f. Ijl
. £ ¿L>
ii» < ^JLJLjL) J .'nU Hay. III, 24, V, 226: Kabuksuz mercimek ile
sirkeden yapılan bir nevi çorba. Minhâc al-dukkan,
Mısır 1351, s, 220; BK III, 1356 (415); Tab.,
Glossarium, s. 341; Vullers II, 48; Steingass, s.
313; Suştarî, s. 463-464.
»;U Buhalâ", s. 69; bk. J ^ . Buhala s. 69 : j- J )
Ac Ji£ Ujj... LUiJ^Vj İ^J^K'VJ U-iiklg'
...
(tUL") JJÜ» Şay. 84, 92; Talk, pudra, barut. Kamus ; BK
I, 508-509 (187); Dozy II, 57; Steingass, s. 222,
818; Hay. V, 84 haşiye 1; Şuştari, s. 464-465.
Hay. V, 92 ; ^öj-û j *! y ¿Iii j JİUIJ»y>- j> l*»j>-j
-Ut l^âü^ jl J t jJüJI ^ ^ -Ut jUl jl ^ j l ^
..SjJUiia-
•i {«^r-uoj jj ¿ b Hay. II, 366; Şârib va 'l-maşrub, s. 283: Tambur.
Mu~arrab, s. 222; BK II, 88 (281); Vullers II,
548; Dozy II, 63; Steingass, s. 820; Şuştari, s. 466.
jUL" ) jCl- X Bayan II, 342, 345, IV, 50; Hay. III, 346; Buhala",
s. 105; Biğâl, s. 105; Kuvväd, s. 262; Omuza atı-
lan keçi veya deve kılından yapılmış bir çeşit sarık
170 RAMAZAN ŞEŞEN
ucu, teylesan. Mtfarrab, s. 227; BK III, 1314 (417);
Vullers II, 553; Steingass, s. 824; Şuştari, s.
470. Mu'arrab, s. 227 haşiye 1 ; ish jU l j J
... jL«ııç^y: Bayan III, 122; Musa ağacı. BK III, 1385-1386
(423) ; Vullers II, 589; Steingass, s. 873.
Faza il, s. 21 (Emanet H. jM) : Defne ağacı. BK
III, 1396 (424); Vullers II, 594; Dozy II, 230;
Steingass, s. 877 ; Şuştari, s. 476.
( j l f ) Buhala s. 77; Kalbur, elek. BK III, 1784 (517);
Dozy II, 205; Şuştari, s. 479.
/¿Is Hay. III, 371: ¿y> j ÂliJI ^ L ¿UÖJT}
liJ ^ jbj j o b .Li l j jjLII ,Li l j j ¿1İ-1
. jüj tjrj-i ^ J «jils»
Bayän I, 60, III, 67; Hay. VII, 36: Ziraat, ekin.
BK I, 284 (119); Vullers I, 284; Steingass, s. 189.
(.jjll.) ¿¿)l i i ç i JlÎ Âıı/ân IV, 51; Hay. V, 193 ; Buhala s. 179,
203, 229; Kuvvâd, S. 265 : Bulamaç, pâluze. Mucarrab,
s. 247; Tab., Glossarium, s. 407 ; BK I, 358
(143); Vullers II, 634; Steingass, s. 905; Buhala
s. 401; Şuştari, s. 487.
(...O-t) ^^dÜ l Jjlâl Buhalas. 31: Kamış helvası, peynir şekeri,
şekerleme, beyaz şeker. Kämus ; BK I, 360,
III, 1438 (434): Vullers II, 635;" Dozy II, 284;
Steingass, s. 233, 905; Buhalü s. 297 haşiye 49;
Şuştari, s. 487.
(vibl j j ) Jjf / Hay. IV, 156; Tarblc
, §. 43: Karakulak denilen
hayvan. Mu'arrab, s. 238 ; BK I, 398 (152); Kamus
J > ; Steingass, s. 914; Şuştari, s. 490.
