YENİŞEHİRLİ AVNÎ BEY’İN FARSÇA RUBÂÎLERİNİN TÜRKÇE ÇEVİRİSİ

Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Özet
Yenişehirli Avnî Bey, XIX. yüzyıl klasik Türk edebiyatının önemli simalarındandır. Avnî Bey hem Türkçe hem de
Farsça divan sahibidir. Yaklaşık 1600 beyitten oluşan Farsça Divan’da 26 rubai bulunmaktadır. Bunlardan 2
tanesi müstezattır. Müstezatlardan biri şeyhi Nazif Dede’nin doğum tarihi ile ilgilidir. Genel anlamda Allah’ın
büyüklüğü, aşk, acizlik, nefis, iyilik konularının işlendiği rubailerden bazıları methiye ve hicviye özelliği taşır.
Bu çalışmada Yenişehirli Avnî Bey’in 26 rubaisinin Türkçe çevirilerine yer verilecektir.
Anahtar Kavramlar: Yenişehirli Avni Bey, Farsça, divan, rubai, Türkçe.
TURKISH TRANSLATION OF PERSIAN RUBÂIS OF AVNÎ BEY FROM YENİŞEHİR
Abstract
Avnî Bey from Yenişehir, is one of important faces of classical Turkish literature in 19th century. Avnî Bey has
both Turkish and Persian divan. In Persian divan consisting of about 1600 verses, there are 26 rubais. Two of
these are mustezats. One of mustezats is about his sheikh Nazif Dede’s date of birth. Generally, some of
rubais in which was embroidered grandness of God, love, weakness, real self, goodness have the
characteristic of laudatory and satirical poem. In this study, it’ll be given place to Turkish translation of 26
rubais of Avnî Bey from Yenişehir.
Keywords: Avni Bey from Yenişehir, Persian, diwan, rubai, Turkish.

1 Yrd. Doç. Dr., Fırat Üniversitesi, İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, biricis@firat.edu.tr.
-12- Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
GİRİŞ
Doğum tarihiyle ilgili kesin bilgi bulunmamakla birlikte, 1242-1243/1826-1827’de Yunanistan’ın Yenişehir
(Larissa)’de doğduğu tahmin edilmektedir. 1301/1883’te İstanbul’da vefat eden şair, divan ve mesneviden,
roman tercümesine; ıstılahat lügatinden, tiyatro denemesine kadar edebiyat tarihimizde önemli bir yere sahip
olan Yenişehirli Avnî Bey, fikir hayatımız bakımından da önemli bir şahsiyettir (Turan 2008:681).
İyi derecede Farsça, Rumca, Arapça, biraz da Fransızca bilen ve özellikle İran edebiyatına derin vukufiyeti
bulunan Avnî Bey’in, Türkçe Divan’ı, Farsça Divan’ı, Mir’ât-i Cünûn (eksik) mesnevisi, manzum-mensur Âbname
istidanamesi; sonradan yaktığ, Nihân-ı Kazâ adlı hiciv kitabı, yarım kalmış bir Mesnevi tercümesi, Istılahat lügati,
Rumca’dan tercüme ettiği İntak adlı romanı, on beş yirmi kadar şiir mecmuası, yarım kalmış Âteş-keder
mesnevisi bulunmaktadır (Turan 2008:681).
Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Divanı’nda2
(Atalay 20015:XVIII), 12 kaside, 1 muhammes, 2 tahmis, 2 terkib-i
bend, 12 mesnevi, 65 gazel, 14 kıt’a, 17 nazım, 26 rubâî, 18 matla, 21 müfred ve 1 mısra bulunmaktadır. 26
rubaiden 2’si müstezaddır. Bunlardan biri şeyhi Nazif Dede’nin doğum tarihi hakkındadır. Avni Bey, mehdiye ve
hicviye konulu rubailer de kaleme almıştır. Rubailerden birinde mahlas da bulunmaktadır.
