Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ve Şevkî’nin Farsça Şiirleri

Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 7, İstanbul 2011, 69-106.
ÖZET
Osmanlı Divan Edebiyatını anlamaya ve yorumlamaya
yönelik önemli malzemeler sunan divanlar, tezkireler ve
tarih metinlerinde daha çok döneminin öne çıkan üstad
isimleri değerlendirilmekte ve bu metinleri yayıma hazırlayan
araştırıcılar da öncelikli olarak bu konumdaki
şair/yazarları öne çıkarmaktadırlar. Ancak ilk olarak tercih
edilmeyen ikinci sınıf şair/yazar kategorisine girebilecek,
tezkirelerde hakkında çok fazla bilgi yer almayan, eserleriyle
yaşadığı dönemde üstad şair/yazarlar kadar ses
getirmeyen isimler ve eserleri incelendiğinde yaşadıkları
dönemdeki edebiyat algısını görebilmek mümkün olabilmektedir.
Bu yazıda yakın zamanda yayımı yapılan
Edirneli Şevkî Divanı değerlendirilecek, Şevkî’nin kendi
döneminin şiir tarzına ne ölçüde yön verdiği üzerinde
durulacaktır. Edebiyat tarihlerinde öne çıkarılan bu
yüzyıla ait folklorik üslubu bir üst basamağa taşıyan
kullanımın Necati Bey dışında dönemin başka şairlerinde
de rastlanabildiğini göstermesi bakımından bu ve benzer,
arka planda kalmış isimlerin tanıtılması ayrıca önemlidir.
Şiirinin taşıdığı folklorik öğeler ile Şevkî’nin üslubu
folklorik özellikler taşıyan ama onu estetik bir düzlemde
sunabilen bir tarzdır. Yazının sonunda divandaki Farsça
şiirlerin çeviriyazımı da yer almaktadır.
ABSTRACT
Divans, tazkiras and history boks provides important
information to understand and interpret Ottoman Divan
Literature. In these texts prominent names in their own
periods are mostly evaluated by researchers who prepare
these texts for publication. However we may categorize
some poet/authors as second-class writers that they are
not prominently preferred by tazkira writers and we can’t
find too much information about them in these kind of
books. When examined the works of these writers it is
possible to see the perception of literature in their period.
In this review article Edirneli Şevkî Divanı which
published recently will be evaluated and will be focussed
on Şevki’s style of poetry in his period. It is also important
to introduce names like Şevkî in terms of showing up
stylistic features of folk style in their poems as seen in
Necati Bey’s style in this period. Şevkî’s style with folk
style in his poems at the same time has an aesthetic
aspect. At the end of article, there will be transcription
writing of Persian poems in Divan.
ANAHTAR KEL İ MELER
Divan, Edirneli Şevkî, Farsça şiirler.
KEYWORDS
Divan, Edirneli Şevkî, Persian poems.
Osmanlı Divan Edebiyatı dönemini anlamak ve yorumlamak, büyük
ölçüde altı yüz yıl boyunca ortaya konan eserlerin çeviri yazımlarının
yapılması ve üzerine yapılan değerlendirmeler ile mümkün olabilmiştir.


Yard. Doç. Dr., TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Ankara (isinsu@bilkent.edu.tr).
TUBA İSEN DURMUŞ
Edirneli Şevkî Divanı
Üzerine Değerlendirme
ve Şevkî’nin Farsça
Şiirleri
An Evaluation on Edirneli Şevkî Divanı and
Persian Poems of Şevkî
70 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Tezkire ve tarih metinleri bu yönüyle dönemin kültürel ve tarihsel ortamına
dair ipuçları sunarken, divanlar da hem dönemsel dil ve üsluba
hem de değişim ve gelişimlere ışık tutacak içeriğe sahiptirler. Divan neş-
retmeye niyet eden araştırmacıların tercihlerinin daha çok birinci sınıf
şair olarak nitelendirilebilecek, döneminin öne çıkan üstad isimlerinden
olması, dönemler arasında şiir gelişimi açısından ne gibi farklar ortaya
çıktığını/çıkabileceğini göstermektedir. Ancak öncelikli olarak tercih
edilmeyen ikinci sınıf şair kategorisine girebilecek, tezkirelerde hakkında
çok fazla bilgi yer almayan, yazdığı şiirleriyle yaşadığı dönemde üstad
şairler kadar ses getirmeyen şairler ve divanları da incelendiğinde yaşadıkları
dönemdeki şiir algısını görebilmek mümkün olabilmektedir. Örneğin
16. yüzyıl, sadece edebiyatta değil her alanda üstad isimlerin yetiş-
tiği bir yüzyıldır. Bu yüzyılın divan sahibi şairler olarak akla ilk gelecek
isimleri Fuzuli, Baki, Hayali’dir. Ancak bu isimlerin Osmanlı coğrafyasında
şiirleri ile gündemde olmaları kuşkusuz İran ve Arap edebiyatlarından
gelen bir etkilenme ile birlikte bir yandan da 15. yüzyılda, Necati
Bey ve Ahmet Paşa gibi öncü isimlerin bu yolu açmaları ile de mümkündür.
Edebiyat tarihlerinde ise Osmanlı edebiyatında şiirleri ile belli tarz
ortaya koymuş şairler daha çok yer almaktadır. Örneğin 16. yüzyıl tezkire
yazarlarından Latifî, eserinde 15. yüzyılın üstad şairlerinden Necati
Bey’den söz ederken, şairin atasözü ve deyimlerle örülü üslubunu yeni
bir tarz olarak sunmaktadır (Canım 516). Edebiyat tarihlerinde de Necati
Bey’in folklorik üslup diyebileceğimiz konuşma dilinin bir adım ötesindeki
üslup öğelerini estetik bir seviyeye taşıdığına ve yüzyıla yön verdi-
ğine dair bilgiler yer almaktadır. Bununla birlikte Necati Bey döneminde
yaşamış ve üretmiş, onun etkisinde kalarak bu doğrultuda eser vermiş
şairlerin de olabileceği ve bu isimlerin şiirleri incelenirse dönemin geneline
dair önemli çıkarımlar yapılabileceği de göz ardı edilmemelidir1
.

