Farsçada Bağlaçlar – II (42. Ders)

درس چهل و دوم (Ders-i Çihil u Dovvom)


***Dil Bilgisi***

* Bağlaçlar – II

2) İkili (tekrarlı) bağlaçlar (حرف ربط مزدوج)

Bu bağlaçlar sıralı bileşik cümlelerin oluşumunda yer alıp bağımsız cümlelerin başlarında bulunur ve bu cümleleri birbirine bağlarlar.

Başlıca ikili edatlar:

نه ...نه... (ne...ne...) : ne...ne...

Cümleyi olumsuz yapar. Türkçe’deki ne...ne... bağlacının tıpkısının aynısıdır

Örnekler:

1) نه تو می آیی نه من (Ne to mi âyî ne men. Ne sen geliyorsun ne ben!)
2) نمی توانم بنویسم زیرا نه قلم دارم نه کاغذ (Nemi tevânem benivisem zîra ne kalem dârem ne kâgaz. Yazamıyorum çünkü ne kalemim var ne de kağıdım.)

خواه ...خواه... (hâh...hâh...) : ister...ister...

خواه (hâh) aslen خواستن (hâsten – istemek) fiilinin geniş zaman kökü ve aynı zamanda (ikinci şahıs – sen için) emir kipidir.

Örnekler:

1) خواه امروز بیا خواه فردا (Hâh imrûz beyâ hâh ferdâ. İster bugün gel ister yarın!)
2) کار خودم ادامه می دهم خواه او راضی باشد خواه نباشد(Kâr-ı hodem-râ idâme mi dihem hâh û razı bâşed hâh nebâşed. Kendi işimi sürdürüyorum; o ister razı olsun ister olmasın.)

یا ...یا... (ya...ya....) : ya...ya...

Örnekler:

1) یا احمد یا حسین یکی بیاید(Ya Ahmed ya Huseyn yekî beyâyed. Ya Ahmed ya (da) Hüseyin gelsin!)
2) یا بنشین یا برگرد و برو(Yâ benişîn ya ber-gerd ve boro. Ya otur ya da dön git!)

هم ...هم... ( hem...hem....) : hem...hem...

Bu bağlacı da ya biz İranlılardan çalmışız ya da onlar bizden çalmış arkadaş ya!

Örnekler:

1) هم دانش آموزان در نمایشگاه حضور داشتند هم آموزگاران (Hem dâniş-âmûzân (öğrn) der nümâyişgâh huzur dâştend hem âmûzgârân (öğrt). Hem öğrenciler hazır bulundular fuarda hem de öğretmenler.)
2) هم من هم برادرم به این سفر علاقه داریم (Hem men hem berâderem be în sefer alâka dârîm. Hem ben hem de (erkek) kardeşim bu seyahate ilgi duyarız.)

چه ...چه... (çi...çi...) : de...de...

Örnekler:

1) چه بخواهی چه نخواهی این برنامه اجرا خواهد شد(Çi behâhî çi nehâhî în bernâme icrâ hâhed şod. İstesen de istemesen de bu program uygulanacak!)
2) چه بیایی چه نیایی من روز جمعه می روم (Çi beyâyî çi neyâyî men rûz-i Cum’a mi revem. İster gelesin ister gelmeyesin ben Cuma günü gidiyorum.)

اگر ...اگر... (eger...eger...) : ister...ister...

Örnek:

اگر صد سال مانی اگر یک روز خواهی رفت از این گاه(Eger sad sâl mânî eger yek rûz hâhî reft ez în gâh. İster yüzyıl kal ister bir gün; bu tahttan (saraydan) gideceksin!)

نه تنها ...بلکه...نیز – هم... (ne tenhâ...belki...nîz/hem...) : sadece...değil...aynı zamanda...da

Bu bağlaç İngilizce’deki ‘...not only...but also...’ kalıbının eşdeğeridir. Örnek: He was not only intelligent but also very musical. (Bkz. Oxford Advanced Dic.)

Örnekler:

1) وی نه تنها هنرمند بلکه شاعر بزرگی نیز می باشد(Vey ne tenhâ hunermend belki şâir-i bozorgî nîz mî bâşed. O sadece sanatkâr değil aynı zamanda büyük bir şairdir de) وی ‘inاو gibi üçüncü tekil şahıs için kullanıldığını hatırlayalım.
2) ایشان نه تنها شیشه را شکستند بلکه پول هم دزدیدند (Îşân ne tenhâ şîşe râ şikestend belki pûl hem dozdîdend. Yalnız camı kırmadılar aynı zamanda parayı da çaldılar.)