Rubailerinde konu olarak Allah ve Allah’ın büyüklüğü, birliği, bağışlayıcılığı yanında aşk, âşıklık hâli, insanın
acizliği, nefis, iyilik, kötülük konuları işlenmiş, övgü ve yergiye de yer verilmiştir. Şairin Farsça şiirleriyle
övündüğünü aşağıdaki şiirinde görmekteyiz:
Bir rubâîmi işitse bi-hakkın çâr kitâb
Çâr-pâreyle gelir cünbişe rûh-ı Hayyâm
Fârisî söylemeye tevbe ederdi Nef’î
Fârisiyyât-ı bülendimden alaydı peygâm (Atalay 2005:XVII)
Şairin Farsça Divanı’nda bulunan 26 rubâînin Türkçe’ye çevrileri aşağıdaki şekildedir.
RUBÂÎYYAT (RUBÂÎLER)
1. RUBÂÎ
Reftem be-huzûr-ı yâr u goftem yârem
Ez behr-i meyân u dehenet bîmârem
Dârûyem çist
Handân handân be-goft ey heste-i ‘aşk
Der-kişver-i hüsn ü ân men pindârem
Dârû-yı tu nist

2 Bu çalışmada Mehmet Atalay tarafından hazırlanan “Yenişehirli Avni Bey Farsça Divan” (Aktif Yayınları, Erzurum, 2005) adlı
eserin 99-103. sayfaları arasında yer alan rubâîler tercüme edilmiştir.
Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi -13-
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Sevgilinin huzuruna gittim ve dedim. Sevgilim senin belin ve ağzın (dan dolayı) sebebiyle hastayım, ilacım nedir?
Gülerek; ey aşk hastası ben güzellik ülkesinde ve güzellik cazibesinde gizliyim, senin ilacın yoktur, dedi.
2. RUBÂÎ
Âmed ber-i men dûş nigârem nâ-gâh
Pursîd zi-men ki ey giriftâr-ı tebâh
Manzûr-ı tu kist
Ser der-kademeş nihâde goftem ey mâh
Cüz cevher-i hâk-ı pâyet vallâh billâh
Der-çeşmem nist
Sevgili dün gece ansızın benim yanıma geldi ve benden sordu ki: Ey mahvolmaya tutulmuş senin maksadın (göz
önüne aldığın) kimdir? Onun ayağına baş koymuş olarak söyledim. Ey ay, gözümde senin ayağının cevherinden
başka bir şey vallah billâh yoktur.
3. RUBÂÎ
Didem be-der-i meykede mesti pür derd
Der-dest sebû-yi mey be-leb nâle-i serd
Goftem ki sebû zîr-i abâ bâyed dâşt
Goftâ ki be-mâh-ı ramazân bâyed kerd
Meyhane kapısında elinde içki testisi, dudağında soğuk bir inleme olan dertli bir sarhoş gördüm. Dedim ki:
Testiye abanın altında sahip olmak gerekir. Dedi: Ramazan ayında (böyle) yapmak gerekir.
4. RUBÂÎ
Perverde-i Cibrîl-i emîn güm-reh şod
Perverde-i Firavn Kelîmullah şod
Hâr ez-gül gül zi-hâr peydâ şod
Kes nîst kizîn sır acîb âgeh şod
Cibrîl-i Emin’in beslediği (kişi) yolunu şaşırdı (şaşırmış oldu). Firavun’un beslediği Kelîmullah (Musa) oldu.
Gülden diken, dikenden gül peyda oldu. Bu acayip sırra kimse vakıf olmadı.
5. RUBÂÎ
Men reftem ve dil der-ser-i gîsu-yi tû mând
Ve ân cân ki be-hod dâştemeş sû-yı tû mând
Nâ-çîde gülî zi-bâğ-ı vuslat reftem
İllâ be-dimâğ-ı cân-ı men bûy-ı tû mând
Ben gittim gönül senin saçında kaldı. Kendimde (üzerimde) taşıdığım can senin tarafında kaldı. Koparılmamış bir
gül gibi vuslat bağından gittim, ancak can dimağımda (burnumda) senin kokun kaldı.
6. RUBÂÎ
Küffâr be-men çünân ki mü’min hânend
Pîrân şerî’atem zi-mescîd rânend
-14- Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Çün nâme-i a’mâl be-haşrem hânend
Küffâr ü muvahhidân ki hestem dânend
Nasıl ki (Böylece) kafirler bana mümin diyorlar. Pirler şeriatımı mescitten sürerler. Kıyamet gününde amel
defterim okununca kâfirler ve müminler ne olduğumu bilirler.