1
Mehmed Çavuşoğlu, Necati Bey Döneminde yaşamış ve onun takipçilerinden olan
Amrî, Vasfî ve Üsküplü İshak Çelebi Divanlarını yayıma hazılamış ve divanların
önsözünde Necati Bey kadar tanınmasa da dönemin şiir üslubuna yön veren bu tür
isimlerin divanlarını yayımlamanın öneminden söz etmiştir. Mehmed Çavuşoğlu
(Haz.)(1979). Amrî, Divan. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları;
Mehmed Çavuşoğlu (Haz.)(1980). Vasfî, Divan. İstanbul: İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları; Mehmed Çavuşoğlu (Haz.)(1990). Üsküplü İshak Çelebi,
Divan. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 71
Elbette bu yaklaşım, Osmanlı divan edebiyatı içinde eser vermiş her şair
ve divanı için düşünülebilir.
Bu çerçevede yakın zamanda yayımlanan eserlerden biri de 15. yüzyılın
sonu ile 16. yüzyılın ilk yıllarında yaşamış Edirneli Şevkî’nin divanıdır.
Şairin kaynaklarda, dönemin ikinci sınıf şairi olarak nitelendirilebilecek
bir konumda olmasına rağmen Necati Bey’in etkisinde ve yolunda
olanlardan biri olması sebebiyle divanının çeviriyazımının yapılması
büyük önem taşımaktadır. Bilindiği gibi “İstanbul Türkçesi”, “sade
ve yalın üslup” gibi ifadeler Osmanlı divan edebiyatının özellikle ilk dö-
nem şairlerinin eserleri için sıkça kullanılmakta, ama çoğu zaman bu kavramlarla
ne anlatılmak istendiği çok net olarak ortaya konmamaktadır.
İstanbul’un fethiyle birlikte kültürel toparlanma çerçevesinde bir yazı
dilinin de yavaş yavaş estetik bir dile dönüştüğü süreç ve bu süreçte eser
veren şairlerin üslup olarak neyi tercih ettikleri meselesini aydınlatma
noktasında bir eserin daha günümüz Türkçesiyle bilim dünyasına kazandırılması
da sevindiricidir. Edebiyat tarihlerinde öne çıkarılan bu
yüzyıla ait folklorik üslubu bir üst basamağa taşıyan kullanımın Necati
Bey dışında dönemin başka şairlerinde de rastlanabildiğini göstermesi
bakımından bu ve benzer, arka planda kalmış isimlerin tanıtılması ayrıca
önemlidir.
Halil İbrahim Yakar tarafından yayıma hazırlanan Edirneli Şevkî Divanı’nın
biri Medine Arif Hikmet Kitaplığı 152/811 numarada bulunan
(mikrofilmi Süleymaniye Yazma Bağışlar nr. 2930’da), diğeri de Almanya/
Berlin Devlet Kütüphanesi’nde Or. Ms 1630’da mevcut olan iki
nüshası değerlendirmeye alınmış, bunun yanında şairin Edirneli
Nazmî’nin Mecmuaü’n-nezair’i, Eğridirli Hacı Kemal’in Camiü’n-nezair’i
ve Pervane Beg Mecmuası’nda yer alan şiirleri de çalışmaya dahil
edilmiştir. Kitap, önsözün ardından iki bölümden oluşmaktadır. Kitabın
sonunda bir de dizin bulunmaktadır. Birinci bölümde sırasıyla Edirneli
Şevkî’nin hayatı, eserleri ve edebî kişiliğine değinilmektedir. Şairin hayatı
hakkında kaynaklarda fazla bilgi olmaması yazarı, tezkirelerde yer alan
bilgiler doğrultusunda çıkarımlar yapmaya itmiştir. Örneğin, şairin
çağdaşı Latifî’nin eserini 1560 yılında tertip eden Pervane Beg’in ve
bizzat Şevkî’nin kendinden Abdullah oğlu diye bahsetmesini, diğer
kaynakların da yaşlı bir kadının kulu olduğu konusunda hemfikir
72 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
olmalarını, şairin devşirme olabileceği şeklinde yorumlamaktadır. Yine
ölüm tarihinin kaynaklarda kayıtlı olmamasını da yazar, şairin yazdığı
şiirlerinden ve tezkirelerde yer alan bilgilerden yola çıkarak tahmin etme
yoluna gitmektedir. Yazar, Tuhfe-i Nailî’de yer alan şairin Sultan Bayezid
zamanında vefat ettiği bilgisinin yanlış olduğunu; mensur olarak şairin
kaleme aldığı Tevârih-i Âl-i Osmân adlı eserinin ketebe kaydında eserin
bitiş tarihinin 24 Ekim 1516 olarak verilmesinden ve divandaki sekiz numaralı
kasidenin Kanuni Sultan Süleyman’a sunulmasından dolayı,
Şevkî’nin Kanunî’nin en azından ilk dönemlerinde hayatta olabileceğini
gösterdiğini belirtmektedir. Yazar, buna ek olarak Sehî Bey’in, tezkiresinde
Şevkî’den söz ederken “Allah rahmet etsin” ifadesini kullanmasını
ve mezarının Galata taraflarında olduğunu söylemesini de şairin Sehi
Bey tezkiresinin yazıldığı tarih olan 1538’den önce vefat ettiği yönünde
düşünülebileceğini söylemektedir (10).
Şevkî’nin hayatı hakkında çok ayrıntılı bilgi olmamasına ve ancak
bazı çıkarımlar yaparak hayatı hakkında bilgi sahibi olabilmemize rağ-
men şair, yazdığı kaside, gazellerle olmasa da övgü ve daha çok da yergi
içerikli kıtalarıyla edebiyat dünyasında tanınan birisidir. 16. yüzyıl tezkirelerinde
kendi ismi dışında döneminin başka şairlerinden söz edilirken
adının sıkça geçmesi, bu durumu göstermektedir. Nükteli bir kişiliğe
sahip olan Şevkî, kendi döneminde yaşamış şair arkadaşlarını çeşitli vesilelerle
hicveden nükteli şiirler yazmıştır. Örneğin “sünnetsiz” lakabıyla
tanınan Visâlî’nin şairlerin şiirlerini alıp bozarak tekrar yazması üzerine
bir kıta yazan Şevkî, şairin alimliğini övmekte buna karşılık şairliği hakkında
imalarda bulunmaktadır. Basirî, Kebirî ve Likayî için de benzer
nükteli hiciv şiirleri yazdığını bildiğimiz şair, bu türden şiirlerin edebî
olup olmamaları tartışılsa da bu yönü sebebiyle edebiyat tarihlerinde de
adı sıkça geçen bir konuma sahiptir.
Yazarın inceleme bölümünde üzerinde ayrıntılı durduğu bir başlık
“Dil ve Üslup”tur. Ülkemizde divanlarla ilgili yayın yapan araştırmacıların
ne yazık ki metne verdikleri önem kadar çalıştıkları şair/yazarın dili
ve üslubu hakkında aynı özeni göstermedikleri bilinen bir gerçektir. İncelenen
şair/yazarın dönemine herhangi bir katkı sağlayıp sağlamadığı,
çağdaşları ile birlikte değerlendirildiğinde edebî kişiliği ile nerede durması
gerektiği hakkında sorular çoğu zaman cevapsız kalmaktadır. Şevki
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 73
Divanı’nı yayıma hazırlayan Yakar, bu genel tablonun aksine inceleme
bölümünde tezkire yazarlarının Şevkî’yi ikinci sınıf şair olarak nitelendirmelerine
rağmen neden üzerinde çalışılması gereken bir şair oluşunu
ayrıntılı bir şekilde araştırmıştır. Hayatından söz ederken Şevki’nin ya-
şadığı dönemde Necati’nin üstad şair oluşunu ve şairin onun çevresinde
yetiştiğini vurgulayan araştırıcı, Necati Bey Divanında ve Şevki Divanında
ortak kullanılan kafiye ve redifler olduğunu, 32 gazelin her iki şairde
de aynı redifi taşıdığını, iki gazelin mahlas dışında tamamen aynı
olduğunu, iki gazelin de beşer beyitinin aynı olduğunu tespit etmiştir
(43).
Şekil açısından yapılan böyle bir tespit, içerik ve dil kullanımı açı-
sından bakılsa ortaya çıkan tablo değişmeyecektir. Yazar, Şevkî’nin kullandığı
dilin gazellerde sade, kasidelerinde ağır olduğunu, halk diline ve
söyleyişe yakın ifadelerin şiirlerinde hemen göze çarptığını, kafiye ve
rediflerini ağırlıklı olarak Türkçe kelime ve eklerden seçtiğini, konuşma
üslubu içinde şiirler kaleme aldığını söyler (31). Yazarın sözünü ettiği
özellikler, folklorik üsluba ait olan kullanımlardır. Yazarın Şevki Divanından
tespit ettiği ve inceleme bölümünde yer verdiği atasözleri ve deyimleri
de bu üslup çerçevesinde değerlendirilebilir. Yazar, divanda geçen
cümle formunda 16 atasözünden söz ederken (44-45), 563 deyim sıralamaktadır
(45-53). Bu deyimlerin birçoğunun şiirlerde birden fazla geçti-
ğini düşünürsek ne kadar yoğun bir kullanımının olduğu da
görülecektir. Şairin yaşadığı dönemde benzer içerikte ve Türkçe
kullanımına ağırlık veren başka şairlerin de olduğu, dönemin yapısı
gereği Türkçenin Arapça ve Farsçaya göre daha baskın olduğu
bilinmektedir. Yazar, Şevkinin üslubunun en önemli özelliklerinden
birisinin duygu ve düşüncelerini ifade ederken söz ve manaya dayanan
ve anlam çeşitliliği içeren çağrışımlı söz sanatlarını başarılı bir şekilde
kullanması olduğunu söyler (35). Yazarın söz ettiği bu özellik ise estetik
üsluba ait kullanımların başında gelir. Yazarın Şevki’nin dil ve üslubuna
dair tespitlerini ortaya koymasına rağmen onu döneminin Türkçe
vurgusuna sahip başka şair/yazarlarından ayıran özelliğin ne olduğunu
ortaya koymaması şaşırtıcıdır. İnceleme bölümünde titizlikle tespit ettiği
atasözü ve deyimlere tek tek ve geçtiği şiirlere işaret ederek yer
vermesine rağmen, bu kullanımın dil ve üsluba ne katkı sağladığına,
divan edebiyatının geneli dikkate alındığında bu kullanımın nasıl bir
74 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
üslup çerçevesinde değerlendirileceğine dair bir yorum eksikliği inceleme
bölümünde göze çarpmaktadır.
Şiirinin taşıdığı folklorik öğeler ile Şevkî’nin üslubu folklorik özellikler
taşıyan ama onu estetik bir düzlemde sunabilen bir tarzdır. Necati
Bey’in şiirleri ile bu kadar ortak özellik taşıması da bu sebeptendir. Kuş-
kusuz beylikler döneminden başlayarak Türkçe kullanımının gerek bilinçli
gerekse de zaruri olduğu durumlar çerçevesinde özellikle 15. yüzyılda
Necâtî Bey’le birlikte bir dönüşüme uğradığı bilinmektedir. Bu
noktadan hareketle Necâtî Bey öncesinde de Türkçe yazan ve folklorik
üslubu tercih eden şairler olmakla birlikte, Necâtî Bey’in yaptığı bunun
bir adım daha ilerisine geçen bir harekettir. Bir geçiş dönemi şairi olan
Necâtî Bey, folklorik üslubu estetik üsluba taşıyan bir kilometre taşıdır.
Onun tarzının takipçisi olan Şevkî de bu yönüyle kendi çağında ya da
kendinden önce şiir yazıp Türkçe kullanıma ağırlık veren başka
şair/yazarlardan bu yönüyle ayrılmalıdır. Bu noktada geçiş dönemi olması
sebebiyle Necâtî Bey’le çağdaş II. Bayezid dönemi şairlerinden
Şevkî’yi sunmak, Necâtî Bey’in ortaya koyduğu estetik özellikleri yeni
yeni taşımaya başlayan yerel tarzın takipçileri olduğunu da gösteren bir
örnek olacaktır. Yazının başında yapılan vurgu, bu noktada anlam kazanmaktadır.
15. yy’dan söz ederken Necatinin şiirlerinin geçiş örneği
olarak sunulması, onu hazırlayan veya onun hazırladığı başka şairler de
var mı sorusunun cevabını vermemektedir. Şevkî gibi bir tarzı devam
ettiren bu tür isimlerin incelenmesi, bütünü görmek ve değerlendirebilmek
açısından önem taşımaktadır.
Edirneli Şevkî Divanı, titiz bir çalışmanın ürünü olarak görünmekle
birlikte, divandaki bazı nazım şekillerinin tespitinde yanlışlıklar ve şiirlerin
genelinde bazı okuma hataları bulunmaktadır. Hepsine burada yer
verememekle birlikte, belli başlı olanlarına işaret etmek mümkündür.
Öncelikle yazarın Medine nüshasındaki şiirlere gönderme yaparken
divanda işaret ettiği yazma numaraları hatalıdır. Bu tür yazmalarda
yazmanın başladığı sayfanın 1b sayfası olarak kabul edildiği ve sonraki
rakamlandırmaların bunu takiben yapıldığı bilinen bir gerçektir. Oysa
araştırmacı yazmaya 1a sayfasından başlamış olmalı ki, divanda işaret
ettiği numaralar için yazmada bir önceki sayfaya bakmak gerekmektedir.
Buna ek olarak araştırıcı, divanda sadece yazmada şiirin başladığı sayfayı
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 75
işaret etmekte, şiir diğer sayfaya geçse de bunu göstermemektedir. Özellikle
kaside nazım şekli gibi uzun içeriğe sahip örneklerde yazmada şiirin
başladığı sayfaya dönmek zorunda kalınması vakit kaybı yaratmaktadır.
Dolayısıyla bu tür uygulamalar metni mekanik bir hale getirse de yazmada
şiirin başladığı ve devam ettiği sayfa her durumda mutlaka işaret
edilmelidir.
Birinci bölüm başlığı altında Şevkî Divanı’nın şekil özelliklerine de-
ğinen yazar, divanda dördü Farsça, yirmisi Türkçe olmak üzere toplam
24 kaside; 1 murabba, 1 muhammes, 1 müseddes, 1 muaşşer ve 1 terkibbendden
oluşan 5 musammat; Farsça 1 tarih; 12’si Farsça, 1’i TürkçeArapça
mülemma olmak üzere toplam 240 gazel; 11 kıta ve 2’si Farsça
olmak üzere 7 müfred bulunduğunu söylemektedir (14-21). Ayrıca, musammatlar
başlığı altında divanda 1 terkib-bend yer aldığını söylemektedir.
Ancak inceleme bölümünde belirtmemekle birlikte metin bölümünde
mersiyeler başlığı ile verdiği iki şiiri hiçbir nazım şekli adı altında değerlendirmemektedir.
Bununla birlikte yazar, divanda mersiyeler başlığı ile
iki mersiye olduğunu belirten iki ayrı rakamlandırma yapmıştır. Yazar,
bu şiirin iki bendden oluşan bir terkib-bend olduğunu fark edememiştir.
Bunun sebebi, iki benden oluşan mersiyenin vasıta beyitlerini yazarın
müfredler başlığı altında ele almasıdır. Dolayısıyla divanda yazarın belirttiği
üzre 1 değil, 2 terkib-bend yer almaktadır, böylece musammat
sayısı da altıya çıkmaktadır; divandaki müfred sayısı da yazarın tespit
ettiği üzre 7 değil, 5’tir. Medine nüshasında iki bendlik mersiyenin her
bir bendinin ardından “ferd” başlığı ile verilen tek beyitler farklı kafiyelenişleri
sebebiyle ilk bakışta şairin tek beyitten oluşan şiirleriymiş izlenimi
vermekle birlikte, mersiyenin bendlerinin son mısraları ile beyitlerin
içerik açısından örtüşmesi bu iki beyitin vasıta beyit olduğunu göstermektedir.
Divanda mersiyeler başlığı altında sunulan birinci bendde, şair
feleğe seslenmekte ve feleğe olan isyanını dile getirmektedir (167). Devamında
yer alması gereken vasıta beyitte ise (yazarın müfredler başlığı
ile verdiği 4. beyit), “ey felek, çarkın bozulsun! Ben de senin yerle bir
olduğunu göreyim. Söyle bana, kişi kendisi yetiştirip büyüttüğü çocu-
ğuna hiç bunu reva görür mü?” diyerek bendle içerik olarak bütünlük
gösteren bir anlam ortaya koymaktadır. Benzer şekilde ikinci bendde de
mersiyenin klasik formu olan, ölüm düşüncesine tabiattaki her varlığın
ortak olması meselesi ele alınmaktadır (168-169). Bendin son beyitinde,
76 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
defnedilme olayına gönderme yapan “başa toprak koymak” ifadesi yer
almakta, vasıta beyiti olması gereken beyitte ise (yazarın müfredler baş-
lığı ile verdiği 5. beyit), “şu ihtiyar felek, bu kederle başına toprak koymak
istedi; ama gözyaşıyla ıslanmamış bir kuru yer bulamadı” denmekte
ve yine bendle içerik açısından uyumlu bir tablo ortaya çıkmaktadır.
Bunlara ek olarak hem müfred olarak sunulan iki beyit, hem de mersiyeler
başlığı ile iki ayrı şiirmiş gibi sunulan iki bendin vezinlerine dikkat
ettiğimizde hepsinin aruzun “fâilâtün…/ failatün/ failatün/ failün” kalıbıyla
yazıldığı görülmektedir. Bu da şiirin bütünlüğünü gösteren bir
delildir.
Mersiyeler üzerine yapılan araştırmaya göre, Türk edebiyatında yazılan
mersiyelerin %57,97’si terkib-bend tarzındadır ve bu nazım şekli
mersiyelerde en çok tercih edilen nazım şeklidir. Terkib-bendler genellikle
5 bendden meydana gelir (%55). Türk edebiyatında iki bendli sadece
iki mersiye bulunmakta ve bu örneklerin de eksik olduğu değerlendirilmektedir.
Nitekim Mustafa İsen’in Acıyı Bal Eylemek adlı çalışmasında
tespit ettiği üzere iki bendli terkib-bendlerden birisi Edirneli Katip
Şevkî’ye aittir ve bu şiir, İsen’in çalışmasında terkib-bend nazım şekliyle
yazılmış mersiye örneği olarak değerlendirilmiştir (540-541). Mersiyenin
içeriğine bakıldığında bu şiirin ilk bendinin, klasik mersiye formunda
olduğu gibi, feleğe sitemle başladığını görmekteyiz. İkinci bend ise, ölen
kişinin ölümüne duyulan üzüntü ile devam etmektedir. Bu mersiyede,
ölenin mekânının cennet olmasını dileyen ya da yakınlarına başsağlığı
dileyen bölüm yer almamaktadır. Buradan hareketle şiirin eksik kaldığı,
tamamlanmadığı düşünülebilir. Oysa araştırıcı bu şiire gazel ya da kaside
nazım şekliyle yazılmış iki ayrı şiirmiş gibi yaklaşmış, vasıta beyitlerini
ise müfredler olarak değerlendirerek hataya düşmüştür.
Araştırıcı, divandaki Farsça şiirlerin tespiti konusunda da yanlışlık
yapmıştır. Divanda 4 Farsça kaside, 12 Farsça gazel, Farsça 1 tarih manzumesi
ve Farsça yazılmış 2 müfred yer aldığını belirten yazar, bunların
ve Türkçe şiirlerin dışında Türkçe-Arapça yazılmış bir de mülemma gazel
olduğunu söylemektedir (20). Gazel ve kaside sayısı doğru olmakla
birlikte araştırıcının Farsça ilk kaside için tespit ettiği beyit sayısı 24 değil
26 olmalıdır. Divanda yazarın A nüshası (Berlin nüshası) olarak değerlendirdiği
ve yayımladığı çalışmada şiirlerin orijinal hallerini eklediği
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 77
nüshada 1 değil 2 tarih manzumesi yer almaktadır. Müfred sayısı ise 2
değil 1’dir. Buna ek olarak araştırıcının Türkçe-Arapça yazılmış olarak
sunduğu mülemma gazel Türkçe-Arapça-Farsça olarak üç dilde yazılmıştır.

