Farsçada Edatlar - II (39. Ders)

درس سی و نھم (Ders-i Sî u Nohom)



***Dil Bilgisi***

* Edatlar - II

Edatlar, yapıları bakımından basit ve bileşik olmak üzere iki kısma ayrılırlar.
Farsçada 'izafet harfleri' diye adlandırılır.

1) Basit Edatlar حرف اضافۀ ساده

Geçenki derste yarım bıraktığımız yerden devam edelim:

تا (tâ) : -e kadar

Bitiş noktasını ifade etmede kullanılır. Genellikle از (ez: -den) edatının bulunduğu cümlelerde bulunur.


Örnekler:

از مزرعه تا خانه پیاده رفت ( 1 (Ez mezrea tâ hâne piyâde reft. Tarladan eve yürüyerek gitti.)
2) گمان می کنی من از صبح تا شام کجا می مانم (Gomân mî-koni men ez sobh tâ şâm kocâ mî mânem. Benim sabahtan akşama kadar nerede kaldığımı (bulunduğumu) sanıyorsun!)


جز (coz): -den başka


Örnekler:

جز مرگ از خدا چیزی نمی خواستم ( 1 (Coz merg ez Hodâ çîzî ne-mî hâstem. Tanrıdan ölümden başka birşey istemiyordum.)
2) برای زنده ماندن جز مبارزه راهی نیست (Berâ-yı zinde mânden coz mubâreze râhî nîst. Hayatta kalmak için mücadeleden başka bir yol yoktur.)

چو & چون (çû) ve (çon): gibi

چو (çû/ço - gibi) edatı این ve آن (bu ve şu) ile birleşerek چنین (çonîn - böyle/bunun gibi) ve چنان (çonân - öyle/şöyle, o şekilde vb.) kelimelerini oluşturur.

Örnek:

چنین کتابی ندیده ام (Çonîn kitâbî ne-dîde em. Böyle bir kitabı görmemişim.)

در (der) : -de/içinde

1) Birşeyin başka birşeyin veya yerin içinde/içerisinde olduğunu belirtmek için kullanılır.
2) 'Hakkında/konusunda' anlamı verir.


Örnekler:

مدادها در جعبه هستند ( 1 (Medâdhâ der ce'be hestend. Kurşun kalemler kutudadır/-nun içindedir.)
2 ) a- در این کار چه می فرمایید (Der în kâr çe mî-fermâîd. Bu meselede/iş hakkında ne buyurursunuz?)
b- رسایلی که ارسطو در سیاست نوشته همه باقی نمانده است (Resâyilî ki Eristû der siyâset nivişte heme bâkî ne-mânde est. Aristo'nun siyaset hakkında/-le ilgili yazdığı risaleler baki kalmamış/günümüze ulaşmamıştır.)

را (râ): -e, -a/-i, -ı/ için/ -nin

1) İçin anlamına gelerek bir şeye/varlığa has olma veya aitlik bildirir.
2) Belirtme edatıdır; yerine göre Türkçe'deki (-e, -a) yerine göre (-i, -ı) eklerin işlevini görür.


Örnekler:

حمد خدایرا ( 1 (Hamd Hodây-râ. Hamd Tanrı içindir (O'na mahsustur).)
2 ) a- اورا گفتم (Û-râ goftem. Ona söyledim.)
a- کتابهارا نخریدند (Kitâbhâ-râ ne-harîdend. Kitapları satın almadılar.)

غیر (ğayr-i) : -den başka/hariç


الا (illa) ile aynı işlevi görür.


مانند (mânend-i): gibi

Bu edat da چو veya چون ile aynı görevi paylaşırlar: varlıklar/nesneler (...gibi) benzerlik ilişkisi kurma görevini.

Örnekler:

در برابر او خود را مانند مرد بزرگی می دید (1 (Der berâber-i û hod-râ mânend-i merd-i bozorgî mî dîd.. Onun yanında kendisini büyük bir adam gibi görüyordu.)
معلم مانند شمع فروزان است (2 (Muallim mânend-i şem' forûzân est.. Öğretmen mum gibi parlak/nurludur.)


مثل (misl-i): gibi

Bu edat da مانند in aslen Arapça versiyonudur .

Örnek:

مثل دیوانه ای کنار دیوار سرد افتادم (Misl-i dîvâne-î kenâr-ı dîvâr-ı serd uftâdem.. Bir deli misali/gibi soğuk duvarın kenarına düştüm (yığılıp kaldım).)