1^9 Faza il, s- 30; Hay. IV, 156; Oncü asker, postacı
ve posta kılavuzu. Dozy II, 262 j\ j' , Mu'arrab, s.
238.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 171
(«C~j) Jll'j Hay. II, 366: Fıstık. Kamus ; Vullers II, 680;
Dozy II, 264 ; Şuştari, s. 500. Kamus ;
Hay. V, 484, VI, 27, VII, 305: Karsak
porsuÂ:. Mu'arrab, s. 248 ; £amös ¿ki; BK III, 1503
(449); Vullers II, 694; Dozy II, 285; Steingass, s.
940; Şuştarî, s. 506.
(" jL, ) 4< Sİ» Bayan III, 13: Pehlevi dili. Şuştari, s. 509. Fihrist
- V «• /
Ibn al-Nadîm, s. 19: ^liM^ U : ¿r <ÖİJUft JS
ji^iiıu'» . <)j4ii_5 AJy^Ji
... jl-^ î Jc- ^
Bayan III, 68: Elçi, postacı. Mtfarrab, s. 243; Dozy
II, 292; Steingass, s. 167, 943; Şuştarî. s. 509. Mucarrab,
s. 243: .. jlkiJ I Jj- j ^-¿Jl
(ju, ) JLİ Hay. VII, 81-84, 86-119: Fr7. BK I, 446 haşiye 6;
Şuştari, s. 510.
fö Hay. V, 484, VI, 27: /¡TaW BK III, 1516 (452);
Vullers II, 707; Dozy II, 296; Steingass, s. 948;
Şuştari, s. 515. Ibn Battüta: ¿ V ¿j- ^ ı^ J
1^9jL o -U4H <1« âj j
s>
ö " l/'LJI e/13 jjbl . I4Lİ
, 4İU- Jc ju ÂL^İ» İ4-0 J _/.i)l J
Bu kelimenin türkçe olması muhtemeldir.
( Hay. III, 202, V, 473, VI, 171: Keklik. Mu1 arrab,
s. 261; BK III, 1588; Kamus ; Steingass, s. 951;
Şuştari, s. 518.
¿J Hay. V, 94: Kırmız. Mu'arrab, s. 269, 271; BK III,
1527 (455); Vullers II, 722; Dozy II, 338; Steingass,
s. 906; Hay. V, 94 haşiye 3; Şuştari, s. 518.
ji Buhala", s. 106: Faza il, s. 45: Kırat ( bir para birimi
). Mucarrab, s. 256; Kamus ; Steingass, s.
998; Şuştarî, s. 551.
172 RAMAZAN ŞEŞEN
jlaJg' Bühala s. 46: Kaçar (?) . Kelimenin manâsı vazıh
değil. Buhala s. 308 haşiye 63 : J^ r cJ ^ ^
o-İa C.İ:>o ^3 tj^l i » j-^U^-o JjLill
... j-c-'U-lâ ,3-jU]! j-k^a.ll  — A.iil,j
Buhala3, s. 46: f f ¿'Us-J C^-TUj
Farsçada jL's' kelimesi âlet ve edevat manâsına
gelir.
Hay. IV, 374, VII, 32; Cidd va 'l-hazl, s. 77 : /Tâğzi.
Vullers II, 773; Şuştari, s. 557. Kelimenin aslı çince
olup Arapça'ya Farsça yoluyla geçmiştir.
Bayan I, 142; Faza il, s. II: Mavali tarafından
harplerde kâfirlere karşı kullanılan bir silah, tapuz
olmalı. Tab., Glossarium, s. 455; Makdisi, al-Bad'
vaH-târih, Paris 1899-1919, VI, 72; Bayan I, 142
haşiye 6; Şuştari, s. 558. Bayan I, 142:
aii j f Ifrî ¿A ^JY 3 UlJV I çij ^
Bayan IV, 12; Hay. I, 244, III, 19: İştahı artırıcı
bir şurup, reçel. Mu'arrab, s. 298; Vullers II, 783;
BK III, 1579 (469): Dozy II, 488; Steingass, s.