Araştırıcının divandaki Türkçe şiirleri çeviri yazımı ile birlikte gü-
nümüz Türkçesine aktarması çalışmanın olumlu yönlerinden birisidir.
Ancak araştırıcının metni okurken yaptığı bazı hatalar, şiirleri günümüz
Türkçesine çevirirken de buna bağlı olarak devam etmiştir. Yanlış okunan
kelime, anlam verilirken de yanlış değerlendirilmiştir. Örneğin divanda
sekiz numaralı raiyye kasidesinin 12. beyti “ cem olup cümle
şükûfe baş komışlar yer yerin/ taht-ı gülşende geçüp gül şâhı olmış bâcdâr”
şeklinde geçmektedir (102). Yazarın beyte verdiği anlam da “gül
padişahı, gül bahçesi tahtına kurulup vergi tahsildarı olunca, bütün çi-
çekler toplanıp her taraftan saygıyla baş eğmişler” şeklindedir. Oysa beyitte
geçen bâc-dâr kelimesi, tâc-dâr şeklinde yani hükümdar anlamında
okunursa, beytin içeriğiyle uyumlu bir özellik gösterecektir. Beyitte geçen
taht, kulluk ifade eden baş koymak, şah gibi sultanlığı çağrıştıran kelimeler
tâc-dâr kelimesiyle bir arada kullanıldığında anlamlı olmaktadır.
Araştırıcının işaret ettiği tahsildar anlamı beyitle bütünlük oluşturmamaktadır.
Aynı kasidenin 34. beytinde yazar, benzer bir okuma yanlışına
düşmüştür. “Sûsen-i âzâde turmış yüz dil ü bin cân ile/Bağda der yâr-ı
cânun olsun şehâ Perverd-gâr” beyti, “hür tabiatlı süsen, büyük bir samimiyetle
‘ey ulu padişah! Allah şu dünyada, candan dostun olsun’ diye
dua eder” şeklinde günümüz Türkçesine çevrilmiştir (105). Anlam olarak
aykırı görünmemekle beraber, ikinci dizede geçen yâr-ı cânun tamlaması
yanlış okunmuştur, yardımcın anlamına gelen yarıcun kelimesi beyte ve
anlama daha uygun düşmektedir. “Allah yardımcın olsun” anlamı da
beyitte daha iyi durmaktadır.
Yanlış okunan ve buna bağlı olarak yanlış anlam verilen bir başka
örnek 8. kasidenin 29. beytinde geçmektedir. “Başını her dem aşaga tutdugı
budur sehâb/Kim senün keff-i Güher-pâşundan oldı ser-müşâr”
beytini yazar “Bulut her zaman başını önüne eğmiş mahçup mahçup
durur. Zira senin cevherler saçan avucun tarafından başı işaret edilmiş-
tir” şeklinde günümüz Türkçesine çevrilmiştir (104). Ancak neden bulutun
başı işaret edilmiştir sorusu cevap bulmamaktadır. Anlamdaki bu
78 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
karışıklık yazarın ikinci dizede geçen ser-müşar kelimesini yanlış okumasından
kaynaklanmaktadır. Doğru kelime utangaç anlamına gelen
şermsâr olmalıdır. Böylece bulutun sultanın sunduğu cevherler karşı-
sında utanarak başını mahçup bir şekilde önüne eğmesi, divan şiiri dünyasına
göre daha anlamlıdır.
Divandaki dokuzuncu kaside bir mehdiyedir ve nesib kısmı güneşin
batışı ile birlikte gecenin olmasını tasvir etmektedir. Şiirin 4. beyti “Kalmışdı
kafesde bâz-ı zerrîn/uçardı bu sîm-per kebûter” şeklindedir (106).
Güneşi altın bir doğana benzeten ve kafese hapsolduğunu ifade eden
şair, aslında güneşin batışını resmetmektedir. İkinci dizede ise, gecenin
ortaya çıkması anlatılmaktadır. Divanda, gümüş kanatlı güvercin uçardı
şeklinde beyti anlamlandıran yazar, uçardı fiiline geniş zaman anlamı
vermektedir. Oysa ki kelime uçurdı şeklinde olmalı ve anlık ve devam
etmeyen bir anlamda kullanılmalıdır. Önceki ve sonraki beyitlerde bu
olayın her zaman olduğuna dair bir genelleme yoktur, dolayısıyla fiilin
anlık bir zamana işaret etmesi gerekmektedir.
Mersiyeler başlığıyla verilen ama aslında tek mersiye olması gereken
şiir örneğinin yedinci beyti şu şekildedir: “Kân-ı hüsn idi bugün ol genc-i
lutfun kömüri/K’anı hâk-i tîre-i hasretde pinhân eyledün” (168). Yazar,
gevheri olması gereken kelimeyi kömüri şeklinde yanlış okumuş, bu da
anlamı yanlış vermesine sebep olmuştur. Yazarın divanda beyte verdiği
anlam “o letafet hazinesinin kömürü bugün güzellik membaıydı. Lakin
sen onu hasretin kara toprağında gizledin” şeklindedir. Bu haliyle beyit
anlamlı olmamaktadır. O letafet hazinesinin cevheri diyerek ölen kişinin
değerli oluşuna vurgu yapan şair, ölümü ile bu güzelliğini toprağın gizlediğini
ifade etmektedir.
“Şevkî cemâl-i yâra de yüz vermesün dahı/Yüze gelici şûh nigâr
ancak âyîne” şeklinde olan 193. gazelin makta beytine yazar şu anlamı
vermiştir: “Ey Şevkî! Sevgilinin yüzüne söyle de aynaya yüz vermesin;
zira ayna her yüze gelen, oynak bir güzeldir” (376). İlk dizede sorun olmamakla
birlikte, ikinci dize yazarın anlam verdiği şekilde uygun değildir.
Yazar, yüze gelici kelimesini yanlış okumuştur, doğrusu yüze gülüci
olmalıdır. Böylece “aynanın her yüze gülen oynak bir güzel oluşu” anlamı
da yerine oturmaktadır.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 79
Benzer bir okuma hatası divanın 165. gazelinin makta beytinde yer
almaktadır. “Lebi ağızdayiken Şevkî dile alma hatın/Tâ ki yol bulımaya
gerü gider meşrebüne” (349) beytinin ikinci dizesindeki gerü gider ifadesi
aslında gerd-i keder olarak okunmalıdır. Yazar beyite “Ey Şevkî!
Dudakları ağzındayken ayvatüylerinden bahsetme. Karakterinin ortaya
çıkmasına izin verme, yoksa geri gider” şeklinde anlam vermiştir. Karakterin
geri gitmesi divan edebiyatının anlam dünyası çerçevesinde dü-
şünüldüğünde hiç bir şey ifade etmemektedir. Oysa ki gerd-i keder, keder
tozu anlamına gelmektedir. Şair kendisine sevgilinin dudağı ile ilgili
konuşmaması ve ayva tüylerini hatırlamaması, anmaması konusunda
telkinde bulunmaktadır. Bunun gerekçesi olarak da keder tozunun yol
bulmasını göstermektedir. Beyitte keder tozu sevgilinin ayva tüylerine ve
meşrep de sevgilinin dudağına işaret etmektedir.
Divandaki birinci kıtanın dokuzuncu beytini yazar şu şekilde okumuştur:
“Masdar-ı ilm ü amel hâzin-i gencîne-i fazl/Matla-ı çarh-ı zekâ
server-i hurşid-makarr” (412). Yazar beyte “o ilim ve amelin membaı,
fazilet hazinesinin hazinedarı, zeka feleğinin doğuş yeridir. O güneş makamlı
bir ulu zattır” şeklinde anlam vermiştir. Yazar, muhtemelen övülen
kişinin zekasından söz edildiğini düşünerek zeka feleği olarak bir nitelendirmede
bulunmuştur. Oysa kelime güneş anlamına gelen zükâ olarak
okunduğunda beyit daha anlaşılır olmaktadır.
Divanda, yazılışları Arap alfabesiyle aynı ama anlam açısından farklı
olması gereken okuma hataları da mevcuttur.
Divandaki 32. gazelin 6. beyti “Fitnedür yoldan geçen miskîne urmasun
deyü/seg rakîbün dergeh-i âlîde dâyim bestedür” şeklindedir
(217). Yazar beyitte geçen urmak fiilini vurmak, zarar vermek olarak anlamlandırmıştır.
Oysa ki fiil ürmek şeklinde olmalı, beyitte de ürmesün
olarak geçmelidir. Havlamak anlamına gelen kelime, ikinci dizede geçen
köpek kelimesiyle de uyumluluk göstermektedir.
Divanda 20. kaside olarak yer alan şiir örneğinin 10. beytini yazar
“Dedüm ey dost yine ıyd gelür egme misin/Va’de-i bûseyile âşık-i bî-
çâreleri” şeklinde okumuştur ve birinci dizede geçen egme misin ifadesini
de meylettirmek olarak anlamlandırmıştır (162). Kelime hatırlamaz
mısın anlamına gelen anma mısın şeklinde okunduğunda bayram ge-
80 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
lince çaresiz aşıkların sevgiliden öpücük beklediklerini hatırlamaları
daha anlamlı olmaktadır.
“Bîm-i adlünden şehâ nergis seher-gehten turup/Gözlerine su seper
tâ kim bilür mâye humâr” beyti, padişahın adaletine vurgu yapan 8. kasidenin
30. beytidir (104). Yazar beyite şu şekilde anlam vermektedir: “Ey
ulu padişah! Nergis adaletinin korkusundan seher vaktinden ayağa kalkıp
gözlerine su serper. Zira bilir ki sermayesi baş ağrısı ve sersemliktir.”
Yazar, maye okuduğu kelimeyi sermaye olarak anlamlandırmıştır, ilk
okuyuşta anlam yanlış gibi gelmemektedir. Ancak bilür mâye olarak
okunan kelime aslında belürmeye şeklinde okunmalıdır. Bu durumda
nergisin korkudan gözüne su serpmesi ve başağrısı belirmesin, ortaya
çıkmasın diye bunu yapması daha anlamlı bir yorum ortaya koymaktadır.

