ALİ EMIRI EFENDi İLE MEHMET FUAD KÖPRÜLÜ ARASINDAKİ MÜNAKAŞALAR - II

Arguments between Ali Bıniri Efendi and
Mehmet Fuad Köprülü-II
In our Jast article ın İbnf Araştırmalar nr. 1 O wc had been dıscussed on the reasons
of Ali Emiri's crıtıcs to Mehmet Fuad Köprülu's raıtıngs. Here, wc exsaınıne
the contents of Ali Emiri's point of crıtıcs.
Keywords: Ali, Emırl, Fuad, Köprülü, Sağlam, crıtıcs
Ali Emir! Efendi, Mehmet Fuad Köprülü'yü tenkit amacıyla kaleme aldığı
makalelerinin ilkine I, "Geçen gün kütüphanemde meşgul iken elime bir gazete tutuşturdular.
Tutuşturdukları güya gazete değil, benim vicdanım idi. Hanedan-ı
Edebiyat-ı Cedidenin müstesna erkanından DarulfünGn Tarih-i Edebiyat Muallimi
Fuad Beyefendinin "Türk Edebiyatının İran Edebiyatındaki Tesiri" serlevhastyla
kürsi-i ahlakide verdiği güya hakimane, alimane bir konferansa ait bir makalesi
mevcut idi. "2 cümleleriyle başlar.
Ali Emiri Efendiye göre bu makalenin "zarfıyla mazrufu" birbirine tezat
teşkil etmektedir. Zira ortaya konulan mevzu, Türk edebiyatının İran edebiyatındaki
tesiri olmayıp Türk padişahlarının ve şairlerinin İran edebiyatma "meyil ve
rağbet ederek" bu edebiyatın "inkişaf ve terakkisine" hizmet etmiş olmalarından
ibarettir. Halbuki Köprülü'nün makalesinin başlığı, Ali Emiri Efendinin ileri
sürdüğü gibi "Türk Edebiyatının İran Edebiyatındaki Tesiri" değil, "Türklerin
* Dr, Istanbul Ünıversitesi, Edebıyat Fakültesı, Türk Dılı ve Edebıyatı Böliımü.
Ali Emlri Efendı ıle Mehmed Fuad Köprüili arasındakı munakaşalara daır kaleme aldığımız
yazının ılkıni, İ/mf Araştırmalar'ın 10. sayısında yayımlamış, söz konusu mıinakaşaların
doğuş ve gelışmc sürecıyle sebepleri üzerınde durmuştuk. Bu yazımızda ıse Alı Emir!
Efendının daha zıyade Köprülü'nün şahsına yönelik ağır ıthamları ıhtıva eden tenkıtlcrının
arasında, sadece Köprülü'nün eserlerıne müteallık kısımları bahıs konusu ctmeğe çalışacağız
2 "Tıirk Edebıyatının İran Edebıyatındakı Tesıri", Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuast, nr
2, 30 Nısan 1334, s. 22-37.
90 NURİSAÖLAM
Acem Edebiyatma Tesirleri"3 dir. Bu makalede, Ali Emir Efendinin itirazına sebebiyet
verenifadelerin yer aldığı paragrafın tamamı da şöyledir:
"İsHimiyetten sonra Acem edebiyatının inkişafında, Türklerin tesiri ikiye irca
olunabilir: EvveHi saltanatlar tesis ederekAcem edebiyatının inkişafına yardım etmeleri;
saniyen Türk ırkından birçok zevatın, Acem edebiyatının tesiri altında
doğrudan doğruya İran edebiyatının terakkisine çalışınaları ve Aceınler derecesinde
muhalledat vücuda getirmeleridir. Acem medeniyeti, kuvvetli ve eski bir medeniyet
olduğu için Türkler bunun tesiri altında kalarak birçok Türk dehaları bu
edebiyata alet, aınil olmuştur. Bundan dolayı birçok şairleri ınanen bizden addedeıneyiz.
Yalnız, bu Türk şairlerinin Acem edebiyatında bu kadar büyük eserler
vücuda getirmeleri, Türk ırkının istidatsızlığı iddiasını tekzip eder."
Bu ifadelerle, Ali Emir! Efendinin itiraz ettiği noktalar yanyana getirildi-
ğinde, meselenin Ali Emir! Efendi tarafından maksatlı olarak çarpıtıldığı, zira
"zarf ile ınazruf" arasında herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı açıkça görülür.
Bu paragrafta geçen "Bundan dolayı birçok şairlerimizi manen bizden addedemeyiz."
cümlesinden haraketle, "Şayan-ı teessüftür ki bu çirkin fıkaratı yalnız
şimdi terennüm etmiyor. Yazdıkları hangi sahif-i makaleye bakılırsa neticesi bu
mazmuna, yani esliiftaki kıyınettar şairlerimizi tezyife varıyor." diyen Ali Emir!
Efendi, Mehmet Fuad Köprülü ile Şahabeddin Süleyman'ın birlikte neşrettikleri
Yeni Osmanlı Tarfh-i Edebiyatı4 adlı kitapta, Fatih Sultan Mehmed'e ait olmadığı
halde ona isnat edilen bazı şiirlerin bulunduğunu, ınahlası "Adli" olan II.