1009; Şuştari, s. 559.
s
'Jlf Hay. I, 143: Öküz-BK III, 1766 (514); Vullers II,
944. Hay. I, 148: jl f J.jt"i
¿L^jif Hay. I, 152, V, 459, VII, 243: Manda. Mu'arrab,
s. 108; BK III, 1765 (514) ; Vullers II, 947 ; Steingass,
s. 1362. Hay. VII, 243: V H ö ^
. jLsü J U j 3 Î j*V jll j c V j/ilJjŞJ
Hay. I, 57, VI, 172: Muslin, bez. Mu'arrab, s. 294 ;
Tab., Glossarium, s. 449; Vullers II, 81'-812; Dozy
II, 453; Steingass, s. 1021; Şuştari, s. 567.
( 4, jf ) Bayan III, 51; Hay. V, 267 : Bakkal dükkânı. Mucarrab,
s. 292; BK III, 1613; Dozy 11,453; Steingass,
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 173
s. 1021; Şuştari, s. 567. Bu kelime şekillerinde
dahi okunur.
( V/ " Bayan I, 141: Boyun. Mucarrab, s. 279; Dozy 11,
454; Steingass, s. 1080; Şuştari, s. 568. Kâmil III,
1158: : Jli OAİIj s^jT^i ^ O-A) s
• • • o^l i «LÎJİy » : JİTJIJUC- V
ve haşiye 3: ^^ 3*3 J®
• • • «¿.jjvn» jl£ 3
j ¿f'Oşmâniyya , s. 172, 179, 186, 187, 237. 238: 5aifân
I, 144 : Yapmak. Steingass, s. 1022. Kelimenin imlâsı
hatalıdır. Câhiz'ın verdiği manâya göre kelimenin
bugünkü imlâsı olmalıdır (cOşmân, s. 179).
^ -
(L,/ ) ^¿jÇ' Buhalâ, S. 212: Büryan ve çevirme kebabı. BK III,
1790 (521); Vullers II, 971; Dozy II, 454; Steingass,
s. 1080 ; Buhalâ s.; 408 haşiye 225; Şuş-
tari, s. 571. kelimesi kebap şişi manâsına da
gelir.
(aşmış yırtıcı kuş yavrasu. Mucarrab, s. 280; Steingass,
s. 1022; Şuştari, s. 572. Mucarrab, s. 280 :
/
¿ j f Hay. III, 21: Büyük balta. BK III, 1617 haşiye 8;
Kâmüs, Şurâh, Şihâh j j i Hay. I, 21 haşiye ";
Şuştari, s. 572.
jjff ) jSjTy Hay. VII, 71, 75, 119-120: Gergecien. BK III, 1622
(477); Vullers II, 820; Dozy II, 458 ; Steingass, s.
0 4. Kelimenin aslı Sanskritçe'dir.
S T Hay. II, 354, VII, 9 : Turna kuşu. BK. III, 1625
(484); Kâmüs ; Vullers II, 821; Steingass, s.
1024; Şuştari, s. 574.
^ ij f Bayân III, 542; Hay. V, 468, 469: Yüznumara, ke-
' nef. BK. III, 1632 (480); Vullers II, 826; Stein-
174 RAMAZAN ŞEŞEN
gass, s. 1026. Bayan III, 242 haşiye 7; j ) J&
j&ö » sl-i jf r lijJL» j^- ı ei
Arapça ile Farsça arasındaki müşterek kelimelerden
olduğu söylenir (bk. zikredilen yerler).
Z'J'jf Hay. IV, 6, VII, 36: Kişniş otu. BK III, 1635 (483);
Vullers II, 812; Dozy II, 462-463; Steingass, s.
1027; ŞuştarI, s. 576.