Benzer bir örnek 155. gazelde yer almaktadır. Makta beyti “Şevkî o
seng-dilden ırag eylese figân/K’anun yüregi yarıla taşlar kaya gele”
şeklindedir (340). Yazar, ikinci dizede geçen taşlar ifadesinden sonra
muhtemelen kaya kelimesinin daha uygun olduğunu düşünmüştür ve
“Şevkî, o taş kalpli sevgiliden uzaktayken feryat etse, sevgilinin yüreği
yarılır, yüreğindeki taşlar ayrılır.” olarak beyite anlam vermiş, kaya kelimesini
de ayrılmak anlamıyla açıklamıştır. Oysa ki kelime kıya şeklinde
okunmalıdır. Kıya, haşin, sert anlamına gelmekte ve taşların öldürmek
için sert bir şekilde geldiği yorumu daha anlamlı olmaktadır.
Mersiye örneğinin ikinci bendinin sekizinci beytinde de benzer bir
okuma hatası vardır. “Hâme-i âteş-zebânın diksün üşlesün şihâb/ Oda
yaksun dek debîr-i pîr-i gerdûn defteri” (169) beytindeki dek kelimesi
günümüz Türkçesine çevrildiğinde anlamlı olmamaktadır. Yazar, beytin
anlamını “feleğin usta katibi, çok dokunaklı ve etkili sözler ve şiirler
söyleyen ateş dilli kalemini kaldırıp kıvılcımlar üflesin! Yeter ki şu defterini
ateşe versin” şeklinde vermiştir. Bu anlamdaki yeter ki ifadesi beyitle
uyumluluk göstermemektedir. Kelimenin aslında deyin, söyleyin anlamına
gelen din olması gerekmektedir. Söyleyin defterini ateşe atsın ifadesi,
yeter ki ifadesinden daha anlamlı olmaktadır.
Yazarın divanda döymek olarak geçen kelimeleri doymak olarak
okuduğundan da söz edilmelidir. 58. gazelin 7. beytini yazar “yüzyıl yur
ise çeşme-i hurşidden yüzin/Bir gün yüze yüz olmaga doymaz sana
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 81
seher” şeklinde okumuştur (243). Beyitte geçen doymaz kelimesi, dayanamaz
anlamında kullanılan döymez şeklinde okunmalıdır. Benzer bir
örnek 206. gazelde yer almaktadır: “Dil germ edince gayrıla bazar-ı mihrüni/dil
yanmamaga doya mı tut şair olmadı” (388). Beyitte geçen doya
mı ifadesi, yukarıdaki örnekte olduğu gibi döye mi olarak okunmalıdır.
“Gönül şair olmasaydı yanmamaya doyar mıydı” anlamı yerine “yanmamaya
dayanır mıydı” ifadesi daha gerçekçidir.
“Târem-i çarh-ı mukarnesde utarid k’egilür/Tîr-i kadrün durur ol
k’etdi felekden güzeri” beyti 20. kasideye aittir (164). İlk dizede geçen
k’egilür ifadesini yazar eğilmektedir olarak yorumlamıştır. Doğru okuma
k’anılur şeklinde olmalıdır. Hatırlanır anlamında kullanılan fiil, beyte
daha doğru anlam vermektedir. Anılmak fiili ile ilgili benzer bir kullanım
ve yanlış okuma, 207. gazelin üçüncü beytinde karşımıza çıkmaktadır.
“Susuz ölsem cânum içün okımaz bir fatihâ/Tîgün anlasa duâ-yı seyfi
okır su gibi” beyitini “eğer susuz ölürsem sevgili benim canım için bir
Fatiha okumaz. Ey sevgili ancak kılıcın öldüğümü anlasa ruhuma su gibi
kılıç duası okur” şeklinde yorumlamıştır (389). İkinci dizedeki anlasa fiili
aslında anılsa olarak okunmalıdır. Böylece kılıç hatıra geldiğinde dua
okuması daha anlamlı görünmektedir.
Divandaki 155. gazelin üçüncü beytinde ise şeddeli okunması gereken
ve anlamı tamamen zıt olarak düşünmemizi gerektiren bir hatalı
kelime yer almaktadır. “Bir bir yüzüne defter-i cevri okıyısar/Gül safhasına
uma hat-ı müşg-sâ gele” (339) beytindeki uma kelimesi aslında
umma şeklinde okunmalıdır. Yazar beyte şu şekilde anlam vermektedir:
“Dert defterini sevgilinin yüzüne bir bir okuduğumda, umulur ki onun
gül yüzünün sayfasına o misk gibi ayva tüyleri gelir.” Oysa ki beyte dikkat
edildiğinde dert defterini okuyanın aşık olmadığı, tam tersine sevgilinin
defteri aşığın yüzüne okuyacağına işaret edilmektedir. Bu durumda
aşık sevgilinin ayva tüylerini ummak değil ummamak durumundadır.
Dolayısıyla kelimenin doğru okunuşu umma şeklinde olmalıdır.
Divanda araştırıcının bazen de metni okuma konusunda bir hatası
olmamasına rağmen, anlam verme noktasında yanlış anlamı tercih ettiği
durumlar da yer almaktadır. Bu durum daha çok birden fazla anlama
gelen kelimelerin günümüz Türkçesine çevrilmesinde görülmektedir.
82 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Örneğin 150. gazelin 6. beyti şu şekildedir: “Ey ney-i nâlân ne kapdun
bezm-i gâmda bilmezem/Kim yetişmez âh edüp feryâdlar
feryâduna” (334). Yazar beyiti “ey inleyen ney! Dert meclisimizde ne
kaptın bilmiyorum. Nitekim artık feryatlar ah edip senin feryadına yeti-
şememektedir.” şeklinde anlam vermiştir. Ancak bu açıklama anlaşılır
olmamıştır. Yazar, kapmak kelimesini burada elde etmek anlamında
düşünmüştür. Oysaki kelimenin anlamlarından birisi alınmak, alınganlık
göstermektir. Buradaki anlamlandırmaya da daha uygun düşmektedir.

Benzer bir örnek 95. gazelin 3. beytinde geçmektedir: “Yine
peykânumı yuy kıldun dil-i hâkîde kim/Sînemi deldün dönüp gamzenle
gırbâl eyledün” beytini yazar “Toprağa bulanmış gönülde yine kirpiklerimi
yıkadın. Gönlümü deldin, dönüp yan bakışlarınla kalbur eyledin.”
şeklinde günümüz Türkçesine aktarmıştır (279). Beyitte geçen yuy kılmak
ifadesini araştırıcı yıkamak olarak düşünmüştür. Oysa ki doğru anlam
yuymak veya yoymak şeklinde de ifade edilen ve silmek, imha etmek
anlamında kullanılan kelimedir. Beyitte aşık tarafından toprağa bulanmak,
gönlünü delmek gibi onun çaresizliğini gösteren ifadeler yer almaktadır.
Bu durumda yıkamak anlamı yerine imha etmek gibi beyitte geçen
diğer kullanımlara uygun bir anlam tercih edilmelidir.
219. gazelin makta beyti “N’ola köhne kabâdan anar-isek/Bu hevâ-
hâh-ı dîr-i sâleleri” şeklindedir (401). Araştırıcı ikinci dizede geçen
hevâhâh kelimesini arzu, istek olarak günümüz Türkçesine çevirmiştir.
Kelime dost, arkadaş anlamına da gelmektedir. Bu anlamda düşünülse
daha iyi bir yorum ortaya çıkacaktır.
Araştırıcının tamlama olarak çeviri yazımını yaptığı bazı isim gruplarının
aslında tamlama olmaması gerektiği örnekler de divanda yer almaktadır.
Bazen de tamlama olması gereken örneklerin ayrı kelimeler
olarak yazıldığı görülmektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse, 161. gazelin
2. beyti “Ey perî-suret âdemde yazalıdan tapunı/bilimez dil nece
nakş oynaya nakkâşlara” şeklindedir (344). İlk dizedeki perî-sûret
âdemde ifadesi “perî sûret-i âdemde” şeklinde bir tamlama olmalıdır.
Devamında gelen yazalıdan ifadesi de yazaldan şeklinde okunmalıdır.
174. gazelin makta beyti “yaşum altında nedendür rû-yı zerdüm gark-ı
âb/çün gelür her gâh kâh-ı huşk seylâb üstine” şeklindedir (357). İlk
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 83
dizede geçen gark-ı âb tamlaması gark-âb şeklinde doğru okunmalıdır.
Benzer bir örnek 222. gazelin 7. beytinde geçmektedir (404). İlk dizede
geçen destân-ı sarây ifadesi yine tamlama olmadan destân-sarây şeklinde
okunmalıdır. Yukarıda söz edilen 219. gazelin makta beytinde ge-
çen dîr-i sâle ifadesi de (401) dîr-sâle olarak doğru okunmalıdır.
Çalışmayı değerlendirirken değinilmesi gereken bir nokta da araştı-
rıcının sadece Türkçe şiirlerin çeviri yazımını yapmış olması Farsça şiirleri
ise metnin sonunda orijinal hali ile eklemesidir. Ülkemizde divanlarla
ilgili çeviri yazım çalışmalarında genellikle şairin Farsça ya da Arapça
ayrı bir çalışmada değerlendirilecek kadar çok yazdığı şiirleri yoksa, bu
nitelikteki şiirlerin genelde Türkçe şiirlerle birlikte yayımlandığı görülmektedir2
. Şevkî Divanında yer alan Farsça şiirler de bu tanıma uygunluk
göstermektedir. Sayı olarak fazla olmamakla birlikte, içerik açısından
bakıldığında Türkçe şiirleri değerlendirmede katkı sağlayacak bir çerçevede
sunulabilir. Şevkî Divanında yer alan 4 Farsça kasidenin hepsi dö-
nemin sultanı II. Bayezid için yazılmış medhiyelerdir. Aynı sultan için
şairin yazdığı Türkçe medhiye kasidelerle karşılaştırmalı yapılacak çalışmalarda
şiirlerin sadece Fars diliyle mi yazıldığı, İran edebiyatına ait
Anadolu şairlerinin üslubundan farklı olarak kullanılan başka ifade ve
mazmunların olup olmadığı ortaya çıkacaktır. Bu gibi karşılaştırmalı bir
çerçeveyi içeren konular ülkemizde hala çalışılmayı bekleyen araştırma
konuları durumundadır. Bu çerçevede Şevkî Divanında yer alan Farsça
şiirlerin de çeviri yazımının yapılması, çalışmayı bütünleyen bir çerçeve
oluşturacaktır3
.
Sonuç olarak Şevkî gibi şairlik noktasında değerlendirildiğinde ilk
sıralarda sayılamayacak ama şiir üslubu ile kendi döneminin hazırlayı-