Bayezid'in "Adni" mahlaslı bir başka şairle karıştırıldığını ve nihayet şair padi-
şahlardan Yavuz Sultan Selim'in dışarda bırakılarak Kanuni Sultan Süleyman'a
geçildiğini ileri sürınektedir5. Bu kitapta Yavuz Sultan Seliın'e yer verilmemiş olması,
Ali Eınlri Efendiye göre tamamen Köprülü'nün "garazkar" tutumundan kaynaklanınakla
ve bu tutum onun bir başka makalesinde "Milliyete ve milli lisana
ehemmiyet vermemek hususunda padişahlarımızda bir istisna gösteremediler.
Şiiyan-ı dikkat bir Acem şairi olan Vassafın tarih-i ına'rfifunu daima yanında
gezdiren Sultan Selim, maddeten fatihi olduğu İran'ın manevi esiri idi. "6 ifadeleriyle
daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır?.
3 "Türklerin Acem Edebiyatma Tesırlerı", Yeni Mecmua, nr. 31,8 Şubat 1918, s. 88
4 Mehmed Fuad Köprülüzade-Şahabeddın Süleyman, Yeni Osmanlı Tiirflı-i Edebiyatı. Istanbul
Şırket-i Müretti bi ye Matbaası, ı 332, 392 s.
5 Nazım Hıkmet Polat, ı 987'de Erzurum'da görüştliğü Fevzıye Abdullah Tansel'ın bu kı tap
hakkında "Rahmetlı hocam Köprülü demıştı kı: Kıtabın üzerınde benim de ımzam var ama
yazan Şahab'dır. I. Cıldi o yazacaktı, II. cildi ben. İlk cılde ımza atmarnı ıstedi ve kıtap
öylece ikimizin adıyla çıktı." dediğim kaydeder. (B k., Dr. Nazım Hıkmet Po! at, Şalıabeddin
Suleyman, Ankara, I 987, s. ı ı 8- ı ı 9'daki 63 numaralı dıpnot.)
6 Köprüıüzade Mehmed Fuad, "Edebıyatımızda Mıllıyet Hıssi", Türk Yurdu, nr 20, 10
Temmuz ı329, s. 666-578.
7 Alı Emir! Efendinın Köprülü'nün makalesınden naklettıği bu paragrafın aslında, dıkkati
çeken önemlı bir ayrıntı daha vardır. Zıra nakledılen paragraftakı "Şayan-ı dıkkat bir Acem
A. EMIRI EFENDI ILE M F. KÖPRULÜ ARASINDAKI MUNAKAŞALAR- II 91
Zira birtakım eski tarih kitaplarını kaynak göstererek Yavuz Sultan Selim'in
Vassaf'ın tarihinden başka, Selahaddin-i Eyyôbi'nin "tediiblr-i memleket ve
esrar-ı saltanatına" dair Ebu'n-Neclb Hazretlerinin Nehcü's-SülCtk fi Siyaseti'lMülılk
adlı kitabını da yanından hiç ayırmadığını, hatta bu kitabı hemen her gece
Seyyid Ahmed-i Buharl, Kazasker Abdurrahman Muidi, Hilmi Çelebi, idris-i
Bitlis! ve İbn-i Kemal gibi zamanın alim ve fazıllarıyla devamlı mütalaa ettiğini
kaydeden Ali Emir! Efendi, Yavuz Sultan Selim'in Türkçeye olan muhabbetinden
dolayı muharebeye giderken bile İbn-i Kemal gibi bazı alimleri yanında götürerek
hem sohbet ettiğini hem de bu iilimler vasıtasıyla geceleri mum ışığında birçok
yabancı eseri Türkçeye çevirttiğini kaydeder.
Yavuz Sultan Selim'in Farsça divan tertip etmesinde, o zamanın hükmünce
"hikmeten ve siyaseten" bir mecburiyet bulunduğunu, çünkü onun en inatçı has-
ımlarından biri olan Şah İsmail'in, sırf Osmanlı topraklarına göz diktiği için
"Hatayi" mahlasıyla baştan başa Türkçe bir divan tertip ettiğini de ifade eden Ali
Emir! Efendi, Şah İsmail'in Osmanlı şivesiyle ve belagatli sözlerle tertip ettiği bu
divanı, dervişler ve hafiyeler vasıtasıyla Osmanlı mülkünün her tarafına neşrederek
Bursa civarına varıncaya kadar birçok ahaliyi kendi tarafına celp ettirmesine
karşı, Anadolu'dan Rumeli'ne "teskin-i fesiid" için kırk bin haneden ziyade ahali yi
nakletmek mecburiyetinde kalan Yavuz Sultan Selim'in de Farsça divan tertip etmesinin
son derece yerinde bir hareket olduğunu, her iki padişahın kah Türkçe,
kah Farsça ve Arapça gazellerinden verdiği çarpıcı örneklerle ortaya koyar.
