Farsçada Ünlem (43. Ders)

درس چهل و سوم (Ders-i Çihil u Sevvom)


***Dil Bilgisi***

* Ünlem

Bir heyecanın etkisiyle ağızdan çıkarak duyguları ifade etmeye yarayan kelimelere ünlem diyoruz.

Başlıca ünlemler:

1- Ümit, arzu ve dua bildirenler

کاش / ای کاش / کاشکی Kâş / Ey kâş / Kâşkî Keşke/Ah keşke/keşke!
الهی
آمین
ان شاء الله

1) ای کاش می توانستم ملک دنیا را به تو ببخشم (Ey kâş mî tevânestem mulk-i dunyâ-râ be to be-bahşem. Ah keşke dünyanın mülkünü sana bağışlayabilseydim!)
2) گفتم کاش این کار را نکرده بودی (Goftem: Kâş în kâr ra nekerde bûdî. ‘Keşke bu işi yapmamış olsaydın.’ dedim.)

2- Beğenme ve teşvik bildirenler

آفرین / بارک الله/ احسنت Âferin / Bârakellah / Ahsent Ahsent: Bravo!
به به / خوب Bih bih / hûb iyi iyi (ne güzel) / güzel, iyi
ما شاء الله

1) آفرین به شما تبریک می گویم (Âferin, be şoma tebrik mî gûyem. Aferin! Sizi tebrik ediyorum)
2) خوب راست می گفت(Hûb, râst mî goft. Güzel! Doğru söylüyordu.)
3) ) به به خیلی خوب نوشته ای (Bih bih, hayli hûb nivişte î. İyi iyi! Hayli güzel yazmışsın.)


3- Üzüntü bildirenler

آه Âh
افسوس/ دریغا Efsûs / derîğâ Yazık / yazık!
وای Vây
هیهات Heyhât Heyhât : ne yazık!
فریاد Feryâd İmdât!

1) ای دریغا مرغ خوش سخن من مرد (Ey derîğâ mûrg-i hoş-suhan-ı men mord.. Yazık! Güzel sözlü kuşum öldü.)
2) افسوس که نوشتن و خواندن هم دردم را دوا نکرد(Efsûs ki nivişten u hânden hem derdem râ devâ nekerd. Ne yazık ki yazmak ve okumak da derdime çare olmadı.)

4- Şaşırma bildirenler

عجب / ای عجب / شگفتا Aceb / Ey aceb/ Şuguftâ Garip-ilginç/Ne garip- ne ilginç/garip-tuhaf!
وه Veh Vay, ne hoş!
به Bih Ne hoş, ne iyi!
سبحان الله Sübhânellah

1) عجب پس شما هم می روید به تهران(Aceb pes şomâ hem mî revîd be Tehrân.. Ne tuhaf! (Pes vallahi:) Siz de Tahran’a gidiyorsunuz!)
2) به گمان می کنید که این کارها برای رفاه مردم بود(Bih! Gomân mî konîd ki în kâr-ha berâ-yı refâh-i merdom bûd. Ne güzel! Bu işlerin halkın refahı için olduğunu mu sanıyorsunuz?!)

5- Uyarı bildirenler

زنهار= زینهار/هان Zinhâr =Zînhâr/ Hân Sakın/Aman, sakın!
هین Hîn Dikkat!, Çabuk!
مبادا Mebâdâ Olmaya (ki)! Maazallah!


1) زنهار با بدان همنشینی مکن(Zinhâr bâ bed’ân hem-nişÎnî mekon!. Sakın! Kötülerle oturup eğleşen olma!)
2) می گفت مبادا ! خدای ناکرده(Mî goft mebâdâ! Hodây nâkerde.. Maazallah! Tanrı yapmamış (olsun)! diyordu.)


6- Emir bildirenler

ساکت/خاموش Sâkit/ Hâmûş Sessiz, sakin/Sessiz-sus!
آرام Ârâm Yavaş!
ایست Îst Dur!


1) خاموش! اگر توانی بی حرف گو این معانی(Hâmûş! Eger tevânî bî harf gû în meânî.. Sus! Eğer yapabiliyorsan sessiz anlat bu manaları.)


7- Tasdik bildienler

آری / آری آری / بلی Ârî /Ârî Ârî / Belî Evet/evet evet/evet!

البته Elbette Elbette!

1) آری آری متوجهم نیاز به تکرار نیست( Ârî Ârî! Moteveccihem niyâz be tekrâr nîst. Evet evet! Farkındayım, tekrara hâcet yok!)
2) البته رمان ایرانی در کنار ترجمۀ آثار اورپایی توفیق نیافت(Elbette român-ı İrânî der kenâr-ı tercüme-i âsâr-ı Evrupâyî tevfîg neyâft.. Elbette İran romanı Avrupalı eserlerin çevirileri yaında başarı (şansı) bul(a)madı.)


8- Yalanlama/Red bildirenler

هرگز / ابدا Hergiz / Ebeden Asla!/Asla – Hiçbir zaman!
نه Ne Hayır!
حاشا Hâşâ Hâşâ!


1) ابدا این حرف را نفرمایید(Ebeden în harf râ nefermâyîd!. Asla bu sözü buyurmayınız (söylemeyiniz)!)
2) هرگز گذشته را غم مخور(Hergiz gozeşte râ ğam mehor!.. Asla geçmişe üzülme!)