(Â! î ) jîjJl'lfjU T Kuvvad, s. 262; Faza il, s. 44: Dikiş veya kanun
yüksüğü. Dozy 11,464 fars. daha
sonra , aynı zamanda jUsi" ve jl¿J Î
cemi ol iledir; Steingass, s. 114 115 iiyujfl ;
Şuştari, s. 580 .
jâS' Hay. VI, 452: Ari/an; Vullers II, 853; Steingass,
s. 1037. VI, 452 : a J V I U : JuU^J I JÜ»
.lüîCjl L
• • • ^.JaJl jlıiSCll
Aynı sahife haşiye 1 : c/l-Vl jc^UI^L^JOjj j Uf j
• •• jla^Jil
¿ud> Bayan I, 144 'if : Söylemek. Steingass, s. 1091-
1092.
"^jdi " III, 224 : ATa/as, ¿ûWe. ATâmös ^juT ; fiAT III,
1708 (502) ; Vullers II, 898, 1037; Dozy II, 492;
Alfâz al-fârisiyya; Şuştari, s. 593 .
( - C ) "«06İİ'' Fahrassüdan, s. 84: Gengele denen müzik âleti. Men-
şe-i Hindistan'dır. 5 ^ 111, 1846 haşiye I; Dozy II,
495. Fahrussüdân, s. 84 : ^s*«-« »Le- ^J j
//aı/. V, 69 : Dağ. 5AT. III, 1743 ve haşiye 4. //ay.
V, 69: ^^Jl i-jliJl. a-yJl dÜJij
• • • jJ-lyfc jUJl; «
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 175
•ç-ji V, 400: Penceresiz ve kamıştan yapılmış ev.
BK. III, 1723 (505); Vullers II, 909; Dozy II, 496;
Steingass, s. 1059; Şuştari. s. 598.
j i Ç Biğâl, s. 120-122: Soy olmuyan, işe yaramıyacak
hâle gelmiş hayvan. BK. III, 1724 (505); Vullers II;
910; Steingass, s. 1060; Şuştarî, s. 599. Biğal, s. 190 :
• ¿¿X jp -*•-«! -¿-if- js j
j f Bayan I, 144; Hay. III, 535 j/^ ; Kör. BK III,
1724.
s
(<-/') ^' f Hay. I, 31, IV. 45, 102, VI, 364, 442, VII, 141: Kö-
pek balığı (arab. ). Mucarrab, s. 283; BK III,
1729-1730 (507) ; Hay. IV, 45 haşiye 3; Mu'cam
al-Mac
lüf, s. 225-226; Şuştarî, s. 603. Bu kelimeFarsça'da
köse manâsına gelir. Buradaki manâ fars-
ça lügatlarda zikredilmez.
Buhalâ, s. 54 iS' c S ' : Kimak vilâyetine ait. BK.
III, 1758 (511). Buhalâ, s. 329 haşiye 96'da al-Bîr-
öni'den naklen ağacı hakkında tafsilâtlı bilgi
verilir. Bu malûmattan ^li. ağaçından yapılan kapların
Türkler tarafından imâl edildiği anlaşılır.
Buna göre kelimesi "Kimak iline" işâret etmelidir.
Buhalâ, s. 54: • • • ^ ^J* tsi"® jLaillj
L r i jlj)Yl
(^jjjY) /jjjv Hay. I, 81: Lâjiverd. BK. III, 1876 (541); Harezmî,
s. 148; Vullers II, 1071; Dozy II, 507; Steingass, s.
_ 1111; Şuştari", s. 609.
(s. 299; K. al-Tabıh, s. 76; BK. III, 1912(549)
ve haşiye 8; Vullers II, 1103; Dozy II, 557; Steingas,
s. 1131; Şuştari, s. 616.
ç. Bayan I, 144 (zamir, ol) ; Buhalâ, s. 22, (zam., ol.);
Bayan I, 144 (nefy edatı).
176 RAMAZAN ŞEŞEN
jC Hay. Yılan balığı. Mucarrab, s. 338; Lisan,
II, 433, VII, 314, XVIII, 154 ; Hayat al-hayavan,
Damîrî, I, 55, 242; Vullers II, 1116; Dozy II, 564;
Steingass, s. 1140, Şuştari, s. 621 .