2
Bu duruma birkaç örnek vermek gerekirse bkz. Filiz Kılıç (Haz.) (1998). Şâhî,
Şehzade Bayezid Hayatı ve Divanı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. s. 266-288; Yavuz
Bayram (Haz.) (2009). Adlî, Sultan İkinci Bayezid. Amasya: Amasya Valiliği Yayınları.
s. 385-399. 3
Edirneli Şevkî Divanı, Doç. Dr. Rıdvan Canım ve benim tarafımdan ortak bir
çalışmayla yayıma hazırlanmıştı. Ancak Halil İbrahim Yakar’ın yayınının ardından
ortaya çıkan metni değerlendiren ve tamamlayan böyle bir yazının daha iyi
olacağını düşündük. Araştırıcının metninde çeviriyazımını yapmadığı Farsça şiirler
bu değerlendirme yazısının sonunda bulunmaktadır. Böylece divanın eksikleri de
bu yolla tamamlanmış olmaktadır.
84 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
cısı, döneminin şiir üslubuna katkı sağlamış ve yön vermiş isimlerin çalışmalarının
tanıtılması, gündeme gelmesi, Osmanlı şiir dönemlerinin
daha iyi anlaşılmasına fırsat verecektir. 16. yüzyılda şiir üslubunu hazırlayan
ismin Necati Bey olduğu bilinmekte ancak onu takip eden ve dö-
nemin şiir anlayışına yön veren başka isimler pek bilinmemektedir. Halil
İbrahim Yakar’ın çeviri yazımını ve incelemesini yaptığı Edirneli Şevkî
Divanı da bu yönüyle yukarıda sözü edilen eksikliklerine rağmen titiz bir
çalışmanın ürünüdür. Atasözü ve deyimlerin, mahalli dilin baskın olarak
yer aldığı folklorik üslubun estetik bir seviyeye dönüştüğü dönemin temsilcisi
olan Şevkî’nin divanı incelendiğinde, bu üsluba ait şiir örneklerinin
ne gibi özellikleri içerdiği görülecektir. Bu yönüyle araştırmalara katkı
sağlayacak bir çalışmanın daha bilim dünyasına sunulması sevindiricidir.
Kaynakça:
Canım, Rıdvan (1999), Latîfî Tezkiretü’ş-Şuarâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ. Ankara:
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
İsen, Mustafa (1994), Acıyı Bal Eylemek, Türk Edebiyatında Mersiye. Ankara:
Akçağ Yayınları.
Yakar, Halil İbrahim (2010), Edirneli Şevkî Dîvânı, Konya: Palet Yayınları.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 85
FĀRSİYYĀT
KASİDE 14
Mefūlü Fāilātü Mefāìlü Fāilün
25b. 1. Gū Fārsì ki nezd-i şehinşāh-ı kāmkār
Remzì beyān küned zi-men-i nā tevān-ı zār
2. Şehzāde Bāyezìd-i cevān-baģt-ı ān şehì
Kū şeh-suvār-ı ˘arŝa-i şāhìst bā vaķār
3. Şāhì ki behr-i zìn-i zerìn sāĥt be-mihr-i ū
Ber nuķre ĥıng-i çerh ki tā gerded ū süvār
4. Şāhā ˘inān şud zi kefem tevsen-i felek
Dāred zi-bed licāmì şud şedìd ıżšırār
5. Dārem hikāyetì bikünem ˘arża ger buved
Fermān-ı şāh-ı ˘ālem u Cemşìd-iķtidār
6. Yārì be armaġāniyem āverde esbegì
K’ū-rā bih ez-vücūd-ı ˘adem ŝad hezār bār
7. Esbest lìk hest dū men ustuĥvān u pūst
Gūyā ki sìmyā şude ber-pāst üstüvār
8. Gūyā ĥıred zi cünbiş-i ìn lāşe şud ˘ayān
Yuģyiˇl-˘ižām rā ki şenìdì zi Kirdgār
9. Hest ez ża˘ìfì vez naģìfì ber-ān ŝıfat
K'ez rūy-ı ża˘f ber-ten-i ū hest mūy bār
10. Zānū be pìş-i ĥalķ zened çün reved be-rāh
Z'ìn dest bāşedeş reh ü reftār vaķt-i bār

4
Bu kaside Medine nüshasında (B nüshası) bulunmamaktadır.
86 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
11. Ĥālìst ustuĥvān-ı vey ez bād dem-be-dem
Feryād hemçū ney künedem nālehā-yı zār
12. Būdeş ḫoriş nebāt u z’ān yāftì ģayāt
Eknūn nebāt vār ĥored çūb-ı bì-şumār
13. Ez pā der āyed er bireved yek dü gām rāh
Z'an rū ser āmedest der-ìn devr-i rūzgār
14. Çūn tār-ı ˘ankebūt ten-i ū tenìdeest
Üstād-ı fıšrat-ı ezeleş behr-i tār mār
15. Ferbih zi kāh ve'z alef u cev nemì şeved
Her çend kāh cev ĥored ìn esb-i bā-vekār
16. Rūzìş ber nişestem u güftem ki bingerem
Tā çìst eş huner be beyābān u kūhsār
17. Āġāz kerd secde-i sehvì beher dü gām
Men der du˘ā ki yā Rab ez ìn sehv der güźār
18. Ez ŝubḥ tā be çāşt bedìn nev˘ tāĥtem
Nāgeh çünān futād ki şud cān-ı men figār
26a. 19. Men z'ārzū-yı ĥvìş çü çü ū ber-girifte dil
Ū merg-i ĥvìş rā şude çün der intizār
20. El-ķıŝŝa (okunamadı) meger çi güft
Ey ān ki sābıķì tu ber ebnā-yı rūzgār
21. Der ķāni˘ì be mūze’ì ez-pūstem kunūn
Ŝıfrì hemì sipārem u cān mì-künem niśār
22. Der ser-firāzì mì šalebì z'eblaķ-ı sipihr
Çeşm-i vefā medār u güşā çeşm-i i˘tibār
23. Rev bār gìr u ĥil˘at u zer cū zi şāh-ı ˘adl
Raģm ār u raģmetì vü zi men dest rā medār
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 87
24. Burdem be sūy-i āĥureş āhir be ŝad füsūn
Eknūn āmedem be-cenābeş ümìdvār
25. Ger der dil-āyedet ki dehì merkebì be-men
Bih z'an Ḫuda güvāst ki mìnāyedem be kār
26. Tā hest ber ķarār bed u nìk u ĥūb u zişt
Bādā beķā-yı devlet ü ˘ömr-i tü ber-ķarār
KAŜÌDE 2
Mefāilün Feilātün Mefāilün Feilün
1. Zi lušf-ı šab˘-ı hevā-yı bahār-ı cān-perver
Ġazel-serā-yı çemen geşt bāz murġ-ı seģer
2. Şude zi ˘aks-i şaķāyıķ ruĥ-ı semen gülgūn
Çü reng-i çehre-yi sāķí zi-bāde-yi aģmer
3. Ŝabā çü çü māşita refte derūn-ı refte-yi āl
˘Arūs-ı ġonçe-yi gül rā hemì küned zìver5
4. Fuzūd çehre-yi gülşen zi sünbül-i sìrāb
Miśāl-i ˘ārıż-ı cānān zi šurre-yi ˘anber
5. Zi bìm lerze ez-ānest sā˘id-i ģūrā
Ki hest der kef-i sebze zümürridìn neşter
6. Şukūfe šıfl-ı resen-bāz-ı ˘arŝa-yı çemenest
Ki rāst kerde resenhā zi-şāhehā-yı
6 şecer
7. Eśìr best miyān-ı nihāl rā zünnār
Be-sān-ı bütkedehā şud ģarìm-i bāġ meger7

5
Bu beyit Medine nüshasında (B nüshası) bulunmamaktadır. 6
Beyitte geçen şahhâ-yı kelimesi B nüshasında şahsâr-i şeklinde geçmektedir.
7
Bu beyit Medine nüshasında (B nüshası) bulunmamaktadır.
88 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
8. Ŝabā perìzedevārìst z’ān sebeb lāle
Buhūr sāĥte ˘anber der āteşìn micmer
9. Çü ĥırķa-pūş gedāyest gül-be kūşe-yi bāġ
Direm nişānde çerāġìst pìş-i ū ˘abher
10. Nuhufte āteş-i sūzān miyān-ı penbe vü āb
Bibìn çi şu˘bede-bāzì numūde nìlūfer
11. Be rehnehā-yı
8
çemen zed gül āteş-i yaġmā
Biyā tü nìz zi eśbāb-ı ˘ayş raĥtì ber
12. Künūn ki bā gül-i bāde kesì ne şud hem-reng
Zi şāĥsār-i ģayāteş nemì şeved berhar
26b. 13. Be ravżagāh-ı diyārì zi nüzhet ābādest
Çirā çü lāle-yi nu˘mān negìredeş sāġar
14. Biyā be şehr-i Sitanbūl-ı mā bibìn ü megū
Ĥoşā nevāģì-yi Baġdād cā-yı fażl u hüner
15. Hevāş ġāliye-sā vü giyāş ˘anber-būst
Kesì nişān nedehed der cihān çünìn kişver
16. Demì ki bād-ı şimāleş vezed zi cānib-i deşt
Zi-ābgìne-yi ĥāšır reved ġubār-ı keder
17. Dü baģr ser zede bā-hem diger kenāre-yi ū
Çunān ki kūh-ı du ten ser zened behem dìger9
18. Yekì çü berf-i sefìd ü yekì çü ebr-i siyāh10
Çi berf berf-i semen-bār u ebr-i dür-perver

8
Beyitte geçen rehnehâ-yı kelimesi A nüshasında (Berlin nüshası) rahthâ-yı şeklinde
geçmektedir.
9
Beyitte geçen behem dîger kelimesi B nüshasında be yekdîger şeklinde geçmektedir. 10 Beyitin ilk dizesi B nüshasında yekî çü ebr-i siyâh u yekî çü berf-i sefîd şeklinde
geçmektedir.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 89
19. Be rūy-ı ūst serā-yı şeh-i zamāne ezānk11
Be burc-ı
12 ābì-yi gerdūn şeved mekān-ı ķamer
20. Serā megūy ki cennet-serāst pür-ġılmān
Girifte her šarafì13 ĥūriyān-ı meh-manžar
21. Muḫammerest be hākeş hevā-yı šıynet-i ģuld
Mu˘ayyenest der ābeş żāmāyir-i kevśer
22. Derūneş ez nesemāt-ı nesìm müşgìn-dem
Birūneş ez neġamāt-ı hezār naġme-yi ter
23. İģāša kerde serā rā yekì ģiŝār-ı ģaŝìn
Ki burchāş zede ser be günbed-i ahḍar
24. Ayaŝofiyye14 ĥuŝūŝen be cenb-i ˘ālì-yi ū
Şode esās-ı refì˘eş zi āsumān ber-ter
25. Zi šarf-ı ķubbe-yi ˘ālì binā-yı ū du menār
Zi šāķ-ı çarĥ nümāyān besān-ı dū peyker
26. Ruĥāmhā-yı mulevven be-ferş-i rūşen-i u
Çü baḥr mevc-zenānest ber bisāš-ı ber
27. Revāst kerküz eger ber-cehed zi-endāze
Reved zi mūy-şikāfì-yi ū ˘uķūl-i beşer15
28. Derūneş ez dil-i ābid çü dürc-i dürr memlū
Birūneş ez ruĥ-ı zāhid çü burc-ı māh enver
29. Sitāde şem˘-i fürūzān pey-i namāz-ı mesā
Güşādeest meŝāģif pey-i niyāz-ı seģer

