İranlı büyük şair Hafız'ın yaşamı

Hoca Şemseddin Muhammed, namı diğer Hafız Şirazi, İran ve hatta dünyanın en büyük şairlerinden biridir ve dünya genelinde Hafız adı ile tanınır.
Birçok kaynakta babasının adı olarak Bahaeddin geçmektedir, gerçi Bahaeddin geleneksel olarak lakabı da olabilir. Hafız'ın en yakın arkadaşı Muhammed Gülendam, büyük şairin adı ve lakaplarını şöyle sıralıyor: Mevlana-ül Azam, El-Merhum El-Şehid, Mufahhir-ul Ulema, Üstad Nahayir-ul Udeba, Şems-il Mille Veddin, Muhammed Hazfız Şirazi... Tezkere yazarları Hafız'ın ataları İsfahan yöresinden olduğunu ve Etabekan hanedanının iktidarı döneminde Şiraz'a yerleştiğini ve bu kenti kendi vatanları olarak kabul etiğini belirtiyor. Bazı tarih yazarları da Hafız'ın babası Bahaeddin'in ticaretle uğraştığını, annesi ise Kazerun halkından olduğunu belirtiyor. Hafız hicri kameri 8. yüzyılın ilk çeyreğinde Şiraz kentinde doğdu. Babası Bahaeddin vefat ettikten sonra oğulları her biri bir tarafa dağıldı, ancak henüz bir çocuk olan Şemseddin Muhammed annesi ile birlikte Şiraz'da kaldı. O dönemde bu iki insanın hayatı yoksulluk içinde devam ederken, birden eğitim aşkı genç Muhammed'i sardı ve Meyhane tezkeresinde beyan edildiği gibi o dönemde genç Hafız bir yandan eğitimine devam ederken bir yandan da geçimlerini sağlamaya çalışıyordu. Daha sonra Hafız'ın yaşamı değişti ve bilim talebeleri sınıfına katıldı ve Şiraz'da çağın alimlerinden ve edebiyatçılarından ders almaya ve dini ve edebi eserleri irdelemeye başladı. Hafız'ın çağdaşı ve aynı zamanda en yakın arkadaşı Muhammed Gülendam, Hafız'ı çağın önde gelen Kavameddin Ebulbeka ve Abdullah Şirazi gibi ünlü alimler ve ediplerin derslerinde gördüğünü ve kendisinden o dönemde bazı gazeller dinlediğini belirtiyor. Muhammed Gülendam'ın sözlerinden anlaşıldığı üzere genç Hafız o dönemde hem dini konular hem edebi bilimler üzerinde çalışıyordu ve üsdadı Kavameddin bizzat Kur'an-ı Kerim alimlerinden olduğu için Hafız da Kur'an-ı Kerim'i ezberlemeye ve 14'lü kıraati öğrenmeye başladı ve bu bilgisi yer yer şiirlerine de yansıdı. Hafız'ın yaşadığı dönemi Şiraz kenti gerçi siyasi açıdan pek istikrarlı sayılmazdı, lakin ilim ve edebiyat açısından İslam dünyası ve İran'ın önemli kentlerinden biriydi ve bu imkanı Etabekan hanedanı Şiraz kentinde Hafız ve Sadi gibi şairler için oluşturmuştu. Hafız böyle bir ortamda ve Şiraz kenti hala büyük ediplerin ve alimlerin beşiğiyken ilmi ve edebi açıdan yetişti ve zati dehası ve fıtri yeteneği ve titiz bakışı sayesinde kısa sürede Fars diyarında biriken büyük ilmi ve fikri hareketin mirasçısı oldu. Hafız şiirlerinde kendi çağdaşı olan bazı kralları methetmiş veya onlarla oturup kalktığına işaret etmiştir. Hafız aynı zamanda Bağdat'ta hüküm süren İlkani hanedanının kralları ile de irtibattaydı ve örneğin kral Ahmet Bin Şeyh Uveys'i şiirlerinde methetti. Hafız ayrıca Şiraz'ın önde gelen büyüklerinden söz etmiştir. Hafız ayrıca Şiraz'da yaşadığı yıllarden Deken diyarını ziyaret etmek istedi, ancak şartlar deniz şartları elverişli olmayınca bu kararından vaz geçti ve o diyarın vezirine yazdığı şiiri göndermekle yetindi. Bir keresinde Hafız, Şiraz'dan Yezd diyarına yolculuk etti, ancak orada dayanamadı ve hemen Fars diyarına döndü. Hafız hicri kameri 792 yılında vefat etti. Evli ve bir kaç çocuğu olan Hafız bazen şiirlerinde evladının ölümünden de söz ediyor. Hafız'ın Şah-i Nebat adında bir kıza olan aşkı hakkında da bazı efseneler yaygındır ve yine aynı efsanelere göre Hafız, bu kızla evlenir. Kimileri de Şah-i Nebat'ı Hafız'ın manevi ve ruhani sevgilisi ve kimileri de bu kızın aslında şairin şiir zevkinin ürünü olduğunu belirtiyor. Hafız güçlü bir edip olmanın yanı sıra din ve şeriat konusunda ve yine hikmet ve irfanda da çağının önde gelen büyüklerindendi. Hafız'ın harikulade fıtri yeteneği şairimize uzun süre düşünme fırsatı ile birlikte şairane ince hayaller kurma imkanı veriyordu ve Hafız tüm bu yeteneklerini, rabbani muhabbet olarak kullanıyor ve şiir kalıbına döküyordu. Hafız'ın