C A O VI1 '
24 3 : K ° y u n -
1V> 2078, haşiye; Steingass,
s. 1362. Hay. VII, 243: j^all ^J J-Lj
( ¿IV ) ¿IV Bayan I, 28; Hay. V, 374, 468; Faza il, s. 21: Kur-
şun oksidi, mürdüsenk. Murarrab, s. 317; Kamus
; Muctamad, s. 342; Camahir, al-Birüni,
s. 259; BK. IV, 1981 (561); Vullers II, 1154;
Dozy II, 578, 580; Steingass, s. 1210 ¿-b^, .
Şuştari, s. 629.
Bayan I, 142: Erkek, kahraman. Bk. Steingass, s.
1211.
(¿^L^by-») Hay. V, 350: Mürdüsenk. Mu'arrab, s. 317,
haşiye 2 ; BK IV, 1984 (563); Dozy II, 580; Steingass,
s. 1212; Şuştari, s. 631 . Hay. V, 350 ^-b^J), :WU»
c f ^Ji ) ] Jşx»:_aî Jj .f tâ Ul j
Bayan II, 82: Hudud beyi, iranlıların reisi, bey. Mucarrab,
s. 317; BK IV, 1987 (562); Dozy II, 580; Steingass,
s. 1214; Şuştari, s. 631.
^ Hay. VII, 121: Kuş. BK IV, 19^0, pehlevı: mark.
Hay. VII, 121: i.^11, ]tyiy, Â^jUSI, Ayrıca bk.
il^jU,! .Jy b
jş'y Bayan I, 19 : Sirke ile pişirilen et yemeği, yavan un
çorbası, içine ıspanak ve keşniz gibi şeyler koyarak
hastaya yedirdikleri etsiz yemek. Vullers II, 1173
> Steingass, s. 1223. Bayan 1,19: i
OJJ^
Bayan I, 143, 144 : Serhoş. BK. IV, 2007. Bk. v , j
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 177
(¿Uy. ) jCl/ Hay. VI, 130: Bir nevi hurma. Bu hurma Medine'de
jljjiU , Basra'da J j adı ile tanınır, ¿Ll.
ile jljjil,.! arasındaki manâ yakınlığı da bunu
teyit eder (bk. Muhaşsaş, Bulak, 1318, XI, 133).
Hay. IV, 130 : ^Sİ M jl ^ j î S^-aJI J* î Jİ j
;4.JU:.Aî ;r1, 2).
(jkı^) jjj » Bayan III, 13 : Mecusî hakimi ve din adamı. Pehlevîcede
"magupat" şeklindedir. BK. IV, 2048 (575-
576); Vullers II, 1224; Dozy II, 622; Şuştarı, s.
646.
(-¿¿•^z) Bayan II, 168: Nardenk denen pekmez ( arapçası
dir.), kaynatılarak sülüs hâle getirilmiş şarap,
meyfahtac. BK VI, 2073 (580); Vullers II, 1256;
Dozy II, 626; Ağ. VII, 275; Bayan II, 168, haşiye 8,
169; Şuştarı, s. 653.
La Hay. 1, 81, V, 351: Sırça, mine. BK. IV, 2082-2083
(582 ve haşiye 4); ZDMG 58, 167; Vullers II, 1258;
Dozy II, 631; Steingass, s. 1346; Şuştari, s. 655.
j Bayan I, 144; Buhala s. 22: Her ikisinde de nefy
edatı. Bk. Steingass, s. 1346.
Hay. IV, 130, 139: Hindistan cevizi. Kamus ve Lisân
j^l , ; Vullers II, 1274; Steingass, s. 1870. Kelimenin
aslı Sanskritçe'dir
¿ u Hay. V, 266, 268: Kedi. BK. IV, 2098 (584); Vullers
II, 1278; Steingass. s. 1372 .
(Kamus. ¡Steingass, s. 1375; Şuştari, s. 659. Hay.