3) Bileşik bağlaçlar (حرف ربط مرکب)

Farsça edatlar ile bağlaçların ya da sadece bağlaçların diğer bazı kelimelerle bir araya gelmesiyle oluşan bağlaçlardır. Başlıcaları şunlardır:

آنجاکه (âncâ ki): -dığı yerde
آنچه (ânçi): o şey ki, -an
آنکه (ân ki): o kimse ki, -an
آنگاه که (ânkâh ki): -dığında, -ınca, iken
از آنجاکه(ez âncâ ki): -dığından, -den dolayı
از این رو(ez în rû): bu yüzden, bu sebeple
از بس(ez bes): -dığından, -den dolayı, o kadar (çok)
از بس که(ez bes ki): -dığından, -den dolayı, o kadar (çok)
ازبهر آنکه(ez behr-i ân ki):-den dolayı,dığından,eceği için
اکنون که(eknûn ki): -dığı şu an, -dığında
اکرچه(egerçi): ise de, -mesine rağmen, da
با اینکه(bâ înki): -dığı halde, -mesine rağman
با وجود اینکه (bâ vucûd înki): ise de, -mesine rağmen به شرط آنکه(be şert ânki):-mesi şartıyla
به طوری که(be tovri ki): -eceği gibi, -dığı gibi, ...şekilde
چنانکه(çonân ki): ...kadar, -eceği kadar
چندانکه(çendân ki): -dığı halde, -mesine rağmen
در حالی آنکه (der hâlî ân ki): -dığında, -ınca, -ken
گذشته از این(gozeşte ez în):-den başka, ...’a ek olarak
وقتی که(vaktî ki): -dığında, -dığı zaman, -ınca
هر چند(her çend): ise de, gerçi, her ne kadar
هر گاه که(her gâh): -ınca, -dığında
هر وقت که(her vakt ki): -dığında,-dığı/eceği zaman
همانطور که (hemânto(v)r ki): -dığı gibi, -dığı halde, -dığı şekilde
همان که(hemân ki): -dığı, -dığı gibi,
همین که (hemîn ki): -dığı zaman, -er...-mez, -ınca

Örnekler:

1) پول کافی نداشت از این رو نتوانست خانه را بخرد (Pûl-i kâfî nedâşt ez în rû netevânest hâne râ behared. Yeterli parası yoktu; bu yüzden evi satın alamadı.)
2) احمد به مدرسه رفت با اینکه کمی مریض بود(Ahmed be medrese reft bâ în ki kemî meriz bûd . Ahmed biraz hasta olmasına rağmen okula gitti.)
3) وقتی که از خانه بیرون شدم ایشان هنوز بیدار نشده بودند (Vaktî ki ez hane bîrûn şodem îşân henûz bîdâr ne-şode bûdend. Evden dışarı çıktığımda onlar henüz uyanmamışlardı.)
4) با وجود این که کار داشتم آمدم (Bâ vucûd-i în ki kâr dâştem âmedem. . (Çok) İşim olmasına rağmaen geldim.)
5) مثل اینکه کاری داشته خیلی عجله می کرد(Misl-i în ki kârî dâşte hayli acele mi kerd . Galiba bir işi vardı, çok acele ediyordu.)


*** گوهرهای گزیده ( Govherhâ-yı Gozîde ) Seçkin İnciler


Mevlânâ Hazretlerinin Mesnevî’sin girişindeki meşhur, alegorik
بشنو از نی ( Bişnev ez ney -Dinle bu ney’i!) diye başlayan 18 beyit :

بشنو از نی، چون حكایت میكند
واز جدایی ها شكایت میكند
( Be’şnev ez ney çun hikayet mî koned )
( Ve ez cudâyi-hâ şikayet mî koned )

Dinle neyden (hikayesini) nasıl anlatıyor,
Ve (nasıl) ayrılıklardan şikayet ediyor:

کز نیستان تا مرا ببریده اند
از نفیرم مرد و زن نالیده اند
( K’ez neyistan tâ merâ bobrîde-end )
( Der nefîrem merd u zen nâlîde end )

Kamışlıktan beni kopardıklarından beri
Feryâdımdan dolayı erkek ve kadın inlemekte.