*** گوهرهای گزیده ( Govherhâ-yı Gozîde ) Seçkin İnciler

Şeyh Sa’dî-yi Şirâzî’nin Gülistân’ındaki bir gülü koklayalım şimdi de:
یک از ملوک عجم طبیبی حاذق بخدمت مصطفی صلی الله علیه و سلم فرستاد.
سالی در دیار عرب بود و کسی تجربه پیش او نیاورد و معالجه از وی در نخواست.
پیش پیغمبر آمد و گله کرد که مرین بنده را برای معالجت اصحاب فرستاده اند و
درین مدت کسی التفاتی نکرد تا خدمتی که بر بنده معین است بجای آورد. رسول علیه
السلام گفت این طایفه را طریقتیست که تا اشتها غالب نشود نخورند و هنوز اشتها باقی
بود که دست از طعام بدارند. حکیم گفت اینست موجب تندرستی; زمین ببوسید و برفت.

سخن آنگه کند حکیم آغاز یا سر انگشت سوی لقمه دراز
که ز ناگفتنش خلل زاید یا ز ناخوردنش بجان آید
لا جرم حکمتش بود گفتار خوردنش تندرستی آرد بار
[/size][/size][/size]


( Yek ez mulûk-i Acem tabîb-i hâzig be-hıdmet-i Mustafa (s.a.v) firistâd. Sâlî der diyâr-ı Arab bûd ve kesî tecrube pîş-i û niyâverd ve muâlece ez vey der nehâst. Pîş-i Peygamber [s.a.v.] âmed ve gile kerd ki merîn bende-râ berâ-yı muâlecet-i ashâb firistâde-end ve der’în muddet kesî iltifâtî nekerd tâ hıdmetî ki ber bende muayyen est becây-ı âverd. Rasûl (a.s.) goft: ‘În tâyife-râ tarîgatist ki tâ iştihâ ğâlib neşeved nehorend ve henûz iştihâ bâgî buved ki dest ez taâm bedârend. Hakîm goft: ‘În’est mûcib-i tendorostî!’; zemîn be-bûsîd ve be-reft. )

(Suhan ângeh koned hakîm âğaz yâ ser engoşt sûy-i logme derâz. )
( Ki zi nâ-goften’eş halel zâyed yâ zi nâ-horden’eş becân âyed. )
(Lâ cerame hıkmet-eş buved goftâr Horden-eş tendorostî âred bâr. )


Acem krallarından biri usta bir doktoru Mustafa’nın (sav) hizmetine gönderdi. Arap diyarında bir yıl geçti; hiç kimse onun önüne bir tecrübe [sorun, hastalık] getirmedi ve ondan tedavi (etmesini) istemedi. Peygamberin (sav) huzuruna geldi ve şikayette bulundu: ‘Bu hizmetkârı(nızı) Ashâb’ı tedavi için göndermişlerdi; bu (geçen) süre içerisinde hiç kimse dönüp bakmadı ki hizmeti -ki hizmetkâr (ınızın) üzerine yerine getirmesi (bir vazife olarak) belirlenmiştir- (îfâ edeyim).’Peygamber (sav) dedi: ‘Bu topluluğun bir yöntemidir ki iştah(ları) baskın gelmedikçe (iyice acıkmadıkça) yemek yemezler ve daha iştahları kalmışken (varken) yemekten el çekerler.’ Hekim dedi: ‘(İşte) Budur sağlığın geregi!’, yeri öptü ve gitti.

Söze o vakit başlar bilge kişi veya parmak ucunu lokmaya doğru uzatır
Ki konuşmamasından kötülük doğar veya yememesiyle canına kasteder.*
Şüphesiz hikmeti (bilgeliği) olur söz (ve) yemesi sağlık meyvesini getirir* .


* Burada özne ‘خلل’ de olabilir, o zaman: ‘...cana bir zayıflık gelir.’ anlamındadır.
* آرد fiili آوردن fiilinin geniş zaman üçüncü şahsıdır. Buna göre آرد بار ürün verir, meyve verir, semeresi ... olur gibi anlamlara gelir.

***توضیح واژگان پنهان ( ( Vâjegân-ı Pinhân ) Saklı Sözcükler

حاذق (hâzig): (Arapça’dan) deneyimli, tecrübeli, usta
فرستادن (firistâden): göndermek, yollamak
مرین [مر این] (mer’în): Buradaki mer edatı anlamı etkilemez sadece Klasik Farsça’da nesnelerin başında kullanılır. (Bkz. Nimet Yıldırım, Farsça Dilbilgisi, 371)
بنده (bende): Kul, köle, hizmetçi; ben
در خواستن (der hâsten): istemek, dilemek, talep etmek
گله کردن (gile kerden): şikayette bulunmak, şikayet etmek
معالجه (lîk): ama, lâkin
التفات کردن (iltifât kerden): teveccüh göstermek, yönelmek, dönüp bakmak
بجای آوردن (becâ-yı âverden): (Bir vazifeyi) ikame etmek, yerine getirmek
طریقت (tarîgat): yol, yöntem
حکیم (hakîm): Hikmetli (söz, kişi vs.), bilge; filozof; doktor [Doktor anlaminda kullanılan diğer kelimeler: پزشک pizişk ve طبیب tabibdir.]
تندرستی ten-dorostî): sağlık
سر انگشت (ser engoşt): parmak ucu
آغاز کردن (âğâz kerden): başlamak
سوی (sû-y): yön, taraf
دراز (derâz): uzun
یا (yâ): (bağlaç) veya
خلل (halel): (Arapça asıllı) fesad, bozulma, dağılma, zafiyet
زادن ( zâden ): doğmak, meydana gelmek, ortaya çıkmak
لا جرم (lâ cerame): (Arapça asıllı) şüphe yok ki, kesinlikle
گفتار (goftâr): söz