7. RUBÂÎ
Ey mihr-i vilâyet ki tecelli-i ruhed
Her sû ki güzâred felek-efrûz şeved
Âncâ ki tû-yi zulmet zulmî ne-buved
Hurşîd her câ ki reved rûz şeved
(Edirne Vâlîsi Hûrşîd Paşa’ya söylenip takdîm olunmamıştır.)
Ey vilayetin güneşi ki senin yüzünün görüntüsü hangi yöne olursa gökyüzünü aydınlatan güneş olur. O yer ki
zulüm karanlığının içinde bir zulüm olmaz. Güneş nereye giderse gündüz olur.
8. RUBÂÎ
İmşeb menem ü hayâl-i ân mâh-ı gaddâr
Dîvâne şodem çü Kays-ı şûrîde-şi’âr
Handîd be-men cihânîyân illâ subh
Herkes zi-berem girîht illâ târ
Bu gece ben ve o zalim ayın (ay gibi güzel sevgilinin) hayali, meftun alametli Kays gibi deli oldum. Sabahtan
başka (dışında) dünyalıklar bana güldüler, karanlık geceden başka herkes benim üzerime ağladı.
9. RUBÂÎ
(Târîh-i Vilâdet-i dervîş Nazîf bin Hüseyin el-Mevlevî Şeyh-i Mevlevî-hâne-i Bahâriyye İbn’ül Merhûm Ârif-i
Bi’llâh Şeyh Nazîf El-Mevlevî Post-nişîn-i Mevlevî-hâne-i Beşiktaş)
Rûzî ki ebu’l fasîh ez-âlem-i râz
Mî-kerd cemâl-i hîşten-râ ibrâz
Târîh-i vey tenâsuhî custem u goft
Yâ hû be-cihân hüsn-i Nazîf âmed bâz
Birgün ki ebü’l-fasih kendi cemalini (yüz güzelliğini) ortaya koyarak âlemden sır oluyordu. Ruh gücünden
(ruhunun dirilişinden) onun tarihini aradım ve dedi: Ya hu cihana Nazîf’in güzelliği tekrar geldi.
10. RUBÂÎ
(Der hakk-ı şeyhü’l İslâm Sa’deddîn Efendi)
Feryâd ber- âmedest ez-heft ecrâm
Ber mâtem-i irtihâl-i şeyhü’l islâm
În kevkeb-i Sa’adeddîn ki kerdest gurûb
Sa’d ez-ber-i tâli’-i cihân reft tamâm
Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi -15-
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Şeyhü’l-İslâmın ölüm matemi üzerine yedi cansız cisimden feryat gelmiştir. Bu Saadeddîn’in yıldızı ki batmıştır.
Sa’d (uğur) cihanın talihi üzerinden tamamen gitti.
11. RUBÂÎ
Yâ Rab keremet tabîb ü men bîmârem
Tû muktedirî vü men hakîr-i zârem
Cüz zi-ân ki murâdem be-murâdet cüft est
Der-her sıfat ihtilâf-ı külli dârem
Yarab senin keremin tabip ve ben hastayım. Sen muktedirsin ve ben değersiz inleyen. Benim senin muradına
çift olan muradımdan başka. Her sıfatta tamamen ihtilafa sahibim.
12. RUBÂÎ
Muhtâcem ü der râh-ı Hudâ ser-bâzem
Muhtâc-ı der-i Hudâ bî-enbâzem
Şeytân neyem ki bâ-gam-ı hod sâzem
Rahman neyem ki kâr-ı hod perdâzem
Muhtacım ve Allah yolunda askerim. Ortağı olmayan, eşsiz bir Allah’ın kapısının muhtacıyım. Şeytan değilim ki
kendi gamımı (yalandan) yapayım. Rahman değilim ki kendi işimi yapayım.