Hemen arkasından "İşte Yavuz Sultan Selim Han Türkçede dahi böyle bir piidi-
şiih-ı sahib-i asar olduğu halde nasıl oluyor da o sahib-i serir-i belagatin güldeste-i
eş'iirı, bir gülistan-ı edeb ve irfan olması lazım gelen mekteplerimizde okunacak
kitaplardan tay ve ihraç olunuyor?" diye sorar.
Bu tenkitlerio ilmi' bir değerinin bulunmadığını ifade eden Köprülü, "Bir
Hiciv Münasebetiyle"S adlı yazısında Ali Emir! Efendiye "Vaktiyle ikinci cildini
yazacağım için üzerine ismim konulmuş olan Şahabeddin Süleyman Beyin bir
eserindeki tertip yan lı şiarını, sonra benim "Türkçeden daha güzel Farisi şiir yazan
Selim-i Evvel maddeten fethettiği İran'ın manen mağlı1buydu." ve "Paris! lisanıyla
yazan Türk nesiine mensup şairler manen bizden sayılamaz." mealinde iki cümlemi
parmağına dolayarak sütun sütun şetimler savuruyor. Aklı başında adamlar
için manaları pek sarih ve ilmen de kat'! birer hakikat olan bu cümlelerin meali ni
anlamayanlara sözümüz olamaz." şeklinde cevap verir. Ancak Köprülü, Ali Emlrl
Efendinin tenkit ettiği cümleleri tırnak içinde bu yazısına alırken ufak tefek ilave-
şaırı olan Vassafın tarih-ı ma'rUfunu daıma yanında gezdıren Sultan Selım, maddeten fatıhı
olduğu Iran'ın manevi csırı ıdı " cı.imlesı, Köprülü'nün makalesınde "Şayan-ı dıkkat bır
Acem şaırı olan ~~ Vassafın tarih-ı ma'rOfunu daıma yanında gezdıren Sultan Selım,
maddeten fatıhı olduğu Iran'ın manevi esırı ıdı." şeklınde yer almaktadır. Dolayısıyla
Koprı.iliı'nün Sultan Selım'ı "şayan-ı dıkkat bir Acem şaırı" olarak nitclemesı, Alı Emlrl
Efcndının gazünden kaç mıştır.
8 "Bır Hıcıv Munascbctıyle", Yeni Mecnıua, nr. 44, 16 Mart 1918, s. 345-346.
92 NURI SAGLAM
lerle mana bakımından değiştirmiş, sert ve kesin çizgilerini bir hayli yumuşatmış;
böylelikle de Ali Emiıi Efendinin bu cümlelerden özellikle birincisini tenkit etmekte
haksız olduğu kanaatini uyandırmağa çalışmıştır. Zira Ali Emiri Efendinin itiraz-
ını mucip olan cümle, Köprülü'nün yukarıda naklettiği gibi "Türkçeden daha gü-
zel Farisi şiir yazan Selim-i Evvel, maddeten fethettiği İran'ın manen mağiQbuydu."
şeklinde değil, "Şayan-ı dikkat bir Acem şairi olan ve Vassat'ın tfırih-i
ma'rufunu daima yanında gezdiren Sultan Selim, maddeten fatihi olduğu İran'ın
manevi esiri idi." şeklindedir.
Ali Emiri Efendi, "Bir Hiciv Münasebetiyle Serlevhalı Makaleye Cevap"9
başlığı altında kaleme aldığı ikinci makalesinde, Köprülü'nün yaptığı bu
değişikliklerin bir kısmını tek tek gösterip oldukça geniş izahatiarda bulunur.
Bununla beraber Köprülü'nün, Şahabeddin Süleyman'a ait olduğunu söylediği
Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı adlı kitap hakkında "Şahabeddin Süleyman Bey,
evvelce 1328 senesinde kendi imzası tahtında tabettiği Tarih-i Edebiyat-I OsmaniyeiO
kitabında Yavuz Sultan Selim Han Hazretlerini ve Türki eş'ar-ı şahanelerini
arayiş-i sutCır-ı mefharet etmiştir. Lakin ondan dört sene sonra, sizin imzanız
tahtında olan Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı unvanını ve "Sultanilerin en sonra
programiarına mutabıktır." ibaresini ha vi 1332 tarihli kitapta, sultan-ı müşaruniley
hazretleri silsile-i Osmaniyandan hariç bırakıl mıştır." ifadelerini kullanır ve her iki
kitabı da bölüm bölüm karşılaştırarak iddiasını delillendirir.
Daha sonra Maarif N ezaretinin otuz beş ci lt tutacak çok geniş bir Osmanlı
Tarihi hazırlatma projesine, Köprülü'nün "Bizde Milli Tarih Yazılabilir mi?"l ı
başlıklı yazısında öne sürdüğü itirazlara cevap verir. Ali Emiri Efendiye göre
Köprülü'yü böyle bir makale yazmağa sevk eden en önemli sebep, Maarif
Nezaretinin bu hususta kendisinden fikir sorması ve bu durumun da Köprülü'nün
"kibir ve azarnet damanna dokunmuş" olmasıdır. Ancak ilmi olmaktan ziyade
9 Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, nr. 3, 31 Mayıs 1334, s. 52-66.