11 Beyitte geçen ezânk kelimesi A nüshasında (Berlin nüshası) ezând şeklinde
geçmektedir.
12 Beyitte geçen be burc-ı kelimesi B nüshasında be be borc-i şeklinde geçmektedir. 13 Beyitte geçen tarafî dîger kelimesi B nüshasında tarfeş şeklinde geçmektedir. 14 Beyitte geçen Ayasofiyye kelimesi B nüshasında eyâ sûfiye şeklinde geçmektedir.
15 Bu beyit Medine nüshasında (B nüshası) bulunmamaktadır.
90 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
30. Ĥamìde ķāmet-i miģrāb behr-i šā˘at-ı Haķ
Be pāy hāste16 behr-i du˘ā-yı şeh minber
31. Egerne der heves-i ū ĥilāfet-i Ka˘best
Çirāst kisvet-i ˘Abbāsiyāneeş der ber
32. Diger be ma˘raż-ı ū yek binā-yı a˘lā nìst
Ki elkenest der evŝāf-ı ū zebān-āver
33. Be lušf-ı bünye vü ģüsn-i esās u šavr-ı nikū17
Nişeste der dil-i buķ˘a çü sedd-i İskender
27a. 34. Ez ān cihet18 şude iśm-i şerìf-i ū cāmi˘
Ki mecma˘est berāy-ı ahālì-yi kişver
35. Semāniyest be gird-i esās-ı ū be-edeb
Ki kerdeest iģāša cinān rā çü meger
36. Be šāyifān-ı ģarìmend ya˘nì Beytullāh
Biyāmedend berāy-ı šavāf-ı ū yekser
37. Der ū be-manšıķ-ı şìrìn büt-i siyeh-çeşmān19
Heme meśā’il-i ˘ilm-i nažar künend ezber
38. Pey-i kitābet-i derseş semen-ruĥān20 geşte
Devāt sünbül ü sūsen21 midād u gül defter

16 Beyitte geçen hâste kelimesi A nüshasında (Berlin nüshası) sâhte şeklinde
geçmektedir.
17 Beyitte geçen tavr-ı nikû kelimesi B nüshasında tûr niger şeklinde geçmektedir.
18 Beyitte geçen cihet kelimesi A nüshasında sebeb şeklinde geçmektedir.
19 Beyitte geçen büt-i siyeh çeşmân ifadesi B nüshasında botân çeşm-i siyâh şeklinde
geçmektedir.
20 Beyitte geçen semen-rûhan kelimesi B nüshasında semen-berân şeklinde
geçmektedir.
21 Beyitte geçen sünbül u sûsen kelimesi B nüshasında sûsen ü sünbül şeklinde
geçmektedir.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 91
39. Be ŝad şükūh nişeste müderris-i her yek
Muģassenāt-ı ma˘ānì beyān künend ekśer
40. Be ˘ilm-i naģv heme ŝarf kerde ˘ömr-i ˘azìz
Zi mübtedā-i evāĥir ezān dehend ĥaber
41. Der'ān zamān ki yelān-ı ma˘ārik22-i taķrìr
Keşend tìġ-ı beyān ez niyām-ı nušķ be der
42. Be naš˘-i ĥāk şeved pür makāle-yi taģķìķ
Be sašģ-ı çerĥ reved ber ˘ulāle-yi maģşer
43. Be23 ķìl ü ķāl-i heme kāyināt ma˘lūmest
Ki nìst cüz zi-du˘ā-yı şeh24-i zamāne diger
44. Bülend-mertebe Ĥān Bāyezìd ān şāhì
Ki hest tābi˘-i emreş zamāne ser-tā-ser
45. Eyā şehì ki der ešvār-ı kevn geşte künūn25
Ķażā-yı emr-i tü sābıķ zi ģādiśāt-ı ḳader
46. Pey-i cenìbet-i ḫaylet ḳuṭās-ı zerrìnest
Eşi‘‘a ki ĥūr āred zi cānib-i ĥāver
47. Zi çār bağ26-ı ˘anāŝır neĥvāst çün tü nihāl
Be heft27 šāķ-i kevākib netāft çün tü ķamer
48. Be zihn28-i āyìnesānet żamāyir-i encüm
Miśāl-i berg-i gül-i tāze dān be-rūy-ı şecer
49. Be çarĥ sāye-yi ķadret eger futed çi şeved

22 Beyitte geçen ma’ârik kelimesi B nüshasında mo’âreke şeklinde geçmektedir. 23 Beyitte geçen be eki B nüshasında zi şeklinde geçmektedir.
24 Beyitte geçen şeh kelimesi B nüshasında şerr şeklinde geçmektedir.
25 Beyitte geçen künûn kelimesi A nüshasında kevn şeklinde geçmektedir. 26 Beyitte geçen bağ-ı kelimesi A nüshasında yâr şeklinde geçmektedir. 27 Beyitte geçen be heft kelimesi A nüshasında nühüft şeklinde geçmektedir.
28 Beyitte geçen zihn-i kelimesi A nüshasında dehen-i şeklinde geçmektedir.
92 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Ki ĥāk žıll-i hümā rā büved hemìşe maķar
50. Derūn-ı mašbaĥ-ı ķadr-i tü mihr tā gerdūn
Çü āteşìst nümāyān miyān-ı ĥākister
51. Z’otāg-ı surĥ demì der sefer ki bihrāmì
Zi ġonçe berg-i gül tāze’ì ber āred ser29
52. Egerne behr-i tü tāc-ı zebercedìst felek
Çirāst ber ser-i ū ez hilāl-i zerrìn-per
53. Egerne çerĥ be rıfķ-ı murād-ı tü gerded
Çü ĥāk bād medāreş hemìşe zìr u zeber30
27b. 54. Sipihr-i şeş cihet ü nüh cezìre dānì çìst31
Be cenb-i baģr-i ˘ašāyet zi ķašre’ì kemter
55. Be baģr-i ģādiśe fülk-i felek şude ġarķ-āb
Egerne kūh-vakarì-i tüeş32 şudì lenger
56. Zi rūy-ı faķr sirişk-i niyāz rā şustì
Belì sitāre be-gerdūn reved zi tābiş-i hūr
57. Zi bād-pāy-ı tü cem˘-i ˘adū perìşānest
Be-sān-ı tūde-yi ĥāk ez vezìden-i ŝarŝar
58. Miyān-ı heft-ser-i çerĥ rā futed33 lerze
Demì ki behr-i e˘ādì hemì keşì ĥançer
59. Eger šabìb-i vefāyet be çerĥ der nigered
Reved zi cevf-i dimāġeş mu˘allelāt be der

29 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır.
30 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır.
31 Beyitte geçen nuh cezîre dânî çîst ifadesi A nüshasında u çerh denî çîst şeklinde
geçmektedir.
32 Beyitte geçen toeş kelimesi A nüshasında tû mî şeklinde geçmektedir. 33 Beyitte geçen çerh râ futed ifadesi B nüshasında mehr mîkoned şeklinde
geçmektedir.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 93
60. Be yād-ı piste-lebì şi˘r-i tāze rū dāde
Ki ez celādet34-i ū āb mì şeved sükker
61. Eger zi35 eşk-i dem-ā-dem şeved dü çeşmem ter36
Be rūy nāverem ū rā diger be ģaķķ-ı nažar
62. Maģall-i dìden-i rūy-i tū cān dehem āsān
Belì be vaķt-i bahārān mülāyimest sefer
63. Be rūy-i kāh-rubāyem ġubār-ı ān kef-i pāy
Nişānd cevher37-i çendìst ber ŝaģìfe-yi zer
64. Çü sāye gìsū-yı muşgìn nemì reved zi niķāb38
Egerçi girde-yi ū rā be-nāzikì pes-i ser
65. Ĥayāl-i ebrū-yı şūĥet numūd ber merdüm
Miśāl-i tìġ-ı siyeh-tāb-ı şāh-ı Dārā-der
66. Şehì ki behr-i ġubār-ı semend-i ū zi dü mìl
Dü çeşm-vār
39 nişeste be rāh-ı fetģ u žafer
67. Demì ki tìr bibāred zi ķavs çün bārān
Gehì ki berķ dıraĥşed zi tìġ-ı ceng-āver
68. Be pursiş āmede bārìst ber şikeste dilì
Nişān-ı gürz-i girān-ı
40 tü ber ser-i miġfer
69. Zemìn zi ĥūn-ı e˘ādì çü gülsitān gerded
Der ū tegerg miśālì büved ser-i bì mer

34 Beyitte geçen celâdet kelimesi B nüshasında halâvet şeklinde geçmektedir. 35 Beyitte geçen zi kelimesi A nüshasında ne şeklinde geçmektedir. 36 Beyitte geçen şeved du çeşmem ter ifadesi A nüshasında du çeşm gerded ter
şeklinde geçmektedir. 37 Beyitte geçen cevher kelimesi B nüshasında cû her şeklinde geçmektedir. 38 Beyitte geçen nemî reved zi nikâb ifadesi B nüshasında nemîred der kefât şeklinde
geçmektedir.
39 Beyitte geçen çeşm-vâr kelimesi B nüshasında çeşm-bâz şeklinde geçmektedir. 40 Beyitte geçen gürz-i girân-ı tamlaması A nüshasında kûzegerân-ı şeklinde
geçmektedir.
94 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
70. Çü bāzuvān-ı tü vü dest-i bed41-sigāl āncā
Keşìde tìr u kemān u güşāde sìne siper
71. Ġıdā -yı tìġ çü Ēaģģāk maġz-ı ser dāyim
Şarāb-ı tìr çü cādū müdām ĥūn-ı ciger
72. Türāst kūh-ı nijādì nevend-i āhen-ĥāy
Ki ez şedìdì-yi na˘leş ġubār geşte ģacer
73. Demeş şihāb-veşest u sümeş hilāl-āsā
Hoyeş sitāre-feşān u demeş dem-i tunder42
28a. 74. Be çār māh-ı nev43 eknūn kücāst ģāmil-i çerĥ
Be ġayr-i ū binümāyem44 der ìn zamāne diger
75. Revāst sūĥte gerded be zìr-i45 ašlas-ı çerĥ
Demì ki z’āteş-i46 na˘leş reved be çerĥ şerer
76. Be-rūy-ı ĥāk zi mìheş nişāne’ì mì dān
Be-sašģ-ı çerĥ ki bìnì47 temāśül-i aĥter
77. Şehā menem ki be kilk-i ĥayāl-bend-i suĥen
Keşìdeem pey-i midģat hezār gūne ŝuver
78. Zi mūy-i ĥāme-yi diķķat çü ŝūret ārāyem
Girih be kār-ı ĥod āred hezār ŝūretger
79. Ĥaṭem fuzūd ĥayāl-i kelām-ı men ārì
Şud ez tamām-˘ayārì ziyāde ķadr-i güher