13. RUBÂÎ
Yâ Rabbi zi- tû ne-tersem ez-hod tersem
V’ez nefs-i siyehkâr-ı müebbed tersem
Ez-sûy-i tû nîk âyed ve ez-men heme bed
Ez-nîk hazer ne-dârem ez-bed tersem
Yarabbi senden korkmam, kendimden korkarım. Daimi siyah işli nefisten korkarım. Senin tarafından iyilik gelir,
benden tamamen kötülük. İyilikten korkmam kötülükten korkarım.
14. RUBÂÎ
Ey sûhtenî-i dûzah-ı pür gam u bîm
Çendîn şekvâ me-kun zi-ta’zîb-i elîm
Tû âşıkıyem sitân u der-câyem şev
Ber-cây-ı tû men dahîl bâşem be-cahîm
Ey korku ve gam dolu cehennemde yanacak olan; fazla derdin işkencesinden bu kadar şikâyet etme. Ben
âşığınım al benim yerimde ol. Senin yerine cehenneme ben gireyim.
15. RUBÂÎ
Hayvânem eger suhan be-merdum gûyem
Merdum neyem ez-pey-i sütûrân pûyem
Ey Hızr me-râ zi-nev’-i insân me-şümûr
Ger katre-i ez-çeşme-i hayvân cûyem
-16- Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Eğer insanlara söz söylersem adam değilim hayvanım, hayvanların arkasından gidersem insan değilim. Ey Hızır,
beni insan türünden sayma, eğer âb-ı hayattan bir damla ararsam.
16. RUBÂÎ
Der-dest dû sad gûl-ı beyâbân bûden
Der-pençe-i sad hezâr şeytân bûden
Dûr ez-harem-i ravzâ-ı rıdvân bûden
Bih zan ki demî hem-dem-i nisvân bûden
Elde iki yüz korkunç çöl hayvanı olmak, yüz bin pençede şeytan olmak, cennet bahçesinin hareminden uzak
olmak kadınlarla bir anlık dost olmaktan daha iyidir.
17. RUBÂÎ
Eknûn ki me-râ şod heme âlem düşmen
V’ân yâr-ı cefâ-pîşe dem-â-dem düşmen
Ân mertebe-i bed-baht cihânem ki sezed
Hem dûst be-girîned me-râ hem düşmen
Bugün ki bütün âlem bana düşman oldu. Cefayı meslek edinen o yar her zaman düşman. Cihanın o bedbaht
mertebesindeyim ki hem dostun hem düşmanın bana ağlaması uygundur.
18. RUBÂÎ
(Hicviye ist/Hicviyedir)
Ey pâye-i men burîde çün hâye-i tû
Ve ey hâye-i men hûbter ez-pâye-i tû
Yek mûy zi-hâye-i cehûd-ı murdâr
Bihter bûved ez-pâye u pîrâye-i tû
Ey benim rütbem senin hayan gibi kesilmiş ve ey o benim hayam senin rütbenden daha iyi (olan). Ölmüş pis
(murdar) Yahudi’nin hayasından bir kıl senin süs ve rütbenden daha iyi olur.
19. RUBÂÎ
Ey fart-ı zuhûr-ı tû nikâb-ı ruh-ı tû
Nûrîst dû kevn ez-âftâb-ı ruh-ı tû
Çün cezbe-i vücûd-ı mutlaket çîzî
Pes çîst der-în meyân hicâb-ı ruh-ı tû
Ey senin ortaya çıkışının aşırılığı (aşırısı) senin yüzünün örtüsü (peçesi). Senin yanağının güneşinden iki dünya
aydınlıktır (nurdur). Çünkü mutlak (kayıtsız, şartsız) varlığının (vücudunun) cazibesi bir şey olduğu gibi. Öyleyse
(sonra) bu arada senin yüzünün örtüsü nedir?
20. RUBÂÎ
Hayrânem ez-an-rû ki be yek feyz-i nigâh
Âmed be-vücûd sad hezâran işbâh
Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi -17-
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Lâ yesduru min vâhidin illâ vâhid
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh
O yüzden şaşkınım (hayranım) yüz binlerce varlığa (vücuda ) benzer bir bakış feyzi (bolluğu) geldi. Tekten
ortaya çıkmaz ancak (illa) tek (bir). Bütün güç ve kuvvet ancak Allaha aittir.