ı O Şahabeddın Siıleyman, Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye, Istanbul Sancakçıyan Matbaası, ı 328,
378 s.
ll "Bizde Mı !li Tarıh Yazılabılır mı?" Yeni Mecmua, nr 22, 6 Kanunıevvel 1918, s 427-428.
[Köpnilü bu makalesınde Maarif Nezaretının böyle bır teşebbüstiniın muvaft'akıyetle
netıcelenmesinin mümkün olamayacağını şöyle ızah eder: "Yanlış anlaşılmasın, bızde otuz
beş ciltlik tarıh yazılamaz demıyoruz; bızde en mühım meseleler hakkında ayda bır cılt
vücuda getırebılecek gayretli kalemler varken onların üçtinü dördünü toplayıp bır ıkı senede
yetmış cılt çıkarmak bıle kabı! olur. Fakat, ılim noktasından, yetmış sayfalık cıddl bır
monografı, böyle manasız ciltlere yetmiş kere faıktır. Edebıyat taribı, lısan tarıhı, dın tarıhi,
ahlak tarıhı, iktısat tarıhi, hukuk tarıhı, güzel sanatlar tarıhı gıbı mılli tarıhın asıl gövdesını
teşkıl edecek manfet şubelerınde çalışan hıçbır adamımız yokken, tarihımız hakkındakı garp
membaları baştan başa meçhulken, ınıili kütüphancmız, mılli hazıne-ı cvrakımız henuz bır
tasavvurdan ıbaretken ve hepsının fevkınde memlekette tarıh telakkısı henuz kurun-ı vustai
şeklınde bulunurken milli tarih hakkında hatta çok eksik ve çok yanlış bır kanava bıle
yapamayız ... "]
A. EMİRİ EFENDI ILE M. F. KÖPRÜLU ARASINDAKI MUNAKAŞALAR- ll 93
şahsiyata müteallik ağır ithamlarla genişleyen bu cevabı burada söz konusu etmeyeceğiz12_

Mehmet Fuad Köprülü, daha önce Taninl3 ve İkdam 14 gazetelerinde yayımladığı
"Eski İstanbul ve Şairlerimiz"15 ile "Fatih Devrinde Edebi Hayat" 16 adlı iki
makalesini Yeni Mecmua'da tekrar yayımlayınca, Ali Emir! Efendi "Mudhike" 17
başlıklı bir başka tenkit daha kaleme alır. Bu makalelerin özellikle ikincisinde
Köprülü'nün "Birinci Sultan Selim, İran hattadanndan Hacı Hasan'a yazdırdığı
halikulade bir nüshadan alınarak Almanya'da bastırılmış olan Fatih Divanı, hatta
en seri ve sathi' birnazarla tetkik olunsa bile İstanbul fatihine mutavassıt şairlerimiz
arasında müstesna bir mevki ayırmak lüzumu derhal itiraf edilir. Nazım hususundaki
sakatlıklar yalnız Fatih'e değil, Ahmed Paşa ile Nizarnide dahil olduğu hil.lde
bütün o devir şairlerine aittir." ifadesini satır satır tenkit eden Ali Emlri Efendi
şunları söyler:
"Birincisi, Almanya'da basılan Fatih Divanı olmayıp Fatih'in on dört kadar
gazelinden ibarettir. İkincisi, Hacı Hasan-ı İrani namında bir hattat Fatih Divanı
yazmamıştır. Üçüncüsü, Hacı Mehmed-i Tebriz! namında bir hattat Fatih'in ve
Sultan Bayezid'in, Yavuz Sultan Selim'in ve Kanuni Sultan Süleyman'ın birlikte
bazı müntehabat-ı asar-ı şahanelerini yazmıştır. Dördüncüsü, bu hattat Hacı
Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman Hazretleri Tebriz'i fetih ve teshir ettikten sonra
Dersaadet'e gelmiştir. Beşincisi, şu dört padişah-ı muazzamın müntehabat-ı asar-
ını hem İkinci Sultan Selim ve hem de Şehzade Bayezid yazdırmışlardır. Bu iki
nüshanın da nerede mevcut oldukları ahalinin malfimudur. Altıncısı, Sultan
Selim-i Evvel bir Fatih Divanı yazdırmamıştır. Yedincisi, Almanya'da basılan
nüsha, ne mevhum olarak beyan ettiğiniz Hacı Hasan ve ne de Hacı Mehmed nüshasından
yazılmamıştır. Sekizincisi, bizim kitapları tahrif etmek şöyle dursun,
Almanya'da basılan bir kitabı da yalan bir surette tahrif etmişsin. Dokuzuncusu,
Almanya'da basılan nüshada "harikulade bir nüsha"dan alınıp basıldığı ibaresi
olmadığı halde sen ilave etmişsin. Onuncusu, Cenab-ı Fatih'in mürettep Divan'ını
12 Koprülli'min bu makalesıne, ıçınde şahsıyat olmakla beraber daha ılmt bır anlayışla cevap
verenlerden bın de Hliseyın Kazımdır. [Bk. "Insan Bılmedıği Şeyden Bahsedemez",
Donanma, nr. 99-148,27 Safer 1335-13 Kanunievvel1333, s. 1578-1579.]