41 Beyitte geçen dest-i bed tamlaması A nüshasında puşt-ı bed şeklinde geçmektedir.
42 Beyitte geçen Hûyeş sitâre-feşân u demeş dem-i tunder dizesi A nüshasında hîş
sitâre-feşân demeş dem şeklinde geçmektedir.
43 Beyitte geçen nov kelimesi B nüshasında tû şeklinde geçmektedir. 44 Beyitte geçen be-nümâyem kelimesi B nüshasında vü kavâyim şeklinde
geçmektedir.
45 Beyitte geçen be-zîr-i tamlaması B nüshasında berend şeklinde geçmektedir. 46 Beyitte geçen demî ki zî ifadesi A nüshasında demî ki şeklinde geçmektedir.
47 Beyitte geçen bînî kelimesi B nüshasında beytî şeklinde geçmektedir.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 95
80. Be şi˘r u kāġad-ı Şevķì nazar gumār u bibìn
Çi gūne ta˘biye geştest penbe bā āzer
81. Zi dest-i šab˘-ı çü āb-ı revān fiġān ki merā
Çü āb seng visāde vü ĥāk-i reh bister
82. Hemìşe tā be ser-i merzbān-ı milket-i dey
Şeh-i bahār zì gülhā-yı tü keşed leşker
83. Gül-i murād-ı tü ĥurrem miśāl-i bāġ-ı bahār
˘Adū çü berg-i ĥazān zerd-rūy u dil-mużšar
KAŜÌDE 348
Fāilātün Feilātün Feilātün Feilün
1. Tā bered gūy zi meydān-ı gülistān ġonce
Zi benefşe be çemen sāĥte çevgān ġonce
2. Negüşāyed girih ez kār-ı fürū beste-i ĥod
Ez dür-i jāle besì sāĥte dendān ġonce
3. Rìsmān kerde dırāz ebr zi bārān-ı bahār
Tā birūn āyed ez ìn ĥāk çü rindān ġonce
4. Bişkened ŝad gül-i ĥvārì-yi nihādeş berdār
Bāz bā düzd-i ŝabā hemdem ü yāran ġonce
5. Āstìn ber zede vü fūte-yi sebzì be miyān
Çun fuķā˘ìst güşūde der-i dükkān ġonce

6. Tā keşed šıfl-ı çemen rā be ber-i ĥvìş çü gül
Mì numāyed zi dehen-i sìm firāvān ġonce
7. Tā meşām-ı şeh-i gül pür şeved ez būy-ı buģūr
Geşte ez sünbül-i ter micmere-gerdān ġonce

48 Bu kaside Medine nüshasında (B nüshası) bulunmamaktadır
96 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
8. Tāc-ı la˘lìn be-ser ü cāme-i gül-rìz be-ber
Refte der çārsū-yı bāġ ĥırāmān ġonce
9. Tìşe’ì geşte benefşe zi pey-i kenden-i la˘l
Yāft kānì meger ez la˘l be bustān ġonce
10. Behr-i mecmū˘a-yi gül ber varaķ-ı ŝafģa-yı āl
Ez rez-i mül şudeeş sāĥt gül-efşān ġonce
28b. 11. Dāred ez ĥāk-i zemìn lāle ġubārì der dil
Geşte ez bād-ı seģergāh perìşān ġonce
12. Cāmeeş pāre vü geşte dehen ġarķa-yı ĥūn
Dād-ĥvāhān şude sūy-ı şeh-i devrān ġonce
13. Bāyezìd İbni Mehemmed şeh-i Dārā-nesemet
Ki şud ez ebr-i kefeş ĥurrem u ĥandān ġonce
14. Ey şude z'ebr-i kefet dāmen-i gülşen pur-sìm
Yāfte z'ebr-i kefet dest-i zer-efşān ġonce
15. Şāh-ı gül-rāst çü tìrest pey-i düşmen-i tu
Hest ber nūk-i sereş heyˇet-i peykān ġonce
16. Gülşen-i üns-i tu bezmìst pur ez zìb u šarab
Ki der ū şu˘le-yi şem˘ìst firāvān ġonce
17. Bā hevā-yı çemen-i ˘adl-i tū der bāġ-ı vücūd
Netevān kerd ser ez perde-yi imkān ġonce
18. Ŝaģn-ı gülzār-ı çemen rezmgeh-i tūst meger
Ki numāyed zi ser-i ĥaŝm-ı tü yeksān ġonce
19. Vaķt-i dey ebr-i bahār-ı keremet rūyāned
Ez dil-i la˘l gül-i surĥ u zi mercān ġonce
20. Hemçü gül dāmen-i ū çāk şud ez bes ki keşìd
Pey-i gencìne-yi tü sìm be dāmān ġonce
21. Teb-i bād-ı ġażabet sūz giriftest çünān
Ki be-teng āmede ez ģiddet-i buģrān ġonce
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 97
22. Ger vezed bād-ı seĥāyì zi vefāyet sūy-ı ū
Hemçü gülşen bidemed ez dil-i ˘ummān ġonce
23. Nāle ez teng-ma˘āşì ber-i cūdet zi çi sāĥt
Zānk dāred be beġal sìm be hemyān ġonce
24. Dey be-gülzār-ı celāl-ı tü şenìdem mì ĥvānd
Ġazelì ez dehen-i murġ-ı ĥoş-elģān ġonce
25. Ey ki şud bì dehenet vāleh u ģayrān ġonce
Ĥande kün tā ki küned çāk-i girìbān ġonce
26. Ger be-kūy-ı tü keşem āh-güşā-yı leb-i ĥvìş
Mì güşāyed belì ez bād be-bustān ġonce
27. Ten-i men gülşen-i cevrìst zi bìdād-ı ruĥet
Ki der ū hest zi peykān-ı tü çendān ġonce
28. Püşt dāde be-dıraĥt-ı gül ü der refte zi ĥvìş
Geşte bā fikr-i lebet ŝūret-i bì-cān ġonce
29. Der miyān-ı ruĥ u zülfet dehen-i nāzik-i tü
Hest vā geşte miyān-ı gül ü reyģān ġonce
29a. 30. Ez ġamet derd-i şikem dāred u pìçìde be-ĥod
Hemçü bedĥvāh-ı şeh-i milket-i ˘Ośmān ġonce
31. Gülbün-i bāġ-ı ĥilāfet ki zi bād-ı ġażabeş
Refte der dāmen-i gülbün şude pinhān ġonce
32. Ey ki der rezmgeh-i gülşen-i bāġ-ı žaferet
Küşte bā gürz-i girān Rüstem-i destān ġonce
33. Gül-i sìmāb-ı çemen-i şi˘r rehì bìn ki reved
Hest ez her šaraf āvìĥte çendān ġonce
34. Medģ-ĥvān-ı tu şud ez şevķ çü Şevķì be çemen
Yāft ez ģükm k’ezū devlet ü fermān ġonce
35. Tā ki her sāl der ìn baġçe-yi kevn ü feŝād
Gerded ez gülşen-i ìn bāġ nümāyān ġonce
98 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
36. Gülşen-i ˘ömr-i tü ser-sebz u šarì bād k’ezū
Geşte gülzār-ı cihān ĥurrem u ĥandān ġonce
KAŜÌDE 449
Mefāìlün Mefāìlün Mefāìlün Mefāìlün
1. Nebāşed miśl-i tü şūh u lašìf u nāzük u dil-ber
Şeker-güftār u ĥoş-reftār u gül-ruĥsār u nesrìn-ber
2. Miyān-ı lāle-ruĥsārān be-ġayr ez tü kirā bāşed
Ruĥ-ı rengìn ĥaš-ı müşgìn leb-i şìrìn dehān-şekker
3. Be-ber sìm u be-fem mìm u be-ĥad māh u be-kad ˘ar˘ar
Be-ser sevdā be-can ġavġā be-dil sūziş be-ten āzer
4. Zi rūy-ı mūy-ı tü peydā vü eşk-i çehreem žāhir
Gam-ı men pìş-i şāhinşāh-ı şarķ u ġarb u baģr u ber
5. Şehinşeh Bāyezìd İbni Meḥemmed Ĥān ki zāteş hest
Zer-efşān u hüner-dān u cihān-bān u cihān-bāver
6. Güzìn-i ˘ālem ü ĥāķān-ı germ ü serd ü ĥuşk u ter
Emìr-i a˘žam u sulšān-ı şarķ u ġarb u baģr u ber
7. Tüyì bā tìġ-ı tìz u dū bāş u leşker-i enbūh
Każā-miknet ķader-ķudret semā-rütbet zemìn-perver
8. Be-derrānì be-perrānì biyendāzì be-der sāzì
Be-ĥançer dil be-nāvek cān be-nāĥim fer be-nìze ser
9. Be-rıfķ u ˘unf u lušf u ķahret ābādest u hem vìrān
Binā-yı rezm u tarģ-ı żarr u šavr-ı ĥayr u rāh-ı şer

49 Bu kaside Medine nüshasında (B nüshası) bulunmamaktadır.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 99
GAZEL 150
Fāilātün Fāilātün Fāilātün Fāilün
29b. 1. Pìş-i ruĥsār-ı tü geşt ez ẕerre kemter āftāb
Z'an sebeb her ŝubģ ez maşrıķ zened çetr āftāb
2. Der ˘aceb māndend merdüm ez ķad u ruĥsār-ı ū
Bes ˘aceb bāşed be-bālā-yı ŝanevber āftāb
3. Ĥvāst tā bìned be-vechì rūy-ı meh-sìmā-yı tü
Ĥvìş rā çün āyine bigrift der zer āftāb
4. Şekl-i miskìn ģāl-i ū rā bāşed ez tāb-ı ruĥeş
Pes siyeh gerded çü binşìned kesì der āftāb
5. Mevc zed šūfān-ı eşk-i Şevķì ez behr-i ruĥet
Tā bedān ģaddì ki şud der vey şināver āftāb

GAZEL 251
Fāilātün Fāilātün Fāilātün Fāilün
1. Zaĥm-ı tìr-endām-ı ān meh ber ruĥ-ı çün āftāb
Z'āsmān-ı ģüsn pindārì ki ber-ceste şihāb
2. Zaĥm-ı cānān ber semenzār-ı ˘izār-ı nāzikeş
˘Aks-i şāh-ı gülbün-i tāzest pindārì der āb
3. Pehlū-yı ān la˘l-i gevher-pūş zaĥm-ı tāze est
Rişte-yi ālest ser ber-kerde ez yāķūt-ı nāb
4. Zaĥm-ı rūy-ı ān kemān-ı ebrūyest āyā hilāl
Yā resìde ber felek tìr-i du˘ā-yı müstecāb
5. Şevķiyā ger zaĥm-ı ū ġavvāŝ-ı baģr-ı ģüsn nìst
Ez çi rū bended be-rūy-ı ĥvìş dāyim ān niķāb

50 Bu gazel Medine nüshasında (B nüshası) bulunmamaktadır.
51 Bu gazel Medine nüshasında (B nüshası) bulunmamaktadır.
100 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
GAZEL 3
Mefāilün Feilātün Mefāilün Feilün
1. Ruĥet be ģüsn ü lešāfet perì lebet cānest
Ez ān zi dìde-yi merdum52 hemìşe pinhānest
2. Derūn-i āyine ˘aks-i cemāl-i rūşen-i yār
Meyān-ı hāle be-sān-ı meh-i dıraĥşānest
3. Be ĥāk-i pāy-i tü bā āh būse netvān dād
Ki ĥāk-i pāy-i tü z’āhem besì perìşānest
4. Şude zi ģasret-i la˘let dü dìdeem pür-ĥūn
Miśāl-i šāsek-i saķķā ki pür zi mercānest
5. Mecāl-i dem zeden-i kes çü nìst der teh-i āb
Be-zìr-i ĥançer-i cānān dilā çi efġānest
6. Derūn-ı muŝģaf-ı ģüsn-i tü ān dehen gūyā
Dehen güşāde çü mìm-i miyān-ı ìmānest
7. Kemend-i ĥalķa-yı zülfet be-gerden-i ˘uşşāķ
Be-lutf dūĥte gūyā zih-i girìbānest
30a. 8. Pey-i segān-ı nigārìst cān-ı Şevķì-i zār
53
Zi yār her çi ki bāşed niyāz-ı yārānest54
9. Gulām-ı dergeh-i ŝāģib-dilì şudem eknūn
Ki der serìr-i feżāyil be-˘ilm sulšānest55
10. Emìr-i mesned-i lušf u kerem ˘Ömer Çelebi
Ki bā ģayā muteģallì be-sān-ı ˘Osmānest 56