en önemli şaheseri ise, gazelleridir. Büyük şair Hafız eserlerinde Mevlana, Kemal, Sadi, Humam, Ohadi, Hacu gibi büyük şairlerin en güzel şiirlerini kullanarak onlara yine şiir kalıbında cevaplar vermiştir. Şair şiirlerinde en seçkin sözcükleri ve zarif biçimde kullanmış ve her birini yerli yerine oturtmuştur. Hafız'ın özellikle gazellerinde ünlü şair Hacu'nun ve hele hele Hacu'nun şiir divanının ikinci bölümünün etkisi altında kalmış ve bir çok yerde Hacu'nun şiirlerini, sözcüklerini veya şiir mısralarını borç alarak kendi gazellerinde kullanmış ve yer yer bu büyük şairin şiirlerine yer vermiştir. Hafız'ı Hacu'dan sona ikinci derecede etkileyen şair ise Salman'dır. Salman da Hacu gibi Hafız'ın çağdaşlarından biridir ve Şiraz'ın büyük şairi şiirlerinde bu şairi de örnek almıştır. Hafız'ın şiir çalışmaları arasında Mevlana, Sadi ve diğer büyük şairlerin seçkin şiirlerine cevap olarak yazdığı şiirler her ne kadar edebiyat açısından önemli ise de, yine de şairin uzun şiirleri ve gazelleri arasında kaybolup gitmektedir. Bunun dışında Hafız'ın hikmet ve irfanda sergilediği yüksek derece ve bu iki ilimi en güzel ve en ince ifadelerle beyan etmesi, büyük şairi ve divanını herkesçe kabul gören hale getirmiştir. Hafız'ın yaşadığı çağı aslında Fars dili ve edebiyatı ve İslam kültürü büyük bir değişim yaşadığı çağdır ve bu yüzden şairin kullandığı dil ve düşüncesi kendisinden önce gelen şairlerin dili ve düşüncesine kıyasla bize biraz daha yakın durmakta ve belki de bu yüzden günümüzde bu büyük şair Horasan ve Irak'ta yaşayan ve Farsça şiir yazan şairlere nazaran daha fazla benimsenmektedir. Hafız'ın kelamının belli başlı özelliği, irfan ve hikmet manalarını çok latif hayalleri ile birleştirerek en güzel ve en doğru biçimde beyan etmesidir. Şair her beyitte ve kah her mısrada ince bir konuya temas ediyor. Aslında bu tarz şiir yazmak, Fars dili ve edebiyatında yeni bir konu değildi ve Hafız sadece bu tekniği geliştirdi ve en güzel şeklini kazandırdı. Hafız'dan sonraki şairler de bu büyük şairin yolunu izleyerek benzer şekilde şiirlerinde gizli yatan inceliklere yer verdi. Hafız kendi çağında büyük üne kavuşan İran'ın ender şairlerinden biridir, öyle ki ünü İran'ın en ücra köşelerine ve hatta Fars dilini konuşan komşu diyarlara kadar yayıldı. Gerçekte Hafız'a küresel boyutta ün kazandıran konu, kendisinin cihanşumul ve insan sever düşüncesiydi, öyle ki bir çok büyük düşünür ve şair dünya genelinde Hafız'ın etkisi altında kalarak kalıcı eserlere imza attılar, ki bunlara Alman Gote ve Hindistanlı Tagur'u örnek vermek mümkün. Hafız'ın divanı beş kaside ve gazelleri ve kısa mesnevisinden oluşuyor. Hafız'ın ilk kez şiir divanını hazırlayan kişi ise Muhammed Gülendam, Hafız'ın yakın arkadaşıdır. Gülendam, Hafız'ın bizzat gazellerini toplamaya pek istekli görünmüyordu. Görünen o ki Hafız, dergahlarında oturan sofiler gibi değildi ve büyük bir arif olduğu halde, çağının aynı zamanda büyük alimlerindendi ve en çok şer'i ilimleri biliyordu, fakat hiç bir zaman ders vermedi ve geçimini divan işleri ile uğraşarak sağlayan biriydi. Şari bazen de kralların methinde şiir yazarak bu yoldan elde ettiği ödüllerle geçiniyordu. Bu bağlamda Hafız için en verimli dönem Şeyh Ebul İshak İncu'nun dönemiydi. Hafız Şeyh İncu'yu çok severdi ve bu yüzden onun katili olan Emir Mübarizeddin Muhammed Bin Muzaffer'le ters düştü. Hafız'ın divanından ünü itibarı ile birçok nüsha bulunuyor ki genellikle tahrifata uğramıştır. Hafız'ın divanına ayrıca çok sayıda şerh de yazılmıştır. Hafız'ın şiir divanının en belirgin ve emsalsiz özelliği, bu kitapla fal bakmaktır. Hafız'ın şiir divanı ile fal bakmak yeni bir gelenek değildir ve çok eskiden beri Fars dilini konuşanlar ve hatta başka dilleri konuşanların arasında yaygın olan bir gelenektir. Çünkü gerçekte Hafızın divanında yer alan her gazelde falına bakın insanın o anki durumunu beyan edecek bir mana içermektedir. Bu yüzden Hafız'a gaybi lisan anlamına gelen Lisan-ul Gayb lakabı verilmiştir.

Konular