13 Köpri.ılüzade Mehmed Fuad, "Eskı Istanbul ve Şaırlerımız" Tanın, nr. 1965, 18 Receb
1332/30 Mayıs 1330-12 Hazıranıefrencı 1914, s. 3; /kd am, nr. 6944, 4 Şaban 1334/24
Mayıs 1332, s. 3.
14 Köprüli.ızade Mehmed Fuad, "Fatıh Devrinde Edebi Hayat", İkdam, nr. 6949, 14 Şaban
1334/3 Hazıran 1 332, s. 3.
15 Yem Mecmua, nr. 46, 30 Mayıs 1918, s. 387-388.
16 Yeni Mecnıııa, nr. 46, 30 Mayıs 1918, s. 389-391.
17 Ali Emlrl, "Mudhıke", Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, nr. 4, 30 Hazıran 1334, s
73-81
94 NURİSAGLAM
görmediğiniz halde, kendi me'haz-ı vehminize müracaatla niçin mutavassıt şair
söylüyorsunuz ... " 18
Bu makalenin devamını Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası'nın 6 numaralı
nüshasında19 neşreden Ali Emiri Efendi, Köprülü'nün Yeni Osmanll Tarih-i
Edebiyatı adlı eseriyle Fatih Devrinde Edebi Hayat adlı makalesini tenkide devam
eder. İşık Çelebi'nin Meşairü'ş-Şuara adlı eserinde Mahmud Paşa Veli'ye ait
olduğu bildirilen bir beyit ile Uitifi Tezkiresi'nde Sultan Bayezid'in olduğu bildirilen
üç beyitin Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı adlı kitapta Köprülü tarafından Fatih
Sultan Mehmed'e atfedildiğini ileri süren Ali Emiri Efendi, onun Fatih devri şairleri
için "Esasen o devrin şairleri başta Fatih'in en sevgili musahibi büyük şair
Ahmed Paşa olduğu halde, rind, deryadil, hayata karşı çok laubali adamlardı.
Onların gözünde, mey ve mahbubdan başka hiçbir şey hakiki bir varlık arz etmezdi.
Bunlar olmadıktan sonra servet ve haysiyet, hatta hayat nihayetsiz bir
boşluktu. İçlerinde en yüksek bir mevki-i resmiye malik olanlar bile mesela sokakta
geçerken görüverdikleri bir çift güzel göz karşısında alenen iki mısra söylemekten
çekinmezlerdi."20 sözlerinin de Fatih devri şairleri hakkında söylenmiş birer
iftiradan ibaret olduğunu belirtir. Çünkü Ali Emir! Efendiye göre Fatih devri
şairleri hakkında çok ağır birer itharn olan bu cümeleler, eğer birer iftiradan ibaret
olmasaydı, onların sokaktan geçerken gördükleri bir çift güzel göz için yazdıkları
beyit veya gazellerden birer örnek verilmesi icap ederdi. Halbuki ne bu makalede
ne de Yeni Osmanlı Tarfh-i Edebiyatı adlı kitapta isbat-ı müddea kabilinden tek bir
mısra yer almıştır.
18 Alı Emiri Efendı bu kabil itirazlarını aynı usul üzere devam ettirır ve hemen ardından
Kıblelizade dedıği Köpnilüzade'nın şeceresını de herhangı bır belge ıbraz etmeden şoyle
sıralar: «Peder-i alinız Faız Bey, ceddinız Ahmed Zıya Bey, onun pederı ısmaıl Afıf Bey,
onun pederi Numan Bey, onun pederı viızeradan Kıblelı Mustafa Paşadır. Işte görüluyor kı
sızin sülaleniz Köprülüzade değıl Kıblelızade'dır. Kıblelızade Mustafa Paşa, Kopruhi
Mehmed Paşa ile hacanak idı. Siz Köprüliızade'lerlc teyzezadelık rabılasını teşkil etmışsınız.
Haydi bakalım, eğer kudretınız varsa buyurunuz da bırtakım vesıka ıbraz ederek bem tekzip
edinız. Tekzip edemedığınız hilde artık bundan böyle aleme gülünç olup durmaktan !SC
imzanızı "Kıblelizade Mehmed Fuad" şeklıne ifrağ edınız .>> Alı Emiri Erendı, Osmanlı
Tarıh ve Edebıyat Mecmuası'nın 6 numaralı nüshasında bu makalenın devamını neşredcr ve
orada bu ıddıasına şöyle bır delıl gösterır: "Işte bu kere Muhafaza-ı İsar-ı Atika Enciıme-ı
İlisının vakı olan tahamyatı üzerıne Fuad Beyın sılsılesı olan Kıblelızadelığe aıt bır vesaka-i
mühımme zuhur eyledı. O vesika-i mühımme de Davud Paşa Camı-ı Şcrıfı kabrıstanında
Kıblelizade Mahmud Beyin seng-ı mezarıdır. Mezarın kıtabesı fotoğrafla aldırılmışdır.