52 Beyitte geçen dîde-yi merdum tamlaması B nüshasında merdüm-i dîde şeklinde
geçmektedir.
53 Beyitte geçen zâr kelimesi A nüshasında râ şeklinde geçmektedir.
54 Beyitte geçen niyâz-ı yârânest tamlaması A nüshasında nisâr-ı bârânest şeklinde
geçmektedir.
55 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır. 56 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 101
GAZEL 457
Fāilātün Feilātün Feilātün Feilün
1. Tā zemistān-ı cihān nām u nişān ĥvāhed būd
Ĥırķaem der giriv-i pìr-i muġān ĥvāhed būd
2. Mì künem devr çü sāġar be hevā-yı mey-i nāb
Tā nuķūş-ı felek u devr-i zamān ĥvāhed būd
3. Ser zi ĥāk-i ķadem-i pìr-i muġān mì nekeşem
Ki be-mey dāden-i men rāst hemān ĥvāhed būd
4. Zāhidā ĥūn be-mey ĥorden-i men ˘arż mekün
Ānçi üstād-ı ezel güft hemān ĥvāhed būd
5. Nekünem terk-i ŝafā-yı ģarem-i meykedehā
Menzilem ger šaraf-ı bāġ-ı cinān ĥvāhed būd
6. Bāz kün dìde çü Şevķì seģer-i şu˘le-i mey
Bāz ez maşrıķ-ı meyĥāne ˘ayān ĥvāhed būd
GAZEL 558
Mefāilün Feilātün Mefāilün Feilün
1. Zi behr-i ŝayd eger şāh-ı men süvār şeved
Hezār murġ-ı dileş çün dilem şikār şeved
2. Dilem zi rāz-ı dehān-ı tü dem çigūne zened
Ki sırr-ı ġayb ne ānest ki āşikār şeved
3. Dil er zi gülşen-i kūyet be-ša˘n-ı ĥār reved
Eger çü cān-ı ˘azìz-i menest ĥvār şeved
4. Çü ģüsn-i rūy-i tu ˘ışḳ-ı men ey perì-sìmā
Kesì nemāned ki meşhūr-ı rūzgār şeved


57 Bu gazel B nüshasında bulunmamaktadır. 58 Bu gazel B nüshasında bulunmamaktadır.
102 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
5. Heme be vaŝf-ı ġazālān ġazel bigū Şevķì
Ki tā zi šab˘-ı tü der dehr yādgār şeved
GAZEL 659
Mefūlü Fāilātü Mefāìlü Fāilün
1. Dìdem elif-miśāl ķadet ber ser-i şikār
Güftem şikār-ı men şude eknūn āşikār
2. Tìreş zi cān gurìĥt dilā rāh-ı sìne gìr
Pìrā ġalat mekün ki hemìnest reh-güẕār
3. Der sìne zaĥm-ı ġamze-yi ū rā be-cān-ı ĥod
Ey dil ˘azìz dār ki çìzìst yādgār
4. Şevķì şud ez firāķ-ı ĥaš-ı sebzet eşk-rìz
Bārān ˘aceb nìst belì z’ebr-i nevbahār
GAZEL 7
Fāilātün Fāilātün Fāilātün Fāilün
30b. 1. Faŝl-ı dey çün jāle şud der bāġ ber rāh-ı bahār
Çeşm-i murġān-ı çemen yekser sefìd ez intižār
2. Rìze-i berfì ki bād āred dıraĥşān z’āftāb
Der dil-i murġān-ı erzen-ĥvāre endāzed şirār
60
3. Refte āb u mānde yaḫ61 der cūy-ı bārik-i çemen
Rāst çūn mārì ki ez vey pūst māned ber güẕār
62
4. Ez nehìb-i leşker-i dey dem-be-dem ser der keşìd
Āteş-i manķal egerçi dāred ez āhen ģiŝār

59 Bu gazel B nüshasında bulunmamaktadır.
60 Beyitte geçen şirâr kelimesi A nüshasında şevâr şeklinde geçmektedir.
61 Beyitte geçen yer kelimesi A nüshasında geh şeklinde geçmektedir. 62 Beyitte geçen mând ber-güzâr kelimesi B nüshasında mâned der-guzâr şeklinde
geçmektedir.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 103
5. Havz-ı cūyì nìst bāġ u rāġ-ı ˘ālem rā künūn
Kez ruĥām-ı mermereş levģì nebāşed der kenār
6. Gūyiyā āb-ı revān çerĥ-ı mümerred şud ki serv
Ber kenār-ı cūy-i dāmen ber zede Belķìs-vār
63
7. Tā ne ez ebr-i siyeh bārìk gerded ŝaģn-ı bāġ
Şūşe-yi yaĥ şem˘-i kāfūrìst der dest-i çenār
8. Dest eger yābed çenār ez bì-ḫodì sāzed çü berf
Penbe-i dāġì ki ber dil dāred ez hicr-i bahār
GAZEL 8
Fāilātün Fāilātün Fāilün
1. Geşt šāli˘ šal˘at-ı ŝahbā zi cām
Lāhe nūrüˇş-şemsi min cenģiˇž-žalām
2. Teşne-yi cāmem zi ifrāš-ı ĥumār
Eskinì sāķì bi-keˇsin min müdām64
3. Serv mecnūn gibi düşdi šaġlara
Ḳāmetün reşkinden ey šūbā-ĥırām65
4. Rāh-ı rūģ-āsā ki maģż-ı raģmetest
Ṭābe min āśārihì ˘ìşuˇl-enām66
5. Müşkilest bì-ĥāl-i zülf-i serkeşet
Z'ān ki nebved hìç cā bì dāne dām67
6. Ketm iderdüm ˘ışķunı lìkin yaşum
Ažharet sırrì bi ˘ ayni ẕiˇs-sicām68

63 Beyitin ilk dizesi B nüshasında yer almamaktadır. 64 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır. 65 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır. 66 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır. 67 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır. 68 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır.
104 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
7. Şevķiyā demdür ki terk-i nām idem
Z'ān ki ĥoş nāmìst terk-i nām nām69
GAZEL 970
Mefūlü Mefāìlü Mefāìlü Feūlün
1. Gūyā ġam-ı tìr-i tü dehed cān dil-i çākem
Mìlì binişānend revān ber ser-i ģākem
2. Ey serv-i revān sāye meyendāz be-her ĥāk
Tā ber ten-i ĥākì nezenì tìr helākem
31a. 3. Tā kem neşeved sāķì zi meclis mey-i engūr
Binşān be šarab baġçe-yi ˘ışķ çü çü tākem
4. Āhì ki ber ārem zi ciger eşk nebāyed
Ārì dem-i girye şeved efzūnì-yi mā kem
5. Rāz-ı dil-i Şevķì ki be-her rāh revānest
Eşkìst fütāde heme z’ìn dāmen-i çākem
GAZEL 1071
Mefāìlün Mefāìlün Mefāìlün Mefāìlün
1. Biyā ey lāle-rūy-i men zi leb cāmem leb-ā-leb kün
Hilāl-i ˘ìd eger cūyem işāret sūy-ı ġabġab kün
2. Şafaķ sūy-ı Süreyyā ber nümā ez māh-ı nev pervìn
Zeneb ber dār ez mihr ü kenārem pür zi kevkeb kün
3. Çü kerdem cām-ı mey ber kef pey-i nuķl ez dehān u leb
Şiken beste rušab fermā vü ˘ayş-i mā müretteb kün
4. Ruĥet çün muŝģaf-ı ģüsnest u ĥaššet āyet-i raģmet
Bicünbān gūşe-yi ebrū vü rūy-ı ŝafģa mu˘reb kün

69 Bu beyit B nüshasında bulunmamaktadır. 70 Bu gazel B nüshasında bulunmamaktadır. 71 Bu gazel B nüshasında bulunmamaktadır.
Edirneli Şevkî Divanı Üzerine Değerlendirme ● 105
5. Feşāned sünbül-i gül-pūş ber berg-i gül-i nesrìn
Ki güftest ey murād-ı cān ki rūz-ı bì-dilān şeb kün

6. Çü dūr ez rūy-ı gülgūnet şevem ez girye nā-bìnā
Hudā rā sürme-yi çeşmem ġubār-ı sümm-i eşheb kün
7. Çü der uftādì ey Şevķì zi bìdādeş meşev ġamgìn
Ki fermūdet ki ˘āşıķ rā heme āhì vü yā Rab kün
GAZEL 1172
Mefāìlün Mefāìlün Mefāìlün Mefāìlün
1. Zi ˘aks-i nūr-ı ruĥsār-ı tu bāşed cirm-i hur pinhān
Belì çün mihr rūşen şud şeved cirm-i ķamer pinhān
2. Nigāh-ı ĥande-āmìzet merā ān dem küşed bì-tìġ
Ki çeşm-i nā-tevān-ı tü küned ber men nažar pinhān
3. Dilem güm-geşte der kūy-ı ġamet rā ez ser-i ģasret
Nüviştem nāme-yi sūzān firistādem ģaber pinhān
4. Leb-i la˘l-i şeker-rìzet ki gāhì nušķ-ı dür pāşed
Zi ĥaclet mì şeved yāķūt der ĥūn-ı ciger pinhān

5. Tabìb-i cān tuyì āĥir zi bìmārān-ı müştāķān
Revā nebved ki mì dāred leb-i la˘l-i şeker pinhān
6. Berā-yı ķaŝd-ı ĥūn-ı men çü faŝŝādān-ı ĥūn-efşān
Be zìr-i dest-i her müjgān şeved ŝad nìşter pinhān
7. Çü dìdì mihr-i ān ruĥsār Şevķì eşk kemter rìz
Çü gerded cümle seyyārān der vaķt-i seģer pinhān

72 Bu gazel B nüshasında bulunmamaktadır.
106 ● DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
GAZEL 1273
Fāilātün Fāilātün Fāilātün Fāilün
1. Ey mu˘ammā-yı dehānet sırr-ı ˘aķl-ı ĥurde-bìn
Kāşif-i her ˘uķde-yi zülf-i tü Cibrìl-i emìn
31b. 2. Z'ebruvānet dìd peyveste çü pür siģr-i ģelāl
Rāst kerd engüşt zülf-i kāfiret āmed be dìn
3. Der mu˘ammā naķş-ı nìk āver çü Şevķì tā şevì
Ez ĥavāŝṣān-ı der-i gerdūn-meˇāb-ı Şems-i dìn
Manzume 174
Mefāìlün Mefāìlün Feūlün
1. Biģamdillāh zi teˇyìd-i ilāhì
Emìn-i şehr-i dìn geştì vü dünyā
2. Pey-i ìn tehniyet geşte zi ilhām
Emìn-i şehr şud tārìģ-i zìbā
Manzume 275
Fāilātün Fāilātün Fāilātün Fāilün
1. Şevķiyā ez şiddet-i sermā-yı serd-i zemherì
Nìst der ten pūstìn u nìst hem çendìn libāś
2. Ḳalb-i şeş ber şeş biyefzāy u binih bālā-yı ŝad
V'āngeh ez maģdūm-ı ˘ālì-ķadr mì kün iltimāś
Beyt76
Fāilātün Fāilātün Fāilātün Fāilün
Tā tevānì der pey-i āzār-ı ehl-i dil mebāş
Ez şerār-ı berķ-i āh-ı ehl-i dil ġāfil mebāş

73 Bu gazel B nüshasında bulunmamaktadır. 74 Bu manzume B nüshasında yer almamaktadır. 75 Bu manzume B nüshasında yer almamaktadır. 76 Bu beyit B nüshasında yer almamaktadır.

Konular