V, 301 haşiye 2: 4İ > i t j jU.1 ^L » j
« • • «4.91 t jAA
Şarkiyat Mecmuası F. 12
178 RAMAZAN ŞEŞEN
Bayan II, 214: Çörek otu, mısır anasonu. BK IV,
2108 (586); Dozy II, 632; Steingass, s. 1381; Bayan
II, 214 haşiye 2; Şuştari, s. 159-
Şdrib val-maşrüb, s. 283: Ney. Mucarrab, s. 340; BK
IV, 2113 (587); Dozy II, 132; Steingass, s. 1388 (pehlevî:
J öl') ; Şuştari, s. 111,
£ Hay. IV, 157: Halı. BK IV, 2120 (589); Vul-
" lers II, 1298; Dozy II, 148; Kamus £ ; Steingass,
s. 1381; Şuştari, s. 114.
(^fj ) ^ J Hay. VI, 504: Nergis. Mucarrab, s. 331; Kâmüs
l_r»-j ', BK. IV, 2129 (590); Dozy II, 155; Steingass,
s. 1395; Şuştari, s. 115.
¿j Hay. II. 311; Muallimün, vr. 7 b: Tavla. Mu arrab,
s. 331 ( Jjdli ,_J ¿J* ¿.¡.oiljj); Kamus
3 y ; BK IV, 2127 (590); Vullers II, 1303; Dozy
II, 155.
Kuvvâd, s. 215 ; Küfe1 de yetişen pek makbul bir hurma
çeşidi. Mu'arrab, s. 338; Kamus o „ y ; Tab., Glossarium,
s. 508; Şuştari, s. 117.
(«C-ÜL» 340; BK 2142 (593); Vullers II, 1315; Dozy II, 119;
Steingass, s. 1402; Buhala3, s. 297 haşiye 50; Şuştari,
s. 171.
(jy-J'y) J>.ji Biğcil, s. 15; Bu kelime lüğatlarda zikredilmiyor.
Fakat, Câhiz "hoşça ye" şeklinde tercüme ediyor.
Bu manâya göre kelime bu günkü imlâ ile .j^-J-y
şeklinde yazılmalıdır. Bi'gal, s. 15 ;
.«LJ» J . USÛl
Jjll'; Bayân, 28; Hay. V, 327, 349; FaicCil, s. 21; Tarb'i
§ 78, 147; Nişadur. BK. IV, 2200; Vullers II.
1315; Steingass, s. 1402, 1434.
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 179
ijjylz Hay. I, 229: Tuzlanmış ve biraz kurutulmuş çiğ et,
pastırma. BK İV, 2170 (597); Dozy II, 721; Şu§-
tarı, s. 177. Hay. 1,421 (istidr.); ö j eU
,Hay. I, 229 : ^J jfJt.j t/UI ^ j V
c H ^ ojLa U ¿}V>J oJ-Ö l ¿jv> ^A ) _} ^¿¿J ^
^ iajl j İSoOİI jU' L Jj i j Ş
.sJU¡»¿i Jj dllij [J - J-JL_jJ JullUjl
(d^jrj ) //aiT. IV, 370; rar£z: s. 140; Radd'ala '1-NasarS, vr.
67 a: El çabukluğu, göz boyacılığı. Mucarrab, s. 337
; IV, 2224 (605); Vullers II, 1385; Kamus
çj? ; Dozy II, 741-742; Steingass, s. 1441; Şuştari,
s. 683 .
(ıjjjjy ) ıSjjjv VII, 8 tijjjJL^JI: Bir çeşit üzüm. Şuştari, s.
685. Hay. Vll, 8: Jj^ j
.¿juül «sj r
(•Jv'<) ilJw Bayan III, 24, 25: Mızrak temreni, harbe. Mucarrab,
s. 332; BK IV, 2226 (605); Vullers II, 1386; Steingass,
s. 1442; Şuştari, s. 685.