Kitabe-i mezar, okunaklı ve Celi hat ıle aynen şu ıbaredır: Merhum ve mağfurun-lch
hacegan-ı divan-ı humayundan Kıblelızade Mahmud Beyefendi ruhu ıçın elfatıha. sene
1 1 77." [B k. Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, nr. 6, 31 Ağustos 1334, s 116-118
19 Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, nr. 6, 31 Ağustos l 334, s 109-1 16
20 Köprülüzade Mehmed Fuad, "Fatih Devrınde Edebi Hayat" Yeni Mecmua, nr. 46. 30 Mayıs
1918, s. 389-391.
A. EMIRİ EFENDI İLE M. F. KÖPRÜLÜ ARASINDAKİ MUNAKAŞALAR- II 95
Mehmet Fuad Köprülü'nün "Bizde Milli Tarih Yazılabilir mi" adlı makalesine,
Ali Emin Efendinin itiraz ettiğini yukarıda söylemiştik. Bu balısin kapanmas-
ından bir süre sonra Mehmet Fuad Köprülü'nün Kayseriye Şehri21 adlı makalesinde
-"Bundan yedi sekiz ay evvel, yetmiş seksen ciltlik bir Osmanlı tarihi vü-
cuda getirmek meselesi matbuatta mevzuubahis olurken bir tek adaının değil, hatta
koca bir heyetin bile şimdilik böyle bir işe girişemeyeceğini ve böyle bir teşebbü­
sün mutlaka gülünç neticeler vereceğini söylemiştik. Yalnız tarih ınütehassısları
değil aklı başında herkes için bir bedahet addedilebilecek olan bu mütaliiaya karşı
hiçbir taraftan ciddi ve ilmi bir itiraz yükselmedi." ifadesi yle- meseleyi yeniden
gündeme taşıması ve aynı makalenin sonuna "İlim narnma birtakım şarlatanların,
tenkit narnma da ınecnunane söğüntülerin hakim olduğu bir devirde böyle ciddi bir
eserin neşri, boş lakırdılarla ilim ve fazilet iddiasına kalkışanlara badi-i intibah
olur ümit ve teınennisiyle." cümlelerini ilave ederek doğrudan doğruya Ali Emiri
Efendi yi hedef alması, yeni bir cevabın dağınasına sebep olmuştur.
Bu cevapta Ali Emin Efendi, Köprülü'nün birinci ifadesinin bütünüyle yalan
olduğunu söyledikten sonra başkalarının itirazları bir yana, kendisinin Vakit gazetesinde
yayımladığı "Milli Tarihin Membaları" 22 adlı makalesiyle İkdam gazetesinde
yazdığı "Kitap Zayiatı"23 adlı makalelerinin Köprülü'ye gereken cevabı
vermiş olduğunu belirtir ve asıl ikinci ifadesi üzerinde durarak onun ilmi ahlakına
dair birtakım ağır itharnlarda bulunur24. "Seni meydana çıkaran, müstağrak-ı iz ü
itibar eden, seni uruur-ı şarkıyye hizmeti, Darulfünun müderıisliği, Milli Tetebbular
Encümeni başkitabeti, müteaddit inas mektepleri muallimlikleri ve hatır ve hayale
gelmeyen daha bir hayli şekiller ve sıfatlarla istihdam ederek malıiye yüzlerle
lira ibzal eden o devir değil miydi?" diye soran Ali Emiri Efendi, Köprülü'nün
Muallim Naci hakkında kaleme aldığı ve oldukça ağır ifadelerle dolu makalelerden25
de nakiller yaparak "ilim ve fazilet"ten yoksun olmak, "ilim namına birtakım
şarlatanlıklar, tenkit narnma da mecnunane söğüntüler" yapmak gibi "sıfat-ı
ınezmumelerin" asıl kendisine ait olduğunu ifade eder26. Ayrıca Köprülü'nün, bir
2ı Yeni Mecmua, nr. 64, ı o Teşrinıevvel ı9ı8, s. 224-226. [Köpriılü, bu makalesınde, Halı!
Edhcm'ın Tarıh Encümenı Neşriyatından çıkan "Kayserı ye Şehrı, Istanbul, ı 334" adlı
kıtabını tenkit etmektedır.]
22 Vakit, nr. 80,26 Rebıulevvel 1336-9 Kanunisanı 133411918, s. 3.
23 Ikdam, nr. 7524, 17 Rebıulevvel 1337/2ı Kanunısani 1334, s. 3. [Ali Emir! Efendı, bu
makaleyi daha sonra Osmanlı Tarılı ve Edebiyat Mecmuası'nda da yayımlamıştır. Bk. nr. 29,
3ı Temmuz 1336, s. 821-830.]
24 "Yınc Sabık Köprülüzade Fuad Bey", Osmanlı Tari/ı ve Edebiyat Mecmuası, nr 8, 31
Tcşrınıevvel ı 334, s. ı 43- ı 53.
25 B k Köpnilüzade Mehmed Fuad, "M araz-ı Tenkid", Servet-i FıuıCm, nr. ı 087, 22 Mart
1328115 Rebıulahir ı330, s. 483-485; "Nazirecılık", Servet-i Fwıun, nr 1088, 29 Mart
1328/23 Rebiulahır 1330, s. 507-508.