21. RUBÂÎ
Ey melce’-i bî-kesân ve ey bâr-Hudây
Hem fâtih-i ebvâbi ve hem râh-nümây
Der kûy-ı belâ be-mândeem bî-ser u pây
Yâ râh-nümâ me-râ veyâ der be-güşây
Ey kimsesizlerin sığınağı ve ey iyi işli Allah, hem kapıların açıcısı (fatihi) hem yol gösterici. Bela mahallinde
kalmışım başsız, ayaksız. Ya bana yol göster, ya kapı aç.
22. RUBÂÎ
(Der-hakk-ı Rıdvân Şâir-i İrânî ki der-Bağdâd Bağdâdiyân-râ hicv kerde bûd)
Rıdvân ki der-cennet-i İrân bûdî
Şâdân be-visâl-i hûr u gılmân bûdî
Înek ki zi-firdevs-i Acem dûr şodî
Rıdvân ne-bûdî belki şeytân bûdî
Rıdvan (cennetin kapıcısı olan büyük melek) ki İran cennetinde olurdu (oluyordu) Neşe, huri ve gılmanların visali
ile oluyordu. Şimdi ki İran cennetinden uzak oldun. Rıdvan olmuyor belki şeytan oluyordu.
23. RUBÂÎ
Ey ân ki tûrâest rütbe-i gaffârî
Afv-ı tû buved bâis-i isyânkârî
Der-tevbe şikesten er günâhem kâf est
Tû hod zi-kerem tevbe ne-kerdî bârî
Ey o ki bağışlayıcılık rütbesi senindir (Ey ki bağışlayıcılık rütbesine sahip olan). Senin affın isyankârlık sebebi olur.
Tövbe bozmada eğer günahım Kaf dağı olsa da sen kendin keremden tövbe etmedin bir kez.
24. RUBÂÎ
Ey akıl ki der mugâlata-i temyîzî
Bes safsata gûyî ve fesâd engîzî
El-minnetü’llah ki dânem bârî
Nâ-dânî-i hod râ ki ne-dânem çîzî
Ey akıl ki; zihin karıştırmakta yeter safsata (boş laf) söylersin ve fesat (karışıklık) koparırsın. Allah’a minnet ancak
Allah içindir ki bilirim. Hâsılı kendi cahilliğim için ki bir şey bilmem.
25. RUBÂÎ
(Der- hakk-ı İsmail Paşa Hakkı Bey)
Ez-behr-i su’âl-i fark-ı hakk u bâtıl
-18- Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Kerdend suhanverân be yek varakî
Goftem ki hadîyû mülk-i ma’na Hakkist
Âmed zi-felek nidâ ki hakkî hakkî
Hak ve batılın farkı (nedir) sorusu hakkında söz söyleyenler bir sayfa (bir varaka) yaptılar. Dedim ki mana
mülkünün Allah’ı Hak’tır. Felekten nida geldi ki haklılık hakka aittir (haklısın haklısın).
26. RUBÂÎ
Ey rûy-i tu hurşîd-i münîr-i ma’nî
V’ez-pertev-i zîver sühan-ı müstağnî
Âteş be-dü âlem zede rûyet ya’nî
Pervâne-i şem’-i tû ne-tenhâ Avnî
Ey yüzü mana nurunun güneşi ve zengin sözün süsünün ışığından (olan). Senin yüzün iki âleme ateş vurmuş.
Avnî yani senin mumunun pervanesi (kelebeği) yalnız değil.
Kaynakça
Atalay, Mehmet (2005). Yenişehirli Avni Bey Farsça Divan. Ankara: Aktif Yayınevi.
Turan, Lokman (2008). “Yenişehirli Avnî Bey’in Mir’at-i Cünûn’u”. Turkish Studies. Volume 3/2. Spring. 680-736.
Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi -19-
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
EKLER
Orijinal Metin:
-20- Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi -21-
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
-22- Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi -23-
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)
-24- Sevim BİRİCİ, Yenişehirli Avnî Bey’in Farsça Rubâîlerinin Türkçe Çevirisi
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:1, Issue: 2, Autumn 2015, (11-24)

Konular