G j V )
VI
'
364: Nilaf
er-
BI> IV> 2231 - 2232 (602)
Vullers II, 1391-1392; Kamus jj j ; Steingass, s.
1444 Şuştari, s. 686. Farsça şekilleri muhteliftir.
^ Bayan IV, 50: Göğse kadar olan kısa kürk, yarım.
Mucarrab, s. 339 ; BK IV, 2233 (606); Dozy II,
743; Steingass, s. 1444; Şuştari, s. 687. Bu kelime
Hay. III, 181 (olf'J'de dahi geçer. Anastas
Karmeli, bunun atmaca gibi küçük cüsseli av kuş-
larına verilen umumî bir isim olduğunu söylemiştir
(bk. aynı sahife haşiye 8).
44 RAMAZAN ŞEŞEN
j ^ Fazâ'il, s. 8: Abbasilerin başlangıç devirlerinde bir
askeri sınıfa verilen ad olmalı. Fazâ'il, s. 8:
. i>j>s* Jİ3 Vl j ii_o-¿j! L« j i jljá - ff
j j ú Búhala, s. 84: Havan. Mu'arrabi s. 346; BK IV,
2312 - 2313 (618); Steingass, s. 1487; Şuştarî, s.
697. Pehlevî "hâven".
j u ^ ) jj^ft, Bayan III, 13: Ateşkede papazı veya kayyimi. Muc-
' Qrra&, s. 351; IV, 2320 (620); Vullers II, 1447;
Steingass, s. 1494; Şuştari, s. 699.
Bayan III, 114, 167, 228; Hay. I, 173; Biğâl, s. 32:
Rahvan at ( jiçi n kullanılır.). Mu'arrab, s. 350;
Dozy II, 765; Şuştari, s. 706.
jlİ_Vjl > V, 289: Bülbül. BK IV, 2333 (621); Dozy
II, 756; Steingass, s. 1498 . V, 289:
t t *
ö'j" — <— - A»J
jlj l ) jljl j Bayan I, 20 : Pazar. Bayan I, 20: ó j
j^l«jljlj »
Vullers I, 172: ;l jl = çarşı.
( Jl» ) Jl j Hay. V, 253, 362: Balina. Mu'arrab, s. 52 Jl ; BK
I, 224 Jl , IV, 22 2 Jl^; Vullers II, 1407; Dozy II,
776 ; Steingass, s. 149, 1458; Hay. V, 362 haşiye
5. Aynı sahife metin: jS I [jS'ls.jJ âC— JUI j
.WIji
F aza il, s. 29, Bay ân III, 18: Kemend. Lisan
ja); Dozy II, 845 ; Steingass, s. 1482; Akrab almavârid
II, 1491: L-jUll, y» JJ Şuştari,
s. 694.
^X j Bayan 1, 20: Çiçek hastalığına tutulmuş, çiçek hashastalığı.
Vullers II, 1435 ^U» ¿.L . Bayan 1, 20 :
CAHİZ'İN ESERLERİNDE FARSÇA KELİMELER 181
Hay. II, 367 : Yasemin çiçeği. Mu'arrab, s. 356; BK
IV, 2418-2419 (634); Dozy II, 847; Steingass, s.
1526; Şuştarî, s. 714.
Hay. III. 371, V, 526: Kar, buz. Vullers II, 1511;
Steingass, s. 1528.
Bayan III, 56: Yelme (üste giyilen askeri aba), içi
doldurulmuş palto. Mucarrab, s. 355 ; Tab. I, 2402,
Glossarium, s. 571; BK IV, 2449 (638); Vullers
II, 1527; Lisan J^. ; Dozy II, 854 ; Steingass,
s. 1536; Şuştarî, s. 718. Prof. A. Ateş, bu kelimenin
Divân Luğat al- Türk'teki "yalmak" ve bu günkü
yelme kelimelerinin aynısı, türkçe bir kelime olmasının
muhtemel olduğunu söyler (bk. R. R. Arat
Armağanı, s. 187).

Konular