26 Ali Emir! Efendı "Ikdam Sahıbi Ahmed Cevdet Beyefendi Hazretlerine" (Osmanlı Tari/ı 'e
Edebiyat Mecmuası, nr. 29, 30 Hazıran 1336, s. 777-799.) adlı yazısında, Köprülü'min
96 NURİSAGLAM
yazar hakkında övgü dolu ifadeler kullanmasını, mutlaka kendi menfaatine müteallik
bir karşılık beklemesine bağlayan Ali Emiri Efendi, onun Halil Edhem'in
Kayseri Şehri21 adlı kitabını tenkit ederken daha önce göklere çıkardığı28 Hüsameddin
Efendinin Amasya Tarihi29 adlı kitabını -herhangi bir iltifat görmediği
için- bu sefer tezyif etmeğe kalkıştığını belirtir.
Ali Emlri Efendi, "Yine Sabık Köprülüzade Mehmet Fuad Bey"30 başlıklı
yazısında Köprülü'nün "Baki ve Zamanı"31 adıyla Yeni Mecmua'da yayımladığı
iki makalesini de tenkit eder.
Bu makalede, Fuad Köprülü'nün Baki'nin vefatı hakkında muhtelif şairlerden
naklettiği on adet mevzun tarihin sekizinin yanlış nakledildiğini, bunların ebced
hesabına göre Baki'nin ölüm tarihi olan 1008'e tekabül etmediğini ve dolayıs­
ıyla Köprülü'nün Baki'yi dokuz ayrı tarihte dokuz defa vefat ettirmiş olduğunu
belirtir. Ali Emiri Efendi, Köprülü'nün makalesinde yer alan "Alelusul takip edilen
uzun ve müz'iç bir medrese tahsil ve terbiyesi neticesinde Attar'ı, Sadi'yi,
Hafız'ı, Mevlana'yı uzun ve ruhsuz şerhlerinden okuyarak koyu bir Acem maneviyeti
iktisap eden sanatkarlar, içinden çıktıklan halk kitlesine mahakkır nazarlarla
bakıyorlar ve o cahilleri her fırsatta "cahil Türk", "den! Türk" gibi sıfatlarla teziilden
mahzuz oluyorlardı." şeklindeki ifadenin dili hakkında da şunları söyler:
"Acaba medreselerde okunan bizzat Attar yani Şeyh Feridüddin Attar-ı
Nişaburi Hazretleri midir, yoksaPend-i Attar namıyla pek ahlaki ve meşhur olan
kitab-ı allleri midir? Yine medreselerde okunan Sadi Hazretleri midir, yoksa Şeyh
Muslihiddin Sadi-i Şirazi Hazretlerinin te'llfat-ı mu'tebereleri midir? Kezalik medreselerde
okunan Hafız Hazretleri midir, yoksa Şemseddin Hoca Hafız-ı Şirazi
Hazretlerinin divan-ı beliganeleri midir? A canım, yine medreselerde okunan bizzat
Hazret-i Mevlana mıdır, yoksa Mevlana Ceialeddln-i Rumi Hazretlerinin
Mesnevi-i Şerifi ve sair telifat-ı celileleri ve bu kütüb-i alinin şerhleri midir?
Bununla beraber diyebilirim ki bu Farisi kitapların hiçbirisi "alelusul takip edilen
medrese tahsil "lerinde okunmaz."
Muallim Naci ıçin söyledığı haraketamız ifadelerı elimle cümle sıralar. Bunlardan bazıları
şöyledir: "Mağrur ve hodbın olan Naci Efendı", "Buyük bır şaire mutlaka elzem olan ıkı
hassa-ı ınsaniyyeden, muhayyile ve hassasıyetten küllıyen mahrum bulunan Nacı Efendı",
"Edebıyatımızın tarih-ı tekamülünde pek meş'um bır tesir ıcra eylemiş olan bu sima-yı
acib-i edebi", "Adilığin, fıkdan-ı fıkrin, terbiye-ı fıkriyyeden mahrumıyetin en ıyı bir
burhanı olan ... "
27 Halil Edhem, Kayseri Şehri, Istanbul Matbaa-i Orhanıye, 1334, 148 s.
28 Köprülüzade Mehmed Fuad, "Amasya Tarihi", Ikdanı, nr. 6131,20 Rebıulahır 1332/5 Mart
1330, s. 3.
29 Hüseyın Hüsamcddın Amasyalı Abdizade, Amasya Tarıhi, c. 1, İstanbul Hıkmet Matbaası,
1327/1330, 424 s.; c. II, İstanbul Necm-i İstikbal Matbaası, 1329/1332, 492 s. [1927
senesınde bu eserın 3. cıldı, 1928'de de 4. cıldı basılmıştır.]
30 Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, nr. 9, 30 Teşrinısani 1334, s. 162-171
31 Yeni Mecmua, nr. 41,25 Nisan 1918, s. 289-293; nr. 43,9 Mayıs 1918, s. 327-331.
A. EMİRİ EFENDI ILE M. F. KÖPRÜLÜ ARASINDAKI MUNAKAŞALAR - II 97
Ali Emiri Efendi, Selim Sabis imzasıyla kendisine gönderilen ve Köprü-
tü'nün Şahabeddin Süleyman'la birlikte hazırladıkları Ma'tamat-ı Edebiyye32 adlı
kitabı tenkit eden bir mektubu da Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası'nda yay-
ımlar. Bu mektupta, söz konusu kitabın birçok bahsinin Fransızca Le sens de l'art
ile L'introduction d l'esthetique adlı kitaplardan tercüme edildiği, fakat "baştan nihayete
kadar sakat, galat ve tahriflerle" her iki kitabın da "tahrif ve berbat" edildiği
birtakım örneklerle izah edilmektedir33.