سینه خواهم شرحه شرحه از فراق
تا بگویم شرح درد اشتیاق
(Sîne hâhem şerha şerha ez firâk)
( Tâ begûyem şerh-i derd-i iştiyâk )

Yürek isterim parça parça (olmuş) ayrılıktan
Ki söyleyeyim (ona) şerhini özlem derdinin.

هر كسی كاو دور ماند از اصل ِ خویش
باز جوید روزگار وصل ِ خویش
( Her kesî k’û dûr mând ez esl-i hîş)
( Bâz cûyed rûzgâr-i vasl-i hîş )

Kendi aslından (özyurdundan) ayrı kalan her bir kimse
Tekrar arar (oradaki) kendi birliktelik (vuslat) zamanını.

من به هر جمعیتی نالان شدم
جفت بَد حالان و خوش حالان شدم
( Men be-her cemîyyetî nâlân şodem)
( Coft-i bed-hâlân u hoş-hâlân şodem)

Ben her bir toplulukta inleyen oldum.
Kötülerin ve iyilerin eşi (dostu) oldum.

هر كسی از ظنّ خود، شد یار من
از درون من نَجست اسرار من
( Her kesî ez zann-i hod şod yâr-i men)
( Ez derûn-i men ne-cost esrâr-ı men)

Her bir kimse kendi zannınca oldu benim yârim;
Benim içimde (hiç biri) aramadı sırlarımı benim.

سِرّ من از نالۀ من دور نیست
لیك چشم و گوش را آن نور نیست
( Sirr-i men ez nâle-i men dûr nîst)
( Lîk çeşm u guş râ ân nûr nîst)

Benim sırrım feryadımdan uzak değildir
Ama göz ve kulak(ta) (sırrı kavramayı mümkün kılacak) o nûr yoktur.

تن ز جان و، جان ز تن مستور نیست
لیك كس را دیدِ جان دستور نیست
( Ten zi cân u cân zi ten mestûr nîst)
( Lîk kes-râ dîd-i cân destûr nîst)

Beden ruhtan ve ruh bedenden gizli değildir
Fakat herkese ruhu görmek için destur (izin) yoktur.

آتش است این بانگِ نای و نیست باد
هر كه این آتش ندارد، نیست باد
( Âteş est în bâng-i nây u nîst bâd)
( Her ki în âteş ne-dâred nîst bâd)

Ateştir neyin bu çığlığı, değil rüzgar
Her kim bu ateşe sahip değilse yok olsun!

آتش عشق است كاندر نی فتاد
جوشش عشق است كاندر می فتاد
( Âteş-i ışk est k’ender ney futâd)
( Cûşiş-i ışk est k’ender mey futâd)

Aşk ateşidir ney’in içine düştüğü (ateş).
Aşk coşkusudur mey’in (şarabın) içine düştüğü (coşku).

نی حریف هر كه از یاری بُرید
پرده هایش پرده های ما درید
( Ney harîf-i her ki ez yârî borîd)
( Perdehâ-y’eş perdehâ-yi mâ derîd)

Ney ahbâbıdır bir yârden ayrılmış her kişinin.
(Neyin manevî) Perdeleri bizim perdelerimizi yırttı.

همچو نی زهری و تریاقی كه دید ؟
همچو نی دمساز و مشتاقی كه دید ؟
( Hemçû ney zehrî vu tiryâkî ki dîd)
( Hemçû ney dem-sâz u muştâkî ki dîd)

Ney gibi bir zehiri, (onun gibi) bir panzehiri kim gördü?
Ney gibi arkadaş ve âşık olanı kim gördü?

نی حدیث راهِ پُر خون میكند
قصه های عشق ِ مجنون میكند
( Ney hadîs-i râh-i por-hûn mîkoned)
( Kıssahâ-yı ışk-ı Mecnûn mîkoned)

Ney kana boyanmış (bir) yoldan söz eder,
Mecnûn’un aşk öykülerini anlatır.

محرم این هوش، جز بی هوش نیست
مر زبان را مشتری، جز گوش نیست
( Mahrem-i în hûş coz bî-hûş nîst)
( Mer zebân-râ müşteri coz gûş nîst)

Akılsız olandan başka bu aklın mahremi yoktur;
Dile kulaktan başka müşteri olmadığı gibi.