مگر (meger) : yoksa/acaba/-den başka/ancak


Örnekler:

1) مگر مملکت قانون ندارد (Meger memleket kanun ne-dâred.. Yoksa ülkenin kanunu yok mu? veya Acaba ülkenin kanunu (mu) yoktur?)
همه خوابیدند مگر من که تا صبح بیدار ماندم (2 (Heme hâbîdend meger men ki tâ sobh bîdâr mândem.. Sabaha dek/kadar uyanık kalan benden başka herkes uyudu.)
3) نیست گفتار او مگر تلبیس (Nîst goftâr-ı û meger telbîs.. Onun sözü ancak gerçeği gizlemektir/gerçeğin üzerini örtmektir.)
Bu son örnekteki kullanımı Arapça'daki istisna edatı olan الا (illâ) nın لا اله الا الله taki kullanımını hatırlatmaktadır.


واسۀ (vâse-i): için

Örnekler:

1) این گل را واسۀ شما آوردم (în gul râ vâse-i şomâ âvordem.. Bu çiçeği sizin için getirdim.)
پدرت واست چه خرید (2 (Peder-et vâse-t çe harîd.. Baban senin için ne (satın) aldı?)
3) طبقۀ بالا را واسۀ من ساختند (Tabeka-i bâlâ râ vâse-i men sâhtend.. Üst katı benim için yaptılar.


***Kelime Hazinesi***

يخه (yaha): yaka
راست (rast): sağ; doğru
چپ (çep): sol; doğru olmayan
چپاول (çepâvol): çapul, yağma, talan
چپ دست (çep dest): solak
چپر (çeper): çit 'Hücre çeperi'ni biyolojiden anımsadık hemen değil mi?
به دست باش (be dest bâş): (ask.) Hazır ol!
دست انداز (dest-endâz): el atan, el koyan, hırsız, yankesici, zalim
دست باز (dest-bâz): eli açık, cömert
دست بسته (dest-beste): eli bağlı, cimri
دستبوس (dest-bûs): el öpen
دست تنگ (dest-teng): el darda olan, yoksul
دست تنها (dest-tenhâ): kimsesiz, yalnız
دست دراز (dest-derâz): eli uzun, üstün; zalim
دستفروش (dest-forûş): seyyar satıcı
دستک (destek): küçük el/elcik
دستگیر (destgîr): yardımcı, elinden tutan
دستمزد (dest-mozd): ücret, el emeği
دست مال (dest-mâl): el silen yani mendil
دست نخورده (dest-nehorde): el değmemiş/sürülmemiş
دستور (destûr): vezir; izin; yasa (Arapça'da düstûr diye okunur ve yasa; anayasa anlamlarına gelir.); emir; gramer
سرزن (destî): ele ait; küçük kap Biz testi demişiz.* Gerçi köyde farklı. Orada desti denilir .
دش (doş): kötü, çirkin
دشت (deşt): kır, çöl
دشنام (doşnâm): (doş+nam = kötü isim) küfür, sövgü
دشنام دادن (doşnâm dâden): küfretmek

***Hikmet Damlaları***

چون* به دریا رسی مگوی از جوی - 1

(Çon be deryâ resî megûy ez cûy.)

Denize ulaştığın zaman çaydan/ırmaktan bahsetme!

دم سگ راست نشود - 2

(Dom-ı seg râst neşeved.)
İtin kuyruğu doğru olmaz.

نانت را با آب بخور منت آبدوغ نکش - 3

(Nân-et râ bâ âb be-hor; minnet-i âb-dûğ ne-keş.)
Ekmeğini suyla (birlikte) ye; (başkasından gelecek) ayran iyiliğinin cefasını çekme!

...

* Bu ve benzeri etimolojik kesişim noktalarına şahit olmak isteyenler bkz. nisanyansozluk.com

* چون (çon) burada '-dığı zaman' anlamındadır.

Not-1: Bundan önce belirtmeliydim ancak yine de söylemeden olmaz. Hikmet Damlaları kısmındaki atasözlerini/güzel sözleri çoğu kez İbrahim Şekûrzade'nin Deh Hezâr Mesel-i Farsi (Onbin Farsça Atasözü) adlı eserden seçmekteyim.

Not-2: Bu dersteki örneklerde Veyis Değirmençay'ın Farsça Edatlar ve Bağlaçlar Sözlüğünden de kısmen istifade edilmiştir.