"Kıblelizade Fuad Beyin -Süleyman Fakih ve Mevlid-i Şerif- Makalesine
Cevap"34 başlıklı bir başka yazısında, Şair35 mecmuasında yayımlanan bu makalenin
daha önce İkdam36 gazetesinde neşrolunduğunu, halbuki burada ilk defa yayımlanan
"nevzuhur bir eser gibi" gösterildiğini belirtmekte tenkirline başlayan Ali
Emiri Efendi, Köprülü'nün, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden iktibasla Süleyman
Çelebi'yi "Sarmısakçızade" sıfatıyla küçültmeğe, Mevlid-i Şerifi de "halk
lisanıyla" yazılmış basit bir eser olarak gösterrneğe çalıştığını ifade eder. Ona
göre "Sarmısakçızade" lakabı, Evliya Çelebi Seyahatname'sinde bulunan birçok
yanlıştan biridir. Bununla beraber, sürekli "halk edebiyatı, halk edebiyatı" diye
"bağıran" Köprülü'nün, "halk lisanıyla" yazıldığını iddia ettiği Mevlid-i Şerifi
tezyife kalkışmasının da anlaşılır bir davranış olmadığını kaydeder.
Ali Emiri Efendi, yine Selim Sabis'in, Köprülü'nün tercüme ettiği Selim-i
Salis ve Napolyon37 adlı eserdeki tercüme yanlışlarını kelime kelime ve cümle
cümle gösteren başka bir yazısını38 daha yayımlar39.
Ali Emiri Efendi, buraya kadar muhtevaları hakkında kısa bilgiler verdiğimiz
makaleler dışında, doğrudan doğruya Köprülü'yü hedef alan başka bir makale
yazmamıştır. Bununla beraber Köprülü'ye dair yazdığı tenkitler dolayısıyla
matbuatta kendisini hedef alan bazı yazılar yayımlanınca, bunlara cevap olarak
32 Fuad Köprülüzade-Şahabeddin Süleyman, Ma'lO.mdt-ı Edebiyye, c.l-11, Istanbul Kanaat
Matbaası, 1330-1331,314-264 s.
33 Selim Sabıs, "Mektup", Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, nr. 10, 31 Kanunıevvel
1334, s. 179-184.
34 Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, nr. ll, 31 Kanunısani 1335, s. 197-205.
35 Köprülüzade Mehmed Fuad, "Süleyman Fakıh ve Mevlıd-ı Şerif', Şair, nr. 2, 18
Kanunıevvel 1918, s. 18-20.
36 Bk. Köprülüzade Mehmed Fuad, "Süleyman Fakih ve Mevlıd-ı Şerif', İkdam, nr. 6095, 13
Rebıulevvel 1332/28 Kanunısani 1329, s. 3.
37 Edouard Drıault'dan Mehmet Fuad Köpn.iltizade, Napo/yon'un Şark Siyaseti-Selim-i Sdlıs ve
Napolyon, İstanbul Kanaat Matbaası, 1329, 41 ı s.
38 Selim Sabıs, "Üstad-ı Muhterem Alı Emiri Efendı Hazretlerıne", Osmanlı Tarih Fe Edebıyat
Mecmuası, nr. ı 4, 30 Nısan 1335, s. 282-286.
39 Bu yazı, Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası'nın bır sonrakı nüshasında da devam eder.
(Bk. nr. ı5, 3ı Mayıs 1335, s. 313-3ı8.) Selım Sabıs, makalesının sonunda "Fuad Beyın
dığer kitapları ıçın de böyle bir mektup yazacağım." dedığı hatde, Osmanlı Tarih ve Edebiyat
Mecmuası'nda söz konusu şahsın başka tenkıdine rastlamadık
98 NURİSAGLAM
kaleme aldığı "Ali Kemal Beyefendi Hazrederine Cevap"40, "Harbiye Nezaret-i
Celilesi Mektı1b1-i Sabıkı Fazıl-ı Muhterem Müdekkik Ali Rıza Efendi Hazretlerinden
Varit Olmuştur-Cevabı"41 ve "İkdam Sahibi Ahmet Cevdet Beyefendi
Hazretlerine"42 başlıklı yazılarında, yer yer Köprülü'nün eserleri ne, daha çok da
şahsına yönelik ağır itharnlarda bulunmağa devam etmiştir. Ancak bu eleştiri ve
ithamlar, buraya kadar kısaca belirtrneğe çalıştığımız tenkitterin bir kısmının
tekranndan ibarettir.
40 Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, nr. 19,30 Eylül 1335, s. 436-449.
41 agd., nr. 25, 31 Mart 1336, s. 632-649.
42 agd., nr. 28, 30 Hazıran 1336, s. 777-799.

Konular