در غم ما روزها بیگاه شد
روزها با سوزها همراه شد
( Der ğam-ı mâ rûzhâ bîgâh şod)
( Rûzhâ bâ sûzhâ hem-râh şod)

Üzüntümüz içinde günler uzun oldu
Günler yanmalarla yoldaş oldu

روزها گر رفت، گو رو، باك نیست
تو بمان، ای آنكه چون تو، پاك نیست
( Rûzhâ ger reft gû rov bâk nîst)
( To be-mân ey ân ki çun tu pâk nîst)

Günler eğer (geçip) gittiyse gitsin; korku yoktur.
Sen kal ey o kimse! Sen gibi temiz (pak) yoktur.

هر كه جز ماهی، ز آبش سیر شد
هر كه بی روزیست، روزش دیر شد
( Her ki cüz mâhî zi-âbeş sîr şod)
( Her ki bî-rûzîst rûzeş dîr şod)

Balıktan başka herkes onun suyuna kandı
Her kim (de) nasipsizdir onun günü geç (uzun) oldu

درنیابد حال پخته، هیچ خام
پس سخن كوتاه باید، والسلام
( Der ne-yâbed hâl-i puhte hîç hâm)
( Pes sühan kûtâh bâyed ve’s-selâm)

Anlamaz pişkinin (olgun-kâmil insan) halini asla çiğ olan (kişi).
Öyleyse söz(ün) kısa (olması) gerekir vesselâm.

***توضیح واژگان پنهان ( ( Vâjegân-ı Pinhân ) Saklı Sözcükler

نی (ney): kamış, ney
نیستان (neyistân): kamışlık, sazlık ستان eki, yeri, -lik ve vatanı anlamlarına gelir. Örneğinبوستان ( bû’stân ) kokulu yer (bahçe), گلستان ( gulistân ) çiçeklik, ترکستان (Turkistân ) Türk vatanı gibi.
جدایی (cudâyî): ayrılık
ببریدن (bobrîden): بریدن (borîden) fiiliyle aynı anlamda: kesmek, koparmak, ayırmak
بانگ (bâng): yüksek ses, feryâd, çığlık
لیك(lîk): ama, lâkin
باد (bâd): 1- rüzgar, yel, esinti 2- ‘Olsun!’ anlamında dua sözcüğü.
دستور (destûr): izin, yasa (Arapça’da دستور (düstûr) kelimesi anayasa anlamında kullanılmaktadır.) ; gramer; vezir
باك (bâk): korku
نفیر (nefîr): feryâd, çığlık
نالیدن nâlîden): inlemek, feryâd etmek
سینه (sîne): göğüs; kalp, yürek
شرح (şerh): şerh, açıklama, genişçe bir konuyu anlatmak
وصل (vasl): vuslat, birliktelik (gurbet: ayrılık zıddı)
جفت (coft): eş; çift:karı-koca
بَد حال (bed-hâl): kötü huylu, kötü
خوش حال (hoş-hâl): iyi huylu, iyi
نالان ( nâlân ): inleyen, sızlanan
ناله (nâle): inleme, feryâd
گو رو (gû rov): gitsin İngilizce’deki ‘let it go’ (gitsin) kalıbı gibi...
همراه (hemrâh): aynı yolun yolcusu, yoldaş
بیگاه (bîgâh): vakitsiz; uzun (vakit)
هوش (hûş): akıl, ruh بی هوش
بی هوش (bî-hûş): aklı olmayan, akılsız
ماهی (mâhî): balık
پُر خون (por-hûn): çok kanlı, her tarafı kan olan, kana boyanmış
دمساز (demsâz): arkadaş
تریاق (tiryâk): panzehir
حریف (harîf): dost, ahbap
جوشش (cûşiş): kaynama, coşma, coşku
سیر شدن (sir şoden): doymak, kanmak
فتادن (futâden): افتادن (uftâden) yani düşmek
اندر (ender): içinde, içine, içerisine
روزی (rûzî): nasip, kısmet, rızık
بی روزی (bî-rûzî): kısmetsiz, nasipsiz
سیر شدن (sir şoden): doymak, kanmak
هیچ (hîç): asla, hiç, hiçbir zaman, yok
پخته (pohte): pişkin, olgun, insan-ı kâmil
خام (hâm): ham, çiğ, olgunlaşmamış
دریافتن (der yâften): anlamak, içeriğini kavramak
كوتاه (kûtâh): kısa, sığ (derin; detaylı değil)

* * * حلول ماه رمضان ماه رحمت و غفران الهی مبارک باد * * *

(Hulûl-i mâh-ı Ramadan, mâh-ı rahmet u ğufrân-ı İlâhî mubârek bâd!)

Ramazan ayının, İlâhî rahmet ve mağfiret ayının gelişi kutlu olsun!